BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

30 Kasım 2012

KPSS 2.YERLEŞTİRME SONUÇLARI AÇIKLANDI


ÖSYM

KPSS-2012/2 Devlet Personel Başkanlığı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Kadro ve Pozisyonlarına 2. Yerleştirme Sonuçları için tıklayınız.

ÖSYM Anasayfası için tıklayınız.

ALLAH(cc)'TAN AFİYET VERSİN

Resûlullah Efendimiz (s.a.v): “Ezan ve kamet arasında yapılan duâ geri çevrilmez.” buyurdular. Orada bulunanlar “Nasıl duâ edelim?” diye sorunca Resûlullah (s.a.v) “Allâhü Teâlâ’dan dünya ve âhirette afiyet isteyin” buyurdular.
Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “Allâhü Teâlâ’dan istenen şeyler içinde onun en çok hoşuna giden, afiyet istenmesidir.”
Bir adam “Yâ Resûlallah! Hangi duâ daha faziletlidir?” diye sordu. Resûlullah (s.a.v) “Rabbinden sana, dünyada ve ahirette af ve âfiyet nasip etmesini iste” buyurdu. Adam ikinci gün geldi, tekrar aynı şeyi söyledi. Üçüncü gün yine geldi ve tekrar aynı şeyi söylerek Allâhü Teâlâ sana dünyada af ve âfiyet verirse kurtuldun demektir buyurdu.
Bir diğer hadîs-i şerîfte Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allahümme innâ nes’elüke’l-muâfâte fi’ddünyâ ve’l-âhireti: Kulun ‘Allâh’ım! Senden dünyada ve ahirette âfiyet istiyorum’ demesinden daha faziletli bir duâ yoktur.”
Ashâb-ı Kirâm’dan Irbâz bin Sâriye’nin (r.a.) yaşı oldukça ilerlemişti. Vefât etmeyi çok istiyor ve Allâhü Teâlâ’ya: “Yâ Rabbi, yaşım ilerledi, kemiklerim inceldi, beni nezdine kabûl buyur.” diye duâ ederdi. Şöyle anlattı:
Bir gün Şam mescidinde namaz kıldıktan sonra yine rûhumun alınması için duâ ediyordum. Bu sırada gâyet güzel bir delikanlı geldi, üzerinde yeşil bir kaftan vardı.
Bana “Niçin böyle duâ ediyorsun.” dedi.
Ben “Ya nasıl duâ edeyim.” dedim.
O “Yâ Rabbi, amelimi de ecelimi de güzel kıl” diye duâ et. dedi.
Ben “Allâh sana rahmet etsin, kimsin.” dedim.
“Ben mü’minlerin göğüslerinden hüznü çıkaran meleğim.” dedi. Sonra tekrar dönüp baktığımda kimseyi göremedim.

29 Kasım 2012

DÜNYAYA GELEN SON DEMİRCİLER KÖYLÜSÜ



Köyümüz sakinlerinden  Enver AKPINAR'ın  oğlu İhsann bir oğlu dünyaya gelmiştir.AKPINAR  ailesini tebrik ederiz.

Allah(cc) hayırlı evlat etsin.(Amin)

28 Kasım 2012

ALLAH (cc) ŞİFA VERSİN


Köyümüz sakinlerinden Asım Hafız(YILDIZ) ve eşi Esma Hala  hasta. Allah(cc)'ın ayı Muharrem ayında  bulunuyoruz.Köylümüze dua edelim.Bir tane  salatı tefriciye okuyalım.Allah şifa versin.

















"Allahım! Bizim Efendimiz Muhammed'e (sav) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O'nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O'nun hürmetine elde edilir. O'nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah'ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et."

ALLAH’A ULAŞAN YOLDA 4 ESAS VARDIR

1 – İslam olmak, kurtuluşun tek yolu olduğunu anlamak.
2 – İman etmek, İslamın getirdiği kurallara iman yoluyla yaklaşmak.
3 – İhsan sırrıyla Hakk’ı müşahadeye başlamak.
4 – İkan ile de gerçek tevhid-i  (birliği) oluşturmaktadır.
Sadece şekil ve duyguda değil,  akıl ve gönülde de mü’min ve muvahhid olmamız gelmektedir.
Tefekkür hayatımızı geliştirdiğimiz kadar İslam-ı yükseltmiş olacağız.
O’nun gerçek gayesi Ruyetullah’tır, ve o da akl-ı küll-e ulaşmakla mümkün olmaktadır.

27 Kasım 2012

OKULLARDA KIYAFET DEVRİMİ

"Milli Eğitim Bakanlığı'na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik" Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Buna göre Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde öğrencilerin giyeceği kıyafetler serbest bırakıldı.

Belli sınırlamalar hariç öğrenciler istedikleri kıyafetleri giyebilecek ve öğrencilere tek tip kıyafet zorlaması yapılamayacak.

Bakanlığa bağlı özel kurumlarda ise öğrenci velilerinin yüzde 60'nın isteğine bağlı olarak okul yönetimi öğrencilere yönelik kıyafet belirleyebilecek.

Derslere Yönelik Özel İzin ve Gereklilikler

Yönetmelikte imam-hatip ortaokul ve liseleri ile çok programlı liselerin imam-hatip programlarında okuyan kız öğrencilerin tüm derslerde, seçmeli Kur'an-ı Kerim derslerinin yer aldığı diğer ortaokul ve liselerde ise sadece Kuran-ı Kerim dersinde başlarını örtebilecekleri belirtildi.

Yine yönetmeliğe göre, öğrencilerin yaş grubu özelliklerine uygun, temiz ve düzenli bir kıyafet giyecekleri, öğrenim gördükleri programın özelliğine göre atölye, işlik ve laboratuarlarda önlük veya tulum, işyerlerinde ise yapılan işin özelliğine uygun kıyafet giyecekleri; beden eğitimi ve spor derslerinde eşofman, diğer spor etkinliklerinde ise etkinliğin özelliğine uygun kıyafet giyecekleri ifade edildi.

Ancak öğrencilerin tek tip eşofman veya spor kıyafeti giymeye zorlanamayacağı belirtildi.

Sağlık özrü bulunan ve bu durumu belgelendiren öğrencilerin özürlerinin gerektirdiği şekilde giyinmelerine izin verilecek.

Özel Günlere Zorlama Yok

Özel gün, hafta ve kutlamalarda ders içi ve ders dışı faaliyetlerde kullanılmak üzere veliye malî yük getirecek özel kıyafet aldırılamayacak.

Kıyafetlerdeki Sınırlamalar

Yönetmelikte kılık ve kıyafetle ilgili getirilen sınırlamalar ise şöyle;

-Öğrenciler, öğrenim gördükleri okulun arması ve rozeti dışında nişan, arma, sembol, rozet ve benzeri takıları takamaz.

-İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve mevsim şartlarına uygun olmayan kıyafetler giyemeyez,

-Yırtık veya delikli kıyafetler ile şeffaf kıyafetler giyemez.

-Vücut hatlarını belli eden şort, tayt gibi kıyafetler ile diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek giyemeyez.

-Siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz ve giysileri giyemez.

-Okul içinde baş açık, saçlar temiz ve boyasız olarak bulunur, makyaj yapamaz, bıyık ve sakal bırakamaz.

Uygulama yeni eğitim öğretim yılında başlayacak

Kurallara uymayan öğrenciler ve okul yönetimleri hakkında disiplin hükümlerinin uygulanacağı belirtilen yönetmelikte, 22/7/1981 tarihli ve 8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan "Milli Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik" ile 16/7/1982 tarihli ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 14 üncü maddesinde yer alan "ile 22/7/1981 tarihli ve 8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına bağlı "Milli Eğitim Bakanlığı ile Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik hükümleri" ibaresinin yürürlükten kaldırıldığı dile getirildi.

2012-2013 öğretim yılının sonuna kadar kaldırılan yönetmelik hükümleri uygulanmaya devam edecek.

2013-2014 öğretim yılında ise sadece isteyen öğrenciler daha önceki yıllarda okul yönetimince belirlenen önlük ve okul üniformalarını giyebilecek.

KPDS soru kitapçıkları ve cevap anahtarı erişime açıldı.


18 Kasım'da yapılan Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı'nın (KPDS) soru kitapçıklarıyla cevap anahtarları, ÖSYM'nin internet sayfasında erişime açıldı.

ÖSYM'nin internet sitesinde yer verilen duyuruda, KPDS sonbahar dönemi soru kitapçıkları ve cevap anahtarlarının yayımlandığı belirtildi.

İlgililer, soru kitapçıkları ve cevap anahtarlarına ''www.osym.gov.tr'' internet adresinden ulaşabilecek.

26 Kasım 2012

HZ. ÂDEM’İN TAVSİYELERİ


Âdem (a.s.), oğlu Şît’e (a.s.) beş nasihatte bulunmuş ve: “Sen de oğullarına tavsiye edersin.” demiştir. Bu nasihatler şunlardır:
1- Kalbini fâni olan dünyaya bağlama. Ben ebedî olan Cennete bağladım, Allâhü Teâlâ ona râzı olmadı ve beni oradan çıkardı.
2- İşlerini kadınların heveslerine uyarak yapma. Ben hanımımın bir anlık hevesine uydum, ağaçtan yedim pişman oldum.
3- Ne yaparsan sonunu düşün, ondan sonra yap. Eğer ben işin sonunu düşünse idim, böyle olmazdı. (Cennetten çıkarılmazdım)
4- Kalbinin rahatsızlık hissettiği ameli terk et. Ben ağaçtan yediğimde gönlüm bundan rahatsız idi de yine de yedim, pişman oldum.
5- Ne yaparsan danışıp yap. Eğer ben meleklere danışsa idim başıma böyle şeyler gelmezdi.

ÖĞRENCİLERİN EN BÜYÜK DÜŞMANLARI

Şifa Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Psikolog Dr. Fatih Kalkınç, öğrencilerin sınavlarda başarılı olmaları için televizyon, internet ve cep telefonlarından uzak durmaları gerektiğini söyledi.

Lisans Yerleştirme Sınavı’na (LYS) hazırlanan öğrencilerin ders çalışmalarının yeterli olmayacağını aktaran Kalkınç, öğrencilerden, başarılarının önüne geçen en büyük düşmanları televizyon, internetp ve cep telefonu gibi iletişim araçlarından uzak durmalarını istedi. Karkınç, saatlerce ders çalışan bir öğrencinin yorgunluğunu atmak için bir saat televizyon izlemesi halinde bütün emeklerinin boşa gideceğini vurguladı.

Fatih Eğitim Kültür ve Gençlik Derneği (Fatihhan) tarafından Ahmet Şekip Ersoy Kültür Merkezi’nde ‘Verimli Ders Çalışma Teknikleri ve Motivasyon’ konulu seminer düzenlendi. Seminere konuşmacı olarak katılan Kalkınç, öğrencilerin televizyon, internet ve cep telefonlarından vazgeçip mutlaka okuma alışkanlığı kazanmaları gerektiğine dikkat çekti. Çocukların bu tür kötü alışkanlıklardan vazgeçmelerinin ve başarıyı yakalamalarının yolunun ise aile içi iletişimden geçtiğini anlatan Fatih Kalkınç, “Onlarla yakın temas kurup iletişim sağlarsak, hep olumlu yönlerini konuşursak ve sorumluluklar yüklersek, özgüvenleri artacak ve başarılı olma yolunda emin adımlarla ilerleyeceklerdir." diye konuştu.

Fatih Eğitim Kültür ve Gençlik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kılıçarslan, gençlerin eğitimindeki motivasyonlarını artırmak ve müspet meşguliyet alanları hazırlamak için 5 gençlik merkezi açtıklarını aktardı.
Memurlar. Netten alınmıştır.

Cihan Haber Ajansı

25 Kasım 2012

EN BÜYÜK VAAZ BUDUR

Deme YALANI
Yeme HARAMI
Koyma NAMAZI
TRT HABERDE yayınlanan ÖMÜR DEDİĞİN programında Amasya' dan katılan bir amcanın duasıdır. Bu vaazı imam müezzin vaiz ve Müslümanlar bunu söyleyip ve uygulasalar çok iyi olur. Ömür Dediğin programı her hafta pazar günü saat 21.00'de TRT HABER'de yayınlanıyor. Seyredelim

ÖĞRETMENLER GÜNÜ ÖYLE Mİ

Öğrenme ve öğretmeye çok önem veren bir gelenekten geliyoruz. Cahilliğe karanlık ve ölüm diyen bir dinimiz mevcut. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" (Hz. Ali r.a) sözünü benliğimize sindirmişiz. Kısaca, okumak ve öğrenmenin ekmek ve su kadar ihtiyaç olduğunu bilen bir topluluğuz. Hem maddi, hem de manevi dünyamızın zenginliği buna bağlı.
Eğitimin merkezinde "öğretmen" var. Öğretmen için bir gün tahsis etmek sembolik kalıyor. Çünkü, "öğrenme" eylemi devamlılık gerektiriyor. "Beşikten mezara kadar..."
UNESCO, 1966'da öğretmenlere bir gün tahsisini görüştü. 5 Ekim, UNESCO'nun tavsiyesi üzerine 1994'ten bu yana pek çok ülkede "öğretmenler günü" olarak kutlanıyor. Bizde kutlamalar 1981'de başladı. Gazi Mustafa Kemal'in 24 Kasım 1928'de Millet Mektepleri Başöğretmenliği'ni kabul ettiği gün esas alınarak 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak belirlendi. 12 Eylül darbesini yapanlar, Mustafa Kemal'i daha çok gündemde tutabilmek için "Başöğretmen Atatürk" sloganıyla böyle bir gün başlattılar.
31 senedir, 24 Kasımlarda eğitimin temeldeki problemlerinden söz edilmedi. Belirledikleri muhteva dışında, eğitimin içeriği konuşulmadı. Öğretmenlerin durumlarının iyileştirilmesi, özlük hakları, maaş ve ders ücretleri, başarılı öğretmenlerin ödüllendirilmesi gibi daha çok 2. derecedeki konular gündeme geldi. "Canım öğretmenim!", dünyanın en güzel çiçekleri!", "sevgili öğretmenim!" gibi sloganlarla öğretmenlerin duygu dünyasına hitap edilerek onların gönülleri alınmaya çalışıldı.
Peki, bu yapılanlar eğitimin problemlerini çözer mi? 24 Kasımlarda, bire bir eğitimin uygulayıcısı olan öğretmenlerden, "daha iyi bir eğitim" konusundaki görüşleri alınması gerekmez mi?
TEMEL SORUN İÇERİKLE İLGİLİ
Eğitimin temel sorunu içerikle ilgilidir. Yani okutulacak konularla. Kurumun adını "milli" koymakla eğitim "milli" olmuyor. Lozan'ın gizli maddelerinin içinde Türkiye'nin İslam'dan uzaklaştırılması var. 1920'li yıllarda, eğitimimize yön vermek üzere Yahudi asıllı ABD'li John Dewey Türkiye'ye davet edilerek rapor hazırlatılmıştır. Dewey'in hazırladığı raporla ilgili şu sözü önemlidir: "Bu program kırk yıl uygulanırsa Türkler kökünü kaybeder."
Türkiye Milli Eğitimi, büyük oranda John Dewey'in programı esas alınarak bugünlere gelmiştir.
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü "Yazarlar Okullarda" projesi kapsamında Kayaşehir Anadolu Lisesi ve Başakşehir Atatürk Anadolu Lisesi'nde öğrencilere Nilüfer Kuyaş'ın "Adadaki Ev" kitabını dağıttı. Kitapta, nikah ve bekaretin önemsizliği anlatılıp eşcinsellik övülüyor, zina teşvik ediliyor, manevi değerlerimiz hiçe sayılıyor." (13. 2. 2011 tarihli basın) Başka bazı illerde de yaşanan benzeri skandallar, eğitimimizin yabancılaştırılması ve Batılılaştırılmasından başka hangi anlama gelir?
İlköğretim 8. Sınıf Türkçe Çalışma Kitabı'nda ilk ders Yunan tanrısı Zeus'u tanıtan "Meraklı Pandora ve Konuşan Sandık" hikayesiyle başlıyor. Taze dimağlara haber tanrısı Hermes ve tanrılar tanrısı olarak tanıtılan Zeus öğretisi yerleştiriliyor. Çocukların zihinsel gelişimi için Yunan Mitolojisi'nden başka örnek bulamadınız mı?
Türkiye Milli Eğitimi'nin Batı kültürüne göre şekillendirilmesine öğretmenlerden büyük tepki var. ÖĞDER Kayseri Şube Başkanı Halil İbrahim Kabak eğitimdeki yabancılaşmaya şöyle tepki gösterdi: "Ta'lim ve Terbiye konusunda bir değişikliğe gidilmedi. Eğitim sistemimizde hala Batıcılığın hakim olduğu görülüyor. AB kıstasları istikametinde Batılıların istediği gibi bir nesil yetiştirme hedefinden dönülmedi. Milli Eğitim siyasetimize hakim olan Batıcılık zihniyetinden vazgeçilmeli." (4. 11. 2012)
ZİHNİYET DEVRİMİ GEREKLİ
Eğitimin pek çok problemi var. Eğitim sisteminden memnun olduğunu söyleyen bir Allah'ın kuluna rastlamadım. Yerlilik ve millilik muhtevası kazandırılmadıkça, eğitimin problemleri artarak devam edecektir. Eğitimimiz "bize göre" olmalıdır. Bugünkü anlayışla, neredeyse öğrencilerin geleceğinin belirlendiği sınavları bile şaibesiz olarak yapamaz duruma geldik.
EĞİTİM BİR SEN, 27. 11. 2011'de basına yaptığı açıklamada, Milli Eğitim Şurası Kararları'nın uygulanmasını talep etmiş, "Eğitimde zihniyet devrimine ihtiyaç var" demişti.
EĞİTİM BİR SEN son yapılan 23. Başkanlar Kurulu Toplantısı'nda, "öğretmenlik mesleğinin ekonomik ve mesleki itibarını hedef alan yaklaşımlar" gerekçesiyle 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinliklerine katılmama kararı aldı. Genel Sekreter Ahmet Özer'in yaptığı açıklamada "Bu yaklaşımlar bertaraf edilinceye kadar, kararın geçerli olduğu" belirtildi.
AKP Hükümeti Milli Eğitim'de 4 bakanla çalıştı. Bunların ikisi hukukçu, biri akademisyen, sonuncusu da işletmeci. Bire bir eğitimin içinden gelmeyenlerin direksiyonun başında olması, eğitimdeki problemlerin çözümünü zorlaştırıyor mu dersiniz?
Yeni bakan, öğretmenleri hizaya getirmek adına, veli ve öğrenciler için "Alo şikayet!" hattı kurdurdu. Bu yüzden Nisan ayında bazı öğretmenler saldırıya uğradı. Bunu protesto için pek çok okulda öğretmenler 30. 4. 2012 günü 1. derse girmediler.
Eğitimin problemlerini polisiye tedbirlerle çözmeye kalkışmak eğitimcilik midir? Şimdi, öğrenci ve veliyi üzerine saldığınız öğretmenlerin mi gününü kutlayacaksınız?
Batılılaşma ve yabancılaşmayı yerleştirme görevi verdiğiniz öğretmenin mi gününü kutlayacaksınız?
ÖĞDER'in 6. 2. 2010 günü Ankara'da düzenlediği Ahde Vefa Gecesi'nde konuşan Milli Görüş Lideri Necmeddin Erbakan eğitimle ilgili şunları söylemişti: "Bugünkü Maarif sistemi Batı taklitçisidir. Batı Medeniyeti'ni kendi medeniyetimizden üstün görmektedir. Temizlik nedir bilmeyen Batı'nın neyini taklit ediyoruz. Irkçı Emperyalizm faiz ve haksız vergilerle 6 milyarı sömürüyor. Böyle bir dünyada yaşadığımız niçin çocuklarımıza öğretilmiyor? Batı taklitçisi fikirlerle çocuklarımızın beyni yıkanıyor."
ŞAKİR TARIM MİLLİ GAZETE YAZARI

24 Kasım 2012

KÖYÜMÜZDEN ÇIKAN DOKTORLAR

Osman BAĞBANCI Yakutiye Hastanesi
Ayşegül SÖYLEMEZ Çapa Hastanesi
Bera YILDIZ Hakkari
ASIM YILDIZIN TORUNLARI
Kübra TERZİOĞLU Yakutiye Araştırma Hastanesi Acil
Büşra TERZİOĞLU Abdurahmangazi  Sağlık Ocağı Aile Hekimi
Muhammed Bilmiş Manisa Devlet Hastanesi
Fatma BİLMİŞ Erzurum Atatürk Üniversitesi Hastanesi
Allah(cc) saldırgan hasta yakınlarından korusun. Amin.
Beni Türk hekimlerine( Tortum Demirciler Köyü doktorlarına) emanet ediniz. ATATÜRK

23 Kasım 2012

HİCRET AŞÛRE VE HELAL GIDA PROGRAMINA DAVETLİSİNİZ



10 MUHAREM AŞURE


Rahman veRahim olan Allah’ın adıyla

10MUHARREM AŞURE

     Alla hu Teâlâ’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlercesalât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti. Muhammed Mustafa (s.a.v.’) e olsun.

  Değerli okurlarım! Aşure,Hicri ayların birincisi olan Muharrem’in onuncu günüdür. Muharrem ayı İslami yılın başlangıcı olması bakımından Müslümanlarca çok değerlidir.

Aşure günü adını alan bu günde oruç tutulurdu. Aşure orucu denen bu oruç, İslâm’dan önce Araplar’ca bilinirdi. Aşurekelimesinin İbranîce aşar’dan geldiği ve o günde Arapların oruç tuttuğudikkate alınırsa, kelimenin bütün Semavi diller arasında ortak bir kelimeolduğu anlaşılır.

  Bukelime Yahudilerde büyük kefaret günü için kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman Yahudilerin Aşure günüoruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyledediler:

“Bugün, iyi bir gündür. Allah (c.c.), İsrail oğulları’nı Firavun’un zulmünden bugün kurtarmıştır. Hz. Musa (a.s) Allah’a (c.c) şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Biz Hazreti Musa’nın (a.s.)sünnetine sizden daha yakınız dedi ve o gün oruçtuttu, ashabına da tutmalarını emir buyurdu.

Hz. Aişe’den (r.anha.) nakledilen şu hadiste, Allah Rasulü’nün (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme döneminde de Aşure orucu tuttuğu anlaşılır.

“Cahiliye devrinde Kureyş Aşure gününde oruç tutardı. Hicrettenönce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Aşure orucu tutardı. Medine-iMünevvere’ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarınıemretti. Ertesi yıl Ramazan orucu farz kılınınca aşure günü orucunu bıraktı,isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı.” (Buhari Savm)

  AyrıcaYahudilere benzememek için Muharrem’in 10. gününü yalnıztutmamalı 9. ve 10. günü oruç tutmalı veya 10. ve 11.günlerinde oruç tutulmalıdır. Muharrem’in ilk 10 günü ve hassaten onuncu(Aşure) günü çok faziletlidir.


Çünkü birçok muazzam hadiselere sahneolmuş hatıralı bir gündür. Şöyleki:

1-Hazreti Nuh’un (a.s.) gemisinin bugünde tufandankurtulup selamete ermesi (Aşure adlı tatlının menşei de buna dayanır.) Gemidekilero günü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıpbir aş pişirmişler.

2-Hazreti Âdem’in (a.s.) tevbesinin kabul edilmesi,

3-Hazreti Musa’nın (a.s.) kavminin Firavun’un zulmündenkurtulmaları,

4-Hazreti Eyyub’un (a.s.) hastalığından şifa bulması,

5-Hazreti İbrahim’in (a.s.) Nemrut’un ateşinden halasbulması,

6-Hazreti Yakup’un (a.s.) Hazreti Yusuf’a (a.s.) kavuşması ve ıstırapların sonaermesi Aşure gününde olmuştur.
  
 Hz. Ebu Hureyre’den  (r.a.) rivayet edilen hadisi şerifte: “Ramazan’dan sonra en sevaplıoruç ilahi ay olan Muharrem’de tutulandır” buyrulmuştur.(Tirmizi)

  Hz. Ali (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam gelip Allah Rasulü’ne (s.a.v.) sordu: “Ya Rasulallah! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamıemir buyurursunuz?” Efendimiz (s.a.v.) EğerRamazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem’detut! Zira o, Allah’a (c.c.) ait bir aydır. Onda bir gün vardır ki, bir kavmintevbesini o gün kabul buyurdu, başka kavimlerin de tövbe ve niyazlarını o günkabul buyururbuyururlar. (Tac: c. 2)

  Bir hadisi şerifte,”Aşure gününde evlad-ü iyalina bolluk gösterenin bütün senesinde Allah(c.c.) bolluk ihsan eder. Buyrulmuştur. Ebu Katede’ (r.a.) den şöyle rivayet edilmiştir. Güzeller güzeli(s.a.v.) Aşure günü orucunu faziletinden soruldukta: şöyle buyurdular: Geçensenenin günahlarını örter. (Sahih-i Müslim,)
        
     Aşure günü yapılması iyi olan işler:

1- Aşure günü oruç tutmaksünnettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur.) [Müslim, Tirmizi,İ. Ahmed, Taberani]

(Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler,peygamberler, şehidler ve salihlerin ibadetleri kadar sevabakavuşur.) [Şir’a]

Peygamber efendimiz(s.a.v.) bir gün öğleye doğru buyurdu ki:

(Herkese duyurun! Bugün bir şey yiyen, akşama kadar yemesin, oruçlu gibidursun! Bir şey yemeyen de oruç tutsun! Çünkü bugün Aşure günüdür.)
 [Buhari, Müslim, Ebu Davud]

Peygamber efendimiz, bugün bir hurmayı mübarek ağzında ıslatıp çocuklarınağzına verirdi. Çocuklar, Resulullahın mucizesi olarak akşama kadar bir şeyyiyip içmezlerdi. Bugün bazı hayvanların bile bir şey yemediği bildirilmiştir.

Bir avcı, Aşure günü, bir geyik yakaladı. Geyik, yavrularınıemzirip akşamdan sonra dönmek üzere, avcının izin vermesi için, Resulullahefendimizden, şefaat istedi. Avcı, geyiğin akşama kalmadan hemen gelmesiniisteyince, geyik, (Bugün Aşure günüdür. Bugünün hürmetine yavrularımızıemzirmeyiz. Onun için akşamdan sonra gelmek için izin istedim) dedi. Bunu duyanavcı, geyiği Resulullaha hediye etti. O da, geyiği serbest bıraktı.

2-
 Sıla-i rahim yapmalı. Yani akrabayı ziyaret edip, hediyeile veya çeşitli yardım ile gönüllerini almalı. Hadis-i şerifte, (Sıla-i rahmi terk eden, Aşure günü akrabasını ziyaretederse, Yahya ve İsa’nın sevabı kadar ecre kavuşur) buyuruldu. (Şir’a)

3- Sadaka vermek sünnettir, ibadettir.Hadis-i şerifte, (Aşure günü, zerre kadarsadaka veren, Uhud Dağı kadar sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir'a)

(Bugün ibadettir) diye aşure pişirmek günahtır. Aşurenin bugüne mahsus ibadetolmadığını bilerek, bugün aşure veya başka tatlı yapmak günah olmaz, sevapolur. Bu inceliği iyi anlamalı. Tedavi niyetiyle sürme çeken bugün desürmelenebilir. Hadis-i şerifte, (Aşuregünü ismidle sürmelenen, göz ağrısı görmez)
 buyuruldu. (Hakim)

4- Çok selam vermeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlaraselam vermiş gibi sevaba kavuşur) buyuruldu. (Şir'a)

5- Çoluk çocuğunu sevindirmeli! Hadis-işerifte, (Aşure günü, aile efradınınnafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur) buyuruldu. (Beyheki)

6- Gusletmeli. Hadis-i şerifte, (Aşure günü gusleden mümin, günahlardan temizlenir) buyuruldu. (Şir'a) [Bu sevaplar, itikadı düzgün olan, namazkılan ve haramlardan kaçan mümin içindir. Bunlara riayet etmeyen kimse, Aşuregünü, bir değil, defalarca gusletse, günahları affolmaz.]

7- İlimöğrenmeli! Hadis-i şerifte, (Aşure günü,ilim öğrenilen veya Allahü teâlâyı zikredilen bir yerde, biraz oturan, Cennetegirer)buyuruldu. Bu gece ilim olarak, ehl-i sünnete uygun bir kitap,[meselaİslam Ahlakı veya Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye] okumalıdır. Ayrıca Kur’an-ıkerim okumalı, kazası olan kaza namazı kılmalı. (Şir’a)

  Hicrî aylar şunlardır:
 1-Muharrem,
2-Safer,
3-Rebiülevvel,
4-Rebiülâhir,
5-Cemâziyelevvel,
6-Cemâziyelâhir,
7-Recep,
8-Şaban,
9-Ramazan,
10-Şevval,
11-Zilkade,
12-Zilhicce.”.
                                  Rabbimeemanet olunuz. 

22 Kasım 2012

ÂŞÛRÂ GÜNÜ MEYDANA GELMİŞ VE GELECEK BÂZI MÜHİM HÂDİSELER

Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir. Fakîh Ebu’l-Leys Hazretleri’nin Tenbîhü’l-Gâfilîn kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bâzıları şunlardır:
1. Göklerin ve yerin yaratılması,
2. Âdem aleyhisselâmın tevbesinin kabul edilmesi,
3. Nûh aleyhisselâmın gemisinin karaya oturması,
4. Mûsâ aleyhisselâmın, Firavun’un şerrinden kurtulması ve Firavun'un helâk olması,
5. İbrâhim Aleyhisselâmın dünyâya gelmesi ve ateşten kurtulması,
6. Eyyûb aleyhisselâmın hastalıktan şifâ bulması,
7. Yûnus aleyhisselâmın balığın karnından kurtulması,
8. Süleyman aleyhisselâma saltanat verilmesi,
9. Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehîd edilmesi.
10. Kıyâmetin kopması da Âşûrâ günü olacaktır.
MUHARREMİN 9. VE 10. GECELERİ
Muharremin 9’uncu ve 10’uncu geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9’uncu ve 10’uncu geceleri teheccüd vaktinde Allâh rızâsı için 4 rek’at namaz kılınır. Her rek’atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50’şer İhlâs-ı şerîf okunur.
Bu günlerde hatm-i enbiyâ’ya devâm etmelidir. Bilhassa 9’uncu günü akşamı, (yâni 10’uncu gecesi) hatm-i enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. (Hatm-i Enbiyâ’nın nasıl yapıldığı, Duâ ve İbâdetler isimli kitabımızda târif edilmiştir.)
Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü; önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir. Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur.

21 Kasım 2012

İÇİMİZİ DIŞIMIZI TEMİZ TUTALIM

Bir ismi de "Settar" olan, yani ayıplarımızı, günahlarımızı örten Rabbimizin bize en büyük nimetlerinden biri de aklımızdan geçenlerin dışardan görünmemesidir.
Ya aklımızdan geçen her şey dışımızdan görülseydi halimiz ne olurdu? O güzel Rabbimiz bizi birbirimize aşık eden cildimizin hemen gerisindeki kanı, kılcal damarları ince bir tabakayla gizlemiş.
Gizlemesine gizlemiş ama, bir gün gelecek içinizdeki sırlar ortaya dökülecek anlamında "Tarık" suresinin onuncu ayetinde "O gün sırlar açığa çıkacak" buyurmuş. Yani içimiz dış olacak.
Mevlana bu ayeti açıklamak için: Zengin birinin köleleri, efendinin sevdiği meyveleri yediler. Efendi isteyince de zenci olan Lokman'ın üzerine attılar. "Lokman yedi" dediler.
Zenci köle Lokman, efendisine: "Efendi hepimize sıcak su içir. Sonra sen ata bin ve kırbaçla bizi kovala" dedi. Efendi bunu yaptı. Su dolu mideyle koşan bu insanlar kusmaya başladılar. Kusunca da kimin ne yediği ortaya çıktı.
Bu dünyada Rabbimiz, yiyemeyeceğimiz haram şeyleri belirlemiş ve bize bildirmiş. Sokaklarda dolaşırken haram yiyenle helal yiyeni herkes ayırt edemez. Aynı daldan koparılan iki elmadan satın alınanla, çalınan elma kimyagerin aletinde aynı görünür. Ama ahiretin kimyası bu dünyanınkine benzemez.
"Kıyamet gününde sırların hepsi meydana çıkacak" (Tarık 10) Açıklanması istenmeyen gizli şeyler açık olacak. Cehennem ehline kaynar su içirilince bütün bağırsakları parçalanacak, olanca rezaletleri ortaya çıkacak." (Mesnevi, Tahir-ül-Mevlevi tercemesi, beyit no: 3592-93) "..........Cennetliklerle, cehennemde ebedi kalacak ve kendilerine kaynar su içirilip bağırsakları parçalanacak olanlar bir olur mu? (Muhammed süresi ayet 15) ayetini delil getirir.
Ateistlerimizden biri "Cehennemin varlığı insan haklarını ihlaldir" diyecek kadar çıldırmıştı.
Eski zaman doktorları bazı kötü yaraları dağlama yoluyla tedavi ederlerdi. Çağımızda Lazer ışınlarıyla devam ettiriyorlar.
Mevlana da kafiri ölmüş eşek kafasına benzeterek: "Kötü bir yaranın damarı, kötü bir ilaç bulmuş. Ölmüş eşek kafasına köpek dişi yakışır." (Mesnevi, Tahir-ül-Mevlevi tercemesi, beyit no: 3596) diyerek cehennemin haşlayacağı insanların bu dünyada iken taş kalpli olduklarını, taşın da ateşte yanarak kireç olup yumuşadığı gibi, taş kalplilerin cehennemde yumuşatılacağına dikkat çekerek bu dünyada yumuşak kalpli olmamızı ister.
Bin Ferhat bir araya gelse bir damla su çıkmayacak olan taş kalpli insanlar vardır. Hatta Kur'an-ı Kerim'de Bakara 74'de Yahudilerin kalplerinin taşlardan daha katı olduğunu haber verir.
"O taş gibi kalbe biz, ne kadar nasihat eylemiş ve yumuşak söylemiştik de Hakkı kabul etmemişti." (Mesnevi, Tahir-ül-Mevlevi tercemesi, beyit no: 3595) Onun için cehenneme layık görüldü. Çünkü:
"Kötü sözler ve çirkin işler, kötü kimseler içindir" ayeti kerimesi hikmetin ta kendisidir. Çirkinin çirkine eş olması yaraşır. Çünkü cinsidir." (Mesnevi, Tahir-ül-Mevlevi tercemesi, beyit no: T.M. 3597)
Leş yiyen kargayı bülbüllerin vatanı olan gül bahçesine koymak, hem bülbüle, hem güle hakaret, hem de karganın yapısına uygun değildir.
Mevlana bu beytini Nur suresinin 26'ncı ayetinin ilhamıyla söylemiştir. Rabbimiz:
"Kötü, pis olanlar kötü ve pis kimselere aittir. Temiz ve güzel olanlar, temiz ve güzel kimselere aittir" buyurmuş. (Nur 26)
İçimiz şirkten, haramdan ve yalandan temizlendiği gibi, dışımız da pis ve kötü şeylerden arınmalı ki tertemiz cennete layık olalım.
Milli gazete yazarı Mahmut TOPTAŞ hocamıza aittir

DİYANETTİN YAPTIĞI 2. SÖZLÜ ADALETSİZ

Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam Hatip, Müezzin Kayyım ve Kur'an Kursu Öğreticisi alırken yeterlik belgesi şartı koşmaktadır. Yeterlik belgeleri, müftülüklerde yapılan sözlü ve uygulamalı sınav sonuçlarına göre verilmektedir. Bu süreçte adayın mesleğini yapıp yapamayacağı değerlendirilmektedir.

Ancak, Diyanet personel alırken, KPSS puanına göre 3 katı aday arasına giren en yüksek KPSS puanına sahip adayları, bir kez daha mülakat sürecine tabi tutulmaktadır.

Üstelik mülakalatlar, Ankara, Antalya, Bolu, Bursa, Elazığ, Erzurum, İstanbul, Kastamonu, Kayseri, Konya, Manisa, Samsun, Trabzon, Şanlıurfa olmak üzere 14 sınav merkezinde yapılacaktır ve adaylar istedikleri sınav merkezlerini seçmekte özgür... Mülakatları yapan kişilerin de bir insan olduğu ve yönlendirmeye açık olduğu aşikardır. Herkesten Hz. Ömer adaletini beklemek haksızlıktır. Sözlü sınavlarda nelerin yaşandığı için her ortamda dile getirilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığının yasal bir düzenleme yaparak, haksızlıklara neden olan bu 2. sözlü sınav uygulamasını iptal etmesi gerekmektedir.

Memurlar.Net - Özel

20 Kasım 2012

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU



الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler Ali imran 156
Köyümüz sakinlerinden Yaşar POLAT 20 Kasım 2012'de rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin
Merhumye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.

Allah Bizi Korusun


Cenab-ı Hak bütün mü'minleri aşağıdaki felaket, bela ve tuzaklardan korusun:
(1) Zaruret olmadığı halde, faizli krediyle ev ve otomobil alınabilir şeklinde şeytanî fetvalar veren aldatan sahte müftülerin (muhtilerin) şerlerinden, onlara uymaktan.
(2) Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır ve haram yenilir diyen iblislerden.
(3) Kur'anı ve hadîsleri, sapık Feminist ideolojiye göre te'vil eden dall ve mudillerin hilelerinden.
(4) Kur'andaki ve Sünnetteki yüzlerce zarurî, muhkem, kesin nass tarihseldir, günümüzde geçerli değildir diyen Pakistanlı zındığın; inananları dinden çıkartan sapık inanç, fikir ve görüşlerinin tesiri altında kalmaktan.
(5) İslam Şinasi adlı kitabında "Allah gerçek bir Janus'tur=Hoda Janus-i hakikî est" diyen İranlı yazarı bir İslam büyüğü olarak tanıtanların tuzaklarına düşmekten.
(6 Hem Müslüman geçinip hem de İslam'ı yıkmak için çalışmış Stalin, Mao gibi Deccal ve Kezzab'ları, zalim ve hunhar diktatörleri sevmek, onların izinden gitmek.
(7) Erkeklerin dikkatlerini açık kıyafetlerden daha fazla çeken Avrupaî alaca bulaca sözde tesettür kıyafetlerine bürünmek ve saçlarını hörgüç gibi yapıp üzerine renkli bir eşarp bağlamak, böylece "Saçlarını hörgüç gibi yapan kadınlar Cennetin kokusunu alamayacaklardır" hadîsindeki tehdidin altına girmekten.
(8) Ehl-i Sünnet, Ümmet, Hilafet şuurunu ve hassasiyetini yitirip; hizip, fırka, grup, parça, cemaat, sekt, klik fanatizmi, holiganlığı, militanlığı bataklıklarına düşüp şeytanın maskarası olmaktan.
(9) Âlem-i İslam'da milyonlarca Müslüman ezilirken, kan kusarken, öldürülürken, evleri tahrip edilirken, yerlerinden yurtlarından sürülürken, dünyayı kendilerine yalancı bir cennet yapıp keyflerine bakanların durumuna düşmekten.
(10) Kur'anda açık olarak listesi bildirilmiş olan Müslüman miskinlerin, fukaranın, borca batıkların, yolda kalmış yolcuların, muhtaçların hakları olana zekatları gasb edip fukaranın ezilmesine sebep olmaktan.
(11) Birtakım din baronlarını erbab haline getirmekten.
(12) Büyük günah ve haram olan lükse ve israfa kapılmaktan; lüks meskenleri, lüks otoları, lüks giysileri, lüks yemekleri ile öğünmek gibi beyinsizlikler sergilemekten.
(13) Ticaretlerin en iğrenci olan din ve mukaddesat bezirganlığı yaparak bu haram yolla nârî zengin olmaktan.
(14) İhalelere fesat karıştırmaktan.
(15) Nemrud'un kulesine nazire yaparcasına göğe ser çeken deccalhâneler inşa etmekten.
(16) Parayı, zenginliği, kazancı put haline getirmekten.
(17) Münâdilerin "Ey Allahın kulları, ey âbidler, ey müstağfirler, ey günahlarına tevbe edenler, ey afvedilmek isteyenler, Allahın lütuf ve keremiyle kurtulmak ve Cennete konulmak isteyenler!.. Haydi kalkın sabah namazı kılın, Allahı anın" dedikleri mübarek vakitte leşler gibi uyumaktan.
(18) Komşusuna eziyet etmekten.
(19) Gıybet etmek suretiyle ölü kardeşinin etini yemek kadar iğrenç ve büyük bir günahı işlemekten.
(20) Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışıp âhireti unutmaktan.
(21) Hem Müslüman geçinip, hem de Şeriati kabul etmemek beyinsizliğinden.
20.11.2012 MİLLİ GAZETEDEN ALINTIDIR

19 Kasım 2012

SOĞUK HAVADA FARANJİTE DİKKAT EDİLMELİ

Kulak Burun Boğaz(KBB) Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Erdoğan, “Kış aylarının kendini iyiden iyiye göstermeye başladığı bugünlerde, havaların soğumasıyla birlikte kış hastalıkları artmaya başladı. Bu hastalıkların en önemlilerinden biri de toplumda sık rastlanan farenjittir” dedi.

Farenjit’in genellikle kışın, mikrop ve virüslerin boğaza yerleşmesi sonucu ortaya çıkan bulaşıcı bir boğaz enfeksiyonu olduğunu belirten Medical Park Ordu Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Erdoğan, farenjidin oluşum nedenleri, korunmak için neler yapılması gerektiği ve tedavisi hakkında bilgiler vererek, “Eğer farenjit aniden ortaya çıkarsa ve şiddetli ağrılara neden oluyorsa akut farenjit adı verilir. Ancak uzun süreden beri var ve hastada çok şiddetli olmayan şikayetlere yol açıyorsa kronik (müzmin) farenjit adı verilir. Hem akut farenjidin hem de kronik farenjidin oluşmasındaki asıl sebepler virüsler ve bakteriler olsa da aralarında ufak farklar vardır. Kronik farenjitte virüs ve bakterilerin dışında, alerji, geniz akıntısı, kuru hava, burun tıkanıklığı nedeniyle ağızdan nefes almak zorunda kalan kişilerin nefes yollarında kuruma olması, aşırı sıcak ve soğuk besinler, mideden asit kaçağı olması, sigara ve alkol kullanımı gibi nedenler etkilidir. Akut farenjitte ise sebep genelde virüs ya da bakteridir. Akut farenjidin oluşmasında bunların dışında; mevsimler, havada bulunan maddeler, bazı soğuk algınlıkları gibi nedenler de etkilidir. Kapalı ortamlarda görülme sıklığı daha fazladır” diye konuştu.

ÖNLEM ALINMAZSA TEKRARLAR

Farenjit’in insanlar tarafından sıradan ve klinik açıdan fazla önem taşımayan bir hastalık olarak değerlendirildiğini vurgulayan Opr. Dr. Ahmet Erdoğan, “Tedavi edilmediğinde, hastalığın tekrarlama riski yükselmekte ve taşıyıcılık oranı artmaktadır. Farenjitten korunmak için öncelikle sigara kullananlar sigarayı bırakmalıdırlar. Boğazı tahriş eden aşırı sıcak ve soğuk yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Tozlu ve kirli ortamlardan, kapalı yerlerden uzak durmak gerekir. Elleri sık yıkamak ise enfeksiyonu önlemeye yardımcıdır. Eğer alerjiniz varsa buna neden olan şeylerden korunmalısınız. Mide asidinin boğaza kaçtığı reflü gibi bir sorununuz varsa çay, kahve, alkol, kola gibi içecekleri azaltmak ve fazla yemekten kaçınmak gerekir. Kaloriferli evlerde, sıcaktan kişinin ağzı kurur ve bu da boğazın tahrişine sebep olur. Bu nedenle kaloriferlerin üzerine buharlaşması için içi su dolu bir kap konulabilir” şeklinde konuştu.

FARENJİDİN TEDAVİSİ

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Erdoğan şu bilgileri verdi: “Akut farenjitte ılık çay içilmesi tuzlusu ile gargara yapılması iyi gelir. Akut farenjide bakteriler sebep olursa antibiyotik kullanmak gerekebilir. Kronik farenjit için uygulanacak tedavi uzun sürer. Tedavide hastanın niçin kronik farenjit olduğu araştırılır. İlk olarak hastalığa sebep olan etkenlerden uzak durulmalıdır. Ilık çaylar azda olsa rahatlatıcı özeliklere sahiptir. Antibiyotik kullanımı hastalığın tedavisinde önemlidir. Böylece hastalığın iyileşmesi hızlanır. Antibiyotik kullanımından başka ateş düşürücü, ağrı kesici, alerjisi olanlar için alerjiyi önleyici ve öksürük kesiciler kullanılabilir. Geniz akıntısı için ilaç verilebilir. Tabi bu tedavilerin hepsi konusunda uzman bir doktor tarafından yapılmalıdır.”

İhlas Haber Ajansı

17 Kasım 2012

11 Kasım 2012 ALES Sonbahar Dönemi Sınavı Soru ve Cevapları

ÖSYM az önce 2012-ALES Sonbahar dönemi soru ve cevaplarını yayımladı..

11 Kasım 2012 tarihinde yapılan 2012-ALES Sonbahar Dönemi Sınavının temel soru kitapçığı ile cevap anahtarına aşağıdaki bağlantıdan erişilebilecektir.

SORU VE CEVAPLAR İÇİN TIKLAYINIZ

Memurlar.Net



ALLAH (cc) ŞİFA VERSİN

Köyümüz sakinlerinden (Kopo)Halil RÜZGAR Göz ameliyatı olmuştur. Palandöken Devlet Hastanesinde yatıyor. Allah(cc) şifa versin. Âmin

EZANIN ANLAMI NEDİR


Ezân, îmân esaslarını bildiren kelimelerdir.
Allâhü Ekber: Allah en büyük: İlk kelimesi Cenâb-ı Hakk’ın zâtının ismidir. Yani Allâhü Teâlâ’ya ancak ona lâyık olan kemâl sıfatları isbât ve bütün noksanlıklardan onu tenzîhdir.
Eşhedü enlâ ilâhe illallâh: Ben şahitlik ederim ki, Allâh’tan başka ilah yoktur: Allâh’ın ortağı ve zıddı olmadığını ispat ve vahdâniyyetini, birliğini ilan olup îmân ve tevhîdin esası ve bütün dînî vazîfelerin başı, İslâmın şartlarından birincisidir.
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullâh: Ben şahitlik ederim ki, Muhammed (s.a.v.) Allâh’ın resûlüdür: Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın peygamberliğinin isbâtı olup dînde Allâh’ı tevhîdden; bir olduğuna inandıktan sonra en büyük esâstır.
Hayye alessalâh: Namaza koşunuz: İslâm’ın en büyük esâsı olan Allâh’a ve resûlüne îmândan sonra Allâh’ın emrettiği ibâdete; namaza davettir. Namazın farz olduğu Resûlullâh Efendimiz vâsıtasıyla bilindiğinden onun peygamberliğini isbâttan sonra hemen namaz gelmiştir. Namaz, Allâh’u Teâlâ’nın birliğine ve Resûlullâh’ın peygamberliğine şehâdetten sonra dînin en büyük rüknü, esasıdır.
Hayye alelfelâh: Felâha koşunuz: Sonra Müslümanlara âhiret yolculuğunun uzun ve zor olup, yolda amel azığının bulunması gerektiğini îkâz ve felâha, kurtuluşa ve ebedî nimetlere dâvettir. Burada âhiret hallerine, öldükten sonra dirilmeye ve amellerin mükâfât ve cezâsının verilmesine işâret vardır.
Allâhü Ekber: Allah en büyüktür: Namazın kılınmasına başlanacağını ilan etmektir. Namaz kılanın ne büyük bir işe teşebbüs ettiğini ve ibâdet ettiği Rabbinin üzerinde ne büyük hakkı olduğunu ona hatırlatmaya ve ibâdetteki sevâbın büyüklüğüne işârettir.

Lâ ilâhe illallâh: Allâh’tan başka ilah yoktur: Dînin îtikad ve amele âid bütün vazifeleri yapmış olsa bile tevhîd akîdesi olmadan Allâhü Teâlâ’nın birliğine inanmadan makbûl olmayacağını ilandır.

16 Kasım 2012

SEMANIN KAPISI NE ZAMAN AÇILIR

“Dört zamanda semânın kapıları açılır ve duâlar müstecâb olur: Allah yolunda düşman saflarıyla karşılaşıldığı zaman, yağmur yağdığı zaman, namaz için kâmet edilirken, Ka’be görüldüğü zaman.” (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)

15 Kasım 2012

GÜLMEK İÇİN 17, KAŞ ÇATMAK İÇİN 43 KAS GEREKİYOR

Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü Sergisi'nin tasarımcısı Dr.

Angelina Whalley, insan anatomisine ilişkin önemli bilgiler verdi. Bu bilgilere göre; kalp bir ömür boyunca yaklaşık 2 milyar 700 milyon kez çarpıyor. Gözün vücuttaki en hızlı tepki veren kasa sahip olduğu vurgulanıyor. Bir kadının ömür boyunca 35 kez doğum yapabilme potansiyeline sahip olduğu da bilgiler arasında.

Dr. Angelina Whalley, insan vücudunun mükemmelliğini şu şöyle anlatıyor: "Yaşam kalp atışlarıyla ölçülür çoğu zaman. Bu muhteşem organ, insan ömrü boyunca yaklaşık 2,7 milyar kez çarpar, saatte 284 litreden fazla kan pompalar ve vücuttan çıkarılsa da atmaya devam eder. Öyle ki, parçalara bölünse bile kaslar atışını sürdürür."

Dr. Whalley, İskeletin hareketini sağlayan kaslar için ise çarpıcı bilgileri veriyor: "Göz, tüm vücuttaki en hızlı tepki veren kastır. Saniyenin 100'de biri sürede kasılır. Gülümsemek için 17 kas kullanırken, kaş çatmak için 43 kas harekete geçer. Vücuttaki en küçük kasın boyutu 1,3 mm'den azdır. Stapedius adındadır ve kulak zarında iç kulağa titreşimleri gönderen üzengi kemiğini harekete geçirir. Vücuttaki en güçlü kas, kaba etinizdedir (büyük kabaet kası). Dil, vücuttaki en güçlü kaslardan biridir."

Ortalama kadın yumurtalığının 2 milyon yumurta içerdiğini anlatan Whalley, "Her biri sayısız kuşağın genetik koduna sahiptir. Kadınlar, yüksek estrojen seviyeleri sayesinde erkeklere göre daha iyi koku alırlar. Bir kadın, ömrü boyunca dünyaya 35 çocuk getirme kapasitesine sahiptir." diyor.

Kemikler hakkında da bilgi veren Whalley, şu ifadeleri kullanıyor: " Çene kemiğiniz vücuttaki en sert kemiktir. Doğduğunuzda 350 kemiğiniz vardı. Çocukluk evresinden sonra 144 tanesi birbirine kaynadı. Hemen hemen 7 yılda bir, vücudunuz bir tam iskelete denk olacak şekilde yenilenir. Gülmek ve öksürmek, omurgaya yürümek veya ayakta durmaktan daha fazla yük bindirir."

Kan damarları, hücreler, beyin ve sindirim sistemi ve akciğerler konusunda da Whalley'in düşünceleri şöyle: "İnsan vücudunda neredeyse 96.500 kilometre kan damarı bulunur. Alyuvarlar saniyede 2 milyon adet hızında oluşurlar. Beyin, ölümden yaklaşık 37 saat sonrasına kadar elektrik dalgaları ile sinyal göndermeyi sürdürür. Beyin, 15 yaş civarına gelindiğinde büyümesini durdurur. Ortalama bir erkek, 68 kilogramlık bir ağırlığı korumak için ömrü boyunca yaklaşık 50 ton gıda yer. Vücudun çok yağlı bir yemeği sindirmesi 6 saat sürerken, karbonhidratlı bir yemeği 2 saatte sindirir. Bir insanda yemeğin yemek borusundan aşağı inmesi 8 saniye sürer, ince bağırsakta 3-5 saat, kalın bağırsakta 3-4 gün kalır. Mideniz, kendi ürettiği asitte sindirebilmek için her 3 günde, bir yeni bir zar üretir. Ortalama insan, ömür boyu 330 milyon litre hava solur. 30 yaşın altındaki insanlar, 80 yaşın üstündekilere göre iki kat fazla oksijen alırlar."

Cihan Haber Ajansı

14 Kasım 2012

ALLAH ŞİFA VERSİN

Köyümüz sakinlerinden Cemil ÇAY Fıtık ameliyatı olmuştur. Palandöken Devlet Hastanesinde yatıyor. Allah(cc) şifa versin. Âmin

KUTSAL YOLCULUK HİCRET




RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA


Bizleri yoktan var eden,sayısız nimetleriyle şereflendiren Rabbimize Kâinat’ın zerresi adedince hamt,yüz binlerce salât ve selam bütün insanların efendisi Hazreti Muhammed Mustafa(s.a.v.) e olsun.

Değerliokurlarım! Hicret: İslam tarihinde, Âlemlerin EfendisiHz. Muhammed  (s.a.v.)’ in 622 yılında Mekke-iMükerreme’den Medine-i Münevvere’ye göçetmesine Hicret denilir.

Hicret,terk etmek, ayrılmak, bir yeri terk ederek başka bir yere göç etmek anlamınagelir.
Hicret,İslam inkılâbının bir dönüm noktasıdır. Hicret’e kadar geçen dönem zulüm veişkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve metanet devresidir.
Hicret,bu sabır ve metanetin İslam’ın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka bir şey getirmeyeceğininanlaşılması ve Cenab-ı Hakk’ın (c.c.) izniyle gerçekleşmiştir.
Hicret basit bir göç hadisesi değil, İslami kurtarma taktiği veonu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmaktadır.Hicretin İslam tarihinde yeri büyüktür.
Herkesbu fazilete sahip olma arzusunu içinde taşımıştır. Bunun içindir ki PeygamberEfendimiz (s.a.v.)hicretin sadece Mekke’den Medine’ye göç eden mü’minlere bağlı bir faziletolarak kalması, daha sonraki insanların da bundan nasiplenmesi için Hicret’iönemli bir İslami kavram olarak değerlendirmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Gerçekmuhacir, Allah’ın (c.c.) yasakladığı şeylerden kaçınan, onları terk edenkimsedir.”
Hicret,putlardan kaçmak, zulümden nura koşmak, şirkten ve küfürden güzele koşmak,küfre karşı meydan okumaktır. Ayrıca hicret, Peygamber Efendimizin (s.a.v.)Mekke’den Medine’ye göç etmesinin yılbaşıdır.Hicret ikidir; biri kötülüklerden hicret,diğeri Allahu Teâlâ’ya hicret.
Hicret,yüce İslam nizamının bütün dünyaya yeni bir hızla yayılmasıdır.
Hicret,putlardan Allah’a (c.c.) koşmaktır. Birkaya sarmaşığının kayayı delip ışığa çıkmasıdır hicret.  Hicret,hicri yılbaşıdır. Hicret,kaçış değil fetihtir. Hicret, zafer için çilegörüntülü aksiyondur. Hicret, davanın hâkimiyeti içinenerjidir. Hicret,nizamdır.
Hicret,kahramanlıktır, mağ bettir, cemaattir, kardeşliktir.  Hicret, dostluktur, fedakârlıktır, imandasamimiyettir. Hicret, İslam’da diriliştir.Hicret, bir dönemin olanca mevcudunu canan yolunda yok etmektir. Hicret, sınanmanın ateş kıvamını bulup hesapları yaktığıyerdir.
Hicret,sizin olsun küle dönen varlıklar, Mekke her şeyi ile yeri ile yerinde kalsın,ölçüye uymayan anne, baba ve evlat ikazların kulaklarını dolduran yankısıylakalsın.
Hicret,terk etmektir. Yola vermek, gökyüzüne çevrilmeyen her şeydir. Hicret, yazmak,terk etmek ve sunmaktır. Hicret, duyguları açılan zevkleri hayatın her anına düşenher şeyi yürekten terk etmektir. Hicret,ruhun gücüdür. Hicret, yüreği ortadan bölmektir.
FahriKâinat Efendimizin (s.a.v.) bu hicreti ikinci halife Hazreti Ömer(r.a. ) zamanında hicri takvimin başlangıcıolarak kabul edilmiştir.
Müminlerinsayısı gün geçtikçe artıyordu. Bunu fark eden Mekkeli kâfirlerin zulüm ve işkenceleri daha da artıyordu. Bunun üzerineMüslümanlar Peygamberimize  (s.a.v.) gelerek Medine’ye hicretetmek istediklerini söylediler. Peygamberimiz (s.a.v.) de Medine’ye hicret etmeleriniemrettilk hicret eden Hz. EbuSeleme (r.a.) idi. Hicretle ilgili ayeti kerime,
 “İmanedip de hicret edenler, Allah (c.c.) yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenler vemuhacirleri barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer birkısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicretedinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar dinhususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan birialeyhine olmaksızın yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızıhakkıyla görmektedir.” (EnfalSuresi,72)[1] Diğer bir ayet’i kerime, 
 “Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, Benim yolumda eziyeteuğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler, and olsun Ben de onların kötülükleriniörteceğim. Ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfatAllah (c.c.) tarafındandır. Allah (c.c.) mükâfatın en güzeli kendi nezdinde olandır.” [2](Ali İmran Suresi,195.)

  Müslümanlar,Allahu Teala için, Allah (c.c.) dinini yaşayabilmek için, evlerini, mallarını,her şeylerini geride bırakarak doğup büyüdükleri. Çok sevdikleri kutsalbelde’den hicretediyorlardı. Dav’a büyüktü. Dav’a İslam’ın Hâkim olma davasıydı. Bu dav’a içincan da canan da, mal da mülkte terk edilirdi. Sahabeyi kiram (r.a.)efendilerimiz bunu en güzel şekilde yaptılar.
    Medine-iMünevvere’ye Herkes hicret etmiş, Medine-i Münevvere’dekiMüslümanlar (ensar) ve Mekke-i Mükerreme’den hicret eden (muhacirler) sabırsızlıkla Güzeller güzeli (s.a.v.) bekliyorlardı
   Nihayet Fahri Kâinat (s.a.v.) Hz. Ebubekir(r.a.) ile birlikte yorucu bir yolculuktan sonra Medine-i Münevvere’yegirerken sevinç ve gözyaşlarıiçerisinde karşılandılar. Artık sıkıntılı günler geride kalarak huzur ve mutlubir hayat başlamıştı. Allah (c.c.) dini İslam Medine-i Münevvere’de gelişecek, güçlenecek devlet olacak veoradan da bütün dünyaya yayılacaktı. Vede hızla yayılmaya başladı.
   52 maddelikİlk “İslam anayasası” hicretten sonra düzenlenmiştir. Müslümanlararasında, İslam kardeşliği hicretten sonra olmuştur. “Kubave Mescid-i Nebevi” gibi cemaatleşmenin ruhu olan ilkİslam mabetleri hicretle kurulmuştur.”Suffe” adı verilen ilk İslam mektebi hicretten sonra açılmıştır.
  Onun için hicret, yüce İslam nizamının bütün dünyaya yeni bir hızlayayılmasıdır. Hicret, kahramanlıktır, Hicret,ilimdir, mekteptir,.Devlettir.Hicret,mabettir,cemaat tır,kardeşliktir.
  Hz. Ömer (.r.a.) devrinekadar Müslümanlar arasında çeşitli olaylartarih başlangıcı olarak kullanılıyordu. Bu ise karışıklığa sebep oluyordu.Bunu önlemek için Halife Hz. Ömer (.r.a.) zamanında, Hicri takvimin birinci senesi olarak alınmış ve sene başı olarakta Bir, Muharrem ayıolarak kabul edilmiştir.     Müslümanlarınyeni yılbaşısıMuharrem ayıyla başlamaktadır…..Rabbimeemanet olunuz.

MUHARREM AYI ve ÖZELLİKLERİ


Muharrem ayı, hicrî senenin birinci ayıdır. Bu ayın ilk gecesi, (bu akşam) akşam ile yatsı arasında Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için iki rek’at namaz kılınır. Namaza şöyle niyet edilir:
“Yâ Rabbi, bizi yetiştirmiş olduğun bu seneyi hakkımızda mübârek kılman; afv-ı ilâhine, feyz-i ilâhîne mazhar kılman; dünyevî ve uhrevî saâdetlere nâil eylemen için.” Allâhü Ekber.
Her iki rek’atte 7 Fâtiha-i Şerîfe, 7 Âyetü’l-Kürsî, 7 İhlâs-ı Şerif okunur. Namazdan sonra:
11 defa: “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît, Ve hüve hayyün lâ yemût, Biyedihi’l-hayr, Ve hüve alâ külli şey’in kadîr.”
11 İstiğfâr-ı Şerîf,
11 Salavât-ı Şerîfe okunup duâ yapılır.
Duâda, geçmiş senenin günâhlarının affı ve yeni seneye günahsız girmek için ilticâ edilir.
Muharremin birinci gecesi ayrıca şu şekilde niyet ederek bir Tesbîh Namazı kılınır:
“Yâ Rabbi, bu yeni senede beni mağfiret-i ilâhiyene, rızâ-yı ilâhîne ve hidâyet-i ilâhîne mazhar eyle. Yeni açılan amel defterimi rızâ-yı ilâhîne muvâfık amel ile doldurmayı bana nasip eyle. Beni gadab-ı ilâhîne dûçâr edecek amellerden muhâfaza buyur.”
Tesbih namazında (15 tesbihden sonra) şunlar okunur:
1. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âyetü’l-Kürsî,
2. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Âmene’r-Rasûlü… (Sûre-i Âl-i İmrân’ın ilk 2 âyeti de ilâve edilerek)
3. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 Hüvellâhüllezî…
4. rek’atte: 1 Fâtiha-i Şerîfe, 1 İhlâs-ı Şerîf.

Namazdan sonra istiğfâr edilir, salevât-ı şerîfe getirilir ve arkasından duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

13 Kasım 2012

TEİAŞ GÖREVDE YÜKSELME SINAV SORU VE CEVAPLARI

Sorularla birlikte cevaplara yapılacak gerekçeliitirazlar, 16 Kasım 2012 Cuma günü saat 17:00'a kadar sınav uygulama duyurusunda yer alan ve sınav itirazları bölümünde belirtilen esaslar çerçevesinde adaylar tarafından çalıştıkları işyerine yapılacaktır. Yapılan itirazlar ünite tarafından İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığına 20 Kasım 2012 Salı günü saat 17:00'a kadar göndereceklerdir.

1.GRUP

BAŞ MÜHENDİS A CEVAP ANAHTARI

BAŞ MÜHENDİS B CEVAP ANAHTARI

GRUP BAŞ MÜHENDİS A CEVAP ANAHTARI

GRUP BAŞ MÜHENDİS B CEVAP ANAHTARI

MÜDÜR YARDIMCISI A CEVAP ANAHTARI

MÜDÜR YARDIMCISI B CEVAP ANAHTARI

TEKNİK ŞEF A CEVAP ANAHTARI

TEKNİK ŞEF B CEVAP ANAHTARI

2.GRUP

BAŞ MÜHENDİS A CEVAP ANAHTARI

BAŞ MÜHENDİS B CEVAP ANAHTARI

MÜDÜR YARDIMCISI A CEVAP ANAHTARI

MÜDÜR YARDIMCISI B CEVAP ANAHTARI

TEKNİK ŞEF A CEVAP ANAHTARI

TEKNİK ŞEF B CEVAP ANAHTARI

3.GRUP

MÜDÜR YARDIMCISI A CEVAP ANAHTARI

MÜDÜR YARDIMCISI B CEVAP ANAHTARI

ŞEF A CEVAP ANAHTARI

ŞEF B CEVAP ANAHTARI

UZMAN A CEVAP ANAHTARI

UZMAN B CEVAP ANAHTARI

4.GRUP

BAŞTEKNİSYEN A CEVAP ANAHTARI

BAŞTEKNİSYEN B CEVAP ANAHTARI

MEMUR A CEVAP ANAHTARI

MEMUR B CEVAP ANAHTARI

RAPORTÖR A CEVAP ANAHTARI

RAPORTÖR B CEVAP ANAHTARI

5.GRUP

KORUMA GÜVENLİK AMİRİ A CEVAP ANAHTARI

KORUMA GÜVENLİK AMİRİ B CEVAP ANAHTARI

KORUMA GÜVENLİK GRUP ŞEFİ A CEVAP ANAHTARI

KORUMA GÜVENLİK GRUP ŞEFİ B CEVAP ANAHTARI

Memurlar.Net


iPhone'umdan gönderildi

12 Kasım 2012

HACI ENVER AKPINAR KUSAL TOPRAKLARDAN GELDİ

Enver AKPINAR bugün Erzurum'a kutsal topraklardan geldi. Allah kabul etsin. Tekrarını nasip etsin.

DİŞLERDEKİ ON SİNYAL

Rakamlar ülkemizde diş ağrısı dayanılmaz boyuta gelmeden doktora gitme alışkanlığının düşük olduğunu gösteriyor. Bazı belirtilerin ağız sağlığı açısından ciddi risk olduğu genellikle göz ardı ediliyor.

Bir sağlık problemi ne kadar erken teşhis edilirse o kadar kolay çözüme ulaştırılabildiği herkesin malumu. Türkiye'de pek çok kişinin ağız ve diş sorunu yaşadığını ancak doktora başvurmakta geciktiğini belirten Ortodontist Dr. Aylin Sezen Yalçın da bu noktaya dikkat çekiyor.

Diş ağrısının tahammül sınırlarını zorlamadan diş hekimine gitme alışkanlığının çok az olduğunu belirten Yalçın, üzerinde pek fazla durulmayan ancak ağız sağlığını tehdit eden 10 belirtiyi şöyle sıralıyor:

Ağrı: Diş ağrısı, sıklıkla diş çürüğünün ilerleyerek dişin sinir dokusuna ulaşması ile meydana gelir. Önce yemeklerde hafifçe hissettiğimiz ağrı, zaman içinde bizi uyutmayacak kadar şiddetlenir. Çürük dışında çatlak ya da kırık diş veya diş kökü, çene eklemi hastalıkları, dişeti hastalıkları, gömük dişler de şiddetli ağrıya sebep olabilir.

Hassasiyet: Sıcak, soğuk yiyecekler bize ızdırap vermeye başladıysa, diş hassasiyeti hayatımızı kısıtlamaya başlamış demektir. Aşınmış diş minesi, dişeti çekilmesi, çürük, kırık diş, eski ya da kırık dolgularınız varsa tedavisini ertelemeyin.

Dişeti kanaması: Dişeti iltihabı veya dişeti hastalığının habercisi olabilir. Özellikle dişetinin iyi temizlenmediği alanlarda çok sıklıkla kanamaya rastlanır. Bazen sadece sert ya da yanlış şekillerde diş fırçalama, diş ipi kullanımına bağlı olarak da kanama oluşabilir. Dişetlerinde sürekli kanama olması sistemik hastalıkları da gösterebileceğinden diş doktoruna başvurmak doğru olacaktır.

Yaralar: Bazen sadece protez, dolgu veya ortodontik braketlerin sebep olduğu iritasyona bağlı oluşan yaralar görülebilir. Ama bakteri ya da virüslerin sebep olduğu yaraların tedavisi takip ve ilaç desteği gerekecektir.

Ağız kokusu: Ağız hijyeninin yeterli olmaması, çürük dişler, yarı gömük dişler, dişeti iltihabı, ağız kuruluğu ağız kokusuna sebep olabilir. Su tüketiminizi arttırarak bu sorununuzu bir miktar azaltabilirsiniz.

Çene ekleminde ağrı ve ses: Çoğunlukla kulak önünde ağrı, ağız açma kapama sırasında kısıtlama ve ağrı şikâyetleri çene ekleminizde bir problem olduğuna işaret eder. Diş gıcırdatma ya da sıkma alışkanlığı, sistemik hastalıklar, eksik dişler, tek taraflı çiğneme, ortodontik bozukluklar çene eklemi sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerdir.

Ağız kuruluğu: Sistemik bir hastalık veya kullanılan ilaçlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ağızda nemin eksilmesi ağız kokusuna ve diş çürüklerinde artışa sebep olabilir.

Dudak çevresindeki piercing: Süs olarak kullanılan piercing, ağız çevresinde iltihaba sebep olabilir. Ağız ortamında çok miktarda bakteri mevcuttur ve yaralar çok hızlı iltihaplanabilir. Ateşli ve halsizseniz, dudak çevresindeki piercingin çevresinde kırmızılık ve hassasiyet olup olmadığını kontrol etmelisiniz.

Kırık ya da çatlak diş: Hassasiyet ve ağrıya sebep olur. Tedavi edilmezse dişin çekilmesine kadar giden sorunlar yaşanabilir.

Renk bozuklukları ve renklenme: Dişlerinizin birinde ya da genelindeki renk bozuklukları öncelikle estetik olarak rahatsızlık verecektir. Tek dişteki renklenme, genellikle düşme, çarpma sonrası oluşabilir.

11 Kasım 2012

LÂ HAVLE VELÂ KUVVETE’NİN ESRARI

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: “Kim ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azim’ derse doksan dokuz hastalığa devâ olur ki en hafifi gam, tasadır.”
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: Mirac gecesinde İbrahim (a.s.)’ı gördüm. ‘Yâ Muhammed, ümmetine selam söyle ve onlara haber ver ki cennetin toprağı tertemizdir, su lezzetlidir ve ona ağaç dikmek ise ‘Sübhanallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azim.’ sözüdür.
Resûlullah (s.a.v) “Cennet fidanlarını çoğaltın” buyurdu. Ashab-ı kiram cennet fidanlarının ne olduğunu sordular “Mâşaallâhü Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’tır.” buyurdular.

09 Kasım 2012

DÜNYAYA GELEN SON DEMİRCİLER KÖYLÜSÜ


Köyümüz sakinlerinden  Ömer SÖYLEMEZ'nin bir  kızı dünyaya gelmiştir.SÖYLEMEZ  ailesini tebrik ederiz.

Allah(cc) hayırlı evlat etsin.(Amin)

08 Kasım 2012

Saygı beklenmez, kazanılır.


Cenâb-ı Hakk (Celle Celelühü) Kur’an-ı Keriminde buyuruyor ki:
Dünyada herkesi, ahirette sadece mü’minleri rahmetine alan Allah’ın adıyla.
“Yüce Rabb’ın, yalnızca kendisine kulluk etmenizi ve ana-babalarınıza iyi davranmanızı emrediyor. Şayet onlardan biri veya her ikisi sana sığınır da senin yanında ihtiyarlık çağına erişirlerse, onlana karşı son derece saygılı davran, hizmet ve hürmette kusur etme.
Değil kötü bir söz söylemek, sakın onlara “öf” dahi deme, hele onları sakın azarlama (yüzlerine bağırma), tam tersine onlara tatlı sözler söyle. Onlara, en içten şefkat ve alçak gönüllülük duygularıyla kol kanat ger. Ve (Ey Rabb’im, onlar beni çocukluğumda nasıl beni büyütüp yetiştirdilerse, Sen de onlara öylece merhamet et) diye onlar için dua et.” (İsrâ: 17/23-24)
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz ise bu konu-da şöyle buyurdular:
“Allâh Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.” (Tirmizî, Birr, 75)
Saygı beklenmez, kazanılır.
Başkalarına hürmette kusur etmeyen, hürmet görür. Zira “hizmet eden, hizmet görür” denilmiştir. (Riyâzü’s Sâlihin, 2. Cilt)

Bilinen bir gerçektir ki, bugün yaşlı olan dün genç idi. Yine bugün genç olan da Allah ömür verdiği takdirde yarın yaşlanacaktır.
Cemiyette saygı geleneğinin nesiller boyu yaşatılması, herkesin bir önceki nesle mensup insanlara, sırf büyük olmaları sebebiyle hürmetkâr davranmalarına bağlıdır.
Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz yaşlı insanlara hürmet edenlere, Hakk Teâlâ’nın yaşlılıklarında kendilerine hizmet edecek kimseler lütfetmek sûretiyle ikrâmda bulunacağını bildirmektedir.
Bunun anlamı, yaşlılara saygı gösteren gençlerin bu hareketinin karşılıksız kalmayacağıdır.
 Zîra saygı başkalarından beklenmez, kazanılır.

Her Müslüman’ın kendisinden yaşça büyük olanları dikkate alması, onlara gerekli saygıyı göstermesi ve yapabileceği hizmeti sunması gerekmektedir.
Böyle yapılırsa toplum kesimleri arasındaki sevgi saygı bağları pekiştirilmiş olur. Nesiller mutlu ve sıcak bir ilgi ortamında hayatlarını sürdürürler. Simdi saygidan cok uzak yetisiyor yeni nesil.. Allah Teala cumlemizin evlatlarini islam ahlaki uzere yetistirmekle bizleri nasiplendirsin insaallah.. amin

EMANETE RİÂYET ETMEK

Nisâ sûresinin 58. âyet-i celîledesinde -meâlen- “Haberiniz olsun ki Allâh size; emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.” buyurulmuştur. Resûlullâh Efendimiz de “Bu ümmetten en önce kaldırılacak şey hayâ ve emânettir. Siz Allâh’dan onları isteyiniz.” buyurmuşlardır.
Emanet; esasen insanın emin ve mutemed olması yani kendine maddî veya manevî her hangi bir şeyin rahatça teslim olunabilir ve arzu edildiği zaman sağlam alınabilir bir halde bulunması manasınadır. İnsan üzerinde Rabbine, kendine ve halka karşı olmak üzere üç türlü emânet vardır.
Evvelâ rabbine karşı emanete riayeti onun emirlerini kâmilen yerine getirmesidir. İbn-i Mesûd hazretleri “Emânet her şeyde lâzımdır; Abdestte, gusülde, namazda, zekâtta, oruçta ve diğer bütün ibâdetlerde…” buyurmuştur.
Kendine karşı emâneti ise nefsini dîn ve dünyâsında kendine en faydalı sûrette kullanması, öfke, şehvet yahut cehâlet ile sonu fenâ olan hallere düşmemesidir.
Halka karşı emaneti; onların haklarını gözetmek, alışverişte aldatmamak, âmir ise emrindekilere adaletli olması, âlimse halkı bâtıl yollara değil de hak olana sevketmesi gibi hususlardır. Yine eşlerin birbirlerine karşı sadakatli olup ırzlarını ve çocuklarının neseblerini muhafaza etmeleri ve evlâdlarının terbiyesine dikkat etmeleridir.
Bir kimse gerek Allâh’a ve gerek kullara karşı emanetlerini ne kadar iyi muhafaza eder ve emaneti ne derece yerli yerine koyabilirse o nisbette kıymeti artar; Allâh da yarattıkları da onu sever. Hadîs-i şerîfte: “Allâh ve Resûlünün kendisini sevmesi kimi sevindirirse konuştuğunda doğruyu söylesin, kendisine bir şey emanet edildiğinde emâneti yerine getirsin ve komşusuna iyilikte bulunsun.” buyurulmuştur.

Emânete riâyet etmemek münâfıklık alâmetidir. Hadîs-i şerîfte “Münâfığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, vaad ettiğinde vadinden döner, emânet edildiğinde hıyânet eder.” buyurulmuştur.

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ