BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

31 Ekim 2014

ÇİKOLATA YERINE KEÇİBOYNUZU TÜKETİN

Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, keçiboynuzunun sağlık açısından son derece yararlı olduğunu belirterek çikolata yerine keçiboynuzu tüketilmesi önerisinde bulundu.

Çikolata Yerine Keçiboynuzu Tüketin

31 Ekim 2014 Cuma 13:17:53

Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, keçiboynuzunun sağlık açısından son derece yararlı olduğunu belirterek çikolata yerine keçiboynuzu tüketilmesi önerisinde bulundu.

Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı, yaptığı açıklamada, “Keçiboynuzu lifi 24 polifenolik bileşik içerir, bunlardan yüzde 26’sı flavonoidlerdir. Flavonoidler çok güçlü antioksidan özellik gösteren bitkisel bazlı bileşiklerdir. Keçiboynuzu aynı zamanda belirgin miktarda antioksidan bileşikler olan kuersetin ve mirisetin içerir. 1 adet orta/büyük boy keçiboynuzu yaklaşık 31 kaloridir.

Keçiboynuzu bir kimyasal olan tanenlerden gallik asit içerir, analjezik, anti bakteriyel, anti alerjik, anti viral, antioksidan ve antiseptik özellik gösterir. Gallik asit çocuklarda çocuk felcini önlemede ve tedavide etkilidir. Keçiboynuzu sindirimi düzenler ve kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Hem çocuk hem de yetişkinlerde 15-20 grama kadar keçiboynuzu ishal tedavisinde kullanılır. Yapılan bir çalışmaya göre yüksek kolesterol seviyelerine sahip bireylere çözünmez keçiboynuzu lifi verildiğinde total kolesterolleri %18 ve LDL kolesterolleri %23 oranında düştüğü gözlenmiştir. Keçiboynuzu kafein içermediği için yüksek tansiyonu olan bireyler tarafından da kullanılabilir. Keçiboynuzunun düzenli kullanımı akciğer kanserini önlemede yardımcıdır. E vitamini içeriği ile öksürük, grip, anemi ve osteoklazi tedavisinde yardımcı olur. Fosfor ve kalsiyum zenginliği sebebiyle osteoporoza (kemik erimesi) karşı savaşır.

Keçiboynuzu çikolataya karşı süt içermeyen bir alternatif olarak laktoz intoleransı veya süt alerjisi olanlara için kullanılır. Çikolataya göre yağ, kalori ve kafeinden düşüktür, bu anlamda kilo kaybına da yardımcı olur. Keçiboynuzu doğal olarak tatlıdır çikolata gibi eklenmiş şeker ilavesi içermez. Keçiboynuzu tohumlarından elde edilen tragasol adlı zamk benzeri madde fırın mamülleri, dondurma, jöleler, reçeller, salata sosları, peynir, konserve etler, salam gibi işlenmiş et ürünleri, hardal ve diğer gıda ürünlerinde bir stabilizatör ya da koyulaştırıcı madde olarak kullanılır. Keçiboynuzu tozu kakao tozu veya çikolata yerine kek, kurabiye ya da şekerlemelerde kullanılabilir. Sıcak içecekler kahve yerine keçiboynuzu tozu kullanılarak yapılabilir. Kurabiye veya kek yapmak için damla çikolatalar yerine keçiboynuzu parçaları kullanılabilir.” dedi.

Ergenlik Dönemindeki Kız-Erkek Arkadaşlığı

Ergenlik döneminde, kız-erkek arkadaşlığı içgüdüsel bir arzudur.
Daha sonraki dönemlerde bu arzu cinsel ihtiyaca dönüşüyor.
Bu insanın fıtratında olan bir duygudur.
Kontrol altına alınması ve meşru olanı öğretmek, her ebeveynin görevidir.
Kontrol altına alınmadığı takdirde, her türlü olumsuzluklar ve istenmeyen facialar peşinden gelebilir.
Bu olumsuzlukların olmaması için kız-erkek ilişkilerinin belli bir düzeyde ve ölçüde olması lazım. 
Bizim inancımızda bunun ölçüsü ve sınırı açık ve nettir.
Önemli olan, küçük yaşlardan itibaren bu eğitimin ve anlayışın verilmesidir.
Ölçü ve sınır, şahısların keyfi anlayışlarına göre değil de kültürel değerlerimizin temel kaynaklarındaki ölçülere göre olması gerekiyor.
Bizim kültürel değerlerimizin temel kaynaklarından birincisi; ” Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin hadisleri”dir.
Bu konuda yapılması gereken metot, kaynağından ve ehlinden, günümüz şartlarına göre gençlere sağlam bilgileri sevdirilerek verilmesi büyük önem taşıyor.
***
Gençlik çağı evden kopma ve topluma açılma çağıdır. 
Ergenliğe giren bir gence, evi dar gelmeye başlar.
Anne-babanın öğütlerinden, eleştirilerinden ve karışmalarından usanan genç kendini dışarı atar.
Çünkü soluk alabileceği ve kendini ifade edebileceği yer evinin dışıdır.
Evde anlaşılmadığını, değer verilmediğini, kendine çocuk muamelesi yapıldığını zanneden genç için arkadaşları bir sığınaktır.
Bu arkadaşlar da gayrı meşru bir hayat yaşıyorlarsa genç de ister istemez onların yaşantılarına ayak uyduracaktır. 
Ailede dengesizlik, geçimsizlik ve baskı varsa genç düzenli arkadaş grubu yerine, çete gruplarına ve başka ilkesiz guruplara gidecektir.
Bu guruplar da gençlerin yoğun duygularını istismar ederek uyuşturucu ve fuhuş sektörünün alt yapısını oluştururlar.
Kız-erkek arkadaşlığının sınırları çizilmezse, gencin içinde yaşadığı masum duygular her an istismara müsaittir.
***
Biz ne kadar sınırlar ve ölçüler koysak da zorunlu olan bazı arkadaşlıklar da kendiliğinden oluşuyor. 
Mesela, sıra arkadaşlığı, sınıf arkadaşlığı, komşuluk ve mahalle arkadaşlığı, yol arkadaşlığı ve toplu arkadaşlık gibi çeşit çeşit arkadaşlıklar var...
Bu durumdaki arkadaşlıklar kendiliğinden oluşuyor. 
Bunlara sınır koymak ve belli ölçüler getirmek bazen mümkün olmayabiliyor.
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi, aileden aldığı sağlam bilgiler ve kültürel değerlerle “meşruluk” elde edilir.
Ebeveynler, bu hassas konuda mutlaka sınır koymaları ve ölçüleri belirlemeleri gerekiyor. 
Sınırsız kız-erkek arkadaşlığının sonucu bunalımdır.
Kız-erkek arkadaşlığı meşru sınırları aştığı takdirde genci,“ihanetlere ve bunalımlara“ kendi elimizle sürüklemiş oluruz. 
***
Kadın erkek ilişkileri gönül eğlendirecek türden şeyler değildir.
Bu ilişkilere girildi mi, kontrol elden çıkar, istenmeyen davranışlar peş peşe gelir.
Haram ilişkiler, insanı ruhsal olarak suçluluk kompleksine iter.
Sınırsız kız-erkek arkadaşlığının diğer bir adı da, “flört”tür.
Yani nikâh bağı olmadan cinsel isteklerin yerine getirilmesidir. 
Bu tutum evliliği zedelediği gibi cinselliğin kutsallığını da alıp götürür.
Bunun canlı örneklerini her gün televizyonlarda ve yazılı basında görüyoruz.
Bu ilişkilerin daha ileri boyutu ise “intihar”dır.
Bu duruma şöyle bir kıyaslama yapalım:
Sigara içen herkes uyuşturucu kullanır mı?
Hayır kullanmaz.
Ama uyuşturucu kullanan herkes sigara kullanmıştır.
Kız-erkek arkadaşlığına bu mantıktan bakmamız lazım.
Mustafa K. Topaloğlu
MILLI GAZETE

30 Ekim 2014

Abdurrahim Karakoçun Unutulmaz Şiiri

Milletin hissiyatına tercüman olan şiir ve yazılarıyla gönüllerde taht kuran, kimsenin konuşmaya cesaret edemediği en zor zamanlarda ‘Hak bildiğini Hak için haykıran’ gazetemiz eski(mez) yazarı ve şair Abdurrahim Karakoç'un (1932-2012) dillerden düşmeyen ve ebediyeti hatırlatan "Yol" isimli şiirini kendi sesinden istifadenize sunuyor ve bu vesileyle kendisine bir kez daha Allah'tan rahmet diliyoruz.. İşte o şiir:

30 Ekim 2014 Perşembe 21:42

Hayat kapısından tek tek 
Her giriş ecele doğru. 
Toprakta sürünür bebek 
Her karış ecele doğru.

İster yürü, ister bekle 
İster çıkart, ister ekle 
Geç kaldım diye gam çekme 
Her varış ecele doğru. 

Ayaklar zemine değer 
Analar yavrusun döğer 
Kalpten damara kan yağar 
Her vuruş ecele doğru. 

Yürü, koş, uyu, otur, kalk 
Yukarı bak, aşağı bak 
Dört yana dönmeyi bırak 
Her duruş ecele doğru. 

Bir el yapar, bin el bozar 
Gün alçalır, gölge uzar 
Önü kundak, sonu mezar 
Her yarış ecele doğru. 

Suları Islatamadım(sh.81)

25 Ekim 2014

TEBRİK

TEBRİK
Tüm Alem-i İslâmın Hicri yılını kutlar, Hicret şuuruyla şuurlananlardan olmanızı dileriz...

22 Ekim 2014

Soğuk Havaların Düşmanı Besinler

Beslenme Danışmanı Dr. Gönül Ateşsaçan, havaların soğumaya başladığı ve hastalıkların artmaya başladığı şu dönemlerde bağışıklık sistemimizi güçlendirecek sağlık deposu besinler ile ilgili bilgiler verdi.

Portakal:C vitamini, B vitamini, potasyum, kalsiyum ve magnezyum bakımından da zengin olan portakalın yararları saymakla bitmiyor. Bağışıklık sistemine verdiği faydaların yanı sıra, cildin kuruyup, kırışmasını önlüyor. Kanı temizleyen portakal, karaciğerin çalışmasına da yardımcı oluyor.

Greyfurt:C vitamini bakımından zengin olan bu meyve, acı-ekşi tadı nedeniyle diğer narenciyeler kadar sevilmese de, faydaları azımsanmamalı. Sindirim sistemini çalıştıran greyfurt, diş eti kanamalarını azaltıyor, tansiyonu dengeliyor. Greyfurt ayrıca kılcal damarlardaki kan dolaşımını da hızlandırıyor.

Nar:Gerçek bir antioksidan olan nar, potasyum, lif, C vitamini ve niyasin içeriyor. Bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe karşı koruyan bu meyve, kolesterolü düşürüyor ve kalp sağlığını koruyor.

Muz: Bol miktarda folik asit, B6 vitamini barındıran muzun içinde ayrıca nişasta, potasyum ve şeker de bulunuyor. Muz, sindirim bozuklukları, kas krampları ve kas gevşekliğine iyi gelmesinin yanı sıra, atıkların vücuttan atılmasını da kolaylaştırıyor.

Kivi:A ve C vitaminleri ile potasyum, kalsiyum, demir ve magnezyum bakımından zengin olan kivi, bağırsakları çalıştırarak, sindirimi kolaylaştırıyor. Kivi, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek, soğuk algınlığına karşı koruyor. Ayrıca, nefes açıcı etkisiyle astımlılara da fayda sağlıyor.

Milli Gazete - Hak Geldi, Batıl Zail Oldu | Mahmut Toptaş - Faiz, Uyuşturucu, Sigara, Zina

Milli Gazete - Hak Geldi, Batıl Zail Oldu | Mahmut Toptaş - Faiz, Uyuşturucu, Sigara, Zina

20 Ekim 2014

KÖYLÜMÜZ HASTA

Hacı  Karen AKPINAR, hasta Eski Araşt. Hast. Gasroentroloji Servisi 6.kat 623 numarada yatmaktadır. ALLAHcc cümle hastalara şifalar versin.

KÖYLÜMÜZ HASTA

Haci Osman UZUN Beyin ameliyatı olmuştur. Eski Araşt. Hast. Beyin ve Sinir Cerrahi Servisi 2.kat 204 numarada yatmaktadır. ALLAHcc cümle hastalara şifalar versin.

19 Ekim 2014

Asla Razı ve Hoşnut Değilim

Mehmed Şevket Eygi
19-10-2014
Ayasofyanın camilikten çıkartılıp müze yapılmasından hiç mi hiç hoşnut ve razı değilim. Bu zulme daima karşı olacağım, asla doğru bulmayacağım. 
**
Yeni Ceza Kanununda zina suçu maddesi olmamasından hiç razı ve hoşnut değilim. Bunu daima protesto edeceğim.
**
İmam-Hatip okullarında bütün öğrencilere topluca cemaatle vakit namazı kıldırılmamasından, namaz konusunda gaflet, gevşeklik ve tehavün gösterilmesinden hiç razı ve hoşnut değilim. Bu okullarda beş vakit namaz mutlaka mecburî olmalıdır.
**
Türkiyemin gırtlağına kadar lanetli faize batmış, batırılmış olmasından hiç mi hiç razı ve hoşnut değilim. Bu yüzden üzerimize azap ineceğinden çok korkuyorum.
**
Devletimizin TC başlıklı vesikalarla yasal KDV’li sekse izin vermesinden razı ve hoşnut değilim. Bu kötülüğü ve çirkinliği daima protesto ve tel’in edeceğim.
**
Ülkemin ormanlarının, makilerinin, yeşilliklerinin, sularının tahrip edilmesine, kirletilmesine asla rızam yoktur. Bunu yapanların ve yaptıranların elleri kurusun, tepe üstü düşsünler.
**
Halkın bin çeşit bozuk gıda ve meşrubat ile, kimyevî maddelerle aromalarla, boyalarla, koruyucu maddelerle zehirlenmesine, hasta edilmesine asla rızam yoktur. 
**
İlaç sanayiinin ve hastahane endüstrisinin menfaati için lüzumsuz yere ilaç tükettirilmesine, fotoğraf çektirilir gibi sonografi ve emar çektirilmesine, gerekmediği halde tıbbî tahliller yaptırılmasına rızam yoktur.
**
İstanbulda trafiğin perişan edilmesine, her gün milyonlarca otomobilin bir kişi ile seyr etmesine, kuralları ihlal edenlere ceza kesilmemesine rızam yoktur. Protesto ediyorum, buna sebep olanlara beddua ediyorum.
**
İstanbulda depremden sonra halkın toplanması için ayrılan arazilere, meydanlara inşaat izni verilmesine, buralara AVM, lüks otel yapılmasına asla rızam yoktur. 
**
Ülkemde haram yenmesine, haram rantlar elde edilmesine, kara ve kirli servet birikimi olmasına rızam yoktur. Bu kötülüklere isyan ediyorum.
**
Emanetlerin, işlerin, makam ve mevkilerin, memuriyetlerin ehliyetli olanlara değil, ehliyetsiz bizdenlere verilmesinden asla razı ve hoşnut değilim. Protesto ediyorum.
**
Ehl-i Sünnetin kaldırılması, onun yerine Mutezile mezhebi ile Fazlurramancılık karışımı light ve ılımlı bir İslam getirilmesi gizli planlarına karşıyım. Bunu bir hıyanet olarak görüyor ve protesto ediyorum.
**
İslam dünyasının ve Türkiyenin bölünmesini hedef alan BOP’u (Büyük Ortadoğu Projesini) sesimin çıktığı, gücümün yettiği kadar protesto ediyorum.
**
Ehl-i Sünneti yıkıp, Ümmet birliğini berhava edip, birlik yerine bin parçadan oluşan bir tefrika ve bölünmüşlük getirmeye yönelik İslamcılık, İslam Protestanlığı cereyanını takbih ve tel’in ediyorum.
**
Şu İslam ülkesinde her gün beş milyon aziz ekmeğin çöpe atılması israfını, nankörlüğünü, beyinsizliğini protesto ediyorum.
**
Birtakım Müslüman hanımların ve kızların şer’î tesettür yerine şeytanî tesettüre bürünmelerini protesto ediyor, onları şeytan modalarına büründüren tesettür bezirganlarını şiddetle kınıyorum.
**
Hükümet ücretsiz Osmanlıca kursları açtığı halde bunlara kayd olup bir yıllık yazımızı öğrenmeyen cahillere derin üzüntü ve teessüflerimi sunuyorum.

Sözde dindar geçinen ama ezan okunduğu vakit herhangi bir şer’î özrü olmadığı halde camilere gidip cemaatle namaz kılmayan Müslümanları protesto ediyorum.
**
Cami imamlığını parayla namaz kıldırma memurluğu haline getiren münafıkları şiddetle protesto ediyorum.
**
İmkan ve hürriyet olduğu halde açıkça işlenen günahları, isyan ve tuğyanları protesto etmeyen, nehy-i münker yapmayan, böylece haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanların rolünü oynayan neme lazımcı sözde Müslümanları protesto ediyorum.
**
Peygamberimize, mukaddesatımıza saldırılınca kılları kıpırdamayan ama kendi cemaatlerine ve baronlarına fiske vurulunca yeri göğü birbirine katan dengesiz holiganları protesto ediyorum.
**
Dıştan dindar görünen ama gerçekte dini imanı para, menfaat, zenginlik, benlik olan yarı mühtedileri protesto ediyorum.
**
Bütün bunlara karşı:
İtikatları sahih olan… Beş vakit namazı dosdoğru kılan… Cemaat ehli… İhlaslı… Muttaqi… Mürüvvetli… Doğru dürüst İman ve Kur’an hizmeti yapan… Yüksek ahlak ve karakterli… Faziletli… Âbid… Zâhid… Sâlih… Âmirîne bi’l-mâruf ve nâhine `ani’l-münker, mücahid fi sebilillah… İman kardeşliğinin şartlarına ve haklarına riayet eden… Deccal ve kezzaplara muhalif… Ücretini mahlukattan değil Haliqtan bekleyen ve isteyen; tefrika, fitne, fesat çıkartmayan, kötülükleri iyilikle def’ edip uzaklaştıran muhterem İslami İmani Kur’an hizmetkarlarına çok hürmet ediyorum, onların ellerinden ve ayaklarından öpüyorum. Müstecab dualarına bu fakiri de katmalarını yalvararak rica ve istirham ediyorum.
MİLLİ GAZETE

17 Ekim 2014

Ahirete kul hakkıyla gitmeyelim

Muhterem Müslümanlar! 

Hak mefhumu, dinimizde önemli bir yer tutar. Kur’an-ı Kerim’de en çok üzerinde durulan konuların başında kul hakları gelir. Sevgili Peygamberimiz, Veda Hutbesi’nde: 

“Ey insanlar; mallarınız, kanlarınız, ırzlarınız, şeref, haysiyet ve namuslarınız her türlü tecavüzden masumdur.” (Riyazü’s-Salihiyn, C/1, Sf: 262) buyurup, konunun önemine dikkatleri çekmiştir. 

Efendimizin beyanına göre, kul hakları iki kısımda ele alınır: 

Mal ve eşya olarak başkalarına ait hiçbir şeyi, sahibinin rızası dışında anlamaktır ki buna maddi haklar denir. 


Diğeri ise, hiç kimsenin haysiyet şeref Irzına el uzatmamak ve hayat hakkına saygı göstermektir ki bu da manevi hakları alanına girer. 

Kur’an Kerim’de: 

“Ey İman Edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin. Haram ile nefsimizi mahvetmeyin.” (Nisa Suresi, âyet: 29) buyurur. Buna göre herkes mal varlığını korumakla mükelleftir. 

Karşılıklı anlaşma olmadan kimsenin malına el uzatılamaz. 

Efendimiz (SAV): 

“Kim bir Müslümanın malını gasp ederse, Allah o Müslümana cenneti haram eder.” (Riyazü’s-Salihiyn C/1, Sf: 262) diye beyanda bulunmuştur. 

Ayet ve hadislerden anlaşılıyor ki, hırsızlık, karaborsacılık, vurgunculuk, hileli mal satmak, tartı ve ölçüde hile yapmak kul haklarının gaspıdır. Meşru yollar dışında, ne suretle olursa olsun, zimmete geçirilen hukuka uymayan, her şey kul hakkına tecavüzdür. 

Muhterem Müslümanlar!

Gıybet, dedikodu, iftira ve yalanlarla, insanların hoşlanmadıkları şekilde incitilmeleri manevi hakların gaspı olur. 

Sevgili Peygamberimiz: 

Kıyamet gününde üç kimsenin amel defteri iğrenç olacak/affedilmeyecek:

1.Cenab-ı Hakk’ın azabından korkmayanların. 

2.Allah hatırlamayanların.

3.Af edilmemiş kul hakkıyla oraya gelenlerin” buyurmuştur.

Yine Peygamberimiz, ölmeden önce insanlarla barışıp helalleşmemizi, emanetleri yerine getirmemizi tavsiye etmektedir. (Riyazü’s-Salihiyn, C/1, Sf: 241) 

Bir gün peygamberimiz yandakilere sordu:

- Müflis/iflas eden kimdir?

- Parası ve mali olmayanlardır, dediler. 

Bunun üzerine Efendimiz (SAV): 

- Benim ümmetimin müflisi o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz oruç ve zekâtla gelir fakat şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş. Bundan dolayı onun sevabında yukarıda sayılan hak sahiplerine verilir. Üzerinde haklar ödenmeden sevabı tükenirse hak sahiplerinin günahları, o kimseyi yükletilir. Sonra o kimse cehenneme atılır. (Riyazü’s-Salihiyn, C/1 Sf: 266) diye beyanda bulundu. 

Anlaşılıyor ki, bütün farz ibadetlerini yapılmış olması kâfi görülmeyip, üzerinde kul hakkı oluşturmayacak davranışlar içinde bulunması da gerekir. 

Muhterem Müslümanlar! 

Meselenin şu günde dikkate alınmalıdır. Herkes ait olan mallar ki bunlara kamu malı deniyor, bunlar bütün topluma aittir. Haksız zimmete geçirmek sorumluluk getirir. 

Hazineye, belediyeye, vakıflara ve diğer kamu mallarına ihanet etmek zimmete geçirmek, şahsi menfaatler doğrusunu kullanmakta kul hakkına girer. 

Ahirete iman eden kişi dünyada yaptıklarının zerresine varana kadar hesabının sorulacağını bilir ve asla hiçbir şekilde kul hakkına tecavüz edemez. Ederse, ya ahirete iman etmiyordur ya da inancı yok diyecek kadar zayıftır. Bu felaketi hiçbir fert düşmemelidir. 

Milli Gazete

 

 

 


09 Ekim 2014

Çay hakkında bilinmeyenler

Çay hakkında bilinmeyenler



Rize Ticaret Borsası, hemen hemen her evde içilen çay ile ilgili bilinmeyen bir çok şeyi internet sitesi ve bastırdığı kitapçıklar ile tüketiciler ile paylaşıyor. 

Rize Ticaret Borsası, hemen hemen her evde içilen çay ile ilgili bilinmeyen bir çok şeyi internet sitesi ve bastırdığı kitapçıklar ile tüketiciler ile paylaşıyor.

Rize Ticaret Borsası’nın verilerine göre, ülkemizde her 100 kişiden 96’sı çay içiyor. Çay içmeyen yüzde dörtlük kısmı ise bebekler oluşturuyor. Ülkemizde günde ortalama 245 milyon bardak çay tüketilirken, bunun yüzde 65’i evlerde, yüzde 13’ü iş yerlerinde, yüzde 11’i misafirlikte, yüzde 5’i kafelerde, yüzde 4’ü kahvehanelerde yüzde 2’si ise okul kantinlerinde tüketiliyor.

ÇAYIN TARİHİ
Çayın tarihi milattan önce 2 bin 700'lü yıllara dayanırken, çayı ilk Çinliler'in bulduğu tahmin ediliyor. Avrupa’ya çayın gelişi 17. yüzyıla dayanırken, ülkemizde ise çay tarımının başlaması 1940’lı yıllarda başladı.
Türkiye’de yaklaşık 76 bin dekar alanda çay tarımı yapılırken, yıllık yaklaşık 250 bin tonluk üretim ile Türkiye çay üretici ülkeler arasında 7. sırada yer alıyor. Türkiye çay tüketimi açısından ise dünyanın en çok çay tüketen 4. ülkesi konumunda.

ÜZERİNE KAR YAĞAN TEK ÇAY
Çin, Hindistan ve Sri Lanka gibi ülkelerde çay bitkisi üzerine kar yağmadığı için çay bitkisinde oluşan hastalıklar ve böcekler ile mücadelede kimyasal ilaçlar kullanılıyor. Dünyada çay üreticisi ülkeler arasında çay bitkisi üzerine kar yağan tek ülke Türkiye. Bu nedenle Türk çayında hastalıklar ve haşere oluşmadığından ilaçlama yapılmıyor ve Türk çayı dünyanın en organik çayı olarak kabul ediliyor.

ŞİFA DEPOSU
Günlük içecek tüketimimizin önemli bir bölümünü karşıladığımız çay bir çok hastalığa da iyi geliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan, “Çay, mide ağrılarına, idrar yolları iltihabına, baş ağrılarına, kalp hastalıklarına ve tümörlere iyi geliyor. Şu anda bilim adamları çayın kalp hastalıkları ve kanser üzerindeki etkilerini araştırıyor. Araştırmacılara göre çay, iyi huylu HDL kolesterolünü yükseltirken, kötü huylu LDL kolesterolünü düşürüyor. Bunun yanında kalp krizi ve felç olma riski de çay içmeyenlere oranla daha az. 15 yıllık bir araştırma sonucunda günde en az 4 bardak koyu çay içen orta yaş erkeklerde yapılan testlerde kolestrolün düştüğü görülmüştür. Çay kolesterolü düşürür ve antioksidantların vücudumuzdaki bütün hücrelere dağılımını sağlar. Çayda bulunan 'polyphenolaslar' çok güçlüdür. Belki de doğal olarak bulunan en iyi antioksdantlardır. Vitamin C, vitamin E ve beta-karotenden bile daha güçlüdürler. Çayın kanser önleyici etkisi, ilaçlaştırılmasıyla ilgili deneyler uzun bir süre hayvanlar üzerinde denendikten sonra, şimdi insanlar üzerinde araştırılıyor. Ohio Yeloda'da çalışan tümör biyolojisti Jersy Jankun, bilgisayar araştırmalarında kanser tümörlerinin oluşumuna neden olan enzimleri araştırmış. En iyi kimyasal bileşimin sizin de tahmin edeceğiniz gibi çayda olduğunu keşfetmiş. Jankun 'Bu kimyasal polifonelin adı EGCG. Görünüşe bakılırsa antikanser aktivitesi gösteriyor. Kanser tümörlerinin çoğalmasını ve büyümesini engelliyor' bilgisini veriyor" dedi.

DİŞ ÇÜRÜTMÜYOR GÜNEŞTEN KORUYOR
Çayın vücut sağlığına da iye geldiğini belirten Erdoğan, “ 'Polifenoslar'a ek olarak çayda 'florid' de var. Bu da dişlerin çürümesini engelliyor. 1986'da yapılan bir araştırmada floroid ve polifenolosun karışımının dişleri asidli yiyeceklerden koruduğu ortaya çıkmış. Bundan sonra çay içtikten sonra dişlerinizi fırçalamaya gerek kalmadı.Çayı içerek veya vücudunuza sürerek güneş çarpmasından korunabilirsiniz. Yapılan deneylerde farelere UVB ışınlarına çıkmadan çay içirilmiş. Bunların yüzde 80 ve yüzde 85 daha az cilt kanserine yakalandıkları görülmüş. Bunun yanında çay cilt kanseri olmuş kişiler için de çok yararlı” diye konuştu.

İYİ ÇAY NASIL DEMLENİR ?
Erdoğan, iyi çay demlemenin tekniklerini ise şu şekilde sıraladı:
“Çay, nem ve harici kokulardan etkilenmeyecek şekilde kapalı ambalajda muhafaza edilmeli. Çay iyi su ile yapılır. Kireçli, madenli, klorlu su ile çay olmaz Çayın suyu mutlaka yumuşak huylu, kireç sertliğinden uzak, tatlı bir su olmalı. Porselen demlik tercih edilmeli. Madenî, hele alüminyum demlikte iyi çay olmaz. Demlik önceden ısıtılmalı. Temiz demlik içine beher bardak için bir çay kaşığı dolusu çay konularak ılık su ile yıkanmalı. Su tam kaynama noktasında iken hemen alınıp demliğe aktarılmamalıdır. Demliğe aktarılırken, kaynamanın durması, 100 C'den birkaç derece aşağı sıcaklıkta olmasına dikkat edilmelidir. Çaydanlıkta kaynar suyun ateşi kısılarak demlik çaydanlığın üzerine oturtulmalı ve dem kaynatılmamalı. Çayın demlenme süresi 10-15 dakika olmalı Demleme müddeti çayın cinsine ve içenin zevkine göre değişir, aromanın tam elde edilmesi için bu süre Türk çaylarında 25-30 dakikaya kadar çıkartılır.Demlikteki çay çıkartılıp atılmalıdır. Bizde pek adet olmayan bu durum, özellikle içilmeyen demin soğuk çay olarak kullanılmasında tavsiye edilir.”

ÇÖPÜNDE BİLE ŞİFA VAR
Erdoğan, çayın çöpünün bile bir çok faydası olduğuna dikkat çekti. Erdoğan, demlenmiş çay atığı ile ayak kokusu, boğaz ağrısı, buzdolabı kokusu, cilt yağlanması, derideki yaralar, el kokusu, göz çapağı, saç yağlanması ve dil ısırılması gibi bir çok sorunun iyileştirilebileceğini açıkladı. 



08-10-2014

07 Ekim 2014

Ellerinizi yıkayın, hastalanmayın

İzmir Ekonomi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. İlgi Şemin grip, nezle gibi hastalıklardan korunmanın en etkili yolunun el yıkama olduğunu söyledi

Ellerinizi yıkayın, hastalanmayın

Mikroplarla mücadele ve bulaşıcı hastalıkların tedavisi için insanoğlunun kaynaklarının büyük çoğunluğunu harcadığını belirten Prof. Dr. İlgi Şemin "Gözle göremediğimiz mikroplardan korunmak, onlarla savaşmaktan daha düşük maliyetlidir. Kaynakları verimli kullanmak için özellikle çocuklarımıza bu alışkanlıkların kazandırılması bir taraftan sağlık harcamalarında azalma ile ülke ekonomisine katkı sağlanmalıdır. Diğer taraftan bireylerin sağlığının korunması toplumun sağlığını geliştirir" dedi.

Grip, nezle gibi hastalıklardan korunmanın en etkili yolunun el yıkamak olduğunu anlatan Prof. Dr. Şemin, hasta bireylerin salgılarının bulaştığı yerlere temas edildiğinde ele değen mikropların, su ve sabun ile yapılacak el yıkama sayesinde kolaylıkla uzaklaştırıldığını, hastalıkların önlendiğini ifade etti.

'EVE GİRER GİRMEZ ELLERİNİ YIKASINLAR'

Prof. Dr. Şemin, özellikle ailelerin çocuklarına, sık sık ellerini su ve sabunla yıkamayı öğretmesi gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Şemin "Çocuklarımız, eve girer girmez el yıkama alışkanlığı kazandırılmalı. Eller ile gözler ovuşturmamalı, hapşırma veya öksürürken kâğıt mendil kullanılıp hemen çöpe atmalıdır. Mendil yok ise hapşırır veya öksürürken ellere değil elbisesinin koluna hapşırmalıdır. Yakında hasta bir kişi var ise, ona çok yakın durulmamalıdır. Okulda öğretmenlerin de desteği ile bu alışkanlıklar oluşturulmalıdır. Hasta çocukların okula gönderilmemesi hastalığın yayılmasını engellemek ve diğer çocukları korumak açısından çok önemlidir" dedi.

DHA


02 Ekim 2014

YURDUMA ALÇAKLARI UĞRATMA SAKIN


Mahmut Toptaş
02-10-2014

Yarın, yani 03 Ekim Cuma günü Kurban bayramının Arefe günüdür.

 

Cuma günü sabah namazından başlayarak bayramın dördüncü günü ikindi namazı sonrasına kadar 23 vakit namazın ardından bütün bir millet olarak, dünya genelinde bütün bir ümmet olarak “Teşrık Tekbirleri” getireceğiz.

 

Her tekbir getirişte “Allahü Ekber, Allahü Ekber, La ilahe illallahü vallahü Ekber, Allahü Ekber ve lillah’il-Hamd/ En büyük Allah’tır, En Büyük Allah’tır, Allah’tan başka yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur,

 

En Büyük Allah’tır,

 

Hamd Ona aittir” zikrini, sloganını, sahte ilahlara başkaldırı cümlelerini hep birlikte söyleyeceğiz.

 

Dördüncü günün ikindi namazı sonuna kadar 92 defa En büyük Allah’tır diyeceğiz. Ezan ve namazdakiler hariç.

 

23 Defa Allah’tan başka yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur diyeceğiz.

 

23 Defa Allaha hamd edeceğiz.

 

Bu zikrimizi, kendini çağdaş put yerine koyup “Benim dediğim olur, en büyük benim” diyenlere duyurmak ve Allah’tan başkasına boyun eğmediğimizi dünyaya ilan etmek için yüksek sesle söyleyeceğiz.

 

Seksen kadar kurulu siyasi parti yöneticileri, Bayram namazında bir araya gelecekler ve toplu halde aynı zikri birlikte yapacaklar.

 

Taliban’ından el-Şebab’ına, IŞİD’inden el-Husi’sine kadar çaresizlikler içinde çare arayan her türlü Müslüman aynı kelimeleri aynı günde söyleyecek.

 

Belki gökyüzündeki ayın doğuş farkına göre bir gün önce veya sonra yapabilirler ama dört günümüz hepsiyle beraber olacak.

 

Ama İslam ülkelerinin bağrına akrep yuvası gibi çöreklenen ve bizi birbirimize düşüren, “En büyük benim, bana tapacaksınız ve benim dediğimi yapacaksınız” diyen birinin zehir saçan merkezlerine dönüp boyun bükerken diliyle de “Allahü Ekber” diyenlerimiz de olacak.

 

Onlara kızmayın, onlara acıyın ve inkâr çölünün serabını su zanneden kardeşlerinizi bu bayram vesilesiyle ziyaret ederek “Kelime-i Şehadet”le şerbetlenenlere bu akrep yuvasının zehrinin hiç bir zararı olmayacağını, ecelin değişmemesi nedeniyle Kelime-i Şehadet yolunda ölenlerin ölümlerinin Şehitlikle ödüllendirileceğini yeniden hatırlamak gerekir.

 

Bu günlerde İstiklal Marşı’nın,

 

“Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

 

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

 

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...

 

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.” Kıt’asını biraz daha fazla dillendirelim.

 

 


ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ