BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

29 Kasım 2013

8.Sınıflar 1. Dönem Ortak Sınavları Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

8.Sınıflar 1. Dönem Ortak Sınavları Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

DERSLER KİTAPÇIKLAR
Türkçe  A Kitapçığı    B Kitapçığı  Görme Engelliler
Matematik  A Kitapçığı   B Kitapçığı Görme Engelliler
Din Kültürü  A Kitapçığı   B Kitapçığı Görme Engelliler
Fen ve Teknoloji    A Kitapçığı   B Kitapçığı Görme Engelliler
İnkilap Tarihi  A Kitapçığı   B Kitapçığı Görme Engelliler
İngilizce  A Kitapçığı   B Kitapçığı Görme Engelliler
Almanca  C Kitapçığı   D Kitapçığı  
Fransızca  E Kitapçığı   F Kitapçığı  
İtalyanca  G Kitapçığı   H Kitapçığı  

HARAM LOKMA ILE BASLENEN NESİL

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), haram lokmadan gelişen bir insanın vücudundaki etin ancak cehennemle temizleneceğini ifade buyururlar.

Bu sebeple haram lokma mevzuunda başta ashab-ı kiram olmak üzere bütün ehlullah azami derecede bir hassasiyet göstermişlerdir.

Hz. Ebu Bekir, kendisine her gün yemeğini getiren hizmetçisine, her defasında yemeği nereden getirdiğini, hangi yolla tedarik ettiğini sorardı. Bir defasında sormayı unutmuş -ihtimal uzun zaman aç kalmıştı.-  Lokmayı ağzına koyduktan sonra aklına gelmiş ve hizmetçisine yemeği nereden temin ettiğini sormuştu. Hizmetçisi de: “Ey Allah’ın peygamberinin halifesi! Ben cahiliye devrinde arraflık (gaipten haber veren, kâhinlik, falcılık) yapıyordum. Halk bunun karşılığında bana para verirdi. O dönemlerde yaptığım işlerden dolayı birisinden alacağım vardı. Onu aldım ve bu yemeği onunla yaptım.” Bunu duyan Hz. Ebu Bekir’in birden rengi attı, elini gırtlağına kadar götürerek midesinde ve gırtlağında bulunan şeyleri dışarıya çıkardı. Onun bu hassasiyetini gören sahabe, “Ey Allah’ın Peygamber’inin halifesi! Bu kadarı fazla değil mi? Ne diye kendine bu kadar eza ediyorsun?” diye sordular. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir şöyle cevap verdi: “Ben Resul-i Ekrem’den işittim. O (sallallahu aleyhi ve sellem), vücudunda bir tek haram lokma bulunan bir insanın ancak cehennemle temizlenebileceğini buyurmuştu.”

İnsanın vücudunda bir lokma haram bir şey bulunursa, o lokmanın hâsıl ettiği her şey bir manada kirlenir ve onu da ancak ateş temizler. O kişinin bir evladı dünyaya gelirse o çocuk haramzâde olur. Ancak şunu hemen ifade etmeliyim ki, haram yiyen herkesin evladı yüzde yüz haramzâde olmaz. Çok kötü kimseler vardır ki kazançları kötüdür, ancak bu kötü kazançları içinde iyi kazançları, kendilerinin iyi tarafları, üstün meziyetleri, talim ve terbiye mevzuunda takdir edilecek yönleri de vardır. Bunlardan bazen iyi evlat dünyaya gelebilir. İyi kimselerin de bazen kötü tarafları ve kötü kazançları vardır da bu tür kimselerden kötü evlat da olabilir.

Abdulkadir Geylani, Şazeli, Nakşibendi gibi mana âleminin sultanları ruhî tecrübeleriyle haram lokmanın insanlar üzerinde menfi tesir icra ettiğini ifade buyurmaktadırlar ve bu sahanın hekimleri olarak bize, yenilen haram lokmaların bazı haramzâdelerin meydana gelmesine yol açtığını söylemektedirler. Bu ihtimal yüzde bir ve yüzde iki nispetinde dahi olsa herkes tir tir titremelidir.

Portakal Suyunun Yaptığı

Bu mevzuyla alakalı şöyle bir menkıbe anlatılır: Ehlullahtan birinin oğlunun kötü bir huyu vardır. Bu çocuk devamlı surette tulumlarla su taşıyan kişilerin tulumlarını çuvaldızla deler ve insanlara eziyet edermiş. Zamanla bu durumdan çok rahatsız olan ahali, meseleyi babasına naklederler. Bu zat, oğlunun yaptıklarını öğrenince çok üzülür ve bir o kadar da şaşırır. Durumu eşine açar ve bunun sebebinin ikisinden biri olduğunu söyleyip hanımından çocuğa hamileyken yanlış bir harekette bulunup bulunmadığını sorar. Hanımı düşünür taşınır ve eşine şunları anlatır: “Hamileyken komşunun evine gitmiştim. Orada canım portakal çekti. Baktım, masanın üzerinde portakallar var. Komşum görmeden elimdeki iğneyi portakala saplayıp onun suyunu içmiştim.” Bunun üzerine evin babası şunları söyler: “İşte o iğneyi portakala saplaman, evladımızda tulumları delme şeklinde tezahür etti. Şimdi huzur-u kibriyaya yönel, ağla ki Allah günahını affetsin.” Kadın ağlayıp dua dua yalvarırken ötede çocuğunun içine birden bire bir şey doğar ve, “Bu yaptığım iş bana hiç yakışmıyor. Artık ben bir şey yapmamalıyım” diyerek elindeki çuvaldızı atar ve koşar.

Hz. İmam Azam’ın bir buçuk günde Kur’an’ı ezberlediği söylenir. Bu, devrimizin insanına mübalağa gelebilir. Hâlbuki ben günde on-on iki sayfa ezber yapan insan da gördüm. Babam, otuz günde Kur’an’ın ezberleyen nadide fıtratlardan bahsederdi. Einstein, Hegel ve Descartes gibi kimseler de nadide fıtratlardır. Ama biz onları görmediğimiz için garipseyebiliriz. İmam Şafii, “Hayatımda bir şey unuttuğumu hiç hatırlamıyorum” demektedir. Tabiinin küçüklerinden Zühri’nin sekiz yaşında iken bir hafta gibi kısa bir sürede Kur’an’ı ezberlediği rivayet edilmektedir.

Tesir Edecek Nasihat

İşte İmam-ı Azam da bu nadide fıtratların başında gelmektedir. O, Batı’da ağırlığıyla İslam âleminin büyük hukukçusu olarak kendisini kabul ettirmiş devasa bir âlimdir. Aynı zamanda pratik hayatta da büyük bir tüccardır. Onun bir buçuk günde Kur’an’ı hatmettiği rivayet edilmektedir. Burada ona atfedilen bir menkıbeyi de hatırlatmak yerinde olacaktır: Çocuğun birine bal dokunuyordur; anne ve babası çocuğa onca “bal yeme!” tavsiyelerine rağmen, o yine bal yemeye devam etmektedir. Derken bir gün anne ve babası çocuğu elinden tutup Hz. İmam’ın huzuruna getirirler ve “Bu çocuk bal yiyor; biz yememesini istememize rağmen o yemeye devam ediyor.” derler. Hz. İmam, “Götürün, bu çocuğu kırk gün sonra bana getirin.” der. Kırk gün sonra yeniden getirirler. İmam çocuğu karşısına alır ve bal yememesini tavsiye eder. Çocuk kalkarken babasının elini öper ve, “Babacığım! Bir daha bal yemeyeceğim” der. Oradakiler, “Ya İmam, ilk getirdiğimiz zaman niçin nasihat etmeyip de, bizi kırk gün beklettiniz?” diye sorduklarında, İmam onlara şöyle cevap verir:

“Siz, çocuğu bana getirdiğiniz gün ben bal yemiştim. Eğer kendim yaptığım bir şeyden onu vazgeçirmeye çalışsaydım ihtimal nasihatim etkili olmayacaktı. Bu kırk gün içinde, ben onu vücudumdan atıp da öyle nasihat etmek istedim.”

İşte bu büyük zatın babası olan Sabit’in harama karşı büyük bir hassasiyeti vardı. Onunla alakalı da şöyle bir menkıbe anlatılır: Sabit bir gün abdest almak için bir dere kenarına gider. Suda bir elma görür. Suda çürüyüp gidecek olan bu elmayı alıp yer. Fakat tükürüğünde kan görür. Şimdiye kadar böyle bir hal görmediği için tükürükteki kanın bu elmadan ileri geldiğini tahmin eder ve birden yediğine pişman olur. Elmanın sahibini bulup helalleşmek için dere boyunca gider. Adamı bulur. Adam hakkını helal etmesi için bir şart koşar ve, “Benim kör, sağır, dilsiz ve kötürüm bir kızım var. Bununla evlenmeye razı olursan o zaman elmayı sana helal edebilirim.” der. Sabit Hazretleri ahirete kul hakkıyla gitmemek için bu teklifi kabul eder. Düğün hazırlığı yapılır. Sabit Hazretleri’nin ilk gece odaya girmesiyle çıkması bir olur. Hemen kayınpederine koşup, “Bir yanlışlık var galiba, içeride sizin bahsettiğiniz vasıflarda bir kız yok.” der. Kayınpederi tebessüm ederek, “Evladım o benim kızımdır, senin de helalindir. Ben sana kör dediysem, o hiç haram görmemiştir. Sağır dediysem, o hiç haram duymamıştır. Dilsiz dediysem, o hiç haram konuşmamıştır. Kötürüm dediysem, o hiç harama gitmemiştir. Var git helalinin yanına, Allah Teâlâ mübarek ve mesut etsin.” der. İşte bu evlilikten, yani böyle bir ana ve babadan İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri dünyaya gelir. Bir gün, Kur’an’ı bir buçuk günde ezberleyen İmam-ı Azam’a annesi şöyle der: “Eğer baban o elmayı ısırmasaydı sen Kur’an’ı bir günde ezberleyecektin.” Tabii bunların hepsi menkıbedir. Önemli olan bunlardan ders çıkarabilmektedir.

 

KÖYLÜLERİMİZ HASTA ALLAH( CC) ŞİFA VERSİN

Köyümüz sakinlerinden Dursun KAYA ve Hasan BEKMEZ ameliyat olmuştur. Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünde yatıyor.
Köyümüz sakinlerinden Yusuf KILINÇ Palandöken Devlet Hastanesinde yatıyor. Allah (CC) şifa versin. Dua edelim.

28 Kasım 2013

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU


O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler (Ali imran 156)
Köyümüz sakinlerinden   Hüsna SUCU  28 Kasım 2013'te rahmetli oldu. Cenazesi bugün Tortum Demirciler Köyü'nde kaldırılacaktır.Yakınlarına da sabır versin
Merhumeye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.

BİR BABANIN FERYADI


  بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

BİR BABANIN FERYADI

Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.

Değerli okurlarım! Bugün sizlere yaşanmış bir hikâye anlatacağım. Bir dostum anlatmıştı. Bir köyde dinine bağlı, çevresi tarafından sevilip hatırı sayılan, aynı zamanda babası da o çevrede molla hasan diye tanınan büyük âlimlerinden olan bir zatın oğlu âli amca bu aileye de o köyde hocagiller diye tınınırmış. İşte bu Ali amcanın iki oğlu iki kızı varmış. Erkeklerden büyüyün ismi Ammar onsekiz yaşında küçük oğlunun ismide Mehmet miş onyedi yaşında

Ali amca çocuklarını islama göre yetiştirmeye çalışır ve onlara daima namazınızı kılın diye namaz üzerinde çok dururmuş. orucunuzu tutun, haramlardan sakının Allah’(c.c.) dan korkun diye nasihat edermiş. Kendi köyünün genç ihtiyar demeden her kesimden insanları,  özellikle kış gecelerinde kendi hanesinde toplar onlara, Kur’an- Kerim öğretir, Hz. peygamber (s.a.v.) hayatını, ashabın hayatını, kendi üslubuyla anlatır. Onlarda büyük bir zevkle dinlerlermiş.

Ayrıca bu insanlara kendi imkânlarına göre izzet ve ikramlarda bulunurmuş. Çevresi tarafından takdir edilen bu Ali amca, kendi çocuklarına da namazın faydalarını, faziletlerini ve dini bilgileri öğretirmiş. Namaz kılanların cehennemin üstüne kurulan sırat köprüsünden hızlı bir şekilde geçeceklerini ve doğruca cennete gireceklerini, namaz kılmayanların da bu sırat köprüsünde bulunan çengellere takılarak cehenneme düşeceklerini ve orada azap göreceklerini. Mahşerde ilk hesap namazdan olacaklarını da anlatırmış.

Büyük oğlu Ammar namaza son derece düşkünmüş namazlarını hiç aksatmadan hemde camide cemaatle kılmaya gayret gösterirmiş. Camideki Cuma günkü imamın hutbe sinide büyük bir zevkle dinler eve geldiğinde annesine babasına ve kardeşine anlatırmış. Ali amcanın küçük oğlu Mehmet’se abisinin tam tersine namaz kılmamaya camiye gitmemeye özen gösterirmiş. Hem namaz kılmadığı gibi hemde kıldım diye yalan söyleyerek güya babasını kandırırmış. Ali amcada oğlu mehmedin namaz kılıp kılmadığının tabi ki farkındaymış.

 İşte bu fedakâr baba bir akşam aile sohbetin bitiminden sonra namaz kılmayan oğlu mehmede dönerek şöyle bir teklifte bulunur. Bak oğlum yarın sabah namazından itibaren beş vakit namazını kılarsan bende sana yatsı namazından sonra burada şu kadar bir para verecem demiş. O zamana göre para büyük bir meblağmış, mehmet parayı duyunca düşünmeye başlamış. Düşünmüş taşınmış ve yine parayla namaza bile gönlü razı olmamış. Ali amcanın namazıını hiç kaçırmayan mehmet’den bir yaş büyük olan oğlu Ammar ise, babasının bu teklifi karşısında derin derin düşüncelere dalmış.

Aklından şöyle geçirmeye başlamış aslında babam çok iyi ve iyiliksever bir insan bu teklifi kardeşi için neden yapmıştı. Bir mana verememiş. Hâlbuki ben namazımı hep kılıyorum üstelikte camide cemaatle, Ammar’da düşünmüş şu karar varmış. Bende babama söylesem acaba banada para verirmi ve bütün gayretini toplayarak babasına şöyle demiş babacım bir şey söyleyebiliriyim demiş. Babasıda namazını kıldığı ve dinine çok düşkün olduğu için bu oğlunu çok severmiş ama sevdiğin de belli etmezmiş şımarmasın diye. 

Ali amca da söyle benim oğlum demiş. Ammar söze başlamış: Baba şey diye ezilerek söze başlamış diyecektim ki kardeşim Mehmet hiç namaz kılmıyor. Birde namazlarımı kılıyorum diye size yalan söylüyor sizi kandırıyor. Bende senin oğlun değilmiyim bende namazımı kılıyorum hemde camide cemaatle bana para yokmu diyecektim demiş. Babası Ali amca bu teklife sevinir ve şöyle der. Bak oğlum sanada para verecem ancak bir şartım var. Ammar şaşkınlıkla sorar. Buyurun babacım demiş. Babası cevap vermiş sende namazını kılmadığın gün benden kardeşin mehmede verdiğim paranın iki kat fazlasını alacaksın der. Evde hemen bir sessizlik hâkim olur. Anneleri Fatma Hanım ve bütün aile fertleri ‘nin gözleri Amma’rın yüzüne çevrilir. Ammar birden iliklerine kadar ürperir tüyleri diken diken olur.

Yanakları kızarır gözlerinden gayri ihtiyari yaşlar süzülmeye başlar. Kendi kendine bir şeyler söylemeye çalışır fakat söyleyemez sesi kısılır kelimeler boğazına düğümlenir ve arkasından sessizce geriye döner o titrek sesiyle hayır hayır ben bunu yapamam ve toplantı yerini terk ederek odasına çekilir.

Ellerini yüzüne kapayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Aile fertleri bu manzaraya bir mana veremezler. Biri namaz kılmamakla ödüllendiriliyor. Namaz kılan öteki oğlu ise namaz kılmadığı gün ödüllendirilecek. Anne Fatma Hanım da oğlunun bu şekilde ağlayarak odayı terk etmesine son derece üzülür ve Ali amcaya şöyle der. Bey yaptığını beyendinmi? Çocukların içinde zaten bir çocuğun var namazını kılan dinine düşkün onu da ağlattın der. Fatma Hanım ağlayarak toplantıyı terk eden Ammar oğlunun odasına gider oğlunu teselli eder bak oğlum baban senin namaz kılmayı ne olursa olsun bırakmayacağını bildiği için öyle söyledi der. Bir anne şefkatiyle Oğlunu kucaklar sever öper bağrına basar, saçlarını okşar ve gözyaşlarını siler. Bak oğlum baban seni namaz kıldığın için daha çok seviyor ancak sizi küçük bir imtihana tabi tuttu, der ve oğlunu teselli eder. Rabbim evlatlarımızı abdestli, namazlı, Kur’anlı tesettürlü İslam bağlı birer hayırlı evlat olmayı nasip eylesin.. Selam ve dua ile

27 Kasım 2013

EY INSAN KENDİNE GEL

İnsan salih amel işler
Ölünce nur olur gider. 
İnsan kötü amel işler
Ölünce nar olur uçar gider. 
Elmalılı Hamdi Yazır

25 Kasım 2013

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU

O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler (Ali imran 156)
Köyümüz sakinlerinden  Hünkar ABLA'nın KIZI  AYŞE 25 Kasım 2013'te rahmetli oldu. Cenazesi bugün Tortum Demirciler Köyü'nde kaldırılacaktır.Yakınlarına da sabır versin
Merhumeye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.

20 Kasım 2013

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU

الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ

O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler (Ali imran 156)
Köyümüz sakinlerinden  HACI SERVET AMCANIN EŞİ  SELAHA MUTİ 20 Kasım 2013'te rahmetli oldu. Cenazesi yarın Tortum Demirciler Köyü'nde kaldırılacaktır.Yakınlarına da sabır versin
Merhumeye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.

17 Kasım 2013

“EY ÎMÂN EDENLER! SİZ DE O (PEYGAMBERE) SALÂT VE SELÂM EDİN…”


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Sizden biriniz abdestini alıp bitirdikten sonra ‘Eşhedü enlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlühû’ desin, sonra da bana salevât okusun. Böyle dediği zaman ona rahmet kapıları açılır.”
• “Cuma günü bana salevât okuyana kıyâmet günü şefaatçi olurum.” “Cuma günü bana çok salevât okuyun. Zira Cebrâil (a.s.) az önce Allâhü Teâlâ’dan bana şunu getirdi: ‘Yeryüzünde sana bir defa salevât okuyan bir müslümana muhakkak ben ve meleklerim on defa salevat okuruz.”   

İmam-ı Şâfiî (r.a.) “Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) çokca salevât okumayı her vakitte severim. Ancak Cuma günü ve gecesi okumayı daha fazla severim.” buyurmuştur.

• “Bir sıkıntısı olan kimse bana çokca salevât okusun. Çünkü salevât düğümü çözer ve sıkıntıyı giderir.”
• “Sizden birinizin kulağı çınladığı zaman, beni zikretsin, bana salevât okusun ve ‘Beni ananı Allah da hayırla ansın,’ desin.” 
• “Bir şeyi unuttuğunuz zaman bana salevât okuyun. İnşâallâh onu hatırlarsınız.” 
• “Bana salevât okuyunuz. Zira salevât sizin (günahlarınız) için keffârettir.” 
• “İki Müslüman karşılaşıp kucaklaşsalar, musafaha etseler ve peygamber üzerine de salevât okusalar geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmadan birbirlerinden ayrılmazlar.”

Duânın evvelinde, ortasında ve sonunda salevât okunur. Zira alimler duâya Allâhü Teâlâ’ya hamdü sena ve Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) salevât okuyarak başlamayı ve bu şekilde bitirmeyi müstehap görmüşlerdir. 

11 Kasım 2013

MERKEZİ SINAVDA BAŞARILI OLMAK İÇİN BUNLARA DİKKAT ETMELİSİNİZ

Bu zaman diliminde öğrencilerin ders eksiklerini çıkarıp tamamlamalarını tavsiye eden Psikolojik Danışman ve Rehberlik Uzmanı Osman Gültekin, sınavlarda iyi net yapmak için şu tavsiyelerde bulunuyor: “Girdiğiniz dersin sınavına odaklanın. Soruyu anlamadan çözüme başlamayın. Eleme metodu kullanın. Soruyu cevaplamada doğru cevap olmayacak şıkları eleyin. Birden fazla şık arasında tereddütte kalırsanız size en yakın gelen cevabı işaretleyin. Cevaplarınızı değiştirmeyin. Soruyu okurken aklınıza gelen ilk şık genelde doğru cevaptır. Cevapladığınız sorunun doğru cevabı sonradan aklınıza geldiyse ve sonradan cevaplandırdığınız sorular daha önceki cevapladığınız soruların doğru cevabını çağrıştırdıysa cevap değişimini yapın. Bunun haricinde her değiştirdiğiniz cevap şıkkı büyük olasılıkla yanlış olacak. Yapamadığınız sorulara sonradan tekrar bakın. Sınavda zamanı dengeli bir şekilde kullanın. Bazı soruların üzerinde oyalanıp da yapabileceğiniz sorulara zaman ayırmamazlık yapmayın. Sınavda erken çıkmayın. Zamanı sonuna kadar kullanın. Soruları daha rahat muhakeme etmek, olaylar arasında bağlantılar kurmak için sınav esnasında zihninizi dinlendirin. Sınav sırasındaki heyecan, kaygı ve stres oksijen alımını olumsuz etkiler. Damarlardaki büzülmeler oksijen ve kan akışını zorlaştırır. Ara sıra düzenli bir derin nefes uygulaması yapın.”

09 Kasım 2013

ESKİTİLEN KILIÇ ABDÜLHAMİT HAN

Erzurum Büyükşehir Belediyesi ve Şuurlu öğretmenler Derneği tarafından Eskitilen Kılıç Abdülhamit Han Tiyatrosu çok güzeldi. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz. 

ERZURUM TABYALARA YÜRÜDÜ


Sabah saat 06.00 da şehitlerimizi yad ettik. Allah makamlarını cennet etsin. 
Ş

08 Kasım 2013

MERKEZİ SINAVLARA SAAT AYARI


Liselere yerleştirmede bu yıl ilk kez yapılacak olan 6 merkezî sınavla ilgili önemli bir değişikliğe gidildi. Sınavlar arası dinlenme süreleri 50 dakikadan 30'a düşürüldü.

Ortaöğretime geçişte 8. sınıflara uygulanacak merkezi sınavların arasındaki 50 dakikalık dinlenme süresinde Milli Eğitim Bakanlığı değişikliğe gitti. 28-29 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek ortak sınavların süresi 40, sınavlar arasındaki dinlenme aralığı ise 30 dakika olacak.

Ortaöğretime geçişte bu yıl ilk kez uygulanacak olan merkezî sınavlara 3 hafta kaldı. 8. sınıf öğrencileri, 28 Kasım Perşembe günü Türkçe, matematik ve din kültürü; 29 Kasım Cuma günü ise fen, inkılap tarihi ve yabancı dil derslerinden ortak sınava girecek. Yaklaşık 1,5 milyon öğrenciyi ve ailelerini yakından ilgilendiren sınavlarla ilgili önemli bir değişiklik yapıldı. Sınavlar arasında dinlenmek için verilen 50 dakikalık molalar, 30'a indirildi. Düzenlemeyle ortak sınavların süresi 40, sınavlar arasındaki dinlenme zamanı ise 30 dakika oldu. Zaman'ın dün manşetten duyurduğu haberde eğitimciler, 50 dakikalık sürenin fazla olduğuna dikkat çekmişti. Bu durumun, sonraki sınava girecek olan öğrencide kaygı artışına sebep olabileceğini vurgulamıştı.

Merkezî sınavlar arasında verilecek dinlenme sürelerinin 30 dakikaya düşürüldüğü haberini, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin verdi. Dün sabah saatlerinde sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından açıklama yapan Tekin, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) Sınavı ile ilgili geçtiğimiz hafta Türkiye genelinde pilot uygulama yapıldığını söyledi. Uygulamada, 50 dakikalık araların uzun olduğunun tespit edildiğini ifade etti. Tekin şu bilgiyi paylaştı: "Bu uygulamada olası aksaklıkları gördük. 50 dakika sınav arası çok uzun bulundu. Bu nedenle sınav saatlerini ‘40 dakika sınav, 30 dakika ara' şeklinde düzelteceğiz. Sınav 12.00'de bitecek."

Eğitim uzmanları, ortaokul öğrencileri için kritik öneme sahip 6 merkezî sınava yönelik özellikle öğretmenlere görev düştüğü görüşünde. Çamlıca Anafen Koleji Eğitim Koordinatörü İsmail Köksal'a göre olumsuz bir hava oluşmaması için öğrenciler dinlenme sürelerinde bir sonraki dersin hazırlığına yönlendirilmeli. Öğretmen, önce çocuklarla bir sohbet edip ‘sınav nasıl geçti?' gibi sorular sorarak rahatlatıcı bir konuşma yapmalı. Sınav çıkışında arkadaşlarıyla soruları değerlendirmemeleri konusunda öğrencileri uyarmalı. Molalar daha çok dinlenme ve basit ikramlarla geçirilmeye çalışılmalı.

EN GÜZEL ISIMLERLE DUA ET

Dr. Arif Arslan, yıllarını Esmaü’l-Hüsna’ya vakfetmiş bir yazar. ‘Esma Zikri’ isimli kitabında bizlere, “İsminizin esması ile dua edin.” çağrısında bulunuyor. Esma zikrinde her insanın adının bir ebcet değeri olduğunu ifade eden Arslan, Allah’ın güzel isimleriyle dua etmenin çok mühim olduğunu anlatıyor.

Esmaü’l-Hüsna, Allah’ın güzel isimleri demek… Bu isimlerin her biri Allah’ın bir özelliğini anlatmakla birlikte, her bir isim insanlar için bir istek kapısı hükmünde. Dinimiz de Esmaü’l-Hüsna’yı bilmeyi, zikretmeyi, okumayı ve manalarını öğrenmeyi tavsiye ediyor. Dr. Arif Arslan, yıllarını bu konuya vakfetmiş bir yazar. İnsanlara, “İsminizin esması ile dua edin.” diye çağrıda bulunuyor. Esma zikrinde her insanın adının bir ebcet değeri olduğunu ifade eden Arslan, yıllarını vererek edindiği bilgilerden yola çıkarak, ebced değeri adının değerine yakın esmalarla Yüce Yaratıcı’ya yönelmenin daha tesirli olacağını söylüyor.

Bu arada yeri gelmişken hatırlatalım, esma, Arapça ismin çoğulu demek. Ebcet hesabı ise kabataslak bir tanımla, Arap harflerinin sayısal değerinden birtakım malumat çıkarmaya yönelik çalışmalar anlamına geliyor. Cenab-ı Hakk’ın hadislerde bildirilen 99 esması olduğunu hatırlatan Arslan, bu isimleri zikretmenin şifa olduğunu söylüyor. Arslan’a göre bu tezekkürde rakam ve tekrarlar oldukça mühim. Sebebine şu sözlerle ışık tutuyor: “Esmaü’l-Hüsna veya bazı özel mesaj içeren ayetlerin ebcedî değerlerinin bulunmasıyla ortaya çıkan rakamlarla dua etmenin, maksada ulaşma bakımından daha tesirli olduğu belirtilmiş. Belli bir miktarda ayet veya esmalardan herhangi birini okumak, telefon numaralarıyla  istediğimiz bir kişiye ulaşmak gibidir.”

Arslan, “Birçok isimlerinin ve sıfatlarının sayıldığı ve bunlarla Allah’ın sena edildiği, dua haline getirilmiş olan ve vahye dayalı olduğu nakledilen ‘Cevşenü’l-Kebir’, ‘Celcelutiyye’ dualarının yanı sıra yine bir örnek olması bakımından Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’da Allah’ın 99 ismine ilaveten Kur’an-ı Kerim’de yer alan isimlerinden bazılarını da saydığını görüyoruz. Bunları toplu halde kaydetmeyi de bir fikir verme açısından faydalı gördük.” diye konuşuyor. Arif Arslan, Allah’ın güzel isimleriyle dua etmenin çokça mühim ve elzem olduğunu kaydediyor. Bunu reddedenlere ise ayet meali ile cevap veriyor: “En güzel isimler Allah’ındır. Bundan dolayı Allah’a onlarla dua edin.” (A’raf, 180)

Allah’ın isimlerinden her birisi belli bir mânâya delalet ediyor. Hangi ruha o mânâ galip gelirse, ruhun o isimle daha sıkı münasebeti bulunacağını anlatan Arslan, o ismi zikretmeye devam edenlerin süratle istifade edeceğini belirtiyor.

Zikrin belli bir zamanı yok ama...

Allah’ın her bir isminin sonsuz sırlar taşıdığını anlatan Arif Arslan, mezkûr isimlerin O’na giden birer kapı mahiyetinde olduğuna vurgu yapıyor: “Bu esmalarla insan kendi isminin enerjisiyle, levh-i mahfuzdaki kayıtlı ismiyle Allah’ın ismindeki veya en yakınındaki esmanın enerjisiyle bütünleşir veya ona yaklaşır. Bu da o kapıyı çalma anlamına gelir.” Arslan, Allah’ın güzel isimlerini okumanın yeri ve zamanı olmadığını ve her an her yerde okunulabileceğini söylüyor. “Ancak bazı özel istekleri olanların saatlerinde okuması daha isabetli olur.” diyen Arslan, bütün esmanın, pazartesi, perşembe ve cuma günleri sabah güneş doğarken, ikindi namazı sonrası ve akşam namazından sonra okunabileceğini tavsiye ediyor.

İsimlerin ebcet değerleri ile dua

Arif Arslan, Sena Yayınları’ndan çıkan ‘Esmâ Zikri’ adlı kitabının sonunda ‘erkek ve kadın' diye ayırdığı tabloyla A'dan Z'ye kadar isimlerin ebcet değerlerini veriyor. Bu tabloda hangi ismin Allah'ın hangi ismiyle bir günde kaç kere tekrarlanacağı yazıyor. Ayrıca bir şahsın kendi isminin ebcet hesabını eserdeki cetvelde yer alan bilgilere göre bulması da mümkün. İşte, bunlara birkaç örnek:

Erkek

Ahmet, El-Mucîb: 55 kez

Ali, El-Aliyy: 110 kez

Barış, El-Metin: 500 kez

Cüneyt, El-Vekil: 67 kez

Enes, El-Aliyy, 111 kez

Fatih, El-Fettah: 489 kez

Hasan, Kaviyy; Muizz: 117 kez

Hüseyin, El-Latif: 129 kez

İlyas, El-Adl: 104 kez

Levent, El-Melik: 90 kez

Murat, El-Kebir: 232 kez

Numan, Malike'l-Mülk: 211 kez

Ömer, Er-Rezzak: 308 kez

Samet, Es-Samed: 134 kez

Kadın

Ahu, Vacid, Vehhab: 14 kez

Ayşe, Et Tevvab: 409 kez

Fatma, Es-Samed: 134 kez

Gülizar, El-Azîm: 1020 kez

Arife, Er-Rafi: 366 kez

Bahar, El-Muksit: 209 kez

Reyhan, El-Kerim: 270 kez

Arzu, El-Bari: 213 kez

Merve, En-Nûr: 256 kez

Meryem, Er-Rauf: 286 kez

Sevim, Muizz, Kaviyy: 117 kez

Tuğba, El-Azim: 1020 kez

Esra, El-Kerim: 270 kez

Seyyide, El-Hakîm: 78 kez

Risale-i Nur’da esma derinliğiyle anlatılıyor

Arif Arslan, Risalelerde geçen esma ve sıfatlara ayrı bir parantez açıyor: “Şimdiye kadar Bediüzzaman Said Nursî kadar Allah’ı bize böylesine derinlemesine tanıyıp tanıtan ve güzel sıfatlarla anlatan bir âlime rastlanmamıştır dersek sanırım hata etmiş olmayız.” Allah’ın Risale-i Nur’da geçen esma ve sıfatlarına ise birkaç misal veriyor:

Hallak-ı Alîm:Her şeyi bilen, sonsuz ilim sahibi olan Yaratıcı; Allah.

Ganî-i Kerîm:Kimseye muhtaç olmayan, sonsuz ikram ve gerçek zenginlik sahibi.

Âdil-i Mutlak:Her şeye layık olduğunu veren, zulümden münezzeh olan mutlak adalet sahibi Allah.

Âlim-i Küll-i Şey:Her şeyi bilen Allah.

Feyyâz-ı Rahmânî:Bol ve bereketli rızık veren Cenab-ı Hak.

Bâkî-i Zülcelal:Varlığı sonsuz olan, heybet ve celâl sahibi Allah.

Mâlikü’l Mülk: Görünen maddî âlemin sahibi Allah.

Güzel isimler muhtaçların kapısı

Arif Arslan, isimlerdeki sırların yanı sıra çeşitli ihtiyaçların giderilmesi için şu esmaların zikredilmesini tavsiye ediyor:

El-Vasi:Sağlıklı bir ömür için

El-Vali:İyi bir idareci olmak için

El-Hakim: İyi bir iş kurmak için

El-Cami:Küsleri barıştırmak için

El-Alim:İlim ve irfanımızın artması için

Ez-Zahir: Her meselenin çözümü için

El-Mukit: Sizde eksik olan bir şeyi tamamlamak için

El-Metin:Maddî ve manevî anlamda güçlü olmak için

El-Kayyum: Zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak organize olmak için

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi ile İlgili Soru ve Cevaplar

Sandıkların gün içerisindeki teslimi ve güvenliği nasıl sağlanacak? 1283 sefer görüntülendi
Sınav evraklarının yer aldığı sandıklar il ve ilçe milli eğitim müdürünün görevlendirdiği kişiler tarafından yetkililere teslim edilecek. Sınav evrakı il ve ilçe merkezlerinde İçişleri Bakanlığı’nın koordinasyonuyla belirlenecek “güvenli odalarda” saklanacak. Sınav evrakının taşınması, ulaştırması ve teslimi yine kolluk güçlerinin yardımıyla gerçekleştirilecek.
Hastanede ya da evde bakım gören öğrenciler bulundukları yerlerde sınava girebilecekler. Bu öğrencilerin sınavına 2 sınav görevlisi eşlik edecek. 
İl-ilçe milli eğitim müdürlükleri sınav evraklarının dağıtımı için kullanılacak olan araçları kendileri temin edecekler. Eğer, ellerinde mevcut olan araçlar yetersiz kalırsa il özel idarelerinden araç tahsisi konusunda yardım talep edecekler. Yine de araçların yetersiz kalması durumunda hizmet alımı yapılacaktır.
Sınav güvenliğinin sağlanmasında görevlendirilen emniyet görevlilerine ücretler İl Millî Eğitim Müdürlükleri tarafından ödenecektir.
Sınav esnasında öğrenciler dışarı çıkamayacak. Ancak gün içinde gerçekleşecek olan oturumlar sırasında öğrenciler dışarı çıkabilecekler.
İlçelerde ve okullarda sınav komisyonları oluşturulacak.
Sınavlarda görev yapacak öğretmenlerin görevlendirmesi İl ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından yapılacak.

Sonuç analizleri yayınlanacak mı?
1002 sefer görüntülendi

Sonuç analizleri yayınlanmayacak. Dolayısıyla birinci olan iller ve öğrenciler açıklanmayacak.
Öğrenciler, TTK’nın belirlediği müfredata göre sınava kadar işlenen konulardan sorumlu olacak.
Bu tür beklenmeyen durumlarda sınav takviminde yer alan mazeret sınavı oluşacak mağduriyetlerin önüne geçecek. Doğal felaket vb. durumlarda öğrenciler mazeret sınavına girecek. Böylece herhangi bir hak mağduriyeti yaşamayacak.
Eskiden olduğu gibi öğretmenlere yolluk yevmiye ödemesi yapılmaya devam edecek.
Bakanlığımız, merkezi ortak sınavlara girebilecek öğrencisi bulunan tüm okullarda bu sınavı uygulayacaktır. Ancak öğrenci sayısı 20’nin altında olan okullar, İl ve İlçe Millî Eğitim Müdürlüklerine öğrenci sayılarını bildirmek durumundadırlar. İl ve İlçe Millî Eğitim Müdürlükleri gerek duyulması halinde bu okulları birleştirerek  bir sınav merkezi haline getirilebilir.
Merkezî ortak sınavlara girmek isteyen açık ortaokul öğrencileri, illerde oluşturulacak başvuru merkezlerine başvurmak suretiyle sınavlara girebileceklerdir.
Öğrencilerin sınav sonuçları Bakanlığımız tarafından e-okul sistemine işlenecektir. Ancak sınav sonuç analizi yapılmak suretiyle İl ve ilçe sıralaması yapılmayacaktır.
Sınavda görevlendirilecek öğretmenlerin görevlendirilmesindeki kriter; aynı branş öğretmeninin aynı dersin sınavında görevlendirilmemesi esasıdır. Bu kriter göz önünde bulundurulmak suretiyle bahse konu olan okullarda öğretmenler kendi okullarında görevlendirilebilecektir.
Öğretmenlere, sınavda görev alıp almadığına bakılmaksızın sınavlar nedeniyle tatil edilen günlerde de o günün ek ders ücreti verilecektir. 
Özel okul öğretmenleri sınavlarda görevlendirilmeyecektir. 
Kaynaştırma öğrencileri de bu sınava gireceklerdir. 
Bahsedilen bu tür okullarda da aynı müfredat uygulandığı için bu okul öğrencileri de  aynı sınav uygulamasına tabi tutulacaktır. 
Sınav evrakında gönderilecek olan yedek kitapçık ve cevap anahtarları, nakil gelen öğrenciler için kullanılacaktır. 
Yeterli sayıda asil öğretmen olmayan okullarda ücretli öğretmenler görevlendirilebilecektir.
Özel okullarda yapılacak sınavlar için kurulacak sınav komisyonlarının başkanı İl veya İlçe Millî Eğitim Müdürlüklerince görevlendirilen bir personel olacaktır. Ancak o özel okulun müdürü de sınav komisyonunda yer alacaktır.
Sınav esnasında rahatsızlanan ve sınava devam edemeyen öğrenci mazeret sınavına girebilecektir.
 Öğretmen görevlendirmeleri oturuma göre değil sınav gününe göre yapılacağı için o günde görevlendirilen bir öğretmen üç oturumda da görevli olacaktır.
Mazeret sınavına giremeyen öğrenciler sınava katılmamış olarak değerlendirilecektir. 
İlkokul öğretmeni ortaokulda görevlendirilebilir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmiş olan misafir öğrenciler sınava gireceklerdir. Ancak geçici vatandaşlık verilmiş olan misafir öğrenciler sınava alınmayacaklardır.

Her sınıfta 20 öğrenci mi olacak?
1216 sefer görüntülendi

Her sınıfta azami 20 öğrenci olacaktır. 
Geçerli bir mazereti olmadığı halde ortak sınava katılmayan öğrenciler mazeret sınavına giremeyeceklerdir.

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ