BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

07 Kasım 2013

SONRA YAPARIM DEME KULLUĞUNU ERTELEME

Ödevlerimizi son güne, projelerimizi son haftaya, bayram temizliğini arefeye, yazılarımızı baskı gününe bırakıyoruz. Haccımızı yaşlılığımıza, kaza oruçlarımızı kısa kış günlerine, namazlarımızı üç aylara erteliyoruz...

Mutlu bir hayat istemekten tabii ne olabilir? Hepimizin hedefleri, geleceğe dair emelleri, ümitleri, hayalleri var. Hedeflerimiz doğrultusunda da bir takvimimiz, sistemimiz, kendimizce bir disiplinimiz... Fakat işlerimizi kolaylaştıran pek çok yöntem ve teknolojik imkân mevcut olduğu halde nedense hayatı erteleyerek yaşıyoruz çoğumuz. Ödevlerimizi son güne, projelerimizi son haftaya, bayram temizliğini arefeye, yazılarımızı baskı gününe bırakıyoruz. Erteleme huyumuz yüzünden bir gün okuyacağımız kitapların listesi kabarıyor; bir gün İngilizce öğreneceğimize inanıyoruz; pazartesi başlayacağımız diyet öncesinde doyasıya nefsimizi tatmin ediyoruz. Bunlarla sınırlı kalmıyor, listeye ahiretimizi etkileyen kulluğumuzu da ekliyoruz. Haccımızı yaşlılığımıza, kaza oruçlarımızı kısa kış günlerine, namazlarımızı üç aylara erteliyoruz. Tesettürümüzü orta yaşlara, ahlakımızı ergenliğe bırakıyoruz...

Erteleme alışkanlığı, sahip olduğumuz zamanı en iyi şekilde kullanamama problemi aslında. Zamanı iyi kullanmak ise, çok iş yapmak veya çok çalışmaktan ziyade, onu akıllıca kullanmak anlamına geliyor. Stres, tembellik, motivasyon ve disiplin eksikliği, mükemmeliyetçilik ile yapılacak işlerin çokluğu, başlıca erteleme nedenleri arasında sıralanıyor. Bugün bir türlü başlayamadıklarımız sonucunda da kendimizi suçlu ve yetersiz hissediyor, moralimiz bozuluyor, çöküntü yaşıyoruz. Ertelemeyle ilgili en büyük sorunumuz ise işlerden kaçarken daha da mutsuz oluşumuz. Bu alışkanlık fark etmesek de büyük bir psikolojik yük bizim için. Aslında yapılması gerekenler zamanında bittiğinde kendimizi çok daha rahat ve mutlu hissediyoruz.

‘Vakti belirlenmeseydi kimse namaz kılmazdı’

İstanbul Üniversitesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ekrem Demirli ertelemeyi, acele etme ile birlikte ele almakta fayda görüyor. Öncelikle “Her erteleme eylemi kötü sayılmaz.” diyerek farklı bir bakış açısı sunuyor bize. Zira acelecilik dinde doğru bir davranış kabul edilmeyip “Acele şeytandandır.” deniliyor. Demirli’ye göre insana emredilen tefekkür, kararlarımızı belirli bir ölçüde ertelemeyi gerektiriyor. Hadislerde bizlere tavsiye edilen ‘teenni’ de acele etmek ile geciktirmek arasında bir yerde duruyor. Bir Müslüman vasfı olan vakar, acelecilik ile ağırdan alma arasında ölçülü davranışlarımızın genel adı. Ardından sabrı da ilintilendiriyor konumuzla Demirli: “Dinin en önemli ahlakî ilkelerinden biri olan sabır nefsimizin “Hemen!” diye ısrar eden aceleciliğine karşı aklımızın “Zamanını bekle.” hükmüdür. Demek ki ertelemenin zıddı acelecilik değil, bir şeyi zamanında ve zemininde yapmak demektir.” Burada dikkat çeken husus ertelemek ile aceleciliğin aynı anda kötü bir ahlak olması. Buna mukabil dinde istenen, bir işin vaktinde yapılması. İşleri zamana bağlamak, o işi yapmak için çok mühim ve gerçekçi bir tavır. Mısırlı İslam âlimi Ataullah İskenderani, “Allah insanlara namazı emretse ve vakti belirlememiş olsaydı, herkes ‘Daha sonra yaparım’ diye namazı kılmazdı.” derken işlerin vakte bağlanmasının ehemmiyetine işaret ediyor.

Ekrem Demirli, imkânlarımızın da işin yapılış zamanını etkilediğine değiniyor. Yani doğruyu yapmak yetmiyor, onu vaktinde, yerinde ve bütün imkânlarımızı kullanarak yapmak lazım. Bu sayede dinin en önemli kavramlarından birisi olan ‘ihsan’a yaklaşmış oluyoruz. Yani Allah’ı görüyor gibi yaşamak. Bu noktada ‘ertelemek’ bir zafiyet belirtisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu zafiyet inançta olabileceği gibi mizacımızda da baş gösterebiliyor. Allah Resûlü, “Erteleyenler helak oldu.” derken amel ile vakit arasındaki bu ilişkiye dikkatimizi çekiyor.

  Peki ahiretimize mal olan bu ertelemeler neden kaynaklanıyor? Demirli’ye göre en önemli sebep, sorun ve konuları önemsememek. Kimse acıktığında yemeği ertelemek istemez. Bir şekilde açlığımızı telafi edebilecek bir şeyler ararız. Genellikle disiplinli ve planlı yaşamayı beceremediğimiz için pek çok şeyin vaktini kaydırıyoruz. Bazen cesaretsizliğimiz, bazen tembelliğimiz işlerimizi ertelemeye sebep oluyor.

Doç. Dr. Demirli, meselenin sadece imanla ilgili düşünülmemesi gerektiğini çünkü imanın bizim elimizde olan bir şey olmadığını da vurguluyor. Fakat mizacımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirmemiz mümkün. Bu nedenle bize ertelemeyi bir ahlakî zaaf sayarak bunu düzeltmenin imkânlarını aramak düşüyor.

Bir şeyi vaktinde yapmak samimiyet alameti

Ertelenen ibadet hem bu dünya hem de ahirete bakan yönüyle pek çok olumsuzluğa sebep oluyor. Bir defa vakti kaçırmış oluyoruz. Alemde hiçbir şey iki kere yaratılmadığından vaktin tekrar geriye gelmesi mümkün değil. Allah eşyayı yarattığı gibi zamanı da sürekli yaratıyor. Her ibadet ve her doğru iş belirli bir vakit ve mekân içinde Cenab-ı Hak ile irtibat kurmamızı sağlıyor. Ekrem Demirli, her vaktin kendine has işi olduğunun özellikle altını çiziyor. Şöyle ki, öğle saatinde kahvaltı bile etsek artık yediğimiz öğlen yemeğidir ve sabah kaçmıştır, onun geri gelmesi mümkün değil. Din bize ‘kaza’ imkânı veriyor, fakat bu daha çok zorunluluklarla ilgili. Yani elimizde olmayan sebeplerle yapamadıklarımızı kaza edebiliriz. İbadetimizi vaktinde yapmadığımızda, vaktinde Allah ile irtibattan yoksun kalıyoruz.

Dinimizde ertelediğimiz sorumluluklarımız için bazı yaptırımlar var. Mesela zekatı vaktinde veremediğimizde bizden zorla alınabilir. Ya da sabır, insanın belayla ilk karşılaştığında Allah’ı hatırlamasıdır. İlk anda insan feveran eder de sonra Allah’ı hatırlarsa sabır vasfını yitirmiş olur. Bunların hepsini nefsimiz için bir yaptırım olarak sayabiliriz.

Bir şeyi vaktinde yapmak, samimiyet alameti. Ertelemek hangi zaaflardan kaynaklanırsa kaynaklansın neticede niyet ve içtenliğe dönen bir yönü var. Bunun için aileden başlayarak vaktinde iş yapma alışkanlığını kazanmaya çalışmamız elzem. Hatalarımızın en büyük kısmı ebeveynimizden aldığımız terbiye, kazandığımız alışkanlıklar ile gerçek hayat arasındaki çelişkilerden kaynaklanıyor. Aile içinde bir şeyi ertelediğimizde bizim adımıza onu birisi yapıyor ve biz sorumluluktan kurtuluyoruz. Fakat dinî meselelerde ve hayatın kendisinde durum böyle değil. Bir başkası bizim için tövbe edemez mesela, bir başkasından özür dilemez kimse bizim adımıza. Allah bu sorumluluğu bize vermiş, özellikle bizim yapmamızı istemiş ve bunun için belirli vakitler belirlemiş. Dolayısıyla ailedeki eğitimin bu ilkeye göre tesis edilmesi şart. Bilhassa koruyucu anne-babalar, çocukların zamanı doğru kullanma anlamındaki gelişimine genellikle engel teşkil eden tavırlar içerisinde oluyor. Aile içinde vaktinde iş yapmak ilkesini öğrenmemiş birey, hem sosyal hem de dinî hayatında sürekli sorunlarla karşılaşıyor.

Tembellik ederken aslında hayattan kaçmaya ve yaşama karşı direnmeye çalışıyoruz. İbnü’l-Arabi “Hareket hayattır ve hareket hayatı sevmekten kaynaklanır.” der. Bir aile çocuğuna tembelliği ve üşengeçliği, bulaşıcı bir virüs ve yaşama standardını aşağılara çeken bir hastalık hali olarak öğretirse ‘İslamî aile’ vasfı kazanabilir. Hepimizin ana ilkesi ve düsturu “Bir işi bitirince ötekine yönel, Rabb’ine rağbet et.” (İnşirah,7-8) ile “Rabb’in her gün bir iştedir.” (Rahman, 29) ayetleri olmalı. Her an yeni bir tecellide olan Rabb’imizin karşısında O’nun (cc) tecellilerini arayan muhataplar olarak bizleri ertelemek yoruyor.

Ertelemeden yapmak için...

1. Korku, endişe, konsantrasyon güçlüğü, zamanın kötü kullanımı, kararsızlık ve mükemmeliyetçilik gibi yenilgiye sebep olan problemlerinizin farkına varın. Önce bunları belirleyin.

2. Zamanınızı verimli bir şekilde kullanmak için kendinizi disiplin altına alın. Öncelikle yapmak istediğiniz işleri netleştirip sıralayın. Bu adımlara göre bir zaman çizelgesi hazırlayın. Düzenli olarak her gün işinizin bir parçasını yapın.

3. Hedeflerinizi, güçlerinizi, zayıf olduğunuz yönleri, değerlerinizi ve önceliklerinizi tanımlayın.

4. Sahip olduğunuza inandığınız değerlerle eylemlerinizi karşılaştırın. Bu değerler, eylemlerinizle tutarlılık içinde mi?

5. Yapacağınız iş ya da ödevi, uzun zaman dilimleri yerine kısa, küçük zaman dilimlerinde çalışın. Yapmaktan hoşlandığınız işler ile yapmanız gereken işler arasında bağlantı kurun. “Ödevimi yaptıktan sonra, arkadaşlarımla buluşacağım.” gibi.

6. Başarılarınızın üzerinde durun, başarısızlığa takılmayın.

7. Küçük gruplar halinde çalışmayı deneyin.

8. Kendinize gerçekçi hedefler belirleyin.

9. Çevrenizi değiştirin. Sesleri ve dağınıklıkları azaltın. Sadece ihtiyacınız olan malzemeler elinizin altında olsun. Derli toplu olun. Uygun bir ışıklandırma temin edin.

10. Başka birinin, örneğin bir arkadaşınızın durumunuzu kontrol etmesini sağlayın.

11. Efendimiz’in sünnetine uyarak erteleme alışkanlığından kurtulmak için dua edin.

Hiç yorum yok:

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ