Muhterem Müslümanlar!
Hak mefhumu, dinimizde önemli bir yer tutar. Kur’an-ı Kerim’de en çok üzerinde durulan konuların başında kul hakları gelir. Sevgili Peygamberimiz, Veda Hutbesi’nde:
“Ey insanlar; mallarınız, kanlarınız, ırzlarınız, şeref, haysiyet ve namuslarınız her türlü tecavüzden masumdur.” (Riyazü’s-Salihiyn, C/1, Sf: 262) buyurup, konunun önemine dikkatleri çekmiştir.
Efendimizin beyanına göre, kul hakları iki kısımda ele alınır:
Mal ve eşya olarak başkalarına ait hiçbir şeyi, sahibinin rızası dışında anlamaktır ki buna maddi haklar denir.
Diğeri ise, hiç kimsenin haysiyet şeref Irzına el uzatmamak ve hayat hakkına saygı göstermektir ki bu da manevi hakları alanına girer.
Kur’an Kerim’de:
“Ey İman Edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin. Haram ile nefsimizi mahvetmeyin.” (Nisa Suresi, âyet: 29) buyurur. Buna göre herkes mal varlığını korumakla mükelleftir.
Karşılıklı anlaşma olmadan kimsenin malına el uzatılamaz.
Efendimiz (SAV):
Ayet ve hadislerden anlaşılıyor ki, hırsızlık, karaborsacılık, vurgunculuk, hileli mal satmak, tartı ve ölçüde hile yapmak kul haklarının gaspıdır. Meşru yollar dışında, ne suretle olursa olsun, zimmete geçirilen hukuka uymayan, her şey kul hakkına tecavüzdür.
Muhterem Müslümanlar!
Gıybet, dedikodu, iftira ve yalanlarla, insanların hoşlanmadıkları şekilde incitilmeleri manevi hakların gaspı olur.
Sevgili Peygamberimiz:
Kıyamet gününde üç kimsenin amel defteri iğrenç olacak/affedilmeyecek:
1.Cenab-ı Hakk’ın azabından korkmayanların.
2.Allah hatırlamayanların.
3.Af edilmemiş kul hakkıyla oraya gelenlerin” buyurmuştur.
Yine Peygamberimiz, ölmeden önce insanlarla barışıp helalleşmemizi, emanetleri yerine getirmemizi tavsiye etmektedir. (Riyazü’s-Salihiyn, C/1, Sf: 241)
Bir gün peygamberimiz yandakilere sordu:
- Müflis/iflas eden kimdir?
- Parası ve mali olmayanlardır, dediler.
Bunun üzerine Efendimiz (SAV):
- Benim ümmetimin müflisi o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz oruç ve zekâtla gelir fakat şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş. Bundan dolayı onun sevabında yukarıda sayılan hak sahiplerine verilir. Üzerinde haklar ödenmeden sevabı tükenirse hak sahiplerinin günahları, o kimseyi yükletilir. Sonra o kimse cehenneme atılır. (Riyazü’s-Salihiyn, C/1 Sf: 266) diye beyanda bulundu.
Anlaşılıyor ki, bütün farz ibadetlerini yapılmış olması kâfi görülmeyip, üzerinde kul hakkı oluşturmayacak davranışlar içinde bulunması da gerekir.
Muhterem Müslümanlar!
Meselenin şu günde dikkate alınmalıdır. Herkes ait olan mallar ki bunlara kamu malı deniyor, bunlar bütün topluma aittir. Haksız zimmete geçirmek sorumluluk getirir.
Hazineye, belediyeye, vakıflara ve diğer kamu mallarına ihanet etmek zimmete geçirmek, şahsi menfaatler doğrusunu kullanmakta kul hakkına girer.
Ahirete iman eden kişi dünyada yaptıklarının zerresine varana kadar hesabının sorulacağını bilir ve asla hiçbir şekilde kul hakkına tecavüz edemez. Ederse, ya ahirete iman etmiyordur ya da inancı yok diyecek kadar zayıftır. Bu felaketi hiçbir fert düşmemelidir.
Milli Gazete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder