28-11-2014
Çağımızda en zengin insanlarımızın hazineyi nasıl hortumladığını araştırmalarına gerek yok köy ve mahalle kahvehanelerinde konuşulan bir şey.
Kapitalizme ve komünizme esir olan her ülkenin kaçınılmaz sonu soygundur.
Zengin olunmadan, kâfir köpekleri satın almadan başarı sağlanamaz diyen birçok mücahidimizin gidişini gördük ama dönüşünü göremedik.
Bu yaz birini gördüm, sakalı ve bıyığı kazımış. Kapalı hanımı bırakmış. Devlet İslami olmadığı için o günlerde Cuma namazı kılmayan bu mücahidimiz, beş vakit namaza da zaman bulamıyormuş.
Kurtuluşumuz ilimle.
Ama bu sözümden kastettiğim İngilizce öğrenmek de değil.
İngiltere’nin gelir kaynaklarının başında İngilizce öğretmekten elde ettiği paralar gelirmiş…
Zimbabve, Zambiya, halkına İngilizceyi resmi dil yapmış ama bu dil onlara zenginlik ve aydınlık getirmemiş.
Öyle olsa Amerika’da 300 milyon ilim adamının varlığını kabul etmiş olacağız.
Aylık geliri on dolar bile olmayan İngiliz sömürgesi mahkûmu devletlerin bütün halkları İngilizce konuşurlar ama aç kalkıp aç yatarlar.
İki üniversite bitiren üç dil bilen Rus kadınları karınlarını doyurmak için kendilerini dünyaya satmaya çalışıyorlar.
Dünya devletleri arasında eğitim seviyesi en yüksek ülkeler arasında Singapur, Estonya, Güney Kore, Finlandiya gibi devletler ilk onun içine giriyormuş.
Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi ülkesi olan ABD, Fransa, Rusya ve Çin’deki eğitim ilk ona giremiyormuş yalnız İngiltere giriyormuş.
Tabi eğitimde ölçü, kaliteli üniversitelerinin olması değil, halkının hepsinin veya çoğunluğunun üniversite bitirmiş olmasıdır.
Singapur, eğitimde, ekonomide, milli gelirden pay almada dünya sıralamasında ilk başlarda gelirken uluslararası saygınlıkta hiç bir yerde adını duymamız mümkin değil.
Eğitimde ilk sıralarda olan, Amerika’nın önünde bulunan Güney Kore, siyasi yönden Amerika’nın himayesinde yaşarken ekonomik yönden eğitimli insanlarını iki yüz dolar için Arap ülkelerine gönderir.
Kuveyt’in ekonomik sorunu yoktur ama gelen vurur, giden vurur.
Sevgili Peygamberimize inen Kur’an-ı Kerim’in ilk ayeti “Oku” diye başlar.
Ama hemen arkasından ilk okunacak şeyin her insanı ve evreni yaratan Rabbin adıyla Kur’an’ın okunmasını ister.
Arkasından inen Kalem süresiyle okunanı yazmaya dikkat çeker.
Duha süresinde Sevgili Peygamberimizin yetim ve fakir olduğuna özellikle dikkatimizi çeker.
Başarı ve saygınlık, ilimle olacaktır ama okunan şey, bizim gibi birilerinin ölümlü fikirlerinin değil, bütün aydınları, düşünürleri, filozofları, şairleri, siyasileri yaratan, yaşatan ve yöneten Allah’ın kitabını okumakla ve okutmakla olacak.
Tabiat kitabından matematik, fizik, kimya, biyoloji, deniz bilimleri, uzay bilimleri... okunacak ama bütün bu tabiat kanunlarını koyanın tabiat kanunlarına uyulunca tenimiz rahat ettiğini bildiğimiz gibi Kur’an’daki kurallarına da uyulunca canımız ve toplum vücudumuzun rahat edeceğini bilmemiz gerekir.
O yetim ve fakir olan Sevgili Peygamberimiz, ümmi bir toplumu eğitimli hale getirdikten sonra her ev halkının ekonomik durumunu peygamber ve devlet başkanı olan Sevgili Peygamberimizin evinde olanla denk hale getirmiş.
Kalem süresinde kapitalistlerin fakirlerden mal kaçırırken başlarına gelen felaketi haber vermiş Rabbimiz.
23 yılda Türkiye’nin iki katı toprak üzerindeki insanların Müslüman olmasına vesile olmuş.
On sene sonra onu örnek alan Hazreti Ömer zamanında Kudüs, Mısır, Şam, Bizans’ın zulmünden kurtarılmış ve Müslüman olmuşlar, Pers İmparatorluğu’nun bütün illeri ve kulları Allah’a kul olmayı seçmişler.
İşte başarı bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder