Oruç ayı geliyor. Oruç, içimizin ve dışımızın her türlü kötüden ve kötülüklerden uruc etme/yükselme ve uzaklaşma ayıdır.
Midemizi yemekten ve içmekten uzak tuttuğumuz gibi, nefsimizi şehevi arzulardan ayırdığımız gibi, kalbimizi ve ruhumuzu da manevi pisliklerden yani yalandan, gıybetten, iftiradan, cimrilikten, korkaklıktan, kıskançlıktan, hasetten ve diğer kötülüklerden uzak tutma ayıdır.
“Ey iman edenler, oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, (Al¬lah’tan) sakı¬nasınız diye size de farz kalındı.” (Bakara süresi ayet 183) ayetinde Rabbimiz, Allah’ın sevgisini yitirmemek için yapılacak çalışmalardan birinin Ramazan orucu olduğuna dikkatimizi çekiyor.
“Sakınasınız” diye terceme edilen “Tettekun” fiilinin/yükleminin mefulü/Tümlecini ayette açıklamamış.
Onun için ilk başta Allah’tan sakınasınız, bedeninizin işleyeceği kötülüklerden sakınasınız, emredilen oruca saygısızlık etmekten sakınasınız, gönlünüzün inkârla, kirlenmesinden sakınasınız gibi manalar verilmiştir.
Hepsi de doğrudur.
“Allah’tan sakınasınız” bölümü bunların hepsini içine alır.
Bir ömür boyu aldığımız her nefesi bize parasız veren Rabbimizin her saniye ve salisede kanımızı damarlarımızda dolaştırmasına kanıksadığımız için bazıları Rabbimize şükretmeyi hatırına getirmez.
Başı ağrıdığında baş ağrısını dindiren doktora teşekkür eder ama elli yıldır başını sağlıkla yaşamını sürdüren Rabbini bazıları hatırlamaz.
Aldığı nefesin değerini nefes alamaz hale gelince anlar.
Suyun değerini oruç tutunca anlar ve suyun tadına varır.
Yemenin ne olduğunu İftar sofrasında anlar ve yediklerinin gerçek tadına varır.
Tadın yalnız yiyecekte değil yiyenle yiyeceğin birleşmesinde olduğunu anlar.
Yiyeni de yenileni de kimse yaratamadığına göre Yaratanı hatırlar.
Yemekten sonra Sevgili Peygamberimizin okuduğu “El-hamdü lillahillezi edamena, ve sekana, ve cealena minel Müslimin/ Bizi doyuran, sulayan ve bizi Müslümanlardan kılan Allah’a hamdolsun” duası, doyuranın da sulayanın da Allah olduğunu hatırlatır.
Yani, doyuran şey ekmek değildir, sulayan da su değildir.
Yemeğe ve suya bu özelliği veren Allah’tır.
Türkiye’de ve dünyada güvenlik isteyen her parti, sivil toplum kuruluşu, vakıf, dernek ve şahısların tamamı eğer güven içinde yaşamak isterlerse hemen bugünden itibaren Ramazan’ın ilk gününe kadar çalışmaya başlasınlar ve geçen sene mazeretsiz oruç tutmayan bir arkadaşını, meslektaşını, kardeşini... bir şekilde oruç tutmaya ikna etsin.
“Orucun, güvenliğe etkisi ne olabilir?” diye aklınızdan geçerse hemen ilk polis karakoluna gidiniz ve bir sene içinde en az hangi ayda suç işlenmiş, hangi günde en az suç işlenmiş dosyalarına bakıversinler.
Ben baktırdım, günlerden Cuma günü, aylardan Ramazan ayı en az suç işlenen vakitlermiş.
Mahmut Toptaş
Milli Gazeteden ALINTIDIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder