BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
31 Aralık 2015
KÖYÜM
KÖYÜM
Çıktım Ehrek dağına
Hasret kaldım bağına
Kurban olam taşına
Bak su gözümün yaşına
Yazın çıkam Korkans
dağına
Selam veren sağına
soluna
Özlediğim yaylasının
suyuna
Doyamadım Kaçerisin çaşırına
Neşe vardır Sarı Gabanda
Huzur doğar Taşlı Pungarda
Lezzet vardır
kuru soğanda
Yok, mu bir
hikmet petek tasında
Vardır bizde Ziyaretin tepesi
İçinde cağlar
buz gibi gözesi
Karşıda Acıklar' ın zirvesi
İçemedi suyunu kaldı
hevesi
Unutmayız Suluc' un oluğu
Alırdık Harmanlarda soluğu
Davara
yedirmeden doruğu
Mazide kaldı Ahmet Ustanın koruğu
Peynirin özü
eksi maya
Kurcun başında
oturdum caya
Bandırdım ekmeği
taze yağa
Düşerdik yollara
yürürdük yaya
Pungarin gözede
verdik mola
Lazim parçadan düştüm
yola
Nezrenin Olukta
su verdim mala
Esinker' de içerdik
buz gibi kola
Meşenin içinde Gunhutun tarla
Kebabı yedik ateşi
korla
Sana kim dedi ki
bu kadar zorla
İstersen yar uyu
derinden horla
Büyük tarlada yatardı
davar
Yusuf Paşada coşardı
sular
Simdi kalkmış hayaller
kurar
Nerde o güzel günler
size sorar
Yaz gelince acardı
sümbül çiçekler
Küçükken oynardık
çelik çömlekler
Çobanlıkta
olurdu yırtık gömlekler
Davarcıkta vardı
kete çörekler
İndim Menühlünün düzüne
Kandım milletin sözüne
Daldık Almaluttaki üzüme
Okudun şiirimi
girdin gözüme
MUSTAFA ÜRKER
29 Aralık 2015
MİLADİ YILBAŞI.
Bismillahirrahmanirrahim
MİLADİ YILBAŞI.
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın
zerresi adedince, Salât ve selam Âlemlerin Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e
âline ve ashabına olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala
ali Muhammed
Değerli okurlarım! Yüce
dinimiz İslam! Mevla Teala tarafından, insanlığa son hayat nizami olarak
gönderilmiştir.
İslam
dini, itiksadi, ameli, ahlaki, ictimai ve hukuki hükümleriyle, kıyamete kadar,
her asırda ve her cemiyette tatbik edilmesi gereken tek dindir.
İslam
dini, bütün sistemlerin üstündedir. Bu sebeple, İslam’ın, bütün insanlığa hâkim
olmasını istemeyen, O’nun bazı hükümlerini kabul edip bazı hükümlerini kabul
etmeyen, O’nu yaşanan nizam olmaktan çıkaran, O’na sırt çevirip, başka
düzenlerin emir ve prensiplerine göre hareket eden kimselerin, İslam dini
içerisinde yeri olamaz.
Müslüman, yaptığı her işin
ne olduğunu bilmek zorundadır.
Müslüman,
inançsızların, münafıkların, kâfirlerin, oyuncağı olamaz. Çünkü müslümanın
kendine has inancı vardır, yaşayışı vardır, şahsiyeti vardır.
Bu inanç ve şahsiyet ve bu
şeref Müslüman’a Mevla Teala tarafından verilmiştir.
Önümüzde
bir yılbaşı vardır. Bu yılbaşı, Hıristiyan kültür ve hayatının izlerini
taşımaktadır.
Bunun Müslümanlarla hiçbir
ilgisinin olmadığı da kesindir.
O halde önümüzdeki Miladi
yılbaşının Müslümanlıkla ve Müslümanlarla bir ilgisinin
23 Aralık 2015
KÖYLÜLERİMİZ HASTA
Köse Osman Eminin kızı Leyla Abla, ayağının tekrar kırılması vâkasıyla Bölge Eğt. Hast. Ortopedi Servisi -2.kat 69 nolu odaya yatırılmıştır. Ayrıca Asiye BİLMİŞ'in ameliyat için odası değiştirilerek Genel Cerrahi Servisi -1.kat 182 nolu odaya alınmıştır. RABBIM hastalarımıza tez zamanda acil şifalar versin.
Kaynak :Mahmut POLAT
Kaynak :Mahmut POLAT
21 Aralık 2015
SEVGİLİNİN DÜNYAYA TEŞRİFİ.
Bismillahirrahmanirrahim
SEVGİLİNİN DÜNYAYA TEŞRİFİ.
Bütün
hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, salât
ve selam Âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) âline ashabına olsun.
Allahumme salli ala
Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
Değerli okurlarım! Güzellerin en güzeli (s.a.v.)
Hz. Âdem (a.s) dan itibaren Hz. İbrahim (a.s.), oğlu Hz. İsmail (a.s.) ve ondan
da Hz. Abdullah’a geçmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de: Şöyle
buyruluyor.
“Sen (yani senin nurun), hep secde edenlerden
dolaştırılıp sana ulaşmıştır” (Şuara suresi.219.)
Rasullullah
(s.a.v.), Mekke-i Mükerreme’nin
doğusunda bulunan Kureyş kabilesi Haşim oğulları soyundan, “Hanif dinine” mensup soylu asil bir
aileden, kendisine miras kalan evde dünyaya gelmiştir.
Fahri Kainat (s.a.v.) in en çok söylenilen ismi “MUHAMMED” dir. Bu isim Kur’an-ı
Kerim’de,
4-yerde geçmektedir.
“Muhammed,
ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o
ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar
veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” (Ali İmran
Suresi,144,)
“Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin
babası değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her
şeyi hakkiyle bilendir.” (Ahzap Suresi,40.)
“Muhammed
Allah'ın elçisidir.” (Fetih Suresi, 29)
Muhammed Suresi, 2’
ayette geçmektedir.
Saf Suresi 6’ cı ayeti
kerimede ise “AHMED” ismi
geçmektedir.
“Meryem
oğlu İsa da: "Ey İsrail oğulları! Ben size
Allah'ın elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra
gelecek “AHMED” adında bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim." Demişti.
“Şüphesiz ki biz Seni, bir şahit,
bir müjdeleyici ve bir korkutucu olarak, gönderdik.” (Fetih
Suresi.8.)
“Muhammed sizin erkeklerinizden hiç birinizin babası değildir. Fakat o,
Allahü Teala’nın Rasulü ve Peygamberlerin sonuncusudur.” Ahzap
Suresi. 40.)
Ayrıca: Sevgilinin 201 tane ismi şerifi var.
Bundan 14 asır önce; insanlık bir karanlığa saplanmış kız
çocuklarını diri diri toprağa gömüyor, kendi elleriyle yaptığı putlara tapıyor,
töre ve gelenek adı altında her türlü vahşet sergileniyordu.
İnsanlar bir eşya gibi alınıp satılıyor, mazlum ezildikçe eziliyor
gidecek bir kapı arıyordu.
İşte böyle bir zamanda insanlığın kararan dünyasının üzerine bir
güneş doğuyordu.
Öyle bir güneş ki insanların hem içini ısıtacak hem gönül
dünyasını aydınlatacak hem de onlara rahmet olacaktı.
Miladi 571, Rebiu'l-evvel ayının 12'nci gecesi, “Kâinat’ın en
güzeli” Hz. Muhammed (s.a.v.) dünyayı şereflendirmişlerdir.
18 Aralık 2015
EŞLERE NASİHAT
Bütün konuşma ve yazılarımda “Eşler” kelimesini kullanıyorum.
Dinleyen veya okuyan ister kadın ister erkek olsun, sözü kendine alsın diye böyle yapıyorum.
Rabbimiz, “Ey İnsanlar” “Ey iman edenler” “Ey Adem’in çocukları” “Ey ehli kitap” gibi kadın ve erkeği içine alacak şekilde hitap ettiği için ben de her ikisini içine alacak şekilde “Eşler” diyorum.
Eşlerden her biri, Hazreti Adem ile Hazreti Havva’dan çoğaldığımızı hatırlarından çıkarmamalıdırlar.
Hepimiz, peygamber çocuğuyuz.
Maymundan gelmediğimiz için hayvanlara özenmeye gerek yok.
İnsanlığın ilk eğitimi cennette olduğundan ruh genlerimizde iyiye, güzele, doğruya meyil ve ilgi vardır.
Onun için eşler, evlerini cennet köşelerinden bir köşeye çevirebilirler.
Bir dalda açmış iki çiçek gibi olmalısınız.
Aslınız aynı.
İkiye bölünmüş bir elma gibisiniz. Nikâhla bir araya geldiniz ve her ikiniz de tam oldunuz.
Nikâh, yalnız sizi değil, iki tarafın akrabalarını da hısım yaptı.
Sizin sevginiz, onlarca evlere hava gibi sızdı ve yeni bir hayat verdi.
Sizin evde esen sevgi ve hoşgörü havaları iki tarafın evlerinde yaşayanların hepsinin gönlünde bahar yelleri gibi eser ve yürekte saklı muhabbet tohumları çimlenir ve çiçek açar.
Muhabbet rüzgârları karanfil kokulu bad-ı sabadan daha etkilidir.
Nefesleriniz birbirine karışıyor.
Sırları sırrınız oluyor.
Anne ve babanıza açamadığını sır ve teninizi açtığınızla berabersiniz.
Size sizden daha yakın Allah’tan sonra en yakınınız, eşinizdir.
Eşinizi kendinizin aynası gibi görünüz.
Gülmesini beklemeyiniz, önce siz gülünüz.
Yedi milyar insandan herhangi birine gülerseniz o da güler.
Gülmek ortak dilimizdir.
Gelmesini, hizmet etmesini, vermesini beklemeyiniz.
Giderseniz gelir, hizmet ederseniz hizmet eder, verirseniz verir.
Sevdiğini severseniz, o da sizin sevdiklerinizi sever.
Böylece temiz sularda dolaşan balık sürüleri gibi, havada katar katar uçan kuşlar gibi mutlu olursunuz.
Şüphe ve şikâyeti gönül kapısından değil, evin kapısından içeri almayınız.
Boğazınızdan haram içeri girmesin, dilinizden yalan dışarı çıkmasın.
Tatlı dil, gülen yüz ve bal gibi sözler tütsün yuvadan buram buram.
Kıskanın ama kıskançlık hastası olmayın.
Ayıp açıcı değil, ayıpları kapatan olunuz.
Yüreğiniz okyanuslardan daha geniş, yağmur yüklü bulutlardan daha cömert, en verimli topraklardan daha bereketli olsun.
Can sahiplerine verdiğiniz bir damla, cennette deryaya dönüşür.
Yanlışları af silgisiyle silin
Eksikleri din bilgisiyle tamamlayın.
Evi havalandırdığınız gibi gönül evinizin muhabbet pencerelerini daima açık tutun ki havanız kirlenmesin.
Gözünüze sürme çekin, gönlünüze hoşgörü tohumu ekin ve güzelleşin.
Günde beş vakitte abdest alarak iç ve dış temizliği yapın.
Cömert olun. Tükeneceğinden korkmayın.
Hazreti Adem’den beri bütün insanlar ve hayvanlar yedi bitiremedi yaratanın hazinesini.
Eşinizin alnı çatılmışsa tam ortasına bir öpücük kondurun, bakın neler olacak.
İncinmek istemiyorsanız, incitmeyiniz.
Mahmut Toptaş milli gazete
14 Aralık 2015
Akıllı Bir Gence
Bu yazım iyi niyetli, zeki, ahlaklı, yüksek karakterli bir gencedir.
Allahtan sizin için hayırlar ve tevfikat diliyorum. (Yazılarımdaki bilmediğiniz kelime ve tabirleri lütfen lügatlara bakarak öğrenmenizi istirham ediyorum.)
Kısa kısa yazacağım. Dikkatle okuyunuz ve öğreniniz. Bu yazdıklarım kıymetli kitaplarda mevcuttur.
Siz bir yaratıksınız ve sizin bir Yaratıcınız vardır.
Allahın kadim Kelamı olan Kur’an, o Yaratıcının sizi Kendisine ibadet, kulluk etmesi için yarattığını açık ve kesin şekilde bildiriyor.
Birinci vazifeniz, sahih=doğru şekilde iman etmek, imanla ilgili temel bilgileri öğrenmektir.
İkinci vazifeniz, ibadetin başı olan beş vakit namazı dosdoğru kılmaktır.
Namazı hafife alanın dini tehlikededir.
İlim olarak öncelikle öğrenilmesi kadın erkek her Müslümana farz-ı ‘ayn olan ilmihalinizi doğru olarak öğreniniz. İlmihal bilgileri şu bölümlere ayrılır: 1. Akaid, yani inanç bilgileri… 2. Temizlikle ilgili bilgiler… 3. İbadetlerle ilgili hükümler… 3. Nikah, talak, alış veriş, ukubat gibi dünya işleri ile ilgili muamelat hükümleri… 4. Ahkam-ı sultaniye yani İslam’ın Hilafet, devlet idaresi, siyaset ile ilgili hükümleri… 5. İslam ahlakının ilkeleri ve kuralları. İnsanı kurtaran iyi ahlak, insanı helak eden kötü ahlak… 6. İslam medeniyetinin, İslam kültürünün, İslam görgüsünün, estetiğinin; iyi, kibar, nazik, edebli, faziletli, güçlü, üstün ve vasıflı Müslüman olmanın kuralları.
Bu bilgileri doğru ve sağlam olarak öğrenin ve hayata uygulayın.
Dinin temel talimatından biri de dilini tutmaktır. Yalan söylemeyin, gıybet ve iftira, gevezelik ve zevzeklik etmeyin… Seks konusunda iffetli ve hayalı olun, sakın yırtık, şıllık ve şirret olmayın… Tecessüs etmeyin, başkalarının gizli ayıp ve günahlarını araştırmayın, onlara karşı karanlık gece gibi olun.
En büyük düşmanlarınızı sayıyorum. Birincisi: Kötülükle çok emr eden nefs-i emmârenizdir… İkincisi: Şeytanınızdır… Üçüncüsü: Parayı ana değer bilen ve zengin olmak için her haltı yediren ihtiraslarınızdır…. Dördüncüsü: Sizi kötülüğe sevk ve teşvik eden kötü ve şerir arkadaşlarınız ve çevrenizdir.
Şunu aklınıza yerleştirin: Bugünün eğitim sistemi, İslama ve Kur’ana temelden aykırıdır ve bozuktur. Kendinizi, alternatif bir eğitim sistemi ile yetiştirmenin çarelerini araştırın.
Allah ile olan işlerinizin hepsinde ihlaslı olun, aksi takdirde ibadetleriniziniz kabul edilmez, amelleriniz salih olmaz.
Yaratıklara ve dünyaya karşı adaletli ve insaflı olun.
Büyüklere hürmet edin, küçüklere merhametli ve şefkatli olun.
Para zengini değil, gönül zengini olun.
Dinî konularda Kur’an, Sünnet ve Cemaat dairesi içinde olun; bid’atlere, sapık çıkmaz yollara girmeyin.
İhtilaflı meselelerde Sevâd- Âzam ve Cumhur-i ulema dairesi içinde olun.
Allah ile ezelde yapmış olduğunuz ahd ü misaka sâdık kalın.
Rahman’ın istediği gibi yaşayın, Tağut’un tuzaklarına düşmeyin.
İnsanların en değerlisi ve hayırlısı olan kurtarıcımız Resulullah Efendimize biatli, itaatli ve irtibatlı olun.
Sakın Deccalları, Kezzabları, Nemrudları, Firavunları sevmeyin. Onları seven, onlara inanan onlarla haşr olur, belasını bulur.
Âhir zaman çocuğusunuz, bunu hiç hatırınızdan çıkartmayın.
Kesin olarak bilin ki, Mehdi zuhur edecek, Mesih aleyhisselam nüzul edecektir. İnkarcılara kulak vermeyin.
Sakın sakın sakın ha, dünyayı kendine yalancı bir Cennet yapma cinnetine ve beyinsizliğine kapılmayın.
Hiç ölmeyecekmiş gibi hep dünya için çalışmayın.
Dünyayı İslamın anlattığı şekilde imar ederek, buradaki vazifelerinizi yaparak âhirete dönük olun.
Sizi kurtaracak kitaplar listesinin başında İhyâu Ulâmi’d-Din gelir. Kur’an, Sünnetten süzülmüş bu kitabı dikkatle okuyun.
Ölçüleriniz, kriterleriniz İslamın, Kur’anın, Sünnetin, Şeriatin, İslam ahlakının ve bilgeliğinin kriterleri olsun.
Şeriattan kıl kadar ayrılmayan evliyau’r-Rahmanın menkıbelerini ibretle ve dikkatle okuyun, kendinize ders çıkartın.
Amacınız iyi insan, iyi Müslüman olmak olsun.
İslama ve Kur’ana doğrudan doğruya veya dolaylı olarak hizmet niyetine, emeline, isteğine sahip olun.
Allah Kendi yolunda yürüyen ihlaslı ve doğru kullarına yardım eder.
13 Aralık 2015
Üzüntülerimizin azalması için...
İnsanlar zayıf yaratılmıştır. Hastalık veya buna benzer bir sıkıntı başına geldiği zaman haddinden fazla feryat eder. Dünyada rahatlığın olmadığını hatırlarsa bu kadar üzülmez...
Dünyanın nimetleri de sıkıntıları da geçicidir. “Ne gâm baki, ne sürur”demişler.
Büyük İslâm âlimlerinden Hasan-ı Basri hazretleri buyuruyor ki: "Dünyada rahatlık bekleme, dünya bunun için yaratılmadı. Rahatlık cennettedir. Âdem aleyhisselâm dünyaya sürgün olarak gönderildi terfi ederek gelmedi. Şayet bir rahatlık ve huzur gördün ise onu kârdan say! Yolda para bulmuş gibi..."
Dünyada rahatlık olmadığının en açık alâmeti, hiç kimse kendinden emin değildir; sıhhatli insan hasta olma korkusunu taşır. Zengin olan fakirlikten korkar. Ölüm hepimiz için mukadderdir.
Sevdiklerimizin ölümü, başlarına gelen musibetler bize hayatın tadını tattırmıyor.
Dünyada rahatlık olsaydı, peygamberlere nasip olurdu. Halbuki onların çektiği sıkıntılar başkalarından kat kat fazladır.
İnsanoğlu her arzu ettiği şeye kavuşamıyor. Evdeki hesap çarşıya uymuyor. Yelkenli gemilerin istemediği yönden rüzgâr esebiliyor. Zengin, zenginliğini ölünceye kadar muhafıza edemeyebilir. Bunlar da üzüntülere sebep olmaktadır...
Üzüntülerimizin azalması için, en büyük ilaç, kadere iman etmek ve Rabbimizin takdirine razı olmaktır. Biz ondan razı olursak o da bizden razı olur. “Kadere inanan, kederden kurtulur” demişlerdir...
İbrahim bin Edhem hazretleri bir adamı çok üzgün görür, ona üç soru sorar:
Dünyada meydana gelen bütün hadiseler takdir-i ilahi olmadan meydana gelebilir mi? "Hayır" diye cevap verir.
İkincisi: Sana ayrılan rızkı başkası yiyebilir mi? "Hayır" der.
Üçüncüsü: Sana verilen ömürden kısalma olabilir mi? Ona da "hayır" diye cevap verir.
İbrahim bin Edhem hazretleri o zaman adama buyurur ki: "O halde niçin üzülüyorsun?"
Hazreti Ömer radıyallahü anh buyuruyor ki: "Başıma bir musibet geldiği zaman üç şeyden dolayı hamd ediyorum. 1- dinime gelmediği için. En büyük musibet dine gelendir, sonra bedene, sonra mala gelendir. Dine gelen ahiret hayatı ile ilgilidir. Mesela, bir vakit namazı bilerek kazaya bırakmak en ağır hastalığa yakalanmaktan daha kötüdür. 2- Daha büyüğü olmadığı için hamd ediyorum. Sıkıntı ne olursa olsun daha büyüğü olabilirdi. Veya onun yanında başka bir sıkıntı da olabilirdi. Bir çocuğunu trafik kazasında kaybeden iki çocuğunu da kaybedebilirdi. 3- Başımıza gelenlere sabredersek günahlarımıza kefaret olur."
İşlediğimiz günahların cezasını çekeceğiz; Rabbimiz sevdiklerinin cezasını dünyada veriyor, dünyadaki kolay, sevmediklerininkini ise ahirette bırakıyor...
Peygamberimiz aleyhisselâm bir zatı ziyarete gider. Bakar ki adam bir deri, bir kemik kalmış. Sorar:
-Sen dua ederken ne diyorsun?
O da cevap verir:
-Ya Rabbi benim cezamı dünyada ver ahirete kalmasın, diyorum. Bunun üzerine Resul-i Ekrem efendimiz buyurdu ki:
-Sen onun dünyadaki cezasına da dayanamazsın. Sen "Rabbena atina..." duasını oku! Hem dünyada, hem ahirette iyilikler ihsan olunmasını iste...
Hasta birkaç gün bu duayı okudu, iyileşti, namazlarını camide cemaatle kılmaya başladı. Biz de onu çok okuyalım...
Özgür Danişment
08 Aralık 2015
EN HAYIRLI AMEL VAKTİNDE KILINAN NAMAZ
“Pâdişâhım, ibrik ve matara yok, tuzlu su ile niçin abdest alırsınız ve seccade de yok ve toprak üstünde namâzı nasıl kılarsınız. Biz de abdest için insek bizim atları kim tutar ve tutmayıp salıversek her biri bir tarafa kaçar gider” gibi özürlerle namazı Fenerbahçesine değin tehir etmesini istediler.
Padişah bu sözlere aslâ iltifât buyurmayıp attan indi, deniz kenarına varıp tuzlu su ile abdest aldı. Yanındakiler de abdest aldılar.
Atlar sanki birileri onları tutuyor gibi abdest alınıp namaz kılınıncaya kadar yerinden hiç kımıldamadı. Hizmetkârlardan biri sultanın namaz kılması için bir örtü serdi. Padişah onu kenara çekip tevazu ile öğle namazını toprak üzerinde kıldı.
Namazı fazîletli vaktinde edâ ettikten sonra binip Fenerbahçesi tarafına gittiler. (Zübdetü’t-Tevarih)
02 Aralık 2015
KEFEN TABUT VE MEZAR
Bismillahirrahmanirrahim
Bütün hamtlar
ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinatın zerresi adedince, Salât ve selam
Âlemlerin Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala
ali Muhammed
Değerli okurlarım! Ölüm: Ruhun bedenden ayrılması olayı. Ölüm insan varlığı için
bir âlemden diğerine intikal etmektir.
Ölüm yok olmak değildir, kelâm bilginlerinin çoğunluğuna göre ruh,
suyun yaş ağaca nüfuz etmesi gibi bedenle iç içe olan latif bir varlıktır.
Ehlisünnete göre ruh bâkidir, yok olmaz. İslâm bilginleri; Allahu
Teâla Ruhlar öldüklerinde onları vefat ettirir. " (Zümer Suresi,42)
ayetini "cesetleri ölünce" şeklinde anlamışlardır. Bir
ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Her insanın
amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine açılmış olarak karşılaşacağı
bir kitap çıkaracağız. ‘Oku kitabını, bugün hesap sorucu olarak sana nefsin
yeter’ denilecektir.”i
(İsrâ suresi.13-14)
Bir hadis-i
şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor:
“Kıyamet
gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir
yere kımıldayamaz:
1-Ömrünü
nerede ve nasıl tükettiğinden,
2-Gençliğini
ne şekilde yıprattığından,
3-Malını,
servetini nereden kazanıp
4-Nerelere
harcadığından,
5-Bildiği ile
amel edip etmediğinden.”( Tirmizî,
Sıfatü’l-kıyâme, 1.)
Hayatta hep yüz
yüze olduğumuz hâlde bir türlü idrakine varamadığımız bir gerçek vardır:
30 Kasım 2015
KÖYLÜLERİMİZ HASTA
Muammer BİLMİŞ'in kızı Demet BİLMİŞ, bir rahatsızlık geçirmiştir. Eski Araşt. Hast. Çocuk Servisi 3.kat 334 numarada yatmaktadır.
Ayrıca Rahmetlik Mahmut ÖZDEMİR'in Hanımı SELLİ abla, rahatsızlanmıştir. Eski Aras. Hast. Göğüs Servisi 5.kat 525 numarada yatmaktadır. RABBİM cümle hastalara acil şifalar ihsan eyleye.
Kaynak: Mahmut POLAT
Ayrıca Rahmetlik Mahmut ÖZDEMİR'in Hanımı SELLİ abla, rahatsızlanmıştir. Eski Aras. Hast. Göğüs Servisi 5.kat 525 numarada yatmaktadır. RABBİM cümle hastalara acil şifalar ihsan eyleye.
Kaynak: Mahmut POLAT
24 Kasım 2015
MEHMET ŞEVKET EYGİ' DEN VECİZELER
İLMİHAL, akaid, fıkıh bilmeyen cahil kimse tasavvuf deryasının batınına dalmasın, boğulur.
Dünyanın en rezil, alçak, kepaze, ahlaksız insanları din sömürücüleridir.
Kendini beğenen kesinlikle olgun insan, olgun Müslüman olamaz.
Bir kalpte para aşkıyla Allah aşkı birlikte bulunmaz.
Âlim kişinin ilmi kadar ahlakı olmazsa, o kişi fâzıl olamaz.
Dindar ama durup dinlenmeden devamlı olarak gıybet ediyor… Böylesi dindar değil, “e…”tir.
Gerçek Nurcu kesinlikle gıybet etmez.
Gerçek derviş de etmez.
“Kişinin namazı ve orucu sakın sizi aldatmasın. Siz onun para ile olan muamelesine bakınız.”
Osmanlıca okuma yazmayı öğrenmemekte inatla ısrar eden Müslüman bir genç, adam olmaz.
Allahı ve Resulünü (Salat ve selam olsun ona) seven Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble Müslümanın zatına buğz ve düşmanlık eden kimse kamil değildir.
Mü’mine kafir diyenin kendisi kafir olur.
Müslüman kardeşini ötekileştirmek bir tür ırkçılık ve cahiliyettir.
Dini imanı para, mal ve menfaat olan kişi dıştan dindar Müslüman gibi görünse de (kâmil) Müslüman değildir.
Hukuk fakültesinde okuyup da, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyenin Kavaid-i Külliyesini okumamış, ezberlememiş Müslüman gence yazıklar olsun.
Süslüman kadınların, erkeklerin dikkatini açık kadınlardan daha fazla çeken rengarenk başörtüleri ve tesettürü İslama uygun değildir, şeytanî sahte tesettürdür.
Zekat verdikten sonra israf etmek caizdir diyen kişi sapıktır.
Büyük sayıda fakir ve miskin Suriyeli mülteci aç yatarken, Türkiyeli Müslümanların tok sabahlamaları büyük ayıp ve rezilliktir.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını tâtil eden veya yeteri kadar yapmayan Müslüman bir toplumun başına azab iner.
Bilmeyen ve sapıtan cahillerin vebali, bildikleri halde uyarmayan ve aydınlatmayan alimlere aittir.
Beş vakit namazı yitirip şehvetlerine uyan bir toplum iflah olmaz, necat bulmaz.
Bir insana yapılabilecek en büyük iyilik, onun imanlı olmasına vesile olmaktır.
Her mü’min, itikadını tashih etmekle mükelleftir.
Zaruriyat-ı diniyeden birini inkar eden dinden çıkar.
İlmi, ehliyeti, liyakati olmadığı halde Kur’anı kendi re’yi, hevası ile tefsire yeltenen, Kitabullaha saygısızlık etmiş olur.
Ebu Hanife de benim gibi bir adamdı, o nasıl ictihad ettiyse ben de ederim diyen kişi adam değildir.
Ciddî konuları muannid cahillerle tartışan, onlara laf anlatmaya çalışan ahmaktır.
Aynı miktardaki helal para ile haram para arasındaki farkı ayırt edemeyen kimse kara cahildir.
Seni namaza müezzinler çağırmıyor, asıl Çağıranı bil.
Kendisinde yüz kadar noksanlık bulunan, bunlardan biri gevezelik ve zevzeklik olan kişiyi, sadece bu bir noksan bile mânen batırmaya, yere sermeye yeter de artar.
İnsan kendini övüp böbürlendikçe alçalır, biter.
Mütevâzı ve kanaatli Müslümanlara müjdeler olsun.
Kâmil mü’min zindanda, hattâ darağacında bile üstündür.
Kur’ana yapışan hiç şüphe yok ki, sağlam bir kulpa tutunmuş olur.
Kur’ana, Sünnete, Şeriata uygun olmayan bâtıl yeminleri yapanların başları ileride çok ağrır.
Sâlih Müslüman, bilinmesi gereken şeyleri bilen ve bildiklerini hayata uygulayan kimsedir.
Buluğa ermiş çocuklarına ilmihallerini öğretmeyen ve namaz kıldırmayan anne ve babalar, bundan dolayı hesaba çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar?
Pilav tabağında yemediğin, çöpe atılmasına sebep olduğun bir tek pirinç tanesinin bile hesabının vereceksin.
Dikkat etmediğin yahut bile bile üzerine basıp öldürdüğün küçük karıncanın da hesabını vereceksin.
Dilinle insanlara eza veriyorsun ve sonra da kendini kâmil Müslüman gösteriyorsun. Nâkıs Müslümansın sen.
Senin nasıl otomobil kullandığını göreyim, ne mal olduğunu söylerim.
Hadîste “Mü’min bir delikten çıkan zararlı mahluk tarafından iki kere sokulmaz” buyuruyor. Sen iki kere değil, bin kere sokulmuşsun ve bin birinci defa sokulmaya müheyyâsın (hazırsın, bekliyorsun).
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) bir kere mi’raca çıktı. Kendini ermiş sanan o adamcağız ise gökten yere hiç inmiyor.
Erkekleri kadınlara, karıları erkeklere benzemeye çalışan ve benzeyen bir toplum bozulur.
Ruhbanları erbab (rabler) haline getirip putlaştırmak gizli şirktir.
Bu devirde en büyük kerametler şunlardır: Sahih bir itikada sahip olmak… Beş vakit namazı dosdoğru kılmak… Başta gıybet ve yalan olmak üzere dil âfetlerinden korunmuş olmak… Şeriata sımsıkı bağlı olmak… Sünnete bağlı olmak… Yüksek ahlak ve karakter sahibi olmak…
Evinde kedi besleyen merhametli Müslümanın geçimi bereketli olur.
Şeriata aykırı ve zıt her şey hederdir.
20 Kasım 2015
Bâyezîd-i Bestâmî ve Oğlu
Bâyezîd-i Bestâmî (kuddise sirruh) hazretleri gece teheccüde kalkmıştı. Küçük çocuğunun da kalktığını gördü. Gece soğuktu. Uykusuzluk ona zahmet vereceği için şefkatle:
“Ey oğul, gece uzun, sen uyu.”
“Ya siz niçin kalktınız?”
“Ey oğul, Rabbim bana kalkıp namaz kılmamı emretti.”
“Ben Allâhü Teâlâ’nın ‘Muhakkak Rabbin biliyor ki sen muhakkak gece üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte birinde kalkıyorsun, beraberindekilerden bir topluluk da kalkıyor…’ (Müzzemmil sûresi, 20.) âyet-i celîlesini ezberledim. Bu âyet-i celîlede Resûlullâh Efendimizle birlikte gece namaza kalkanlar kimlerdir?”
“Ey oğul, Onlar Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Ashâbıdır.”
“Öyleyse sen de beni Allâhü Teâlâ’ya ibâdette seninle beraber olmaktan mahrum etme.”
“Ey oğul, sen henüz bâliğ (ibadet ile mükellef) olmadın.”
“Ey Babacığım! Annemi ateşi yakarken gördüm. Önce küçük odun parçalarını tutuşturuyordu. Ben eğer itaati terk edersem Allâhü Teâlâ’nın büyükleri yakmadan önce bizden başlamasından korkarım.”
Hz. Bâyezîd-i Bestâmî’nin gözleri yaşardı ve:
“Ey oğul, kalkabilirsin. Sen Allâh’a ibâdete babandan daha lâyıksın” dedi.
“Ey oğul, gece uzun, sen uyu.”
“Ya siz niçin kalktınız?”
“Ey oğul, Rabbim bana kalkıp namaz kılmamı emretti.”
“Ben Allâhü Teâlâ’nın ‘Muhakkak Rabbin biliyor ki sen muhakkak gece üçte ikisine yakın ve yarısı ve üçte birinde kalkıyorsun, beraberindekilerden bir topluluk da kalkıyor…’ (Müzzemmil sûresi, 20.) âyet-i celîlesini ezberledim. Bu âyet-i celîlede Resûlullâh Efendimizle birlikte gece namaza kalkanlar kimlerdir?”
“Ey oğul, Onlar Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) Ashâbıdır.”
“Öyleyse sen de beni Allâhü Teâlâ’ya ibâdette seninle beraber olmaktan mahrum etme.”
“Ey oğul, sen henüz bâliğ (ibadet ile mükellef) olmadın.”
“Ey Babacığım! Annemi ateşi yakarken gördüm. Önce küçük odun parçalarını tutuşturuyordu. Ben eğer itaati terk edersem Allâhü Teâlâ’nın büyükleri yakmadan önce bizden başlamasından korkarım.”
Hz. Bâyezîd-i Bestâmî’nin gözleri yaşardı ve:
“Ey oğul, kalkabilirsin. Sen Allâh’a ibâdete babandan daha lâyıksın” dedi.
19 Kasım 2015
KÖYLÜMÜZ HASTA
Nuri KÖSE bir rahatsızlık geçirmiştir. Palandöken Hast. Dahiliye Servisi 4. Kat 406 numarada yatmaktadır. RABBIM sifalar versin.
Kaynak: Mahmut POLAT
Kaynak: Mahmut POLAT
14 Kasım 2015
KUR'AN-I KERİM'İN HAREKELENMESİ
Bismillahirrahmanirrahim
KUR’AN-I KERİM’İN HAREKELENMESİ
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinatın
zerresi adedince, Salât ve selam Âlemlerin Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e
âline ve ashabına olsun.
Allahumme
salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Değerli okurlarım! Son vahiy dini olan İslâm'ın
kutsal kitabı. Kur’an-ı kerim
Allahu Teâlâ tarafından Hz. Muhammed (s.a.v.) Cebrail (a.s.) aracılığı ile
Arapça olarak indirilen ilahi kitapların sonuncusudur.
Fatiha Suresi ile başlayıp Nâs Suresi ile sona eren
kelâmıdır.
"Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin, kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir" (Alâk Suresi,1-5).
İlk inen ayetlerin inananları okumaya, öğrenmeye, yazmağa ve araştırmaya çağırması ilim için büyük teşvik mesajı taşır.
Kur'ân-ı Kerim’in son inen Ayeti Kerimesi de şudur:
"Bu gün size dininizi ikmal ettim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm'ı seçtim" (Mâide Suresi., 3).
Kur’an-ı Kerim, Güzellerin en güzeli (s.a.s)' in
ahirete irtihalinden sonra, Yemâme savaşlarında 70’ kadar hafız (kurrâ) 'nın
şehit düşmesi Müslümanları telâşa düşürmüştü.
Bunun üzerine, Hz. Ömer de (r.a) hafızların toplanması için Halife Hz.
Ebu Bekir (r.a.) başvurarak konunun
görüşülmesini istemişti.
Hz. Ömer (r.a.) in yardım ve gözetimi altında, elinde yazılı Kur'an-ı
Kerim metni olan herkesin bu metinleri getirmesini ve getirirken de
ellerindeki metinlerin bizzat Hz. Peygamber (s.a.v.) yazıldığına dair iki güvenilir şahit
gösterilmesi istendi.
Halife,
12 Kasım 2015
KÖYLÜMÜZ HASTA
Köse Osman eminin kızı Leyla abla, geçirdiği trafik kazası sonucu hafif kırıklar meydana gelmiştir. Bölge Eğt. Hast. Ortopedi Servisi -1.kat 50 numarada yatmaktadır. RABBİM acil sifalar versin ve beterinden saklasın.
Kaynak: Mahmut POLAT
Kaynak: Mahmut POLAT
KÖYLÜMÜZ HASTA
Nafiz BİLMİŞ geçirdiği Rahatsızlık sonucu Eski Araşt. Hast. Gastroenteroloji Servisi 6. Kat 622 numarada yatmaktadır. RABBIM cümle hastalara acil sifalar versin.
Kaynak: Mahmut POLAT
Kaynak: Mahmut POLAT
09 Kasım 2015
Dünya esaretinin kelepçeleri 1: Borç
09-11-2015
Dünyanızı gönül rahatlığıyla yaşayabilmeniz için gücünüzün üstünde borca girmeyiniz.
“Alacakla verecek ödenmez” demiş atalarımız.
Aybaşında gelecek paraya güvenerek aybaşına söz, çek veya senet vermeyiniz.
“Ya gelmezse”yi levha halinde bir Hattat’a veya Kaligrafa yazdırıp işyerinde karşınıza koyunuz.
Atalarımız, “Borçlu suçlu durur” demişler.
Süklüm püklüm durmanın anlamı yok.
Borç, kul hakkına girdiği için önemine binaen Rabbimiz, Nisa süresinin 12’inci ayetinden itibaren Miras hukukunda hisseleri biz bildirirken “Vasiyetler ve borçlar ödendikten sonra taksim” der.
Borç almayın ama borç vermekten hiç bir zaman uzak durmayın.
Rabbimiz, zor durumda olanlara borç vermeyi Allah’a verilmiş gibi değerlendiriyor. (Bak Bakara süresi ayet 245, Hadid süresi ayet 11)
Yani Allah’ın kuluna yapılan yardımın sevabı, sanki Allah’a yardım edilmiş gibi değerlendirilecek.
Onun için bazı tefsircilerimiz, borç vermenin sevabının sadaka vermekten daha fazla olacağını söylerler ve delil olarak da bu ayeti gösterirler.
“Borç yiğidin kamçısıdır” sözümüz burada geçerlidir. Sadakaya bir ömür boyu beslemek yerine borç vererek kalkındırmak daha iyidir.
Çalışamaz durumda olanlara sadaka yine devam edecek.
“Borç vermekle tükenir, yol yürümekle”
“Boyun borcumuz”a dikkat edeceğiz.
Rabbimizin bize emrettikleri ve yasakladıkları “boynumuzun borcudur”
“Can borcumuz” ise onu Rabbimizin bize verdiği gibi tertemiz iade ederek teslim etmektir.
Hazreti Ömer, Müminlerin emiri iken borcunu ödemeyen adamın durumunu öğrenince halka hitaben,
“Yarın onun mallarını satıp alacaklılar arsında taksim edeceğim. Borçtan sakının, çünkü borcun önü keder, sonu harptir” buyurmuş. (Malik, Muvatta, K. Vasıyyet, bab Cami’ul-kada)
Dünya genelinde borçlu ülkeler ile borçsuz ülkelerin özgürlük alanlarının durumunu hepimiz görüyoruz.
Ancak insanlarda olduğu gibi devletlerde de yüzsüzler olabilir.
Borcunu ödememenin de keyfini yaşadığını zannettirenler çıkabilir.
Siz ve biz, hepimiz bunlardan olmamaya dikkat edeceğiz.
Dinimiz, borçlanmayı yasaklamaz.
O konuda Kur’an’ın en uzun ayeti borçlanma konusundadır. (Noterlik ayeti için bakınız Bakara süresi 282)
Ödenmek üzere alınan borcun ödenmesine Allah’ın yardımcı olacağını ifade eden hadislerimiz vardır.
Siz, yine de veren el, olmaya dikkat ediniz.
Sevgili Peygamberimiz, namazının son oturuşunda teşehhüt ve salavatlardan sonra şu duayı çokça okuduğunu Hazreti Aişe anamız rivayet ediyor: “Allah’ım, günahtan ve borçtan sana sığınırım” bir adam, “Ya rasülellah, neden borçtan bu kadar fazla Allah’a sığınıyorsun?” deyince “Kişi borçlanınca fazla konuşmaya başlar ve (Yarın, ay başına diyerek) yalan söyler, söz verir sözünde duramaz” buyurdu. (Buhari, Sahih, K. İstikrad, Bab. Men isteaze mineddeyn)
İslami hizmetlerini aksatır.
Dostlarıyla arası açılır.
Konya’da yüksek tahsilimi yaparken arkadaşlarım, beni de kooperatife yazdırmak ve ev sahibi yapmaya teşvik etmişlerdi.
Maaşımdan başka hiç bir yerden gelirim olmadığından ben girmedim, onlar girdiler.
Anneleriyle, oğlan kardeşleriyle, kız kardeşleriyle, akrabalarıyla küsüşenler oldu.
Kooperatif, aidatları artırıp maaşın üstüne çıkarınca yakınlarına koştular, onlar da on seneden önce paranın geri dönmeyeceğini bildiklerinden bileklerindeki bilezikleri vermediler.
Bileziklerin her şıngırtısı onların borcunu hatırlattı ve küsüştüler.
Değer miydi?
Onun üzerinde evde kiracı olarak oturdum, onun üzerinde dostum oldu ve hâlâ ev sahiplerimle dostluğumu devam ettiriyorum.
Şimdi evim var. İstanbul’a gelince kooperatife verebilecek gelirim olduğunda kredisiz, faizsiz bir kooperatiften ev edindim kiracıyken edindiğim dost çeşidinden mahrum oldum ama şimdiki komşularımı kazandım.
Kim ve hangi hoca, ev veya araba için faize fetva verirse o hoca sizi kurtaramaz.
Bazı borçlular, evime veya diğer mallarına haciz gelmesin diye numaradan satış yapıyorlarmış. O numaradan satın almak o adamın dalaveresine ortak olmak ve alacaklının hakkını vermemek gibi günahtır. Dikkat ediniz.
Angut Kuşunun Hikâyesi
Angut'un Sadakati
Birisi bize "Angut" dese bozulur belki kavga ederiz.
Aslında angut'un hikayesi çok duygusaldır.
Bilir misiniz?
Angut kuşları, eşi öldükten sonra başka bir kuş ile çiftleşmeden
Hayatının sonuna kadar yas tutar!
Angut, ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde evcilleştirilebilen bir yaban kuşudur.
Angut sözcüğüyle adlandırılan bu kuş türü,
Adeta eşe Sadakatin de simgesidir.
Oysa "Angut"
Türkçede mecazi olarak
Herkesin haksız bir şekilde kullandığı bir ifadedir
''Kaba saba, ahmak'' anlamında da kullanılan
Biri laftan anlamayınca, boş boş bakınca
Ya da bir insan aptallık edince hemen
'Angut musun?' der günümüzün insanı
Angut'un aslında bir kuş olduğunu bilmeyen bir sürü insan var ülkemizde.
Özelliği nedir bilir misiniz?
Angut kuşunun eşi öldüğü zaman yanına o anda başka bir Yırtıcı hayvan veya bir insan gelse dahi gözlerini bir dakika Bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan
O da ölene kadar onun başucunda bekleyen
eşine ölümüne sadık bir canlıdır
İşte bu canlının yaptığı en büyük
'Angut'luk budur.
Ayrıca
Bu olay bütün Angut kuşları için geçerlidir,
arada bir görülen bir şey değildir.
Dişi olsun erkek olsun bütün Angut kuşlarının
Çok ürkek bir hayvan olmasına rağmen
Eşinin Ölüsünün başında bekleyen
Angut kuşuna elinizi uzatsanız dahi oradan kaçmaz.
Hani derler ya 'Angut gibi bakmasana' diye...
Keşke herkes Angut gibi bakabilse değer verdiklerine.
Bundan sonra bazılarına 'Angut' demeden önce
Bir kere daha düşünün.
Bir "Angut" bile olamayan
O kadar çok insan var ki artık günümüzde.
ALINTI
03 Kasım 2015
VATAN SEVGİSİ VE ŞEHİTLİK,
Bismillahirrahmanirrahim
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın
zerresi adedince, Salât ve selam Alemlerin Efendisi, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
Allahumme
salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Değerli
okurlarım! Vatan, insanın geçmişten emanet aldığı, acı-tatlı hatıralarıyla
üzerinde yaşadığı ve istikbale hazırlandığı bir toprak parçasıdır.
Atalarımız, dünyanın en güzel ve verimli topraklarını
vatan olarak seçerek bizlere emanet etmiştir.
Allahu Teâlâ’nın bize engin bir lütfu olan bu vatanı,
ecdadımız malları ve canları pahasına korumuşlar, üzerinde medeniyetler kurup
binlerce eserler inşa etmişlerdir.
Camiler, saraylar, hanlar, hamamlar, türbeler, yollar,
köprüler ve çeşmeler yaparak adeta bize ait olduğunu tescillemişler ve İslam’ın
mührünü basmışlardır.
Vatan olmaksızın millet; millet olmaksızın da devlet olmaz.
Bir milletin varlığı, vatanın varlığına, aynı zamanda hür ve
bağımsız olmasına bağlıdır.
Vatan
01 Kasım 2015
30 Ekim 2015
Kasîde-i Bürde sâhibi İmâm Bûsîrî
Kasîde-i Bürde sâhibi İmâm Bûsîrî hazretlerinin ismi Şeyh Şerefüddin bin Muhammed Saîd ve künyesi Ebû Abdullâh’dır. Aslen Mağribli (Fas) olup hicretin 608 (M. 1211) senesinde Mısır’da Bûsîr köyünde doğmuş ve 88 yaşında H. 696 senesinde İskenderiye’de vefât etmiştir.
Hz. İmâm Bûsîrî âlim, fâzıl ve ilmiyle amel eden kâmil bir zât idi. Edebiyat ve şiire tam vâkıf idi. Asrının sultanları nezdinde sevgili ve itibarlı idi.
Havâssı ve pek çok faydaları mâlum olan ve Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) medih için yazmış olduğu kasidesini rüya âleminde Hazret-i Peygambere arz etmiş ve eseri kabul görmüştür.
İmam Bûsîrî, bir gün sultanın yanından evine dönerken yolda karşısına güzel suretli bir zat çıkıp: “Sen bu gece Peygamber Efendimizi (s.a.v.) rüyada gördün mü?” der. İmâm Bûsîrî, “görmedim” der. Lâkin bundan kalbinde Resûlullâh’a gâyet şiddetli bir muhabbet alevlenir. O gece rüyada Peygamberimizi (s.a.v.) Ashâb-ı Kirâmıyla görür. Mudariyye ve Hemziyye gibi kasideleri okur. Gönlündeki muhabbet ateşi kat kat ziyadeleşir.
Mü’min’in başından hastalık ve fakirlik eksik olmaz. İşte ona da Hak Teâlâ’nın hikmeti bir müddet sonra vücudunun yarısı felc olur. İmâm Busîrî, Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) medih için bir kaside yazmak ve o vesîle ile de Cenâb-ı Hak’dan şifâ taleb etmek üzere Kasîde-i Bürde diye meşhûr olan 161 beytlik “el-Kevâkibü’d-dürriyye fî medhi hayri’l-beriyye”yi yazar. Yine rüya âleminde Resûlullâh Efendimizle müşerref olur, bu kasidesini huzur-i şerîflerinde okur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onun hastalıklı azasına mübârek elleriyle mesheder; ellerini sürer. Hastalığından âfiyet bulmuş olarak sabahlar.
Sabahleyin namaza giderken pek samîmî ahbabı Şeyh Ebu’r-Recâ kapısı önünde onu karşılayıp: “Emin tezekküri ...” diye başlayan kasideni isterim. Dün gece Sen Resûlullâh’ın huzurunda bu kasideyi okurken ben de oradaydım. Aleyhisselâm Efendimiz, gâyet memnûn oldular; müjdesinde bulunur. İmâm Bûsîrî çok sevinir ve kasideyi teberrüken Şeyh’e verir.
Hz. İmâm Bûsîrî âlim, fâzıl ve ilmiyle amel eden kâmil bir zât idi. Edebiyat ve şiire tam vâkıf idi. Asrının sultanları nezdinde sevgili ve itibarlı idi.
Havâssı ve pek çok faydaları mâlum olan ve Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) medih için yazmış olduğu kasidesini rüya âleminde Hazret-i Peygambere arz etmiş ve eseri kabul görmüştür.
İmam Bûsîrî, bir gün sultanın yanından evine dönerken yolda karşısına güzel suretli bir zat çıkıp: “Sen bu gece Peygamber Efendimizi (s.a.v.) rüyada gördün mü?” der. İmâm Bûsîrî, “görmedim” der. Lâkin bundan kalbinde Resûlullâh’a gâyet şiddetli bir muhabbet alevlenir. O gece rüyada Peygamberimizi (s.a.v.) Ashâb-ı Kirâmıyla görür. Mudariyye ve Hemziyye gibi kasideleri okur. Gönlündeki muhabbet ateşi kat kat ziyadeleşir.
Mü’min’in başından hastalık ve fakirlik eksik olmaz. İşte ona da Hak Teâlâ’nın hikmeti bir müddet sonra vücudunun yarısı felc olur. İmâm Busîrî, Resûlullâh Efendimizi (s.a.v.) medih için bir kaside yazmak ve o vesîle ile de Cenâb-ı Hak’dan şifâ taleb etmek üzere Kasîde-i Bürde diye meşhûr olan 161 beytlik “el-Kevâkibü’d-dürriyye fî medhi hayri’l-beriyye”yi yazar. Yine rüya âleminde Resûlullâh Efendimizle müşerref olur, bu kasidesini huzur-i şerîflerinde okur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onun hastalıklı azasına mübârek elleriyle mesheder; ellerini sürer. Hastalığından âfiyet bulmuş olarak sabahlar.
Sabahleyin namaza giderken pek samîmî ahbabı Şeyh Ebu’r-Recâ kapısı önünde onu karşılayıp: “Emin tezekküri ...” diye başlayan kasideni isterim. Dün gece Sen Resûlullâh’ın huzurunda bu kasideyi okurken ben de oradaydım. Aleyhisselâm Efendimiz, gâyet memnûn oldular; müjdesinde bulunur. İmâm Bûsîrî çok sevinir ve kasideyi teberrüken Şeyh’e verir.
29 Ekim 2015
Son Bahar Dersleri
Sonbahar dersleri
Sonbahar dersleri
Mahmut Toptaş29-10-2015
Güneşin önüne tül perde çekilmiştir yakmaz sizi.
Sokaklar ıslaktır.
Esen rüzgarların önünde yapraklar vardır.
Toz bulutları yerine yağmur bulutları dolaşır başımızın üstünde.
Hazan mevsimidir.
Güz mevsiminde kaz dağında ağaçlar derin uykuya dalmak için soyunmaya başladılar.
Toroslarda çam ve ardıç ağaçları yapraklarını tazelediler.
Bolu dağında bin bir renk gösterisi.
Tatile çıkamayan yaşı elliyi geçenler, aynanın karşısına geçerler ve kendilerini uzaktan seyrederlerse dünyanın her dağını, ovasını, deresini kendilerinde görebilirler.
Yedisinde çocuklar, yirmisinde delikanlılar, babalarına ve dedelerine bir kayanın üzerinden karşı dağı seyreder gibi baksınlar.
Yüce dağın tepesindeki karı, dedesinin tepesinde görür.
Solan yaprakların rengini ve renklerin tonlarını dedenin sevinç ve hüzün zamanlarında yüzünde seyreder.
Bu yaşa geldim, dünyanın Sidney’inden Oslo’suna kadar gezdiğim, gördüğüm şehirlerin önce o şehirde her dalda öne geçen ünlüleri hakkında bilgi almak, mümkünse gördükten sonra güzel tabiat manzaralarını da seyrederim.
Ama yaşayan insanların yüzüne bakmak, anlattıklarından nasiplenmek isterim.
Başlarında kar düşmüş saçlarıyla yeni geleceklere yer vermek asaletine hazırlık başladığını gösterir.
Ahiret denizinin dalgalarından sıçrayan köpükler gibidir başındaki aklar.
“Bak, ben aklandım, sen de gönlünü pakla” der gibidir beyaz saçlarım.
Ben, bu köhne bahardan memnunum.
Gençliğimde aklıma gelmeyen yol hazırlığını saçlarımın, kaşlarımın her teli dile gelip beni yola hazırlıyor.
Güz mevsiminde güneşin minesi solduğu gibi, yaşlının da minesi solarken merhameti artıyor.
Yapraklar, baharda gelecek yaprakları besleyip büyütmek için yere serildiği gibi, yaşlılar da kazandıkları serveti, tecrübeyi, ilmi, gelecek nesillere vermek için ayaklarına sermeye başlıyor.
Yaşlanmayı dondurma soğukları başlar güzün.
Zenginlerin yüksek fiyatlarla girdikleri dondurma dolaplarından güzellik ve dinçlik aradıkları havayı Rabbim, zengin ve fakire aynı orakta yayıveriyor.
Kışa geçiş ayarını da güzel ayarlıyor O güzel Rabbimiz.
Yemyeşil dallardan yapraklar dökülürken başımızdan sırma saçlarımız da dökülüyor bir bir.
Döküldüğü yere gideceğimizi haber veriyor bir bir.
Dallardan yapraklarla ipek gibi saçlarımız, bize geldiğimiz yerin toprak olduğunu söylüyor bir bir.
Gülün de güzelin de güzelliğinin ve tazeliğinin kendinden olmadığı söylüyor bir bir.
Hazan mevsiminde dersimizi alıyoruz bir bir.
Teker teker getirildiğimiz bu dünyadan birer birer götürülüyoruz.
Saçımız, boyumuz, dişlerimiz söylediği gibi bu gerçeği sonbahar yaprakları da söyler.
Ve Rabbimiz haber verir:
“Sizi ilk defa yarattığımız gibi bize teker teker geldiniz. Verdiğimiz nimetleri arkanızda bıraktınız. Aranızda Allah’a ortak olduğunu iddia ettiklerinizi beraberinizde şefaatçi olarak görmüyoruz. Aranızdaki bağ kopmuştur. İddia ettiğiniz şeyler kaybolup gitmiştir.
“Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği çatlatan, ölüden diriyi çıkaran, diriden ölüyü çıkarandır. İşte Allah bu..! Nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?” (En’am süresi ayet 94-95)
Sokaklar ıslaktır.
Esen rüzgarların önünde yapraklar vardır.
Toz bulutları yerine yağmur bulutları dolaşır başımızın üstünde.
Hazan mevsimidir.
Güz mevsiminde kaz dağında ağaçlar derin uykuya dalmak için soyunmaya başladılar.
Toroslarda çam ve ardıç ağaçları yapraklarını tazelediler.
Bolu dağında bin bir renk gösterisi.
Tatile çıkamayan yaşı elliyi geçenler, aynanın karşısına geçerler ve kendilerini uzaktan seyrederlerse dünyanın her dağını, ovasını, deresini kendilerinde görebilirler.
Yedisinde çocuklar, yirmisinde delikanlılar, babalarına ve dedelerine bir kayanın üzerinden karşı dağı seyreder gibi baksınlar.
Yüce dağın tepesindeki karı, dedesinin tepesinde görür.
Solan yaprakların rengini ve renklerin tonlarını dedenin sevinç ve hüzün zamanlarında yüzünde seyreder.
Bu yaşa geldim, dünyanın Sidney’inden Oslo’suna kadar gezdiğim, gördüğüm şehirlerin önce o şehirde her dalda öne geçen ünlüleri hakkında bilgi almak, mümkünse gördükten sonra güzel tabiat manzaralarını da seyrederim.
Ama yaşayan insanların yüzüne bakmak, anlattıklarından nasiplenmek isterim.
Başlarında kar düşmüş saçlarıyla yeni geleceklere yer vermek asaletine hazırlık başladığını gösterir.
Ahiret denizinin dalgalarından sıçrayan köpükler gibidir başındaki aklar.
“Bak, ben aklandım, sen de gönlünü pakla” der gibidir beyaz saçlarım.
Ben, bu köhne bahardan memnunum.
Gençliğimde aklıma gelmeyen yol hazırlığını saçlarımın, kaşlarımın her teli dile gelip beni yola hazırlıyor.
Güz mevsiminde güneşin minesi solduğu gibi, yaşlının da minesi solarken merhameti artıyor.
Yapraklar, baharda gelecek yaprakları besleyip büyütmek için yere serildiği gibi, yaşlılar da kazandıkları serveti, tecrübeyi, ilmi, gelecek nesillere vermek için ayaklarına sermeye başlıyor.
Yaşlanmayı dondurma soğukları başlar güzün.
Zenginlerin yüksek fiyatlarla girdikleri dondurma dolaplarından güzellik ve dinçlik aradıkları havayı Rabbim, zengin ve fakire aynı orakta yayıveriyor.
Kışa geçiş ayarını da güzel ayarlıyor O güzel Rabbimiz.
Yemyeşil dallardan yapraklar dökülürken başımızdan sırma saçlarımız da dökülüyor bir bir.
Döküldüğü yere gideceğimizi haber veriyor bir bir.
Dallardan yapraklarla ipek gibi saçlarımız, bize geldiğimiz yerin toprak olduğunu söylüyor bir bir.
Gülün de güzelin de güzelliğinin ve tazeliğinin kendinden olmadığı söylüyor bir bir.
Hazan mevsiminde dersimizi alıyoruz bir bir.
Teker teker getirildiğimiz bu dünyadan birer birer götürülüyoruz.
Saçımız, boyumuz, dişlerimiz söylediği gibi bu gerçeği sonbahar yaprakları da söyler.
Ve Rabbimiz haber verir:
“Sizi ilk defa yarattığımız gibi bize teker teker geldiniz. Verdiğimiz nimetleri arkanızda bıraktınız. Aranızda Allah’a ortak olduğunu iddia ettiklerinizi beraberinizde şefaatçi olarak görmüyoruz. Aranızdaki bağ kopmuştur. İddia ettiğiniz şeyler kaybolup gitmiştir.
“Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği çatlatan, ölüden diriyi çıkaran, diriden ölüyü çıkarandır. İşte Allah bu..! Nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?” (En’am süresi ayet 94-95)
23 Ekim 2015
KÖYLÜLERİMİZ HASTA
Dursun TİRYAKİ'nin hanımı Refiye Abla ameliyat almuştur. Eski Araş. Hast. Kulak Burun Boğaz Servisi 5. Kat 509 numarada yatmaktadır.
Ayrıca HALİL Hocanın (TİRYAKİ) oğlu Talha ameliyat olmuştur. Aynı hastane aynı kat 508 numarada yatmaktadır. RABBİM cümle hastalara acil şifalar versin.
Kaynak: Mahmut POLAT
Ayrıca HALİL Hocanın (TİRYAKİ) oğlu Talha ameliyat olmuştur. Aynı hastane aynı kat 508 numarada yatmaktadır. RABBİM cümle hastalara acil şifalar versin.
Kaynak: Mahmut POLAT
13 Ekim 2015
KÖYLÜMÜZ AMELİYAT OLDU
İbrahim KILINÇ burun ameliyatı olmuştur Bölge Eğt. Hast. Kulak Burun Boğaz Servisi zemin kat 126 numarada yatmaktadır. ALLAHcc cümle hastalara sifalar versin.
Kaynak: Mahmut POLAT
Kaynak: Mahmut POLAT
HİCRET VE YENİ YILBAŞI
Bismillahirrahmanirrahim
HİCRET VE YENİ YILBAŞI
Hicri- 1-
Muharrem- 1437 / 14 / Ekim Çarşamba- 2015
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya
mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, salât ve selam Âlemlerin Efendisi Hz.
Muhammed Mustafa (s.a.v.) âline ashabına olsun. Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Değerli okurlarım! Hicret, terk etmek, ayrılmak, bir yeri terk ederek başka bir yere göç etmek
anlamına gelir.
Hicret, İslam inkılâbının bir dönüm noktasıdır.
Hicret’e
kadar geçen dönem zulüm ve işkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve
metanet devresidir.
Hicret,
bu sabır ve metanetin İslam’ın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka bir
şey getirmeyeceğinin anlaşılması ve Cenab-ı Hakk’ın izniyle gerçekleşmiştir.
Hicret basit bir göç hadisesi değil, İslami kurtarma taktiği
ve onu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmaktadır..
Hicret, putlardan kaçmak, zulümden nura koşmak, Ayrıca hicret, Efendimizin
(s.a.v.) Mekke’den Medine’ye göç etmesinin yılbaşıdır.
Hicret ikidir; biri
kötülüklerden hicret, diğeri Allahu Teâlâ’ya
hicret. Yüce İslam nizamının bütün dünyaya yeni bir hızla yayılmasıdır.
Bir
kaya sarmaşığının kayayı delip ışığa çıkmasıdır.
Hicret,
dostluktur, fedakârlıktır, imanda samimiyettir.
Hicret,
bir dönemin olanca mevcudunu canan yolunda yok etmektir.
Hicret,
sınanmanın ateş kıvamını bulup hesapları yaktığı yerdir
İslam tarihinde, Âlemlerin Efendisi Hz.
Muhammed (s.a.v.)’ in Miladı,
29 Eylül 2015
SEVGİ DUYGULARIN EN YÜCESİDİR
Bismillahirrahmanirrahim
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
Allahümme salli ala Muhammed’in
ve ala ali Muhammed
Değerli okurlarım! Sevgi, Sevme duygusu, bir kimseye veya bir şeye muhabbet
besleme hissi.
Çevremize baktığımız zaman, her şeyin sevgi üzerine yaratıldığını,
sevgi düşünüp sevgi konuştuğunu görürüz.
Sevgi, insanlarda doğuştan bulunan bir duygudur. Sevgi, topluma huzuru ve
kardeşliği getiren birleştirici bir unsurdur.
Kur'an-ı Kerim kalplerin sevgi ile birleşmesine önem verir. Mü'minin gönlü sevgi ile
doludur.
Kin ve düşmanlık kâfirlerin özelliklerindendir. Allah Teâlâ iman
edenlerin kalplerini sevgi ile birleştirmiş, onları bu sevgi ve bağlılıkla
güçlendirmiştir.
Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:
"Ve kalplerinin
arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın,
yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını sevgi
ile birleştirdi..." (el-Enfal, 8/63).
İnsan için en büyük mutluluk, Allah (c.c.) sevgisine ulaşmaktır. Allah
Teâlâ, zalimleri, fesatçıları, kâfirleri, israfçıları, haddi aşanları,
kibirlenip böbürlenenleri sevmez.
Buna karşılık takva sahiplerini, tövbe edenleri, sabredenleri, ihsan
sahiplerini, adâletle iş görenleri, ibadetlerini yapanları, tevekkül edenleri
sever.
Allah Teâlâ; (Rasûlüm) de ki eğer siz Allah'ı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah
da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” (Ali İmran Suresi. 31) buyurmuş
ve Allah sevgisine ancak O'nun emirlerine uymak, Peygamber’inin yolundan
gitmekle ulaşılabileceğini haber vermiştir.
Müslümanın görevi, sevgisini iyiye, güzele ve meşru olana yöneltmektir.
Sevdiğini Allah için sevmeli, sevmediğini de yine Allah için sevmemelidir.
Allahu Teâlâ’nın sevdiklerini sırf Allah (c.c.) rızası için sevmek,
sevmediklerinden yine O'nun rızasını umarak kaçınmak gerekir.
Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: Âllah Teâlâ kıyamet gününde "Benim
için birbirlerini sevenler nerede? Onları gölgemden başka gölge bulunmayan bir
günde Arşın gölgesinde gölgelendireceğim" buyurur (Müslim Birr ve
Sıla, 161).
Diğer bir hadisi Şerifte, "Bir kimse din kardeşini severse,
sevdiğini o kişiye söylesin " (Riyazü's-Salihîn, I, 413).
Hz. Ömer'in (r.a.) oğlu Abdullah (r.a) şöyle demiştir: "Allah
için sev, Allah için buğzet, Allah için dost ol ve yine O'nun için düşman ol.
Çünkü Allah'ın dostluğuna ancak bu şekilde erişilir" (Y. Kandehlevî,
Hadis, Müslümanlık, 3, 1123).
Şu halde Müslüman, her şeye ve herkese karşı, her türlü çıkar
düşüncesinden uzak, sırf Allahu Teâla’nın rızası için, samimi bir sevgi
beslemelidir.
İnsan ruhunu olgunlaştıran manevî gıdalardan biri olan sevgi, özellikle
çocuklardan esirgenmez. Çocuk ruhunda her türlü iyiliği filizlendirecek olan
şey sevgidir.
Sevgiden mahrum olarak yetişen çocuklar katı yürekli ve zalim olmaya daha
yatkındırlar. Bu mahrumiyet onların ruhunu kesinlikle olumsuz yönde etkiler.
Sevgi, varoluşun sebebidir.
19 Eylül 2015
KÖYLÜLERİMİZ HASTA
Halil KAYA bir rahatsizlik gecirmistir. Eski Aras. Hast. Gastroloji Servisi 6.kat 628 numarada yatmaktadir. RABBIM sifalar versin.
Nüsüret emi (SÖYLEMEZ) ameliyat olmustur. Eski Aras. Hast. Genel Cerrahi Servisi 7.kat. 719 numarada yatmaktadir. RABBIM cümle hastalara acil sifalar versin.
Kaynak:Mahmut POLAT
Nüsüret emi (SÖYLEMEZ) ameliyat olmustur. Eski Aras. Hast. Genel Cerrahi Servisi 7.kat. 719 numarada yatmaktadir. RABBIM cümle hastalara acil sifalar versin.
Kaynak:Mahmut POLAT
07 Eylül 2015
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Köyümüz sakinlerinden Hűnkar HARS 07 Eylül 2015 pazartesi günü Hakkın Rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugün öğle Namazını müteakip köyden kaldırılacaktır. RABBİM makamını CENNET eylesin. Ruhuna bir fatiha okumayı unutmayalım.
Kaynak: Mahmut POLAT
Kaynak: Mahmut POLAT
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ