RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN
ADIYLA
“Ey Muhammed! Biz seni ancak
âlemlere rahmet olarak gönderdik”
(.SALLALLAHU ALEYHİ VE
SELLEM.)
Değerli okurlarım! Dünya
tarihinde önemli dönüşüm ve değişimlere sebep olan olaylar vardır. İnsanlık
tarihinin en tesirli ve en etkili hadiselerinden biri de hiç şüphesiz Güzeller
güzeli (s.a.v)’in dünyaya teşrifleridir.
Kameri aylardan Rebiül Evvel
ayının on ikinci, miladi 20 Nisan 571 Pazartesi gecesi sabaha doğru henüz tan
yeri ağardığı vakit dünya başka bir dünya oldu. Âlemin Reisi dünyayı
şereflendirdi Gün doğmadan dünya nur ile doldu.
Abdullah’tan Amine’nin alnına
geçmiş olan yüce nur O’nun alnına geçti. Hz. Âdem’in (a.s.) devrinden beri
evlattan evlada geçen son peygamberlik nuru sahibini buldu. Artık onda karar
kıldı. Pazartesi günü sabahleyin hep putlar yüzüstü düşmüş bulundu. Görenler
hayrette kaldı.
Hz. Âmine şöyle dermiş: “Ben
diğer kadınlar gibi hamilelik zahmeti çekmedim. Hamilelerde meydana gelen
ağırlıkları görmedim. Fakat gece rüyada gördüm ki bir kimse gelip, ‘Ey Âmine!
Muhakkak bilmelisin ki, sen âlemlerin en hayırlısına hamilesin. Doğduğu vakit
adını Muhammed (s.a.v.) koyasın’ dedi. Doğum zamanı geldiğinde kulağıma bir
büyük ses geldi. Ürktüm. Hemen bir akkuş geldi, kanadı ile arkamı sıvazladı.
Benden korkma ve ürkme halleri geçti. Bir yanıma baktım, bir beyaz kâse ile
şerbet sundular. Alıp içtiğimde her tarafımı nur kapladı.
O anda Âlemin Efendisi Hz.
Muhammed Mustafa (.s.a.v.) dünyaya teşrif ettiler. Etrafıma baktım, gördüm ki,
Abdi Menaf kızlarına benzer, fakat gayet uzun boylu birçok kızlar beni tavaf
ediyorlardı. Hayret ettim. Ya Rabbi! Bunlar kimler acaba dedim?” Hz.Muhammed’in
(s.a.v.) doğumları zamanında, Amine’nin gözünden perde kaldırılıp o şekilde
cennet hurilerini ve melaike-i kiram’ı görmüş ve daha birçok olağanüstü haller
seyretmiş olduğu nakledilir.
Şifa Hatun o gece Amine’nin
yanında bulunmuş ve onun gözüne de Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğumu esnasında
doğudan batıya kadar, bütün dünya nur ile dolması gibi birçok olağanüstü şeyler
görmüş olduğunu anlatmıştır.
EBESİ ŞİFA HATUN ANLATIYOR.
Kâinat’ın efendisi (s.a.v.)
doğduğu sırada her tarafı bir nur kapladı. Doğar doğmaz secde etti. Mübarek
başını kaldırıp açık bir dil ile “lâ
ilâhe illallâh innî Rasûlullâh” dedi.
O’nu yıkamak istediğimde “biz
onu yıkanmış olarak gönderdik” denildi. Göbeği kesilmiş ve sünnet edilmiş
olarak görüldü.
O’nu kundağa sarmak istediğimde sırtında bir
mühür gördüm. Mührün üzerine “lâ ilâhe illallâh Muhammedür rasûlullâh” yazılı idi. Doğar doğmaz secde ettiği sırada
hafif sesle bir şeyler söylüyordu. Kulağımı mübarek ağzına yaklaştırdım;
“ümmetî, ümmetî” diyordu. Şifa hatun ebelik vazifesini yapmıştı
Hassan İbn-i Sabit şöyle
diyor: “Ben 8 yaşında idim, iyi hatırlıyorum. Bir gün sabahleyin Medine’de bir
Yahudi diğer Yahudilere bağırıp ‘Bu gece Ahmed’in yıldızı doğdu’ dedi. Sonra
hesap ettim, Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) doğumuna uygun düştü.
Fahri Kâinat Efendimiz
(s.a.v.) dünyaya geldiği sırada ateşe tapan İran’ın hükümdarı bulunan Kisra’nın
sarayı sallandı. 14 sütun yıkıldı.
Fars ülkesinde ateşe
tapanların 1000 seneden beri yanmakta olan ateşperest tapınakları sönüverdi.
Save gölü yere batıp yok oldu. Semave vadisinde aksine sular taştı. Mubedan
(yani Farsların kadılar kadısı) da o gece rüyasında şöyle görmüştü. Bir gurup
sert ve başıboş develer bir gurup arap atlarını güdüp önüne katarak Dicle
nehrini geçip Fars ülkesi içine dağılmışlar.
O, zaman Sasan ailesinden Acem
(İran) şahı olan Nuşirevan o şekilde saray sarsılıp da şahnişin (odanın
dışarıya doğru uzanan çıkıntılarının) yıkılmasından üzgün olarak yakınları ile
bu meseleyi konuşurken İstahrabad’dan ateş tapınağının söndüğü haberi geldi.
Yine bu sırada Sava gölünün
battığı ve Semave vadisinde suların taştığı işitildi. Hesap ettiler, hep şah
binalarının yıkıldığı zamana rasladı.
. Rasulü Ekrem’in
(s.a.v.) dadısı Ümmü Eymen de doğuma
hizmet etmişti. Kâinatın Efendisi (s.a.v.) dünyaya teşrif ettiği zaman o günün
geleneğine uyularak üzerine büyük bir çanak konulmuştu. Çanağın yarılarak ikiye
ayrıldığı ve Efendimizin (s.a.v.) gözlerini göğe dikip başparmağını emdiği
hayretle görüldü.
Cahiliye devrinde geceleyin
doğan çocuğa bir çanağın altına koymak, ortalık aydınlanmadıkça ona bakmamak
adetti.
Hazreti Amine’nin yanında
bulunan kadınlardan Fatıma’nın o gece evin nurla dolduğunu ve yıldızların
üzerlerine dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördüğünü söylediği rivayet edilir.
Dedesine müjdeci gönderilmesi
Fahri Kâinat Efendimiz (.
s.a.v.) dünyaya geldiği zaman Hazreti Âmine, dedesi Adulmuttalib’e haber
gönderdi. Kendisi Kâbe’nin yanında Ebu Talip ve bazı kimselerle oturuyordu.
Âmine Hatun bir erkek çocuğu olduğu müjdesini verdi. Bunu duyan dedesi çok
sevindi. Yanındakilerle beraber eve geldi. Hz. Âmine olup bitenleri anlattı. Üç
gün kimsenin göremeyeceğini söyleyince, Abdulmuttalip çok ısrar etti. Bunun
üzerine Âmine validemiz “falan yerdedir” dedi. Dedesi gitti, fakat evin önünde yalın
kılıç bekleyen bir zat gördü. İçeri girmek isteyince Abdulmuttalib’in üzerine
yürüdü ve “geri dön, hiçbir kimse üç günden önce göremez. Bütün melekler onu ziyaret edecek. Bu ise üç
gün sürer” dedi.
Abdulmuttalip bu hali Kureyş’e
anlatmak istedi. Fakat dili tutuldu. “Yedi gün hiçbir şey konuşamadı”.
Abdulmuttalip böyle bir doğumu kutlamak için doğumun yedinci gününde develer
kestirerek Mekkelilere üç gün ziyafet verdi Ayrıca Mekke’nin her mahallesinde
yine develer keserek insanların kurtların ve kuşların yemesi için
istifadelerine sunuldu.
Mehmet Akif de, Efendimiz
(s.a.v.) beklediğini şu mısraları ile anlatır:
Ondört asır evvel‚ yine bir
böyle geceydi‚
Kumdan‚ ayın ondördü; bir
öksüz çıkıverdi!
Lakin‚ o ne hüsrandı ki
hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir‚ hâlbuki‚
bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler?
Göremezlerdi tabii‚
Bir kerre‚ zuhut ettiği çöl en
sapa yerdi;
Bir kerre de‚ ma’mure-i dünya‚
o zamanlar‚
Buhranlar içindeydi‚ bugünden
de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer
yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan‚ onu kardeşleri
yerdi!
Fevza bütün afakını sarmıştı
zeminin‚
Salgındı‚ bugün Şark’ı yıkan‚
tefrika derdi
Derken‚ büyümüş‚ kırkına
gelmişti ki öksüz‚
Başlarda gezen kanlı ayaklar
suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı
o ma’sum‚
Bır hamlede kayserleri‚
kisraları serdi!
Aczin ki‚ ezilmekti bütün
hakkı‚ dirildi;
Zulmün ki‚ zeval aklına
gelmezdi‚ geber
Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Ben
Muhammedim, ben Ahmedim, ben Rahmet peygamberiyim” (Müslim.).
Allah Teâlâ’nın, insanlığa
gönderdiği en son rahmet elçisi ve hidayet öncüsü Hz. Muhammed (s.a.v)’in
Allahu Teâlâ katından getirdiği ilahî davetini ve onun örnek ahlâkını,
anlatmak, ona duyulan engin sevgiyi gönüllere yerleştirmek, topluma aktarmak
maksadıyla yıllardır müslümanlar, onun dünyaya teşriflerini Mevlid kandili
olarak kutlamaktadır. Rabbim onun nurlu yolundan ayırmasın, şefaatine bizleri
nail eylesin. Selam ve dua ile
www.sakaryahalkgazetesi.homail.com
|
BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
16 Nisan 2013
KUTLU DOĞUM
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder