BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

26 Eylül 2011

HUZUR İKLİMİNE YOLCULUK -1

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

HUZUR İKLİMİNE YOLCULUK -1

Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanlığın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) e âline ve ashabına olsun…..


Hac, Dinimizin beş esasından biridir. Hac, Alla hu Teala’nın Al-i İmran Suresi’nin 96. Ayetiyle Müslümanlara farz kıldığı, hem bedeni ve hem de mali bir ibadettir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor.


إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ

Şüphesiz (yeryüzünde) insanlar için kurulan ilk ma’bed Mekke’deki çok mübarek ve âlemler için hidayet (kaynağı) olan Kâbe’dir.”

فِيهِ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ مَقَامُ إِبْرَاهِيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كَانَ آمِنًا وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنْ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْ الْعَالَمِينَ (97)

“Orada apaçık nişaneler,(ayrıca) İbrahim’in makamı vardır Oraya giren emniyette olur. Yol bakımından gidebilenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnidir.” (Ali İmran Suresi. 97)

Hac, Kelime olarak yönelmek kastetmek’ bir kimseyi veya bir yeri çokça ziyaret etmek’anlamlarına gelir. Hac. Belirli zamanda Kâbe’i Muazzama ve etrafındaki bir kısım kutsal yerleri usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve buralarda yapılması gereken diğer ibadetleri yerine getirmektir. Kur’an-ı Kerimde 22, ci Surenin adı da,”Hac Suresidir. Bu Surede Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır.

وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَنْ لَا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِي لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ (26)

“Hani biz İbrahim’e Evin yerini tayin etmiş ve şöyle demiştik: Bana hiçbir şeyi şirk koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükû Ve secde edenler için Evimi tertemiz tut.”(Hac Suresi, 26.)

وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ (27)

Ve insanlar arasında haccı ilân et! Gerek yaya, gerekse uzak yollardan gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.” (Hac Suresi, 27,) Hac, akıllı, zengin, hür, sıhhatli ve erginlik çağına gelmiş erkek ve kadın her müslümana ömründe bir dafa olmak üzere farzdır. Kendisine hac farz olan bir Müslüman, şartlar müsait olduğu an, bu vazifeyi yerine getirmeye acele etmelidir.

Güzeller güzeli (s.a.v.) “Kim haccetmek istiyorsa, acele etsin” (Ebu Davut Et Tac,) Hem bede ni hem de mali ibadetimiz olan Hac ibadetini yapamayacak kadar devamlı hastalık, yaşlılık, kadınlar için mahremi bulunmaması gibi sebeplerle, Hac menasikini bizzat edadan aciz kimselerin yerlerine bu işin ehlini bedel göndermesi caizdir.

İslami olmayan sebeplerle, haccını ifa edemeden ölen kimseleri, büyük bir tehlikenin beklediğini ikaz eden Kâinat’ın en güzeli (s.a.v.) şöyle buyurur. .”Bir kimse yeme içme ve gidip gelme masraflarını gücü yetip de Kâbe’yi ziyaret etmesi mümkün iken Hac farizasını ifa etmezse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesinde hiçbir mani yoktur.”(Et-Tac, 2,109)

Selam ve dua ile

.

25 Eylül 2011

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ'NDE RAHMETLİ OLDU

HABER YENİ
Köyümüz sakinlerinden   Mehmet SUCİ(KORUCU)(25 Eylül 2011 )'de
Allah(cc)'ın rahmetine kavuşmuştur.

Merhuma ALLAH(cc) rahmet eylesin. Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimizin ruhuna bir fatiha okumayı unutmayalım.

23 Eylül 2011

Turkche'yi anlamak için hangi dilleri bilmek gerekir?


Belki de hepiniz durumun farkındasınız. Hatta bu yazıyı okurken sen kime ne anlatıyorsun diyenleriniz bile olabilir.

Haklısınız ama ben bir kez daha durumun ne kadar vahim olduğunu hatırlatmak istedim. Dilimizdeki nobranlaşma, yozlaşma kimin suçu?

Hatayı dilbilimcilerde mi aramak gerekiyor, yoksa kendimizde mi? Yabancı bir kelime ya da nece olduğu belirsiz bir kelime kullanınca entelektüel(!) mi oluyoruz? Türkçe’ye sahip çıkamayan gençler, gelecekte nasıl bir anadil kurgulayacak? Neyse, isterseniz mevcut duruma şöyle bir göz atalım… Öyle düşünelim.

Coffee Shop’larda kahve içmeye, Gross Market’lerden alışveriş yapmaya, Beauty Centre’larda güzelleşmeye ve de Reality Show’lara focus olmaya çoktan alıştık. Globalleşiyoruz, dedik iftihar ettik. İftihar ettik etmesine de diğer yandan da Türkçemizin öz suyuyla yoğrulmuş, köylüsünden kentlisine herkes tarafından anlaşılan sözcükleri sırf doğu asıllı diye dilden atıp, batıdan gelen her kelimeye kapılarımızı ardına kadar açarak dilimize ihânet etmiş olmadık mı?

Bugün, bu söylediklerimiz teyit eder mahiyette gelişmeler yok değil. Türkiye’mizin hemen her şehrinin en işlek caddelerini süsleyen mağazaların ışıklı ışıksız tabelalarına bir bakınız: VCD Wolkman, Perlina, Pierre Cardin, Crispino, Loft Colins, MV Moda Vizyon, Angle, Burger King, Big Star, Benson Jeans, Big Free, Conan Jeans, Cotton Shop, Carousel, Capitol Galleria, Carrefour, Gross Market, Shopping Center, Medya Center, Shoppin Clup, Whimpy Bar, Domino’s Pizza, Galila Restaurant, Groseri Market, Little Big, Lee, LC Waikiki, Marko Deli, McDonald’s, Pizza Hut, Rodi, Tifanny, Weber Jeans … Ve daha yüzlercesi… Söylenişinde ve yazımında zorlandığımız kelimeler.

Sonra internet dili diye bir şey girdi hayatımıza. Anlık ileti yazışmalarıyla gündeme gelen birçok kısaltma sözcük, yeni bir yazı ve konuşma dili ortaya çıkardı. Selam sözü artık internet harici yazışmalarda slm (selam), mrb (merhaba), grsz-by (görüşürüz) şeklinde kullanılıyor.

"Nasılsın?" sorusuna karşılık "Sen nasılsın?" şeklindeki soruysa İngilizce’de kısaca bu anlama gelen "u?" diye yazılıyor. İnternette yazışmaya chat’leşme demeyi gündelik sohbetlerimize de taşıdık. Eh, dilimiz de alıştı dedik. Adapte oluverdik.

Derken Avrupa Yakası’nın Türkçeyi ancak birkaç kelime ve bağlaçlar vasıtasıyla konuşabilen Selin'inin “Oha falan oldum yani” çıkışı gençlerin diline pelesenk oldu. Ama biz onu da pek eğlenceli bulduk. Hatta örnek aldık, türettik. “Aaa, ne oluyo falan olduk.” “Napçaz şimdi yani" olduk. (Nazan Öncel arkasına aha, ekledi şarkısını bile yaptı). “Bismillah olduk yani” olduk.

Şimdi ben çok merak ediyorum, acaba okullarda özne, yüklem, gibi kavramlar hâlâ öğretilmeye devam ediyor mu? Çünkü artık özne pek kullanılmıyor, yani tekil varlığı ortadan kalktı gibi bir şey. Biz ne oluyor, ne yapıyorsak hep beraber oluyor, hep beraber yapıyoruz. Neyse ki yapmak ve olmak yardımcı fiilleri neredeyse tüm fiillerin imdadına yetişiyor. Arkadaşımız yeni bir elbise mi almış? “Güle güle kullan,” demek pek demode. “Kısss, elbise yapmışız!” ya da “Vay ağabeycim ceketlenmişiz” deyiveriyoruz. “İyi günlerde eskit,” demiş olsak bizi hiç de ‘tiki’ görmeyecek arkadaşımız da, “Su yapmayalım beee,”diye karşılık vererek güya bizi ciddiyete davet ediyor. Hangi ciddiyet?

‘Ciks’ kıyafetlere bürünen gençlerde ne gam belirtisi var ne de huzur. Arada kalmışlık ve umursamazlık her hallerinden akıyor. Dilleri elden gidiyor “vicdan yapmıyorlar.” Güzel Türkçe’mizi Turkche yapmayın, sahip çıkın diyenlere “tavır yapıyorlar.”

Gençlerin bu dilini bir tepki dili ve gelip geçici görenler de var. Ana dilimizi tekrar edebiyata, konuşma ve yazı diline kavuşturmak bir özlem. Çağdaş medeniyet seviyesine sıçramak mecburiyetinde olan bir ülkede gençlere ulaşmak oldukça zor. Konuştukları dilin Turkche haline geldiği şu günlerde onlarla iletişim kurmak için hangi dilleri bilmek gerekir?

Dilde «özleşme hareketi» adı altında Türkçeyi dinamitleyen; genç kuşakların, daha dün diyebileceğimiz beyin ve duygu dünyamızın mimarları yazar ve şairlerin eserlerini okuyup, anlamalarını engelleyen bu çarpık düşüncenin sonu nereye varır? Soruyorum sizlere bugün dünyanın hangi ülkesinde, 50 yıl önce yazılmış bir eserin dili sadeleştirilmektedir? Bir İngiliz, 16’ncı yüzyılda yaşamış Shakspeare’ini; bir Fransız 16’ncı yüzyılda yaşamış Montaigne’ini rahatça okuyup anlarken bizim gençlerimiz maalesef Türk dilinin gelişmesine öncülük eden Ömer Seyfettin’i, Türk edebiyatının güçlü şairi Yahyâ Kemâl Beyatlı’yı, İstiklâl Marşı’mızın yazarı Mehmed Âkif Ersoy’u, Reşat Nuri Güntekin’i, Halit Ziya Uşaklıgil'i ve daha nice söz ustalarımızı sözlük yardımı ile okumak ve anlamak zorunda bırakılmışsa burada durmak düşünmek ama çok düşünmek gerekmez mi?

Eğer kısa zamanda bu yanlışlıktan ve garabetten dönülmezse korkarım Türkçe bir karnaval dili olup çıkar. İşte, felâketler de o zaman başlar. Türkçe benim namusum, Türkçe benim vatanım, Türkçe benim bayrağım diyenler, Turkche’yle aranız nasıl?

YAZAR Cem KÜÇÜK
--
akpinar25

19 Eylül 2011

BİR TEŞEKKÜR BİR SELAM

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.) adıyla

BİR TEŞEKKÜR BİR SELAM

Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanlığın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) e olsun.

Güzel köyümün Güzel insanları! Hepinizi selamların en güzeli olan Allah’ (cc) ın selamı ile selamlıyorum.

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahı Ve Bereketüh

Alla (c.c.)’ın bir hikmet ve kaderin bir cilvesi neticesinde doğup büyüdüğümüz şirin köyümüzden yıllar evvel ayrılmış olsak ta, köyümüze olan muhabbetimiz ve sevgimiz her daim içimizde bulunmaktadır. Her insanın fıtratında memleket özlemi vardır.

Bu vesile ile bizim gibi diyar-ı gurbette ömrünü sürdüren hemşerilerimizi, köyümüzde olan ölüm, hasta, düğün, sünnet, gibi etkinliklerden ve köyümüzün yetiştirdiği ilim ehli kardeşlerimizin durumlarından haberdar eden, köyümüzdeki olan olayları teferruatıyla internet ortamına aktaran, bizimde âcizane bilgimizi siz kardeşlerimizle paylaşma ortamı sağlayan, değerli, İhsan Akpınar ve diğer site editörü kardeşlerimize teşekkürü bir borç bilir ve hem kişisel hem yayın hayatlarında hayırlı başarılar dilerim

Köyümüzden çıkan, gurbette yaşayıp sıla hasreti çeken kardeşlerimizin, bu siteyi yakından takip ettiklerini biliyorum. Bizde artık haftalık yazılarımızla burada birlikte olma fırsatı yakalamış olacağız. İNŞALLAH..

Siz değerli hemşerilerimden köylülerimden âcizane ricam yazılarımızı okumanız halinde eleştiri öneri, duygu ve düşüncelerinizi kısa bir yazı ilede olsa yorum bölümünde bizimle paylaşmanız. Bizi ziyadesiyle memnun edecektir. Burada amacımız ALLAH (c.c.) ın rızası için insanlara faydalı olmak. Konumuzla ilgili Kâinat’ın en güzeli Hz. Muhammed (s.a.v.) bir Hadisi Şeriflerinde şöyle buyuruyor. ”İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır”.

Selam ve dua ile. Ahmet YILDIZ

18 Eylül 2011

BİR SELAM BİR TEŞEKKÜR

BİR SELAM BİR TEŞEKKÜR

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ'NDE RAHMETLİ OLDU

HABER YENİ
Köyümüz sakinlerinden   Ömer AKTAŞ(KIYAFET)(17 Eylül 2011 )'de
Allah(cc)'ın rahmetine kavuşmuştur.

Merhuma ALLAH(cc) rahmet eylesin. Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimizin ruhuna bir fatiha okumayı unutmayalım.

16 Eylül 2011

LOKMAN HEKİMDEN ÖĞÜT

1- Namazda iken KALBİNİ,
2- İnsanlar arasındayken DİLİNİ,
3- Sofrada iken ELİNİ,
4- Başkalarının evindeyken GÖZÜNÜ muhafaza et!

14 Eylül 2011

Biz Müslümanlar Adam Olur muyuz?

Biz Müslümanlar adam olur muyuz?.. Soruyu daha kesici bir üslupla sorayım: Biz Müslümanlar, doğru ve gerçek Müslümanlar olur muyuz?
Elbette Müslümanların içinde doğru ve sâlih olanları vardır ama yüzde kaçtır?
Sabah ezanları okunur camiye gitmeyiz.
Cuma ezanı okunur, iş yerimizi dükkanımızı kapatmayız.
Somali'de milyonlarca Müslüman aç kalır, biz beş yıldızlı otellerde lüks iftarlarımıza ara vermeyiz.
Ceza Kanunundan zina suçu çıkartılır, biz kılımızı kıpırdatmayız.
Ehl-i Sünnet Müslümanlığı değiştirilmek, yerine BOP Müslümanlığı konulmak istenir, biz aldırmayız.
Bazı büyük tv'lerin ekranlarından evlerimize fuhuş, zina, işret, fısk, fücur, isyan, günah, edepsizlik, ahlaksızlık, pislik lağımları akar, nicemiz koltuklarımıza kurulur hiç utanmadan zevkle seyrederiz.
Kur'an ve sünnet bize tek bir Ümmet olmamızı emr eder, biz yüzlerce birbirinden kopuk fırkaya ve hizbe ayrılır, tefrikaya düşeriz.
Dinimiz bize haram yemeyin der, nicemiz, şeytandan alınmış fetvalara dayanarak haram yer.
Kur'an ve Sünnet israfı yasaklamıştır. Bizim imkanlılarımız ise gırtlaklarına kadar israfa batmıştır. Hem Müslüman geçiniriz, hem israf ederiz.
Din kitapları alırız okumayız.
Okursak manasını iyice anlamayız.
Anlasak bile öğrendiğimiz bilgileri hayata uygulamayız.
Bozuk düzene iyi deriz.
Kimimiz din baronlarını erbab haline getirir, onları uyarmayız.
Dinde çıkartılan bid'atlerle mücadele etmeyiz.
Doğru dürüst zekat vermeyiz.
Fakir ve miskin Müslümanlar sürünürken biz keyf ve safa içinde lüks hayat süreriz.
Doğru dürüst emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmayız.
Beş vakit namaz kılanların oranı yüzde 10'a düşmüştür ama biz Ümmet çapında (Ümmet nerede?) bir namaz seferberliği başlatmayız.
Bir kısmımız tesettürü bile ne hallere, ne boyalara soktu.
Kimimiz hahamlarla, papazlarla bir araya gelir, öpüşür, kucaklaşır, muhabbet eder ama on İslam büyüğü bir araya gelmez.
Çoğumuz Kur'an'ın yap dediklerini yapmaz, yapma dediklerini yapar.
Ahir zaman yangınları, zelzeleleri, kasırgaları, selleri içinde piknikler yapar, keyfimize bakarız.
Dünya yıkılsa zevk u safamızdan vaz geçmeyiz.
Lüks meskenlerimiz, lüks otolarımız, lüks yazlıklarımız, lüks giysilerimiz, lüks sofralarımız gurur ve kibir verir nicemize.
Vur patlasın, çal oynasın.
Keyfe mâ yeşa... Oh kekâh!..
Biz bu kafayla nasıl adam oluruz?
Nasıl olgun ve uyanık Müslüman oluruz?
Ey bu Ümmeti uyarmakla vazifeli münâdiler, nerdesiniz?
Niçin nefirlerinizi kulakları sağır edecek bir avazla ve devamlı olarak öttürmüyorsunuz?
Niçin bizi hâb-ı gafletten uyandırmıyorsunuz?
Bu Ümmetin hali ne olacak?
Ne olacak?
Ne olacak?..
Yazar:MEHMET ŞEVKET EYGİ

13 Eylül 2011

Kur'ân mektebi

Beş sınıfın birlikte okuduğu ilkokulumuzun duvarlarında okuduğumuz kitapların özeti durumunda olan ve öğretmenimiz tarafından duvara asılan çok değerli yazılar vardı.
En fazla dikkatimi dünya haritası çekerdi.
Bizim köyden başka köylerin, şehirlerin, ülkelerin olduğunu harita üzerinden görmüştüm.
İlkokulu bitirdiğimde öğretmenim Konya Ereğli'deki Köy Enstitüsü'ne gitmemi isterken Karaman'daki cami müezzini yönümüzü Kur'an'a çevirdi.
O cami müezzini merhum Ahmet efendiye hep dua ettiğim gibi çocuklarını da ziyaret etmeyi ihmal etmemeye dikkat ederim.
Kur'an da bana dünyayı, geçmişin ibretlik sahnelerini bugünün dost ve düşmanlarını, geleceğin yine ibretlik sahnelerini ve dünyanın öbür tarafını gösterdi.
Yedi milyar insanın bir baba ve anneden geldiğini, ilk insanın peygamber olduğunu, insanlık tarihinin peygamberle başladığını, inkarcılar tarafından bu yolun saptırılmaya çalışıldığını öğretti. Tün dünyanın bir mektep olduğunu, Allah'ın eğitiminden geçmemiz ve peygamberleri örnek almamız gerektiğini öğretti.
Mektebimizin tavanında yanıp sönen yıldızlar,

11 Eylül 2011

DURMAK YOK KÖYDE DÜĞÜNE DEVAM

Köyümüz sakinlerinden Nuret Söylemez'in oğlu Ömer Söylemez'in düğünü oldu.Allah(CC) mutlu etsin.
Köyümüz sakinlerinden Abdullah Küçük 'ün oğlu Salih Küçük'ün düğünü oldu.Allah(CC) mutlu etsin.

Erzurumlu Kokucu Mustafa Efendi

1912 yılında Erzurum'a bağlı Serçeşme köyünde doğan Mustafa Necatüddin, önce babasından daha sonra Erzurum müftüsü Muhammed Sadık Solakbay, Alvarlı Muhammed Lütfi efe ve Maksut hocalardan ders alır.
Türkiye'de Müslümanların zor günler geçirdiği 1947 yılında Mekke'ye hicrete karar verir.
Pasaport verilmeyince Suriye'ye geçer.
Suriye'nin Kamışlı ilçesindeki Ulema, hocanın değerini anlayınca ona bir pasaport temin ederler ve hoca efendi Lazkiye limanından gemiye binerek 1948 yılında Mekke'ye ulaşır.
1951 yılında Medine'ye yerleşen hoca efendi vefat yılı olan 1991 yılına kadar eğitimine hiç aralık vermeden devam eder.
Benim bugüne kadar Hanefi fıkhında gördüğüm en değerli alimlerimiz Konya'da Bozkırlı Mustafa Parlaktürk Efendi, İstanbul'da Mehmet Savaş Efendi, Medine'de Mustafa Necatüddin Efendidir.
Hacılarımızın bir kısmı ona Erzurum'lu Mustafa Efendi derler.
Bir kısmı Kokucu Mustafa Efendi derler.
Kimseden yardım almadan, gücü oranında yardım eden, geçimini koku satarak kazanan bu değerli alimimiz genelde bütün dünyadan gelen, özellikle de Türkiye'den gelen öğrencilere her türlü yardımı yapmıştır.
Ben, kendisiyle 1985 yılında Hac için gittiğimde tanışma şerefine nail oldum.
Benim gibi adı sanı duyulmamış birinin bile İstanbul'da neler yaptığını bilecek kadar Türkiye'yi yakından takip ettiğini gördüm.
Hacca giden Cumhurbaşkanı ve Başbakanların muhakkak ziyaret ettiği bir ilim adamıydı.
Bütün dünyadaki ilim hareketleri ile direniş hareketlerinin liderlerinin Hacca geldiklerinde uğrak yeriydi.
Gönlü Kur'an, Hadis ve Fıkıhla dopdolu, Takva elbisesine bürünmüş, Cihad atına binmiş vaziyette bir hayat yaşadığına bütün dünyadan gayretli Müslümanlar şahitlik yapmaktalar.
Birkaç defa Suud sınırları dışına çıkarılma kararı alınmasına rağmen Başbakanların devreye girmesiyle durdurulduğunu biliyoruz.
Erzurum'lu Hattat Mustafa Necetüddin efendinin 1985 yılında Medine-i Müneverre'de Osmanlıca kendi el yazısıyla bana lutfettiği şiiri sizinle paylaşmak istiyorum: (Bence sigara içenler bunu mutlaka okuyun. İhsan AKPINAR)
Geldi cihan içre bela/Tütün diye bir ibtila
Zengin fakir alıştılar/Ateş gibi tutuştular
Hem verirler mallarını/Hem yakarlar canlarını
Onu içer ne zevk ile/Üfler dumanı şevk ile
Zulmet sarar her tarafı/Bilmem nedir hoş tarafı
Almış ağu cesedini/Duyan kaçar nefesini
Bir baş belası ki bela/Hiçbir kese verme Huda
Terk et bunu içme sakın/Herkes olur sana yakın
Gel tekmele şu şeytanı/Atı ver pisliğe anı
Zayi etme mallarını/Eyle güzel hallerini
Hoş kokular gele senden/Nasihattir gel al benden
İnşaallah söz tutarsın/Güller gibi gül kokarsın
Hem irşad et başkasını/Göster hem Hak kapısını
Her iş olur İrşad ile/Müminlere hayır dile
Yardım ide Allah bize/Rahmet ide cümlemize
Yarın mahşer günü eyvah/Dedirtmeye bize Allah
Peygamberin nur yoluna/Saldıra rahmet gölüne
Ulaştıra cennetine/Fazlı ile nimetine
Görenlerden cemalini/Kıla bizi dile anı
Ya Rab, bizi mağfiret it/Lutf eyleyip cennete it
Amin diyen duamıza/Haldaş ola halimize
Milli gazete yazarı Mahmut TOPTAŞ' ın yazısıdır.
Allah her iki hocadan da razı olsun.

10 Eylül 2011

ÇOCUKLAR TELEVİZYON KARŞISINDA DENETİMSİZ OLMAMALI

Araştırmalara göre, Türkiye'de çocukların yüzde 60'ının özel odası var. Bu odalarda kendilerine ait televizyon ve internet bağlantısı bulunuyor. Çocuklar, 900 saat okulda, 1.200 saat ise televizyon karşısında vakit geçiriyor. RTÜK, televizyon ve internet karşısında denetimsiz kalan çocuk izleyiciler için 'medya okuryazarlığı' dersinin zorunlu olmasını öneriyor.
Televizyon ekranları yeni yayın dönemine hazırlanıyor, birçok dizi film arka arkaya yayına giriyor. Bu da, izleyiciler arasında en bilinçsiz kitle olan çocukların, anne-babanın denetimi dışında, birçok sakıncalı sahneye maruz kalacağı anlamına geliyor. Araştırmalara göre, Türkiye'de çocukların yüzde 60'ının kendisine ait odası var. Bu odalarda kendilerine ait televizyon ve internet bağlantısı olan çocuklar anne ve babalarının denetimi dışında kalarak, televizyon ve internet karşısında kalma süreleri ile izleyecekleri programları kendileri belirliyor.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, bu duruma dikkat çekerek, "Bu veriler çocukların medya karşısındaki pasif durumunu ortaya koyması anlamında çok önemli." dedi. RTÜK tarafından düzenlenen 'Medya Okuryazarlığı Dersinin Yaygınlaştırılması Paneli'nde konuşan Başkan Dursun, şu ilginç bilgiyi dinleyicilerle paylaştı: "Çocuklar, 900 saat okulda vakit geçiriyor, bin 200 saat ise televizyon karşısında vakit geçiriyor. Bu, şu demektir: Çocuklar, okuldan çok televizyondan etkileniyorlar. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuğun, yaklaşık olarak 100 bin kadar şiddet sahnesi, 8 bin ölüm ya da öldürme sahnesi izlediği varsayılıyor. Bu kadar yüksek oranda şiddet sahnesi izleyen bir çocuğun zihninin nasıl bir zihin olacağını tahmin etmek zor değil."
Prof. Dr. Davut Dursun, televizyonun şiddet ve pornografi gibi olumsuz davranışlara karşı izleyiciler üzerinde duyarsızlık meydana getirdiğini ve çocukların fiziki, sosyal ve ahlaki gelişimini olumsuz yönde etkilediğini belirtti. RTÜK'ün, çocukların ve gençlerin korunmasına ilişkin bir dizi tedbir uyguladığını anlatan Davut Dursun, panelin konusu olan 'medya okuryazarlığı' dersini buna örnek gösterdi. Dursun, Türkiye'de medya okuryazarlığı dersinin 2006-2007 eğitim-öğretim yılında 5 pilot ilde uygulanmaya başlandığını hatırlattı. Dursun, 2007-2008 eğitim-öğretim yılından itibaren de seçmeli ders olarak ülke geneline yaygınlaştırıldığını anlattı.
Dursun, medya okuryazarlığı dersinin zorunlu hale gelmesi konusunda da, "İletişim teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmelerden dolayı müfredat demode olabiliyor, bu nedenle müfredat yeniden gözden geçirilmeli, bu ders iletişim fakültesi mezunları tarafından verilmeli, dersin daha çok öğrenci tarafından seçilmesi için okul yöneticileri yönlendirici rol oynamalı." açıklamasını yaptı.

09 Eylül 2011

6 GÜN ORUÇ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ


Bizleri yoktan var eden, sayısız nimetleriyle şereflendiren Yüce Rabbimize Kâinat’ın zerresi adedince hamdü senalar olsun. Yüz binlerce salât ve selam bütün insanların efendisi Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) e onun âline ve ashabına olsun.

Geçmiş ümmetlerin ömürleri uzunoluyordu. Alla hu Teala’ya karşı çok ibadet yapıyorlardı. Hâlbuki Ümmeti Muhammed’in ömrüde çok kısadır. İbadet ve taatleri de azdır. İşte bu yüzden yüce Rabbimiz ümmeti Muhammed’in ibadet ve taate diğer geçmiş ümmetlerden ilerde olsunlar diye işledikleri iyi amelleri10 katıyla mükâfatlandırarak bazı zaman ve mekânları gün ve geceleri ( Kadir gecesi, Kâbe-i muazzama Hacerülesved, Zemzem, Mekke-i Mükerreme, sevdalıların yurdu Medine-i Münevvere, ) faziletli ve üstün kılarak, geçmiş ümmetlerden daha üstün bir dereceye eriştirmiştir.

Bu günlerden biride, Ramazan ayından sonra gelen “Şevval” ayında 6 gün tutulan oruçtur

Hazreti Ebu Eyyub’dan (r.a.) dan rivayet edildiğine göre Güzeller Güzeli (s.a.v.) şöyle buyurmuştur “Bir kimse Ramazan-ı Şerif ayını oruçlu olarak geçirip arkasından Şevval ayında da 6 gün oruç tutarsa, bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur. (Müslim, Sıyam)

Hz. Sev ban’dan (r.a.) dan rivayete göre Kainat’ın en güzeli (s.a.v.) şöyle buyurmuştur
“Allah (c.c) bir iğiliye karşılık 10 mislini vermiştir. Buna göre bir aya mukabil 10 ay sevabı ve bayramdan sonra da oruç tutulursa senenin hepsi oruç tutulmuş gibi sevap verilir. (Nesei,)


Yine Hazreti. Sevban dan (r.a.) rivayete göre Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. “Ramazan-ı Şerif ayı orucu 10 aya, Ramazan-ı Şerif’ten sonra tutulan 6 gün oruç ise 2 aya mukabildir ki, böylece bir sene oruç tutulmuş olur.(Nese-i )

O kimsenin tuttuğu orucun hepsi 36 gün olur. Sultanlar Sultanı (s.a.v.) “Bir kimse bir iğilik yaparsa, ona o iğiliğin 10 misli verilir.”hadis-i şeriflerine göre 36 günün her bir gününe karşılık 10 gün hesap edilirse 360 gün eder.


Efendiler Efendisi (s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor.

“Kişi, son nefesinde ölüm ile pençeleşirken kalbi dışında, diğer 600 azası binlerce acı ve sızı ile çırpınıp durur. Çünkü kalp, Alla hu Teala’yı tanıma ve O’na iman etme yeridir. Şevval ayının (bayramdan sonra) ilk 6 günü oruç tutarak geçiren kimsenin Allah (c.c.) ölüm acılarını, tıpkı susuz bir kişinin suyu içmesi gibi hafifletir”

Güzeller güzeli (s.a.v.) buyuruyor ki: “Allah (c.c.) gökleri ve yeri Şevval ayının ilk 6 günü yaratmıştır. Bu 6 günü oruç tutarak geçiren kimseye, Alla hu Teala yaratıkları sayısınca sevap yazar. Ayrıca kötülüklerini silerek derecelerini yükseltir”

Şevval ayında orucunun tutuluşu:

Bu 6 günün orucu Ramazan Bayramı’nın ilk günü hariç “Şevval”ayı içerisinde herhangi bir zamanda peş peşe tutabileceği gibi ayrı ayrı da tutabilir.
Ancak ard arda tutulması daha faziletli görülmüştür. Ard arda tutmak iç dünyamızı ve gönüllerimizi temizleme bakımından, parça parça tutmaktan daha üstün derecelidir. Bu yüzsen “Şevval” ayının orucunu da Ramazan ayının orucu gibi ard arda tutulmalı, hatta bu hususta daha fazla titizlik göstermeye gayret etmelidir. Çünkü “Şevval” ayının orucu, Ramazan orucunun eksiklerini giderir.

Selam ve dua ile.

Ahmed YILDIZ

07 Eylül 2011

04 Eylül 2011

KINA GECEMİZ VAR DAVETLİSİNİZ

Köyümüz sakinlerinden Mustafa BAYRAK'ın kızı Ganime'nin 05.09.2011 günü kına gecesi var. Kızlar ve kadınlar davetlidir.

03 Eylül 2011

EVLENİYORUZ MUTLUYUZ DEDİLER

Köyümüz sakinlerinden Mahmut Özdemir'in oğlu İRFAN ile Mehmet Kalmaş'ın kızı 03.09.2011 Cumartesi evlendi.
Çifte ömür boyu mutluluklar dileriz.

ALLAH ŞİFALAR VERSİN

Köyümüz sakinlerinden Seyahat AKPINAR( Karen AKPINAR'IN eşi) hasta.Aziziye Araştırma Hastanesi Kalp Damarda yatıtor.Allah (cc) acil şifalar vesin.

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ