BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
30 Aralık 2011
27 Aralık 2011
Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi yâd edildi
Mehmmed Zahid Kotku Hocaefendi'nin talebelerinden olan Prof. Dr. Tahir Yaren, Hocaefendi'nin ilmi ve tasavvufi hayatından kesitler anlatırken yaşadığı bazı hatıralara da dikkat çekti. Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi'nin dünyanın her köşesinde bulunan sevenleri ve müntesiplerince okunan binlerce Kur'an hatimi, on binlerce Yasin-i şerif ve yüz binlerce tesbihat da ruhu şeriflerine bağışlandı. Hatim duasını Ümraniye Adalar Vaizi Miktat Kutlu yaptı
Mehmet Akif Ersoy Yılı'nda neler yapılamadı?
MISIR APARTMANI MÜZE YAPILABİLİRDİ
Ayvazoğlu; "Mehmet Akif Ersoy, içindeki şiir seviyesini ve zenginliğini davasına feda etmiş ve şiirlerinde sosyal meseleleri ön plana çıkarmıştır" dedi. Bu yılın Mehmet Akif Ersoy için ayrılmasının önemli bir aşama olduğunu ifade eden Ayvazoğlu, yıl içinde milli şair için çok önemli etkinlikler düzenlendiğini anlattı. Ayvazoğlu; "Böyle yıl dönümlerinde Ersoy'u yeniden hatırlayarak hafızalarda canlandırmak önemli. Tabii ki yapılanlar yeterli midir derseniz, çok şey yapılabilir. Ne kadar yaparsanız eksiktir. Mesela, Ersoy'un vefat ettiği Mısır Apartmanı müze yapılabilirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca şairin Mısır'da kaldığı ev de yeniden düzenlenebilirdi" diye konuştu. Ayvazoğlu, Ersoy'un günümüzde yeterince tanınmadığını ve kıymetinin bilinmediğini söyleyerek; "Maalesef onun döneminin diliyle bugünkü dil arasında o kadar büyük fark var ki, sadece Ersoy değil, Orhan Veli Kanık ve daha birçok şairin kıymeti bilinmiyor. Gençlerimiz 300 kelime dağarcığıyla yazıyor ve konuşuyor. Bu durum ancak eğitim ve tarih şuuru kazanmakla aşılabilir" dedi.MEHMET AKİF ADINA ÖDÜL KONULABİLİRDİ
Gazeteci yazar Abdurrahman Şen de Mehmet Akif Ersoy Yılı olarak ilan edilen bu yılda milli şair adına kalıcı bir şey bulamadıklarını, sadece panellerde, sempozyumlarda konuşulduğunu belirtti. Şen; "Ersoy adına bir kültür ödülü konulabilirdi, bunu TBMM yapmalıydı. Onun hayatının anlatıldığı bir film çekilebilirdi. Ayrıca İstanbul'da bir yerde mekân tahsisi yapılarak kültür evi yapılabilirdi. Bizim istediğimiz İstiklal Marşı şairimiz için kalıcı işler yapılmasıydı" dedi. Şen, Ersoy'un gençlik tarafından yeterince tanınmadığını belirterek; "Ersoy, özellikle günümüz gençlerine, gelecek nesillere her bakımdan örnek bir insan olarak öğretilmeli, tanıtılmalı. İstiklal Marşı'nın tüm metni tahlilli ders olarak okutulmalı. Onun sözlerinin tümünün milli mutabakat metni olduğuna inanıyoruz" şeklinde konuştu.SIRAT-I MÜSTAKİM LATİN HAFLERİNE ÇEVRİLEBİLİRDİ
Eşref Edip Fergan'ın bütün eserleriyle birlikte, Mehmet Akif'le ilgili 900 sayfalık devasa Mehmet Akif Hayatı Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları isimli eserini de yayına hazırlayan yazar Fahrettin Gün, milli şaire olan ilginin bir türlü bilgiye dönüşmediğini savundu. Türk gençliğine örnek olması gereken, Milli Mücadele'ye destek veren, ayaklanmaların bastırılmasında ön ayak olan milli şair hakkında şimdiye kadar ciddi çalışmalar yapılmadığını söyleyen Gün; "Örneğin, başyazarı olduğu Sırat-ı Müstakim gazetesi halen Latin harflerine çevrilmedi. İstiklal Marşı, ders kitabı olarak okutulmalı. Halkımızın milli şair Ersoy'a karşı bir sempatisi ve sevgisi var ama bu hiçbir zaman bilgiye dönüşmüyor" şeklinde konuştu.TÜRK TARİHİNİN EN BÜYÜK ŞAİRLERİNDEN BİRİ
Açıklamalı Safahat Lugatı'nı hazırlayan Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü öğretim görevlisi Talip Mert de Mehmet Akif Ersoy'un Türk tarihinin en büyük şairlerden biri olduğunu kaydetti. Ersoy'un, milli şairin yazdığı şiirlerin insanlara mutlaka umut veren bir yönünün bulunduğunu ifade eden Mert, Ersoy'un şiirlerinin ilk okunuşta dilinin ağır olduğunu, ancak alıştıkça öyle olmadığının anlaşıldığını bildirdi.25 Aralık 2011
Güvenli İnternete Nasıl Geçilir?
Toplam 13 milyona yakın ADSL ve mobil internet abonesi bulunan Türkiye'de güvenli internet uygulamasına yapılan başvuruların az olması dikkat çekiyor. İnternet Kurulu Başkanı Serhat Özeren, "Güvenli internete geçiş yöntemlerinin kullanılan operatöre göre farklılık göstermesi bu hizmeti almak isteyen birçok aileyi engelliyor" dedi. Türkiye'de ebeveynlerin bilgisayar okuryazarlığı konusunda tecrübesiz olduğuna dikkat çeken Özeren, "Sivil toplum kuruluşlarının (STK), bir an önce güvenli internet seminerleri düzenleyerek aileleri bilinçlendirmesi gerekiyor" ifadelerini kullanıyor.
Türkiye'de 10 milyona yakın aboneye internet hizmeti sunan TTNET, abonelerine 'güvenli internet hizmeti'ni 'onlineislemmerkezi.ttnet.com.tr' adresi üzerinden veriyor. Online işlem merkezi sayfasına giren abonelerin karşısına kullanıcı adı ve şifre isteyen bir sayfa geliyor. Online işlem merkezini hiç kullanmamış abonelerin, girdikleri sayfadan 'Üye ol' linkine tıklayarak kullanıcı adı ve şifre edinmesi gerekiyor. TTNET kullanıcıları kullanıcı adı ve şifresi ile girdikleri sayfadan güvenli internet hizmeti linkine tıklayıp 'Aile Profili' veya 'Çocuk Profili' tercihinde bulunabilir.
iPhone, iPad ve Android cihazların kullanımının artması ile birlikte mobil interneti kullanan sayısı da her geçen gün artıyor. İnternetteki zararlı içeriklerden korunmak için 'güvenli internet hizmeti'ni iPhone, iPad ve Android cihazlarda da kullanmak mümkün. Mobil internet kullanıcılarının güvenli internet hizmetini nasıl alacağı ise kullandıkları GSM operatörüne göre değişiklik gösteriyor.
Turkcell kullanıcılarının güvenli internet için SIFRE' yazıp SMS ile 2222'ye göndererek bir şifre almaları gerekiyor. Sonra turkcell.com.tr'ye girerek online işlem kategorisi altındaki bireysel linkine tıklayarak telefon numarası ve şifre ile hizmet alabilir. Avea kullanıcılarının ise *952#'yi tuşlayarak anlık şifrelerini öğrenerek avea.com.tr'ye girmesi gerekiyor. Avea'nın sayfasında sağ üstte yer alan online işlemler kategorisi altındaki bireysel linkine tıklayarak telefon numarası ve şifre ile giriş yaptığı sayfada güvenli internet hizmetini alabilir. Vodafone kullanıcıları da SIFRE yazıp SMS ile 7048'e gönderererek kendilerine ulaşan şifre ile vodafone.com.tr adresindeki 'online self servis' kategorisine girerek güvenli internete ulaşabilir.
24 Aralık 2011
CENNETE SİZİ DE BEKLERİZ
Diğer fotoğraflara bakmak için TIKLAYINIZ
23 Aralık 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
22 Aralık 2011
BİR SEVDADIR …….
21 Aralık 2011
ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM NOEL KUTLAMIYORUM
18 Aralık 2011
500 yıllık Binbir Hatim geleneği dualarla başladı
Binbir Hatimler ilk kez bu sene Erzurum merkeze 4 kilometre uzaklıktaki Tuzcu köyü yakınlarındaki bir tepede medfun bulunan Pir Ali Baba'nın kabri başında başlatıldı. Burada yapılan programa Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, İl Müftü Yardımcısı Abdurrahman Kotan ile imam hatipler katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, ilk kez Binbir Hatim geleneğini Pir Ali Baba'nın türbesinde gerçekleştirdiklerini söyledi. Başkan Küçükler, "Pir Ali Baba Erzurum için önem arz eden şahsiyet. Osmanlı döneminde bu gelenek Erzurum ve çevresinin belalardan, afetlerden, her türlü afetten kurtuluşu için başlatılmış. Güzel bir gelenektir. Pir Ali Baba'ya minnettarız. İnşallah bu gelenek daim olur." dedi.
İl Müftü Yardımcısı Abdurrahman Kotan ise Yavuz Sultan Selim döneminden bu yana Binbir Hatimlerin Erzurum'da okunduğunu ifade etti. Kotan, Erzurum'da 100 camide Binbir Hatim geleneğinin başlatıldığını söyledi.
13 Aralık 2011
UMRE VE FAZİLETLERİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
UMRE VE FAZİLETLERİ
Allahu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem)’ e olsun.
Umre kelimesi, ziyaret etmek anlamına gelmektedir. Belirli zamana bağlı olmayarak Kâbe’i Muazzama’yı usulüne göre ihramlandıktan sonra, tavaf say ve tıraş olmaktan ibarettir.
Hanifi ve Maliki Mezhebinde, ömründe bir defa Umre yapmak Müekked sünnet, Şafii ve Hanbelî Mezheplerinde farz sayılmıştır.Çünkü ihram, insan için bir elbise olmaktan çok niyet, tercih ve telbiyedir. Kibirden gururdan, kendini beğenmişlikten, bencillikten, gösterişten sıyrılıp, samimiyete ve takvaya ulaşmaktır.
Gönülden gelen bu istek ve kararını ”Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk. = Buyur Allah’ım, Buyur! Emrine hazırım.” diyerek, büyük bir aşk ve şevk içinde dağlara, taşlara, vadilere tepelere, karşılaştığı topluluğa ilan eder. Benliğini aşar. İradesini güçlendirir.
Umre’in Fazileti: Kendisiyle öbür umre arasında işlenmiş küçük günahlar için kefarettir. Allah katında makbul haccın karşılığı ise ancak cennet-dir.” (Buhari, Müslim ) Hac ve umre için Beytullah’a gidenler, müslümanların, Allah’a (c.c.) gönderilmiş temsilcileridir. Dua ederlerse Allah (c.c.) dualarını kabul eder. Mağfiret dilerlerse bağışlar.” (Nesai)
Kâinat’ın en güzeli (s.a.v.) buyurdular. “Ramazan’da yapılan bir Umre sevap cihetiyle, hacca muadildir.”(Hâkim-elmüstedrek)
Mescid-i Haram’ın Fazileti: “Mescid-i Haramda kılınan bir namaz da diğer mescitler de kılınan 100-bin, namazdan efdaldır. Buyrulmuştur. Mekke-i Mükerreme’de ramazan orucunu tutmak başka ülkelerde 100-bin ramazan ayı oruçlu olmaktan efdaldır. “Mekke-i Mükerreme’de cemaatle kılınan namazın 1000 rekâtı bin yüz rekât namaz dan efdaldır.
Tavafın fazileti:"Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: Kim, Kâbe-yi 50- defa tavaf ederse, günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu gündeki gibi olur. Abdullah İbni Ömer diyorki; Rasülüllah (s.a.v). den şöyle işittim:”kim Kâbe-yi tavaf eder ve tavaftan sonra iki rekât namaz kılarsa bir köle ve cariyeyi Azad etmiş gibi sevap olur. (İbni Mac’e, 1046)
Mescid-i Nebi’nin fazileti:. Güzeller güzeli (s.a.v.) Mescid-i Nebi, de kılınan bir namaz, Mescid-i Haram Hariç, başka mescitlerde kılınan. 1000 namazdan efdaldır.
“Resulullah (s.a.s), Şöyle buyurdular. "Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de Cennet bahçelerinin üzerindedir (Ahmed b. Hanbel)
”Kim benim mescidimde, ara vermeden 40 vakit namaz kılar ise, ateşten azaptan kurtulduğuna dair beraat yazılır ve nifaktan kurtulur.” (Hadisi şerif.)
“Her kim ki beni, vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatta iken ziyaret etmiş gibi olur. Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur.” (Hadisi şerif.)
Hacerül-esvedin fazileti: Abdullah İbni Abbas-dan gelen bir rivayet şöyledir. Allah Resulü (s.a.v.) buyurdular: And olsun-ki şu Hacer-i Esved kıyamet günü gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde mahşere gelecek ve onu hakkıyla istilam eden yani Allah-a itaat ve Resulü-ne tabi olmak üzere ziyaret eden kimseler lehine şahitlik yapacaktır
Güzeller güzeli (s.a.v.) bir defasında dudaklarını Hacerülesved’in üzerine koyarak uzun süre ağlamış, daha sonra dönüp Hz.Ömerin’de (r.a.) ağladığını görünce şöyle demiştir.”Ey Ömer gözyaşları burada dökülür.”(İbni Mace,”Menasik”,27.)
Değerli okuyucularım 27.07.2011 tarihinden itibaren www.hendekhaber.com.tr de her hafta yazı yazmaktayım aynı zamanda bu yazılar hendekfacebookta yayınlanmakta ve paylaşılmaktadır. Amacım Müslümanlara faydalı olmak. Gün geçtikçe okuyucularım sayısının arttığını görüyorum buda beni sevindiriyor benim azmimi, şevkimi artırıyor çok mutlu oluyorum. Bizim yazılarımızı okuduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca ben: Nuryol Turizm Sakarya şubesinin iki senedir Umre rehberliğini yapmaktayım. Yayınlanmış 3 tane kitabım var.1-cisi Gül kokulu Muhammed’im 2-cisi Hikmet pırıltıları 3-cüsü de Kutsal Mekânlar ve Faziletleri bu kitabım iki bölüm halinde 1-inci bölüm Mekke-i Mükerreme 2-inci bölüm Medine-i Münevvere’nin kutsallığını ve faziletlerini resmilerle beraber yazdım. Bu kutsal topraklara dört defa gitmeyi Mevla’m nasip etti.
10-Mart–2012 de Umre gurubumuz olacak bizim bilgi ve tecrübelerimizi o Kutsal topraklarda sizlerle paylaşacağız inşallah. Selam ve dua ile
Ahmet YILDIZ
Gsm: 0 539 464 49 91
Nuryol Turizm 0 264 277 90 90
09 Aralık 2011
İki kudsî varlık; anne, baba
HuzurEvi mi, Hicran Yurdu mu?
Ne acıdır ki, artık anne-babalar yalnızlığa ve kimsesizliğe mahkûm yaşıyorlar; biraz yaşlanıp elden ayaktan düşünce kendilerini düşkünler evinde buluyorlar. Önceleri "darülaceze" denilen, şimdilerde biraz kibarlaştırılarak "huzurevi" adı verilen bu hicran yurtlarıyla teselli olmaya, senede bir gün kendilerine uzatılacak çiçeklerle avunmaya çalışıyorlar.
Oysa, insan çocuklarını bağrına basamadığı, torunlarını kucağına alamadığı, ne ihtimamla büyüttüğü ciğerparelerini sevemediği ve onlara bakıp bakıp "Yavrularım!.." diyemediği bir yerde nasıl huzurlu olur ki!.. Kendisine sevgi ve hürmetle nazar eden yakınlarının bulunmadığı, onun için bir tencerenin kaynamadığı ve çoğu zaman arayıp soranının olmadığı bir yerde mutluluğu nasıl bulur ki!.. Biz kendi kafamızda mevhum bir huzur tasarlamışız; o talihsizler yuvasına "huzurevi" demekle onun sakinlerinin de gerçekten huzurlu olacaklarını sanmışız. Allah'tan ki bu müesseseler ve oralarda bazı samimi gönüller var da yaşlılarımızı bütün bütün sokağa terk etmiyoruz; kendileri gibi muhtaç kimselerin arasına atıp bıraksak bile hiç olmazsa bir rahat yatak, bir sıcak çorba imkânı sağlıyoruz. Akabinde, onların da bizim var olduğunu vehmettiğimiz huzuru duymaları için zorlayıp duruyoruz. "Daha ne olsun, ne güzel yiyip içip yatıyorlar!" der gibi bir tavır takınıyoruz.
Halbuki, insan hayvanlar gibi yiyip içen, sonra da yan gelip yatan ve bu şekilde saadete eren bir mahluk değildir. İnsan, çevresine alâka duyan, tabiata açık bir fıtratı bulunan, evlat ve torunlarıyla, hatta torunlarının torunlarıyla münasebeti olan ve ancak tabiatından kaynaklanan bu alâka ve münasebetlerin gerekleri yerine getirildiği zaman huzur bulan bir varlıktır. Bir tüketim mevsimi halini alan hususî zaman dilimlerinde "dostlar alış-verişte görsün" kabilinden sözde arayıp sormalar ve sun'î tavırlar mutlu etmez insanı. Senede bir eline tutuşturulan bir demet çiçek sadece onun gönlündeki hasret ateşini alevlendirmeye yarar, dindirmez hicranını. O, alâkaya, sevgiye ve içten bir tebessüme muhtaçtır; yalnızca yeme, içme ve sıcak döşekte uyuma karşılamaz manevî ihtiyaçlarını.
Kur'an Üslubu ve Valideyn
Ayet ve hadislerde anne-baba hukuku üzerinde ısrarla durulmuş ve onların haklarının gözetilmesi ve valideyne zulüm etmekten kaçınılması hususunda tergîb (teşvik etme, isteklendirme) ve terhîblerde (sakındırma, uzaklaştırma) bulunulmuştur. Zira, insan tabiatında başkalarıyla alâkadar olma ve onların ihtiyaçlarını görme isteği sınırlıdır; cibilli olarak onda kendisini anne-babasına adama iştiyakı yoktur. Her insan mutlaka anne-babasına karşı belli ölçüde bir alâka duyar; ama valideynin şefkati evladı için kurban olmayı dahi sıradan bir iş haline getirse bile, çocuğun anne-babayı görüp gözetmesi biraz iradesini zorlamasına bağlıdır. Oysa, çocuk kendisini onların hoşnutluğunu kazanmaya vakfetse, valideynin memnuniyetini Hakk'ın rızasına vesile bilerek hizmette hiç kusur etmese, sürekli onların gözlerinin içine baksa ve onları asla incitmese, hatta bir manolya gibi buruşup solmalarından korkarak onlara dokunurken bile dikkatli davransa... anne ve babanın bütün bu güzel muamelelere hakkı vardır. Bundan dolayı da, Kur'an ve sünnet, iradenin hakkının verilmesi icap eden böyle önemli bir mesele üzerinde ısrarla durmakta ve tergîb ü terhîbler sıralamaktadır.
Dinimizde valideynin hukuku o kadar önemlidir ki, Sâdık u Masdûk (sallallahu aleyhi ve sellem), bir soru üzerine "Cihada denk bir amel bilmiyorum" demesine rağmen, huzuruna gelerek cihada katılmak istediğini söyleyen pek çok sahabiye "Annen, baban sağ mı?" diye sormuş, "evet" cevabını alınca da, "Git, anne-babana hizmet et. Senin cihadın onların yanında; yapış annenin ayaklarına, Cennet orada." buyurmuştur.
1 - Pek çok değer ölçüsünün unutulduğu günümüzde, anne-baba da bu umumî yozlaşmadan nasibini alarak bugünün şımarık nesilleri tarafından sadece birer yük gibi kabul edilir hale geldi.
2 - İnsan, çevresine alâka duyan, evlat ve torunlarıyla, hatta torunlarının torunlarıyla münasebeti olan ve ancak bu alâka ve münasebetlerin gerekleri yerine getirildiğinde huzur bulan bir varlıktır.
3 - İnsan tabiatında cibilli olarak kendisini anne-babasına adama iştiyakı yoktur. Bu açıdan, çocuğun anne-babayı görüp gözetmesi biraz iradesini zorlamasına bağlıdır.
07 Aralık 2011
03 Aralık 2011
AŞURE
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
AŞURE
Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti. Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem)’ e olsun.
Aşure, Hicri ayların birincisi olan Muharrem’in onuncu günüdür. Muharrem ayı İslami yılın başlangıcı olması bakımından Müslümanlarca çok değerlidir.Aşure günü adını alan bu günde oruç tutulurdu. Aşure orucu denen bu oruç, İslâm’dan önce Araplar’ca bilinirdi. Aşure kelimesinin İbranîce aşar’dan geldiği ve o günde Arapların oruç tuttuğu dikkate alınırsa, kelimenin bütün Semavi diller arasında ortak bir kelime olduğu anlaşılır.
Bu kelime Yahudilerde büyük kefaret günü için kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler:
“Bugün, iyi bir gündür. Allah (c.c.), İsrail oğulları’nı Firavun’un zulmünden bugün kurtarmıştır. Hazreti Musa (a.s) Allah’a (c.c) şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Hazreti Musa’nın (a.s.) sünnetine sizden daha yakınız” dedi ve o gün oruç tuttu, ashabına da tutmalarını emir buyurdu(Buhârî, -Savm,)
Hazreti Aişe’den"(r.anha.) nakledilen şu hadiste, Allah Rasulü’nün (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme döneminde de Aşure orucu tuttuğu anlaşılır.
“Cahiliye devrinde Kureyş Aşure gününde oruç tutardı. Hicretten önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Aşure orucu tutardı. Medine-i Münevvere’ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl Ramazan orucu farz kılınınca aşure günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı.” (Buhari Savm)
Ayrıca Yahudilere benzememek için Muharr
em’in 10. gününü yalnız tutmamalı 9. ve 10. günü oruç tutmalı veya 10. ve 11. günlerinde oruç tutulmalıdır. Muharrem’in ilk 10 günü ve hassaten onuncu (Aşure) günü çok faziletlidir.. Çünkü birçok muazzam hadiselere sahne olmuş hatıralı bir gündür. Şöyleki:
-Hz Nuh’un (a.s.) gemisinin bugünde tufandan kurtulup selamete ermesi (Aşure adlı tatlının menşei de buna dayanır.) Gemidekiler o günü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir aş pişirmişler. İşte aşure pişirme âdeti buradan kalmıştır.),
-Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesinin kabul edilmesi,
-Hz.Eyyub’un (a.s.) hastalığından şifa bulması,
-Hz. İbrahim’in (a.s.) Nemrud’un ateşinden kurtulması,
-Hz. Yakup’un (a.s.) Hz.Yusuf’a (a.s.) kavuşması Aşure gününde olmuştur.
Hz Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen hadisi şerifte: “Ramazan’dan sonra en sevaplı oruç ilahi ay olan Muharrem’de tutulandır” buyrulmuştur.(Tirmizi)
Hz. Ali (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam gelip Allah Rasulü’ne (s.a.v.) sordu: “Ya Rasulallah! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurursunuz?” Efendimiz (s.a.v.)“Eğer Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem’de tut! Zira o, Allah’a (Celle Celalühü) ait bir aydır. Onda bir gün vardır ki, bir kavmin tevbesini o gün kabul buyurdu, başka kavimlerin de tövbe ve niyazlarını o gün kabul buyurur” buyururlar. (Tac: c. 2)
Bir hadisi şerifte,”Aşure gününde evlad-ü iyalina bolluk gösterenin bütün senesinde Allah (c.c.) bolluk ihsan eder.” Buyrulmuştur. Ebu Katede (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir. Kâinat’ın efendisi (s.a.v.) “Aşure günü orucunun faziletinden soruldukta Şu cevabı verdi. Geçen senenin günahlarını örter. (Müslim)
Hicrî aylar şunlardır: 1-Muharrem, 2-Safer, 3-Rebiyülevvel, 4-Rebiülâhir, 5-
Cemâziyelevvel
6-Cemâziyelahir 7-Recep, 8-Şaban, 9-Ramazan, 10-Şevval, 11-Zilkade, 12-Zilhicce.”.
01 Aralık 2011
MUHARREM AYINDA ALLAH(cc)'IN BAHŞETTİĞİ ON İKRAM
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur
29 Kasım 2011
Erzurum'a Yeni Otobüs Terminali
Büyükşehir Belediyesi'nin eski terminal yerinin yer tespiti, tapu devri ve zemin etüt işlemlerinin ardından hafriyat alım çalışmalarını başlattı. Kuzey Çevre Yolu üzerindeki yeni terminalin temelinin ise 2012 yılının nisan ayında atılacağı belirtildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, yeni terminalin Erzurum’a yakışır nitelikte ve modern bir görünüme sahip olacağını söyledi. Yeni şehirlerarası otobüs terminalindeki çalışmaların aralıksız sürdürüldüğünü belirten Küçükler, "Yüklenici firma yer tesliminin hemen ardından hafriyat ve temel kazım çalışmalarını başlattı. Otogar projemiz çok kısa bir süre içerisinde tamamlanacak ve Erzurum’un ulaşım vizyonunu tamamen değiştirecek.” dedi. Erzurum’da uzun yıllardır kullanılan mevcut otogarın, ihtiyaca cevap veremez hale geldiğinin de altını çizen Küçükler, şunları dile getirdi: "Mevcut otobüs terminali Erzurum'a yakışmıyor ve standartların altında. Yeni şehirler arası otobüs terminali hizmete açıldığında Erzurum’un modern görünümüne görsel zenginlik kazandıracak."
Yolcuların her türlü ihtiyacı düşünülerek tasarlanan projenin, Erzurum’da ulaşım hizmetleri sektörüne yeni ve çağdaş bir vizyon kazandıracağını da vurgulayan Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, 55 dönümlük arazi üzerinde inşa edilecek olan yeni şehirler arası otobüs terminalinin, yolcu peronlarından sosyal donatılarına, araç bakım istasyonlarından otoparkına varıncaya kadar çeşitli niteliklere sahip olacağını belirtti. Yapımı kısa sürede tamamlanarak şehrin hizmetine sunulacak olan terminalin, Erzurum’a kazandırılacak olan 210 milyon dolarlık MNG yatırımı için ön adım olacağını hatırlatan Başkan Küçükler, “Şehirler arası otobüs terminalinin yapımı tamamlanır tamamlanmaz, mevcut otogarı yıkacak ve İkiz Kuleler Projesi için düğmeye basacağız. Çünkü söz konusu proje, mevcut otogarın bulunduğu Terminal Caddesi bölgesinde hayata geçirilecek.” şeklinde konuştu. CİHAN
28 Kasım 2011
İŞTE GELDİK GİDİYORUZ
Vura vura günlere
Dört nala gidiyoruz
Bizi bekleyen yere
Halimize şükran mı isyan mı etmeli
Bütün ömür bir rüyaysa uyanıp kalkmamalımı
İşte geldik gidiyoruz
Bilinmez bir diyara
Eskiden karpuz idik şimdi döndük biz hıyara
Bir ayvayı dişler gibi
Isır ısır ömrümüzü
Bir girdapta dönüyoruz
Yaşamadan günümüzü
Deli gibi kutluyoruz yılbaşı doğum günümüzü
Doğumada ölümede
Çiçekler yolluyoruz
Cem KARACA
26 Kasım 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
25 Kasım 2011
Mukaddes Göç
Hicret, İslam inkılâbının bir dönüm noktasıdır. Hicret’e kadar geçen dönem zulum ve işkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve metanet devresidir.
Hicret, bu sabır ve metanetin İslam’ın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka bir şey getirmeyeceğinin anlaşılması ve Cenab-ı Hakk’ın (c.c) izniyle gerçekleşmiştir.
Hicret, basit bir göç hadisesi değil, İslamı kurtarma taktiği ve onu daha geniş kitlelere yaymaktır.
Hicretin İslam tarihinde yeri büyüktür. Herkes bu fazilete sahip olma arzusunu içinde taşımıştır. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicretin sadeceMekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye göç eden mü’minlere bağlı bir fazilet olarak kalması, daha sonraki insanların da bundan nasiplenmesi için Hicret’i önemli bir İslami kavram olarak değerlendirmiş ve şöyle buyurmuştur:
Hicret 2-dir 1- kötülüklerden hicret, 2- Allah Resulü’ne (s.a.v.)” e hicret.
Hicret, putlardan Allah’a (c.c.) koşmaktır. Bir kaya sarmaşığının kayayı delip ışığa çıkmasıdır hicret.
Sultanlar Sultanı (.s.a.v.) Mekke-i Mükerreme’de İslam dinini yaymaya başladıktan sonra,
Müminlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bu gelişmeye tahammül edemeyen Mekke müşrikleri kölelerin, cariyelerin ve kimsesiz Müslümanların üzerlerindeki baskılarını daha da artırıyorlardı. Tarihin bir daha kaydedemeyeceği akla ve hayale gelmeyen elleriyle ve dilleriyle, zulmün en büyüğünü, işkencelerin en şiddetlisini yapmaktan çekinmiyorlardı. Bu artık dayanılmaz bir hal almıştı.
Bunun üzerine Müslümanlar, Peygamberimiz’e (s.a.v.) gelerek Medine-i Münevvere’ye hicret etmek istediklerini söylediler. Güzeller güzeli (s.a.v.) de müsade ettiler.Muharrem ayında, gizli gizli, Mukaddes göç başladı. İlk hicret eden sahabe Hazreti Ebu Seleme (radiyallahu anh..).dır.
Müslümanlar, Allah (c.c.) için, Allah (c.c.) dinini yaşayabilmek için, evlerini, mallarını, her şeylerini geride bırakarak doğup büyüdükleri. Çok sevdikleri kutsal belde’den hicretediyorlardı. Dav’a büyüktü. Dav’a İslam’ın Hâkim olma davasıydı. Bu dav’a için can da canan da, mal da mülkte terk edilirdi. Sahabeyi kiram (r.a.) efendilerimiz bunu en güzel şekilde yaptılar.
Medine-i Münevvere’ye Herkes hicret etmiş, Medine-i Münevvere’deki Müslümanlar (ensar) ve Mekke-i Mükerreme’den hicret eden (muhacirler) sabırsızlıkla Güzeller güzeli (s.a.v.) bekliyorlardı
Nihayet Fahri Kâinat (s.a.v.) Hz. Ebubekir (r.a.) ile birlikte yorucu bir yolculuktan sonra Medine-i Münevvere’ye girerken sevinç ve gözyaşları içerisinde karşılandılar. Artık sıkıntılı günler geride kalarak huzur ve mutlu bir hayat başlamıştı. Allah (c.c.) dini İslam Medine-i Münevvere’de gelişecek, güçlenecek devlet olacak ve oradan da bütün dünyaya yayılacaktı. Vede hızla yayılmaya başladı.
52 maddelik İlk “İslam anayasası” hicretten sonra düzenlenmiştir. Müslümanlar arasında, İslam kardeşliği hicretten sonra olmuştur. “Kuba ve Mescid-i Nebevi”gibi cemaatleşmenin ruhu olan ilk İslam mabetleri hicretle kurulmuştur.”Suffe” adı verilen ilk İslam mektebi hicretten sonra açılmıştır.
Onun için hicret, yüce İslam nizamının bütün dünyaya yeni bir hızla yayılmasıdır. Hicret, kahramanlıktır, Hicret, ilimdir, mekteptir,.Devlettir.Hicret, mabettir,cemaat tır,kardeşliktir.
Hz. Ömer (.r.a.) devrine kadar Müslümanlar arasında çeşitli olaylar tarih başlangıcı olarak kullanılıyordu. Bu ise karışıklığa sebep oluyordu. Bunu önlemek için Halife Hz. Ömer (.r.a.) zamanında, Hicri takvimin birinci senesi olarak alınmış ve sene başı olarak ta Muharrem ayı kabul edilmiştir.
Müslümanların yeni yılbaşısı Muharrem ayıyla başlamaktadır.
23 Kasım 2011
ACİL ŞİFALAR VERSİN
22 Kasım 2011
Bakılacak yüze utanılacak söz söyleme
Evlilik ve aile danışmanı psikolog Filiz Bayraktar, tartışmada eşlerin birbirini rencide edecek, onur kırıcı sözleri asla sarf etmemesi gerektiğini söylüyor.
Bayraktar, evlilikte tartışma sırasında yapılan en büyük yanlışın eşin meziyetlerinin görmezden gelinip, hatalarının abartılması olduğunu belirtiyor. Kavgada çoğu zaman asıl konudan uzaklaşıldığını ifade eden Bayraktar, eşlerin, durumu hâkimiyet kurma şekline dönüştürdüğünü söylüyor. İki tarafın da genellikle birbirini dinlemediğini aktaran Bayraktar, "Olay kişileştirilir, aşırı tepki verilir. Kişi, o yaşa gelinceye kadarki öğrendikleri, algıladıkları, düşündükleri tartışma kalıplarının doğru olduğunu savunarak eşinin her söylediğini yanlış görür ve kavga gittikçe büyür, şiddetlenir." diyor. Bayraktar, tartışmaya ayrıca bağırma, küfürlü ve ağır sözlerin dâhil edilmesi halinde saygının da yitirileceğini belirtiyor. Onur kırıcı söz ve davranışların kişide yaralar açtığını aktaran Bayraktar, "Saygı biterse sevgi de biter." ifadesini kullanıyor.
Kadınlar eski defterleri açıyor erkekler İSE dinlemiyor
Kadın ve erkekler, tartışma esnasında farklı konuları gün yüzüne çıkarıyor. Psikolog Bayraktar'a göre kadınlar, en küçük kavgada dahi eşinin ailesi ile olan ilişkisi ve kayınvalidesi ile anlaşmazlıklarından bahsediyor. Eşinin kendisini anlamadığını önemsemediğini dile getiriyor. 'Sen zaten sorumsuzsun, hiçbir şeyle ilgilenmiyorsun' ifadeleri ile eşinin konuşmasına fırsat vermeden suçlamalarda bulunuyor. Özellikle de 'eski defterleri' karıştırması kadını haklı olsa dahi haksız duruma düşürüyor. Erkekler ise kadınların aksine konuşmak istemiyor ve dinlemiyor. Sorunu hâkimiyet ve baskı ile çözmeye çalışıyor. Eşini itaatsiz olarak suçluyor, başka kadınlarla kıyaslıyor.
Eşinizle yaptığınız tartışmayı savaşa çevirmeyin
Önce dinleyin. İtirazın ne olduğunu anlayın ve sakince cevap verin. Bağırarak konuşmayın.
Sorunu açık ve net bir şekilde anlatın. Hasıraltına itilmeden çözüme gidin. Aksi takdirde biriken bu sorunlar yanardağ gibi beklenmedik bir zamanda patlayabilir.
Topluluk önünde tartışmayın, eleştirmeyin. Hakaret etmeyin ya da hakarete hakaretle cevap vermeyin. Asla vurmayın, itmeyin, şiddet gösterilerinden sakının.
Eşler birbirini sonuna kadar dinlemeli. Eleştirmeden fikirlerinizi söyleyin.
Doğru çözümü bulmak için ortak karar vermeye ve saygı çerçevesi içinde tartışmayı sonlandırmaya çalışın.
Yapıcı eleştirilerde bulunun, yıkıcı eleştirilerden uzak kalın. Amaç birlikteliği bozmak değil, daha iyi bir paylaşıma götürmek olmalı. Tartışmanın bedeli, eşi kaybetmek pahasına kazanmak değildir.
Eşinizi başkaları ile kıyaslamayın.
Çözüme ulaşılmışken eşe söylenecek herhangi bir 'sen de şöyle yapmalıydın' gibi ifadeler, yeni bir sorunu beraberinde getirir. Sevgiyi gösterecek bir davranışta bulunmak veya sevgi sözcükleri tartışmayı bitirecektir.
En küçük tartışma veya kavgayı çevrenizle özellikle de anne-babanızla paylaşmayın, anlatmayın. Eşler kavga esnasında yaşanılanları unutur, ancak anne-babada bir önyargı oluşabilir.
Zeynep KAÇMAZ Zaman
19 Kasım 2011
SBS TARİHİ BELLİ OLDU
İlköğretim 8. sınıf öğrencilerinin katılacağı SBS
İlköğretim 5, 6, 7. ve ortaöğretim 9, 10 ve 11. sınıfların gireceği Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı ise 10 Haziran 2012 tarihinde düzenlenecek.
MEB, SBS dışında Açıköğretim Lisesi ve Açık İlköğretim okulları, Mesleki Teknik Açıköğretim, Mesleki Açıköğretim lisesi okulları ile motorlu
Açık İlköğretim Okulu birinci dönem sınavı 11 Aralık 2011, ikinci dönem sınavı 15 Nisan 2012, üçüncü dönem sınavı 1 Temmuz 2012'de; Açıköğretim Lisesi birinci dönem sonu sınavları 21-22 Ocak 2012, ikinci dönem sınavları 12-13 Mayıs 2012 ve üçüncü dönem sınavları ise 28-29 Temmuz 2012'de gerçekleştirilecek.
14 Kasım 2011
SÖZ NEDİR?
12 Kasım 2011
Bu HAFTA DÜĞÜN HAFTASIYDI
Köyümüz sakinlerinden Hasan ÖZDEMİR'in oğlu Serkan'ın düğünü oldu.Allah(CC) mutlu etsin.
Köyümüz sakinlerinden Ömer KILIÇ'ın oğlu Osman'ın düğünü oldu.Allah(CC) mutlu etsin.
Düğün haftasıydı ama hava çok soğuktu.
10 Kasım 2011
KIZ VE ÖLÜM
05 Kasım 2011
KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN
İhsan AKPINAR
01 Kasım 2011
Yürüyen KUR AN
31 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Zilhicce'nin ilk on günü neden övülmüştür?
Şevval ayında tutulan altı oruç acılı yüreklerimizi bir derece teskin eder. Sanki Ramazan'ın küçük bir uzantısını yaşarız. Kurban Bayramı'ndan önceki Zilhicce'nin ilk on günü ise Ramazan'daki bol sevaplı ve çok feyizli ibadetlerden ayrılan mahzun gönüllerimize âdeta bir "teselli armağanı"dır. "Keşke Ramazan biraz uzun olsaydı..." ya da "Ah, Ramazan'ı hakkıyla ihya edebilseydim..." diye yanan gönüllerimize muhteşem bir fırsattır bu on gece.
Kur'an-ı Kerim'de Fecr Suresi'nin başında, "On geceye yemin olsun ki..." ifadeleriyle bahsedilen bu on gecenin ne muazzam bir hazine olduğunu ne yazık ki hakkıyla bilemiyoruz. Bazı kaynaklarda bu on gecenin Ramazan'ın son on günü veya Muharrem'in onuncu gününe (Aşure Günü'ne) kadar olan on gün olduğu kayıtlı olsa da genel görüş ve kabul, bu mübarek on günün Zilhicce ayının ilk on günü olduğudur. Bu seneki takvime göre bu on gün 28 Ekim-6 Kasım tarihleri arasıdır.
Kamerî ayların 12'ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm'ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği umumi af ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın birinden onuna kadar olan zaman dilimi "leyâli-i aşere", yani on mübarek gecedir. 10. gün Kurban Bayramı'nın ilk günüdür. İşte bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimiz'in (sas) muhteşem müjdesi: "Allah'a ibadet edilecek günler içinde zilhiccenin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesi'ne denktir." (Tirmizi: Savm, 52)
NAFİLE NAMAZLARI ARTIRIN
Efendimiz'den (sas) harika bir teşvik cümlesi: "Allah indinde Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!" (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257) Tesbih, sübhanellah; tahmid, elhamdülillah; tehlil, lâilâheillâllah; tekbir ise Allahu ekber demektir. Tesbih, tahmid ve tekbirin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu düşünürsek, bugünlerde nafile namazları artırmanın ne kadar büyük sevap olduğunu anlayabiliriz. "Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah'a daha sevimli olsun..." (Tirmizi, Savm: 52) hadisi de bu durumu teyit eder.
AREFE GÜNÜ TUTULAN ORUÇ
Bu on gün içinde arefe gününün yeri ise bambaşkadır. Efendimiz (sas), arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır: "Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur." (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457) Efendimiz, bugünün faziletini şöyle anlatır: Arefe günü gelince, yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden âzâd olunmaz. Kim arefe günü gerek dünya ve gerekse âhiret ile ilgili olarak Allâh'tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.
Kur'an, istiğfar, salavat ve dua
Her şeyden önce her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü, hiçbir nafile ibadet farzların yerini tutamaz.
Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur'an, istiğfar, salavat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
Bu on günü sanki Ramazan'ın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidir. On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Hayalen hacda hissetmek, onları izleyerek kendimizi onların içinde saymak yoluyla manevî bir hâl kazanabiliriz.
Cemil Tokpınar
29 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım
26 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım
25 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
ALLAH ACİL ŞİFALAR VERSİN
--
akpinar25
24 Ekim 2011
Hadislerde sayısı belirtilen tesbihler
23 Ekim 2011
Esmaü'l-Hüsna ebced hesabına göre çekilmeli
Allah 66 Her türlü istek, tüm duaların kabulü
Er-Rahmân 298 Dünyada ve ahirette Allah'ın sevgisini kazanmak
Er-Rahîm 258 Maddi ve manevi rızka nail olmak
El-Melik 90 Maddi ve manevi güçlü olmak, insanlara sözlerini anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak,
El-Kuddûs 170 Maddi ve manevi her türlü temizlik, kalp temizliği, ruhî hastalıklardan iyileşmek
Es-Selâm 131 Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğge çıkmak
El-Mü'min 137 Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek
El-Muheymin 145 İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine akıl erdirebilmek
El-Aziz 94 Düşmanlara galip gelmek
El-Cebbâr 206 İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin şerrinden emin olmak
El-Mütekebbir 662 İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek
El-Hâlık 731 İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı olmak,
El-Bâri 214 İşte başarılı olmak, maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmak
El-Musavvir 336 Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak
El-Gaffâr 1281 Bağışlanmak ve günahlardan korunmak
El-Kahhâr 306 Zalimleri ve din düşmanlarının kahrından kurtulmak
El-Vehhâb 14 Sıkıntısız ve maddi açıdan rahat bir hayat
Er-Rezzâk 308 Bol rızıklı ömür
El-Fettâh 489 Maddi ve manevi hayır kapılarının açılması, ticarette başarıya ulaşmak
El-Alim 150 İlim zenginliği
El-Kabid 903 Zalimin zulmünden kurtulmak
El-Basıt 72 Rızkının genişlemesi ve bereketi
El-Hafid 1481 Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak
Er-Rafi' 351 İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi olmak
El-Muiz 117 Fakir ve zelillikten kurtulmak
El-Muzil 770 Düşmanları zelil etmek
Es-Semi' 180 Duaların kabulü
El-Basir 302-112 Acziyetin kalkması, basiretli olmak
El-Hakem 68 Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile hüküm vermek
El-Adl 104 Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak
El-Latîf 129 Dileklerin olması, kısmet ve rızık
El-Habîr 812 Hafıza ve idrakin genişlemesi
El-Halîm 88 Ahlak güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet ve sinirin gitmesi
El-Azîm 1020 Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak
El-Gafûr 1286 Günahların affı ve kötü ahlaktan korunmak
Eş-Şekûr 526 Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, bol rızık
El-Aliyy 110 Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması,
El-Kebîr 232 Hürmet sahibi olmak, maddi ve manevi büyüklük
El-Hafîz 998 Nefsinin ve malının korunması
El-Mukît 550 Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık
El-Hasîb 80 Herkese karşı açık alınlı olmak
El-Celîl 73-5329 Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil etmek
El-Kerîm 270 Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve kolaylıklara nail olmak
Er-Rakîb 312 Her işte Allah'ın koruması altında olmak, bunu hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi
El-Mücîb 55-3025 Duaların kabul olunması
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ