BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

27 Aralık 2011

Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi yâd edildi

 Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi doğumunun 118. Yıl dönümünde yâd edildi. Son yüzyılın önemli mürşidi kamillerinden olan Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi, doğumunun Hicri 118. yıldönümünde Kur'an-ı Kerim hatimleri ve tesbihatlarla yâd edildi.
Yurtiçinden ve yurtdışından çok sayıda sevenlerinin iştirak ettiği program,  İskenderpaşa Camii'nde akşam namazından sonra başladı. Akşam yemeği ikramından sonra Sanatçı Yusuf Karagöz, özel bestelediği ilahi ve kasideleri seslendirdi, Kur'an tilaveti yapıldı. Aynı saatlerde Akra Fm'de de özel yayınlar yer aldı.

Mehmmed Zahid Kotku Hocaefendi'nin talebelerinden olan Prof. Dr. Tahir Yaren, Hocaefendi'nin ilmi ve tasavvufi hayatından kesitler anlatırken yaşadığı bazı hatıralara da dikkat çekti. Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi'nin dünyanın her köşesinde bulunan sevenleri ve müntesiplerince okunan binlerce Kur'an hatimi, on binlerce Yasin-i şerif ve yüz binlerce tesbihat da ruhu şeriflerine bağışlandı. Hatim duasını Ümraniye Adalar Vaizi Miktat Kutlu yaptı

Mehmet Akif Ersoy Yılı'nda neler yapılamadı?

Vefatının 75'inci ve İstiklal Marşı'nın kabulünün 90'ıncı yılı olması dolayısıyla ilan edilen Mehmet Akif Ersoy Yılı, çeşitli etkinlikleri geride bırakarak sona eriyor. Peki, Mehmet Akif Ersoy Yılı'nda neler yapılamadı?
Mehmet Akif Ersoy'un edebi kişiliği ve Mehmet Akif Ersoy Yılı etkinliklerine ilişkin soruları cevaplandıran monografi ve deneme yazarı Beşir Ayvazoğlu, İstiklal Marşı şairi Ersoy'un edebiyat tarihinde çok önemli bir yerinin bulunduğunu belirterek, özellikle Kurtuluş Savaşı'nda verilen mücadeleyi milli şairin dizelerinde çok açık olarak bulmanın mümkün olduğunu dile getirdi.

MISIR APARTMANI MÜZE YAPILABİLİRDİ

Ayvazoğlu; "Mehmet Akif Ersoy, içindeki şiir seviyesini ve zenginliğini davasına feda etmiş ve şiirlerinde sosyal meseleleri ön plana çıkarmıştır" dedi. Bu yılın Mehmet Akif Ersoy için ayrılmasının önemli bir aşama olduğunu ifade eden Ayvazoğlu, yıl içinde milli şair için çok önemli etkinlikler düzenlendiğini anlattı. Ayvazoğlu; "Böyle yıl dönümlerinde Ersoy'u yeniden hatırlayarak hafızalarda canlandırmak önemli. Tabii ki yapılanlar yeterli midir derseniz, çok şey yapılabilir. Ne kadar yaparsanız eksiktir. Mesela, Ersoy'un vefat ettiği Mısır Apartmanı müze yapılabilirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca şairin Mısır'da kaldığı ev de yeniden düzenlenebilirdi" diye konuştu. Ayvazoğlu, Ersoy'un günümüzde yeterince tanınmadığını ve kıymetinin bilinmediğini söyleyerek; "Maalesef onun döneminin diliyle bugünkü dil arasında o kadar büyük fark var ki, sadece Ersoy değil, Orhan Veli Kanık ve daha birçok şairin kıymeti bilinmiyor. Gençlerimiz 300 kelime dağarcığıyla yazıyor ve konuşuyor. Bu durum ancak eğitim ve tarih şuuru kazanmakla aşılabilir" dedi.

MEHMET AKİF ADINA ÖDÜL KONULABİLİRDİ

Gazeteci yazar Abdurrahman Şen de Mehmet Akif Ersoy Yılı olarak ilan edilen bu yılda milli şair adına kalıcı bir şey bulamadıklarını, sadece panellerde, sempozyumlarda konuşulduğunu belirtti. Şen; "Ersoy adına bir kültür ödülü konulabilirdi, bunu TBMM yapmalıydı. Onun hayatının anlatıldığı bir film çekilebilirdi. Ayrıca İstanbul'da bir yerde mekân tahsisi yapılarak kültür evi yapılabilirdi. Bizim istediğimiz İstiklal Marşı şairimiz için kalıcı işler yapılmasıydı" dedi. Şen, Ersoy'un gençlik tarafından yeterince tanınmadığını belirterek; "Ersoy, özellikle günümüz gençlerine, gelecek nesillere her bakımdan örnek bir insan olarak öğretilmeli, tanıtılmalı. İstiklal Marşı'nın tüm metni tahlilli ders olarak okutulmalı. Onun sözlerinin tümünün milli mutabakat metni olduğuna inanıyoruz" şeklinde konuştu.

SIRAT-I MÜSTAKİM LATİN HAFLERİNE ÇEVRİLEBİLİRDİ

Eşref Edip Fergan'ın bütün eserleriyle birlikte, Mehmet Akif'le ilgili 900 sayfalık devasa Mehmet Akif Hayatı Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları isimli eserini de yayına hazırlayan yazar Fahrettin Gün, milli şaire olan ilginin bir türlü bilgiye dönüşmediğini savundu. Türk gençliğine örnek olması gereken, Milli Mücadele'ye destek veren, ayaklanmaların bastırılmasında ön ayak olan milli şair hakkında şimdiye kadar ciddi çalışmalar yapılmadığını söyleyen Gün; "Örneğin, başyazarı olduğu Sırat-ı Müstakim gazetesi halen Latin harflerine çevrilmedi. İstiklal Marşı, ders kitabı olarak okutulmalı. Halkımızın milli şair Ersoy'a karşı bir sempatisi ve sevgisi var ama bu hiçbir zaman bilgiye dönüşmüyor" şeklinde konuştu.

TÜRK TARİHİNİN EN BÜYÜK ŞAİRLERİNDEN BİRİ

Açıklamalı Safahat Lugatı'nı hazırlayan Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü öğretim görevlisi Talip Mert de Mehmet Akif Ersoy'un Türk tarihinin en büyük şairlerden biri olduğunu kaydetti. Ersoy'un, milli şairin yazdığı şiirlerin insanlara mutlaka umut veren bir yönünün bulunduğunu ifade eden Mert, Ersoy'un şiirlerinin ilk okunuşta dilinin ağır olduğunu, ancak alıştıkça öyle olmadığının anlaşıldığını bildirdi.

25 Aralık 2011

Güvenli İnternete Nasıl Geçilir?

'Güvenli internet' uygulamasından 100 bin abone faydalandı. Yapılan müracaatları yeterli görmeyen İnternet Kurulu Başkanı Özeren STK'ların aileleri bilinçlendirmesi gerektiğini söylüyor.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından hayata geçirilen 'güvenli internet uygulaması' 1 ayda 100 bini aşkın abone tarafından tercih edildi.

Toplam 13 milyona yakın ADSL ve mobil internet abonesi bulunan Türkiye'de güvenli internet uygulamasına yapılan başvuruların az olması dikkat çekiyor. İnternet Kurulu Başkanı Serhat Özeren, "Güvenli internete geçiş yöntemlerinin kullanılan operatöre göre farklılık göstermesi bu hizmeti almak isteyen birçok aileyi engelliyor" dedi. Türkiye'de ebeveynlerin bilgisayar okuryazarlığı konusunda tecrübesiz olduğuna dikkat çeken Özeren, "Sivil toplum kuruluşlarının (STK), bir an önce güvenli internet seminerleri düzenleyerek aileleri bilinçlendirmesi gerekiyor" ifadelerini kullanıyor.

Türkiye'de 10 milyona yakın aboneye internet hizmeti sunan TTNET, abonelerine 'güvenli internet hizmeti'ni 'onlineislemmerkezi.ttnet.com.tr' adresi üzerinden veriyor. Online işlem merkezi sayfasına giren abonelerin karşısına kullanıcı adı ve şifre isteyen bir sayfa geliyor. Online işlem merkezini hiç kullanmamış abonelerin, girdikleri sayfadan 'Üye ol' linkine tıklayarak kullanıcı adı ve şifre edinmesi gerekiyor. TTNET kullanıcıları kullanıcı adı ve şifresi ile girdikleri sayfadan güvenli internet hizmeti linkine tıklayıp 'Aile Profili' veya 'Çocuk Profili' tercihinde bulunabilir.

iPhone, iPad ve Android cihazların kullanımının artması ile birlikte mobil interneti kullanan sayısı da her geçen gün artıyor. İnternetteki zararlı içeriklerden korunmak için 'güvenli internet hizmeti'ni iPhone, iPad ve Android cihazlarda da kullanmak mümkün. Mobil internet kullanıcılarının güvenli internet hizmetini nasıl alacağı ise kullandıkları GSM operatörüne göre değişiklik gösteriyor.

Turkcell kullanıcılarının güvenli internet için SIFRE' yazıp SMS ile 2222'ye göndererek bir şifre almaları gerekiyor. Sonra turkcell.com.tr'ye girerek online işlem kategorisi altındaki bireysel linkine tıklayarak telefon numarası ve şifre ile hizmet alabilir. Avea kullanıcılarının ise *952#'yi tuşlayarak anlık şifrelerini öğrenerek avea.com.tr'ye girmesi gerekiyor. Avea'nın sayfasında sağ üstte yer alan online işlemler kategorisi altındaki bireysel linkine tıklayarak telefon numarası ve şifre ile giriş yaptığı sayfada güvenli internet hizmetini alabilir. Vodafone kullanıcıları da SIFRE yazıp SMS ile 7048'e gönderererek kendilerine ulaşan şifre ile vodafone.com.tr adresindeki 'online self servis' kategorisine girerek güvenli internete ulaşabilir.

23 Aralık 2011

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU


الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
 O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler  Ali imran 156
Köyümüz sakinlerinden Halis Hoca (Halis UZUN) 22 Aralık 2011'de  rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.Cenazesi bugün Cuma namazına mütakip kaldırılacaktır.
Merhumeye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım.

22 Aralık 2011

BİR SEVDADIR …….

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
BİR SEVDADIR …….
Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Âlemlerin efendisi Hazreti. Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem) e olsun.
Bir sevdadır Medine-i Münevvere. Arap yarımadasının batısında Hicaz bölgesinde, Mekke-i Mükerreme’nin
350. km kadar kuzeyinde ve Kızıldeniz kıyısına yaklaşık 130 km.uzaklıkta olup deniz seviyesinden yüksekliği 619 metredir. Bugün Medine-i Münevvere arasındaki ulaşım, hicret yolu olarak bilinen 430 kilometrelik otoyol vasıtasıyla sağlanmaktadır.

Kızıldeniz kıyısındaki Car limanıda şehrin Mısır, Habeşistan, Yemen, Hindistan ve Çin arasındaki deniz bağlantısını sağlar. Tarih boyunca Medine-i Münevvere’nin içme suları daha çok güney tarafındaki kuyulardan sağlanmıştır. Burada Güzeller güzeli (s.a.v.) in su içtiği ve abdest aldığı 14 kuyu bulunmaktadır. (İbni Şebbe,152, )
İlk İslam devleti’nin kurulduğu ve içinde yeryüzünde ibadet kasdıyla Yapılabilecek üç mescidden biri olan Mescid-i Nebi’nin bulunduğu kutsal şehir. Şehrin eski adı ( yesrip) olup, Hicretten sonra Âlemlerin Efendisi (s.a.v.) bu adı değiştirerek buraya Medine denmiştir.
Medine-i Münevvere’nin kelime anlamı “şehirdir”Ancak, bir yere nispet edilmeksizin kullanıldığı zaman Medine şehri kastedilmiş olur. Medine kelimesi Kur’an’ı Kerim’de Mekki ayetlerde “Medain”şeklinde çoğul olarak geçen bir cins isimdir. Medeni ayetlerde ise, Yesrib’in yerine özel isim olarak kullanılmıştır. (İslam ansiklopedisi.).
Medine’i Münevvere coğrafi konumu itibariyle verimli bir vahadır. Kuzey batısında akik vadisi ile ayır dağını güneyden kucaklayan Si’la dağı, kuzeyinde kunat vadisi ile Uhud dağı şehrin ortasını yararak geçen ve Küba’daki Ranune vadisini de içine alan Batman vadisi yer alır.
Medine’i Münevvere’nin batısında ki Hürretü’l-Garbiye boğazı ile doğusunda ki Hüretü’ş-Şark iyye boğazı bu vadilerle bitişir. Sevr dağı ile Ayr dağının Mescid-i Nebiye uzaklıkları 8 er km.metredir. Hicretten sonra ise, peygamberin şehri anlamındaMedinetü’n-nebi”,denilmiş ve sonraları 94 isimle anılmaya başlamış. Fakat Medine,meşhur olmuştur.
94 isminden bazıları. “Medine-yi Münevvere, Medinetü’n- nebi, Tayyibe, sime, Karyetü’l-Ensar, Kubbetü’l-İslam, Kalbü’l-İman, Mübareke, Mümine, Medinetü’r-Resül, Darü’l-İman, Harem-Rasülüllah, Darü’s-Selam, Beyt-i-Rasülüllah, Barreh, Tabe, Tayyibe”, gibi isimleri vardır. ( Semhudi, Vefau’l-Vefa c.1.sh.7.)
Allah Resulü (s.a.v.) Tebük gazasından dönerken Medine-i Münevvere görününce işte Tabe! Demiş Tabe ve Tayyibe isminin, Medine’i Münevvere’yi Hz. Allah (c.c.) tarafından verildiğini açıklamıştır. (Müslim-Sahih, c,4, sh, 94,)
Güzeller güzeli (s.a.v.) şöyle buyurdular. Allahım! Mekke'ye verdiğin bereketi iki katıyla Medine'ye de ver!" (Buhari,) Fahri kâinat Efendimiz (s.a.v.) Allah’ım! Mekke’yi bize sevdirdiğin gibi, Medine’yi de sevdir! Hatta ondan daha çok sevdir. Medine’de sav ve müd ölçeklerimize bereketler ver!
Allah’ım! Medine’nin havasını bizim için düzelt! Hummasını da Mekke’nin Cuhfe’sine naklet! Diye dua etti. (İbni Hişam İbni Sire-) Çünkü! Medine-i Münevvere’nin havası, Mekkeli müminlerin mizaçlarına uygun gelmedi. Birçokları hastalandılar.
Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Aişe (r.anha.) de hastalandı. Sultanlar Sultanı (s.a.v.) Hz Aişe (r.anha.) ya sende gördüğüm nedir? Dedi. Hz. Aişe (r.anha.) Annemiz babam annem sana feda olsun, Hummadır. Allah kahretsin onu dedi. Allah Resülü (s.a.v.) hayır, ona sövme. O, vazifelidir. İstersen sana dua öğreteyim, onu, okuduğun zaman, Yüce Allah, senden onu giderir. Dedi. Hz. Aişe (r.anha.) öğret dedi. Duayı okuyup öğrenince Hummadan kurtuldu. (Halebî, İnsan)
Medineli müslümanlar, meyvelerin ilk çıkanını, turfandasını gördükleri zaman, onu, peygamberimize getirirler, oda onu eline alarak Allah’ım Meyvelerimize bereket ver Medine’mize bereket ver. Sa’ölçeklerimize bereket ver Müd ölçeklerimize bereket ver! Allah’ım İbrahim (a.s.) nasıl senin kulun, O, Sana Mekke-i Mükerreme için nasıl dua ettiyse, bende sana Medine’i Münevvere için onun Mekke-i Mükerreme hakkında ki duası gibi dua ediyorum! Der. Sonrada gördüğü çocuklardan en küçüğünü çağırıp o turfanda meyveyi ona verirdi. (Muvatta)
Bu günkü Medine-i Münevvere’nin nüfusu ( 2004, tarihi. Olarak 868.000 )

21 Aralık 2011

ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM NOEL KUTLAMIYORUM

ALLAH RASULU (S.A.V.); "Kim bir kavme benzerse, o da onlardandır" (Ebu Davud) buyuruyor. Hadis-i Şerifte, müslüman olmayanlara benzeyenleri şiddetle kınama ve tehdit vardır.

18 Aralık 2011

500 yıllık Binbir Hatim geleneği dualarla başladı

Erzurum'da yaklaşık 500 yıldır devam eden Binbir Hatimler, hatimlerin başlatıcısı Pir Ali Baba'nın Türbesi'nde okunan Kur'an-ı Kerim tilaveti ve dualar ile başladı.
Erzurum'da 478 yıldır kesintisiz Binbir Hatim okunuyor. Erzurum il genelindeki camilerde ve vatandaşlar evlerinde Kur'an-ı Kerim'i hatmediyor. Yavuz Sultan Selim döneminde Erzurum'da yaşayan Pir Ali Baba isimli zat tarafından başlatılan Binbir Hatimler, Erzurum'un Rus işgali döneminde 4 yıldır kadar kesintiye uğramış. Daha sonra tekrar başlatılan Binbir Hatimler yılın son 15 günü ile bir sonraki yılın ilk 15 gününde okunuyor. Geçen yıl Erzurum il genelinde din görevlileri ve vatandaşlar 11 bin 300 hatim okumuş ve duası ise Ulu Cami'de Müftü Yakup Arslan tarafından yapılmıştı.
Binbir Hatimler ilk kez bu sene Erzurum merkeze 4 kilometre uzaklıktaki Tuzcu köyü yakınlarındaki bir tepede medfun bulunan Pir Ali Baba'nın kabri başında başlatıldı. Burada yapılan programa Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, İl Müftü Yardımcısı Abdurrahman Kotan ile imam hatipler katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, ilk kez Binbir Hatim geleneğini Pir Ali Baba'nın türbesinde gerçekleştirdiklerini söyledi. Başkan Küçükler, "Pir Ali Baba Erzurum için önem arz eden şahsiyet. Osmanlı döneminde bu gelenek Erzurum ve çevresinin belalardan, afetlerden, her türlü afetten kurtuluşu için başlatılmış. Güzel bir gelenektir. Pir Ali Baba'ya minnettarız. İnşallah bu gelenek daim olur." dedi.
İl Müftü Yardımcısı Abdurrahman Kotan ise Yavuz Sultan Selim döneminden bu yana Binbir Hatimlerin Erzurum'da okunduğunu ifade etti. Kotan, Erzurum'da 100 camide Binbir Hatim geleneğinin başlatıldığını söyledi.

GÜZELE KIRK GÜNDE DOYULUR UNUTMAYIN

13 Aralık 2011

BABA, ANNE, KARDEŞ VE EVLAT KİM?

UMRE VE FAZİLETLERİ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

UMRE VE FAZİLETLERİ

Allahu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem)’ e olsun.

Umre kelimesi, ziyaret etmek anlamına gelmektedir. Belirli zamana bağlı olmayarak Kâbe’i Muazzama’yı usulüne göre ihramlandıktan sonra, tavaf say ve tıraş olmaktan ibarettir.

Hanifi ve Maliki Mezhebinde, ömründe bir defa Umre yapmak Müekked sünnet, Şafii ve Hanbelî Mezheplerinde farz sayılmıştır.Çünkü ihram, insan için bir elbise olmaktan çok niyet, tercih ve telbiyedir. Kibirden gururdan, kendini beğenmişlikten, bencillikten, gösterişten sıyrılıp, samimiyete ve takvaya ulaşmaktır.

Gönülden gelen bu istek ve kararınıLebbeyk, Allahümme Lebbeyk. = Buyur Allah’ım, Buyur! Emrine hazırım.” diyerek, büyük bir aşk ve şevk içinde dağlara, taşlara, vadilere tepelere, karşılaştığı topluluğa ilan eder. Benliğini aşar. İradesini güçlendirir.

Umre’in Fazileti: Kendisiyle öbür umre arasında işlenmiş küçük günahlar için kefarettir. Allah katında makbul haccın karşılığı ise ancak cennet-dir.” (Buhari, Müslim ) Hac ve umre için Beytullah’a gidenler, müslümanların, Allah’a (c.c.) gönderilmiş temsilcileridir. Dua ederlerse Allah (c.c.) dualarını kabul eder. Mağfiret dilerlerse bağışlar.” (Nesai)

Kâinat’ın en güzeli (s.a.v.) buyurdular. “Ramazan’da yapılan bir Umre sevap cihetiyle, hacca muadildir.”(Hâkim-elmüstedrek)

Mescid-i Haram’ın Fazileti: “Mescid-i Haramda kılınan bir namaz da diğer mescitler de kılınan 100-bin, namazdan efdaldır. Buyrulmuştur. Mekke-i Mükerreme’de ramazan orucunu tutmak başka ülkelerde 100-bin ramazan ayı oruçlu olmaktan efdaldır. “Mekke-i Mükerreme’de cemaatle kılınan namazın 1000 rekâtı bin yüz rekât namaz dan efdaldır.

Tavafın fazileti:"Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: Kim, Kâbe-yi 50- defa tavaf ederse, günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu gündeki gibi olur. Abdullah İbni Ömer diyorki; Rasülüllah (s.a.v). den şöyle işittim:”kim Kâbe-yi tavaf eder ve tavaftan sonra iki rekât namaz kılarsa bir köle ve cariyeyi Azad etmiş gibi sevap olur. (İbni Mac’e, 1046)

Mescid-i Nebi’nin fazileti:. Güzeller güzeli (s.a.v.) Mescid-i Nebi, de kılınan bir namaz, Mescid-i Haram Hariç, başka mescitlerde kılınan. 1000 namazdan efdaldır.

“Resulullah (s.a.s), Şöyle buyurdular. "Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de Cennet bahçelerinin üzerindedir (Ahmed b. Hanbel)

”Kim benim mescidimde, ara vermeden 40 vakit namaz kılar ise, ateşten azaptan kurtulduğuna dair beraat yazılır ve nifaktan kurtulur.” (Hadisi şerif.)

Her kim ki beni, vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatta iken ziyaret etmiş gibi olur. Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur.” (Hadisi şerif.)

Hacerül-esvedin fazileti: Abdullah İbni Abbas-dan gelen bir rivayet şöyledir. Allah Resulü (s.a.v.) buyurdular: And olsun-ki şu Hacer-i Esved kıyamet günü gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde mahşere gelecek ve onu hakkıyla istilam eden yani Allah-a itaat ve Resulü-ne tabi olmak üzere ziyaret eden kimseler lehine şahitlik yapacaktır

Güzeller güzeli (s.a.v.) bir defasında dudaklarını Hacerülesved’in üzerine koyarak uzun süre ağlamış, daha sonra dönüp Hz.Ömerin’de (r.a.) ağladığını görünce şöyle demiştir.”Ey Ömer gözyaşları burada dökülür.”(İbni Mace,”Menasik”,27.)

Değerli okuyucularım 27.07.2011 tarihinden itibaren www.hendekhaber.com.tr de her hafta yazı yazmaktayım aynı zamanda bu yazılar hendekfacebookta yayınlanmakta ve paylaşılmaktadır. Amacım Müslümanlara faydalı olmak. Gün geçtikçe okuyucularım sayısının arttığını görüyorum buda beni sevindiriyor benim azmimi, şevkimi artırıyor çok mutlu oluyorum. Bizim yazılarımızı okuduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca ben: Nuryol Turizm Sakarya şubesinin iki senedir Umre rehberliğini yapmaktayım. Yayınlanmış 3 tane kitabım var.1-cisi Gül kokulu Muhammed’im 2-cisi Hikmet pırıltıları 3-cüsü de Kutsal Mekânlar ve Faziletleri bu kitabım iki bölüm halinde 1-inci bölüm Mekke-i Mükerreme 2-inci bölüm Medine-i Münevvere’nin kutsallığını ve faziletlerini resmilerle beraber yazdım. Bu kutsal topraklara dört defa gitmeyi Mevla’m nasip etti.

10-Mart–2012 de Umre gurubumuz olacak bizim bilgi ve tecrübelerimizi o Kutsal topraklarda sizlerle paylaşacağız inşallah. Selam ve dua ile

Ahmet YILDIZ

Gsm: 0 539 464 49 91

Nuryol Turizm 0 264 277 90 90

09 Aralık 2011

İki kudsî varlık; anne, baba

Maalesef, pek çok değer ölçüsünün unutulduğu, ailevî ve içtimaî esasların yerle bir olduğu zamanımızda, anne-baba hakkı da bu umumî yozlaşmadan nasibini aldı.
İnsanın en başta hürmet etmesi gereken iki kudsî varlık, bugünün şımarık nesilleri tarafından sadece birer yük gibi kabul edilir oldu. Aslında, daha küçük birer canlı halinde var olmaya başladıkları günden itibaren, hep anne-babanın omuzlarında dolaşan ve onların kucaklarında gelişip büyüyen çocuklardı yük olan; fakat, anne-babanın derin şefkati, yavrularını yük değil mukaddes birer emanet olarak görmelerini sağlıyordu. Onların hayat boyu devam eden fedakarlıkları karşısında çocukların da onlara sevgi ve hürmetle muamele etmeleri hem bir insanlık borcu hem de bir vazifeydi; her insan, kendi ebeveyninin kadrini bilmeli ve onları Hakk'ın rahmetine ulaşmaya vesile saymalıydı. Heyhat ki, günümüzde sadece Allah'a karşı saygısız olanlar arasında değil, O'nu sevdiğini iddia edenlerin içinde bile, anne ve babalarının varlıklarını istiskal eden, yaşamalarına karşı bıkkınlık gösteren ve sürekli saygısızlıkta bulunan insan bozması canavarlar türedi.
HuzurEvi mi, Hicran Yurdu mu?
Ne acıdır ki, artık anne-babalar yalnızlığa ve kimsesizliğe mahkûm yaşıyorlar; biraz yaşlanıp elden ayaktan düşünce kendilerini düşkünler evinde buluyorlar. Önceleri "darülaceze" denilen, şimdilerde biraz kibarlaştırılarak "huzurevi" adı verilen bu hicran yurtlarıyla teselli olmaya, senede bir gün kendilerine uzatılacak çiçeklerle avunmaya çalışıyorlar.
Oysa, insan çocuklarını bağrına basamadığı, torunlarını kucağına alamadığı, ne ihtimamla büyüttüğü ciğerparelerini sevemediği ve onlara bakıp bakıp "Yavrularım!.." diyemediği bir yerde nasıl huzurlu olur ki!.. Kendisine sevgi ve hürmetle nazar eden yakınlarının bulunmadığı, onun için bir tencerenin kaynamadığı ve çoğu zaman arayıp soranının olmadığı bir yerde mutluluğu nasıl bulur ki!.. Biz kendi kafamızda mevhum bir huzur tasarlamışız; o talihsizler yuvasına "huzurevi" demekle onun sakinlerinin de gerçekten huzurlu olacaklarını sanmışız. Allah'tan ki bu müesseseler ve oralarda bazı samimi gönüller var da yaşlılarımızı bütün bütün sokağa terk etmiyoruz; kendileri gibi muhtaç kimselerin arasına atıp bıraksak bile hiç olmazsa bir rahat yatak, bir sıcak çorba imkânı sağlıyoruz. Akabinde, onların da bizim var olduğunu vehmettiğimiz huzuru duymaları için zorlayıp duruyoruz. "Daha ne olsun, ne güzel yiyip içip yatıyorlar!" der gibi bir tavır takınıyoruz.
Halbuki, insan hayvanlar gibi yiyip içen, sonra da yan gelip yatan ve bu şekilde saadete eren bir mahluk değildir. İnsan, çevresine alâka duyan, tabiata açık bir fıtratı bulunan, evlat ve torunlarıyla, hatta torunlarının torunlarıyla münasebeti olan ve ancak tabiatından kaynaklanan bu alâka ve münasebetlerin gerekleri yerine getirildiği zaman huzur bulan bir varlıktır. Bir tüketim mevsimi halini alan hususî zaman dilimlerinde "dostlar alış-verişte görsün" kabilinden sözde arayıp sormalar ve sun'î tavırlar mutlu etmez insanı. Senede bir eline tutuşturulan bir demet çiçek sadece onun gönlündeki hasret ateşini alevlendirmeye yarar, dindirmez hicranını. O, alâkaya, sevgiye ve içten bir tebessüme muhtaçtır; yalnızca yeme, içme ve sıcak döşekte uyuma karşılamaz manevî ihtiyaçlarını.
Kur'an Üslubu ve Valideyn
Ayet ve hadislerde anne-baba hukuku üzerinde ısrarla durulmuş ve onların haklarının gözetilmesi ve valideyne zulüm etmekten kaçınılması hususunda tergîb (teşvik etme, isteklendirme) ve terhîblerde (sakındırma, uzaklaştırma) bulunulmuştur. Zira, insan tabiatında başkalarıyla alâkadar olma ve onların ihtiyaçlarını görme isteği sınırlıdır; cibilli olarak onda kendisini anne-babasına adama iştiyakı yoktur. Her insan mutlaka anne-babasına karşı belli ölçüde bir alâka duyar; ama valideynin şefkati evladı için kurban olmayı dahi sıradan bir iş haline getirse bile, çocuğun anne-babayı görüp gözetmesi biraz iradesini zorlamasına bağlıdır. Oysa, çocuk kendisini onların hoşnutluğunu kazanmaya vakfetse, valideynin memnuniyetini Hakk'ın rızasına vesile bilerek hizmette hiç kusur etmese, sürekli onların gözlerinin içine baksa ve onları asla incitmese, hatta bir manolya gibi buruşup solmalarından korkarak onlara dokunurken bile dikkatli davransa... anne ve babanın bütün bu güzel muamelelere hakkı vardır. Bundan dolayı da, Kur'an ve sünnet, iradenin hakkının verilmesi icap eden böyle önemli bir mesele üzerinde ısrarla durmakta ve tergîb ü terhîbler sıralamaktadır.
Dinimizde valideynin hukuku o kadar önemlidir ki, Sâdık u Masdûk (sallallahu aleyhi ve sellem), bir soru üzerine "Cihada denk bir amel bilmiyorum" demesine rağmen, huzuruna gelerek cihada katılmak istediğini söyleyen pek çok sahabiye "Annen, baban sağ mı?" diye sormuş, "evet" cevabını alınca da, "Git, anne-babana hizmet et. Senin cihadın onların yanında; yapış annenin ayaklarına, Cennet orada." buyurmuştur.
Yine, hadis kitaplarında Fahr-i Kâinat Efendimiz'e biat etmek için gelen birinden bahsedilir. Ashab-ı Kiram'ın altın halkasına girmekle şereflenen o sahabi, en kutlu elleri tutar ve "Sana biata koştum ama annem babam arkada hicranla ağlıyorlardı." der. Şefkat Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem), hemen ellerini geri çeker, memnuniyetsizliğini ifade eder şekilde şöyle seslenir: "Dön anne-babana, dön de ağlattığın gibi güldür onları."
1 - Pek çok değer ölçüsünün unutulduğu günümüzde, anne-baba da bu umumî yozlaşmadan nasibini alarak bugünün şımarık nesilleri tarafından sadece birer yük gibi kabul edilir hale geldi.
2 - İnsan, çevresine alâka duyan, evlat ve torunlarıyla, hatta torunlarının torunlarıyla münasebeti olan ve ancak bu alâka ve münasebetlerin gerekleri yerine getirildiğinde huzur bulan bir varlıktır.
3 - İnsan tabiatında cibilli olarak kendisini anne-babasına adama iştiyakı yoktur. Bu açıdan, çocuğun anne-babayı görüp gözetmesi biraz iradesini zorlamasına bağlıdır.

07 Aralık 2011

ALLAH'IM YALNIZ SANA MUHTACIZ

Ben bir garip kulum. Ne tahtım var, ne tacım.
Tut elimden Allah'ım. Yalnız sana muhtacım.

Necip Fazıl Kısakürek

03 Aralık 2011

AŞURE

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

AŞURE

Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti. Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem) e olsun.


Aşure, Hicri ayların birincisi olan Muharrem’in onuncu günüdür. Muharrem ayı İslami yılın başlangıcı olması bakımından Müslümanlarca çok değerlidir.Aşure günü adını alan bu günde oruç tutulurdu. Aşure orucu denen bu oruç, İslâm’dan önce Araplar’ca bilinirdi. Aşure kelimesinin İbranîce aşar’dan geldiği ve o günde Arapların oruç tuttuğu dikkate alınırsa, kelimenin bütün Semavi diller arasında ortak bir kelime olduğu anlaşılır.


Bu kelime Yahudilerde büyük kefaret günü için kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler:


“Bugün, iyi bir gündür. Allah (c.c.), İsrail oğulları’nı Firavun’un zulmünden bugün kurtarmıştır. Hazreti Musa (a.s) Allah’a (c.c) şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Hazreti Musa’nın (a.s.) sünnetine sizden daha yakınız dedi ve o gün oruç tuttu, ashabına da tutmalarını emir buyurdu(Buhârî, -Savm,)


Hazreti Aişe’den"(r.anha.) nakledilen şu hadiste, Allah Rasulü’nün (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme döneminde de Aşure orucu tuttuğu anlaşılır.


“Cahiliye devrinde Kureyş Aşure gününde oruç tutardı. Hicretten önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Aşure orucu tutardı. Medine-i Münevvere’ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl Ramazan orucu farz kılınınca aşure günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı.” (Buhari Savm)


Ayrıca Yahudilere benzememek için Muharr


em’in 10. gününü yalnız tutmamalı 9. ve 10. günü oruç tutmalı veya 10. ve 11. günlerinde oruç tutulmalıdır. Muharrem’in ilk 10 günü ve hassaten onuncu (Aşure) günü çok faziletlidir.. Çünkü birçok muazzam hadiselere sahne olmuş hatıralı bir gündür. Şöyleki:


-Hz Nuh’un (a.s.) gemisinin bugünde tufandan kurtulup selamete ermesi (Aşure adlı tatlının menşei de buna dayanır.) Gemidekiler o günü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir aş pişirmişler. İşte aşure pişirme âdeti buradan kalmıştır.),


-Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesinin kabul edilmesi,


-Hz.Eyyub’un (a.s.) hastalığından şifa bulması,


-Hz. İbrahim’in (a.s.) Nemrud’un ateşinden kurtulması,


-Hz. Yakup’un (a.s.) Hz.Yusuf’a (a.s.) kavuşması Aşure gününde olmuştur.


Hz Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen hadisi şerifte: “Ramazan’dan sonra en sevaplı oruç ilahi ay olan Muharrem’de tutulandır” buyrulmuştur.(Tirmizi)


Hz. Ali (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam gelip Allah Rasulü’ne (s.a.v.) sordu: “Ya Rasulallah! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurursunuz?” Efendimiz (s.a.v.)Eğer Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem’de tut! Zira o, Allah’a (Celle Celalühü) ait bir aydır. Onda bir gün vardır ki, bir kavmin tevbesini o gün kabul buyurdu, başka kavimlerin de tövbe ve niyazlarını o gün kabul buyururbuyururlar. (Tac: c. 2)


Bir hadisi şerifte,”Aşure gününde evlad-ü iyalina bolluk gösterenin bütün senesinde Allah (c.c.) bolluk ihsan eder.” Buyrulmuştur. Ebu Katede (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir. Kâinat’ın efendisi (s.a.v.) “Aşure günü orucunun faziletinden soruldukta Şu cevabı verdi. Geçen senenin günahlarını örter. (Müslim)


Hicrî aylar şunlardır: 1-Muharrem, 2-Safer, 3-Rebiyülevvel, 4-Rebiülâhir, 5-

Cemâziyelevvel


6-Cemâziyelahir 7-Recep, 8-Şaban, 9-Ramazan, 10-Şevval, 11-Zilkade, 12-Zilhicce.”.


01 Aralık 2011

MUHARREM AYINDA ALLAH(cc)'IN BAHŞETTİĞİ ON İKRAM

1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur

29 Kasım 2011

Erzurum'a Yeni Otobüs Terminali

Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin Kuzey Çevre Yolu kenarında yaptıracağı şehirler arası otobüs terminali için hafriyat çalışmaları başladı.
Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin Kuzey Çevre Yolu kenarında yaptıracağı şehirler arası otobüs terminali için hafriyat çalışmaları başladı. MNG Holding'in mevcut otobüs terminalinin yerine kent otel, rezidans AVM kuracak olması nedeniyle, terminalin yeri de havalimanı güzergahındaki BİM Lojistik Merkez Deposu'nun kuzeyine kurulacak.
Büyükşehir Belediyesi'nin eski terminal yerinin yer tespiti, tapu devri ve zemin etüt işlemlerinin ardından hafriyat alım çalışmalarını başlattı. Kuzey Çevre Yolu üzerindeki yeni terminalin temelinin ise 2012 yılının nisan ayında atılacağı belirtildi. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, yeni terminalin Erzurum’a yakışır nitelikte ve modern bir görünüme sahip olacağını söyledi. Yeni şehirlerarası otobüs terminalindeki çalışmaların aralıksız sürdürüldüğünü belirten Küçükler, "Yüklenici firma yer tesliminin hemen ardından hafriyat ve temel kazım çalışmalarını başlattı. Otogar projemiz çok kısa bir süre içerisinde tamamlanacak ve Erzurum’un ulaşım vizyonunu tamamen değiştirecek.” dedi. Erzurum’da uzun yıllardır kullanılan mevcut otogarın, ihtiyaca cevap veremez hale geldiğinin de altını çizen Küçükler, şunları dile getirdi: "Mevcut otobüs terminali Erzurum'a yakışmıyor ve standartların altında. Yeni şehirler arası otobüs terminali hizmete açıldığında Erzurum’un modern görünümüne görsel zenginlik kazandıracak."
Yolcuların her türlü ihtiyacı düşünülerek tasarlanan projenin, Erzurum’da ulaşım hizmetleri sektörüne yeni ve çağdaş bir vizyon kazandıracağını da vurgulayan Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, 55 dönümlük arazi üzerinde inşa edilecek olan yeni şehirler arası otobüs terminalinin, yolcu peronlarından sosyal donatılarına, araç bakım istasyonlarından otoparkına varıncaya kadar çeşitli niteliklere sahip olacağını belirtti. Yapımı kısa sürede tamamlanarak şehrin hizmetine sunulacak olan terminalin, Erzurum’a kazandırılacak olan 210 milyon dolarlık MNG yatırımı için ön adım olacağını hatırlatan Başkan Küçükler, “Şehirler arası otobüs terminalinin yapımı tamamlanır tamamlanmaz, mevcut otogarı yıkacak ve İkiz Kuleler Projesi için düğmeye basacağız. Çünkü söz konusu proje, mevcut otogarın bulunduğu Terminal Caddesi bölgesinde hayata geçirilecek.” şeklinde konuştu. CİHAN

28 Kasım 2011

İŞTE GELDİK GİDİYORUZ

Bir çiviyi çakar gibi
Vura vura günlere
Dört nala gidiyoruz
Bizi bekleyen yere
Halimize şükran mı isyan mı etmeli
Bütün ömür bir rüyaysa uyanıp kalkmamalımı
İşte geldik gidiyoruz
Bilinmez bir diyara

Eskiden karpuz idik şimdi döndük biz hıyara
Bir ayvayı dişler gibi
Isır ısır ömrümüzü
Bir girdapta dönüyoruz
Yaşamadan günümüzü
Deli gibi kutluyoruz yılbaşı doğum günümüzü
Doğumada ölümede
Çiçekler yolluyoruz

Cem KARACA

26 Kasım 2011

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU

Köyümüz sakinlerinden İbrahim HARS 25 Kasım 2011'de  rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhumeye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım.

25 Kasım 2011

Mukaddes Göç

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
MUKADDES GÖÇ:
Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti. Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem) e olsun.
İslam tarihinde, Âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.)’ in 622 yılında Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye göç etmesine Hicret denilir. Hicret,terk etmek, ayrılmak, bir yeri terk ederek başka bir yere göç etmek anlamına gelir.
Hicret, İslam inkılâbının bir dönüm noktasıdır. Hicret’e kadar geçen dönem zulum ve işkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve metanet devresidir.
Hicret, bu sabır ve metanetin İslam’ın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka bir şey getirmeyeceğinin anlaşılması ve Cenab-ı Hakk’ın (c.c) izniyle gerçekleşmiştir.
Hicret, basit bir göç hadisesi değil, İslamı kurtarma taktiği ve onu daha geniş kitlelere yaymaktır.
Hicretin İslam tarihinde yeri büyüktür. Herkes bu fazilete sahip olma arzusunu içinde taşımıştır. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hicretin sadeceMekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye göç eden mü’minlere bağlı bir fazilet olarak kalması, daha sonraki insanların da bundan nasiplenmesi için Hicret’i önemli bir İslami kavram olarak değerlendirmiş ve şöyle buyurmuştur:
Gerçek muhacir, Allah’ın (Celle Celalühü) yasakladığı şeylerden kaçınan, onları terk eden kimsedir.”
Hicret, putlardan kaçmak, zulümden nura koşmak, şirkten ve küfürden güzele koşmak, küfre karşı meydan okumaktır. Ayrıca hicret, Peygamber Efendimizin (s.a.v.)Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye göç etmesinin yılbaşıdır.
Hicret 2-dir 1- kötülüklerden hicret, 2- Allah Resulü’ne (s.a.v.)” e hicret.
Hicret, putlardan Allah’a (c.c.) koşmaktır. Bir kaya sarmaşığının kayayı delip ışığa çıkmasıdır hicret.
Sultanlar Sultanı (.s.a.v.) Mekke-i Mükerreme’de İslam dinini yaymaya başladıktan sonra,
Müminlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bu gelişmeye tahammül edemeyen Mekke müşrikleri kölelerin, cariyelerin ve kimsesiz Müslümanların üzerlerindeki baskılarını daha da artırıyorlardı. Tarihin bir daha kaydedemeyeceği akla ve hayale gelmeyen elleriyle ve dilleriyle, zulmün en büyüğünü, işkencelerin en şiddetlisini yapmaktan çekinmiyorlardı. Bu artık dayanılmaz bir hal almıştı.
Bunun üzerine Müslümanlar, Peygamberimiz’e (s.a.v.) gelerek Medine-i Münevvere’ye hicret etmek istediklerini söylediler. Güzeller güzeli (s.a.v.) de müsade ettiler.Muharrem ayında, gizli gizli, Mukaddes göç başladı. İlk hicret eden sahabe Hazreti Ebu Seleme (radiyallahu anh..).dır.
Müslümanlar, Allah (c.c.) için, Allah (c.c.) dinini yaşayabilmek için, evlerini, mallarını, her şeylerini geride bırakarak doğup büyüdükleri. Çok sevdikleri kutsal belde’den hicretediyorlardı. Dav’a büyüktü. Dav’a İslam’ın Hâkim olma davasıydı. Bu dav’a için can da canan da, mal da mülkte terk edilirdi. Sahabeyi kiram (r.a.) efendilerimiz bunu en güzel şekilde yaptılar.
Medine-i Münevvere’ye Herkes hicret etmiş, Medine-i Münevvere’deki Müslümanlar (ensar) ve Mekke-i Mükerreme’den hicret eden (muhacirler) sabırsızlıkla Güzeller güzeli (s.a.v.) bekliyorlardı
Nihayet Fahri Kâinat (s.a.v.) Hz. Ebubekir (r.a.) ile birlikte yorucu bir yolculuktan sonra Medine-i Münevvere’ye girerken sevinç ve gözyaşları içerisinde karşılandılar. Artık sıkıntılı günler geride kalarak huzur ve mutlu bir hayat başlamıştı. Allah (c.c.) dini İslam Medine-i Münevvere’de gelişecek, güçlenecek devlet olacak ve oradan da bütün dünyaya yayılacaktı. Vede hızla yayılmaya başladı.
52 maddelik İlk “İslam anayasası” hicretten sonra düzenlenmiştir. Müslümanlar arasında, İslam kardeşliği hicretten sonra olmuştur. “Kuba ve Mescid-i Nebevi”gibi cemaatleşmenin ruhu olan ilk İslam mabetleri hicretle kurulmuştur.”Suffe” adı verilen ilk İslam mektebi hicretten sonra açılmıştır.
Onun için hicret, yüce İslam nizamının bütün dünyaya yeni bir hızla yayılmasıdır. Hicret, kahramanlıktır, Hicret, ilimdir, mekteptir,.Devlettir.Hicret, mabettir,cemaat tır,kardeşliktir.
Hz. Ömer (.r.a.) devrine kadar Müslümanlar arasında çeşitli olaylar tarih başlangıcı olarak kullanılıyordu. Bu ise karışıklığa sebep oluyordu. Bunu önlemek için Halife Hz. Ömer (.r.a.) zamanında, Hicri takvimin birinci senesi olarak alınmış ve sene başı olarak ta Muharrem ayı kabul edilmiştir.
Müslümanların yeni yılbaşısı Muharrem ayıyla başlamaktadır.

22 Kasım 2011

Bakılacak yüze utanılacak söz söyleme

"Adam mısın sen? Erkek olsaydın da yapsaydın..." diyen kadınlar, "Ömrümü yedin! Sen ne biçim kadınsın?" diyen kocalar... Tartışmalarda söylenen sözler eşler arasındaki sevgi ve saygıyı da yıkar gider. Sözler adeta birer kurşuna döner aşkı öldürür.
Tartışmalar ve kavgalar, evliliğin tuzu biberidir. Dozunda olduğu sürece, evliliğe renk ve heyecan katar. Ancak o esnada bazı iletişim hataları yapılıyor ki kavga daha da büyüyor. Eski defterler açılıyor, suçlamalarda bulunuluyor, sorun hâkimiyet ve baskı ile çözülmeye çalışılıyor. Ne var ki o andaki kızgınlık ve öfke ile çoğu zaman ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor. Öyle kelimeler sarf ediliyor ki adeta "bu söz kavgada bile söylenmez" dedirtecek türden. 'Beğenmiyorsan kapı orada. Çık git!', 'Seninle evlenmekle hata ettim', 'Kadın olsaydın annemi idare ederdin', 'Sen ne işe yararsın ki!' 'Şikâyetten başka bir şey bilmezsin zaten', 'Ömrümü yedin!', 'Annem demişti, bununla evlenilmez diye...', 'Senin için saçımı süpürge ettim.', 'Adam mısın sen?', 'Erkek olsaydın da yapsaydın', 'Bıktım senin ilgisizliğinden!'
Evlilik ve aile danışmanı psikolog Filiz Bayraktar, tartışmada eşlerin birbirini rencide edecek, onur kırıcı sözleri asla sarf etmemesi gerektiğini söylüyor.
Bayraktar, evlilikte tartışma sırasında yapılan en büyük yanlışın eşin meziyetlerinin görmezden gelinip, hatalarının abartılması olduğunu belirtiyor. Kavgada çoğu zaman asıl konudan uzaklaşıldığını ifade eden Bayraktar, eşlerin, durumu hâkimiyet kurma şekline dönüştürdüğünü söylüyor. İki tarafın da genellikle birbirini dinlemediğini aktaran Bayraktar, "Olay kişileştirilir, aşırı tepki verilir. Kişi, o yaşa gelinceye kadarki öğrendikleri, algıladıkları, düşündükleri tartışma kalıplarının doğru olduğunu savunarak eşinin her söylediğini yanlış görür ve kavga gittikçe büyür, şiddetlenir." diyor. Bayraktar, tartışmaya ayrıca bağırma, küfürlü ve ağır sözlerin dâhil edilmesi halinde saygının da yitirileceğini belirtiyor. Onur kırıcı söz ve davranışların kişide yaralar açtığını aktaran Bayraktar, "Saygı biterse sevgi de biter." ifadesini kullanıyor.
Kadınlar eski defterleri açıyor erkekler İSE dinlemiyor
Kadın ve erkekler, tartışma esnasında farklı konuları gün yüzüne çıkarıyor. Psikolog Bayraktar'a göre kadınlar, en küçük kavgada dahi eşinin ailesi ile olan ilişkisi ve kayınvalidesi ile anlaşmazlıklarından bahsediyor. Eşinin kendisini anlamadığını önemsemediğini dile getiriyor. 'Sen zaten sorumsuzsun, hiçbir şeyle ilgilenmiyorsun' ifadeleri ile eşinin konuşmasına fırsat vermeden suçlamalarda bulunuyor. Özellikle de 'eski defterleri' karıştırması kadını haklı olsa dahi haksız duruma düşürüyor. Erkekler ise kadınların aksine konuşmak istemiyor ve dinlemiyor. Sorunu hâkimiyet ve baskı ile çözmeye çalışıyor. Eşini itaatsiz olarak suçluyor, başka kadınlarla kıyaslıyor.

Eşinizle yaptığınız tartışmayı savaşa çevirmeyin
Önce dinleyin. İtirazın ne olduğunu anlayın ve sakince cevap verin. Bağırarak konuşmayın.
Sorunu açık ve net bir şekilde anlatın. Hasıraltına itilmeden çözüme gidin. Aksi takdirde biriken bu sorunlar yanardağ gibi beklenmedik bir zamanda patlayabilir.
Topluluk önünde tartışmayın, eleştirmeyin. Hakaret etmeyin ya da hakarete hakaretle cevap vermeyin. Asla vurmayın, itmeyin, şiddet gösterilerinden sakının.
Eşler birbirini sonuna kadar dinlemeli. Eleştirmeden fikirlerinizi söyleyin.
Doğru çözümü bulmak için ortak karar vermeye ve saygı çerçevesi içinde tartışmayı sonlandırmaya çalışın.
Yapıcı eleştirilerde bulunun, yıkıcı eleştirilerden uzak kalın. Amaç birlikteliği bozmak değil, daha iyi bir paylaşıma götürmek olmalı. Tartışmanın bedeli, eşi kaybetmek pahasına kazanmak değildir.
Eşinizi başkaları ile kıyaslamayın.
Çözüme ulaşılmışken eşe söylenecek herhangi bir 'sen de şöyle yapmalıydın' gibi ifadeler, yeni bir sorunu beraberinde getirir. Sevgiyi gösterecek bir davranışta bulunmak veya sevgi sözcükleri tartışmayı bitirecektir.
En küçük tartışma veya kavgayı çevrenizle özellikle de anne-babanızla paylaşmayın, anlatmayın. Eşler kavga esnasında yaşanılanları unutur, ancak anne-babada bir önyargı oluşabilir.
Zeynep KAÇMAZ Zaman

19 Kasım 2011

SBS TARİHİ BELLİ OLDU

Milli Eğitim Bakanlığı, ilköğretim 8. sınıflara yönelik Seviye Belirleme Sınavı'nı (SBS) 9 Haziran 2012'de yapacak. Milli Eğitim Bakanlığınca 2012'de uygulanacak sınav takvimi belirlendi.

İlköğretim 8. sınıf öğrencilerinin katılacağı SBS ile Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı, 9 Haziran 2012'de yapılacak.
İlköğretim 5, 6, 7. ve ortaöğretim 9, 10 ve 11. sınıfların gireceği Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı ise 10 Haziran 2012 tarihinde düzenlenecek.

MEB, SBS dışında Açıköğretim Lisesi ve Açık İlköğretim okulları, Mesleki Teknik Açıköğretim, Mesleki Açıköğretim lisesi okulları ile motorlu taşıt sınavları ve bazı kurumların sınavlarını da düzenliyor.

Açık İlköğretim Okulu birinci dönem sınavı 11 Aralık 2011, ikinci dönem sınavı 15 Nisan 2012, üçüncü dönem sınavı 1 Temmuz 2012'de; Açıköğretim Lisesi birinci dönem sonu sınavları 21-22 Ocak 2012, ikinci dönem sınavları 12-13 Mayıs 2012 ve üçüncü dönem sınavları ise 28-29 Temmuz 2012'de gerçekleştirilecek.


14 Kasım 2011

SÖZ NEDİR?

SÖZ BİR KANTAR!
GÜN GELİR SENİ DE TARTAR,
 DOĞRU SÖYLERSEN ŞEREFİN ARTAR,
 YALAN SÖYLERSEN OCAĞIN BATAR

12 Kasım 2011

Bu HAFTA DÜĞÜN HAFTASIYDI

Köyümüz sakinlerinden Mustafa UZUN'un oğlu Bilgin'in düğünü oldu.Allah(CC) mutlu etsin.
Köyümüz sakinlerinden Hasan ÖZDEMİR'in oğlu Serkan'ın düğünü oldu.Allah(CC) mutlu etsin.
Köyümüz sakinlerinden Ömer KILIÇ'ın oğlu Osman'ın düğünü oldu.Allah(CC) mutlu etsin.
Düğün haftasıydı ama hava çok soğuktu.

10 Kasım 2011

KIZ VE ÖLÜM

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

KIZ VE ÖLÜM

Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanlığın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) e olsun.

Şakiki Belhi’nin bir kızı vardı ki o diyarda bulunan kadınların içinde en abide, zahide, saliha bir kadındı. İsmi Emine idi.

Günlerden bir gün babasına:

“Babacığım, benim ismimi niçin Emine koydun?” diye sordu. 3 korkudan emin olana Emine derler. Hâlbuki ben bu 3 korkunun hiç birisinden emin değilim.

1-Her nefis, ölümü tadıcıdır. Bu ölüm bana acı mı tatlı mı gelecektir? Acaba, ben ismim gibi ölüm acısından emin olabilecek miyim?

2- Şeytan bize apaçık düşmandır. Acaba, ben onun şerrinden kurtulur, emin olabilir miyim?

3-Son nefesimden korkarım. Bu dünyadan, imanla mı imansız mı göçeceğim? İmanla göçeceğimden emin olabilir miyim ki, Emine adına hak kazanmış bulunayım. Kaldı ki, peygamberler bile: “Ya Rabbi! Beni Müslüman olarak öldür, salihlere ilhak eyle” diye dua buyurmuşlardır. Onlar masum Nebi iken böyle dua ederlerse, ben su-i hatimeden nasıl emin olabilirim?”

Babası kendisine bir cevap veremedi ve aradan kısa bir zaman geçtikten sonra bu sultan hastalandı. Şakik-i Belhi kızının yanına vararak:

“Evladım, neden gülmüyorsun? Gençlik senin, güzellik senin gelecek iyi günler senin, neden böyle durgunsun?” diye sordu. Emine sultan, içini çekerek cevap verdi:

“Babacığım” dedi. “Ben öyle şeyler görüyorum ki, gülmek değil ağlamak zamanıdır. Zira altımda cehennemler tutuşmuş, gülmeme imkân var mı? Üstümde cennetler süslenmiş, oraya girebilecek miyim? Melek-ül Mevt canımı almağa hazır vaziyette, emir bekliyor. Nasıl güvenir, nasıl gülerim?”

Babası başının altındaki sert yastığı alarak daha yumuşak bir yastık koymak istedi. Emine sultan buna da itiraz etti:

“Babacığım” dedi. “Yumuşak yastığa ne lüzum var? Yarın başımın altına, bu sert yastıktan daha sert bir kerpiç koymayacaklar mı?”

Vaktaki ölümü yaklaştı, babasını yanına çağırarak 3 şey vasiyet etti:

“Sevgili babacığım” dedi.
1- “Öldüğüm zaman ellerimi göğsümün üzerine bağla. Zira günahkârlar tevazudan, kabahatlerinden ötürü ellerini göğüslerine bağlarlar.
2-Bende kulluk vazifemi tam ve eksiksiz yapamadım. Onun için ellerim göğsümde bulunsun. Olabilir ki, çocukluk ve gençlik saikasiyle babalık hakkını tam olarak eda edemedim.
3-Beni kefene sar. Fakat kabirde yüzümü aç ve benim için dua et. Çünkü babanın evladına duası, peygamberinin ümmetine duası gibidir.
Ey benin canım babam. Sana zahmet olmazsa ve seni ezmezse 3 vasiyetim daha var:

1-İnsanları, toplu olarak bir arada gördüğün zaman, kabirde cesedimi yemeğe hazırlanan kurtları hatırla.
2-Her ne zaman kitaba bakarsan, o bembeyaz sahifeler üzerinde o siyah yazılar gördüğünde, yüzümün ve gözümün beyazını ve siyahını hatırla.
3-Gecelerin karanlığı basınca kabrimin karanlığını hatırla.”

Bu sözleri bitirdikten ve kelime-i şehadet getirdikten sonra dünyadan göçtü.

Alla hu Teala bize son nefeste iman ve Kur’an nasip eylesin

05 Kasım 2011

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Kurban Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, size ve sevdiklerinize nice hayırlı bayramlar dilerim.
İhsan AKPINAR

01 Kasım 2011

Yürüyen KUR AN

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
YÜRÜYEN KUR’AN
Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanlığın efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) e olsun.
Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberleyen kişiye hafız denir.
Hafızlar, Allah Resülünün özel iltifatına mazhar olan insanlardır.”Hafız olup da Kur’an-ı Kerim’i okuyan kimse, meleklerle beraberdir”(İbni Mace, Edep)hadisinde bildirildiği gibi, hafız her an meleklerle birlikte, meleklerin arasında, meleklerle iç içedir.
Çünkü meleklerin en çok ilgi duydukları olay, Kur’an’ın okunduğu ve dile getirildiği yerlerdir.
“Hafız” sadece Kur’an-ı Kerim’in lafzını hafızasına alıp beynine hapseden değil, onun manasını kalbine ve beden ülkesine nakledip koruyan, hükümlerini muhafaza eden, lafız ve manasını sinesinde himaye edip, gönül aynasında seyredip devamlı gözeten, hürmete ve Cennete layık bir kişidir. Yani Hafızyaşayan ve yürüyen Kur’an’dır.
Hazreti Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hafızları “Abese Suresi”nde sözü edilen vahiy getiren meleklere benzetmiş ve hafızların cennette onlarla beraber olacağını müjdelemiştir.
Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında vahiy kâtiplerince yazılmış ve birçok sahabe tarafından ezberlenmiştir. Kütüb-i Sitte’de bulunan bir hadis-i Şerif şöyledir:
Hazreti Ebu Said el-Hudri (r.a.) anlatıyor:
Allah Rasülü (s.a.v.) buyurdular ki: ”Kur’an ehli (yani onu okuyan, onunla amel eden) cennete girdiği vakit kendisine: ‘Oku ve yüksel!’ denilir. O da okur ve yükselir. Her ayet için bir derece verilir. Böylece o bildiği ayetleri sonuna kadar okur (ve her biri için bir derece alır).” Hazreti İbn-i Abbas’danr.a.(r.a.) rivayet edilen bir hadis şöyledir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki:
”Kim Allah’ın (Celle Celalühü) kitabını öğrenir ve sonra da onda bulunanlara uyarsa Allah (Celle Celalühü), onu dünyada delaletten çıkarıp doğru yola sev keder, ahir ette de kötü hesaptan korur.”
Selam ve dua ile

31 Ekim 2011

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU


Köyümüz sakinlerinden Nuri Hafız (KÜÇÜK)ın kızı Şerafettin UZUN'un eşi Zeynep 31 Ekim 2011'de  rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhumeye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım.

Zilhicce'nin ilk on günü neden övülmüştür?

Kur'an-ı Kerim'de Fecr Sûresi'nin başında, "On geceye yemin olsun ki..." diye bahsedilen, Peygamberimiz'in (sas) "Allah'a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce'nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur..." dediği o günlerin içindeyiz. Evet, Kurban Bayramı'nın 1. gününe kadar sürecek bu kutlu zaman dilimini ibadetlere daha da özen göstererek değerlendirelim.
Ramazan'ın yarısından sonra başlayan ayrılık hüznü, Kadir Gecesi'nden sonra artar ve son teravih-son oruçla birlikte zirveye çıkar. Artık rahmet ve mağfiret ayı bitmekte, bire bin verilen geceler veda etmektedir. Maneviyata duyarlı nice mü'min gözyaşı döker, hatta bayramı buruk geçirir.
Şevval ayında tutulan altı oruç acılı yüreklerimizi bir derece teskin eder. Sanki Ramazan'ın küçük bir uzantısını yaşarız. Kurban Bayramı'ndan önceki Zilhicce'nin ilk on günü ise Ramazan'daki bol sevaplı ve çok feyizli ibadetlerden ayrılan mahzun gönüllerimize âdeta bir "teselli armağanı"dır. "Keşke Ramazan biraz uzun olsaydı..." ya da "Ah, Ramazan'ı hakkıyla ihya edebilseydim..." diye yanan gönüllerimize muhteşem bir fırsattır bu on gece.
Kur'an-ı Kerim'de Fecr Suresi'nin başında, "On geceye yemin olsun ki..." ifadeleriyle bahsedilen bu on gecenin ne muazzam bir hazine olduğunu ne yazık ki hakkıyla bilemiyoruz. Bazı kaynaklarda bu on gecenin Ramazan'ın son on günü veya Muharrem'in onuncu gününe (Aşure Günü'ne) kadar olan on gün olduğu kayıtlı olsa da genel görüş ve kabul, bu mübarek on günün Zilhicce ayının ilk on günü olduğudur. Bu seneki takvime göre bu on gün 28 Ekim-6 Kasım tarihleri arasıdır.
Kamerî ayların 12'ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm'ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği umumi af ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın birinden onuna kadar olan zaman dilimi "leyâli-i aşere", yani on mübarek gecedir. 10. gün Kurban Bayramı'nın ilk günüdür. İşte bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimiz'in (sas) muhteşem müjdesi: "Allah'a ibadet edilecek günler içinde zilhiccenin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesi'ne denktir." (Tirmizi: Savm, 52)
NAFİLE NAMAZLARI ARTIRIN
Efendimiz'den (sas) harika bir teşvik cümlesi: "Allah indinde Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!" (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257) Tesbih, sübhanellah; tahmid, elhamdülillah; tehlil, lâilâheillâllah; tekbir ise Allahu ekber demektir. Tesbih, tahmid ve tekbirin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu düşünürsek, bugünlerde nafile namazları artırmanın ne kadar büyük sevap olduğunu anlayabiliriz. "Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah'a daha sevimli olsun..." (Tirmizi, Savm: 52) hadisi de bu durumu teyit eder.
AREFE GÜNÜ TUTULAN ORUÇ
Bu on gün içinde arefe gününün yeri ise bambaşkadır. Efendimiz (sas), arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır: "Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur." (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457) Efendimiz, bugünün faziletini şöyle anlatır: Arefe günü gelince, yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden âzâd olunmaz. Kim arefe günü gerek dünya ve gerekse âhiret ile ilgili olarak Allâh'tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.
Kur'an, istiğfar, salavat ve dua
Her şeyden önce her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü, hiçbir nafile ibadet farzların yerini tutamaz.
Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur'an, istiğfar, salavat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
Bu on günü sanki Ramazan'ın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidir. On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Hayalen hacda hissetmek, onları izleyerek kendimizi onların içinde saymak yoluyla manevî bir hâl kazanabiliriz.
Cemil Tokpınar  

29 Ekim 2011

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU

Köyümüz sakinlerinden Emine BİLEN bugün rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım

26 Ekim 2011

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU

Köyümüz sakinlerinden Ömer BAĞBANCI bugün rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım

25 Ekim 2011

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU

Köyümüz sakinlerinden Hasan SUCİ bugün rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım

ALLAH ACİL ŞİFALAR VERSİN

Sahibe AKPINAR Menisküsten ameliyat oldu.Allah(cc) acil şifalar versin.

--
akpinar25

24 Ekim 2011

Hadislerde sayısı belirtilen tesbihler

 Peygamber Efendimiz (sas)'in hadis-i şeriflerinde sayıyla belirtilen tesbihlerden en bilineni 33 tesbih, tahmid ve tekbir. Bunun dışında Fatiha'dan sonra 3 İhlâs okumamızın nedeni de Allah Resûlü'nün "İhlâs Suresi Kur'an-ı Kerim'in üçte biridir." hadis-i şerifi. Yine Resulullah'ın hadis-i şeriflerinde her gün belli sayılarda okumamız gereken tesbihler de naklediliyor. Bunlardan bazıları şunlar:
Bazen kalbimin perdelendiği olur. Ama ben Allah'a günde yüz defa istiğfar ediyorum. (E. Davud)
Günde yüz defa "La ilahe illallah" diyenin yüzü kıyamette dolunay gibi parlar. (Taberani)
Sabah akşam 7 defa "Allahümme ecirna minennâr" diyen cehennemden kurtulur. (E. Davud)
Sabah akşam, 3 defa, "Bismillahillezî lâ yedurru ma'asmihî şey'ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemî'ul alîm" okuyan, büyücü ve zalimden emin olur. (İbni Mace)
Sabah namazlarından sonra üç defa "Sübhanallah-il azim ve bi hamdihi" diyen körlük, cüzzam ve felçten korunur. (İ. Ahmed)
Sabah akşam 7 defa, "Hasbiyallahu lâ ilahe illâ hu, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azîm" okuyanın dünya ve ahiret işine Allahü Teâlâ kâfi gelir. (Beyhaki)
Evden çıkarken "Bismillahi tevekkeltü alellahi, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" diyen, tehlikelerden korunur ve şeytan ondan uzaklaşır. (Tirmizi)
Her gün yüz defa salavat getiren, münafıklıktan ve cehennem ateşinden uzaklaşır ve kıyamette şehitlerle beraber olur. (Taberani)

23 Ekim 2011

Esmaü'l-Hüsna ebced hesabına göre çekilmeli

Esmaü'l-Hüsna ebced hesabına göre çekilmeli
Süleyman Sargın (Zaman Gazetesi Kürsü Sayfası Editörü): Evliyaullah Esmaü'l-Hüsna'yı ebced hesabına göre çekmenin daha uygun olacağını söylemiş. Bu isimler bu sayılara uygun şekilde çekildiğinde duanın kabul olacağı rivayet edilir. Ancak bu görüşler herhangi bir Kur'an ve sünnet kaynağına değil, Allah dostlarının, velilerin manevi tecrübelerine ve keşiflerine dayanır. Onlar, bu zikirleri bu sayılarda okuduklarında kabule karin olduğu noktasında keşiflere nail olmuşlar ve bunu çevrelerindeki insanlara tavsiye etmişler. Bu yüzden duaları ve Esmaü'l-Hüsna'yı belirlenen sayılara göre okumakta fayda var.
İsm-i Celil - Tesbih Adedi - Tesbih Niyeti
Allah 66 Her türlü istek, tüm duaların kabulü
Er-Rahmân 298 Dünyada ve ahirette Allah'ın sevgisini kazanmak
Er-Rahîm 258 Maddi ve manevi rızka nail olmak
El-Melik 90 Maddi ve manevi güçlü olmak, insanlara sözlerini anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak,
El-Kuddûs 170 Maddi ve manevi her türlü temizlik, kalp temizliği, ruhî hastalıklardan iyileşmek
Es-Selâm 131 Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğge çıkmak
El-Mü'min 137 Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek
El-Muheymin 145 İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine akıl erdirebilmek
El-Aziz 94 Düşmanlara galip gelmek
El-Cebbâr 206 İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin şerrinden emin olmak
El-Mütekebbir 662 İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek
El-Hâlık 731 İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı olmak,
El-Bâri 214 İşte başarılı olmak, maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmak
El-Musavvir 336 Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak
El-Gaffâr 1281 Bağışlanmak ve günahlardan korunmak
El-Kahhâr 306 Zalimleri ve din düşmanlarının kahrından kurtulmak
El-Vehhâb 14 Sıkıntısız ve maddi açıdan rahat bir hayat
Er-Rezzâk 308 Bol rızıklı ömür
El-Fettâh 489 Maddi ve manevi hayır kapılarının açılması, ticarette başarıya ulaşmak
El-Alim 150 İlim zenginliği
El-Kabid 903 Zalimin zulmünden kurtulmak
El-Basıt 72 Rızkının genişlemesi ve bereketi
El-Hafid 1481 Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak
Er-Rafi' 351 İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi olmak
El-Muiz 117 Fakir ve zelillikten kurtulmak
El-Muzil 770 Düşmanları zelil etmek
Es-Semi' 180 Duaların kabulü
El-Basir 302-112 Acziyetin kalkması, basiretli olmak
El-Hakem 68 Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile hüküm vermek
El-Adl 104 Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak
El-Latîf 129 Dileklerin olması, kısmet ve rızık
El-Habîr 812 Hafıza ve idrakin genişlemesi
El-Halîm 88 Ahlak güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet ve sinirin gitmesi
El-Azîm 1020 Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak
El-Gafûr 1286 Günahların affı ve kötü ahlaktan korunmak
Eş-Şekûr 526 Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, bol rızık
El-Aliyy 110 Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması,
El-Kebîr 232 Hürmet sahibi olmak, maddi ve manevi büyüklük
El-Hafîz 998 Nefsinin ve malının korunması
El-Mukît 550 Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık
El-Hasîb 80 Herkese karşı açık alınlı olmak
El-Celîl 73-5329 Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil etmek
El-Kerîm 270 Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve kolaylıklara nail olmak
Er-Rakîb 312 Her işte Allah'ın koruması altında olmak, bunu hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi
El-Mücîb 55-3025 Duaların kabul olunması

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ