Allah(cc) hayırlı evlat etsin.(Amin)
BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
23 Haziran 2010
DÜNYAYA GELEN SON DEMİRCİLER KÖYLÜSÜ
Halil AĞAÇ''ın oğlu Erdinç AĞAÇ'ın bir kızı dünyaya gelmiştir.AĞAÇ ailesini tebrik ederiz.
Allah(cc) hayırlı evlat etsin.(Amin)
Allah(cc) hayırlı evlat etsin.(Amin)
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ'NDE DEREAĞZI'NDA DİKİLEN CEVİZLER İÇİN YAPILAN HAVUZ
Fotoğrafları gönderen FARUK DÜRLÜ'ye teşekkür ederim.
DEREAĞZI HAVUZ YAPIMI DİĞER FOTOĞRAFLARINA BAKMAK İÇİN SAYFANIN EN ALTINA İNMELİSİNİZ.
19 Haziran 2010
18 Haziran 2010
ÜMMETİ MUHAMMEDİN SELAMI VAR
ALİ İLE VELİ AYNI OKULA GİDİYORLARMIŞ.
VELİ KARNESİNİ ALAMADAN KÖYE GİTMEK ZORUNDA KALMIŞ.
GİDERKEN ALİ'YE DEMİŞ Kİ KARNEMİ AL SONUCU DA BANA ŞÖYLE BİLDİR:
EĞER BİR TANE ZAYIFIM OLURSA HASAN'IN SELAMI VAR DE,
İKİ TANE ZAYIFIM OLURSA HASAN'IN VE HÜSEYİN'İN SELAMI VAR DE,
ÜÇTANE ZAYIFIM OLURSA HASAN'IN ,HÜSEYİN'İN VE BEKİR'İN SELAMI VAR DE.
BEN ANLARIM HEM DE BABAMGİL ANLAMAZ.DEMİŞ VEDALAŞIP AYRILMIŞLAR.
ALİ KARNESİNİ ALMIŞ BAKMIŞ Kİ HEPSİ 5 ÇOK SEVİNMİŞ.
ÖĞRETMENİNDEN VELİ'NİN KARNESİNİ ALMIŞ, BAKMIŞ. BİR DE NE GÖRSÜN HEPSİ ZAYIF.
VELİ'YE NASIL SÖYLEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜRKEN AKLINA BİR FİKİR GELMİŞ.
TELEFONU AÇMIŞ.
TELEFONA VELİ'NİN BABASI ÇIKMIŞ.
ALİ KENDİNİ TANITMIŞ SONRA VELİ'Yİ SORMUŞ.VELİ EVDE DEĞİLMİŞ.
ALİ DEMİŞ Kİ ÜMMETİ MUHAMMEDİN SELAMI OLDUĞUNU VELİ'YE SÖYLER MİSİNİZ?
-OĞLUM BEN BİR ŞEY ANLAMADIM.
-AMCA SİZ VELİ'YE SÖYLEYİN O ANLAR.
SİZE KİMİN SELAMI VAR?
VELİ KARNESİNİ ALAMADAN KÖYE GİTMEK ZORUNDA KALMIŞ.
GİDERKEN ALİ'YE DEMİŞ Kİ KARNEMİ AL SONUCU DA BANA ŞÖYLE BİLDİR:
EĞER BİR TANE ZAYIFIM OLURSA HASAN'IN SELAMI VAR DE,
İKİ TANE ZAYIFIM OLURSA HASAN'IN VE HÜSEYİN'İN SELAMI VAR DE,
ÜÇTANE ZAYIFIM OLURSA HASAN'IN ,HÜSEYİN'İN VE BEKİR'İN SELAMI VAR DE.
BEN ANLARIM HEM DE BABAMGİL ANLAMAZ.DEMİŞ VEDALAŞIP AYRILMIŞLAR.
ALİ KARNESİNİ ALMIŞ BAKMIŞ Kİ HEPSİ 5 ÇOK SEVİNMİŞ.
ÖĞRETMENİNDEN VELİ'NİN KARNESİNİ ALMIŞ, BAKMIŞ. BİR DE NE GÖRSÜN HEPSİ ZAYIF.
VELİ'YE NASIL SÖYLEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜRKEN AKLINA BİR FİKİR GELMİŞ.
TELEFONU AÇMIŞ.
TELEFONA VELİ'NİN BABASI ÇIKMIŞ.
ALİ KENDİNİ TANITMIŞ SONRA VELİ'Yİ SORMUŞ.VELİ EVDE DEĞİLMİŞ.
ALİ DEMİŞ Kİ ÜMMETİ MUHAMMEDİN SELAMI OLDUĞUNU VELİ'YE SÖYLER MİSİNİZ?
-OĞLUM BEN BİR ŞEY ANLAMADIM.
-AMCA SİZ VELİ'YE SÖYLEYİN O ANLAR.
SİZE KİMİN SELAMI VAR?
17 Haziran 2010
REGAİP KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
17 Haziran 2010 Perşembe bugün kandil.
TÜM DOSTLARIMIN VE KÖYLÜLERİMİN REGAİB KANDİLLERİNİ TEBRİK EDER ALLAH(cc)TAN SAĞLIK ,MUTLULUK VE HUZUR DİLERİM.
BU GECEYİ GAFİL GEÇİRMEYELİM.
Bu geceleri nasıl değerlendirmeyiyiz?
1.Kur'an-ı Kerim okuyarak,
2.Allah(cc) rızası için namaz kılarak,
3.Hayatımızın geçmiş günleri ve yılları hakkında muhasebe ederek,
4.Günahlarımızın bağışlanması için Allah(cc)'tan af dileyerek,
5.Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV)'e bol bol salat ve selam okuyarak,
6.Hastaları, yaşlıları ziyaret ederek;yoksulları öksüz ve yetimleri sevindirerek,
7.Eş,dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek,
8.Dargın ve küskünleri barıştırarak, değerlendirebiliriz.
GÖNLÜMÜZDEN GEÇENLERİ TEK MÜRACAT YERİNE ALLAH(cc)'a BİLDİRELİM.
GECENİZ BEREKETLİ OLSUN.
EDİTÖR
15 Haziran 2010
DÜĞÜNÜMÜZ VAR DAVETLİSİNİZ.UNUTMAYIN!
Köylümüz Kasım DEMİR'in oğlu Selahattin'in 26 Haziran 2010 Cumartesi günü Tortum Demirciler Köyü'nde düğünü var.Eş dost, hısım, akraba, arkadaş ve köylülerimiz davetlidir.
12 Haziran 2010
09 Haziran 2010
SAĞLIK İÇİN SABUN
Sıcakların artması ile birlikte, su ve besinlerle bulaşan hastalıklarda bir artış görülmektedir.
Önlem alınmadığı takdirde oluşabilecek salgın hastalıklar da yaygınlaşabilmektedir. Sıcak havaların da etkisi ile dışarı da daha fazla vakit geçirilmekte ve park ve bahçeler kullanım alanı olarak vakit geçirilmekte. Bu nedenden dolayı virüslere ve mikroplara daha yakın yaşanılmaktadır. Havaların ısınmasıyla birlikte sularla ve besinlerle bulaşan hastalık etkenlerinin yaygın olarak görüldüğünü, önlem alınmadığı takdirde toplum içerisinde görülen nadir olan hastalıkların yaygınlaşması söz konusudur.
Su ve besinlerle bulaşan hastalıkların genellikle ağız yoluyla alındığını, sindirim yoluna yerleştiğini ve enfeksiyona yol açtığını belirtildi. Uzmanlar enfeksiyonların en sık belirtilerinin, karın ağrısı, kusma ve ishal olduğunu ifade ediyorlar.
Eldeki bakterilere dikkat!
El yıkamanın basit gibi görüldüğünün ama öneminin büyük olduğu bir gerçektir. Çevremizde olduğu kadar insan vücudunda da milyonlarca mikroorganizmanın yaşadığını bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda gösteriyor ki, normal erişkin bir insanın elinin temiz gibi göründüğü durumlarda bile, elin bir santimetrekarelik alanında, el sırtında 2 bin, avuç içinde 4 bin, bileklerde ise 6 bin adet bakteri bulunduğu bilinmektedir. Bilim adamlarının, ABD'de her yıl 76 milyon gıda zehirlenmesi vakası olduğunu, zehirlenmelere neden olan gıdaların yüzde 70'inin hazırlanma sırasında bozulduğunu, bozulan gıdaların yüzde 40'ına da ellerin neden olduğunu saptanmıştır. Bu oranın, el temizliğinin basite alınmaması gerektiğini ortaya koyduğunu ve Türk toplumunda da sık el yıkama alışkanlığının olmadığını ifade eden uzmanlar, öncelikle ailelerin bilinçlenmesini daha sonra çocuklarına bu bilinci uygulayarak yaptırmasını öngörüyorlar. Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın yolu da el yıkamaktan geçmektedir. Tuvaletten çıktıktan sonra, öksürüp, aksırdıktan sonra kullanılan en sık yer el olduğundan ellerin yıkanmasına önem verilmesi gerekmektedir.
Havaların ısınması ile birlikte yaygınlaşan bulaşıcı hastalıkların başında ishalli hastalıklarda gelmektedir. Hava sıcaklığının yüksek olduğu mevsimlerde riskli durumları şöyle sıralayabiliriz; kentlerin, gecekondu bölgeleri, kirli akarsu, göl ve yüzeysel suların çevresindeki yerleşim bölgeleri, anne sütü ile beslenmeyen çocuklar, düşük doğum aralığı ile doğan bebekler, biberon ile beslenen çocuklar, beslenme yetersizliği olan çocuklar, bağışıklık yetmezliği olanlar... Ayrıca aşılama hizmetinin yeterli verilmediği toplumlar, sağlıklı su temin edilemeyen yerler, tuvalet, mutfak, banyo koşulları olmayan hanelerde yaşayanlar, küçük ve büyük baş hayvancılık yapan, tavuk beslenen evlerde yaşayanlar, karasineklerin yoğun olduğu bölgeler, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamayan bölgeler, risk grupları arasında yer almaktadır.
Hastalıklardan korunmanın kolay yolu!
Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en kolay ve etkili yolu el yıkamadan geçmektedir. Ellerin tuvaleti kullandıktan, öksürüp hapşırdıktan, burun temizliğinden sonra doğru şekilde yıkanması gerekmektedir. Ellerin en az bir dakika köpürterek yıkanması ve yıkandıktan sonra da elimizi yıkadığımız eğer kalıp sabunsa, sabunu tekrar suya tutup temiz bir şekilde kenara bırakmanın önemli olduğu bir gerçektir. Eğer sıvı sabun kullanılıyorsa ellerin iyice durulanması gerekmektedir. Sıvı sabun ya da kalıp sabun diye ayırım yapılmaksızın ellerimizi yeter ki suya ve sabuna tutmaya özen gösterelim. Bu bilinci başta çocuklarımıza öğretelim. Çoğu çocuk tuvaletten çıktıktan sonra el yıkamaktan üşendiği için ellerini sadece suyun altına tutup çıkmaktadır. Dışarıda oyun oynandıktan sonra, el mutlaka yıkanmalı, kirli ellerle yemek yenilmemelidir.
Tekrar edilmelidir ki, temizliği ile övünen bir toplum olarak, el temizliğine de önem vermeli ve bu konuda da herkesi bilinçlendirmeliyiz. Sağlıklı ve yeterli su temin edilmesini, temiz olunmadığından emin olmayan suların kaynatılarak veya klorlanarak kullanılmasını bilmeliyiz. Doğal ihtiyacımızdan dolayı atıklaşan çöplerimizi en uygun şekilde uzaklaştırmalı, ayrıca tuvalet kâğıdı kullanımında ise, parmakların kirlenmemesine özen göstermeliyiz.
Yazın, sıcak havalarda karasineklerin de etrafa mikrop saçtığı bir gerçektir. Karasineklerle mücadele için, çöpleri kapalı kovalarda ve poşetlerin içinde biriktirilmeli ve ağzı kapatılarak atılmasına özen gösterilmelidir. Salgın hastalıkların başında olan ishalden korunmak için ise bebekleri, anne sütü ile beslemeli, çiğ yenmesi gereken sebze ve meyveleri, temiz su ile yıkadıktan sonra yenmesi, pişirilerek yenmesi gereken yiyecekleri ise güvenli bir şekilde hazırlayıp saklayın. Seyyar satıcılardan çiğ yenen gıdaları almamalı, kişilerde karın ağrısı, ishal ve kusma belirtileri ortaya çıkarsa hemen bir doktora gidilmeli ve uygun tedavi uygulanmalıdır.
Dikkat!
Çocuklara el yıkama alışkanlığının zevkli hale getirilmesi için onların hoşlanacağı, sabunlar, havlular alarak teşvik edilmelidir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin (CDC) uygun el yıkama için önerileri aşağıda belirtilmiştir:
- Sabun ve akar su kullanın.
- Ellerinizi yıkarken ovuşturun.
- Tüm yüzeyleri yıkayın (el sırtları, bilekler, parmak araları ve tırnak araları)
- Tek kullanımlık havlularla ellerinizi kurulayın
- Suyu kâğıt havlu kullanarak kapatın.
- El yıkarken 10 ila 15 saniye harcayın, sabun köpükleri oluşana kadar ellerinizi ovuşturun. Sabun kalıplarında bakteriler çoğalabildiği için kullanıldıktan sonra yıkayıp yerine bırakılmadır.
- Çocuklarınızın alışkanlık kazanmasına yardımcı olun.
- Örnek göstererek öğretin. Onlarla birlikte el yıkayın. Lavaboya yakın ve çocukların görebileceği yerlere uyarılar asın. İşi eğlenceli hale getirin.
Önlem alınmadığı takdirde oluşabilecek salgın hastalıklar da yaygınlaşabilmektedir. Sıcak havaların da etkisi ile dışarı da daha fazla vakit geçirilmekte ve park ve bahçeler kullanım alanı olarak vakit geçirilmekte. Bu nedenden dolayı virüslere ve mikroplara daha yakın yaşanılmaktadır. Havaların ısınmasıyla birlikte sularla ve besinlerle bulaşan hastalık etkenlerinin yaygın olarak görüldüğünü, önlem alınmadığı takdirde toplum içerisinde görülen nadir olan hastalıkların yaygınlaşması söz konusudur.
Su ve besinlerle bulaşan hastalıkların genellikle ağız yoluyla alındığını, sindirim yoluna yerleştiğini ve enfeksiyona yol açtığını belirtildi. Uzmanlar enfeksiyonların en sık belirtilerinin, karın ağrısı, kusma ve ishal olduğunu ifade ediyorlar.
Eldeki bakterilere dikkat!
El yıkamanın basit gibi görüldüğünün ama öneminin büyük olduğu bir gerçektir. Çevremizde olduğu kadar insan vücudunda da milyonlarca mikroorganizmanın yaşadığını bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda gösteriyor ki, normal erişkin bir insanın elinin temiz gibi göründüğü durumlarda bile, elin bir santimetrekarelik alanında, el sırtında 2 bin, avuç içinde 4 bin, bileklerde ise 6 bin adet bakteri bulunduğu bilinmektedir. Bilim adamlarının, ABD'de her yıl 76 milyon gıda zehirlenmesi vakası olduğunu, zehirlenmelere neden olan gıdaların yüzde 70'inin hazırlanma sırasında bozulduğunu, bozulan gıdaların yüzde 40'ına da ellerin neden olduğunu saptanmıştır. Bu oranın, el temizliğinin basite alınmaması gerektiğini ortaya koyduğunu ve Türk toplumunda da sık el yıkama alışkanlığının olmadığını ifade eden uzmanlar, öncelikle ailelerin bilinçlenmesini daha sonra çocuklarına bu bilinci uygulayarak yaptırmasını öngörüyorlar. Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın yolu da el yıkamaktan geçmektedir. Tuvaletten çıktıktan sonra, öksürüp, aksırdıktan sonra kullanılan en sık yer el olduğundan ellerin yıkanmasına önem verilmesi gerekmektedir.
Havaların ısınması ile birlikte yaygınlaşan bulaşıcı hastalıkların başında ishalli hastalıklarda gelmektedir. Hava sıcaklığının yüksek olduğu mevsimlerde riskli durumları şöyle sıralayabiliriz; kentlerin, gecekondu bölgeleri, kirli akarsu, göl ve yüzeysel suların çevresindeki yerleşim bölgeleri, anne sütü ile beslenmeyen çocuklar, düşük doğum aralığı ile doğan bebekler, biberon ile beslenen çocuklar, beslenme yetersizliği olan çocuklar, bağışıklık yetmezliği olanlar... Ayrıca aşılama hizmetinin yeterli verilmediği toplumlar, sağlıklı su temin edilemeyen yerler, tuvalet, mutfak, banyo koşulları olmayan hanelerde yaşayanlar, küçük ve büyük baş hayvancılık yapan, tavuk beslenen evlerde yaşayanlar, karasineklerin yoğun olduğu bölgeler, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamayan bölgeler, risk grupları arasında yer almaktadır.
Hastalıklardan korunmanın kolay yolu!
Bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en kolay ve etkili yolu el yıkamadan geçmektedir. Ellerin tuvaleti kullandıktan, öksürüp hapşırdıktan, burun temizliğinden sonra doğru şekilde yıkanması gerekmektedir. Ellerin en az bir dakika köpürterek yıkanması ve yıkandıktan sonra da elimizi yıkadığımız eğer kalıp sabunsa, sabunu tekrar suya tutup temiz bir şekilde kenara bırakmanın önemli olduğu bir gerçektir. Eğer sıvı sabun kullanılıyorsa ellerin iyice durulanması gerekmektedir. Sıvı sabun ya da kalıp sabun diye ayırım yapılmaksızın ellerimizi yeter ki suya ve sabuna tutmaya özen gösterelim. Bu bilinci başta çocuklarımıza öğretelim. Çoğu çocuk tuvaletten çıktıktan sonra el yıkamaktan üşendiği için ellerini sadece suyun altına tutup çıkmaktadır. Dışarıda oyun oynandıktan sonra, el mutlaka yıkanmalı, kirli ellerle yemek yenilmemelidir.
Tekrar edilmelidir ki, temizliği ile övünen bir toplum olarak, el temizliğine de önem vermeli ve bu konuda da herkesi bilinçlendirmeliyiz. Sağlıklı ve yeterli su temin edilmesini, temiz olunmadığından emin olmayan suların kaynatılarak veya klorlanarak kullanılmasını bilmeliyiz. Doğal ihtiyacımızdan dolayı atıklaşan çöplerimizi en uygun şekilde uzaklaştırmalı, ayrıca tuvalet kâğıdı kullanımında ise, parmakların kirlenmemesine özen göstermeliyiz.
Yazın, sıcak havalarda karasineklerin de etrafa mikrop saçtığı bir gerçektir. Karasineklerle mücadele için, çöpleri kapalı kovalarda ve poşetlerin içinde biriktirilmeli ve ağzı kapatılarak atılmasına özen gösterilmelidir. Salgın hastalıkların başında olan ishalden korunmak için ise bebekleri, anne sütü ile beslemeli, çiğ yenmesi gereken sebze ve meyveleri, temiz su ile yıkadıktan sonra yenmesi, pişirilerek yenmesi gereken yiyecekleri ise güvenli bir şekilde hazırlayıp saklayın. Seyyar satıcılardan çiğ yenen gıdaları almamalı, kişilerde karın ağrısı, ishal ve kusma belirtileri ortaya çıkarsa hemen bir doktora gidilmeli ve uygun tedavi uygulanmalıdır.
Dikkat!
Çocuklara el yıkama alışkanlığının zevkli hale getirilmesi için onların hoşlanacağı, sabunlar, havlular alarak teşvik edilmelidir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin (CDC) uygun el yıkama için önerileri aşağıda belirtilmiştir:
- Sabun ve akar su kullanın.
- Ellerinizi yıkarken ovuşturun.
- Tüm yüzeyleri yıkayın (el sırtları, bilekler, parmak araları ve tırnak araları)
- Tek kullanımlık havlularla ellerinizi kurulayın
- Suyu kâğıt havlu kullanarak kapatın.
- El yıkarken 10 ila 15 saniye harcayın, sabun köpükleri oluşana kadar ellerinizi ovuşturun. Sabun kalıplarında bakteriler çoğalabildiği için kullanıldıktan sonra yıkayıp yerine bırakılmadır.
- Çocuklarınızın alışkanlık kazanmasına yardımcı olun.
- Örnek göstererek öğretin. Onlarla birlikte el yıkayın. Lavaboya yakın ve çocukların görebileceği yerlere uyarılar asın. İşi eğlenceli hale getirin.
07 Haziran 2010
04 Haziran 2010
İSRAİL'İ KINAMA MİTİNGİ ERZURUM'DA
04 Haziran 2010 Cuma günü saat 17.00'da Fil Geçti Köprüsünden yürüyüş başlayacak.İstasyon meydanında da miting yapılacaktır.Tüm Erzurumlular davetlidir
02 Haziran 2010
İsrail’i etkisiz kılan devlet, dünya liderliğine namzettir
Yahudi düşmanlığı akidemizin bir parçası mıdır? Elbette hayır. Biz, Allah'a davetle ve tatlı dil kullanmaya memur edilmiş bir ümmetiz. Havrasında Tevrat okuyan ve evinde sallanan Yahudi ile alıp veremeyeceğimiz olmaz. Yahudi ile de olmaz bir başkası ile de.
Gel gör ki, bir asra yakın zamandır ümmet olarak Yahudiler ile savaşıyoruz. Ordularıyla, desiseleriyle, medyasıyla, kulisleriyle, lobileriyle ümmetimizin en büyük düşmanı haline geldiler. Asırlarca Hıristiyanlarla uğraştılar. Onların ülkelerinden sürgünler yediler. Fırınlara atıldılar. Hıristiyanlar, onların elinden kurtulabilmek için iki tarafın da ortak düşmanı olan Müslümanları hedef edindiler. Hilafetimizin içini oymada, en mübarek topraklarımızı talan etmede kâh alenen kâh İngilizleri kullanarak, bazen de İngilizler onları kullanarak büyük bir düşmanlık içinde bulundular.
Biz, onları tanımıyor değildik aslında. Kur'an kaç asır önce, iman ehlinin en büyük düşmanı olarak onları bize tanıtmıştı. Kur'an, Medine'de kalınca ne dost bilebildik ne düşman. Başımıza gelmedik de kalmadı bu yüzden. Daha da ötesi, kitabımızın bize 'en hain' vasfıyla tanıttığı düşman, paramızın sahibi, çevremizin etkin hâkimi olarak önümüzde durunca kimileri için çok şey değişti. Düşmanlıklar Medine'de kaldı. Zoraki sevdaya tutuldular Yahudi'yle. Neredeyse onlara sevgi beslemeyenler ayıplanacak hale geldi.
Yahudileri, Kur'an'ın tanıttığı gibi tanımak zorundayız!
Onları tanımak zorundayız. Kur'an'ın tanıttığı gibi, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin hayatındaki Yahudiler gibi tanımalıyız onları. Onların Hayber'den sürülmeleri, Beni Kurayza'da yedikleri darbe unutabilecekleri türden değildir. Onlar, kim nasıl düşünürse düşünsün 'iman ehli için en tehlikeli düşmandırlar.' Onları Kur'an'ın tanıttığı gibi tanımadıkça sadece biz değil bütün insanlık sıkıntıdan kurtulamayacaktır. Kur'an, tarih kitabı değildir ama tarihin seyrine ait en büyük hakikatlere ışık tutmaktadır.
Ulu orta düşmanlık edemeyiz, gerçekleri bilmek ve o bilgimizi dikkate almak zorundayız. Meselemiz budur. Neden tarih tekerrür etsin? Geçmiş, hıyanetler, komplolarla doludur diye gelecekte mi öyle olacak?
Bir Müslüman olarak bizim Yahudilikle de Hıristiyanlıkla da bir alıp veremediğimiz yoktur. Kur'anımız bize yolumuzu göstermiştir. Parolamız da bellidir: Onların dini onlara bizim dinimiz bize. Yahudilerin, kendi dinlerini tahrif etmiş olmaları, Tevrat'tan istediklerini bırakıp, istemediklerini silmeleri, Allah'ın ahkâmı ile oynamaya kalkmaları onların kendi meselesidir. Onlarla ortak bir din bağımız olmadığı gibi, din anlayışları yüzünden onlarla savaşmakla da mükellef değiliz. Yahudiler ve Hıristiyanlar için aynı oranda geçerli bir ilkedir bu.
Bizi, kulluğumuzu eda edeceğimiz topraklarımızda rahat bırakmayan, aleyhimizde planları olan, yolumuza çukurlar kazan Yahudi ise konuştuğumuz o, bize kast etmiştir; ona karşı pek tabii olarak nefsi müdafaamız olacaktır. Yine de savaşımız, onun diniyle değil kendisiyledir. Yerinde duran, akidemizi ve amelimizi ilga etme hamlesi içinde olmayan Yahudi ile sosyal bağlarımızın devam etmesi muhtemeldir. Medine örneğinde olduğu gibi onlarla bir arada yaşamaya imza atmamız mümkündür. Osmanlı örneğinde olduğu gibi, onları bünyemize kabul etme imkânımız da vardır. Dinimiz ve bağrımız böyle bir kabule müsaittir. Zira bizde, onun dini olan Yahudiliğe ve onun şahsına bir düşmanlık yoktur. Muharref de olsa, onu diniyle baş başa bırakmak zorundayız.
Tarihte Yahudilerle ilk buluşmamız NASIL?
Gel gör ki, bir asra yakın zamandır ümmet olarak Yahudiler ile savaşıyoruz. Ordularıyla, desiseleriyle, medyasıyla, kulisleriyle, lobileriyle ümmetimizin en büyük düşmanı haline geldiler. Asırlarca Hıristiyanlarla uğraştılar. Onların ülkelerinden sürgünler yediler. Fırınlara atıldılar. Hıristiyanlar, onların elinden kurtulabilmek için iki tarafın da ortak düşmanı olan Müslümanları hedef edindiler. Hilafetimizin içini oymada, en mübarek topraklarımızı talan etmede kâh alenen kâh İngilizleri kullanarak, bazen de İngilizler onları kullanarak büyük bir düşmanlık içinde bulundular.
Biz, onları tanımıyor değildik aslında. Kur'an kaç asır önce, iman ehlinin en büyük düşmanı olarak onları bize tanıtmıştı. Kur'an, Medine'de kalınca ne dost bilebildik ne düşman. Başımıza gelmedik de kalmadı bu yüzden. Daha da ötesi, kitabımızın bize 'en hain' vasfıyla tanıttığı düşman, paramızın sahibi, çevremizin etkin hâkimi olarak önümüzde durunca kimileri için çok şey değişti. Düşmanlıklar Medine'de kaldı. Zoraki sevdaya tutuldular Yahudi'yle. Neredeyse onlara sevgi beslemeyenler ayıplanacak hale geldi.
Yahudileri, Kur'an'ın tanıttığı gibi tanımak zorundayız!
Onları tanımak zorundayız. Kur'an'ın tanıttığı gibi, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin hayatındaki Yahudiler gibi tanımalıyız onları. Onların Hayber'den sürülmeleri, Beni Kurayza'da yedikleri darbe unutabilecekleri türden değildir. Onlar, kim nasıl düşünürse düşünsün 'iman ehli için en tehlikeli düşmandırlar.' Onları Kur'an'ın tanıttığı gibi tanımadıkça sadece biz değil bütün insanlık sıkıntıdan kurtulamayacaktır. Kur'an, tarih kitabı değildir ama tarihin seyrine ait en büyük hakikatlere ışık tutmaktadır.
Ulu orta düşmanlık edemeyiz, gerçekleri bilmek ve o bilgimizi dikkate almak zorundayız. Meselemiz budur. Neden tarih tekerrür etsin? Geçmiş, hıyanetler, komplolarla doludur diye gelecekte mi öyle olacak?
Bir Müslüman olarak bizim Yahudilikle de Hıristiyanlıkla da bir alıp veremediğimiz yoktur. Kur'anımız bize yolumuzu göstermiştir. Parolamız da bellidir: Onların dini onlara bizim dinimiz bize. Yahudilerin, kendi dinlerini tahrif etmiş olmaları, Tevrat'tan istediklerini bırakıp, istemediklerini silmeleri, Allah'ın ahkâmı ile oynamaya kalkmaları onların kendi meselesidir. Onlarla ortak bir din bağımız olmadığı gibi, din anlayışları yüzünden onlarla savaşmakla da mükellef değiliz. Yahudiler ve Hıristiyanlar için aynı oranda geçerli bir ilkedir bu.
Bizi, kulluğumuzu eda edeceğimiz topraklarımızda rahat bırakmayan, aleyhimizde planları olan, yolumuza çukurlar kazan Yahudi ise konuştuğumuz o, bize kast etmiştir; ona karşı pek tabii olarak nefsi müdafaamız olacaktır. Yine de savaşımız, onun diniyle değil kendisiyledir. Yerinde duran, akidemizi ve amelimizi ilga etme hamlesi içinde olmayan Yahudi ile sosyal bağlarımızın devam etmesi muhtemeldir. Medine örneğinde olduğu gibi onlarla bir arada yaşamaya imza atmamız mümkündür. Osmanlı örneğinde olduğu gibi, onları bünyemize kabul etme imkânımız da vardır. Dinimiz ve bağrımız böyle bir kabule müsaittir. Zira bizde, onun dini olan Yahudiliğe ve onun şahsına bir düşmanlık yoktur. Muharref de olsa, onu diniyle baş başa bırakmak zorundayız.
Tarihte Yahudilerle ilk buluşmamız NASIL?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ