Eline, diline beline sahip ol" demiş atalarımız ve el, dil, bel kelimelerinin baş harflerini bir araya getirerek Arapça asıllı "Edeb" kelimesini hem edebine hem edebiyatına nakşetmiş.
Haksız yere yeryüzünde hiçbir varlığa karşı elinden, dilinden zarar vermediği gibi hiçbir insanın namusuyla oynamamanın adına "Edeb" demişler.
Sevmek, saygıyı gerektirir. Saygı da edebi gerektirir.
Edepsiz, dünyayı ateşe verir de yüzü kızarmaz. Çünkü kimseye sevgisi yoktur.
Edepsiz, Allah'ın sofrası olan dünya sofrasındaki nimetler belki biter diye bütün insanların elindekini de ele geçirmeye yönelir ve yetimin elinden malını zorla çekip alırken eli titremez.
Bakara suresinin 61'nci ayetinde bildirildiği gibi Rabbimiz, İsrailoğullarını çölde bıldırcın eti ve kudret helvasıyla beslerken sarımsak istemesi gibi bir şeydir edepsizlik.
"Seni sevmek benim dinim imanım
İlahi, dini imandan ayırma" diyor Eşref oğlu Rumi.
Biz, ilk başta Rabbimizi severiz ve onun önüne hiçbir kimseyi veya hiçbir şeyi geçirmeyiz.
Rabbimizden sonra Rabbimizin bize gönderdiği peygamberleri severiz ve son peygamber sevgili peygamberimizi severiz ve o peygamberlerin önüne hiçbir kimseyi veya hiçbir şeyi geçirmeyiz.
Rabbimiz, Hucurat suresinde buyurur:
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile.
1- Ey iman edenler, Allah ve Rasülü'nün önüne geçmeyin ve Allah'tan sakının, şüphesiz Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.
Rabbimizin Kur'an-ı Kerimi'nde, Rasülünün Sünneti seniyyesinde bize bildirilen emir, yasak, tavsiye, haberlere karşı, ona zıt bir emir, yasak, tavsiye veya haber verseler, bunu yapan kim olursa olsun, nasıl yaparsa yapsın, onun sözünü veya eylemini Allah ve Rasülünün önüne geçirmez bir Müslüman.
Kur'an-ı Kerim bizim hayat bilgisi kitabımız. Görgü kuralları kitabımız. Yol kılavuzumuz.
Sesimizin tonunun ayarından yürüyüşümüze, jest ve mimiklerimizden devlet yönetimine kadar her konuda bizi eğiten Rabbimiz, evlere girmenin izne tabi olduğunu 1400 yıl önce bildirivermiş:
Nur suresi 27- Ey iman edenler, kendi evinizden başka evlere izin almadan ve ev halkına selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Umulur ki öğüt alırsınız."
Kıyamete kadar gelecek insanlara konuşurken ses tonlarını ayarlamaları için ölçü olarak sevgili peygamberimizi vermiş:
Hucurat 2- Ey iman edenler, seslerinizi peygamberin sesinin üstüne yükseltmeyin. Farkında olmadan amellerinizin boşa gitmemesi için, birbirinizle bağırarak konuştuğunuz gibi peygambere de bağırarak konuşmayın."
İsra suresinde ayet 17-23'de anne ve babamıza "Öfff" bile demeyi yasaklayan Rabbimiz, Rasülünün huzurunda onun ses tonunun üstünde konuşmamayı istemekle peygamber varisi olan ilim adamlarının yanında iken de onun sesinin üstünde yüksek sesle konuşmamayı edepten saymışlar.
Ayet ve sahih hadisin olduğu yerde "Bana göre" demeyen ve kendisini Kur'an ve Sünnetin önüne çıkarmayan değerli hocalarımızla konuşurken de sesimizi yükseltmemeye dikkat edelim çünkü "Alimler, Peygamberlerin varisleridir" buyurmuş sevgili peygamberimiz. (Ebu Davud, Sünen, K. İlim, bab 1, hadis 3641, Tirmizi, Sünen, K. İlim, hadis 2683, İbni Mace, Sünen, Mukaddime hadis no: 223,)
Bulunduğunuz yer, ev, dükkan, salon, fabrika, atölye, sınıf gibi durumlarda karşımızdaki insan kim olursa olsun konuşurken edep sınırlarını aşmadan konuşmaya dikkat edeceğiz.
Cahiliye dönemi kültürüyle dopdolu insanlar bir hacetleri için Peygamberimize geldiklerinde duvarın dibine gelip "Muhammet, dışarı çık" diyecek kadar kaba saba insanlardı. Böyle edepsizce bağıranları akılsızlıkla niteliyor Rabbimiz.
Hucurat 4- Odaların arkasından, sana bağıranların çoğunluğu aklı ermeyenlerdir."
Halbuki bu adamların evleri var, çocukları var, ticaret yapıyorlar ama edep yok.
Edepsizlikle akılsızlık arasında bir ilişki kuruyor ayeti kerime.
Aklımızı iyi kullanmak için edepli olmaya bakalım.
Edepli olmak için de Kur'an'ı okuyalım ve okuduğumuz Kur'an'ın uygulaması için sevgili peygamberimizi örnek alalım.
MİLLİ GAZETE YAZARI MAHMUT TOPTAŞ'TAN ALINTIDIR