BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
30 Kasım 2016
O günler ne güzel günlerdi
Bismillahirramanirrahim
O günler ne güzel günlerdi
Bütün hamtlar
ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinatın zerresi adedince, Salât ve selam
Âlemlerin Efendisi, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına
olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala
ali Muhammed
Değerli
okurlarım!. Yıl 1990- İstanbul Güngören ilçesi, Söğütlü cami in’de görev yaparken,
“Beyazıt camii imam hatibi merhum kurra
hafız İsmail Biçer hocamdan öğrendiğim maharici huruf “ dersini sizlerle
paylaşıyorum.
Meharici
huruf harflerin ağızdan çıkışları. Kuran-ı Kerim Arapça bir kitaptır.
Arap
alfabesine göre yazılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in yazıldığı Arap alfabesinde, yer
alan 28-harf vardır.
Bu
harfler genizden-dudaktan-boğazdan-dilden- ve ağız boşluğundan olmak üzere
5-azadan çıkmaktadır.
Rahmetli hocam kendisinden meharici
huruf dersi almaya gelen her öğrencisine Hafızmısın diye sorardı. Hafız değilse,
hafız olmasını tavsiye ederdi. Öğrencilerin ekseriyeti hafızdı. Bu derslere diğer
illerden gelen arkadaşlarda vardı.
Öğrencilerin bir kısmı, cami
görevlisi, bir kısmı kuran kursu öğrencisi, bir kısmı orta, lise ve yüksek okul
öğrencileriydi. İlk gelen öğrencisine İhlâs suresini okurmusun derdi, öğrencisi’de
okurdu, bu fakirede ihlâs suresini
okutmuştu.
Bir arkadaş yine okumak için
gelmişti onada ihlâs suresini
29 Kasım 2016
23 - 24 KASIM 2016 8. SINIF 1. DÖNEM MERKEZİ ORTAK SINAV SORULARI
Kabe 11 defa yıkılıp yapılmıştır.
Bismillahirramanirrahim
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın
zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed
(s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
Allahumme salli alaMuhammed’in ve ala ali Muhammed”
Değerli okurlarım! Kâbe-i Muazzama: Yeryüzünde yapılan ilk mabed,
Müslümanların kıblesi. Kur’an-ı
Kerim-de adı iki defa geçmektedir. Haccın sebebi ve
bütün Müslümanların kıblegâhı olan. Kâbe, ye Beytullah ve Beyt-i Atik de denir..
Hz. Peygamber (s.a.v.) Ashab-ı Kiramdan Ebu Zer (r.a)' in
sorularına cevap olarak yeryüzünde ilk inşa edilen mesciddir. "Mescid-i
Haram", ikinci
inşa edilenin"Mescid-i
Aksa" olduğunu
ve bu ikisi arasında kırk yıl süre bulunduğunu beyan buyurmuştur (Buhârî,
Enbiya.).
Yukarıdaki ayet ve hadis-i şerif, yeryüzünde yapılan ilk
mescidin Kâbe olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Kur'an-ı
Kerim'de Kâbe'yi
inşa edenin Hz. İbrahim (a.s.) ile oğlu İsmail olduğu bildirilir.
Bu iki peygamberin Hicaz bölgesine intikali şöyle olmuştur. Hz.
İbrahim (a.s.) Filistin yöresinde peygamberlik görevini yürütürken, ilk eşi
Sâre ile sonradan evlendiği Hacer arasındaki duygusal rekabet ve kıskançlık
sonucunda Hz. Hac er’i (r.anha.) başka bir yöreye yerleştirmesi gerekti.
Hz. İbrahim (a.s.) Hac er’i ve süt emmekte olan küçük çocukları
İsmail (a.s)'i alarak şimdiki Zemzem kuyusunun bulunduğu yere getirdi. Henüz
Mekke şehri ve o yörede insan yoktu. Bir kırba su ve bir miktar yiyecekle
onları orada bırakıp, Filistin'e dönmek isteyince; Hz. Hacer,(r.anha.) bu
hicretin Allah'ın emri ile olup olmadığını sordu. Hz. İbrahim (a.s.) vahiyle
bıraktığını söyleyince Hacer; (r.anha.) "Allah (c.c.) kulunu zayi etmez,
gidebilirsin" diyerek tevekkül ve teslimiyet gösterdi. Bir kadın ve
kucağında süt emen, bebek yaştaki çocuk, çölün ortasında, insanın bulunmadığı
bir yörede yalnız kalıyordu. Kâbe inşa edilirken Hz. İsmail (a.s.) çevreden taş
taşır,
Hz. İbrahim (a.s.) de Kâbe'nin duvarlarını örerdi. Duvarlar
yükselip yerden erişilmez olunca Hz. İsmail (a.s.) halen "Makam-ı İbrahim"adı ile
ziyaret edilen taşı getirdi.
Hz. İbrahim (a.s.) bu taşı iskele olarak kullandı. Ebû Kubeys
dağından getirilen ve "Hacer-i
Esved” (siyah
taş)" adı verilen taş da, tavafa başlama yerine işaret olmak üzere, halen
bulunduğu köşeye yerleştirildi.
Yer ile göğün
yaratılmasından önce Kâbe,
GELİNE, DAMADA, KAYINVALİDELERE EVLİLİK NASİHATİ
GELİN İÇİN
1. Beyine hoşlanacağı isim ve sıfatlarla hitap et!
2. Onun sevdiği yemekleri güzel yap ki, evini özlesin.
3. Beyin evden çıkarken onu uğurla; akşam döndüğünde güler yüzle karşıla!
4. En çok güzel görünmen gereken kişinin beyin olduğunu bil!
5. İffetini ve hayanı muhafaza et. En güzel elbisenin takva elbisesi olduğunu unutma; her işimizi murakabe eden Allah'ı düşün!
6. Sevgini beyinle ve çocuklarınla paylaş. Evinin direği ol! Beyin evde olmadığı zaman gözü arkada kalmasın.
7. Beyine her fırsatta teşekkür etmeyi unutma! Gücü yetmeyeceği külfetin altına sokma, başkalarına da şikayet etme!
8. Beyini işlerini makam ve mevkisini bil! Sevincini ve üzüntüsünü paylaş!
9. Beyinin izni olmadan ve onun müsaade etmeyeceği yerlere gitme!
10. Tutumlu ol! Müsrif olma. Zor zamanlarda da isyan etme!
11. Temiz ve tertipli ol. Beyinin elbiseleri de temiz ve ütülü olsun.
12. Beyinin akrabalarına ve onun sevdiklerine yedirip içirmekten kaçınma. Onlara güzel davran!
13. Kaynananı tecrübeli bir anne olarak sev ve say ki, beyin üzülmesin.
14. Annenin evine gereksiz ve aşırı gitme ki, evdeki işlerin aksamasın.
15. Çocuklarını hayırlı bir evlat olarak yetiştirmeye gayret et ki, millet de sizi hayırla yad etsin.
Cenab-i Hak'tan iki cihan saadeti dilerim.
SEVGİLİ DAMAT BEY
1. Evinden çıkarken hanımına Allah'a ısmarladık diyerek çık. Onun gönlünü hoş tut!
2. Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
3. Dışarıda yediğinden içtiğinden evine de getir!
1. Beyine hoşlanacağı isim ve sıfatlarla hitap et!
2. Onun sevdiği yemekleri güzel yap ki, evini özlesin.
3. Beyin evden çıkarken onu uğurla; akşam döndüğünde güler yüzle karşıla!
4. En çok güzel görünmen gereken kişinin beyin olduğunu bil!
5. İffetini ve hayanı muhafaza et. En güzel elbisenin takva elbisesi olduğunu unutma; her işimizi murakabe eden Allah'ı düşün!
6. Sevgini beyinle ve çocuklarınla paylaş. Evinin direği ol! Beyin evde olmadığı zaman gözü arkada kalmasın.
7. Beyine her fırsatta teşekkür etmeyi unutma! Gücü yetmeyeceği külfetin altına sokma, başkalarına da şikayet etme!
8. Beyini işlerini makam ve mevkisini bil! Sevincini ve üzüntüsünü paylaş!
9. Beyinin izni olmadan ve onun müsaade etmeyeceği yerlere gitme!
10. Tutumlu ol! Müsrif olma. Zor zamanlarda da isyan etme!
11. Temiz ve tertipli ol. Beyinin elbiseleri de temiz ve ütülü olsun.
12. Beyinin akrabalarına ve onun sevdiklerine yedirip içirmekten kaçınma. Onlara güzel davran!
13. Kaynananı tecrübeli bir anne olarak sev ve say ki, beyin üzülmesin.
14. Annenin evine gereksiz ve aşırı gitme ki, evdeki işlerin aksamasın.
15. Çocuklarını hayırlı bir evlat olarak yetiştirmeye gayret et ki, millet de sizi hayırla yad etsin.
Cenab-i Hak'tan iki cihan saadeti dilerim.
SEVGİLİ DAMAT BEY
1. Evinden çıkarken hanımına Allah'a ısmarladık diyerek çık. Onun gönlünü hoş tut!
2. Pencerelerden yolunu gözletme, vakitlice evine gel!
3. Dışarıda yediğinden içtiğinden evine de getir!
24 Kasım 2016
AZİZ ÖĞRETMEN NECMETTİN ERBAKAN
Aziz öğretmen;
Başlattığın ders sürüyor; sen önceki öğretmenlerin diyarında olsan da dersin sürüyor.
Dünyayı, doğup büyüdüğümüz köyün dışına taşıdığın dersin heyecanla sürüyor. Dünya ve İslam kelimelerini birleştirdiğin, bize ‘İslam’ın dünyası, Hakk’ın gücü’ dediğin, kim kimdir diyerek başladığın, büyütülmüş küçükleri, küçük tutulmuş büyükleri teşhir ettiğin, cebimize, cüzdanımıza sızmış yılanları, beyinlerimizi kemiren mikropları bize gösterdiğin dersin sürüyor. Sen, önceki öğretmenlerin diyarında olsan da dersin sürüyor…
Hocalığın ebedileşti senin…
Asırlar boyunca asırda bir gelenler gibi, ümmilere kitap okutma hırsıyla gecesini gündüz yapanlar gibi, büyük yaşayıp büyük ölmek için zahmette rahmet görenler gibi, kayaları oyup yazıyı nakışlaştıranlar gibi, kendisine iş olarak ‘yapılamaz/yapılmasın’ denen işleri seçenler gibi; bir Hızırlık görülüp anlamsız/desteksiz bakışlar arasında iş gören, gördüğü işi sadece Rabbine göstermekle yetinenler gibi sen de derin dersler verdin… Sen önceki öğretmenler diyarında olsan da dersin sürüyor…
Sen tektin, tek yaşadın, tek anılacaksın inşallah.
Elinde tebeşirle yolları aşındıran öğretmen… Kalabalığı da heyecanı da kendinden öğretmen… İşi kadar sabır üreten, zamana zaman katan öğretmen… Sen aziz yaşadın, aziz kalacaksın.
Kürsülerden söylenemeyeni söyleyerek, faize, zulme, Siyonizm’e, sömürüye, BM’ye, AB’ye, asıl anlamlarını yükleyerek gafleti gidermeyi vazife edindin; mazluma güç, sömürülene basiret kazandırdın. Dünyayı henüz köyleşmeden köy gibi gördün. Köyün suni ağalarını köylerinin meydanında dolaşamaz hâle getirdin. Seni anlayan var mı yok mu ona bile aldırmadan yürüdün, yürümenin yetmediği yerde koştun. Yürüyerek, koşarak ders yapan öğretmen oldun…
Cihadı sen koymadın; senden önce de cihat vardı elbette. İlk mücahit değilsin. Ama yaşadığı çağın cihadını ilan eden sen oldun. Cihadı bildin, öğrettin, yaşattın, cihat ettin. Mala cihat ettirdin, fabrikaya cihat ettirdin. Oteller cihatla tanıştı senin zamanında. Sahillerde cihat, salonlarda cihat konuşuldu. Seyit Çavuş’un güllesini kaldırırken sen, cihadı Seyit Çavuş’la bitirip gömmüş olanlar seni anlamadı ama sen yine de cihat bilen bir kuşağın önündeki öğretmen oldun…
Sen umut dersi verdin. Olmazları olduran, kölelik elbisesi giydirilmişlere efendilik cübbesi giydiren, işçilere patronluk yolu açan, hocaları imamlaştıran, köyleri şehirleştiren, dağıtılmışları birleştiren, ülkeciklerden ülke kurduran, düşünmeyi, yürümeyi, koşmayı öğreten bir öğretmen oldun…
Sen mücahit bir öğretmensin; her mücahit gibi sen de kıskanıldın ama haset seni eritmedi.
Aziz öğretmen!
Sen, ilk öğretmenlerin diyarında ol. Yesrib’i Medineleştirenlerin yanında ol. Sen, mazlumlarla, miskinlerle haşrol. Sen tek başına bir ümmet olanlarla ol. Ayıplayanın ayıplamasından yılmayanlarla, Allah’ı yanında bildiği için dik duranlarla ol. Sen orada onlarla ol…
Dersin sürecek, ekolün ölmeyecektir.
NUREDDİN YILDIZ /Gencdoku.com
20 Kasım 2016
KÖYLÜMÜZ HASTA
Osman Ürker ameliyat olmuştur. Bölge eğitim hastanesi ortopedi servisi -2.kat 66 numarada yatmaktadır. RABBIM Cümle hastalara sifalar versin.
Kaynak : Mahmut POLAT
Kaynak : Mahmut POLAT
17 Kasım 2016
Tereciye tere satılmaz
Söz, gücünü önce doğruluğundan alır.
Eğri sözler, gönle girerken kulakları tırmaladığı gibi, gönlü de bulandırır.
Doğru sözün ipek halı gibi dokunduğu gönül ve dışarı çıktığı ağız da tertemiz olmalı.
Çoban çeşmesinin tatlı suyunu kimse kirli bardaktan içmek istemez.
Billur gibi bir bardaktan içilirse güzel olur.
Doğruyu bünyesinde taşıyan o gözle görülemeyen kelimeler, sırtını sağlam bilgiye dayamalı ve herkes tarafından bilinebilecek kelimelerin birbirine uyumu, su damlalarının ırmakta akışı gibi olmalı.
Örnek verilirken tarihi en eski ama müzeye kaldırılmamış kelimeler ve olaylar seçilmeli.
Kur’an’ın hikmetlerinden beslenmeli, Yunan’ın felsefesinden değil.
Yiğitlik ve kahramanlıkta zirve isim olarak her şeyiyle tertemiz Hz. Ali örnek verilmeli.
Adalette Hz. Ömer, dostluk ve sadakatte Hz. Ebu Bekir, edepte ve hayada Hz. Osman örnek verilmeli.
Şiirde, nesirde eğer bir gemi adı geçecekse Nuh’un gemisi denmeli.
Sabır anlatılacaksa Eyüp Aleyhisselam’ın sabrı dile getirilmeli.
İrem bağı, tuba ağacı ve kevser ırmağıyla tasvirlerin ve teşbihlerin zirvesine tırmanılmalı.
Bıçaktan bahsedilecekse “Hz. İbrahim’in bıçağı” gibi denmeli.
Çocukluğumuzda, sorulu cevaplı bir eğitim usûlü ile kültürümüzün temelleri öğretilmişti bize:
Soru: Çiftçilerin pîri kimdir
Cevap: Hz. Ademaleyhisselam.
Soru: Terzilerin pîri kim
Cevap: İdris aleyhisselam.
Soru: Gemicilerin pîri kim
Cevap: Nuh aleyhisselam.
Soru: Cömertliğin pîri kim
Cevap: İbrahim aleyhisselam.
Soru: Marangozların pîri kim
Cevap: Nuh aleyhisselam.
Soru: Sanayinin pîri kim
Cevap: Davud aleyhisselam.
Soru: Doktorların pîri kim
Cevap: Lokman aleyhisselam….
Diye öğretilirdi.
“Kahraman” denilince hatıra, Hayber’i Yahudilerden alan Hz. Ali gelirdi.
Çocuklar, Hz. Ali’nin cenkleri ile büyürdü.
Dünya çapında ünlü bir yazar yetiştiremedik diye yakınıyoruz.
Yazdığımız eserlerde her dil, din ve ırktan insanların bileceği, tarihin derinliklerinde kökü olan kelimelerden uzak kaldığımızdan, bütün insanların tanıyacağı kelimelerden de uzak kaldığımız için tanınamıyoruz.
Halka mal olmuş bir şiirimiz, gücünü tarihin derinliklerinden aldığı için uzun boylu oluyor ve yıllarca dilden düşmüyor.
“Lokman hekim gelse yaram azdırır
Yaramı sarmaya yar kendi gelsin” mısraıyla zirveyi yakalıyor ve bütün dünya şairlerine “haydi geçebilirsen geç” diye meydan okuyor.
Kişinin şanslılığını anlatmak için “anası Kadir Gecesi’nde doğurmuş” sözünden güçlü bir anlatım tarzı bulmak zor.
İşin bereketini ifade etmek için “Hızır eli değmiş” deyimimiz dünyanın yarısında anlaşılabilecek bir ifadedir.
Hastalıklara karşı sabır ve tedavi yolunda çalışma konusunda “Eyüp’ün sabrı” nı örnek verirsek, dünyanın yarıdan fazlası bu örneğimizi anlar.
Hekimlikte Hipokrat’ı değil, Lokman Hekim’i,
Kılıçta Sezar’ın kılıcını değil, Hz. Ali’nin Zülfikar’ını, örnek vererek konu anlatılmalı.
“Halil İbrahim sofrası” deyimimiz, İbrahim Aleyhisselam’ın cömertliğini anlatır.
“Karun’un hazineleri” deyimi ise kapitalistlerin, kan, gözyaşı ve alın terini altına, dolara döndürüp saklamasını, makam ve rütbesini, hazineyi soymada maske olarak kullananları ifade edilirken kullanılmalı.
Hayvan sevgisinden bahsedeceksek Ebu Hureyre’nin kedisinden, köpekle dostluktan bahsedeceksek “Ashab-ı Kehf”in köpeğinden, Salih Aleyhisselam’ın devesinden bahsedelim.
Makalemizin başına mutlaka bir alıntı cümle yazacaksak, o cümleyi sözlerin güzeli Allah kelamı Kur’an’dan veya “Cevami-ul Kelim”/az sözle çok ve güzel manaları ifade eden Sevgili Peygamberimizin sözlerinden alalım.
Şiirlerimizde iktibası, ayet veya hadislerden yapalım.
Böylece hem köklerimiz sağlam olduğundan kolay kolay yıkılmayız, hem de yerelden evrenseli yakalarız.
Yoksa batının değerleriyle batıya tafra satmaya çalışanlara “domuzcuya domuz satılmaz” deyiverirler.
Eğri sözler, gönle girerken kulakları tırmaladığı gibi, gönlü de bulandırır.
Doğru sözün ipek halı gibi dokunduğu gönül ve dışarı çıktığı ağız da tertemiz olmalı.
Çoban çeşmesinin tatlı suyunu kimse kirli bardaktan içmek istemez.
Billur gibi bir bardaktan içilirse güzel olur.
Doğruyu bünyesinde taşıyan o gözle görülemeyen kelimeler, sırtını sağlam bilgiye dayamalı ve herkes tarafından bilinebilecek kelimelerin birbirine uyumu, su damlalarının ırmakta akışı gibi olmalı.
Örnek verilirken tarihi en eski ama müzeye kaldırılmamış kelimeler ve olaylar seçilmeli.
Kur’an’ın hikmetlerinden beslenmeli, Yunan’ın felsefesinden değil.
Yiğitlik ve kahramanlıkta zirve isim olarak her şeyiyle tertemiz Hz. Ali örnek verilmeli.
Adalette Hz. Ömer, dostluk ve sadakatte Hz. Ebu Bekir, edepte ve hayada Hz. Osman örnek verilmeli.
Şiirde, nesirde eğer bir gemi adı geçecekse Nuh’un gemisi denmeli.
Sabır anlatılacaksa Eyüp Aleyhisselam’ın sabrı dile getirilmeli.
İrem bağı, tuba ağacı ve kevser ırmağıyla tasvirlerin ve teşbihlerin zirvesine tırmanılmalı.
Bıçaktan bahsedilecekse “Hz. İbrahim’in bıçağı” gibi denmeli.
Çocukluğumuzda, sorulu cevaplı bir eğitim usûlü ile kültürümüzün temelleri öğretilmişti bize:
Soru: Çiftçilerin pîri kimdir
Cevap: Hz. Ademaleyhisselam.
Soru: Terzilerin pîri kim
Cevap: İdris aleyhisselam.
Soru: Gemicilerin pîri kim
Cevap: Nuh aleyhisselam.
Soru: Cömertliğin pîri kim
Cevap: İbrahim aleyhisselam.
Soru: Marangozların pîri kim
Cevap: Nuh aleyhisselam.
Soru: Sanayinin pîri kim
Cevap: Davud aleyhisselam.
Soru: Doktorların pîri kim
Cevap: Lokman aleyhisselam….
Diye öğretilirdi.
“Kahraman” denilince hatıra, Hayber’i Yahudilerden alan Hz. Ali gelirdi.
Çocuklar, Hz. Ali’nin cenkleri ile büyürdü.
Dünya çapında ünlü bir yazar yetiştiremedik diye yakınıyoruz.
Yazdığımız eserlerde her dil, din ve ırktan insanların bileceği, tarihin derinliklerinde kökü olan kelimelerden uzak kaldığımızdan, bütün insanların tanıyacağı kelimelerden de uzak kaldığımız için tanınamıyoruz.
Halka mal olmuş bir şiirimiz, gücünü tarihin derinliklerinden aldığı için uzun boylu oluyor ve yıllarca dilden düşmüyor.
“Lokman hekim gelse yaram azdırır
Yaramı sarmaya yar kendi gelsin” mısraıyla zirveyi yakalıyor ve bütün dünya şairlerine “haydi geçebilirsen geç” diye meydan okuyor.
Kişinin şanslılığını anlatmak için “anası Kadir Gecesi’nde doğurmuş” sözünden güçlü bir anlatım tarzı bulmak zor.
İşin bereketini ifade etmek için “Hızır eli değmiş” deyimimiz dünyanın yarısında anlaşılabilecek bir ifadedir.
Hastalıklara karşı sabır ve tedavi yolunda çalışma konusunda “Eyüp’ün sabrı” nı örnek verirsek, dünyanın yarıdan fazlası bu örneğimizi anlar.
Hekimlikte Hipokrat’ı değil, Lokman Hekim’i,
Kılıçta Sezar’ın kılıcını değil, Hz. Ali’nin Zülfikar’ını, örnek vererek konu anlatılmalı.
“Halil İbrahim sofrası” deyimimiz, İbrahim Aleyhisselam’ın cömertliğini anlatır.
“Karun’un hazineleri” deyimi ise kapitalistlerin, kan, gözyaşı ve alın terini altına, dolara döndürüp saklamasını, makam ve rütbesini, hazineyi soymada maske olarak kullananları ifade edilirken kullanılmalı.
Hayvan sevgisinden bahsedeceksek Ebu Hureyre’nin kedisinden, köpekle dostluktan bahsedeceksek “Ashab-ı Kehf”in köpeğinden, Salih Aleyhisselam’ın devesinden bahsedelim.
Makalemizin başına mutlaka bir alıntı cümle yazacaksak, o cümleyi sözlerin güzeli Allah kelamı Kur’an’dan veya “Cevami-ul Kelim”/az sözle çok ve güzel manaları ifade eden Sevgili Peygamberimizin sözlerinden alalım.
Şiirlerimizde iktibası, ayet veya hadislerden yapalım.
Böylece hem köklerimiz sağlam olduğundan kolay kolay yıkılmayız, hem de yerelden evrenseli yakalarız.
Yoksa batının değerleriyle batıya tafra satmaya çalışanlara “domuzcuya domuz satılmaz” deyiverirler.
15 Kasım 2016
KÖYLÜMÜZ RAHMETLİ OLDU
الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler (Ali imran 156)
Köylümüz Osman TİRYAKİ 15 Kasım 2016 Salı rahmetli oldu. 16 Kasım 2016 Çarşamba günü Tortum Demirciler Köyü Camisinden Öğle namazı sonrasında kaldırılacaktır.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
12 Kasım 2016
ZEKÂ BULMACASI BİLMECELER
1
Bembeyazdır görünce,
Serilir gündüz, gece,
Ay varken kalır ama,
Gider güneş gelince.
2
Bu gelen aslan mıdır?
Gagası taştan mıdır?
Kanadı mora çalar,
Kendi gülistan mıdır?
3
Karadır katran gibi,
Sarıdır safran gibi,
Ucu var düdük gibi,
Biz bunu yedik gibi.
4
Ak şekerdir tadı yok,
Uçuşur kanadı yok.
Tül tül olur örter yeri,
Sıcak olur biter teri.
5
Az gitti, uz gitti,
Dere tepe düz gitti,
Altı ay bir güz gitti.
Uyanınca hepsi bitti.
6
Kan kırmızı, süt beyaz.
Fındık kabuğuna girer.
Kale kapısına sığmaz.
7
Bir kaşığa un koydum,
Ortasına kan koydum.
8
Mavi tarla üstünde,
Beyaz güvercin yürür.
9
Kestim kapı açıldı,
Boncuk boncuk saçıldı.
10
Bir kırmızı minare,
Göğe çıkmaz, girer yere.
11
Ufacık mil taşı,
Dolaşır dağı taşı.
12
Kabuğu var, içi yok,
Dayak yer, suçu yok.
13
İçi taş, dışı taş,
Ha dolaş, ha dolaş.
14
Hak teâlânın işi,
Tepesindedir dişi.
CEVAPLAR
1- Kar
2- Güvercin
3- Kara ciğer
4-Kar
5-Rüyâ
6-Cevabı sorunun içinde; kan, süt, kale
7-Mangal, Kül, Ateş
8-Yelkenli
9-Nar
10-Havuç
11-Göz
12-Davul
13-Minare
14-Haşhaş
10 Kasım 2016
Sabahın sahibi var
Allah var keder yok” inancıyla yolumuzdan geri adım atmadan yürüyelim. “Sabahın sahibi var” sözünü hatırlayalım.
Kral, demirciyi çağırtıp “Yarına kadar bin tane çivi yapmazsan şafakta asılacaksın” demiş. Bir günde Bin çivinin yapılamayacağını bilen demirci hiçbir endişe duymadan çivi yapmaya başlamış. Yakınları ağlayıp sızlarken o çalışmaktan ağlamaya zaman bulamazmış. Kaygısızlığını hatırlatanlara da “Sabahın sahibi var” dermiş. Şafak yaklaşırken saraydan bir adam koşarak gelir. Yakınları ağlamayı hızlandırır. Saraydan gelen adam “Ne kadar yaptınsa hemen ver. Kral öldü tabutuna çakacağız” der.
08 Kasım 2016
07 Kasım 2016
Seçin birini veya birkaçını
Dört inanmış adam bir araya gelmişler ve ilçenin bütün mahalle ve köylerini dolaşarak ilköğretimden mezun olanların birincilerini ikincilerini ve üçüncülerini hedefe alarak İmam-Hatip okuluna kaydettirmeye başlamışlar ve illerinin öğrencisinden fazla öğrencinin bütün masraflarını da karşılamaya devam ediyorlar. Siz de bulunduğunuz il veya ilçede bunu yapabilirsiniz.
***
İslami kesimden uzak yaşadığı halde “Müslümanım” demekten keyif alan ama hiçbir bilgisi olmayan insanlarımız var. Bunlarla temasa geçip başta Kur’an okumasını anlamını ve ilmihal bilgilerini ücretsiz olarak öğretebilirsiniz ve bu yaptığınız eğitim işini kimseye söylemeden yapmalısınız. Açıklama işini o kişinin kendisi yapsın. Bu işleri yapan bazı arkadaşları dinleyince solmaya yüz tutan umut çiçeklerimin üzerine çiy düşüyor.
***
Bu yaşa gelinceye kadar haram yiyen kişiler haramiliği bırakmakla kalmasınlar, kimlerin hakkını yemişlerse onları ziyaret ederek güçleri oranında sahiplerine bu günkü değerinden haklarını geri versinler ve af dilesinler.
Bu yapılan bir taraftan tebliğdir, bir taraftan tevbedir.
***
Birilerini yanlış yollara çekmişseniz ve şimdi pişmansanız, yalnız pişmanlık yeterli değildir.
Kimleri yanlış yola çekmişseniz ulaşabildiğiniz kadar onlara ulaşmaya ve yanlış yoldan döndürmeye çalışınız.
“Yüzüm yok” demeyiniz. Ahirette yüzleşmek daha tehlikelidir.
***
Dernek başkanları, vakıf başkanları, ticaretle uğraşanlar, yakınınızdaki camiyi Kur’an kursu yapabilirsiniz.
Ben denedim, maddi durumları iyi olan iki kişi, liseye giden iki çocuklarına her gün akşam namazı ile yatsı namazı arasında Kur’an öğretmesi isteğine olumlu bakmamış. Ben de onlara “İmama deyin ki bu iki çocuk için ayda iki yüz lira vereceğiz. Ayrıca okuttuğun her öğrenci için on lira vereceğiz deyin” dedim, dediğimi yapmışlar, imam seksen öğrenci bulmuş ve her ay bin lira alıyor.
Emekli imam ve öğretmenler, emekli bir öğretmen gibi yapınız. Emekli öğretmen her gün okula gider gibi tren istasyonuna gidiyor, kara trenden indirimli biletini alıyor, üç saat ilerdeki şehre varıncaya kadar makinistten başlayarak her kompartımana girerek onlara otuz iki farzı saydırıyor. O şehirde iniyor tekrar biletini alıyor ve üç saatlik dersini yine devam ettiriyor. Siz de yapabilirsiniz. Bilet parasından başka para harcamamaya dikkat ediyor.
***
Borçlarınızı zamanında, sabahın erken saatinde ödeyiniz veya bir gün önce ödeyiniz. Alacaklı olduğunuz kişi zamanında ödeyememişse o günlerde onun evinin önünden veya işyerinin önünden geçmemeye ve ona görünmemeye dikkat ediniz.
Siz sıkıntıya düşmeyecekseniz, ona zaman tanıdığınızı bildiriniz ki rahatlasın.
***
16 evde kiracı olarak oturdum, hiç birinin kira parasını ayın beşinden sonrasına bırakmadığım için hepsiyle dostluğumuz devam eder.
Geçen sene evine ilk kiracı olarak girdiğim hanımefendinin felç olduğunu duydum 46 yıl sonra evinde ziyaret ettim.
Zenginken fakir düşenleri de görünüz, gözetiniz. Aç insanın dinine, rengine, ırkına bakmadan yardım ediniz.
Doğruluktan ayrılmayın.
Doğruluğun ölçüsü Allah’ın Kitabı, Rasülünün Sünneti olsun.
Doğruluğunuzun zararı kendi aleyhinize, anne ve babanızın aleyhine, akrabalarınızın aleyhine bile olsa doğruluktan ayrılmayalım.
06 Kasım 2016
Şakiki Belhi'nin Kızından Babasına vasiyet
Bismillahirrahmanirrahim
Bütün hamtlar
ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve
selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına
olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Değerli okurlarım! Şakiki Belhin bir kızı vardı ki o diyarda
bulunan kadınların içinde en abide, zahide, Saliha bir kadındı, İsmi Emineydi
Günlerden bir gün
babasına: “Babacığım, benim ismimi niçin
Emine koydun?”
diye sordu. Üç korkudan emin olana Emine derler.
Hâlbuki ben bu üç korkunun hiç
birisinden emin değilim.
1-Her nefis, ölümü tadıcıdır. Bu ölüm bana acı mı tatlı mı gelecektir?
Acaba, ben ismim gibi ölüm acısından emin olabilecek miyim?
2- Şeytan bize apaçık düşmandır. Acaba, ben onun şerrinden kurtulur, emin
olabilir miyim?
3-Son nefesimden korkarım.
Bu dünyadan, imanla mı imansız mı göçeceğim?
İmanla göçeceğimden emin olabilir miyim ki, Emine adına hak kazanmış bulunayım.
Kaldı ki, peygamberler bile: “Ya Rabbi! Beni Müslüman olarak öldür, Salihlere
ilhak eyle”
diye dua buyurmuşlardır. Onlar masum Nebi
iken böyle dua ederlerse, ben su-i hatimeden nasıl emin olabilirim?”
Babası kendisine bir cevap
veremedi ve aradan kısa bir zaman geçtikten sonra bu sultan hastalandı. Şakik-i
Belhi kızının yanına vararak:
“Evladım, neden gülmüyorsun? Gençlik senin,
güzellik senin gelecek iyi günler senin, neden böyle durgunsun?” diye sordu.
Emine sultan, içini çekerek cevap verdi:
“Babacığım” dedi. “Ben öyle
şeyler görüyorum ki, gülmek değil ağlamak zamanıdır.
*Altımda cehennemler
tutuşmuş, gülmeme imkân var mı? *Üstümde cennetler süslenmiş, oraya girebilecek
miyim? *Melek-ül mevt canımı almağa hazır vaziyette, emir bekliyor Nasıl
güvenir nasıl gülerim?”
Babası başının altındaki sert
yastığı alarak daha yumuşak bir yastık koymak istedi. Emine sultan buna da
itiraz etti:
“Babacığım” dedi. “Yumuşak
yastığa ne lüzum var?
Yarın
başımın altına, bu sert yastıktan daha sert bir kerpiç koymayacaklar mı?”
Vaktaki ölümü yaklaştı, babasını yanına
çağırarak üç
şey
vasiyet etti: “Sevgili babacığım” dedi.
1- Öldüğüm zaman ellerimi göğsümün
üzerine bağla.
Günahkârlar tevazudan, kabahatlerinden ötürü ellerini göğüslerine bağlarlar.
2-Bende kulluk
vazifemi tam ve eksiksiz yapamadım. Onun için ellerim göğsümde bulunsun. Olabilir
ki, çocukluk ve gençlik saik asiyle babalık hakkını tam olarak eda edemedim.
3-Beni kefene sar. Fakat kabirde
yüzümü aç ve benim için dua et. Çünkü babanın evladına duası, peygamberinin ümmetine duası
gibidir.
Ey benin canım babam. Sana zahmet olmazsa ve
seni ezmezse üç vasiyetim daha var:
1-İnsanları, toplu
olarak bir arada gördüğün zaman, kabirde cesedimi yemeğe hazırlanan kurtları
hatırla.
2-Her ne zaman kitaba
bakarsan, o bembeyaz sahifeler üzerinde o siyah yazılar gördüğünde, yüzümün
ve gözümün beyazını ve siyahını hatırla.
3-Gecelerin
karanlığı
basınca kabrimin karanlığını hatırla
Bu sözleri
bitirdikten ve kelime-i şahadet
getirerek dünyadan göçtü.
Alla hu Teâlâ bizede son nefeste imanla Kur’anla hafız
olarak ölmeyi nasip eylesin. Amiiin.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ