BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

26 Aralık 2014

DUR İSYAN ETME

Yılbaşı yaklaştıkça rezilliklerin dozajı giderek artıyor. Maksatlı bir şekilde İslâm coğrafyasına pazarlanan yılbaşı rezaleti, bu yıl da zinanın, alkolün, kumarın ve her türlü haram fiilin adresi olmaya hazırlanıyor. Haftalar öncesinden başlayan yılbaşı hazırlıklarında sona yaklaşılırken, Allah’a isyanın kapılarının aralandığı şer gecesi için tepkiler gelmeye devam ediyor. Yılbaşının Allah’a karşı küresel bir isyan dalgası olduğunu belirten ilahiyatçı yazarlar, Müslümanları bu oyuna gelmemeleri konusunda uyarıyorlar.
Yeni bir miladi yıl yine kapıda. Pusuya yatmış ahlaksızlık hortlamaya hazır. Yılbaşı kisvesi altında yapılacak türlü rezaletlere Müslümanların ortak olması içler acısı bir durum olarak karşımızda duruyor. “Haram” dediğimiz mefhum bir zamanlar Müslüman için korkutucu, çekindirici ve bağlayıcıydı. Normalleşti artık. Artık dindar değiliz çünkü, muhafazakârız. Kendi değerlerini ve kaidelerini hiçe sayan insanların Hıristiyan yortularına olan bu merakı başımızı derde sokacak boyutlara ulaştı. “Gece ayıbı örter” diye biliriz biz. Ama bu gece Müslüman’ın yılbaşı kutlama ayıbını örtemez.
Yılbaşı rezaletine son verilmeli
Din Görevlileri Birliği Derneği Genel Başkanı Muhittin Hamdi Yıldırım, Müslümanlar tarafından yılbaşı olarak kutlanan Hıristiyanlar gibi eğlenmenin İslam’da haram olduğunu bildirdi. Müslümanların kâfirlere benzemenin haram olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Artık Müslümanlar kutladıkları yılbaşı rezaletine son verilmelidir” dedi. /08
İnsanlar Kumara Teşvik Ediliyor
İlahiyatçı – Yazar Ahmed Kalkan: “Noel, (Müslümanların değil) Hıristiyanların kutsal kabul ettikleri gün. Onların Hz. İsa’nın doğduğuna inandıkları, daha doğrusu öyle varsaydıkları zaman. Onlar, Hz. Muhammed’i peygamber bile kabul etmezken, bizim onların tanrı olarak taptığı, oğul tanrı kabul ettiklerinin doğum gününü bayram kabul etmemiz, öncelikle gerçek Hz. İsa’ya hakaret değil midir? Hıristiyanlara sormak gerekmez mi, hiç tanrı doğar mı, kendini bile asılmaktan koruyamayıp ölür mü? Tanrı’nın doğum günü olur mu ki kutlansın? İnsanlar ne yazık ki kumara teşvik ediliyor” dedi.
İnsan kendinden üstün olanları taklit eder. Oysa islam dini tüm batıl dinlerin üstündedir.
Bu Bir Taklitçilik Hastalığıdır
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Efe: “Bir Müslüman eğer bir günü kutlayacaksa, o günü ya dini sebeplerden ötürü ya tarihi bir zaferi hatırlattığı için kutlar. Şimdi sormak lazım. Neden yılbaşı kutluyoruz. Ne dini ne de tarihi bir önemi yok bizim açımızdan. Yılbaşı kutlamaları tamamen bir taklitçilik hastalığının ürünüdür. İnsanlar daima kendilerinden üstün olduğuna inandıkları şeyleri taklit eder. Müslümanlar eğer yılbaşı gibi bize ait olmayan bir günü kutluyorlarsa bu bir taklitçiliğin eseridir. Taklit edenin taklit edileni kendisinden üstün görmesinin ürünüdür. İslam tüm batıl dinlerin üstündedir. Peki Müslümanlar neden kendini Hıristiyanlardan aşağı görüp onları taklit eder. Böyle bir tavır Müslüman’ın şahsiyetine yakışmayan bir durumdur” dedi.
Hesap Vermeye Hazırlanan Aklın Ürünü Değil
İlahiyatçı – Yazar       NUREDDİN YILDIZ: “Yılbaşı kutlamaları mezarı ebedi istirahat yeri sayan anlayışın ürünüdür. Hesap vermeye hazırlanan, ömrün muhasebesine doğru giden aklın ürünü değildir. Kâfirin din olarak kutladığı, şarap içtiği, eğlendiği bir günü bir Müslüman ne kadar taklit edebilir? Ben Mümin kardeşlerime yılbaşı kutlamayın demiyorum, diyemem. Utanırım bunu söylemekten. Namaz kılan bir Müslüman’a “içki içme” demek ne kadar söylenmeyecek bir söz ise, aynı şekilde Müslüman bir topluma “Yılbaşı bize ait değildir” diyemem. Denmesi gereksizdir” diye konuştu.
Rahmi Yolcu
Müslüman ülkelere sinsice pazarlanan yılbaşı rezaleti, bu yıl da tüm ahlâksızlıkları, aşırılıkları ve israflarıyla insanlarımızı zehirleyecek. İslam ile hiçbir alakası olmayan yılbaşı kutlamaları özellikle gençleri alkolün, uyuşturucunun ve gayr-i ahlâki her türlü pisliğin içine iterken, Müslümanların zihnindeki din algısını da erozyona uğratıyor.

Yılbaşı Kumar Demek, Zina Demek, Alkol Demektir
Nurettin Yıldız “Yılbaşı kutlamaları mezarı ebedi istirahat yeri sayan anlayışın ürünüdür. Hesap vermeye hazırlanan, ömrün muhasebesine doğru giden aklın ürünü değildir. Kâfirin din olarak kutladığı, şarap içtiği, eğlendiği bir günü bir Müslüman ne kadar taklit edebilir? Ben Mümin kardeşlerime yılbaşı kutlamayın demiyorum, diyemem. Utanırım bunu söylemekten. Namaz kılan bir Müslümana “içki içme” demek ne kadar söylenmeyecek bir söz ise, aynı şekilde Müslüman bir topluma “Yılbaşı bize ait değildir” diyemem. Denmesi gereksizdir. Ben bir Mümine bunu diyemem. Ama, alkolik Müslümanlara tepki gösterdiğimiz gibi, yılbaşını kutlayan Müslümana da seviyeli bir tepki gösteririz. Alkol içimize hangi tahribatı yapıyorsa, zina bize nasıl bir tahribat yapıyorsa, kumar bizi nasıl bataklığı sürüklüyorsa, yılbaşı kumar demek, zina demek, alkol demektir” diye konuştu.
Devlet Kumara Teşvik Ediyor
İlahiyatçı – Yazar Ahmed Kalkan ise Yılbaşı rezaleti hakkında Müslüman olduğunu söyleyip edip yılbaşı kutlayanlara çeşitli sorular yöneltti. Kalkan açıklamasında şu sorulara yer verdi: “Kur’an’da “asr”a yemin edilerek insanlığın hüsranından bahsedilir. Zamana dikkat çekilerek vaktini değerlendirmeyen insanların zararlı çıkacağı vurgulanır. Tam anlamıyla değerlendiremediğimiz bir yıl bitti, ölüm biraz daha yaklaştı diye sevinmek mi üzülmek mi gerekir? 2014 yılını tüm görevlerimizi yerine getirerek geçirmiş olsak bile, sevincimizi nasıl göstermeliyiz? Zaman nimetini veren Allah’a şükürle mi, O’na isyan ile mı? Müslümanın yıl başısı 1 Ocak mıdır, yoksa 1 Muharrem mi? 1 Ocak, Mekke’nin fethinin yıldönümüdür. İsyanla geçirmek yerine, bu gün ve gecede, günümüz Mekke’sinin ve içinde yaşadığımız yerlerin Asr-ı Saâdetteki Mekke’ye ne kadar benzediğini ve yeniden fetihleri gündeme getirmemiz gerekmez mi? “Yeni giren yılda nasıl daha iyi bir Müslüman olabilirim, İslâmî görevlerimi daha güzel nasıl yapabilirim?” diye plânlar yapıp düşünmesi gereken halk, eğlence adına haramları nasıl benimsiyor? Noel, (Müslümanların değil;) Hıristiyanların kutsal kabul ettikleri gün. Onların Hz. İsa’nın doğduğuna inandıkları, daha doğrusu öyle varsaydıkları zaman. Onlar Hz. Muhammed’i peygamber bile kabul etmezken, bizim onların tanrı olarak taptığı, oğul tanrı kabul ettiklerinin doğum gününü bayram kabul etmemiz, öncelikle gerçek Hz. İsa’ya hakaret değil midir? Hıristiyanlara sormak gerekmez mi, hiç tanrı doğar mı, kendini bile asılmaktan koruyamayıp ölür mü? Tanrının doğum günü olur mu ki kutlansın? Hıristiyanların Müslümanların takvimini, peygamberini, İslâmî hayat tarzını, yani inancını önemsemedikleri halde; biz hem de dinimiz yasakladığı halde, onlarınkini niye önemseyip onları taklit etme ihtiyacı hissedelim? İnsanlara yılbaşı bahanesiyle kumar sevdirilip oynatılıyor. Hayatında hiç kumar oynamamış insanlar dahi, devlet eliyle meşrulaştırılmaya çalışılan Milli Piyango ile kumara teşvik edilmiş olmuyor mu? Çarşılardaki çoğu mağazanın vitrinlerine baktığınızda Noel denilen Hıristiyan papazlarının bizimle alay ederek sırıttığını görmüyor musunuz? Kurban bayramlarında kesilen hayvanlara acıyıp hayvancıl geçinenlerin hindi katliamına, birkaç ağaç için ayaklananların binlerce çam devirmelere karşı niye seslerini çıkarmadıkları sorulmaz mı?

Bayram Havası Estiriliyor
Mustafa Özşimşekler Hocaefendi Yılbaşı hakkında yaptığı açıklamada, “Bazı çevreler yılbaşını kutlamak için hazırlıklar yapıyorlar. Barlar, gazinolar, AVM’ler yılbaşına hazırlanıyor. Yılbaşına özel programlar, çekilişler yapılıyor. Adeta bir bayram havası estiriliyor. Bu günü bir bayram olarak kutlamamız gerekecek hiçbir geçerli sebebimiz yok. Evet, miladi olarak bir yılı daha geride bırakıyoruz. Bizimle bir alakası varsa o da miladi takvimden ötürüdür. Ömrümüzden bir sene daha düşüyor. Oturup onun muhasebesini yapmamız gerekir. Eksiklerimiz, noksanlarımız nelerse onları gidermemiz gerekir” diye konuştu.
Yılbaşı Küresel Bir İsyandır
İlahiyatçı – Yazar Mehmet Talu ise yaptığı açıklamada Yılbaşı rezaletine tepki göstererek, “Miladi yılbaşının biz Müslümanlar açısından hiçbir önemi yoktur. Sadece milletlerarası bir takvim başlangıcıdır. Ama ne yazık ki, bu miladi yılbaşıyla milletimiz batıdan doğuya, kuzeyden güneye, yediden yetmişe bir şekilde alakalı oluyor. Fakat biz Müslümanların gerçek benliği olan Hicri yılbaşından kimsenin haberi yok. Müslümanlara miladi ayları sorsanız hepsi tek tek sayar, Hicri ayları ise birçoğumuzun haberi yok. Oruç tutmak gibi, hac gibi, kurban kesmek gibi birçok ibadetimiz bu aylara göre yapılmaktadır. Müslümanlar öz benliklerini ihmal edip, gayr-i Müslimlerin inançlarını hayatlarına tatbik etmelerinin neticesi olarak İslâm dünyasının bu kaos hali karşımıza çıkıyor. Bir Müslümanın kesinlikle Yılbaşı eğlencelerinde yer almaması gerekir. O gece bütün dünyada Allah’a karşı küresel bir isyan oluyor. Yılbaşının gerek kültürel, gerek sosyal, gerekse dini olarak bizimle hiçbir alakası olamaz” cümlelerini kullandı.
Bizim İki Bayramımız Var
Mustafa Özşimşekler, Yılbaşı gecesi için bir kısım insanlar adeta isyana hazırlanıyor. Toplumsal isyan gibi. Öyle ya, Allahu Teala’nın yasak kıldığı, haram saydığı bir takım işleri, fiilleri yapmak için insanlar birbirleriyle yarışıyor. Bu konu da Müslümanların Kur’an-ı Kerim’e, Hasdis-i Şeriflere bakıp nasıl bir tavır takınacağını belirlemesi gerekiyor. Bizlerin Hıristiyanların dini bayramı olan böyle bir geceyi kutlamayacağımızı, hatta bu geceyi kutlamaya karşı olduğumuzu Allahu Teala’ya da ispatlamamız gerekir. Bizim iki bayramız var. Biri Ramazan Bayramı,  diğeri ise Kurban
Bayramı. İkisini de geride bıraktık. İnsanlarımızın Hicri yılbaşından  haberi yok. Hicri yılbaşı
geldi mi gelmedi mi, ne zaman gelecek bunu bilmiyorlar. Hicri yılbaşından haberi olmayan bazı kardeşlerimiz miladi yılbaşı için hazırlanıyor” ifadelerini kullandı.
Bu Müslüman Kafası Olamaz Bu Müslüman Kafası Olamaz
Nurettin Yıldız, “Bazı insanlar ne kadar akıl nimetinden yoksundur ki mezara bir yıl daha yaklaştığı için şenlikler yapıp, eğlenceler düzenler. Ölen birisine matem töreni yapılıyor, eceli bir yıl daha kendisine yaklaşan birisi ise kutlama yapıyor. Bu Müslüman kafası olamaz. Bu olsa olsa yaşamayı bu dünyadan ibaret kabul eden, cennetten hiçbir umudu olmayan, cehennem kütüğü olarak yaratılmış bir insanın aklı olabilir. Yani kâfir aklı olur.  Kapitalist, liberal, Avrupalının aklı olur. Müslüman bu dünyayı bir ağacın altında gölgelenen yolcu gibi kabul ettikten sonra, gölgelendiği ağacın altında mezara biraz daha yaklaştığı için törenler yapan bir insan olarak yaşayamaz. Adı ne olursa olsun yılbaşı kutlamak batıldır. Ölümle oynamak, ölümü yok saymaktır.

Din Görevlileri Birliği Derneği Genel Başkanı Muhittin Hamdi Yıldırım, Müslümanlar tarafından yılbaşı olarak kutlanan Hıristiyanlar gibi eğlenmenin İslam’da haram olduğunu bildirdi. Müslümanların kâfirlere benzemenin haram olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Artık Müslümanlar kutladıkları yılbaşı rezaletine son verilmelidir” dedi. Yılbaşı adı altında kutlanan Noel’e tepki gösteren DİN-BİR-DER Genel Başkanı Muhittin Yıldırım yazılı bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Kâfirlere benzemek haramdır. Kim onlara benzerse o da onlardan olur. Kumarın her çeşidi dinimizde haramdır” ifadelerine yer verildi.
İslam Terihinde Benzeri Yok
Günümüzde yaşanan yılbaşı kutlama rezilliklerinin, İslam tarihi boyunca hiçbir dönemde görülmediğine işaret eden Yıldırım, “Hıristiyanların Noel kutlamalarına benzer şekilde, yılbaşında yaşanan çılgınlıkların dinimizde yeri yoktur. İslam geldiği günden beri değiştirilmeden ilk safiyetiyle elimizdedir. Müslüman olan halkımız, yılbaşı kutlamaları adı altında Hıristiyanlaştırılma operasyonlarına asla kapılmamalıdır” dedi.
Ayetler Uyarıyor
Ayrıca yılbaşı dolayısıyla devlet eliyle oynatılan çeşitli piyango ve kumarların da İslam’a aykırı olduğunu belirten Muhittin Yıldırım, Kur’an-ı Kerim’de, hem İslam düşmanlarına benzemenin hem de piyango adı altında halka kumar oynatmanın asla caiz olmadığını beyan ederek şu ifadelere yer verdi: “Yüce Rabbimiz Maide Suresi 90’ıncı ayette “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans oyunları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” buyurmuştur. Ayrıca yine Maide Suresi’nin 51’inci ayeti kerimesinde “Yahudileri ve Hıristiyanları asla dost edinmeyin” buyurulmaktadır. Bu dostluk aynı zamanda onların adetlerine ve geleneklerine uymayın demektir. Bu durumda Müslümanlar Hıristiyanlarca ilah olarak bilinen bir kişinin doğum gününde asla kutlama yapmamalıdırlar.”
Diyanet Görevlileri Çekinmeden Halkı Uyarmalı
Diyanet İşleri Başkanlığı’na, duyarlı bütün sivil toplum örgütlerine ve kanaat önderlerine de çağrıda bulunan Yıldırım, şunları kaydetti: “Bütün din görevlisi kardeşlerimiz halkı her türlü iletişim vasıtalarıyla uyarmalı ve bu çılgınlıklara son verilmesi için Allah’ın ve Resulü’nün emirlerini hiç çekinmeden halka beyan etmelidir. Müslümanların bu gecede işlenecek tüm günahlardan uzak kalmalarını ifade etmeleri gerekmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) “Kim kendini bir kavme benzetirse o da onlardan olur” ve “Bizim yolumuz müşriklerin yolundan ayrıdır” buyurmuştur.”

22 Aralık 2014

NEREYE GİTTİLER

 
Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
 
Değerli okurlarım! Dünya fanidir. Dünyadaki her şey de fanidir. Baki olan yalnız Allahu Teala’dır. O halde bü fani dünyada kimse kalmayacaktır. İstesede istemese de herkes yolcudur. Ahiret yolcusudur. Dönüş Mevla Teala’yadır.
İşte ölümle ilgili ayeti kerimeler..
 
Mevla Teala Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurur.”Her nefis ölümü tadacaktır” (sonra yaptıklarının karşılını görmek üzere) bize döndürüleceksiniz” (Ankebut suresi–57-)
 
“Her nerede olursanız, ölüm sizi bulacaktır. Velev ki, tahkim edilmiş yüksek kalelerde bulunun.”.(Cuma Suresi.8) “Şüphesiz biz, hem diriltir ve hem de öldürürüz. Dönüş bizedir. (Kaf Suresi.43)
 
Ayeti kerimeler açıkça gösteriyor ki, herkes ölecek ve dönüş Allahu Teala’ya olacaktır. Ecel saatini değiştirmek mümkün değildir. Ölümün çaresi ve ilacı da yoktur. İlahi kanun böyledir.
 
Mevla Teala kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerimde bize haber vermiştir ki, bu dünyadan çok milletler gitmiştir. Güzeller güzeli (s.a.v.) de bize Hadisi şeriflerinde bize bildirmiştir ki, nice insanlar gitmiştir. İyilerde gitmiştir. Kötülerde gitmiştir. Ancak gittikleri yerler elbette farklıdır.
 
Kur’an-ı Kerim’in beyanına göre: “İyiler hiç şüphesiz, naim cennetindedirer. Kötüler ise cehennemdedirler” (İnfitar suresi.13)
Malına, mülküne, ordularına güvenip Allahu Teala’yı unutan nice sultanlar gitti. Cihana hükmeden hükümdarlar gitti. Allah diyenleri yakmak isteyen Nemrutlar gitti.
 
Hakkın sesini kısmak isteyen firavunlar gitti. Geniş hazinelerine mağrur olan Karunlar gitti.
 
Ölümle beli kırılan Kisralar gitti.Alahu Teala’nın sevgili Habibi Hz Muhammed (s.a.v.) öldürmeye kalkan Ebu Cehiller Ebu Lehepler gitti.İslamı ve Kur’an-ı hayat nizamı olmaktan çıkarmaya çalışan Tağutlar gitti. Hastalıklara ilaç yazan doktorlar gitti.
 
Şimdi nerde o kahkaha atan yüzler? Nerde o parlayan gözler? Nerde o konuşan diller?.nerede o servetine,makamına mağrur olup ahireti unutanlar? Nerede o saraylara sığmayan hükümdarlar? Nerde savaş meydanlarında zaferden zafere kaşan komutanlar?
Zaman onları eritmedimi? Muhteşem saraylardan mezar çukuruna, yumuşak döşeklerden sert toprağa, lezzetli yemeklerden böceklere yem olmaya gitmediler mi? Malları evlatları dostları onları ölümden kurtarabildi mi?
 
O halde, bu dünyaya gelenler hep gittiler. Sırası gelenleride bir bir yolcu ediyoruz. Sıra bize de gelecektir ve bu uzak değildir. Bu sebeple ölüme hazırlık yapmaktan başka çaremiz yoktur. Güzeller güzeli bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdular.
 
”Dünyada bir garip veya bir yolcu gibi yaşa”(Buhari) O halde, yolcusun. Herkes gibi gidiyorsun. Sarılacağın kefen çoktan dokundu. Varacağın yer topraktır. Evin mezardır. O mezar ki etlerini yiyip kemiklerini çürütecektir.
 
 
Hesap verme yerin mahşer, gideceğin erin cennet veya cehennemdir. Biz cennete layık olmaya çalışalım. Ölümden hesaptan kurtuluş yoktur. Ne kadar yarsan yaşa bir gün öleceksin. Mevla Teala Kuran-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır.
 
Ölüm baygınlığı gerçek olarak gelmiştir. İşte bu, senin kaçıp durduğun şeydir.” (Kaf Suresi.19.)
 
Hesap vakti yaklaşmıştır. Herkes gibi bizde gidiyoruz. Gitmemeye gücümüz ve imkânımız yoktur.
Her gün döşek sermeden yatırdığımız, yanına ekmek koymadan gömdüğümüz insanların bu halinden ibret alalım. Mevla Teala’ya kulluk vazifelerimizi tam yapalım. Efendimiz (s.a.v.) in izinden ayrılmayalım.Unutmayalım ki,ahiret nimetleri bu dünyada kazanılır.Rabbim.ahire tini dünyada kazananlardan eylesin..

ŞEYTAN NAMAZA UYANDIRINCA

Bütün hamtlar ve övgüler Allahu Teâlâ’ya mahsustur. Kâinat’ın zerresi adedince, Salât ve selam bütün insanlığın Efendisi, Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun. Değerli okurlarım! İslam dininde Allahu Teala’ya imandan sonra ilk farz kılınan ibadet namazdır. İkinci vahiy ile Müddessir Suresi’nin ilk ayetlerinin indirilmesinden sonra Mekke-i Mükerreme’nin üst tarafında bir vadide Cebrail (a.s.) gelip Allah Resulü’ne (s.a.v.) gösterip öğretmek için abdest almış, peşinden Cebrail’den (a.s.) gördüğü şekilde Rasulullah (s.a.v.) abdest almıştır. Sonra Cebrail (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.) namaz kıldırmış ve namaz kılmayı öğretmiştir. Eve dönünce Resulü Ekrem (s.a.v.) abdest almayı ve namaz kılmayı hanımı Hz.. Hatice (r. Anha.) annemize öğretmiş, o da abdest almış ve ikisi de birlikte namaz kılmışlardır. (.İbn-i Hişam)  Namaz, İslam’ın beş temelinden birisidir. İmandan sonra islamda ilk farz kılınan ibadet namazdır. Namaz, Kur'an-ı Kerim’de doksandanfazla ayette zikredilir. Önceki şeriatlarda beş vakit namaz yoktu. Ancak vakitleri belirsiz genel anlamda namaz vardı. Namaz, hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi'rac (İsrâ) gecesinde farz kılınmıştır. Enes Bin Malik’ten rivayete göre, “Kâinat’ın Sultanı (s.a.v.) İsra gecesi namaz 50 vakit olarak farz kılındı. Sonra azaltıldı ve beş vakite düşürüldü. Sonra şöyle seslenildi. Ey Muhammed şüphesiz bizim nezdimizdeki söz bir değişikliğe uğramaz. Senin için bu beş vakit namaz, 50 vakit namazın karşılığıdır” (Buhari Salât,) Her güzel amele on katı ecir verileceği şu ayetle sabittir. ”Kim bir iyilik yaparsa, ona bunun on katı ecir vardır” Enam Suresi,160) Beş vakit namaz farz kılınmadan önce, Efendimiz (s.a.v.) in ibadet şekli Allahu Teâlâ’nın yaratıklarını düşünmek ve onun yüceliğini tefekkür etmek şekline idi. Sabah ve akşam ikişer rekât namaz kıldığı da nakledilir. Daha önceki ümmetlerinde namaz ibadeti vardır. “Güzeller güzeli (s.a.v.)’in gözünün nuru, müminin miracıdır.” (Nesai,) “Namaz, dinin direği, her hayrın anahtarıdır.” ( Teber ani.) Namaz Allah (c.c.) yalvarıştır. Namaz, kulun Allah (c.c.) yaklaşmasıdır. Namaz, bir müslümanın günde 5 defa Allah (c.c.) büyüklüğünü idrak etmesidir. Sad bin Muaz (r.a.) diyor ki, “hiçbir namaz kılmadım ki, o anda dünya işinden bir şey aklımdan geçti ise, hemen ondan vazgeçip, o namazı yeniden kıldım”. Dindar olmanın ve dinde olgunlaşmanın en açık ölçüsüde yine namazdır. Namaz kılmadan, dindar olmak ve dinde olgunlaşmak mümkün değildir. Namaz, baki olan Mevla Teâlâ ile fani olan insan arasında ilahi bir bağdır. Müslüman için, bu bağı koparmak kadar korkunç bir tehlike düşünülemez. Namaz, Allah’a yöneliştir. Namaz, kulun Allah’a yaklaşmasıdır. ”Kulun Allah’a en yakın olduğu an, secde halidir( Müslim ) Güzeller güzeli (s.a.v.) hadisi şeriflerinde şöyle buyurur. ”Kulun, kıyamet gününde, hesaba ilk önce sorulacak olan ameli namazdır. Eğer namazı dürüst çıkarsa, felah bulmuş ve kazanmıştır. Eğer, namazı düzgün çıkmazsa kaybetmiştir. Farz namazları eksik çıktığında Allahu Teâlâ bakınız, kulumun nafile namazı varmıdır? Der. Farz namazından eksik olanlar, nafile namazlarla tamamlanır. Diğer amelleri bu şekilde muhasebe edilir.” (Tirmizi) Namaz her bakımdan insanın temizlenmesine vesiledir. Çünkü namaz kılacak kişinin bedeni, elbisesi ve namaz kılacağı yer tertemiz olacaktır. Namaz kılmak demek, kulun Allah (c.c.) huzuruna çıkması ve O’na dua ve niyazda bulunması demektir. Namaz, insanın kalbini aydınlatır ve yüksek duygularla duygulandırır. Aynı zamanda her çeşit kötülüklerden alı koyar. İki namaz arasında kirlenen ruhlar, ancak namaz ile tertemiz olur. Gönüller, ancak Allah (c.c.) anmakla sükûn bulur. Namazın, yirmi dört saatte ve değişik vakitlerde kılınması, bu vakitlerde işlenen günahlara kefaret olması içindir. Namaz insanın gafletten uyanmasını, yaşayışına düzen vermesini, geleceğinin muhasebesinin yapmasını ve içtimai terbiyesinin olgunlaşmasını sağlar. Namaz, insanın sabır ve metanetini artır. Güzeller güzeli (s.a.v.)’e en faziletli amel hangisidir diye sorulunca? vaktinde kılınan namaz buyurdular. Yine buyurdular ki, “Allahu Teâlâ kullarına şahadet kelimesinden sonra namazdan daha sevgili bir ibadet farz kılmamıştır.Eğer namazdan daha sevgili, bir ibadet olsaydı, onu meleklere yaptırırdı. Hâlbuki melekler daima namazdadır Bir kısmı, rükû’da bir kısmı secdede, bir kısmı ayakta ve bir kısmıda oturmaktadır. Namaz, müminin kalbinde parlayan bir nurdur. Bu nur sayesinde mümin gaflette uyanarak hidayete ulaşır. Namazın şartlarına uygun doğru ve dürüst olarak ihlâs ve samimiyet kılınan namaz, kulun günahlarının bağışlanmasına sebep olur. Namaz insanı huzura kavuşturur ve kalbin kararmasını önler. Namaz, fakir ile zengini, amir ile memuru her seviyede ki insanı bir araya getirir. Makalemize başlık yaptığımız,  “Şeytan namaza uyandırınca”
İlgili kıssamız şöyledir. Hz. Muaviye (R.A.) bir sabah uyandığında Efendimiz (s.a.v.) mescidinde sabah namazının kılındığı vakit biraz geçmişti. Alelacele hazırlanıp mescide koşan Hz.Muaviye (r.a.) cemaati kaçırdığını görünce öyle bir “Ah” çekti ki, bu “ah”ı duyanlar, onun kalbine bir hançer saplandığını zannedip koştular. O gün üzüntüsünden hiçbir şey yiyip içmedi ve odasına kapanıp ağladı. Günler sonra yine erken uyanamadığı ve cemaati kaçırmak üzere olduğu bir sabah birisi odasının kapısını hızlı hızlı çalıp ona seslendi:  “Hey Muaviye! Kalk, cemaatı kaçıracaksın. Hz.Muaviye (r.a.) korkuyla uyandı, kapıyı açtı. Kapıdaki tanımadığı kimseye bu iyiliği için teşekkür ettikten sonra kim olduğunu sordu.
O, “Ben şeytanım!” cevabını verdi. “Bildiğim kadarıyla şeytan, insanları alıkoymak için uyutur. Senin beni namaza uyandırman çok garip” dedi. İblis, “Evet, şaşırma! Seni cemaate yetiş diye uyandırdım.  Çünkü geçenki gibi yetişmeyip ah çekseydin, o denli ah edişin 100 namaz yerine geçerdi. Namaz nerede kalırdı, o niyazın tesiri nerede.”  (Mevlana)                                                                                                                                        Mevla Teala namazını vaktinde kılan müminlerden eylesin
Ahmet YILDIZ

Kolanın bir saatte verdiği zararlar!

Günlük hayatımızda sıkça içtiğimiz kolanın ne kadar zararlı olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Prof. Dr. Canan Karatay, bir bardak kolanın 60 dakikada vücuda verdiği zararı sekiz başlık altında şöyle özetliyor…

Bir bardak kola içtiğinizde kanınıza 10 çay kaşığı kadar şeker giriyor. Yani almanız gereken günlük şeker dozunun yaklaşık 100 katı.

İlk 10 dakikada: Kanınıza hemen 10 çay kaşığı kadar şeker girer. Bu normal günlük dozun 100 katı kadardır. Bulantınızın olmamasının nedeni içinde bulunan ‘fosforik asittir’.

İlk 20 dakikada: Kan şekeriniz aşırı şekilde yükselir. Bunun sonucu pankreasınızda aşırı derecede insülin salgılanır ve kan şekerinin fazlası karaciğerde yağ olarak depolanmaya başlar.

40 dakika içinde: Kafeinin tamamı dolaşıma girmiş olur. Kan basıncı yükselir, karaciğerden daha fazla şeker yapılarak kana geçer ve kan şekeri tekrar yükselir.

45 dakika içinde: Beyinde dopamin yapımı artar, mutluluk hissi başlar. (Eroinin etkisine benzer bir etki meydana gelir.) Tekrar kolaya ve tatlılara saldırırsınız.

Bu kısır döngü devam ettiği süre karaciğer ve göbek yağlanması artar, vücudun tüm hücrelerinde leptin ve insülin direnci gelişir.

Şişmanlık hastalığını başlatmıştır ve bütün dejeneratif hastalıkların nedenidir.

MÜSLÜMANLARIN PARAYLA İMTİHANI

MÜSLÜMANLAR para, mal, servet imtihanını kazandılar mı, kaybettiler mi?.. İşte yaman soru budur!..

Bendenize sorarsanız Müslümanların bir kısmı (yüzde kaçı?) sınavı  kaybetmişlerdir.
Bu fakir muhalifim ama siyasî muhalefet yapmam. Benim muhalefetim sosyal ve kültürel muhalefettir.
Kötülüklerin, olumsuzlukların tamamını siyasî iktidarın üzerine yüklemem. Böyle bir yükleme ucuz ve kolay bir hüküm olur.

Bu ülkede Sünnî Müslümanlar çoğunluğu oluşturmaktadır ve  iyiliklerden de, kötülüklerden de öncelikle onlar sorumludur.
İşte bu Sünnî Müslümanların bir kısmı  para, mal, zenginlik imtihanını kaybetmişlerdir.
Sünnîlerin içinde istisnalar var mıdır? Elbette vardır ama istisnalar kuralı bozmaz.
Biz seni Sünnî biliyorduk, bu satırları nasıl yazıyorsun?
Elbette bendeniz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanıyım ve özeleştiri vazifemi yapıyorum.
Kendini ve içinde bulunduğu toplumu ve cemaati âdil, insaflı, yapıcı şekilde eleştirmeyen bir yazar vazifesini yapmamış olur.
Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Hesaba çekilmezden önce siz kendi muhasebenizi yapınız” buyuruyor.

İslam dininin temel değerlerinden biri istikamettir, yani doğruluk ve dürüstlüktür.  Müslüman doğrudur, dürüsttür, âdildir, insaflıdır. Haram kazanmaz, haram yemez. Müslüman rüşvet almaz.
Bendeniz, 1960’lı, 70’li yıllarda mangallarda kül bırakmayan birtakım sahte mücahidlerin, bilahare nasıl müteahhit olduklarını bilirim.
Namuslu, şeffaf, temiz, helal adamların ellerinden değil,  ayaklarından öperim.
Düzgün şekilde sanayi, ticaret, ithalat, ihracat, ziraat, hayvancılık, balıkçılık yaparak, hizmet vererek helal servetler kazanmış olanlara  söylenecek hiçbir sözümüz yoktur. Allah helal ticaretlerini bereketli kılsın, inşallah zekatlarını  versinler, hayır hasenat yapsınlar.

Lakin hem dindar görünen, hem haram gelirler ve servetler edinenler dilimizden kurtulamaz. Biz öyle bir Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) ümmetiyiz ki,  Kureyş kabilesinden asil bir kadın hırsızlık yapıp  yakalanınca, affetmesi için şefaat edenlere  “Vallahi, kendi kızım Fâtima hırsızlık yapsa, elini kestiririm” demiş ve Şeriatin sirkat cezasını o kadına uygulamıştı.
Evet, Müslümanlar da zengin olsunlar, büyük sanayi ve ticaret işleriyle uğraşsınlar ama bunları meşru şekilde yapsınlar, gayr-i meşru yollara sapmasınlar.

Bu yazımdan hiçbir namuslu, şerefli, doğru, dürüst, temiz, şeffaf kimse gocunmasın.  Onlarla bir alıp vereceğim yoktur, meşreblerimiz ayrı da olsa kendilerine hürmet ederim.
Şu yazdıklarımda İslama aykırı bir yer var mıdır? Yoktur.

Yapıcı olmak şartıyla özeleştiri iyi midir, kötü mü?.. Elbette iyidir ve mutlaka yapılmalıdır. İsim vermiyorum… İyilerin ellerinden öpüyorum… Kötüleri tenkit ediyorum…

20 Aralık 2014

GENÇ


Konuşurken sık sık dile getirdiğimiz genç kelimesi farsçadır. Manası ise, define, hazine, gömülü hazine demektir. Böyle muhteşem bir hazineyi, defineyi keşfetmek, işlemek, yararlı hale getirmek sadece anne ve babalarının değil, sorumluluk duygusu ile yaşayan herkesin vazifesidir.

Cumhuriyet döneminde en çok istismar edilen, yanlış ve batıl ideolojilere kurban edilen, “gençlik bir defa yaşanır, özgürce yaşa” iğrenç sözleriyle en büyük haksızlığa kurban edilen gençlerimizin elinden, zihninden ve gönlünden tutanları tebrik ederken, bilinçli olarak tuzak kuranları Allah’a havale ediyoruz.

Çağdaşlık ve laiklik adına gençlerimize tuzak kuranları, onları yanlış ve batıl yollara yönlendirenleri ahiret boyutuyla ele alırsak, karşımıza acı bir gerçek çıkar:

O gün inkarcılar, dünyadayken göklere çıkardıkları ve körü körüne peşinden gittikleri liderlerine büyük bir kin duyacak ve: Ey Rabbimiz, diyecekler, bizi doğru yoldan saptıran cinleri ve insanları bize göster ki, onları ayaklarımızın altına alıp çiğneyelim, böylece en aşağılık kimselerden olsunlar.” Fussilet Suresi/29

Cumhuriyet döneminde gençlerimizin elinden ve gönlünden tutan Merhum Necmettin Erbakan Hocamızı, Said Nursi Hazretlerini, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerini, Muhammed Zahid Kotku Hazretlerini, Üstad Mahmut Sami Ramazanoğlu Hazretlerini, hayırla yâd ettiğimiz Mahmud Efendiyi, Merhum Muhammed Raşid Erol Efendiyi, merhum Necip Fazıl Kısakürek, Kadir Mısırlıoğlu, Akıncılar Derneği kurucuları, Milli Türk Talebe Cemiyeti kurucularını, merhum Zeki Soyak Efendiyi ve saymakla bitiremeyeceğimiz nice değerleri hayırla yâd ediyoruz.

Bugün 15-24 yaş arası genç nüfusumuz yaklaşık 13 milyondur. 13 milyon gencimizi bekleyen en tehlikeli tuzakların başında sigara, alkol ve uyuşturucu gelmektedir. Terör örgütlerine katılım yaşı ise 16-25 yaş arasıdır. Yüz kızartıcı, dünya ve ahireti yıkan kürtaj ise, 2009’da 60 bin 140, 2010’da 58 bin 186, 2011’de ise 69 bin 364’de çıkmıştır.

Bir milletin 60 yıl sonrasını tahmin edebilmek keramet değildir. Bugünkü gençliğin durumuna bakın, 60 yıl sonrasını verir. 60 yıl sonrasının faturasını ödemek istemiyorsak, yapacağımız vazifeleri hatırlayalım 

Kur’an-ı Kerim’de örnek alınacak gençler isimleriyle tanıtılır. Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. İsa ve Ashab-ı Kehf. Bu güzel isimler niçin anlatılır? Tek kelime ile örnek alınması içindir. İsmi açıklanan bu güzel insanların her biri, bir rehber ve örnektir. Anne ve babalar olarak ilk adımızı bu güzel, örnek insanlarla atabiliriz.

Dünya ve ahiret hayatında rezil ve perişan olmak istemiyorsak, gençlerimizi Lokman Suresi ile tanıştırabiliriz. Gençlerimiz için özel bir bütçe oluşturabiliriz. Yediği önünde, yemediği arkasında olan bir hayat, geleceği sıkıntılı olan bir hayattır. Dünyaya gelmesine vesile olan anne ve babalar olarak, ne kadar örnek olabiliyoruz? Sorusunu vicdanen iyi cevaplandırmalıyız.

Hz. Ali’nin şu sözünü anne ve babalar olarak zamanında yerine getirecek olursak, gençlerimizin sadece elinden değil, gönlünden de tutacak olursak, örnek bir neslin oluşmasını sağlayabiliriz:

“Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynaşın, 15 yaşına kadar arkadaşlık yapın ve 15 yaşından sonra onlarla istişare edin.” İşte hepimize bir formül, bir çözüm ve çare…

Gençlerin namaz kılmamalarından şikâyetçi olanlar için, Ömer Seyfettin’in, ilk namaz isimli eserini tavsiye edebiliriz.

Akşamleyin eve geç gelmelerinden şikâyetçi olan anne ve babalara deriz ki, evimizi genç için mıknatıs hale getirmezsek, evimize değil yanlış adreslere gitmelerine sebep oluruz.

Netice: Her ne kadar gençlik üzerinde kısa bir değerlendirme yapmış olsak da, öyle ümit ediyoruz ki, istikbalimiz iyi olacaktır. Baskıcı ve dayatmacı sistem, yerini ikna edici ve ihtiyaç giderici bir ortama terk etti. Gençlerimiz, üzerine aldıkları vazifeleri yeri getirmenin sorumluluğunu idrak ediyor artık. Gerek STK, gerek dernek ve vakıflar bünyesinde bulunan gençlerimizin, istikballeri ümit verici. Anne ve babalar olarak gençlerimize ne kadar değer verir, ne kadar örnek olursak, o nispette verim alacağımıza kendimizi inandırmalıyız.

18 Aralık 2014

KÖYLÜMÜZ HASTA

Ahmet BOZ, bir rahatsızlık geçirmiştir. Palandöken Hast. Ortopedi servisi 2. Kat 218 numarada yatmaktadır. RABBİM şifalar versin.
Kaynak: Mahmut POLAT 

16 Aralık 2014

Diriliş Ertuğrul 2. bölümünde neler olacak


Diriliş Ertuğrul 2. bölümüyle 17 Aralık Çarşamba akşamı 19.55’te TRT1’de.

TRT 1'in ilk bölümüyle zirveye yerleşen dizisi Diriliş Ertuğrul, 2. bölümüyle de ekran başına kilitleyecek. 2.Bölüm Özeti: Ertuğrul ve Alpleri Halep yolunda, Halime ve ailesi ise obada saldırı altındadırlar. Ölümle hayat arasındaki ince çizgide kalakalmışlardır. Hangi yardım eli onları bu ateş çemberinden çıkaracaktır? Menziline varan Ertuğrul, Halep sarayından istediğini alma konusunda ümitlidir fakat işi hiç de kolay olmayacaktır. Hem Halep sarayında hem de bu şehrin kendilerine yabancı sokaklarında, Ertuğrul ve Alplerini şaşkınlığa uğratacak pek çok olayla karşılaşacaklardır.Halimelerin uğradığı baskın, obanın orta yerine düşen bir yıldırım gibi ahaliyi sarsmıştır. Herkesin aklında aynı soru vardır: Kim Kayı Boyu’nun mahremine girip saldırı düzenleme cüretinde bulunabilir? Bu vaziyet en çok da Süleyman Şah’ın aklını kurcalar. Kayıların ihtiyar çınarı; bu işin arkasında delice bir cesaret mi, yoksa haince bir ihanet mi olduğunu öğrenmek istemektedir. Babasıyla kopma noktasına gelen Gündoğdu’nun hırsı ve öfkesi, mantığını tamamen perdelemek üzeredir. Süleyman Şah’a karşı girişeceği üstü kapalı mücadelede; gözünü ne kadar karartacağı, elini ne kadar kirleteceği onun için dahi meçhuldür.Halime; kaçmaya çalıştıkça, kaderin cilvesiyle daha da yakınlaştığı bu insanların arasında, bir an bile olsa mutlu hissetmektedir kendisini. Halime’ye yabancı bu duygu, onu korkutmaktadır. Halime’nin kaçmaktan yorulan kalbini titreten tek bir soru vardır şimdi: Ertuğrul’u yeniden görebilecek midir? Üstelik bu sorunun cevaplarından hangisinin kendisi için daha yaralayıcı olduğunu bilmemektedir…

15 Aralık 2014

KÖYLÜMÜZ HASTA

Muzaffer BİLMİŞ yoğun bakımdan çıkmıştır. Eski Araşt. Hast. Kalp Merkezı Kardiyoloji Servisi 1.kat 117 numarada yatmaktadır. RABBİM cümle hastalarımıza acil şifalar versin.

KÖYLÜMÜZ HASTA

İbrahim DOĞAN'ın Eşi ameliyat olmuştur. Bölge Eğt. Hast. Genel Cerrahi Servisi -1.kat 84 numarada yatmaktadır. RABBİM şifalar versin. 
Kaynak: Mahmut POLAT

KÖYLÜMÜZ HASTA

Hafiz Ahmet dedenin hanımı SELLİ nene anju olmuştur. Bölge Eğt. Hast. Kardiyoloji servisi 2.kat 18 numarada yatmaktadır. RABBİM cümle hastalara acil şifalar versin.

11 Aralık 2014

'Diriliş Ertuğrul' reytingde kaçıncı oldu

'Diriliş Ertuğrul' reytingde kaçıncı oldu
TRT'nin sezonun en iddialı dizilerinden olan 'Diriliş Ertuğrul'un ilk bölümü reyting listesini alt-üst etti.

Merakla beklenen ve dün akşam ilk bölümüyle TRT 1'de ekrana gelen 'Diriliş Ertuğrul' dizisi, AB ölçümlerinde ilk sırada yer aldı. Toplam da ise 2. sırada yer alarak ilk haftasını zirvede tamamladı. Sosyal medyada da diziye tam not verilirken, eleştirilen tek konu 'aşk' temasının dizinin asıl konusunun önüne geçebileceği endişesi oldu. 
REPLİKLER ÇOK BEĞENİLDİ
Dizide geçen diyalolglar da oldukça beğeni topladı. Sosyal medyada en çok paylaşılanlar arasına giren sözler ise şöyle;
-''Davamız kuru bir cihangirlik davası değildir.Bilakis davamız İslam davasıdır.''
-''Zalim, adam vermezsek gök kubbeyi başımıza yıkacakmış. Eğer verirsek gök kubbe başımıza yıkılmaz mı?''
-Türklerle Selahattin Eyyübülerin torunlarını birbirine düşürdük mü iş tamam
- Töre bilmeyen adamdan Sultan olmaz, Bey de olmaz adam da olmaz. Bizim de adam olmayanla işimiz olmaz.
-'Şimdi tüm İslam Dünyası intikam peşine düşsün bakalım.'
-Ol deyince olduran, gönüllerimizi iman nuruyla dolduran Allah'ın 99 adıyla. Ya Bismillah
-''Bey kızı töre bilmez olmuş. Atasının sözünün üstüne söz söyler olmuş.''
--Nereye gidersiniz?
-Haydan gelip, Hu’ya gideriz.
-'İntikam yoksa,saman askerden farkı kalmaz şövalyenin.''
-''İçindeki kibir putunu ne zaman büyüttün sen ?''
Dizi, televizyon eleştirmeni Mesut Yar'dan da tam not aldı. Yar 'Diriliş-Ertuğrul dizisi sanırım Türk TV tarihinin en pahalı prodüksiyonu olarak bir kenara not düşülecek... Sadece ilk bölümünün çekimi bir buçuk ay süren, hazırlanmasını filan da katarsanız pratiğe geçişi bir yılı bulan dizinin görsellikten kadrosuna kadar farklı bir vitrin oluşturması dizi endüstrisi adına gurur duyulacak bir şey...' diye yazdı. (HABER 7)

10 Aralık 2014

KÖYLÜMÜZ HASTA

Mustafa TİRYAKİ (enişte) rahatsızlık geçirerek Bölge Eğt. Hast. Karma servisi 2.kat 64 numaraya yatırılmıştır. RABBİM cümle hastalara acil şifalar versin.
Kaynak: Mahmut Polat 

07 Aralık 2014

Kuran harfleri şifa kaynağımızdır

MİLLİ GAZETE

Mevlüt Özcan
06-12-2014

Vücudun merkezi beyindir. Bu organımızın selamette kalması için harf mahreçlerine ve tecvid kurallarına göre sesli (bağırarak değil) Kur’an-ı Kerim okumalısınız. Bununla beyniniz ömür boyu zinde kalır.
Kur’an harfleri bakın sağlığınız için ne mucizeler oluşturuyor. Harflere ve mahreçlere şöyle bir göz atalım:
• Dil bölgesinden 18 harf çıkar. Bu 18 harfin bazılarını ele alalım:
• ل lâm harfi dil ucunun, üst damağın ön tarafına değdirilmesiyle çıkarılır.
• ن “nûn”/n harfi, lâm harfinin çıkarıldığı üst damağa dilin çok hafif yanından nun / n harfi çıkarılır.
• ج cim/c harfi lâm harfinin çıkarıldığı üst damağa, dilin çok hafif dokunuşuyla cim/c harfi çıkar.
Bu şekilde dil ucunun gittikçe daha hafif ve çeşitli dokunuşlarıyla diğer harflerden bazıları da çıkarılır.
• ق gaf/g harfi dil kökünden, tok ve kalın bir sesle çıkarılır.
• غ ğayın/ğ ve HI hı (hırıltılı) harfleri boğazın üst kısmından çıkarılır. Bu harfler dil kökünün yukarı kaldırılmasıyla çıkarılır. Dil kökünü yukarı kaldırabilmemiz için, dil ucunu üst ön damağa, ön dişlerin bittiği yere değdirilir.
Dilden ve çevresinden çıkan harfler dil kaslarının tembelliği sebebiyle akıcı olmayabilir. Bu kasları çalıştırma egzersizlerini bolca yapmak gerekir. Bu egzersizler önceleri dil kaslarını zorlar. Bunun için harfleri çıkarmaktan yılmamak lazım. Kur’an-ı Kerim’i düzgün ve akıcı okuyabilmek için harflerin mahreçlerinden çıkarılması için onların zorlayıcı etkisi çok faydalı olur. Çünkü bazı harflerin mahreçlerinden çıkarılması çalışmaları zaman alabilir. Bu iyiye ulaşabilmek için hayırlı bir sonuca götürür.
Her mü’min ömrü boyunca Kur’an-ı Kerim’i tekrar tekrar hatmelidir. Bu çaba beynin zinde kalmasını sağlar. Bütün mesele tecvidi önemseyerek dikkatlice okumaktır.
Neticeye ve asgari faydaya ulaşabilmek için bir tecvid kitabı alınız. İşin ehli olan bir hocaefendiden tecvid ve mahreç dersi alalım. Burada bu konuda lâzım olan bilgilere manasıyla değinmemiz mümkün olamıyor.
Kur’an-ı Kerim’in harfleri mahreç yerleri itibariyle,
• Dilin tamamını, 
• Boğazı,
• Yumuşak damağı,
• Dudakları,
• Burnu,
• Diyaframı çalıştırıyor. 
Buna bir örnek verecek olursak:
• د dal/d ile dilin ucu,
• ض dad/d ile dilin yanı, kalın okunur, “d” ile “z” arası,
• ذ zel/z ile dilin ucundan bir miktar içerisi, peltek okunur.
• ر ra/r ile dilin her iki yanı ve üzerine, ağız içine okunuşlarında etki ediyor.
• ظ zı harfinin etkisi ağız içini kaplar. Çıkışı arı vızıltısını andırır. Kalın okunur.
Harflerini mahreçlerinden çıkararak düzenli ve düzgün okuyanların hafızaları kuvvetli, fiziki yapıları genç, dimağları sağlam olur. Kıraat âlimleri bundan dolayı tecvid, Kur’an’a özeldir derler.
Her Kur’an okuyanın sürekli olarak okuduğu YASİN Suresi’nden bir misal vermek istiyorum. Bu surenin ilk üç sahifesinde; 
• 34 adet İdgam-ı Misleyn Maalgunne,
17 adet İdgam-ı Maalgunne,
32 adet İhfa bulunur.
• İklab gibi tecvid kuralları vardır.
• Boğaz harfleri ayetlerde sık sık gelerek okumaya güzellik, bedenimize ve ruhumuza dinçlik aşılar.
 

04 Aralık 2014

KÖYLÜMÜZ HASTA

Hacı Yusuf Hoca(PEKER) Rahatsızlık geçirmiştir. Palandöken Hast. Fizik tedavi servisi 1. Kat 105 numarada yatmaktadır. ALLAHcc cümle hastalara acil şifalar versin.
Kaynak: MAHMUT POLAT 

KÖYLÜMÜZ HASTA

Köse Osman emi bir rahatsızlık geçirmiştir. Bölge Eğt. Hast. Nüroloji servisi zemin kat 42 numarada yatmaktadır. RABBİM şifalar versin.
Kaynak: Mahmut Polat 

03 Aralık 2014

İbadette Devamlılık Esastır

MİLLİ GAZETE

Mahmut Toptaş
03-12-2014

Toprak kazarken denizdeki inci gibi, dağlardaki zümrüt gibi, iplik kadar ince otların köklerini görürsünüz.
Elinize alsanız, çocuğun kulak memesinden yumuşak olan bu kök, en katı asfaltları deler, çıkar ve havayla buluşarak size yeşil yeşil gülümser.
Bu kadar zayıf gibi görülmesine rağmen kendini karabasan gibi her tarafı hem kaplayıp hem kararttığına inanan asfaltı bile deliveriyor.
Bu başarısını devamlılığına borçludur.
Bizi Kur’an’ıyla eğiten Rabbimiz, söylediklerinin yaşanan şeklini tabiatta göstererek de eğitmeye devam ediyor.
“Sabit olan nabit olur” demiş atalarımız.
Sevgili Peygamberimiz de, “Allah’ın en sevdiği amel, az da olsa devamlı olanıdır” buyurmuş. (Buhari, Sahih, K. Rikak, bab’ül-Kasdi ve’l-müdaveme).
Uzun yol yolcuları yavaş ve devamlı giderlerse hedeflerine varırlarmış.
Ben önce varacağım diye atını fazla koşturan hırçın yapılı insanlar yolda atlarını çatlattıkları için en son ve yaya olarak varırlarmış.
İşi bilenler, dinleme yerlerini, yol geçitlerini, at bakımlarını bildikleri için vaktinde varırlarmış.
Sevgili Peygamberimiz de, “Bu din, çok sağlamdır. Onunla yumuşak bir şekilde ilgilen. Nefsini Allah’a ibadetten nefret ettirme. Atını fazla koşturan yol alamaz, hayvanının da sırtında sağlam yer kalmaz” buyurmuş. (Beyhaki, Sünen-i Kübra, Babül kasdi fil ıbadeti).
Rabbimiz, “Allah, kolaylığı ister, zorluğu istemez” buyurmuş. (Bakara süresi ayet 185).
Onun içindir ki tarikat şeyhleri, müritlerinin durumuna göre zikrini azaltırlar veya artırırlar.
Hıristiyan papazları, Allah’ın emretmediği, İsa aleyhisselamın yapmadığı ibadetler icat etmişler ama zamanla onu da yerine getirememişler.
Rabbimiz bunu şöyle haber verir: 
27-Sonra onların izleri üzerinde, art arda peygamberlerimizi gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ona İncil’i verdik. Ona uyanların (Nasara’nın) kalplerine şefkat ve merhamet koyduk. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, biz onu onlara yazmadık. Allah’ın rızasını aramak için yaptılar. Fakat buna da hakkıyla riâyet edemediler. Onlardan iman edenlerin mükâfatını verdik. Onların birçoğu ise fasıktır.” (Hadid süresi ayet 27).
Katolik kilisesi papazları evlenmemeyi ibadet kabul etti ama geçen yıllarda papa, papazların çocuk tacizleri nedeniyle bütün Hıristiyanlardan özür dilemişti. Ve basından öğrendiğimize göre Vatikan’ın servetinin büyük bölümü çocuk tacizi tazminatlarına gitmiş.
Üç kişi Sevgili Peygamberimizin evine gelir ve Efendimizin ibadetini sorar.
Öğrendiklerinde az bulurlar ve biri, “Ben, hiç ara vermeden bir ömür boyu oruç tutarım.”
Öbürü, “Ben, geceleri hiç uyumam ve ibadet ederim.”
Üçüncüsü, “Ben kadınlardan uzak dururum” der. Bunu duyan Sevgili Peygamberimiz, “Sizin içinizde ben, Allah’tan en fazla korkanınızım. Ben hem yer hem oruç tutarım, hem uyur em ibadet ederim ve kadınlarla evlenirim. İşte benim sünnetim bu. Kim bundan yüz çevirirse benden değildir” buyurmuş (Buhari, Sahih, K. Nikah, bab 1).
Ancak yemesi, içmesi ve evlenmesi olmayan melekler, ara vermeden ibadet ederler.
 “Ara vermeden gece gündüz tespih ederler.” (Enbiya süresi ayet 20).
Müslümanın niyeti iyi, ameli Kur’an ve sünnete uygun olursa adım atması bile ibadet sayılır.
Elli yıldır tanıdığım insanlar arasından en sevdiklerim, İslami hizmetlerde devamlı olanlardır.
Suyu görünce atlayıp giden kurbağa gibi, makamı, serveti ve şöhreti görünce her türlü hizmeti bırakıp gidenlerin de aslına dönmesi temennimdir.
Osman Öztürk merhumu, yıllardır öğretmenlerle düzenli olarak yaptığı derslerine devamından dolayı sevmişimdir.
Allah rahmet eylesin.

KÖYLÜMÜZ HASTA

Zahire abla(DÜRLÜ) bir rahatsızlık geçirmiştir Eski Araşt. Hast. Jinekoloji servisi 3. kat c312 numarada yatmaktadır. RABBİM cümle hastalara acil şifalar versin.
Kaynak:Mahmut Polat 

EŞİM OLMA KARIM OL

        Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.
Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?
       Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…
        Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…

02 Aralık 2014

Karatay, 'Elimde olsa şeker ve ekmeği yasaklarım

TGRT HABER 'de yayınlanan “Ercan Gürses'le Haftasonu” programına konuk olan İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay yine çok tartışılacak açıklamalar yaptı.

İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay yine çok tartışılacak açıklamalar yaptı...TGRT HABER TV'de yayınlanan “Ercan Gürses'le Haftasonu” programına konuk olan İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay yine çok tartışılacak açıklamalar yaptı. Her fırsatta şeker ve buğday ürünlerinin insan sağlığına zararlarından söz eden Karatay bu defa “Yasaklamak” ifadesini kullandı.  “Hamilelikte şeker yüklemesini ağır dille eleştirdiği için” jinekologların kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacağına da cevap veren Karatay, “Hamile kadınlara şeker yüklemesi cinayet gibidir. Hamileler bunu reddetsin.”
İşte Karatay'ın sözlerinden satır başları:
-Eğer bu ülkede yetkili bir makama getirilseydim, ekmek ve şekerle ilgili bütün ürünleri yasaklardım.
-Şeker insan beynini uyuşturur. Çalıştırdığını zannedenler yanılır.
-Anadolu halkı akıllıdır. “Ekmek ahmağı” lafı boşuna değil.
-Kafanız çalışsın istiyorsanız protein ve yağ yiyin. Özellikle tereyağı.
-Kolesterol ilaçlarının bırakılması gerektiğini savunuyorum. Kolesterol gerekli ve vücut için faydalı. 
-Meyvelerin hepsinde fruktoz var. Karaciğer yağlanmasına yol açar. Fazla yemeyin.
-Bal da pekmez de şeker deposu. İkisi de çocuklara zararlı.
-Kış uykusuna yatan ayıları örnek alın. İyi uyuyun. Böylece daha az şişmanlarsınız.
-Yumurtanın sarısını beyazından ayırmayın. Yağda pişirin.
-Kırmızı et faydalı. Mümkünse küçükbaş.
-Doğal balık ve tavuk yiyin. Kırmızı etten daha yüksek kolesterol ihtiva ederler.

CEVAT AKŞİT İLE RÖPORTAJ

Bu sapkın akımlar bize hep Avrupa’dan geliyor zaten… Batı; Osmanlıyı türlü hilelerle, milliyetçilik akımlarıyla 1. Dünya Savaşı’nda parçaladı. Şimdi de dinimizi yok ederek, ahlakımızı bozarak, bizi içimizden yıkmaya çalışıyorlar. İngiliz Churchill’in bizim için bir sözü var; biliyorsunuz değil mi? “Onların içini boşaltacağız!” diye. Avrupa Birliği sevdasına, batılılaşma sevdasına, dinimizin kurallarından, kendi öz kimliğimizden, namus değerlerimizden kopamayız. Eşcinselliği meşru göremeyiz. Selçukludan, Osmanlıya bin yıldır, ehlisünnet inancına sarılmış niyeti halis bir milletiz. Şimdi Batı bu “mütecanis” milletin mayasını bozmaya çalışıyor. Bizim gücümüz ehli sünnet vel cemaat mayasından geliyor. Batı bunu biliyor. Bizden korkuyor. Çünkü Çanakkale’yi biliyorlar! Orada Türk’ü var, Kürt’ü var, Laz’ı var. İşte şimdi bu Çanakkale ruhunu bu tür lanetli işlerle, toplumumuzu ifsad ederek bozmaya çalışıyorlar.

İnsan neslini ifsat etmeye, yok etmeye çalışıyorlar. Allah’ın (cc) yaratma iradesine muhalefet ediyorlar

-Hocam, sapkınlık içerisinde bulunanların en önemli argümanı Allah bizi böyle yarattı sözü. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Kesinlikle böyle bir şey olmaz! Biz Kur’an’a göre söylüyoruz. O zaman sarhoş da Allah (C.C.) beni böyle yarattı der, benim suçum ne der. Size bir misal anlatayım: Hz. Ömer (R.A.) halifedir. Bir ibadet sırasında herkes kendinden geçmiş dua ederken bir hırsız da ceplerdeki parayı boşaltıyormuş. Hırsızı, oradaki görevliler suçüstü yapmış, yakalamışlar. Bakmışlar ki çaldığı şey de öyle önemli bir şey değil. Ama İslam hukukunda bir şey çalarsan kol kesilir, kol önemli bir şey. Adamı Hz. Ömer’e (R.A.) götürmüşler. Adamın eli gidecek. Hz. Ömer (R.A.) pehlivan; adama bir tokat vurmuş. Adamın canı yanmış tabi. Adam; ‘bana ne vuruyon benim kaderim böyle demiş, ben hırsızlık yapmak üzere yaratılmışım.’ Hz. Ömer (R.A.) de bunun üzerine adama; ‘Allah Teâla beni de tokat vurmak için yarattı’ demiş. Yani oraya gidersek kimse işin içinde çıkamaz. Allah kesinlikle insanoğlunu erkek ve kadın fıtratı üzerine yaratmıştır. Yaradılışı bu! Biz bu yaradılışı kendi kafamıza göre bozamayız. Allah (C.C.) haşa hatalı mı yarattı. Bu yaratılışa aykırı bir şeydir. Kesinkes böyle bir şey olmaz. Bu bir sapkınlıktır. Lanetli bir iştir. Bu eşcinselliğin yürümesi, kalması mümkün değildir. Tekrar başa dönüyorum; Allah’ın  (C.C.) iradesine muhalefettir. Allah (C.C.) insanoğlunun devamı için erkek ve kadını yaratmış. Bunları da birbirlerini ısındırmış. Ve nikâh akdiyle birleşeceksiniz demiş. Onun dışında zina haram… İşte bu lezbiyenlik, homoseksüellik, yaradılışa ters bir şey! Allah’ın  (C.C.) iradesine ters bir şey! Allah (C.C.) insanların birleşmesini ve insan neslinin çoğalmasını istiyor. Erkekler erkeğin birleşmesinden, kadınla kadının birleşmesinden çocuk olur mu? Bunlar insan neslini ifsat etmeye çalışıyorlar. Allah (C.C.) kıyamete kadar insan neslinin devamını istemiş. Bunlar bu kuralı bozuyorlar. Herkes aynı cinsle ilişkiye girse insan nesli devam eder mi? Allah’ın (C.C.) kuralını bozdukları için Allah Teala da bunlara çok gazap ediyor.

Avrupa birliği sevdasına, batılılaşma sevdasına, dinimizin kurallarından, kendi öz kimliğimizden, namus değerlerimizden kopamayız arkadaş!

-Hocam bu sapkınlık Avrupa’nın birçok ülkesinde normal karşılanıyor. Son dönemlerde bizim ülkemizde de dernek kurmalarına izin verildi, birçok faaliyet yürütüyorlar. Bu sapkınlığın Avrupa’dan ülkemize yayıldığını görüyoruz. Bu konuda ve Avrupa Birliği’nin bize dayatmış olduğu konular hakkında ne söylemek istersiniz?

Bu sapkın akımlar bize hep Avrupa’dan geliyor zaten… Batı; Osmanlıyı türlü hilelerle, milliyetçilik akımlarıyla 1. Dünya Savaşı’nda parçaladı. Şimdi de dinimizi yok ederek, ahlakımızı bozarak, bizi içimizden yıkmaya çalışıyorlar. İngiliz Churchill’in bizim için bir sözü var; biliyorsunuz değil mi? “Onların içini boşaltacağız!” diye. Bizim milletimizin bin yıldır İslam’a büyük hizmetleri olmuştur. Bu milletin mayasında İslam var arkadaş! Sarhoşundan tut, berduşuna kadar bu millet namusuna düşkün bir millet.

Namus duygumuz son derece kuvvetli. İşte bunu bozmaya çalışıyorlar. Tamam; dünya bir küre, artık eskisi gibi mesafeler de uzak değil. İstediğin zaman her yere gidebiliyorsun, şimdi bütün dünya evimizin içinde. Dünyadan ayrı yaşayamayız, tamam; ama biz bu Avrupa Birliği sevdasına, batılılaşma sevdasına, dinimizin kurallarından, kendi öz kimliğimizden, namus değerlerimizden kopamayız. Eşcinselliği meşru göremeyiz.

Selçukludan, Osmanlıya bin yıldır, ehlisünnet inancına sarılmış niyeti halis bir milletiz. Şimdi Batı bu “mütecanis” milletin mayasını bozmaya çalışıyor. Bizim gücümüz ehli sünnet vel cemaat mayasından geliyor. Bakın İslam coğrafyası kan ağlıyor. Biz de ise gerek geçmişte İslam’a yapmış olduğumuz hizmetler adına gerekse ehli sünnet vel cemaat oluşumuzdan dolayı birleşmiş bir yumruk olmuşuz. Batı bunu biliyor. Bizden korkuyor. Çünkü Çanakkale’yi biliyorlar! Orada Türk’ü var, Kürt’ü var, Laz’ı var. İşte şimdi bu Çanakkale ruhunu bu tür lanetli işlerle, toplumumuzu ifsad ederek bozmaya çalışıyorlar.

Batı’da namus diye bir şey yok. Zinayı veya eşcinselliği ayıp saymıyorlar. Adamların kültürü bu; bizi de kendileri gibi yapmaya çalışıyorlar. Avrupa birliği hıristiyan birliğidir…

Tanzimat’la başlayan bu yıkım şimdi ise namus kavramını, ahlak kavramını yok ederek devam ediyor. Çünkü Batı’da namus diye bir şey yok. Zinayı veya eşcinselliği ayıp saymıyorlar. Adam eşini ya da kadın kocasını kıskanmıyor. Bizde bu var mıdır?

Yok. Olmaz bizim milletimiz buna razı gelmez. Adamların kültürü bu… Aile diye bir şey yok. Görüyorsunuz Avrupa’nın, Amerika’nın nüfusu yaşlandı. Avrupa’ya Amerika’ya gidin bakın hep yetmişlik, seksenlik… İnsanlar çocuk yapmıyor. Avrupa bas bas bağırıyor. Çocuk yapın diye. Niye? Nesilleri kuruyor da ondan. Şimdi Batı bizim de onlar gibi olmamızı istiyor. Aile yapımızı yıkacaklar. Bu tür ahlaksızlıkları, lanetli işleri meşrulaştıracaklar ki o demin bahsettiğim sarhoşunda bile olan iman mayasını, ahlak, namus mayasını bozabilsinler. Bizim milletimizi Avrupa Birliği milletiyle aynı kefeye koymaya çalışıyorlar.

Avrupa Birliği Hıristiyan birliğidir. Bizi de kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. Demin de söyledim çünkü bizden korkuyorlar. Bizim imanımızla, namusumuzla, karakterimizle oynuyorlar. Erkek erkeğe, kadın kadına kanun koyduracaklar. Bu mayayı bozacaklar. İçimizi boşaltacaklar. Bizi Melun bir millet haline getirmeye çalışıyorlar. Korkunç olan tarafı budur. Yine bir anımı anlatayım. Bir gün camide vaaz ediyorum. Vaazda polisler de emekli askerler de hâkimler de var. Televizyonda görmüştüm. Dedim ki benim polisim homoseksüelleri, taşımak için görev yapmaz arkadaş! Canı, namusu korumak için görev yapar dedim… Bir gün ana caddeyi, bu homoseksüeller kapatmış. Polis, beyefendi! Beyefendi! Lütfen! Lütfen! diyor. Beni polisim homoseksüele beyefendi demez! Lütfen demez! dedim. Sonra baktım polisler amirler beni ziyarete geldi. Hay Allah senden razı olsun hocam. Duygularımıza tercüman oldun dediler.  

Biz Avrupalı değiliz. Biz Müslümanız; bizim karakterimiz onlar gibi değil. Biz Müslümanız biz farklıyız

-Hocam, son olarak toplumda eskiden bu tür çirkin işler aleni yapılamazdı. Şimdi ise her şey normalleşti. İnsanlar tepki de vermiyorlar bunu neye bağlıyorsunuz? Ne söylemek istersiniz?

Ben erkek erkeğe kadın kadına sapkın ilişkiler hakkında dinimizin kanununu size anlattım. Dinimizin kanunu böyle. Dini açıdan felaket bir şey bu… Bizim yok olmamıza sebeptir. Bu erkek erkeğe kadın kadına ilişkiyi kabullenirsek, meşru görürsek, yaygınlaştırırsak yok oluruz. Ben toplumda hiç bu tür sapkınlıklar yoktu demiyorum. Ama bu iş yaygınlaşırsa ve meşru görülürse o zaman hepimiz batarız,  yok oluruz; Allah (C.C.) muhafaza buyursun. Bu sapkınlar kolera mikrobu gibidir; yalnız kendine kalmaz toplumu yok eder. Geçmişte toplumları yok eden kolera böyle değil mi? Bir anda koca milleti yok ediyor. Ben şunu söylüyorum: Bu milleti bozmayalım. En yukardan en aşağısına kadar karakterimizi bozmayalım. Benliğimizi dejenere etmeyelim. Biz Avrupalı değiliz. Biz Müslümanız; bizim karakterimiz onlar gibi değil. Biz Müslümanız biz farklıyız. Ama maalesef görüyoruz, toplumumuzu yavaş yavaş bozuyorlar. Dini yaşayış azaldı, dini bilgiler zayıfladı. Batı hayranlığı attı. Yani ilericilik atfediliyor. Medeniyet atfediliyor. Hatta birisi söyledi ya “Batılılar Müslüman olsa bizde Müslüman olacağız” diye. O kadar benliğimizi kaybetmişiz. Benliğini kaybeden adam yok olur. Şimdi iyice benliğimizi kaybediyoruz. İyice onlara benzemeye çalışıyoruz. Sonuç böyle… İnsanlarımıza dinimizi doğru bir şekilde anlatmak lazım. Bilinçlendirmek lazım. Tabi burada hocalara da çok kabahatler buluyorum… Bin yıllık İslam tarihimize uygun hareket etmemiz lazım. Eski öz kimliğimize sahip çıkmamız lazım. Biz dünyaya emir vermiş adamız. Kanuni’yi filmlerde kötü göstermeye çalışıyorlar ama o bir mektupla Fransa’yı hizaya çekmiş, “Hey diyor! Fransa diyor! hizaya gel, yoksa ben gelir seni hizaya çekerim” diyor.  Allah (C.C.) bu millete böyle bir izzet vermiş. Nereden nereye! İşte bu ruhumuzu tekrar kazanmamız lazım. Aksi halde akıbetimiz kötü olur.

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ