BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
17 Mart 2013
KÜRTAJ YAPTIRANLAR 'BU BEDEN BENİM' GERÇEKTEN BEDENİN SENİN Mİ?
Akşam haberlerinde protesto gösterileri... Kadınlar; kürtaj ve sezaryenle alâkalı muhtemel kanunî düzenlemeleri protesto için nümayiş yapıyorlar. Hepsinin çok kesin olarak ifade ettikleri bir cümle var: "Bu beden benim!"
Bedenimizin ne kadarı bizimdir? Bu soruyu "bilimsel" olarak cevapladığımızda, acaba hâlâ "Bu beden benimdir!" sözünün arkasında durabilir miyiz? Bu ifade, gerçeklerle ne kadar örtüşüyor?
İnsan biyolojisi kitaplarının ilk paragraflarında, hayatın devamının tamamen irademizin dışında gerçekleştirildiği vurgulanır. Anne karnında ilk yaratılmamız, yok iken var edilmemiz bizim irademizle mi oluyor? Ruhumuzun elbisesi, evi olan bedenimizin inşasında bize söz hakkı veriliyor mu? Elbette hayır. Hattâ yeme-içme, giyinme duyularının bile insana verilmiş olduğu söylenerek buna vurgu yapılır. Meselâ açlık hissi irademizle ortaya çıkmıyor. Midenin boş olma ve kan şekerinin düşme sebebine bağlanan açlık hissi, irade dışı bir durum. Bu, sadece bir haber verme veya bir alarm değil, aynı zamanda kişiyi yemek yemeye mecbur eden ve ancak doyunca ortadan kalkan bir histir. Bu, sadece bir alarm olsaydı, kişi onu geçiştirebilirdi. Bu durum, insanın sadece bedenden ibaret bir makine olmadığını gösteriyor. Hattâ bazı kişilerde açlık duyusu kayboluyor ve anoreksiya nevroza denilen hastalık ortaya çıkıyor. Bu kişiler yemek yiyemedikleri için göz göre göre ölüme gidiyorlar.
Açlık veya iştah diye bir şey olmasaydı, insanlar çalışmaya gerek duymazlardı. Açlık hissi, onu verenin Rezzak ismine bir hatırlatmadır. Aslında bütün bu duygularımız, hayatın ve hatta neslin devamı için bize verilen emanetlerdir. Cinsî istekler verilmiş ki, nesil devam etsin; yeme iştahı verilmiş ki, hayat devam etsin; üşüme duygusu verilmiş ki, giyinelim.
Köyümüzde bir komşumuz felç olmuştu. Ayaklarında bütün dokunma, ağrı, sıcak-soğuk duyuları kaybolmuştu. Patolojik bir duygu oluşmuş ve çevresindekilerden ayaklarını ısıtmalarını istemiş. Onlar da onun bu aşırı isteğini karşılamak için araya bez koyarak ütüyle ayakaltını ısıtmışlar. Hastanın ayağı kemiğe kadar yanmış, hastanın kendisinin ve yakınlarının haberi olmamış. Derimizdeki sinir uçları, sıcak ve soğuğu algılamakla; kol ve bacaklarımızın derinlerindeki sinirler ise beyindeki nöronlara bu duyuyu iletmekle görevlendirilmişlerdir. Ancak üşüme veya sıcaktan bunalma hissi, görünüşte beynin belli bölgeleriyle ve sinir hücreleriyle bağlantılı olsa da, bu his tamamen beyne verilemez. Demek ki, topraktaki madenlerden oluşan salt bir makine değiliz. Bizim duygularımız ve o duyguları kontrol etmede görevli ruhumuz ve onunla bağlantılı gönül dünyamız var. Çünkü üşüme ve ısınma duyguları bile bize ait değil ve onları bile biz oluşturamıyoruz ve kontrol edemiyoruz.
Madem bedenine, kontrolü elinde olan elektrik süpürgesi veya çamaşır makinesi gibi yaklaşıyorsun; çamaşır makinesini çalıştırdığın gibi bedenini de sen mi çalıştırıyorsun? Meselâ şimdi kalbin dursa, tekrar çalıştırmak için hangi düğmesine basman gerekir acaba? Kalb nasıl çalışır bilir misin?
Kalbin çalışması için sempatik ve parasempatik otonom sinir ağlarında, kaç nöronun istihdam edildiğini acaba hiç düşündük mü? Kalbde bulunan bütün kas hücreleri, aynı ânda muhteşem bir zamanlama ile harekete geçiriliyor. Bunun için komşu hücreler arasındaki "gap junction" denilen ve elektrik akımının bir kas hücresinden diğerine geçirilmesinde görevli kanallar mükemmel bir nizam ve intizam içinde çalıştırılırlar bilir misin? Kalbde milyonlarca kas hücresi böyle aynı ânda çalışmasaydı, bütün hücrelerimize besin, oksijen ve diğer gerekli maddeler zamanında ulaştırılabilir miydi? Bütün bu işler, bizim irademiz dışında oluyor, bitiyor. O hâlde bu işler bir Yaratıcı'nın işidir.
Madem bu beden senin, öyleyse kaç tane hücreden müteşekkilsin bilir misin? Kaç tane alyuvar veya akyuvar hücren var, bunlar nasıl çalıştırılıyor? Alyuvarlarda bulunan hemoglobin molekülü, akciğerde bağladığı oksijeni hücrelere gelince hemen bırakıyor. Demek ki bu bağlama ve bırakma işi kendisine ait değildir. Alyuvarlar damar içinde kan ile uygun hızda hareket ettirilerek bütün hücrelerimizin imdadına tam zamanında yetiştiriliyor. Bu bizim irademizle yaptığımız bir faaliyet midir? Akyuvarların 'yabancı' kabul edilen mikroorganizmalara ve maddelere karşı teyakkuza geçip saldırmasıyla vücudumuz hastalıklardan korunuyor. Akyuvarlar nasıl bakterilerle normal hücreleri birbirinden ayırabiliyor? Bunun için Yaratıcı tarafından işlettirilen o kadar mükemmel mekanizmalar var ki, bunların hiçbirini bizler bilemez ve kontrol edemeyiz. Her işinde kâr-zarar hesabı yaparsın. Vücudunda çok mükemmel işleyen bir tasarruf prensibi var; bu nasıl çalıştırılır ve kim çalıştırır bilir misin?
Madem bu beyin senin, beyinde kaç tane nöron hücresi var, onların kaç tane aksonu var, kaç tane dendriti var, kaç tane sinapsı var, kaç tane nörotransmitter var bilir misin? Beyninde nöronlar arasında kaç adet bağlantı var? Sinapslarda elektrik akımı bir nörondan diğerine nasıl iletilir? Nörotransmitterler sadece kendi reseptörleriyle birleştirilip, iyon kanalları nasıl açılıyor?
Hücrelerin zarlarında elektrik akımıyla açılan bu iyon kanallarından toprakta, taşta yemeğe tat vermesi için attığımız tuzda bulunan sodyum ve kalsiyum iyonlarının geçmesiyle beyinde bilgi aktarımı nasıl gerçekleştiriliyor? Bunları bilsek bile işleyişlerini sağlamak ve kontrol etmek bizim irademize bağlı değil.
Beyindeki sinir ağları nasıl çalışıyor? Kaç çeşit nöron devresi var ve bunlar nasıl çalışırlar? Sinir ve kas hücrelerinde zar potansiyeli nasıl oluşur? Aksiyon potansiyeli nasıl meydana getirilir? Bir cisme dokunduğumuzda ona ait bilgi beynimize hangi yolları takip ederek ulaşır? Canımız istediğinde ağrı kablosunu çekelim de ağrı hissetmeyelim diyebiliyor muyuz? Eğer bu vücut makinesi bize ait olsaydı, bunları yönetebilmemiz ve düzenleyebilmemiz gerekirdi.
Bir bilgisayar alırken ödediğimiz paraya uygun özelliklere sahip bir donanım alıyoruz. Alacağımız bilgisayarın hafızasını, hızını ve kapasitesini, ihtiyacımıza göre biliyoruz, ısmarlıyoruz ve hazırlattırıyoruz. Sahibi olduğumuzu zannettiğimiz beynimizin kapasitesini biz mi ayarlıyoruz?
Çiğnemenin % 75'ten fazlasının bir refleks hareketi olduğunu, irade ve kontrolümüz dışında gerçekleştiğini biliyor muyuz? Yutmanın üç fazından sadece birisinin iradî olduğunu, geri kalanının tamamının refleks olduğunu, yemek yerken ve su içerken bu irade dışı refleks hareketlerle yutmanın gerçekleştiğinin ne kadar şuurundayız? Eğer yutma iradî olsaydı, lokma parçacıklarının veya su damlacıklarının her ân akciğerlerimize kaçabileceğini ve bizi boğup ölümümüze sebep olabileceğini biliyor muyuz? Midemiz, bağırsaklarımız nasıl çalışıyor? Hangi hızda hareket ve salgılar ayarlanıyor? Meselâ, yediğimiz gıdanın çeşit ve miktarına göre ağız, mide, bağırsak, karaciğer ve pankreas salgılarının muhteviyatı ve miktarı farklı olarak ayarlanıyor. Bu ayarlama, ömür boyu hiç teklemeden devam ettiriliyor.
Anne karnında bir bebekken bir dakikalığına kalbimizi durdurabilir miyiz? Kalbimiz nasıl çalışır? Dakikada ne kadar kan pompalar? Anne karnında iken sperm ile ovumun birleşmesinden kaç hafta veya kaç gün sonra kalb çalışmaya başlatılır? Biz daha dört haftalık bir çiğnem et bile değilken, kalbimiz çalışmaya başlar. Bundan haberimiz var mı?
"Karnımdaki bebeği aldırırım; çünkü bu beden ve bu bebek benim!" diyorsun. Peki, aldırırken bebeğinin kalbinin pıt pıt attığını biliyor musun? Kalbi belli bir düzende çalışan bir bebeği öldürdüğünden haberin var mı?
Şu ân bilim adamları solunumun ritmik olarak uykuda ve komada bile nasıl devam ettirildiği konusunda tam bilgiye sahip değillerken ve ancak bu konudaki varsayımları kitaplara yazıp öğrencilerine anlatırken, nasıl bedenimizi kontrol ettiğimizi söyleyebiliriz? Madem bu kalb ve akciğerlere sahibiz, o zaman istediğimiz zaman kalb veya akciğerlerimizi durdurup ölmeyi becerebilir miyiz? Asla!
Aslında kadınların protestosu, ilmî ve sağlam gerekçelere dayanmıyor. Arka plânda gizli ellerin aile kurumunu zedelemek istemesi ve zinanın önündeki her türlü engelin kaldırılması fikirlerine kadınlarımızın bilerek veya bilmeyerek destek verme durumu söz konusu. Çünkü evli kadınlarda kürtaj istek ve ihtimali zaten çok az. Kim, sonu pişmanlık olan 3-5 dakikalık geçici bir zevk için kürtaj olmayı göze alır? Hangi kadın bu vicdansızlığa göz yumar? O zaman, haklı ve ilmî gerekçelere dayanmayan bu protestoları yönlendiren gizli ve kirli eller açığa çıkarılmalıdır.
Netice olarak diyebiliriz ki; bu bedenin bize ait olduğu iddiası, bir yanılsamadan, aldanmadan veya aldatmadan ibarettir. Bu beden bize emanet olarak verilmiştir. Ondaki bütün işler, fiiller ve harika sanatlar bize değil, Sâni-i Hakîm olan Yüce Yaratı-cı'mıza aittir. Bize düşen şey, bunu asla unutmamak ve bütün bu nimetlerin şükrünü eda etmektir.
SIZINTI DERGİSİNDEN ALINTIDIR.
SIZINTI DERGİSİ İÇİN TIKLAYINIZ
Bedenimizin ne kadarı bizimdir? Bu soruyu "bilimsel" olarak cevapladığımızda, acaba hâlâ "Bu beden benimdir!" sözünün arkasında durabilir miyiz? Bu ifade, gerçeklerle ne kadar örtüşüyor?
İnsan biyolojisi kitaplarının ilk paragraflarında, hayatın devamının tamamen irademizin dışında gerçekleştirildiği vurgulanır. Anne karnında ilk yaratılmamız, yok iken var edilmemiz bizim irademizle mi oluyor? Ruhumuzun elbisesi, evi olan bedenimizin inşasında bize söz hakkı veriliyor mu? Elbette hayır. Hattâ yeme-içme, giyinme duyularının bile insana verilmiş olduğu söylenerek buna vurgu yapılır. Meselâ açlık hissi irademizle ortaya çıkmıyor. Midenin boş olma ve kan şekerinin düşme sebebine bağlanan açlık hissi, irade dışı bir durum. Bu, sadece bir haber verme veya bir alarm değil, aynı zamanda kişiyi yemek yemeye mecbur eden ve ancak doyunca ortadan kalkan bir histir. Bu, sadece bir alarm olsaydı, kişi onu geçiştirebilirdi. Bu durum, insanın sadece bedenden ibaret bir makine olmadığını gösteriyor. Hattâ bazı kişilerde açlık duyusu kayboluyor ve anoreksiya nevroza denilen hastalık ortaya çıkıyor. Bu kişiler yemek yiyemedikleri için göz göre göre ölüme gidiyorlar.
Açlık veya iştah diye bir şey olmasaydı, insanlar çalışmaya gerek duymazlardı. Açlık hissi, onu verenin Rezzak ismine bir hatırlatmadır. Aslında bütün bu duygularımız, hayatın ve hatta neslin devamı için bize verilen emanetlerdir. Cinsî istekler verilmiş ki, nesil devam etsin; yeme iştahı verilmiş ki, hayat devam etsin; üşüme duygusu verilmiş ki, giyinelim.
Köyümüzde bir komşumuz felç olmuştu. Ayaklarında bütün dokunma, ağrı, sıcak-soğuk duyuları kaybolmuştu. Patolojik bir duygu oluşmuş ve çevresindekilerden ayaklarını ısıtmalarını istemiş. Onlar da onun bu aşırı isteğini karşılamak için araya bez koyarak ütüyle ayakaltını ısıtmışlar. Hastanın ayağı kemiğe kadar yanmış, hastanın kendisinin ve yakınlarının haberi olmamış. Derimizdeki sinir uçları, sıcak ve soğuğu algılamakla; kol ve bacaklarımızın derinlerindeki sinirler ise beyindeki nöronlara bu duyuyu iletmekle görevlendirilmişlerdir. Ancak üşüme veya sıcaktan bunalma hissi, görünüşte beynin belli bölgeleriyle ve sinir hücreleriyle bağlantılı olsa da, bu his tamamen beyne verilemez. Demek ki, topraktaki madenlerden oluşan salt bir makine değiliz. Bizim duygularımız ve o duyguları kontrol etmede görevli ruhumuz ve onunla bağlantılı gönül dünyamız var. Çünkü üşüme ve ısınma duyguları bile bize ait değil ve onları bile biz oluşturamıyoruz ve kontrol edemiyoruz.
Madem bedenine, kontrolü elinde olan elektrik süpürgesi veya çamaşır makinesi gibi yaklaşıyorsun; çamaşır makinesini çalıştırdığın gibi bedenini de sen mi çalıştırıyorsun? Meselâ şimdi kalbin dursa, tekrar çalıştırmak için hangi düğmesine basman gerekir acaba? Kalb nasıl çalışır bilir misin?
Kalbin çalışması için sempatik ve parasempatik otonom sinir ağlarında, kaç nöronun istihdam edildiğini acaba hiç düşündük mü? Kalbde bulunan bütün kas hücreleri, aynı ânda muhteşem bir zamanlama ile harekete geçiriliyor. Bunun için komşu hücreler arasındaki "gap junction" denilen ve elektrik akımının bir kas hücresinden diğerine geçirilmesinde görevli kanallar mükemmel bir nizam ve intizam içinde çalıştırılırlar bilir misin? Kalbde milyonlarca kas hücresi böyle aynı ânda çalışmasaydı, bütün hücrelerimize besin, oksijen ve diğer gerekli maddeler zamanında ulaştırılabilir miydi? Bütün bu işler, bizim irademiz dışında oluyor, bitiyor. O hâlde bu işler bir Yaratıcı'nın işidir.
Madem bu beden senin, öyleyse kaç tane hücreden müteşekkilsin bilir misin? Kaç tane alyuvar veya akyuvar hücren var, bunlar nasıl çalıştırılıyor? Alyuvarlarda bulunan hemoglobin molekülü, akciğerde bağladığı oksijeni hücrelere gelince hemen bırakıyor. Demek ki bu bağlama ve bırakma işi kendisine ait değildir. Alyuvarlar damar içinde kan ile uygun hızda hareket ettirilerek bütün hücrelerimizin imdadına tam zamanında yetiştiriliyor. Bu bizim irademizle yaptığımız bir faaliyet midir? Akyuvarların 'yabancı' kabul edilen mikroorganizmalara ve maddelere karşı teyakkuza geçip saldırmasıyla vücudumuz hastalıklardan korunuyor. Akyuvarlar nasıl bakterilerle normal hücreleri birbirinden ayırabiliyor? Bunun için Yaratıcı tarafından işlettirilen o kadar mükemmel mekanizmalar var ki, bunların hiçbirini bizler bilemez ve kontrol edemeyiz. Her işinde kâr-zarar hesabı yaparsın. Vücudunda çok mükemmel işleyen bir tasarruf prensibi var; bu nasıl çalıştırılır ve kim çalıştırır bilir misin?
Madem bu beyin senin, beyinde kaç tane nöron hücresi var, onların kaç tane aksonu var, kaç tane dendriti var, kaç tane sinapsı var, kaç tane nörotransmitter var bilir misin? Beyninde nöronlar arasında kaç adet bağlantı var? Sinapslarda elektrik akımı bir nörondan diğerine nasıl iletilir? Nörotransmitterler sadece kendi reseptörleriyle birleştirilip, iyon kanalları nasıl açılıyor?
Hücrelerin zarlarında elektrik akımıyla açılan bu iyon kanallarından toprakta, taşta yemeğe tat vermesi için attığımız tuzda bulunan sodyum ve kalsiyum iyonlarının geçmesiyle beyinde bilgi aktarımı nasıl gerçekleştiriliyor? Bunları bilsek bile işleyişlerini sağlamak ve kontrol etmek bizim irademize bağlı değil.
Beyindeki sinir ağları nasıl çalışıyor? Kaç çeşit nöron devresi var ve bunlar nasıl çalışırlar? Sinir ve kas hücrelerinde zar potansiyeli nasıl oluşur? Aksiyon potansiyeli nasıl meydana getirilir? Bir cisme dokunduğumuzda ona ait bilgi beynimize hangi yolları takip ederek ulaşır? Canımız istediğinde ağrı kablosunu çekelim de ağrı hissetmeyelim diyebiliyor muyuz? Eğer bu vücut makinesi bize ait olsaydı, bunları yönetebilmemiz ve düzenleyebilmemiz gerekirdi.
Bir bilgisayar alırken ödediğimiz paraya uygun özelliklere sahip bir donanım alıyoruz. Alacağımız bilgisayarın hafızasını, hızını ve kapasitesini, ihtiyacımıza göre biliyoruz, ısmarlıyoruz ve hazırlattırıyoruz. Sahibi olduğumuzu zannettiğimiz beynimizin kapasitesini biz mi ayarlıyoruz?
Çiğnemenin % 75'ten fazlasının bir refleks hareketi olduğunu, irade ve kontrolümüz dışında gerçekleştiğini biliyor muyuz? Yutmanın üç fazından sadece birisinin iradî olduğunu, geri kalanının tamamının refleks olduğunu, yemek yerken ve su içerken bu irade dışı refleks hareketlerle yutmanın gerçekleştiğinin ne kadar şuurundayız? Eğer yutma iradî olsaydı, lokma parçacıklarının veya su damlacıklarının her ân akciğerlerimize kaçabileceğini ve bizi boğup ölümümüze sebep olabileceğini biliyor muyuz? Midemiz, bağırsaklarımız nasıl çalışıyor? Hangi hızda hareket ve salgılar ayarlanıyor? Meselâ, yediğimiz gıdanın çeşit ve miktarına göre ağız, mide, bağırsak, karaciğer ve pankreas salgılarının muhteviyatı ve miktarı farklı olarak ayarlanıyor. Bu ayarlama, ömür boyu hiç teklemeden devam ettiriliyor.
Anne karnında bir bebekken bir dakikalığına kalbimizi durdurabilir miyiz? Kalbimiz nasıl çalışır? Dakikada ne kadar kan pompalar? Anne karnında iken sperm ile ovumun birleşmesinden kaç hafta veya kaç gün sonra kalb çalışmaya başlatılır? Biz daha dört haftalık bir çiğnem et bile değilken, kalbimiz çalışmaya başlar. Bundan haberimiz var mı?
"Karnımdaki bebeği aldırırım; çünkü bu beden ve bu bebek benim!" diyorsun. Peki, aldırırken bebeğinin kalbinin pıt pıt attığını biliyor musun? Kalbi belli bir düzende çalışan bir bebeği öldürdüğünden haberin var mı?
Şu ân bilim adamları solunumun ritmik olarak uykuda ve komada bile nasıl devam ettirildiği konusunda tam bilgiye sahip değillerken ve ancak bu konudaki varsayımları kitaplara yazıp öğrencilerine anlatırken, nasıl bedenimizi kontrol ettiğimizi söyleyebiliriz? Madem bu kalb ve akciğerlere sahibiz, o zaman istediğimiz zaman kalb veya akciğerlerimizi durdurup ölmeyi becerebilir miyiz? Asla!
Aslında kadınların protestosu, ilmî ve sağlam gerekçelere dayanmıyor. Arka plânda gizli ellerin aile kurumunu zedelemek istemesi ve zinanın önündeki her türlü engelin kaldırılması fikirlerine kadınlarımızın bilerek veya bilmeyerek destek verme durumu söz konusu. Çünkü evli kadınlarda kürtaj istek ve ihtimali zaten çok az. Kim, sonu pişmanlık olan 3-5 dakikalık geçici bir zevk için kürtaj olmayı göze alır? Hangi kadın bu vicdansızlığa göz yumar? O zaman, haklı ve ilmî gerekçelere dayanmayan bu protestoları yönlendiren gizli ve kirli eller açığa çıkarılmalıdır.
Netice olarak diyebiliriz ki; bu bedenin bize ait olduğu iddiası, bir yanılsamadan, aldanmadan veya aldatmadan ibarettir. Bu beden bize emanet olarak verilmiştir. Ondaki bütün işler, fiiller ve harika sanatlar bize değil, Sâni-i Hakîm olan Yüce Yaratı-cı'mıza aittir. Bize düşen şey, bunu asla unutmamak ve bütün bu nimetlerin şükrünü eda etmektir.
SIZINTI DERGİSİNDEN ALINTIDIR.
SIZINTI DERGİSİ İÇİN TIKLAYINIZ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder