Oğul çuvalı sırtına alır ve yollara düşer. Sanki birini öldürmüşler de çuvala koymuşlar gibi kanlar akar sırtından. En iyi bildiği dostunun evine varır. Kapıyı çalar. Az sonra dostu kapıda belirir, yüzüne bakar sonra sırtındaki kan damlayan çuvalı görür ve hiçbir şey sormadan kapıyı yüzüne çarpar. Bütün dostlarını tek tek dolaşır ama hepsinde sonuç aynıdır. Adam eve döner ve babasına haklıymışsın, dost yokmuş dünyada der. Adam hayır oğlum benim bir dostum var, hadi çuvalı al bir de ona git der. Genç adam çuvalı sırtlar ve alnından terler akarak yola düşer. Babasının dostuna ulaşır burada kabul görür ve sevinir. Adam oğlu içeri alır ve birlikte çuvaldaki koyunu gömerler üzerine de toprak serpiştirirler. Belli olmasın diye de üzerine sarımsak dikerler. Oğul babasına gelir ve "baba işte dost buymuş" der.
Baba hayır der, daha erken o belli olmaz daha, sen ona git ve bir kavga çıkar işte o zaman dostun hakikisi anlaşılır der. Genç adam babanın dediğini aynen yapar ve babasının dostuna istemeden tokat vurur. Tokadı yiyen dostun yüzü hemen değişir ve "git de babana söyle, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada, sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli... Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı, dayanılmaz biri olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı dost dediğin..." der...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder