BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
31 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Köyümüz sakinlerinden Nuri Hafız (KÜÇÜK)ın kızı Şerafettin UZUN'un eşi Zeynep 31 Ekim 2011'de rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhumeye ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım.
Zilhicce'nin ilk on günü neden övülmüştür?
Kur'an-ı Kerim'de Fecr Sûresi'nin başında, "On geceye yemin olsun ki..." diye bahsedilen, Peygamberimiz'in (sas) "Allah'a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce'nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur..." dediği o günlerin içindeyiz. Evet, Kurban Bayramı'nın 1. gününe kadar sürecek bu kutlu zaman dilimini ibadetlere daha da özen göstererek değerlendirelim.
Ramazan'ın yarısından sonra başlayan ayrılık hüznü, Kadir Gecesi'nden sonra artar ve son teravih-son oruçla birlikte zirveye çıkar. Artık rahmet ve mağfiret ayı bitmekte, bire bin verilen geceler veda etmektedir. Maneviyata duyarlı nice mü'min gözyaşı döker, hatta bayramı buruk geçirir.
Şevval ayında tutulan altı oruç acılı yüreklerimizi bir derece teskin eder. Sanki Ramazan'ın küçük bir uzantısını yaşarız. Kurban Bayramı'ndan önceki Zilhicce'nin ilk on günü ise Ramazan'daki bol sevaplı ve çok feyizli ibadetlerden ayrılan mahzun gönüllerimize âdeta bir "teselli armağanı"dır. "Keşke Ramazan biraz uzun olsaydı..." ya da "Ah, Ramazan'ı hakkıyla ihya edebilseydim..." diye yanan gönüllerimize muhteşem bir fırsattır bu on gece.
Kur'an-ı Kerim'de Fecr Suresi'nin başında, "On geceye yemin olsun ki..." ifadeleriyle bahsedilen bu on gecenin ne muazzam bir hazine olduğunu ne yazık ki hakkıyla bilemiyoruz. Bazı kaynaklarda bu on gecenin Ramazan'ın son on günü veya Muharrem'in onuncu gününe (Aşure Günü'ne) kadar olan on gün olduğu kayıtlı olsa da genel görüş ve kabul, bu mübarek on günün Zilhicce ayının ilk on günü olduğudur. Bu seneki takvime göre bu on gün 28 Ekim-6 Kasım tarihleri arasıdır.
Kamerî ayların 12'ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm'ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği umumi af ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın birinden onuna kadar olan zaman dilimi "leyâli-i aşere", yani on mübarek gecedir. 10. gün Kurban Bayramı'nın ilk günüdür. İşte bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimiz'in (sas) muhteşem müjdesi: "Allah'a ibadet edilecek günler içinde zilhiccenin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesi'ne denktir." (Tirmizi: Savm, 52)
NAFİLE NAMAZLARI ARTIRIN
Efendimiz'den (sas) harika bir teşvik cümlesi: "Allah indinde Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!" (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257) Tesbih, sübhanellah; tahmid, elhamdülillah; tehlil, lâilâheillâllah; tekbir ise Allahu ekber demektir. Tesbih, tahmid ve tekbirin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu düşünürsek, bugünlerde nafile namazları artırmanın ne kadar büyük sevap olduğunu anlayabiliriz. "Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah'a daha sevimli olsun..." (Tirmizi, Savm: 52) hadisi de bu durumu teyit eder.
AREFE GÜNÜ TUTULAN ORUÇ
Bu on gün içinde arefe gününün yeri ise bambaşkadır. Efendimiz (sas), arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır: "Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur." (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457) Efendimiz, bugünün faziletini şöyle anlatır: Arefe günü gelince, yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden âzâd olunmaz. Kim arefe günü gerek dünya ve gerekse âhiret ile ilgili olarak Allâh'tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.
Kur'an, istiğfar, salavat ve dua
Her şeyden önce her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü, hiçbir nafile ibadet farzların yerini tutamaz.
Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur'an, istiğfar, salavat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
Bu on günü sanki Ramazan'ın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidir. On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Hayalen hacda hissetmek, onları izleyerek kendimizi onların içinde saymak yoluyla manevî bir hâl kazanabiliriz.
Cemil Tokpınar
Şevval ayında tutulan altı oruç acılı yüreklerimizi bir derece teskin eder. Sanki Ramazan'ın küçük bir uzantısını yaşarız. Kurban Bayramı'ndan önceki Zilhicce'nin ilk on günü ise Ramazan'daki bol sevaplı ve çok feyizli ibadetlerden ayrılan mahzun gönüllerimize âdeta bir "teselli armağanı"dır. "Keşke Ramazan biraz uzun olsaydı..." ya da "Ah, Ramazan'ı hakkıyla ihya edebilseydim..." diye yanan gönüllerimize muhteşem bir fırsattır bu on gece.
Kur'an-ı Kerim'de Fecr Suresi'nin başında, "On geceye yemin olsun ki..." ifadeleriyle bahsedilen bu on gecenin ne muazzam bir hazine olduğunu ne yazık ki hakkıyla bilemiyoruz. Bazı kaynaklarda bu on gecenin Ramazan'ın son on günü veya Muharrem'in onuncu gününe (Aşure Günü'ne) kadar olan on gün olduğu kayıtlı olsa da genel görüş ve kabul, bu mübarek on günün Zilhicce ayının ilk on günü olduğudur. Bu seneki takvime göre bu on gün 28 Ekim-6 Kasım tarihleri arasıdır.
Kamerî ayların 12'ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm'ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği umumi af ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın birinden onuna kadar olan zaman dilimi "leyâli-i aşere", yani on mübarek gecedir. 10. gün Kurban Bayramı'nın ilk günüdür. İşte bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimiz'in (sas) muhteşem müjdesi: "Allah'a ibadet edilecek günler içinde zilhiccenin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesi'ne denktir." (Tirmizi: Savm, 52)
NAFİLE NAMAZLARI ARTIRIN
Efendimiz'den (sas) harika bir teşvik cümlesi: "Allah indinde Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!" (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257) Tesbih, sübhanellah; tahmid, elhamdülillah; tehlil, lâilâheillâllah; tekbir ise Allahu ekber demektir. Tesbih, tahmid ve tekbirin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu düşünürsek, bugünlerde nafile namazları artırmanın ne kadar büyük sevap olduğunu anlayabiliriz. "Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce'nin ilk on gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah'a daha sevimli olsun..." (Tirmizi, Savm: 52) hadisi de bu durumu teyit eder.
AREFE GÜNÜ TUTULAN ORUÇ
Bu on gün içinde arefe gününün yeri ise bambaşkadır. Efendimiz (sas), arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır: "Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur." (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457) Efendimiz, bugünün faziletini şöyle anlatır: Arefe günü gelince, yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden âzâd olunmaz. Kim arefe günü gerek dünya ve gerekse âhiret ile ilgili olarak Allâh'tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.
Kur'an, istiğfar, salavat ve dua
Her şeyden önce her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü, hiçbir nafile ibadet farzların yerini tutamaz.
Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı Kur'an, istiğfar, salavat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
Bu on günü sanki Ramazan'ın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidir. On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Hayalen hacda hissetmek, onları izleyerek kendimizi onların içinde saymak yoluyla manevî bir hâl kazanabiliriz.
Cemil Tokpınar
29 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Köyümüz sakinlerinden Emine BİLEN bugün rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım
26 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Köyümüz sakinlerinden Ömer BAĞBANCI bugün rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım
25 Ekim 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
Köyümüz sakinlerinden Hasan SUCİ bugün rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin.
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okuyalım
ALLAH ACİL ŞİFALAR VERSİN
Sahibe AKPINAR Menisküsten ameliyat oldu.Allah(cc) acil şifalar versin.
--
akpinar25
--
akpinar25
24 Ekim 2011
Hadislerde sayısı belirtilen tesbihler
Peygamber Efendimiz (sas)'in hadis-i şeriflerinde sayıyla belirtilen tesbihlerden en bilineni 33 tesbih, tahmid ve tekbir. Bunun dışında Fatiha'dan sonra 3 İhlâs okumamızın nedeni de Allah Resûlü'nün "İhlâs Suresi Kur'an-ı Kerim'in üçte biridir." hadis-i şerifi. Yine Resulullah'ın hadis-i şeriflerinde her gün belli sayılarda okumamız gereken tesbihler de naklediliyor. Bunlardan bazıları şunlar:
Bazen kalbimin perdelendiği olur. Ama ben Allah'a günde yüz defa istiğfar ediyorum. (E. Davud)
Günde yüz defa "La ilahe illallah" diyenin yüzü kıyamette dolunay gibi parlar. (Taberani)
Sabah akşam 7 defa "Allahümme ecirna minennâr" diyen cehennemden kurtulur. (E. Davud)
Sabah akşam, 3 defa, "Bismillahillezî lâ yedurru ma'asmihî şey'ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemî'ul alîm" okuyan, büyücü ve zalimden emin olur. (İbni Mace)
Sabah namazlarından sonra üç defa "Sübhanallah-il azim ve bi hamdihi" diyen körlük, cüzzam ve felçten korunur. (İ. Ahmed)
Sabah akşam 7 defa, "Hasbiyallahu lâ ilahe illâ hu, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azîm" okuyanın dünya ve ahiret işine Allahü Teâlâ kâfi gelir. (Beyhaki)
Evden çıkarken "Bismillahi tevekkeltü alellahi, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" diyen, tehlikelerden korunur ve şeytan ondan uzaklaşır. (Tirmizi)
Her gün yüz defa salavat getiren, münafıklıktan ve cehennem ateşinden uzaklaşır ve kıyamette şehitlerle beraber olur. (Taberani)
23 Ekim 2011
Esmaü'l-Hüsna ebced hesabına göre çekilmeli
Esmaü'l-Hüsna ebced hesabına göre çekilmeli
Süleyman Sargın (Zaman Gazetesi Kürsü Sayfası Editörü): Evliyaullah Esmaü'l-Hüsna'yı ebced hesabına göre çekmenin daha uygun olacağını söylemiş. Bu isimler bu sayılara uygun şekilde çekildiğinde duanın kabul olacağı rivayet edilir. Ancak bu görüşler herhangi bir Kur'an ve sünnet kaynağına değil, Allah dostlarının, velilerin manevi tecrübelerine ve keşiflerine dayanır. Onlar, bu zikirleri bu sayılarda okuduklarında kabule karin olduğu noktasında keşiflere nail olmuşlar ve bunu çevrelerindeki insanlara tavsiye etmişler. Bu yüzden duaları ve Esmaü'l-Hüsna'yı belirlenen sayılara göre okumakta fayda var.
İsm-i Celil - Tesbih Adedi - Tesbih Niyeti
Allah 66 Her türlü istek, tüm duaların kabulü
Er-Rahmân 298 Dünyada ve ahirette Allah'ın sevgisini kazanmak
Er-Rahîm 258 Maddi ve manevi rızka nail olmak
El-Melik 90 Maddi ve manevi güçlü olmak, insanlara sözlerini anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak,
El-Kuddûs 170 Maddi ve manevi her türlü temizlik, kalp temizliği, ruhî hastalıklardan iyileşmek
Es-Selâm 131 Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğge çıkmak
El-Mü'min 137 Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek
El-Muheymin 145 İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine akıl erdirebilmek
El-Aziz 94 Düşmanlara galip gelmek
El-Cebbâr 206 İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin şerrinden emin olmak
El-Mütekebbir 662 İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek
El-Hâlık 731 İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı olmak,
El-Bâri 214 İşte başarılı olmak, maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmak
El-Musavvir 336 Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak
El-Gaffâr 1281 Bağışlanmak ve günahlardan korunmak
El-Kahhâr 306 Zalimleri ve din düşmanlarının kahrından kurtulmak
El-Vehhâb 14 Sıkıntısız ve maddi açıdan rahat bir hayat
Er-Rezzâk 308 Bol rızıklı ömür
El-Fettâh 489 Maddi ve manevi hayır kapılarının açılması, ticarette başarıya ulaşmak
El-Alim 150 İlim zenginliği
El-Kabid 903 Zalimin zulmünden kurtulmak
El-Basıt 72 Rızkının genişlemesi ve bereketi
El-Hafid 1481 Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak
Er-Rafi' 351 İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi olmak
El-Muiz 117 Fakir ve zelillikten kurtulmak
El-Muzil 770 Düşmanları zelil etmek
Es-Semi' 180 Duaların kabulü
El-Basir 302-112 Acziyetin kalkması, basiretli olmak
El-Hakem 68 Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile hüküm vermek
El-Adl 104 Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak
El-Latîf 129 Dileklerin olması, kısmet ve rızık
El-Habîr 812 Hafıza ve idrakin genişlemesi
El-Halîm 88 Ahlak güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet ve sinirin gitmesi
El-Azîm 1020 Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak
El-Gafûr 1286 Günahların affı ve kötü ahlaktan korunmak
Eş-Şekûr 526 Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, bol rızık
El-Aliyy 110 Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması,
El-Kebîr 232 Hürmet sahibi olmak, maddi ve manevi büyüklük
El-Hafîz 998 Nefsinin ve malının korunması
El-Mukît 550 Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık
El-Hasîb 80 Herkese karşı açık alınlı olmak
El-Celîl 73-5329 Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil etmek
El-Kerîm 270 Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve kolaylıklara nail olmak
Er-Rakîb 312 Her işte Allah'ın koruması altında olmak, bunu hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi
El-Mücîb 55-3025 Duaların kabul olunması
Allah 66 Her türlü istek, tüm duaların kabulü
Er-Rahmân 298 Dünyada ve ahirette Allah'ın sevgisini kazanmak
Er-Rahîm 258 Maddi ve manevi rızka nail olmak
El-Melik 90 Maddi ve manevi güçlü olmak, insanlara sözlerini anlatıp dinletebilmek, emir sahibi olmak,
El-Kuddûs 170 Maddi ve manevi her türlü temizlik, kalp temizliği, ruhî hastalıklardan iyileşmek
Es-Selâm 131 Korkulan her şeyden emin olmak ve esenliğge çıkmak
El-Mü'min 137 Güvende olma, güvenilir insan olmak, kötü hastalıklara düşmemek
El-Muheymin 145 İnsanlardan korunmak ve onların düşüncelerine akıl erdirebilmek
El-Aziz 94 Düşmanlara galip gelmek
El-Cebbâr 206 İstek ve arzuların olması, insanların ve cinlerin şerrinden emin olmak
El-Mütekebbir 662 İzzet, refah ve gerçek büyüklüğe erişmek, halk tarafından sevilmek
El-Hâlık 731 İşlerde üzüntü ve sıkıntıdan kurtulmak, başarılı olmak,
El-Bâri 214 İşte başarılı olmak, maddi ve manevi sıkıntılardan kurtulmak
El-Musavvir 336 Maksat ve meramına ulaşmak ve ifade etmek, en zor işleri başarmak ve bir işte uzmanlaşmak
El-Gaffâr 1281 Bağışlanmak ve günahlardan korunmak
El-Kahhâr 306 Zalimleri ve din düşmanlarının kahrından kurtulmak
El-Vehhâb 14 Sıkıntısız ve maddi açıdan rahat bir hayat
Er-Rezzâk 308 Bol rızıklı ömür
El-Fettâh 489 Maddi ve manevi hayır kapılarının açılması, ticarette başarıya ulaşmak
El-Alim 150 İlim zenginliği
El-Kabid 903 Zalimin zulmünden kurtulmak
El-Basıt 72 Rızkının genişlemesi ve bereketi
El-Hafid 1481 Kötüden, kötülerden ve belalardan korunmak
Er-Rafi' 351 İnsanlar içinde ve işinde yükselmek, tevazu sahibi olmak
El-Muiz 117 Fakir ve zelillikten kurtulmak
El-Muzil 770 Düşmanları zelil etmek
Es-Semi' 180 Duaların kabulü
El-Basir 302-112 Acziyetin kalkması, basiretli olmak
El-Hakem 68 Haklı davasını kazanmak, insanlar arasında hak ile hüküm vermek
El-Adl 104 Adaletli olmak, haklı davayı kazanmak
El-Latîf 129 Dileklerin olması, kısmet ve rızık
El-Habîr 812 Hafıza ve idrakin genişlemesi
El-Halîm 88 Ahlak güzelliği ve yumuşak huylu olmak, hiddet ve sinirin gitmesi
El-Azîm 1020 Sözünün tesirli olması ve sözü dinlenir olmak
El-Gafûr 1286 Günahların affı ve kötü ahlaktan korunmak
Eş-Şekûr 526 Talihin açıklığı, kendine verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, bol rızık
El-Aliyy 110 Zilletten kurtulmak, ilim, derecelerin artması,
El-Kebîr 232 Hürmet sahibi olmak, maddi ve manevi büyüklük
El-Hafîz 998 Nefsinin ve malının korunması
El-Mukît 550 Muhtaç olunan şeyi kazanmak ve rızık
El-Hasîb 80 Herkese karşı açık alınlı olmak
El-Celîl 73-5329 Gerçek yüceliğe erişmek, zalim ve zorbayı zelil etmek
El-Kerîm 270 Bol rızık sahibi olmak, cömert olmak ve kolaylıklara nail olmak
Er-Rakîb 312 Her işte Allah'ın koruması altında olmak, bunu hissetmek, hafızasının kuvvetlenmesi
El-Mücîb 55-3025 Duaların kabul olunması
22 Ekim 2011
MESUT'UM HAKKINI HELAL ET
Erzurum dün Lalapaşa Cami'den 42. şehidini cennete uğyrladı. MESUT'um Allah azze ve celle sana rahmet eylesin mekanın cennet olsun.
Aziz olan Allah Vatanımızı devletimizi daim eylesin.
Tüm şehitlerimiz bir fatiha okuyalım.
Hikmetin kapısını açan sayılar
Gerçekleşmesini çok istediğimiz bir talebimizde, bir yakınımız çaresi zor bir hastalığa yakalandığında ya da başımıza gelen bir musibetin def'inde ilk aklımıza gelen tesbihtir 4444 Salât-ı Tefriciye.
Yine bunun gibi genellikle vefat edenlerin arkasından yapılan 41 Yasin hatmi, bela ve musibetten korunmak için okunan 7 Ayet-el Kürsi, namazlardan sonra çektiğimiz 33 tesbih, tahmid ve tekbir de sıklıkla yaptığımız zikirlerden... Birçoğumuz bu dua ve surelerin ne tür durumlarda ve kaç defa okunduğundan haberdarız. Fakat neden 5 bin değil de 4444 Tefriciye çekeriz ya da neden Fatiha-i Şerife'nin ardından 4 değil de 3 İhlâs okuruz pek düşünmeyiz.
Tüm bu sayıların bir hikmeti var aslında. Kimi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sas)'nın hadis-i şeriflerine dayanıyor kimi de Evliyaullah'ın içtihatlarına. Konuyla ilgili İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Bölüm Başkanı Prof. Dr. Reşat Öngören, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necdet Tosun ve Zaman Gazetesi Kürsü Sayfası Editörü Süleyman Sargın'dan bilgi aldık. Her biri tesbihlerin bu sayılara uygun şekilde çekildiğinde, duaların kabul olacağının sıkça rivayet edildiğini hatırlatıyor. Peki, bu sayıların kaynağı tam olarak nedir?
Sayılı duanın bir sakıncası yok
En çok bilinenden başlayacak olursak, namazlardan sonra 33 Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahü Ekber çekmemizin nedeni Efendimiz'in bir hadisi. Allah Resulü buyuruyor ki: "Her namazdan sonra 33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah, 33 Allahü Ekber ve 'La ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir' diyenin deniz köpüğü kadar günahı olsa da affedilir."
Efendimiz'in neden 33 sayısını verdiği konusunda herhangi bir bilgimiz yok fakat Prof. Dr. Reşat Öngören, Resûlullah'ın bu hadisinde sayı vermesinin, tesbihatların sayıyla yapılmasında bir sakınca olmadığını gösterdiğini ifade ediyor. Yani sayıyla yaptığımız ibadetlerin kaynağı hadis-i şerif ya da ayet olmasa bile bid'at sayılmıyor. Nedeniyse bu zikirlerin birçoğunun Allah dostlarının ruhi tecrübelerine ve içtihatlarına dayanması. Doç. Dr. Necdet Tosun bunu şöyle açıklıyor: "Örneğin deniliyor ki: '308 defa Ya Rezzak çekersen rızık kaygısı taşımazsın.' Yani bir âlim bunu deniyor, tesirini görüyor ve talebelerine tavsiye ediyor. Bu da asırdan asra naklediliyor ve yerleşiyor."
Aynen bunun gibi 4444 Tefriciye'nin kaynağına baktığımız zaman, İmam-ı Kurtubî Hazretleri'nin rivayetlerine dayandığını görüyoruz. Bu tefsir âlimi, "Bir kimse, çok önemli bir işinin veya önemli bir dileğinin gerçekleşmesi ya da üzerinde devam edip duran büyük bir belanın üzerinden çekilip gitmesi (kalkması) için Salât-ı Tefriciye'yi (4444) defa okuyup, bu mübarek salât ü selâm ile Yüce Peygamberimiz'i vesile edinse, hiç şüphe ve tereddüt yoktur ki, Yüce Allah, o kulunun istek ve muradının olması için hayırlı bir sebep yaratır ve ona muradını verir." diyor.
ÖMER HAYYAM BÖYLE DEDİ
Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar.
Güneş yalnız da olsa etrafına ışık saçar.
Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık.
Kargalar sürü ile kartallar yalnız uçar.
Güneş yalnız da olsa etrafına ışık saçar.
Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık.
Kargalar sürü ile kartallar yalnız uçar.
21 Ekim 2011
DÜNYAYA GELEN SON DEMİRCİLER KÖYLÜSÜ
Köyümüz sakinlerinden Muhlis BAĞBANCI nın oğlu Yusuf BAĞBANCI nın bir kızı dünyaya gelmiştir.BAĞBANCI ailesini tebrik ederiz. Allah(cc) hayırlı evlat etsin.(Amin).
17 Ekim 2011
BU YOL MEZARDA BİTMİYOR
Ya İslamla yükselir ya inkarla çürürsün,
Bu yol mezarda bitmiyor, gittiğinde görürsün
[Necip Fazıl Kısakürek]
16 Ekim 2011
EN GÜZEL HASLET SABIR
Sabrın sonu selamet, sabır hayra alamet
Bela sana kahretsin, sen belaya selam et
Necip Fazıl KISAKÜREK
15 Ekim 2011
14 Ekim 2011
MUHİBBİ BÖYLE DEDİ
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Kanuni Sultan Süleyman(Muhibbi)
13 Ekim 2011
Azı karar, çoğu zarar: Tuz
Hipertansiyon hastalarının tedavisinde tuzun kısıtlaması kan basıncının kontrol altına alınmasında ilaç kullanımı kadar önemli...
Uluslararası Böbrek Vakıfları Federasyonu (IFKF) Başkanı ve Türk Böbrek Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Timur Erk, Türkiye'de artan kalp ve böbrek hastalıklarının halk sağlığını tehdit eden boyutlara ulaştığını söyledi.
Erk, resmi araştırmalara göre, kronik böbrek yetmezliği hastalığına yakalanma riskinin dünya ortalamasının yüzde 10 olduğunu, bu oranın Türkiye'de yüzde 14'e çıktığını aktararak, ''Ülkemizdeki bu oranı dünya ortalamalarına çekebilmek için somut çalışmalar gerçekleştirmemiz gerekiyor. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları çocukluk çağlarında başlar. Bu konuda anne ve babalar, evdeki beslenme ve okulda tüketilen yiyeceklerin kontrolü ile sağlıklı nesillerin oluşmasına önemli değerler katabilirler'' diye konuştu.
Son dönem kronik böbrek yetmezliği hastalığının önemli ve önlenebilir nedenlerinden biri olan yüksek tansiyon hastalığının kalp sağlığı için de önemli bir sorun olduğunu anlatan Erk, şöyle devam etti:
''Tuz, fazla miktarda tüketildiğinde kan basıncını artıran, yüksek tansiyona neden olan, yüksek tansiyonun neden olduğu kalp-damar ve böbrek hastalıklarını oluşturan önemli bir gıda maddesidir. Genetik yatkınlık gibi durumlar bu faktöre eklendiğinde hipertansiyon hastası olmak kaçınılmaz hale gelir. Hipertansiyon hastalarının tedavisinde tuzun kısıtlaması, kan basıncının kontrol altına alınmasında ilaç kullanımı kadar önemli. Kan basıncının yükselmesine neden olan hipertansiyon, damarlar, kalp ve böbreklerde tahribata yol açarak bu hastalıkların ilerlemesine neden olur. Böbreklerin bir görevi de vücuttaki kan basıncını belirlemek olduğundan yüksek tansiyonu tetikleyen dış etkenler böbrek sağlığının da bozulmasına yol açıyor.''
Türkiye'de günlük tuz tüketimi
Timur Erk, Türkiye'deki toplumsal beslenme alışkanlıklarına bakıldığında günlük gıda tüketiminin en az yarısını ekmek ve unlu mamullerin oluşturduğunu, ortalama damak tadına göre de unlu mamullerin içinde önemli miktarlarda tuz bulunduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
''Sağlıklı beslenmek, hipertansiyonu önlemek ve bu hastalığı tedavi etmek için günlük kişi başına ortalama 6 gram tuz tüketilmesi gerekirken 2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre, ülkemizde kişi başına günlük ortalama 18 gram tuz tüketildiği ve bu miktarın yaklaşık 7,2 gramının beyaz ekmek ve unlu mamullerin tüketimi sonucu alındığı belirlenmiştir. Bu noktada alınması gereken başlıca önlem ise tuz tüketimin toplum sağlığı için önce bireyden başlayacak bir hareketle kısıtlanması ve sınırlandırılması, daha sonra da bunun toplumsal farkındalık olarak hayata geçirilmesidir.''
Tuzun bütün paketli gıdalara dayanıklılığı artırmak üzere girdiğini, soslar, işlenmiş etler, hazır çorba ve et suyu tabletleri, konserveler, turşu ve hatta tatlı bisküvilerde de belirli miktarda tuz bulunduğunu ifade eden Erk, toplumsal tuz tüketimi davranışı için şu tavsiyelerde bulundu:
''Tuzsuz ekmek veya tuzu azaltılmış ekmek ve unlu mamul üreten fırınların sayısını arttırmak için girişimlerde bulunulmalı. Üzerinde içerdikleri tuz miktarını yazan gıdaları tercih edilmeli, gıda üreticileri besinlerin içerdiği tuz miktarını yazmaya teşvik edilmeli, tuzu fazla miktarda içeren gıdalar daha az tüketilmeli. Çocuklara tuzun zararları anlatılmalı, okullarda tuzun zararlı olabileceği öğretilmeli. Gıda üreticilerinden daha az tuzlu besinler talep edilmeli. Sofralarda tuz bulundurulmamaya çalışmalı, yemeğin tadına bakmadan tuz atmadan vazgeçilmeli.''
Erk, ayrıca tuz tüketimin sınırlandırılmasıyla ilgili lokantalardaki tuzlukların masalardan kaldırılması ve ekmeklerdeki tuz oranlarının düşürülmesi amacıyla TBMM Sağlık Komisyonu ile bir proje üzerinde çalıştıklarını aktararak, bu kapsamda çeşitli çalışmalarda bulunacaklarını vurguladı.
AA
Uluslararası Böbrek Vakıfları Federasyonu (IFKF) Başkanı ve Türk Böbrek Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Timur Erk, Türkiye'de artan kalp ve böbrek hastalıklarının halk sağlığını tehdit eden boyutlara ulaştığını söyledi.
Erk, resmi araştırmalara göre, kronik böbrek yetmezliği hastalığına yakalanma riskinin dünya ortalamasının yüzde 10 olduğunu, bu oranın Türkiye'de yüzde 14'e çıktığını aktararak, ''Ülkemizdeki bu oranı dünya ortalamalarına çekebilmek için somut çalışmalar gerçekleştirmemiz gerekiyor. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları çocukluk çağlarında başlar. Bu konuda anne ve babalar, evdeki beslenme ve okulda tüketilen yiyeceklerin kontrolü ile sağlıklı nesillerin oluşmasına önemli değerler katabilirler'' diye konuştu.
Son dönem kronik böbrek yetmezliği hastalığının önemli ve önlenebilir nedenlerinden biri olan yüksek tansiyon hastalığının kalp sağlığı için de önemli bir sorun olduğunu anlatan Erk, şöyle devam etti:
''Tuz, fazla miktarda tüketildiğinde kan basıncını artıran, yüksek tansiyona neden olan, yüksek tansiyonun neden olduğu kalp-damar ve böbrek hastalıklarını oluşturan önemli bir gıda maddesidir. Genetik yatkınlık gibi durumlar bu faktöre eklendiğinde hipertansiyon hastası olmak kaçınılmaz hale gelir. Hipertansiyon hastalarının tedavisinde tuzun kısıtlaması, kan basıncının kontrol altına alınmasında ilaç kullanımı kadar önemli. Kan basıncının yükselmesine neden olan hipertansiyon, damarlar, kalp ve böbreklerde tahribata yol açarak bu hastalıkların ilerlemesine neden olur. Böbreklerin bir görevi de vücuttaki kan basıncını belirlemek olduğundan yüksek tansiyonu tetikleyen dış etkenler böbrek sağlığının da bozulmasına yol açıyor.''
Türkiye'de günlük tuz tüketimi
Timur Erk, Türkiye'deki toplumsal beslenme alışkanlıklarına bakıldığında günlük gıda tüketiminin en az yarısını ekmek ve unlu mamullerin oluşturduğunu, ortalama damak tadına göre de unlu mamullerin içinde önemli miktarlarda tuz bulunduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
''Sağlıklı beslenmek, hipertansiyonu önlemek ve bu hastalığı tedavi etmek için günlük kişi başına ortalama 6 gram tuz tüketilmesi gerekirken 2008 yılında yapılan bir çalışmaya göre, ülkemizde kişi başına günlük ortalama 18 gram tuz tüketildiği ve bu miktarın yaklaşık 7,2 gramının beyaz ekmek ve unlu mamullerin tüketimi sonucu alındığı belirlenmiştir. Bu noktada alınması gereken başlıca önlem ise tuz tüketimin toplum sağlığı için önce bireyden başlayacak bir hareketle kısıtlanması ve sınırlandırılması, daha sonra da bunun toplumsal farkındalık olarak hayata geçirilmesidir.''
Tuzun bütün paketli gıdalara dayanıklılığı artırmak üzere girdiğini, soslar, işlenmiş etler, hazır çorba ve et suyu tabletleri, konserveler, turşu ve hatta tatlı bisküvilerde de belirli miktarda tuz bulunduğunu ifade eden Erk, toplumsal tuz tüketimi davranışı için şu tavsiyelerde bulundu:
''Tuzsuz ekmek veya tuzu azaltılmış ekmek ve unlu mamul üreten fırınların sayısını arttırmak için girişimlerde bulunulmalı. Üzerinde içerdikleri tuz miktarını yazan gıdaları tercih edilmeli, gıda üreticileri besinlerin içerdiği tuz miktarını yazmaya teşvik edilmeli, tuzu fazla miktarda içeren gıdalar daha az tüketilmeli. Çocuklara tuzun zararları anlatılmalı, okullarda tuzun zararlı olabileceği öğretilmeli. Gıda üreticilerinden daha az tuzlu besinler talep edilmeli. Sofralarda tuz bulundurulmamaya çalışmalı, yemeğin tadına bakmadan tuz atmadan vazgeçilmeli.''
Erk, ayrıca tuz tüketimin sınırlandırılmasıyla ilgili lokantalardaki tuzlukların masalardan kaldırılması ve ekmeklerdeki tuz oranlarının düşürülmesi amacıyla TBMM Sağlık Komisyonu ile bir proje üzerinde çalıştıklarını aktararak, bu kapsamda çeşitli çalışmalarda bulunacaklarını vurguladı.
AA
12 Ekim 2011
ÖLÜM VE SALTANAT
Kimdir hatırlayan dünyaya geldiğinde kulağına okunan ezanı ve giderken kılınacak namazı? Ömür ki bir ezan bitip de bir namaza başlar kadar kısa iken kimdir o bir namazlık saltanatı hatırlayan?
Zinhâr unutulmaya!.. Dünya tamahkâr bir bezirgan; ölümler alır, ölümler satar durmadan. Güzel ölümler, korkunç ölümler, yürek yakan ölümler, kurtuluş olarak görünen ölümler. Ve ardından sagular, yuğlar, mersiyeler, ağıtlar... Sonra gidip varılacak bir büyük duruşma; "O günde birtakım yüzler parıldar; gülen ve sevinen (Abese,38-39)". Kimdir şimdi hatırlayan o günü, ve kimdir o günün devamlı yaklaşmakta olduğunu?!.. Kimdir ölümden bir ibret alır; ve kimdir ölümü bir vuslat bilir? Ölüm mü bir rüya, rüya mı bir dünya?!.. Gelimli gidimli dünya; son ucu ölümlü dünya... İkiz aynanın arka yüzü ve arka yüzünde salt gerçek görünür aynanın. Bunda kırışan yüzler, onda ay parçası olur. Çünkü göğsümüze iliklenen imanların aşk olduğudur ölüm, bir tek aşk, yalnızca aşk... "Bu dünyaya gelen kişi, ahir yine gitse gerek / Misafirdir, vatanına bir gün sefer etse gerek. (Yunus)"
Ölüm, herkese aynı yakınlıkta, herkesten aynı derecede uzak... İstisnası olmayan tek gerçek ve ayrıcalığı olmayan yegâne yolculuk. Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var, insanla birlikte yok. Zaman... Orada bir mihenk taşı... Zaman... Ölümler ve ölenler kronolojisi...
Zannımca hiç yazılamayacaktır hikâyesi ölümün. Belki de o bizim okuyamadığımız tek ve en gerçek hikâyemizdir de bize bunu bildirmeyen, bir hikmetle bildirmemiştir... Çok şükür ki yaşarken bilmeyiz biz o hikâyeyi ve çok şükür ki inananlar için serim bölümünden elbette daha güzeldir hikâyenin çözüm bölümü.
Ölümün göz yaşı olup yanaklardan süzüldüğü bir an vardır. Renksizdir, ama kalplerde görülür, kokusuzdur ama taze toprakta hissedilir. Evlat, annesinin tabutu başındadır ve yumdukça gözünden mercan dökülür. Kederin cana dokunduğu andır o, ve artık ölümün adı annedir. Ya elini tutmuş veya elinden tutmuşluğunuzu hatırlarsınız o anda. O olmasa olmazdık biz dersiniz; ve var olmamız için o hep var olsun istersiniz.
Anne ki yaşarken hissettiklerimizden ziyadesini hissederiz ölünce. Adı geçtikçe yüreğimizden, kurşun geçti sanırız artık. Gülüşü katı mermerleri yumuşatır, bakışı gönül ülkelerini kuşatır durmadan. Evladına yanarken sevgiyi gergef gergef dokutan da, hayatı sayfa sayfa okutan da onun şefkatli bakışları olmuştur çünkü.
Kitap'ta ayet ayet çoğalan adı Nisâ ve Nûr'dur onun. Hacer'dir; Asiye'dir ve Meryem'dir. Âmine'de Kutlu Nebî'ye süt olmuştur. Somali'de adı açlık, Irak'ta zulüm, Mısır'da çığlıktır, televizyon ekranlarına gözde nem, bakışta acı olarak yansımasına alışmışsınızdır. Bir anadan doğduğunu unutunca medeniyet, elbette medeniyetsiz kalmaya mahkûm olur. Ve medeniyet, anne olmayı şu dünyanın en zor zenaatı haline getirmiştir maalesef.
Çocuğunu yitirmek bir anne için, annesizliği gibidir çocuğun. Vatan sayılır bir ana ve elbette ana, vatan. Kendileri için yaşamaz analar hiç; hiç ağlamazlar kendi acılarına. Başında ağrılı bin bir hasretle her saniye bin canı bir bedende feda ederek ihyaya çalışırlar çocuklarının umutlarını. Yaşı kaç olsa, mevki ve makamı ne olsa!.. Ve çocuk annesini yitirdiğinde çocuksuz kalmış bir anne gibi olur. "Bir evlat pir olsa da / Anaya muhtaç imiş".
Ana ki, lirik bir şiirdir. Şiir okumayı sevenler için bir tabut başında gözyaşı olur adı. Ve huzurda el bağlayanlara bir makamdan değil bir musalladan gülümseyerek bakmaktır saltanat.
Ölüm, herkese aynı yakınlıkta, herkesten aynı derecede uzak... İstisnası olmayan tek gerçek ve ayrıcalığı olmayan yegâne yolculuk. Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var, insanla birlikte yok. Zaman... Orada bir mihenk taşı... Zaman... Ölümler ve ölenler kronolojisi...
Zannımca hiç yazılamayacaktır hikâyesi ölümün. Belki de o bizim okuyamadığımız tek ve en gerçek hikâyemizdir de bize bunu bildirmeyen, bir hikmetle bildirmemiştir... Çok şükür ki yaşarken bilmeyiz biz o hikâyeyi ve çok şükür ki inananlar için serim bölümünden elbette daha güzeldir hikâyenin çözüm bölümü.
Ölümün göz yaşı olup yanaklardan süzüldüğü bir an vardır. Renksizdir, ama kalplerde görülür, kokusuzdur ama taze toprakta hissedilir. Evlat, annesinin tabutu başındadır ve yumdukça gözünden mercan dökülür. Kederin cana dokunduğu andır o, ve artık ölümün adı annedir. Ya elini tutmuş veya elinden tutmuşluğunuzu hatırlarsınız o anda. O olmasa olmazdık biz dersiniz; ve var olmamız için o hep var olsun istersiniz.
Anne ki yaşarken hissettiklerimizden ziyadesini hissederiz ölünce. Adı geçtikçe yüreğimizden, kurşun geçti sanırız artık. Gülüşü katı mermerleri yumuşatır, bakışı gönül ülkelerini kuşatır durmadan. Evladına yanarken sevgiyi gergef gergef dokutan da, hayatı sayfa sayfa okutan da onun şefkatli bakışları olmuştur çünkü.
Kitap'ta ayet ayet çoğalan adı Nisâ ve Nûr'dur onun. Hacer'dir; Asiye'dir ve Meryem'dir. Âmine'de Kutlu Nebî'ye süt olmuştur. Somali'de adı açlık, Irak'ta zulüm, Mısır'da çığlıktır, televizyon ekranlarına gözde nem, bakışta acı olarak yansımasına alışmışsınızdır. Bir anadan doğduğunu unutunca medeniyet, elbette medeniyetsiz kalmaya mahkûm olur. Ve medeniyet, anne olmayı şu dünyanın en zor zenaatı haline getirmiştir maalesef.
Çocuğunu yitirmek bir anne için, annesizliği gibidir çocuğun. Vatan sayılır bir ana ve elbette ana, vatan. Kendileri için yaşamaz analar hiç; hiç ağlamazlar kendi acılarına. Başında ağrılı bin bir hasretle her saniye bin canı bir bedende feda ederek ihyaya çalışırlar çocuklarının umutlarını. Yaşı kaç olsa, mevki ve makamı ne olsa!.. Ve çocuk annesini yitirdiğinde çocuksuz kalmış bir anne gibi olur. "Bir evlat pir olsa da / Anaya muhtaç imiş".
Ana ki, lirik bir şiirdir. Şiir okumayı sevenler için bir tabut başında gözyaşı olur adı. Ve huzurda el bağlayanlara bir makamdan değil bir musalladan gülümseyerek bakmaktır saltanat.
07 Ekim 2011
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞANIN ANNESİ HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU
Tenzile ERDOĞAN Allah (celle celalühü)ın rahmetine kavuştu.Mekanı cennet olsun.
Saatler 1 saat geri alınıyor
Saatler 1 saat geri alınarak kış saati başlayacak.
Kış saati uygulaması 30 Ekim'de başlıyor. Gün ışığından daha fazla yararlanılması için yaz saati uygulaması kapsamında 28 Mart'ta saatler 1 saat ileri alınmıştı. Uygulama Bakanlar Kurulu kararıyla yapılıyor.
Buna göre 30 Ekim Pazar günü gece saat 04.00'te saatler 1 saat geri alınarak kış saati başlayacak. Enerji Bakanlığı'ndaki bazı kaynaklar uygulamayla yıllık 600 milyon kilovatsaat elektrik tasarrufu sağlandığını söylerken bazı kaynaklar ise ölçümlemenin tahminî yapıldığı ve gerçeği yansıtmadığı görüşünü ileri sürüyor. Yaz saatiyle ilgili son Bakanlar Kurulu kararı, Mart 2011'de alınmıştı. Öte yandan gün ışığından daha fazla yararlanılması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın yaptığı "sürekli ileri saat" çalışması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bekliyor.
Buna göre 30 Ekim Pazar günü gece saat 04.00'te saatler 1 saat geri alınarak kış saati başlayacak. Enerji Bakanlığı'ndaki bazı kaynaklar uygulamayla yıllık 600 milyon kilovatsaat elektrik tasarrufu sağlandığını söylerken bazı kaynaklar ise ölçümlemenin tahminî yapıldığı ve gerçeği yansıtmadığı görüşünü ileri sürüyor. Yaz saatiyle ilgili son Bakanlar Kurulu kararı, Mart 2011'de alınmıştı. Öte yandan gün ışığından daha fazla yararlanılması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın yaptığı "sürekli ileri saat" çalışması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bekliyor.
04 Ekim 2011
03 Ekim 2011
Huzur İklimine yolculuk-2
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
HUZUR İKLİMİNE YOLCULUK–2
Güzeller güzeli (s.a.v.) Hac, “geçmiş günahları yıkar ve mahveder.”
“Kim Allah (c.c.) için hacceder, bu esnada kötü işlerden ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa,-kul hakları müstesna- annesinin onu doğurduğu gün gibi döner. Cenabı Hakkın, Arefe gününden daha çok kullarını Cehennem’den Azad ettiği hiçbir gün yoktur. Saçları başları, dağılmış: toza toprağa bölenmiş halde Arafat’ta toplanıp “Lebbeyk.” Diye çağrışan kullarına rahmetini indirir. Sonra onları meleklerine göstererek, Bunlar ne istiyorlar? Diye Meleklere karşı onlarla övünür” (Müslim)
Hacceden kimsenin, evinden çıkıp haccettikten sonra evine dönünceye kadar duası kabul olunur ve reddolunmaz diye eser varit olmuştur.
Hazreti İsmail (a.s.) ile validesi Hz. Hacer (r.anha) validemizin kabirlerinin’de Kâbe’i Muazzam’anın altınoluğun altında Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Şuayb ve Salih (a.s.) Hz. mübarek kabirlerinin de Zemzem kuyusu ile Makam-ı İbrahim arasında olduğu rivayet olunmaktadır.
HACCIN FAZİLETİ: “Kim Haremeyn yolunda ölürse (Mekke-i Mükerreme ile Medine-i Münevvere, arasında) Cennete gider.”(Hz. Muhammed (s.a.v.)
“Muhakkak birtakım günahlar vardır onları tövbeleri bile eritemez, O şekilde insana yerleşmişlerdir. Ancak O günahları Arafat’a çıkmak temizler.” Hacılar,”Allah-ın misafirleridir. Dileklerini verir. Dualarını kabul eder.” ( Hz. Muhammed (s.a.v )
“ Haccı ve umreyi Peş peşe yapın. Çünkü bunların peş peşe yapılması tıpkı körüğün demirin pasını temizlemesi gibi fakrı ve günahları temizler.” (İbni -Mac’e)
Sehl İbnu Sa'd (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: "Tel biyede bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki, onun sağında ve solunda bulunan taş, ağaç, sert toprak onunla birlikte tel biyede bulunmasın, bu iştirak (sağ ve solunu göstererek) şu ve şu istikamette arzın son hududuna kadar devam eder."(Tirmizî,Hacc 14,828)
İbnu Abbas (r.a.) anlatıyor: Âlemlerin efendisi (s.a.s.) buyurdular ki: "Beyt'i (Kâbe-i Muazzama'yı) kim 50 defa tavaf ederse, günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu gündeki gibi olur”.Buradaki tavaftan maksat, şavtlar olmayıp, elli tam tavaftır. Ebu Bekr İbnu Abdurrahman anlatıyor:
Bir kadın Resullullah (a.s.)'a gelerek:"Ben haccetmek için hazırlık yapmıştım. Bana (bir mâni) arız oldu ne yapayım?" "Ramazan'da umre yap, zira o ayda umre tıpkı hacc gibidir" buyurdu." (Muvatta, Hacc 66, 1,)
Hz. Aişe (r.anha.) anlatıyor: "Resûlullah (.a.s.) buyurdular ki: "Hiç bir kul, kurban günü, Allah (c.c) indinde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş yapamaz. Zira kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzlarıyla, kıl1arıyla, tırnaklarıyla gelecektir. Hayvanın kanı yere düşmezden önce Allah indinde yüce bir mevkiye ulaşır. Öyle ise, onu gönül hoşluğu ile ifa edin."
Ebu Bekri's-Sıddîk (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (a.s.)' "Hangi hacc daha efdaldir?" diye sorulmuştu. "Yüksek sesle tel biye getirilip, kurban kesilerek yapılan hacc!" diye cevap verdi."
Ebu Hüreyre ( r.a.) anlatıyor: Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: "Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hacc ve umredir." Makbul Haccın karşılığı ancak cennettir. (Nesai’ve Tirmizi)
Selam ve dua ile
02 Ekim 2011
KINAYI GETİR ANA
Köyümüz sakinlerinden Cemil Çay'ın kızının kınası dün oldu. Allah(cc) mutlu etsin.Amin
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ