BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
31 Mayıs 2011
30 Mayıs 2011
Kur’ân’daki Peygamber Kıssalarını Nasıl Okumalıyız?
Kur’ân neden kıssalar anlatır?
Onu, uslubuna ve konularına alışık bir gözle değil de ilk kez okuyanlar bu kadar sık kıssa anlatan ve üstelik de aynı kıssayı bazen defalarca anlatan bir kitapla karşılaştıklarında neler hisseder?
Allah’ın insanlığa indirdiği en son mesajı okurken kendi hayatı ile ilgili ilahî beklentileri bulmak isteyen biri yoğun bir şekilde binlerce yıl öncesinin kıssalarını bulunca ne düşünür?
Evrensel bir ilahî metinde, üzerinde fazlaca düşünmeye zaman ayırmadan bugüne ve kendi sorunlarına doğrudan mesajlar bulmak isteyen günümüz insanının binlerce yıl öncesinin olaylarını anlatan bir kitapla karşılaşması onu nasıl şaşırtır ve sukut-u hayale uğratır.
Günümüz insanının en önemli özelliği, düşünerek sonucu kendisinin çıkaracak kadar vaktinin olmamasıdır. O hep kendi ürettiği sorunlara sizin paket sonuçlarla çözüm bulmanızı ister. Bir sorun karşısında iki ya da daha fazla seçeneğin önüne konması bile onu zor durumda bırakır. Çünkü bu durum onun kararlarını kendisinin almasına ve bu kararın sorumluluğunu da bizzat kendisinin üstlenmesine neden olur. Özellikle dinî konularda danışan insanların onları bir kaç seçenek karşısında serbest bırakmanız durumunda ne kadar şaşırıp bocaladıklarını kendi tecrübelerimizle biliyoruz. İnsanlar ne kadar aksini iddia etseler de aslında hayatlarına dair kararlarını kendileri almaktan son derece ürkmekteler. Erich Fromm’un dediği gibi özgürlük sorumluluk demek olduğundan aslında çoğu insan özgürlükten kaçmakta ve bağımlılığın güvenli kucağına koşmaktadır.
“Kur’ân neden kıssalar anlatır?” sorusu Kur’ân’ın yetiştirmek istediği insan tipiyle alakalıdır. Bu soruya doğru cevap verebilmek için önce “Kur’ân nasıl bir insan yetiştirmek istiyor?” sorusunu cevaplamamız gerekmektedir.
Kur’ân bizi nasıl görmek istiyor? Yalnızca inancımız, ibadetlerimiz ve dindarlığımız açısından değil; aynı zamanda kişiliğimiz, karakterimiz, dünyaya bakışımız, insanlığımız ve bütün bir halet-i ruhiyemiz açısından bizi nasıl görmek istiyor? Sağlam iman, güzel ibadet, samimi dindarlık hep bu karakterin üzerine bina edilecektir. İnsani değerler açısından Allah’ın istediği gibi olamayan dinî değerler açısından Allah’ın istediği gibi olabilir mi? Allah’ın istediği gibi olmak derken sadece davranışlardan bahsetmiyoruz; aksine davranışlarımızın kaynağı olan düşünce ve duygularımızın Allah’ın istediği gibi olmasından bahsediyoruz. Zihnen ve kalben salim olmayan birinin salim davranışlar gösterebilmesi mümkün mü? Gönlünden geçenlerin aksine davranabilmeyi insan ne kadar sürdürebilir ki? İnsan davranışları üzerine çalışanlar bunun ancak kısa süreli ilişkiler için mümkün olabileceğini söylüyorlar. Hayatımızın asıl kalitesini belirleyen uzun süreli ilişkilerdeyse sürekli rol yapabilmemiz neredeyse imkansız. Hep -mış gibi- yaparak yaşamak insanlardan çok daha önce kendini kandırmak ve kendi biricikliğine ihanet ederek sıradanlaşmaya yol açar. Bütün benliği ile Müslümanlaşamayan birisinin yalnızca görüntü olarak Müslümanlaşması yani bir nevi -mış gibi- yapması hiç yoktan iyi gibi gözükse ve hepten boşvermeye tercih edilecek takdire şayan bir gayret olarak algılanması gerekse de Allah’ın bizden asıl istediğinin bu olmadığı açıktır.
Benlik, kişinin kendisini algılama biçimi, insanın bizzat kendisi hakkındaki kanaatlerinin toplamı ve varoluşuna yönelik değer yargılarının bütünü ise günlük yaşantımızda bize en önemsiz ve basit gelen küçük bir davranışımızın dahi aslında benlik algılayışımız hakkında nasıl önemli ipuçları içerdiğini görebiliriz. Bu açıdan bakmadığımızda önemsiz olan hiçbir şeyin olmadığını yerken, içerken, giyinirken, kazanır-harcarken, alışveriş yaparken, misafir olur ve misafir ağırlarken, çocuklardan bahsederken, para edinirken, dostlarımızı dinler ya da onlara bir şeyler anlatırken, okumak için bir kitap seçerken, birine rastladığımızda yüzümüzdeki ilk ifadeyi takınırken, aslında bunların ve daha fazlasının bizim temel insani yapımızın bariz dışavurumları olduğunu göremeyiz. Karşımızdaki insanın ve hayatın bize davranışını bizim tetiklediğimizi, bizden gelen uyaranı kendi benlik düzeyinde yorumlayarak bize yansıttığını görmek yerine, hep haksızlığa uğradığımızı düşünüp kendimize acıyarak mutlu olmayı seçeriz. Başarısızlığımızın sebepleri arasında bizim dışımızda ve engelleyemeyeceğimiz bir tanesi hep orada bir yerde yeri gelince kullanılmak üzere hazır bekler.
İşte Kur’ân’ın yetiştirmek istediği insan tipi hayatın şartlarını gerekçe göstererek kendi sıradanlığını, başarısızlığını, itilip-kakılmasını ve daha da önemlisi ilkelerine göre bir hayat ortaya koyamamasını mazur gören ve gösteren biri olamaz. Çünkü Kur’ân’ın bize anlattığı kıssalarda olumlanan ve âlemlere örnek olarak sunulan insanlar hemen her zaman bizlerden daha olumsuz toplumsal şartlarla karşılaşmışlar, ama hiç bir zaman o şartların mahkumu olmamışlardır. Hep dönüştüren insanlar olmuşlar; dönüştüremedikleri durumlarda dönüşen olma rahatlığını da seçmemişlerdir.
“Kur’ân neden kıssalar anlatır?” sorusunun cevabını ararken genellikle “örnek sunma” açıklaması çıkar karşımıza. Bu o kadar açık bir sebeptir ki bizi tatmin etmez. İnsan cinsinin hayatının her döneminde müsbet-menfi örnek şahsiyetlerle tanışma ve onları model alma davranışı bugün beşeri ilimlerle azıcık ilgilenen herkesin malumudur. Dahası aklın muktezasıdır.
Kur’ân kıssaları elbette ve kesinlikle insanın bu ihtiyacına cevap verir. Ama bunun da ötesinde Kur’ân, kıssalar anlatarak inşai âyetlerinin insanoğlunun nefsani dürtüleri doğrultusunda yorumlanmasını engeller. Bir konuyu insanlara gerek ders verme, gerek öğüt ve nasihat yoluyla, gerekse de ilmî bir konferans usulüyle sunan kişiler anlattıkları konunun muhatapları tarafından yanlış anlaşılmasını engellemek, daha anlaşılır ve akıllarda kalır hale getirebilmek ya da mevzunun -özellikle ahlaki bir konu ise – yaşanabilirliğini gösterebilmek amacıyla yaşanmış ya da muhayyel örnekler verirler. Bu bir eğitim metodudur. Muhatabımızın zihnindeki şüpheleri bertaraf eder. Aynı zamanda elbette bir model sunmuş olur. Kur’ân kıssaları da aynen bu şekilde Kur’ân’ın kıssalar dışındaki âyetlerinin doğru anlaşılmasını ve hep hazırda bekleyen mazeretler üretme mekanizmasının devre dışı kalmasını sağlar.
Daha bunun gibi sayısız hikmete mebni anlatılan Kur’ân Kıssaları her zaman muhataplarının hayatlarının içinde olmaya devam edecek ve onlara, ötelerden, kişiye özel mesajlar taşımayı sürdürecektir. Elbette onları öyle okumaya niyet edenlere…
Onu, uslubuna ve konularına alışık bir gözle değil de ilk kez okuyanlar bu kadar sık kıssa anlatan ve üstelik de aynı kıssayı bazen defalarca anlatan bir kitapla karşılaştıklarında neler hisseder?
Allah’ın insanlığa indirdiği en son mesajı okurken kendi hayatı ile ilgili ilahî beklentileri bulmak isteyen biri yoğun bir şekilde binlerce yıl öncesinin kıssalarını bulunca ne düşünür?
Evrensel bir ilahî metinde, üzerinde fazlaca düşünmeye zaman ayırmadan bugüne ve kendi sorunlarına doğrudan mesajlar bulmak isteyen günümüz insanının binlerce yıl öncesinin olaylarını anlatan bir kitapla karşılaşması onu nasıl şaşırtır ve sukut-u hayale uğratır.
Günümüz insanının en önemli özelliği, düşünerek sonucu kendisinin çıkaracak kadar vaktinin olmamasıdır. O hep kendi ürettiği sorunlara sizin paket sonuçlarla çözüm bulmanızı ister. Bir sorun karşısında iki ya da daha fazla seçeneğin önüne konması bile onu zor durumda bırakır. Çünkü bu durum onun kararlarını kendisinin almasına ve bu kararın sorumluluğunu da bizzat kendisinin üstlenmesine neden olur. Özellikle dinî konularda danışan insanların onları bir kaç seçenek karşısında serbest bırakmanız durumunda ne kadar şaşırıp bocaladıklarını kendi tecrübelerimizle biliyoruz. İnsanlar ne kadar aksini iddia etseler de aslında hayatlarına dair kararlarını kendileri almaktan son derece ürkmekteler. Erich Fromm’un dediği gibi özgürlük sorumluluk demek olduğundan aslında çoğu insan özgürlükten kaçmakta ve bağımlılığın güvenli kucağına koşmaktadır.
“Kur’ân neden kıssalar anlatır?” sorusu Kur’ân’ın yetiştirmek istediği insan tipiyle alakalıdır. Bu soruya doğru cevap verebilmek için önce “Kur’ân nasıl bir insan yetiştirmek istiyor?” sorusunu cevaplamamız gerekmektedir.
Kur’ân bizi nasıl görmek istiyor? Yalnızca inancımız, ibadetlerimiz ve dindarlığımız açısından değil; aynı zamanda kişiliğimiz, karakterimiz, dünyaya bakışımız, insanlığımız ve bütün bir halet-i ruhiyemiz açısından bizi nasıl görmek istiyor? Sağlam iman, güzel ibadet, samimi dindarlık hep bu karakterin üzerine bina edilecektir. İnsani değerler açısından Allah’ın istediği gibi olamayan dinî değerler açısından Allah’ın istediği gibi olabilir mi? Allah’ın istediği gibi olmak derken sadece davranışlardan bahsetmiyoruz; aksine davranışlarımızın kaynağı olan düşünce ve duygularımızın Allah’ın istediği gibi olmasından bahsediyoruz. Zihnen ve kalben salim olmayan birinin salim davranışlar gösterebilmesi mümkün mü? Gönlünden geçenlerin aksine davranabilmeyi insan ne kadar sürdürebilir ki? İnsan davranışları üzerine çalışanlar bunun ancak kısa süreli ilişkiler için mümkün olabileceğini söylüyorlar. Hayatımızın asıl kalitesini belirleyen uzun süreli ilişkilerdeyse sürekli rol yapabilmemiz neredeyse imkansız. Hep -mış gibi- yaparak yaşamak insanlardan çok daha önce kendini kandırmak ve kendi biricikliğine ihanet ederek sıradanlaşmaya yol açar. Bütün benliği ile Müslümanlaşamayan birisinin yalnızca görüntü olarak Müslümanlaşması yani bir nevi -mış gibi- yapması hiç yoktan iyi gibi gözükse ve hepten boşvermeye tercih edilecek takdire şayan bir gayret olarak algılanması gerekse de Allah’ın bizden asıl istediğinin bu olmadığı açıktır.
Benlik, kişinin kendisini algılama biçimi, insanın bizzat kendisi hakkındaki kanaatlerinin toplamı ve varoluşuna yönelik değer yargılarının bütünü ise günlük yaşantımızda bize en önemsiz ve basit gelen küçük bir davranışımızın dahi aslında benlik algılayışımız hakkında nasıl önemli ipuçları içerdiğini görebiliriz. Bu açıdan bakmadığımızda önemsiz olan hiçbir şeyin olmadığını yerken, içerken, giyinirken, kazanır-harcarken, alışveriş yaparken, misafir olur ve misafir ağırlarken, çocuklardan bahsederken, para edinirken, dostlarımızı dinler ya da onlara bir şeyler anlatırken, okumak için bir kitap seçerken, birine rastladığımızda yüzümüzdeki ilk ifadeyi takınırken, aslında bunların ve daha fazlasının bizim temel insani yapımızın bariz dışavurumları olduğunu göremeyiz. Karşımızdaki insanın ve hayatın bize davranışını bizim tetiklediğimizi, bizden gelen uyaranı kendi benlik düzeyinde yorumlayarak bize yansıttığını görmek yerine, hep haksızlığa uğradığımızı düşünüp kendimize acıyarak mutlu olmayı seçeriz. Başarısızlığımızın sebepleri arasında bizim dışımızda ve engelleyemeyeceğimiz bir tanesi hep orada bir yerde yeri gelince kullanılmak üzere hazır bekler.
İşte Kur’ân’ın yetiştirmek istediği insan tipi hayatın şartlarını gerekçe göstererek kendi sıradanlığını, başarısızlığını, itilip-kakılmasını ve daha da önemlisi ilkelerine göre bir hayat ortaya koyamamasını mazur gören ve gösteren biri olamaz. Çünkü Kur’ân’ın bize anlattığı kıssalarda olumlanan ve âlemlere örnek olarak sunulan insanlar hemen her zaman bizlerden daha olumsuz toplumsal şartlarla karşılaşmışlar, ama hiç bir zaman o şartların mahkumu olmamışlardır. Hep dönüştüren insanlar olmuşlar; dönüştüremedikleri durumlarda dönüşen olma rahatlığını da seçmemişlerdir.
“Kur’ân neden kıssalar anlatır?” sorusunun cevabını ararken genellikle “örnek sunma” açıklaması çıkar karşımıza. Bu o kadar açık bir sebeptir ki bizi tatmin etmez. İnsan cinsinin hayatının her döneminde müsbet-menfi örnek şahsiyetlerle tanışma ve onları model alma davranışı bugün beşeri ilimlerle azıcık ilgilenen herkesin malumudur. Dahası aklın muktezasıdır.
Kur’ân kıssaları elbette ve kesinlikle insanın bu ihtiyacına cevap verir. Ama bunun da ötesinde Kur’ân, kıssalar anlatarak inşai âyetlerinin insanoğlunun nefsani dürtüleri doğrultusunda yorumlanmasını engeller. Bir konuyu insanlara gerek ders verme, gerek öğüt ve nasihat yoluyla, gerekse de ilmî bir konferans usulüyle sunan kişiler anlattıkları konunun muhatapları tarafından yanlış anlaşılmasını engellemek, daha anlaşılır ve akıllarda kalır hale getirebilmek ya da mevzunun -özellikle ahlaki bir konu ise – yaşanabilirliğini gösterebilmek amacıyla yaşanmış ya da muhayyel örnekler verirler. Bu bir eğitim metodudur. Muhatabımızın zihnindeki şüpheleri bertaraf eder. Aynı zamanda elbette bir model sunmuş olur. Kur’ân kıssaları da aynen bu şekilde Kur’ân’ın kıssalar dışındaki âyetlerinin doğru anlaşılmasını ve hep hazırda bekleyen mazeretler üretme mekanizmasının devre dışı kalmasını sağlar.
Daha bunun gibi sayısız hikmete mebni anlatılan Kur’ân Kıssaları her zaman muhataplarının hayatlarının içinde olmaya devam edecek ve onlara, ötelerden, kişiye özel mesajlar taşımayı sürdürecektir. Elbette onları öyle okumaya niyet edenlere…
27 Mayıs 2011
EFENDİMİZ (SAV) MERHAMET AHLAKI
Efendimiz’in merhameti beşerî münâsebetlerde ortaya çıkan bir husustur. Onun insanî ilişkilerini bu gözle değerlendirdiğimiz zaman merhamet ahlâkının en şâhika örneklerini, hoşgörü ikliminin en müşahhas misallerini onda görürüz. Çünkü o lânetçi değil, rahmet peygamberiydi. (bk. el-Enbiyâ, 21/107) Âile hayatından toplum ve devlet hayatına varıncaya kadar onda bu höşgörü, merhamet, şefkât ve sevginin derin izleri vardır.
Rahmet peygamberinin insânî ilişkilerdeki temel özelliği merhametiydi, hoşgörü ve şefkatiydi. Kur’an onun bu özelliğini şu lâfızlarda takdim etmektedir:“Allah’ın rahmeti sâyesinde ey Muhammed sen insanlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz insanlar etrafından dağılır giderlerdi. Onları bağışla, onlar için mağfiret dile, iş konusunda onlarla istişâre et. Bir kere karar verdin mi Allah’a tevekkül et! Allah kendisine güvenenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/159) Bu âyette Allah Rasûlü’nün insânî ilişkilerinin zemini rahmet ve şefkat olarak belirleniyor. İnsanların yanlışlık ve taşkınlıklarına hoşgörü ile mukabele edilmesi ve onlar için Allah’dan bağışlanma dilenmesi öngörülüyor. Ayrıca yapılacak işlerin karar aşamasında insanların görüşlerine başvurulması tavsiye ediliyor. Ancak karar aşamasına gelmiş işlerde ise kararsızlık göstermeden Hakk’a tevekkülle işin sonuçlandırılması emrediliyor.
- Eş ve Baba olarak Âile Hayatındaki Merhamet Âhlakı
İnsanın olduğu gibi göründüğü yer âilesinin yanıdır.
20 Mayıs 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ'NDE RAHMETLİ OLDU
KÖYÜMÜZ SAKİNLERİNDEN İmmahan KAYA (20 Mayıs 2011 )
Allah(cc) rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi yarın(21 Mayıs 2011) öğle namazına mütakip Tortum Demirciler Köyü'nde kaldırılacaktır.
MERHUMEYE ALLAH(cc) RAHMET EYLESİN. YAKINLARINA DA SABIR VERSİN.
MERHUMA VE CÜMLE GEÇMİŞLERİMİZİN RUHUNA BİR FATİHA OKUMAYI UNUTMAYALIM.
19 Mayıs 2011
MİLLETVEKİLİ MARŞI
12 Haziran 2011 Pazar günü yapılacak olan seçim dolayısıyla dönemin milletvekili anlayışını çok güzel bir şiirle anlatan şiiri sizlerle paylaşıyorum. Şairimiz Abdurrahim KARAKOÇ' teşekkür ederim.
Sormayın kim olduğumu
Ben bilmem, liderim bilir
Varlığımı yokluğumu
Ben bilmem, liderim bilir.
Gözlerim hep ona bakar
Kaldır der, ellerim kalkar
Gül, menekşe nasıl kokar
Ben bilmem, liderim bilir...
Ne içip, ne yiyeceğim
Sırtıma ne giyeceğim
Nerede ne diyeceğim
Ben bilmem, liderim bilir...
İçimdeki riyaları
Süreceğim boyaları
Göreceğim rüyaları
Ben bilmem, liderim bilir...
Sıkı tutarım aramı
Ye derse, yerim haramı
Süt beyaz, kömür kara mı
Ben bilmem, liderim bilir...
18 Mayıs 2011
CEVİZ YAĞININ FAYDALARI
Raşitizm ve sıracada faydalıdır.
• Kabızlığı giderir.
Bağırsak solucanlarını düşürür.
• Derinin yanmasını önler.
• Romatizmaya iyi gelir.
• Nemlendirici etkiye sahiptir.
Nasır olan bölgeye haricen sürülür.
17 Mayıs 2011
HATİM DUASI, YASİN-İ ŞERİF DUASI, SON DUA
DUAYI BİZLERLE PAYLAŞAN KARDEŞİMİZE TEŞEKKÜR EDERİZ.
OKUYAMADIĞINIZ YER VARSA DUANIN ÜSTÜNE GELİP TIKLAYIN BÜYÜR RAHAT OKURSUNUZ.
16 Mayıs 2011
2011 Eurovision'un Galibi Azerbaycan
Düsseldorf'da Eurovision Arena'da yapılan yarışmada Eldan ve Nigar'dan oluşan grubun söylediği ''Running Scared'' isimli şarkıyla Azerbaycan toplam 221 puan alarak birinciliği elde etti.
Şarkıyı dinlemek için TIKLAYINIZ
12 Mayıs 2011
İKİ KITANIN AYRILDIĞI YARIK BULUNDU
İzlanda açıklarına dalan İngiliz fotoğrafçı Alex Mustard adlı fotoğrafçı, Kuzey Amerika ve Avrasya kıta plakalarının ayrılmasını görüntüledi. 36 yaşındaki Mustard ve bir arkadaşı, Kuzey Amerika ve Avrasya kıta plakaları arasına daldı.
Avrasya ve Kuzey Amerika kıtalarının birbirinden ayrıldığını ortaya koyuyor. Fotoğraflar, ana karaların her yıl birkaç santimetre ayrıştığını, adeta dünyanın ortadan ikiye ayrıldığını gösteriyor.
60 metre dalarak İzlanda'nın başkenti Reyjkavik'teki Silfra ve Nes and Nikulasargja yarığında fotoğraf çektiren ikili, ayrıca yerkabuğundan 80 derece sıcaklığında su püskürten Arnarnes Strytur yanardağının yakınlarında fotoğraf çektirdi.
NÜKTELER
ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ
Amerika'lı iş adamı, bir Çinli'yle alay ederek sormuş:
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR?- Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş:
- Eğer otuz beşinde ölmezsen!..
ÖLÜM NEDİR?
Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
- "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüs’ün cevabı şu olmuş:
- Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.
Amerika'lı iş adamı, bir Çinli'yle alay ederek sormuş:
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?
Çinli, başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.
HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR?- Hayat kırkından sonra başlar, diyen bir kişiye Said Turhan şu karşılığı vermiş:
- Eğer otuz beşinde ölmezsen!..
ÖLÜM NEDİR?
Talebelerinden biri, Konfüçyüs'e:
- "Ölüm nedir?" diye sorduğunda, Konfüçyüs’ün cevabı şu olmuş:
- Hayat hakkında ne biliyorsun ki, sana ölümden bahsedeyim.
07 Mayıs 2011
DOYUM CAĞ KEBAP ERZURUM'DA AÇILDI
Erzurum denilince akla gelen 'cağ kebap' eşsiz tadıyla DOYUM CAĞ KEBAP SALONU'nda.
Adres:Fetvacıoğlu Mahallesi Aksu Köyü Yardımlaşma Derneği Sezer Çay Evi yanında
AYRICA HER GÜN TAVUK DÖNER İLE DE HİZMETİNİZDEYİZ.
SİPARİŞLERİNİZ İÇİN BİZİ ARAYIN.
TELEFON:
Doyum Cağ Kebap Salonunda her gün cağ kebabını tadabilirsiniz.Adres:Fetvacıoğlu Mahallesi Aksu Köyü Yardımlaşma Derneği Sezer Çay Evi yanında
AYRICA HER GÜN TAVUK DÖNER İLE DE HİZMETİNİZDEYİZ.
SİPARİŞLERİNİZ İÇİN BİZİ ARAYIN.
TELEFON:
06 Mayıs 2011
04 Mayıs 2011
ERZURUM'DAKİ UYDUCUNUZ EREN UYDU HİZMETİNİZE AÇILDI
Erzurum'da hizmet vermeye başlayan EREN UYDU bir telefon kadar size yakın.
Cep: 0546 863 57 46
İbrahim AĞAÇ
Cep: 0546 863 57 46
İbrahim AĞAÇ
01 Mayıs 2011
30 NİSAN 2011 PARASIZ YATILILIK VE BURSLULUK (PYBS) SINAV SORULARI
5. SINIF BURSLULUK SINAVLARI ÇIKMIŞ SORULAR
- 2016 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2015 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2014 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2013 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2012 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2011 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2010 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2009 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2008 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2007 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2006 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2005 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2004 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2003 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2002 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2001 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 2000 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 1999 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
- 1998 - 5. Sınıf Bursluluk Sınavı (PYBS) Soruları ve Cevapları
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ