BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
21 Mayıs 2010
DÜŞ DE GÖR
Binlerce omuz üstünde giderken, on binlerce el alkışlarken, otobüsün ilerlerken şehrin evlerinin pencerelerinden yoluna gül yaprakları saçılırken o manzarayı bir de düş de gör.
Alkış tutan ellerin ayakları altında çiğnenirken, "Yaşa, Varol, başımızdan eksik olma" diye bağıran dillerin diken gibi battığını düş de gör.
Yüzüne karşı sahte gülücüklerle el-pençe divan duranların haince arkadan hançer sapladığını düş de gör.
Güzellik kraliçesi iken salyası akanların kucağından inmeyenlerin, gül gibi güzellik solunca Beyoğlu semtinin çöp bidonlarından yemek topladığını yazar magazin gazeteleri.
Sırtını kasasına dayadığı yıllarda kapısında köpek gibi kuyruk sallayanların sırıtmasına aldananlar bir kasa boşalınca kemiğindeki iliği yemeye yine onlar koşacaklar.
Şair:
"Dünya benim diyenin,
Dün gittik dün yasına." demiş.
Aslında bizi düşüren onlar değil.
Düşkünlük düşürür bizi.
Makam düşkünü, servet düşkünü, şehvet düşkünü olanlar gözünü hedefe kilitleyince tuzakları göremezler.
Alkışlar, kulaklarınıza gelecek doğru sözleri engelleyen tuzaklardır.
Omuzlarda gezerken sizi taşıyan o omuzlar, sizin ayağınızı yerden kesen kaydıraklardır.
Sinek bal tabağını uzaktan görürmüş.
Ne olduğunu araştırmak için tabağın kenarına konarmış.
Önce hortumunu daldırırmış. Tatlı gelince farkına varmadan ayakları, sonra kanatları bala dalarmış. Tam karnı doyunca "Şimdi kartallar gibi yücelerden uçarım" dermiş ama kanatlarını kıpırdatamazmış ve balın içinde ölür gidermiş.
"Ben, mala, makama, kadına aldanmam" demeyelim.
Biz Yusuf Aleyhisselâmın dediğini diyelim "Rabbim, hapishane bana, onların (zinaya) çağırmasından daha sevimlidir. Eğer sen bu kadınların tuzağını benden çevirmezsen, ben onlara meyl ederim ve cahillerden olurum." (Yusuf süresi ayet 33)
En yakınlarınız, yıllardır arkasında sakladığı küflü hançerini arkanızdan sapladığında, alkış tutanların ayakları altında debelenirken karamsar olmayın, ümitsizliğe düşmeyin.
İşte bu günlerde o sizin adını unuttuğunuz, görmezden geldiğiniz, yüz vermediğiniz kadim dostlarınız gelecek ve aranızda hiçbir şey olmamış gibi sizin gönül yaranıza, merhem, hançer yarasına panzehir olacak.
Bunlara "Kara gün dostu" denir.
Her ne kadar Şah İsmail:
"Biz de biliyoruz dostu kardaşı
Bulamadım bir kara gün yoldaşı
Dost geçinip bize gülen kallaşı
Bahasıdır satmak gerek bir pula"
Dese de "Kara gün dostu" her zaman olur.
Düşüncesiz iş ve sözleriyle kendisi millete bela iken belaya düşenler de karamsar olmasınlar.
Elden ayaktan düşmeden Hakk'a yönelip yanlışlarının afvını istesinler.
Hak onu severse halka sevdirir.
Siyaset girdabında boğulurken Allah ona bir "Kara gün dostu" gönderir ve boğulmaktan kurtarır
Her ne kadar Mehmet Akif merhum
"Ya bu âlemde vefâ yok zâten,
Ya vefâsız bütün ebnâ-yı zaman; (Zamane çocukları) Kime ok atmayı öğrettimse Sonra bir gün beni de aldı nişan!" dese de, Şemsi Belli aynı anlamı:
"Taş yağmuruna tutmuşlardı dört koldan
Başı, bağrı açıktı
Bir tabanca verdim savunsun diye
İlk kurşunu
Bana sıktı"
Dese de, biz, Yunus'un dediğini der ve yaparız:
Herkim bana ağyar ise
Hak tanrı yar olsun ona
Her nereye varır ise
Bağ-u bahar olsun ona
Bana ağu sunan kişi
Şehd-ü şeker olsun aşı
Gelsin kolay cümle işi
Eli ere olsun ona
Önümce kuyu kazanı
Hak tahtın ağdırsın anı
Ardımca taşlar atanı
Güller nisar(saçılsın) olsun ona
Acı dirliğim isteyen Tatlı dirilsin dünyada Kim ölümüm ister ise Bin yıl ömür versin ona Herkim diler ben har(diken) olam
Düşman elinde zar(ağlayıp inleyen) olam
Dostları şadu, düşmanı dost u ağyar olsun ona
Her kim diler ise benim
O dostumdan ayrıldığım
Gözlerinden hicap gitsin dîdar( yüz)ıyan olsun ona
Miskin Yunusûn dünyada
Güldüğünü işitmeyin
Ağladığım isteyene
Gözüm bahar olsun ona"
"Vefasız dost, ışığı olmayan mum gibidir" demişler. Biz kendimizi yakma pahasına da olsa ışık vermeye devam edeceğiz.
Dana, büyüyünce anasını tanımasa da anne yavrusunu emzirmeye devam eder. Gözümüzü oyacaklarını bilsek de biz, bülbülün hatırı için karga beslemeye devam ederiz.
Civciv kendi kabuğunu beğenmese de yumurta yumurtalığını yapmaya civciv çıkarmaya devam edecek. Dostlarımız bizim dünyamızı karartsalar da biz "Kara gün dostu" olduğumuzdan, biz onların dünyalarını aydınlatacağız.
"Eski dost düşman olmaz" diyeceğiz ve dostlarımızın hiç birini defterden silmeyeceğiz.
Deniz sahilinde denizin içinde bir taşın üzerine bir tahtıravalli konmuş. Tahtıravallinin iki ucuna iki kafes konulmuş. Kafeslerden birindeki kuşun kapısı açılmış.
Öbürününki açılmamış. Kafesten çıkan kuş uçup gitmemiş, kafesin üzerine çıkmış ve orayı terk edemiyor. Çünkü o göklerde özgürlüğün tadını çıkarırken öbür kafesteki denizin dibine batıp boğulacak.
"Altta kalanın canı çıksın" diyenler, bir daha "Kuş beyinli" deyimini kullanmasınlar. Bizim hem sözümüz hem davranışlarımız hem özümüz güzel olsun.
Dostlarımızı söz ve davranışlarından ziyade özlerine göre değerlendirelim.
Dostumun kirli çamaşırlarını sermemiz için düşman, altından ip gerse, gazete ve ekranlarını açsa biz, gözyaşıyla o kirleri yıkayacağız, yanan yüreğimizin ateşiyle kurutacağız ama teşhir etmeyeceğiz.
MİLLİ GAZETE YAZARI MAHMUT TOPBAŞ'TAN ALINTIDIR
Alkış tutan ellerin ayakları altında çiğnenirken, "Yaşa, Varol, başımızdan eksik olma" diye bağıran dillerin diken gibi battığını düş de gör.
Yüzüne karşı sahte gülücüklerle el-pençe divan duranların haince arkadan hançer sapladığını düş de gör.
Güzellik kraliçesi iken salyası akanların kucağından inmeyenlerin, gül gibi güzellik solunca Beyoğlu semtinin çöp bidonlarından yemek topladığını yazar magazin gazeteleri.
Sırtını kasasına dayadığı yıllarda kapısında köpek gibi kuyruk sallayanların sırıtmasına aldananlar bir kasa boşalınca kemiğindeki iliği yemeye yine onlar koşacaklar.
Şair:
"Dünya benim diyenin,
Dün gittik dün yasına." demiş.
Aslında bizi düşüren onlar değil.
Düşkünlük düşürür bizi.
Makam düşkünü, servet düşkünü, şehvet düşkünü olanlar gözünü hedefe kilitleyince tuzakları göremezler.
Alkışlar, kulaklarınıza gelecek doğru sözleri engelleyen tuzaklardır.
Omuzlarda gezerken sizi taşıyan o omuzlar, sizin ayağınızı yerden kesen kaydıraklardır.
Sinek bal tabağını uzaktan görürmüş.
Ne olduğunu araştırmak için tabağın kenarına konarmış.
Önce hortumunu daldırırmış. Tatlı gelince farkına varmadan ayakları, sonra kanatları bala dalarmış. Tam karnı doyunca "Şimdi kartallar gibi yücelerden uçarım" dermiş ama kanatlarını kıpırdatamazmış ve balın içinde ölür gidermiş.
"Ben, mala, makama, kadına aldanmam" demeyelim.
Biz Yusuf Aleyhisselâmın dediğini diyelim "Rabbim, hapishane bana, onların (zinaya) çağırmasından daha sevimlidir. Eğer sen bu kadınların tuzağını benden çevirmezsen, ben onlara meyl ederim ve cahillerden olurum." (Yusuf süresi ayet 33)
En yakınlarınız, yıllardır arkasında sakladığı küflü hançerini arkanızdan sapladığında, alkış tutanların ayakları altında debelenirken karamsar olmayın, ümitsizliğe düşmeyin.
İşte bu günlerde o sizin adını unuttuğunuz, görmezden geldiğiniz, yüz vermediğiniz kadim dostlarınız gelecek ve aranızda hiçbir şey olmamış gibi sizin gönül yaranıza, merhem, hançer yarasına panzehir olacak.
Bunlara "Kara gün dostu" denir.
Her ne kadar Şah İsmail:
"Biz de biliyoruz dostu kardaşı
Bulamadım bir kara gün yoldaşı
Dost geçinip bize gülen kallaşı
Bahasıdır satmak gerek bir pula"
Dese de "Kara gün dostu" her zaman olur.
Düşüncesiz iş ve sözleriyle kendisi millete bela iken belaya düşenler de karamsar olmasınlar.
Elden ayaktan düşmeden Hakk'a yönelip yanlışlarının afvını istesinler.
Hak onu severse halka sevdirir.
Siyaset girdabında boğulurken Allah ona bir "Kara gün dostu" gönderir ve boğulmaktan kurtarır
Her ne kadar Mehmet Akif merhum
"Ya bu âlemde vefâ yok zâten,
Ya vefâsız bütün ebnâ-yı zaman; (Zamane çocukları) Kime ok atmayı öğrettimse Sonra bir gün beni de aldı nişan!" dese de, Şemsi Belli aynı anlamı:
"Taş yağmuruna tutmuşlardı dört koldan
Başı, bağrı açıktı
Bir tabanca verdim savunsun diye
İlk kurşunu
Bana sıktı"
Dese de, biz, Yunus'un dediğini der ve yaparız:
Herkim bana ağyar ise
Hak tanrı yar olsun ona
Her nereye varır ise
Bağ-u bahar olsun ona
Bana ağu sunan kişi
Şehd-ü şeker olsun aşı
Gelsin kolay cümle işi
Eli ere olsun ona
Önümce kuyu kazanı
Hak tahtın ağdırsın anı
Ardımca taşlar atanı
Güller nisar(saçılsın) olsun ona
Acı dirliğim isteyen Tatlı dirilsin dünyada Kim ölümüm ister ise Bin yıl ömür versin ona Herkim diler ben har(diken) olam
Düşman elinde zar(ağlayıp inleyen) olam
Dostları şadu, düşmanı dost u ağyar olsun ona
Her kim diler ise benim
O dostumdan ayrıldığım
Gözlerinden hicap gitsin dîdar( yüz)ıyan olsun ona
Miskin Yunusûn dünyada
Güldüğünü işitmeyin
Ağladığım isteyene
Gözüm bahar olsun ona"
"Vefasız dost, ışığı olmayan mum gibidir" demişler. Biz kendimizi yakma pahasına da olsa ışık vermeye devam edeceğiz.
Dana, büyüyünce anasını tanımasa da anne yavrusunu emzirmeye devam eder. Gözümüzü oyacaklarını bilsek de biz, bülbülün hatırı için karga beslemeye devam ederiz.
Civciv kendi kabuğunu beğenmese de yumurta yumurtalığını yapmaya civciv çıkarmaya devam edecek. Dostlarımız bizim dünyamızı karartsalar da biz "Kara gün dostu" olduğumuzdan, biz onların dünyalarını aydınlatacağız.
"Eski dost düşman olmaz" diyeceğiz ve dostlarımızın hiç birini defterden silmeyeceğiz.
Deniz sahilinde denizin içinde bir taşın üzerine bir tahtıravalli konmuş. Tahtıravallinin iki ucuna iki kafes konulmuş. Kafeslerden birindeki kuşun kapısı açılmış.
Öbürününki açılmamış. Kafesten çıkan kuş uçup gitmemiş, kafesin üzerine çıkmış ve orayı terk edemiyor. Çünkü o göklerde özgürlüğün tadını çıkarırken öbür kafesteki denizin dibine batıp boğulacak.
"Altta kalanın canı çıksın" diyenler, bir daha "Kuş beyinli" deyimini kullanmasınlar. Bizim hem sözümüz hem davranışlarımız hem özümüz güzel olsun.
Dostlarımızı söz ve davranışlarından ziyade özlerine göre değerlendirelim.
Dostumun kirli çamaşırlarını sermemiz için düşman, altından ip gerse, gazete ve ekranlarını açsa biz, gözyaşıyla o kirleri yıkayacağız, yanan yüreğimizin ateşiyle kurutacağız ama teşhir etmeyeceğiz.
MİLLİ GAZETE YAZARI MAHMUT TOPBAŞ'TAN ALINTIDIR
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder