Dâr-ı Dünyâ, elbette fânidir, muvakkattir, geçicidir, ölümlü ve sonludur. Kime kalmış ki bize de kalsın; kime vefa göstermiş ki bize de vefa ve sefa göstersin! İşte geldik, işte gidiyoruz, kalanlara selam olsun. Herkes gidecek ve göçecek. Herkes âhirette bu dünyada ettiğinin karşılığını görecek; burada ektiğini, orada biçecek:
İyiler, mü’min-i muvahhidler cennete girecek; rahmete ve nimete erecek, sonsuz ve ebedî saadeti bulacak, memnun, mesrur, berhudar ve bahtiyar olacak... Gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, akla, hayale gelmez, tarif ve tavsife sığmaz, bitmez tükenmez güzelliklere, mutluluklara, hazlara, zevklere, sefalara kavuşacak, inci mercan, yakut zeberced, zümrüt dayalı, döşeli köşkler, huriler, hizmetçiler, bağlar bahçeler, şırıl şırıl ırmaklar, türlü türlü meyveler, leziz yiyecekler, nefis içecekler, emsalsiz ipekler, şaheser atlaslar, tahtlar, divanlar, süsler ve ziynetlere sahip olacaklar. Aman yâ Rabbi! Bizi sevdiklerinle, has kullarınla, dost, akraba ve ahbabımızla beraber rızana eren, cennete giren, cemalini gören bu süeda zümresinden eyle!
Kötüler, kâfirler, müşrikler, mücrimler, zalimler, facirler, fasıklar, hainler... mülkün sahibi, âlemlerin rabbi Allahu Azîzü’n-Züntikâm, celle azametuhû hazretlerinin kahrına, gazabına, ikabına, itabına, cezasına, hışmına uğrayacak, cehenneme atılacak cayır cayır yanacak, türlü türlü eza ve işkencelerle sonsuz azap çekecek, hadsiz hesapsız pişman ve perişan olacak, orada ölmek yok ki ölsün kurtulsunlar! Azapları asla azaltılmayacak ki biraz rahatlasınlar! Zakkum yiyecek içleri kavrulacak, mâ-i hamîm ve irin içecek barsakları parçalanacak, sırtları katran giyinecek, yüzleri ateşten göyünecek, gözleri dışarı fırlayacak, pişmiş kellelerinde etleri sırıtacak, zebaniler ateşten topuzlarla kafalarını parçalayacak, beyinlerini dağıtacak... el-İyâzü billâh, hafazanallâhu ve iyyâkum. Allahu Tebareke ve Teâlâ’nın vave vaidi, tebşir ve tehdidi, sözü ve hükmü haktır ve gerçektir. Bugün bize gülenler yarın orada ağlayacak, bugün bizimle alay edenler âhirette rezil ve rüsva, melun ve maskara olacaklardır.
Bunları niçin yazıyorum?
Siz şaşırmayın, sapıtmayın, gevşemeyin, tereddüt ve şüpheye, vehme ve vesveseye düşmeyin, yanlış yollara gitmeyin, batılı hakka tercih etmeyin, imanı bırakıp küfre düşmeyin, hayrı şerle değiştirmeyin, kâfirlere aldanmayın, yalancılara inanmayın, göz boyamalara kanmayın, şeytana kulluk etmeyin, hevâ-yı nefse uymayın, âhireti unutmayın, cenneti elden kaçırmayın, kendinizi kendi elinizle cehenneme atmayın, dünyayı mamur edeyim derken ukbayı berbat etmeyin... diye!
Çünkü yıllar yılı size Batı’yı övdüler, küfrü şirin göstermeye çalıştılar, kâfiri dost edindirmeye gayret ettiler, kendi öz imanınızı, irfanınızı, örfünüzü, vicdanınızı, kültür ve medeniyetinizi, ecdadınızı kötülediler, vergiyi sizden alıp radyoda, televizyonda, mektepte, mecliste, dairede, meydanda, gazetede, kitapta, sizin mânevî değerlerinize sövüp saydılar, hakaretler yağdırdılar, sizi vatan haini yerine koymak istediler, muhakemelerde tâciz ettiler, hapislere attılar, haksız yere haklarınızı kıstılar, astılar, kestiler, vurdular, kırdılar.
Ama şimdi artık foyaları iyice meydana çıktı: Asıl kendilerinin vatan haini, millet düşmanı, Batı ajanı olduğu apaçık belli oldu. Kendi yetiştirmeleri devlete, askere, millete silah çekti, dış düşmanlarla iş birliği yaptı, anarşist oldu, soygun yaptı, adam öldürdü.
Yöneldikleri Batı dünyası da onlara müthiş ve muazzam bir oyun etti, çifte standart uyguladı, sömürdü, aldattı, arkadan hançerledi, pis ve adi iç yüzünü gösterdi, insanlıktan ne kadar bîhaber ve nasipsiz olduğunu ortaya koydu. Sırf inancı sebebiyle düşman olduğu yüzbinlerce masumun, kadının, çocuğun katliamını tezgâhladı, gaddar ve hunharları destekledi, bir yandan da mazlumlara yardımı engelledi ve köstekledi. Sırp, Ermeni, yahudi, Rum... onun adamı, vahşi saldırıların plan ve programları onların eseri... Daha ne melânetler, fitne ve fesatlar hazırladıklarını da Allah biliyor!
Sevgili kardeşim!
Gözünü aç, aklını başına devşir, son vahim olaylardan ibret al, olanları gör, dönen dolapları anla! Sımsıkı dinine, imanına sarıl! Tam ve hakiki bir mü’min, şuurlu ve sağlam bir müslüman olmaya çalış! Cenneti kazanmaya gayret et, cehenneme düşmemeye dikkat ve ihtimam eyle!
Kâfirlere karşı çok müteyakkız; hile, fitne, hücum, zulüm, harp ve darba karşı son derece hazırlıklı ol! Hem kendini, hem aileni, çoluk çocuğunu toparla, eğit, yetiştir! Onlara, olağanüstü bir halle karşılaşırlarsa ne yapmaları gerektiğini bütün teferruatıyla iyice öğret, tedarik eyle! Çok güçlü, çok kuvvetli, çok modern, çok ilmî, çok üstün, çok dayanıklı, çok uzun mukavemetli olman için ne gerekiyorsa hiç esirgeme!
Ki Filistin’deki, Bosna-Hersek’teki, Karabağ ve Azerbaycan’daki zavallı kardeşlerin gibi hazırlıksız yakalanmayasın, mahv ü perişân olmayasın!
Nisan 1993
Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder