BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
29 Aralık 2019
İHTİYARLIK VE GENÇLİK
Gençlik, bir dudu kuştu uçtu tutamadım.
İhtiyarlık, bir top kumaş dolandırdım satamadım. Zihni Dede
İhtiyarlık, bir top kumaş dolandırdım satamadım. Zihni Dede
20 Aralık 2019
Cennetin Anahtarı Namaz
Rahman
ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Hamt Alla hu Teâlâ’ya mahsus, binlerce salat ve selam, iki cihanın
efendisi Hz. Ahmet (sav)’ aline ve ashabına olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Değerli okurlarım! Bir
gün Sevgililer sevgilisi (sav) ashabıyla sohbet ederken onlara şöyle bir soru
sordu:
“Birinizin
kapısının önünden bir nehir geçse ve o nehirde günde beş defa yıkansa, o
kimsede kirden eser kalır mı? Sahâbe-i kirâm, Kalmaz Ya Resûlallah diye cevap
verdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: İşte beş vakit namaz da
böyledir. Allah bu namazlarla günahları yok eder.” (Buhari)
Peygamberler tarihinin en köklü ibadeti olan namaz,
yüce dinimiz İslam’ın beş temel esasından biridir. Namaz; insanın ruhu, bedeni,
aklı, yüreği, sevgisi ve hürmetiyle, kısacası bütün varlığıyla Allah’a
yönelişinin sembolüdür.
İnsanoğlu ne zaman Rabbinin kulluk davetine gönülden
icabet edip namazlarını eda etmişse, o zaman gerçek anlamda huzura kavuşmuştur.
Ancak ne zaman namazlarını ihmal edip Rabbiyle
arasındaki bağı zayıflatmışsa, o zaman da nefsani arzularının esiri olmuş ve
hüsrana uğramıştır.
Ezanın
ulvi davetiyle Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda namaza duran mümin, aşkını,
bağlılığını, itaatini ve teslimiyetini O’na arz eder. Bu haliyle namaz, müminin
hasretle beklediği ve Yüce Yaratanına en yakın olduğu buluşma anıdır.
Namaz dünyaya ait telaşe, dert ve sıkıntıları bir
kenara bırakarak çıkılan mukaddes bir yolculuktur. Asli vatanı olan cennetten
uzağa düşmüş insanın, ihlasını ve istikametini koruyan bir hayatla Rabbine
dönme arzusudur. Peygamberimizin ifade buyurduğuna göre, “Cennetin anahtarı namazdır.” (Tirmizi)
Namaz, şükür ve minnettarlık zamanıdır. Yaratan ve
yaşatan, nimet verip doyuran, koruyan ve bağışlayan Allah Teâlâ’ya karşı,
müminin vefa borcudur. Bir ayeti kerimede Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Kitaptan
sana vah yedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Kuşkusuz namaz, hayâsızlıktan ve
kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak en büyük iştir. Allah yaptıklarınızı bilir.”(
Ankebût, 29)
Öyleyse namaz, arınma ve korunma çabasıdır.
Namazlarına değer veren, özen gösteren, tekbirinden selamına kadar namazın
bütün rükünlerini dosdoğru ve huşû içinde eda eden bir mümin, ibadet şuuruna
sahip demektir.
İbadet şuuru ise kul olma bilincidir. Allah’ın daima
kendisini gördüğünü ve işittiğini bilerek, takva, merhamet ve nezaketle yaşamaktır.
İşte bu sebeple namaz, müminin sadece ibadet borcunu değil, aynı zamanda üstün
ahlâkını da temsil eder.
Namaz kılan kişi, her türlü aşırılıktan, kabalıktan ve
şiddetten korunur. Namazla güçlenen maneviyatı sayesinde, hayâ ve edebe aykırı
davranışlardan uzak durur.
Güzeller
güzeline ve onun şahsında bütün müminlere hitaben Kur’an’ı Kerimde şöyle
buyrulur: “Ailene namazı emret; kendin
de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; aksine biz seni
rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır.” (
Tâhâ, 132.)
Allah Resûlü (sav), bu emrin gereği olarak her sabah
kızı Hz. Fatıma’nın kapısına uğrar ve “Ey
ev halkı!
07 Aralık 2019
Hafızayı Kuvvetlendirme Ve Ezber Yapma Yöntemleri Hayati İnanç
"Can Veren Pervaneler" programıyla yayına başlayan Edebiyatçı Yazar Hayati İnanç ilk programında gençlere ve ezberle uğraşan herkese muhteşem tavsiyelerde bulundu. Hayati İnanç'ın anlatımıyla, hafızayı kuvvetlendirme ve ezber yöntemleri nelerdir? Hafızayı kuvvetlendirmek için neler yapılmalı ve nelere dikkat edilmelidir? Ezber için en iyi zaman aralığı hangisidir?
İşte tavsiyeler:
İlk olarak bir hedef belirlemeliyiz. Niyetimiz nedir? Ne için yapacağım bu işi. Kısaca ilk iş niyet belirlenmelidir.
Dikkatinizi asla dağıtmayacaksınız. Dağılmasına müsaade etmeyeceksiniz.
Lüzumsuz, gereksiz bilgilerle hafızayı doldurmamalıyız.
Lüzumsuz işler ve kişilerden uzak durmak.
Günah kalbi karartır, hafızayı zayıflatır. Uzak durun.
Kuru üzüm, kereviz yemek hafıza için faydalıdır.
Seher vakti 5:00 ile 8:00 arasındaki saatler zihnin en dinç ve güçlü olduğu vakitlerdir. Bu vakitlerde çalışmanın faydası oldukça fazladır. Bu saatler arasında sadece 1 saat, her gün düzenli olarak bir konu üzerinde çalışan kimse o olanda söz sahibi olur.
Hafızayı güçlendiren en önemli etkenlerden biri de Kuran’ı Kerim okumaktır.
A’lâ suresini ezberleyin, vakit namazlarda ve özellikle vitir namazlarında okumaya gayret gösterin. Devam edin.
Öz dilimizi ve zengin kelimelerimizi unutmayacağız, okuyacağız ve günlük hayatta kullanacağız.
Muvaffakiyetin diğer bir sırrı da bildiğimiz iş üzerinde, sevdiğimiz şey üzerinde yoğunlaşacağız, bölünmeyeceğiz.
İşte tavsiyeler:
İlk olarak bir hedef belirlemeliyiz. Niyetimiz nedir? Ne için yapacağım bu işi. Kısaca ilk iş niyet belirlenmelidir.
Dikkatinizi asla dağıtmayacaksınız. Dağılmasına müsaade etmeyeceksiniz.
Lüzumsuz, gereksiz bilgilerle hafızayı doldurmamalıyız.
Lüzumsuz işler ve kişilerden uzak durmak.
Günah kalbi karartır, hafızayı zayıflatır. Uzak durun.
Kuru üzüm, kereviz yemek hafıza için faydalıdır.
Seher vakti 5:00 ile 8:00 arasındaki saatler zihnin en dinç ve güçlü olduğu vakitlerdir. Bu vakitlerde çalışmanın faydası oldukça fazladır. Bu saatler arasında sadece 1 saat, her gün düzenli olarak bir konu üzerinde çalışan kimse o olanda söz sahibi olur.
Hafızayı güçlendiren en önemli etkenlerden biri de Kuran’ı Kerim okumaktır.
A’lâ suresini ezberleyin, vakit namazlarda ve özellikle vitir namazlarında okumaya gayret gösterin. Devam edin.
Öz dilimizi ve zengin kelimelerimizi unutmayacağız, okuyacağız ve günlük hayatta kullanacağız.
Muvaffakiyetin diğer bir sırrı da bildiğimiz iş üzerinde, sevdiğimiz şey üzerinde yoğunlaşacağız, bölünmeyeceğiz.
06 Kasım 2019
En büyük doğum
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Hamt Âlemlerin Rabbi olan Alla hu Teâlâ’ya mahsus, salat ve selam,
Âlemlerin efendisi Hz. Ahmet (sav)’e aline ve ashabına olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Değerli okurlarım! Bundan on dört asır önce; insanlık bir karanlığa
saplanmış kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyor, kendi elleriyle yaptığı
putlara tapıyor, töre ve gelenek adı altında her türlü vahşet sergileniyordu.
İnsanlar bir eşya gibi alınıp satılıyor, mazlum ezildikçe eziliyor gidecek bir
kapı arıyordu.
İşte böyle bir zamanda insanlığın kararan
dünyasının üzerine bir güneş doğuyordu. Öyle bir güneş ki insanların hem içini
ısıtacak hem gönül dünyasını aydınlatacak hem de onlara rahmet olacaktı.
“Kameri aylardan Rebiu'l-evvel” ayının on ikinci gecesi, sabaha doğru “Kâinatın en güzeli” dünyayı
şereflendirmiştir.
Pazartesi
günü sabahleyin hep putlar yüzüstü düşmüş bulundu. Görenler hayrette kaldı.
Hz.
Abdullah’tan Hz. Emine’nin alnına geçmiş olan yüce nur O’nun alnına geçti. Hz
Âdem (as) devrinden beri evlattan evlada geçe gelen son peygamberlik nuru
sahibini buldu. Artık onda karar kıldı.
Hz.
Âmine şöyle dermiş: “Ben diğer
kadınlar gibi hamilelik zahmeti çekmedim.” Hamilelerde meydana gelen ağırlıkları görmedim.
Fakat gece rüyada gördüm ki bir
kimse gelip, ‘Ey Âmine! Muhakkak bilmelisin ki, sen âlemlerin en hayırlısına
hamilesin. Doğduğu vakit adını Muhammed (sav) koyasın’ dedi.
Doğum
zamanı geldiğinde kulağıma bir büyük ses geldi. Ürktüm. Hemen bir akkuş geldi,
kanadı ile arkamı sıvazladı.
Benden korkma ve ürkme halleri geçti. Bir yanıma baktım, bir beyaz kâse ile şerbet sundular. Alıp içtiğimde her tarafımı nur kapladı. O anda Hz.
Ahmet (sav) dünyaya teşrif ettiler.
Etrafıma
baktım, gördüm ki, Abdi Menaf kızlarına benzer, fakat gayet uzun boylu birçok
kızlar beni tavaf ediyorlardı. Hayret ettim. Ya Rabbi! Bunlar kimler acaba
dedim?”
Hz.
Emine’nin gözünden perde kaldırılıp o şekilde cennet hurilerini ve melekleri görmüş
daha olağanüstü haller seyretmiş olduğu nakledilir.
Fahri Âlem Efendimiz (sav) sünnetli ve göbeği kesilmiş olduğu halde dünyaya gelmişti. Arkasında
iki kürek kemiği arasında
kalbinin hizasında bir nişanesi vardı ki O’na nübüvvet mührü denilir.
Güllerin efendisi, (sav) doğduğu sırada her tarafı bir nur kapladı.
Doğar doğmaz secde etti. Mübarek başını kaldırıp açık bir dil ile “lâ
ilâhe illallâh innî Rasûlullâh” dedi.
O’nu
yıkamak istediğimde “biz onu yıkanmış
olarak gönderdik” denildi. Göbeği kesilmiş ve sünnet edilmiş olarak
görüldü.
O’nu
kundağa sarmak istediğimde sırtında bir mühür gördüm. Mührün üzerine “lâ ilâhe illallâh Muhammedür rasûlullâh”
yazılı idi. Doğar doğmaz secde ettiği sırada hafif sesle bir şeyler söylüyordu.
Kulağımı mübarek ağzına yaklaştırdım; “ümmetî,
ümmetî” diyordu.
Nebiler
ser veri (sav) dünyaya teşrif ettiği
zaman o günün geleneğine uyularak üzerine büyük bir çanak konulmuştu. Çanağın
yarılarak ikiye ayrıldığı ve gözlerini göğe dikip başparmağını emdiği hayretle
görüldü.
Cahiliye
devrinde geceleyin doğan çocuğa bir çanağın altına koymak, ortalık
aydınlanmadıkça ona bakmamak adetti.
Hz
Emine’nin yanında bulunan kadınlardan Fatıma’nın o gece evin nurla dolduğunu ve
yıldızların üzerlerine dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördüğünü söylediği rivayet
edilir.
Rasulullah
(sav) dünyaya geldiği zaman Hz. Âmine, dedesine haber gönderdi. Kendisi
Kâbe’nin yanında Ebu Talip ve bazı kimselerle oturuyordu. Âmine Hatun bir erkek
çocuğu olduğu müjdesini verdi. Bunu duyan dedesi çok sevindi. Yanındakilerle
beraber eve geldi.
Hz.
Âmine olup bitenleri anlattı. Üç gün kimsenin göremeyeceğini söyleyince, dedesi
ısrar etti. Âmine validemiz falan yerdedir dedi.
Dedesi
gitti, fakat evin önünde yalın kılıç bekleyen bir zat gördü. İçeri girmek isteyince Abdulmuttalib’in üzerine
yürüdü ve “geri dön, hiçbir kimse üç günden önce göremez. Bütün
melekler onu ziyaret edecek. Bu ise üç gün sürer” dedi.
Ziyafet sırasında çocuğa
hangi ismi koydun diyenlere, “Muhammet” ismini verdim dedi. Neden atalarından birinin
ismini vermedin diyenlere Allah’ın ve insanların onu methetmelerini, övmelerini
istediğim için cevabını verdi.
Annesi Amine Hatun da
ona
17 Ekim 2019
NAMAZDAN LEZZET ALMAK
Soner Duman hoca, çok takdir ettiğim bir ilim ehlidir. Namazla ilgili son yazısı çok güzeldi doğrusu. Kısaltarak istifadenize sunmak istiyorum. Soner Hocamız bir tespitle başlıyor: ‘Kıldığımız namazlardan lezzet alamamamızın temel sebebi namaza kendimizi tam olarak vermemek / konsantre olmamak…’ Ve soruyor: “niçin namaza konsantre olamıyoruz?” Bu konuda söylenenleri madde madde ele alıyor:
1. Namaz kılacağımız yerde ses ve görüntüsü ile bizi rahatsız edecek, aklımızı başka noktalara çekecek unsurların bulunması. Aklımızı bir şeye odaklayabilmek için duyu organlarımızdan gelen veri akışını durdurmak gerekir… Allah Resûlü’ne (s.a), üzerinde işlemeler, nakışlar bulunan bir elbise hediye edildi. Bir namaz vakti namaz kıldıktan sonra elbiseyi çıkarıp, “Bu elbise beni namazda oyaladı, bana eski elbisemi getirin” buyurdu. (Buhârî, “Ebvâbu’s-salât fi’s-siyab”, 13; Müslim, “Mesâcid”, 62)
2. Açlık, uyku, tuvalet gibi fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılamadan namaz kılmak. Resûlüllah, “Yemek hazır olduğunda ve bir de kişinin küçük ya da büyük tuvaleti kendisini sıkıştırdığında namaz yoktur” buyurmuş (Müslim, “Mesâcid”, 67); geceleri teheccüd kılmak isteyen ashabına da şunları söylemiştir: “Sizden biri namaz kılarken uyuklamaya başlarsa namazı bırakıp uyusun. Çünkü uyuklayarak kıldığı namazda Allah’a tövbe istiğfar ettiğini zannederken tutup kendi kendisine sövebilir.” (Buharî, “Vudû”, 52; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 222) Çoğu zaman yeniden abdest almaktan üşendiğimiz için sıkışık abdestle yahut açken “Bir an önce namazı kılayım da rahat rahat yemeğimi yiyeyim” diye aklımızda yemek olduğu halde namaza duruyoruz ve fiziksel ihtiyaçlar namaza odaklanmamızı engelliyor.
3. Namazda okuduğumuz şeylerin anlamını düşünmüyoruz. “Ey iman edenler! Sarhoş iken, ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisâ, 43) Bizler sarhoş olmadığımız halde ne söylediğimizi bilmeyince bu âyette belirtilen duruma benzer bir hal söz konusu oluyor… Hepimiz, başta namazda okuduğumuz Sübhâneke, Tahiyyat, Salli-barik, Kunut duaları, Fatiha ve küçük namaz sureleri gibi sûrelerin anlamlarını istesek öğrenebiliriz. Bunları okurken âyet âyet uymasa bile aklımızdan manalarını geçirebiliriz. Okuduğumuzun manasını anlamak namazın bütün seyrini değiştirecek bir etkiye sahip olabilir… İbn Abbas: “Düşüne taşına kılınan orta [ne uzun ne kısa] namaz, düşünmeksizin gafil kalple sabaha kadar namaz kılmaktan daha hayırlıdır” der (Gazalî, İhyâ, I, 151)
4. Namazda yaptığımız fiillerin ne anlama geldiğini idrak etmiyoruz. Tekbir alırken elleri kaldırmanın, el bağlamanın, rükû yapmanın, secde etmenin anlamını tam kavramıyoruz. Oysa bunlar tam anlamıyla birer itaat fiilleridir. Başlama tekbiri ile Allah’tan gayrı ne varsa hepsini arkamıza atarız. El bağlayarak O’nun huzurunda kıyamda durur, O’nun kelamını okuruz. Rükû ederek O’na olan itaatimizi belirtiriz. Secde ederek O’na yaklaşma ve itaatte son sınıra ulaşırız. Selam verirken de ilk başlama tekbiri ile mümin kardeşlerimizle kesmiş olduğumuz bağlantıyı yeniden kurarız…
5. Şeytanın sürekli bize vesvese vermesi ve bizim bununla nasıl başa çıkacağımıza dair yeterince bilgi sahibi olmamamız. Peygamberimiz (s.a) buyurdu: “Kişi namaza başladığında şeytan ona gelerek başka zaman aklına gelmeyen nice şeyleri ‘şunu hatırla, bunu hatırla, şunu düşün’ diyerek sürekli vesvese verir. Sonunda kişi namazda kaç rekât kıldığını unutur.” (Buhârî, “Ezan” 4; Müslim, “Salât” 19) Bu vesveselere karşı koyabilmek için, aklımıza bir şey gelince derhal onu bırakıp namaza dönmeliyiz…
6. Namazda iken kimin huzurunda durduğumuzu yeterince düşünmememiz. Namaz kılarken âlemlerin Rabbi olan Allah’ın huzurunda durduğumuzu tam olarak anlayabilseydik o zaman her şey bambaşka olurdu. Hz. Hüseyin’in oğlu Ali namaz kılacağında renkten renge girerdi. Kendisine niçin bu duruma girdiği sorulunca “az sonra kimin huzuruna çıkacağım biliyor musunuz?” diyerek çıkışırdı.
7. Son namazımızı kılıyormuş gibi düşünmememiz. Bizler namaz kılarken sanki daha önümüzde çok ibadet etme, namaz kılma şansımız var gibi düşünüyoruz. Oysa kıldığımız bu namaz ömrümüzün son namazı olabilir. Düşünün: Az sonra ölüm riski yüksek bir ameliyata gireceksiniz ve son namazınızı kılıyorsunuz. Yahut birazdan düşmanlar sizi idam edecek ve siz son namazınızı kılıyorsunuz. O zaman nasıl kılarsınız? Aklınıza namazdan başka bir şey gelir mi? Allah Resûlü, kendisinden tavsiye isteyen sahabeye, “Namaza duracağında sanki son namazını kılacakmışsın gibi kıl” buyurur (Müsned, 23498).
8. Hepsinden daha önemlisi iman zaafımız. Eğer âhirete hakkıyla iman etsek, kendimizi namaza çok daha iyi verebiliriz. “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir. Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir.” (Bakara, 45-46)
Rabbimiz bizleri, bu âyette belirttiği gibi, namazlarını huşû içinde kılanlardan eylesin. Âmin.
ABDULLAH YILDIZ
30 Eylül 2019
Kirâmen Kâtibin ve İnternet Explorer geçmişimiz
Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa onu görür, kim de zerre kadar bir hayır işlerse onu görecektir” (Zilzal, 99/7-8) ilahi hükmü gereği kıyamet günü zerreler üzerinden bir hesaba tabi tutulacağız.
Zerrelerin bile hesabını vereceğimiz bir günde sanal âlemde yaşadıklarımız da elbette ki bu hesabın içinde olacak. Bir gönderi ile günaha sürüklediğimiz, hakkına girdiğimiz, alay ettiğimiz, iftira ettiğimiz, kötü niyetlerle resimlerini incelediğimiz kimseler de ahirette karşımıza dikilip bizden hesap soracaklar.
Bir saniye bile sürmeyen bir tıkla paylaştığımız bir resim veya söz, binlerce hatta milyonlarca insanın hayatında iyi veya kötü bir etki bırakacaktır. Bu etkiler de bizim amel defterimize hayır veya şer olarak muhakkak yazılacaktır.
“İki melek insanın sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadır. İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetleyen, yazmaya hazır olan bir melek bulunmasın” (Kaf, 50/17-18).
İnsan, Allah tarafından görevlendirilmiş özel melekler aracılığıyla sürekli olarak izlenir ve tüm hayatı kayıt altına alınır. Sanal âlemdeki tüm yapıp ettiklerimiz de bu meleklerin kayıt defterlerinde yer alacaktır.
Takipçilerimiz, beğenilerimiz ne kadar artarsa artsın bizi takip eden iki meleği hiç unutmamak gerek…
Belki internet Explorer geçmişini silebiliriz, hatta hard diskimizi bile yok edebiliriz ama meleklerin kayıt defterlerini asla silemeyiz.
Onları sahte hesaplarla asla yanıltamayız. Hiçbir hacker, onların şifrelerini kırıp bilgilerini silemez. Onların kota sorunu yoktur. Bağlantı sorunu da yaşamazlar. Onları spam olarak da işaretleyemeyiz. Şikâyet edemeyiz, engelleyemeyiz.
“Vay halimize bu nasıl bir kitapmış, küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş” (Kehf, 18/49).
Ayette bahsi geçen amel defterini, bu dünya hayatında yaptığımız iyi ve kötü bütün işlerin ve sözlerin eksiksiz ve hatasız olarak kayıt altına alındığı bir uygulama olarak tarif edebiliriz. Bu kayıtlar, davranışlarımızı, olaylar karşısındaki tavırlarımızı, sözlerimizi içerdiği gibi niyetlerimizi de kapsamaktadır.
Hayatımızın hiçbir anı, hiçbir sözümüz, hiçbir hareketimiz bu kayıtların dışında kalmayacak, kıyamet günü insanlar hesaba çekilirken amel defteri tüm yapıp ettiklerimizi ortaya dökecektir. Elbette ki internet ve sosyal medyada yaptıklarımız, geçirdiğimiz vakit de bu defterin içerisinde kayıtlı olacaktır.
Amel defterimizde sosyal medya hayatının kaplayacağı alan doğal olarak bizim orada geçirdiğimiz vakitle orantılıdır. Yani günlük ortalama birkaç saat sosyal medya ile vakit geçiren bir insanın amel defterinde internetin yeri oldukça geniş olacaktır.
Aslında insan sosyal medyayla kendi amel defterinin küçük bir kopyasını da tutmaktadır diyebiliriz. Ne yedik, neredeyiz, kiminleyiz, hangi saatte ne yaptık, Instagram ve Facebook paylaşımlarımız bunun en güzel örneğidir. Bir yıllık Instagram ve Facebook paylaşımları hayatımız ve gittiğimiz yön hakkında küçük de olsa ipuçları verecektir.
Unutmayalım, kıyamet günü gerçek âlemde yapıp ettiklerimizden daha fazla sanal âlemdeki hayatımız başımıza bela olabilir. Çünkü gerçek hayattaki insanlardan başka sanal hayatta, sosyal medyada ilişki kurduğumuz binlerce insanla da kıyamet günü hesaplaşacağız.
Ne kadar çok insan o kadar çok hesap demek. Nüfusu bini geçmeyen bir kasabada yaşıyor olabiliriz ancak internet aracılığıyla milyonlarca insana ulaştığımızı da unutmayalım...
MİLLİ GAZETE YAZARI ABDÜLAZİZ KIRANŞAL'a aittir. Allah(cc) Abdülaziz Kıranşal'dan razı olsun.
Zerrelerin bile hesabını vereceğimiz bir günde sanal âlemde yaşadıklarımız da elbette ki bu hesabın içinde olacak. Bir gönderi ile günaha sürüklediğimiz, hakkına girdiğimiz, alay ettiğimiz, iftira ettiğimiz, kötü niyetlerle resimlerini incelediğimiz kimseler de ahirette karşımıza dikilip bizden hesap soracaklar.
Bir saniye bile sürmeyen bir tıkla paylaştığımız bir resim veya söz, binlerce hatta milyonlarca insanın hayatında iyi veya kötü bir etki bırakacaktır. Bu etkiler de bizim amel defterimize hayır veya şer olarak muhakkak yazılacaktır.
“İki melek insanın sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadır. İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetleyen, yazmaya hazır olan bir melek bulunmasın” (Kaf, 50/17-18).
İnsan, Allah tarafından görevlendirilmiş özel melekler aracılığıyla sürekli olarak izlenir ve tüm hayatı kayıt altına alınır. Sanal âlemdeki tüm yapıp ettiklerimiz de bu meleklerin kayıt defterlerinde yer alacaktır.
Takipçilerimiz, beğenilerimiz ne kadar artarsa artsın bizi takip eden iki meleği hiç unutmamak gerek…
Belki internet Explorer geçmişini silebiliriz, hatta hard diskimizi bile yok edebiliriz ama meleklerin kayıt defterlerini asla silemeyiz.
Onları sahte hesaplarla asla yanıltamayız. Hiçbir hacker, onların şifrelerini kırıp bilgilerini silemez. Onların kota sorunu yoktur. Bağlantı sorunu da yaşamazlar. Onları spam olarak da işaretleyemeyiz. Şikâyet edemeyiz, engelleyemeyiz.
“Vay halimize bu nasıl bir kitapmış, küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş” (Kehf, 18/49).
Ayette bahsi geçen amel defterini, bu dünya hayatında yaptığımız iyi ve kötü bütün işlerin ve sözlerin eksiksiz ve hatasız olarak kayıt altına alındığı bir uygulama olarak tarif edebiliriz. Bu kayıtlar, davranışlarımızı, olaylar karşısındaki tavırlarımızı, sözlerimizi içerdiği gibi niyetlerimizi de kapsamaktadır.
Hayatımızın hiçbir anı, hiçbir sözümüz, hiçbir hareketimiz bu kayıtların dışında kalmayacak, kıyamet günü insanlar hesaba çekilirken amel defteri tüm yapıp ettiklerimizi ortaya dökecektir. Elbette ki internet ve sosyal medyada yaptıklarımız, geçirdiğimiz vakit de bu defterin içerisinde kayıtlı olacaktır.
Amel defterimizde sosyal medya hayatının kaplayacağı alan doğal olarak bizim orada geçirdiğimiz vakitle orantılıdır. Yani günlük ortalama birkaç saat sosyal medya ile vakit geçiren bir insanın amel defterinde internetin yeri oldukça geniş olacaktır.
Aslında insan sosyal medyayla kendi amel defterinin küçük bir kopyasını da tutmaktadır diyebiliriz. Ne yedik, neredeyiz, kiminleyiz, hangi saatte ne yaptık, Instagram ve Facebook paylaşımlarımız bunun en güzel örneğidir. Bir yıllık Instagram ve Facebook paylaşımları hayatımız ve gittiğimiz yön hakkında küçük de olsa ipuçları verecektir.
Unutmayalım, kıyamet günü gerçek âlemde yapıp ettiklerimizden daha fazla sanal âlemdeki hayatımız başımıza bela olabilir. Çünkü gerçek hayattaki insanlardan başka sanal hayatta, sosyal medyada ilişki kurduğumuz binlerce insanla da kıyamet günü hesaplaşacağız.
Ne kadar çok insan o kadar çok hesap demek. Nüfusu bini geçmeyen bir kasabada yaşıyor olabiliriz ancak internet aracılığıyla milyonlarca insana ulaştığımızı da unutmayalım...
MİLLİ GAZETE YAZARI ABDÜLAZİZ KIRANŞAL'a aittir. Allah(cc) Abdülaziz Kıranşal'dan razı olsun.
27 Ağustos 2019
HARCADINIZ
İki yumurta kıramayan kadınlar için, size yaprak sarıp mantı açan kadınları harcadınız...
Okuma alışkanlığı Zara ya da Mango'daki etiketlerden ibaret olan kadınlar için Marx'ı, Engels'i tez konusu yapmış kadınları harcadınız...
3 bin dolarlık Tom Ford Black kullanan kadınlar için, mum kokulu kadınları harcadınız...
Göbeginizi iğrenç bulan kadınlar için, o göbeğe sarılıp uyuyan kadınları harcadınız...
Yemeğe çıktığınızda sürekli hesabı size kitleyen kadınlar yüzünden, "Bu sefer de benden olsun" diyen kadınları harcadınız.
"Manikürüm bozulur" diyerek ütü bile yapmayan kadınlar için, kirli donunuzu elinde yıkayan kadınları harcadınız...
Adnan Hoca'nın "kedicikleri"ni andıran kadınlar için, "Selvi boylum al yazmalım"ın Asya'sına benzeyen kadınları harcadınız...
Yağmur yağınca saçları bozulmasın diye en lüks cafe'ye dalan kadınlar yüzünden, kolunuza girip "Beraber ıslanalım" diyen kadınları harcadınız...
Cebinizde para yokken telefonunuza dahi bakmayan kadınlar için, "Canım sen çaldır, ben sana dönerim" diyen kadınları harcadınız...
Kuaförden çıkmayan kadınlar yüzünden, saçını süpürge eden kadınları harcadınız...
Model arabadan aşağısına binmeyen kadınlar için, halk otobüsündeki tek koltuğu sizinle paylaşan kadınları harcadınız...
Müzik zevki Aleyna Tilki'den ibaret olan kadınlar yüzünden, size çilingir sofrası kurup ud çalan kadınları harcadınız...
Televizyonda magazin programları dışında başka bir şey izlemeyen kadınlar yüzünden, sizinle üstüne formasını çekip maç izleyen kadınları harcadınız...
Lavinya şiirini vanilyalı dondurma zanneden kadınlar yüzünden, o mahûr beste çaldığında gözyaşları müjgan'la buluşan kadınları harcadınız...
"Parasız adam gereksiz adam" diyen kadınlar için, "İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur" diyen kadınları harcadınız...
Burnu aktığında Amerikan Hospital'a koşan kadınlar yüzünden, kırk derece ateşle yanarken alnına sirkeli bez koyan kadınları harcadınız...
Kredi kartlarınızın limitlerini patlatan kadınlar için, yarım kilo kıymayla beş çeşit yemek yapan kadınları harcadınız...
Saçlarınız döküldüğünde sizi beğenmeyen kadınlar için, kel kafanızı öpen kadınları harcadınız...
Zamanı gelince sizi bir kağıt parçası gibi buruşturup atan kadınlar yüzünden, aşkı için her türlü ihanetinize ve zorbalığınıza katlanan kadınları harcadınız...
Okuma alışkanlığı Zara ya da Mango'daki etiketlerden ibaret olan kadınlar için Marx'ı, Engels'i tez konusu yapmış kadınları harcadınız...
3 bin dolarlık Tom Ford Black kullanan kadınlar için, mum kokulu kadınları harcadınız...
Göbeginizi iğrenç bulan kadınlar için, o göbeğe sarılıp uyuyan kadınları harcadınız...
Yemeğe çıktığınızda sürekli hesabı size kitleyen kadınlar yüzünden, "Bu sefer de benden olsun" diyen kadınları harcadınız.
"Manikürüm bozulur" diyerek ütü bile yapmayan kadınlar için, kirli donunuzu elinde yıkayan kadınları harcadınız...
Adnan Hoca'nın "kedicikleri"ni andıran kadınlar için, "Selvi boylum al yazmalım"ın Asya'sına benzeyen kadınları harcadınız...
Yağmur yağınca saçları bozulmasın diye en lüks cafe'ye dalan kadınlar yüzünden, kolunuza girip "Beraber ıslanalım" diyen kadınları harcadınız...
Cebinizde para yokken telefonunuza dahi bakmayan kadınlar için, "Canım sen çaldır, ben sana dönerim" diyen kadınları harcadınız...
Kuaförden çıkmayan kadınlar yüzünden, saçını süpürge eden kadınları harcadınız...
Model arabadan aşağısına binmeyen kadınlar için, halk otobüsündeki tek koltuğu sizinle paylaşan kadınları harcadınız...
Müzik zevki Aleyna Tilki'den ibaret olan kadınlar yüzünden, size çilingir sofrası kurup ud çalan kadınları harcadınız...
Televizyonda magazin programları dışında başka bir şey izlemeyen kadınlar yüzünden, sizinle üstüne formasını çekip maç izleyen kadınları harcadınız...
Lavinya şiirini vanilyalı dondurma zanneden kadınlar yüzünden, o mahûr beste çaldığında gözyaşları müjgan'la buluşan kadınları harcadınız...
"Parasız adam gereksiz adam" diyen kadınlar için, "İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur" diyen kadınları harcadınız...
Burnu aktığında Amerikan Hospital'a koşan kadınlar yüzünden, kırk derece ateşle yanarken alnına sirkeli bez koyan kadınları harcadınız...
Kredi kartlarınızın limitlerini patlatan kadınlar için, yarım kilo kıymayla beş çeşit yemek yapan kadınları harcadınız...
Saçlarınız döküldüğünde sizi beğenmeyen kadınlar için, kel kafanızı öpen kadınları harcadınız...
Zamanı gelince sizi bir kağıt parçası gibi buruşturup atan kadınlar yüzünden, aşkı için her türlü ihanetinize ve zorbalığınıza katlanan kadınları harcadınız...
21 Ağustos 2019
GENÇLERDE NE OLMALI?
Prof.Haluk Dursun' a Allah'tan rahmet diliyorum.Mekanı cennet olsun.
Geçtiğimiz günlerde bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybeden Kültür Bakan Yardımcımız Prof. Dr. A. Haluk Dursun'un gençlere altın değerinde 20 öğüdü.
GENÇLERDE NE YOK!
Ne kadar olumsuz bir başlık, ne kadar rahatsız edici bir tabir değil mi? Daha baştan gençleri tahkir ediyor, küçümsüyor, aşağılıyor. Al sana yeni bir polemik konusu. Memleketin bunca derdi varken adamın zoruna bak!
“Hiç olmazsa başlığı değiştirip gençlerde ne olmalı falan gibi daha olumlu baksa ya.” diyeceksiniz. Peki, o zaman başlığı değiştirelim:
“GENÇLERDE NE OLMALI?”
Mutlaka bunu da fark ettiniz; artık eskisi gibi zamane kızları, Bakanlık uzmanları gibi spekülatif, tartışmaya açık, siyasi malzeme olacak tabirler de kullanmıyorum. Doğrudan “Gençler” diyorum.
Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın
Sevgili Gençler,
Gözümüzün Bebeği, Geleceğimiz Gençler,
Ne olur:
Birincisi: Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın. Merak etmeye kendinizi alıştırın. Öğrenmenin başı merak etmektir.
Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Başta, tabiatı merak edin. Mesela, barajlardaki su seviyesini, buğday rekoltesini, fındık taban fiyatlarını, bu sene gelen turist sayısını, en çok hangi filmin izlendiğini, en fazla hangi kitabın sattığını, hangi müzenin gezildiğini, arkeolojik kazılarda neler bulunduğunu, nerenin nesinin meşhur olduğunu merak edin.
İkincisi: Bir merakınız olsun. Güzel sanatlarla ilgili bir merakınız olsun. Şiir yazamasanız bile ezberleyin.
Koleksiyoner bir ruha sahip olun. Ayrıca gezmeye, görmeye, öğrenmeye meraklı olun.
Üç: Soru sorma alışkanlığı edinin. Doğru adama, doğru soruyu sorun! Bizim millet “Bilmiyorum” demez...
Takipçi olun; konularınızı, işlerinizi takip edin
Dört: Öğrenmeye doymayın. İşi, konuyu sadece ehlinden dinleyin, uzman görüşüne önem verin. Kesin karar vermeden önce şüphe edin.
Beş: Takipçi olun. Konularınızı, işlerinizi takip edin; kendi haline bırakmayın. Hele, kendi işinizi başkasına hiç bırakmayın.
Eloğlu, elâlemin eşeğini ıslık çalarak ararmış.
Kurda “Niçin ensen kalın?” demişler, “Kendi işimi kendim görürüm.” demiş.
Altı: İşlerinizi önem sırasına göre sıralamayı bilin. En önemsiz işine en önemli iş gibi bakarak nice hayati gündemini atlayan insan gördüm. Başarılı insanlar, en önemli işi öne alan, önce onu bitirenler oldu hep. Çok iş yapar gibi gözüküp, devamlı bir faaliyet içinde olduğu görüntüsü verip hiç bir şey üretmeyen insanlardan olmayın.
Aman avare kasnak gibi boşa dönmeyin. Boşa koşturmayın, sonuç alıcı işler yapın. Üzerinize çok yük yükleyip de çok yıpranmayın, zorda kalıp kayış da attırmayın.
Yedi: Danışın. Önce aklınıza; sonra gönlünüze; en sonunda da sizi hesapsız, kitapsız, menfaatsiz, gönülden seven büyüklerinize danışın. Sizden daha tecrübesiz, dünya görmemiş, bir iş bitirmemiş, bir başarı göstermemiş insanlara danışmayın. Ama mutlaka şuna da dikkat edin ki danışacağınız kişinin soracağınız işle ilgili doğrudan bir menfaati olmasın. Size göre değil, kendi çıkarına göre tavsiyede bulunmasın.
Verdiğiniz sözü yerine getirin
Sekiz: Zamanlama konusunda dikkatli olun. Planlı-programlı, zamanlı çalışmak kadar iyi zamanlama yapmak da çok önemlidir. Bir işe erken başlamak, sabah erken kalkmak, yola erken çıkmak mutlaka önemlidir; ama çok daha mühim olanı, neticeye ulaşmaktır. Erken kalkıp oyalanmak, erken başlayıp eğlenmek, ağırkanlı hareket etmek, sizi hep başarısızlığa götürür.
Dokuz: Dikkatli olun. Öncelikle ağzınızdan çıkan söze, lafa dikkat edin. Laf olsun diye düşünmeden konuşmayın. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun.
On: Hafızanıza güvenmeyin. Devamlı not alın; kayıt tutun, arşiv yapın.
On bir: Randevulara vaktinde gidin. Verdiğiniz sözü yerine getirin. Bizim milletin bahane üretme kabiliyeti sınırsızdır. O yeteneğinizi fazla zorlamayın.
En büyük fazilet “Bilmiyorum” diyebilmektir
On iki: Bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın. Yine bizim millete Allah, yorum yapma kabiliyeti vermiştir. Hâlbuki en büyük fazilet “Bilmiyorum” diyebilmektir. Öğrenme, bilmediğini bildiğin anda ve yerde başlar.
On üç: İleri görüşlü olun. Yapacağınız projenin, başlayacağınız bir işin birkaç hamle sonrasını da düşünün, hesaplayın. Alternatifli çalışın. İşin sonunu düşünmeden, yeterli analiz yapmadan ortaya atılmayın; yola çıkmayın. Sonra yolda kalmasanız bile yaya kalırsınız! Gerçi yine bizim millet “Kervan yolda düzülür.” demiş; besmele çekip yola koyulmuş. Ama siz kervanı önceden düzün.
En önemlisi, “Çala çala bir havaya dönecek.” demeyin. Akıntıya kürek çekmeyin.
On dört: Gözlem ruhuna sahip olun. Bakan kör olmayın, can kulağıyla dinleyin, can gözüyle bakın.
Kafanızın yazılımını “bir iş nasıl olmaz” diye uyarlamayın
On beş: Çözüm odaklı olun. Kafanızın yazılımını “bir iş nasıl olmaz” diye uyarlamayın; nasıl olabileceğini düşünecek, arayıp bulabilecek bir kafa yapınız olsun.
İşin olumsuz yanlarına takılıp kalmayın. İntikam hırsıyla yanmayın. Hep ileriye, geleceğe bakın. Küçük şeylerden de zevk alın. Acı bir kahve, demli bir çay, güzel bir pasta, bir parça çikolata, bir külah dondurma sizi mutlu etmeye yetsin.
On altı: İnsan kıymeti bilin. Büyüklerinizin bir gün yanınızda olamayacağını, sevdiklerinize uzak düşebileceğinizi, onlardan ayrılabileceğinizi düşünerek elinizdekilerin kıymetini bilin.
Fakirlere, gariplere, muhtaçlara el uzatın.
Veren el, alan elden hayırlıdır.
Ne verirsen elinle, o da gider seninle.
İyi ve kötü günde sevdiklerinizin yanında olun. Gidemeseniz bile mutlaka telefonla arayın; mesajla, maille oyalanmayın.
Allah’a şükrü, insanlara teşekkürü unutmayın
On yedi: Günlük politikalar, kısır siyasal çekişmeler sizi esir almasın.
Başkalarının yapamadıklarını konuşmak yerine kiminle ne yapabileceğinizi araştırın.
On sekiz: Eleştiri ve tenkide açık olun. En önemlisi de, bir büyüğünüz sizi yetersiz görebilir, eleştirebilir; hatta zaman zaman size sinirlenip kızabilir. Ama bu sizi sevmediği anlamına gelmez. Tam tersine o, sizi sevdiği, ilgilenmeye değer bulduğu için tepki gösteriyordur.
On dokuz: Şükrü ihmal etmeyin. Allah’a şükredin, insanlara teşekkür edin. Kalbinizi temiz tutun. Ameller niyetlere göredir. Aklınız, kalbiniz ve zevkiniz selim olsun.
Yirmi: En son olarak da öğrenmeye ve öğretmeye doymayın...
Aman ne olacaksanız olun sakın; "sıradan ve sürüden" olmayın!...
Prof. Dr. A. Haluk Dursun
Geçtiğimiz günlerde bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybeden Kültür Bakan Yardımcımız Prof. Dr. A. Haluk Dursun'un gençlere altın değerinde 20 öğüdü.
GENÇLERDE NE YOK!
Ne kadar olumsuz bir başlık, ne kadar rahatsız edici bir tabir değil mi? Daha baştan gençleri tahkir ediyor, küçümsüyor, aşağılıyor. Al sana yeni bir polemik konusu. Memleketin bunca derdi varken adamın zoruna bak!
“Hiç olmazsa başlığı değiştirip gençlerde ne olmalı falan gibi daha olumlu baksa ya.” diyeceksiniz. Peki, o zaman başlığı değiştirelim:
“GENÇLERDE NE OLMALI?”
Mutlaka bunu da fark ettiniz; artık eskisi gibi zamane kızları, Bakanlık uzmanları gibi spekülatif, tartışmaya açık, siyasi malzeme olacak tabirler de kullanmıyorum. Doğrudan “Gençler” diyorum.
Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın
Sevgili Gençler,
Gözümüzün Bebeği, Geleceğimiz Gençler,
Ne olur:
Birincisi: Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın. Merak etmeye kendinizi alıştırın. Öğrenmenin başı merak etmektir.
Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Başta, tabiatı merak edin. Mesela, barajlardaki su seviyesini, buğday rekoltesini, fındık taban fiyatlarını, bu sene gelen turist sayısını, en çok hangi filmin izlendiğini, en fazla hangi kitabın sattığını, hangi müzenin gezildiğini, arkeolojik kazılarda neler bulunduğunu, nerenin nesinin meşhur olduğunu merak edin.
İkincisi: Bir merakınız olsun. Güzel sanatlarla ilgili bir merakınız olsun. Şiir yazamasanız bile ezberleyin.
Koleksiyoner bir ruha sahip olun. Ayrıca gezmeye, görmeye, öğrenmeye meraklı olun.
Üç: Soru sorma alışkanlığı edinin. Doğru adama, doğru soruyu sorun! Bizim millet “Bilmiyorum” demez...
Takipçi olun; konularınızı, işlerinizi takip edin
Dört: Öğrenmeye doymayın. İşi, konuyu sadece ehlinden dinleyin, uzman görüşüne önem verin. Kesin karar vermeden önce şüphe edin.
Beş: Takipçi olun. Konularınızı, işlerinizi takip edin; kendi haline bırakmayın. Hele, kendi işinizi başkasına hiç bırakmayın.
Eloğlu, elâlemin eşeğini ıslık çalarak ararmış.
Kurda “Niçin ensen kalın?” demişler, “Kendi işimi kendim görürüm.” demiş.
Altı: İşlerinizi önem sırasına göre sıralamayı bilin. En önemsiz işine en önemli iş gibi bakarak nice hayati gündemini atlayan insan gördüm. Başarılı insanlar, en önemli işi öne alan, önce onu bitirenler oldu hep. Çok iş yapar gibi gözüküp, devamlı bir faaliyet içinde olduğu görüntüsü verip hiç bir şey üretmeyen insanlardan olmayın.
Aman avare kasnak gibi boşa dönmeyin. Boşa koşturmayın, sonuç alıcı işler yapın. Üzerinize çok yük yükleyip de çok yıpranmayın, zorda kalıp kayış da attırmayın.
Yedi: Danışın. Önce aklınıza; sonra gönlünüze; en sonunda da sizi hesapsız, kitapsız, menfaatsiz, gönülden seven büyüklerinize danışın. Sizden daha tecrübesiz, dünya görmemiş, bir iş bitirmemiş, bir başarı göstermemiş insanlara danışmayın. Ama mutlaka şuna da dikkat edin ki danışacağınız kişinin soracağınız işle ilgili doğrudan bir menfaati olmasın. Size göre değil, kendi çıkarına göre tavsiyede bulunmasın.
Verdiğiniz sözü yerine getirin
Sekiz: Zamanlama konusunda dikkatli olun. Planlı-programlı, zamanlı çalışmak kadar iyi zamanlama yapmak da çok önemlidir. Bir işe erken başlamak, sabah erken kalkmak, yola erken çıkmak mutlaka önemlidir; ama çok daha mühim olanı, neticeye ulaşmaktır. Erken kalkıp oyalanmak, erken başlayıp eğlenmek, ağırkanlı hareket etmek, sizi hep başarısızlığa götürür.
Dokuz: Dikkatli olun. Öncelikle ağzınızdan çıkan söze, lafa dikkat edin. Laf olsun diye düşünmeden konuşmayın. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun.
On: Hafızanıza güvenmeyin. Devamlı not alın; kayıt tutun, arşiv yapın.
On bir: Randevulara vaktinde gidin. Verdiğiniz sözü yerine getirin. Bizim milletin bahane üretme kabiliyeti sınırsızdır. O yeteneğinizi fazla zorlamayın.
En büyük fazilet “Bilmiyorum” diyebilmektir
On iki: Bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın. Yine bizim millete Allah, yorum yapma kabiliyeti vermiştir. Hâlbuki en büyük fazilet “Bilmiyorum” diyebilmektir. Öğrenme, bilmediğini bildiğin anda ve yerde başlar.
On üç: İleri görüşlü olun. Yapacağınız projenin, başlayacağınız bir işin birkaç hamle sonrasını da düşünün, hesaplayın. Alternatifli çalışın. İşin sonunu düşünmeden, yeterli analiz yapmadan ortaya atılmayın; yola çıkmayın. Sonra yolda kalmasanız bile yaya kalırsınız! Gerçi yine bizim millet “Kervan yolda düzülür.” demiş; besmele çekip yola koyulmuş. Ama siz kervanı önceden düzün.
En önemlisi, “Çala çala bir havaya dönecek.” demeyin. Akıntıya kürek çekmeyin.
On dört: Gözlem ruhuna sahip olun. Bakan kör olmayın, can kulağıyla dinleyin, can gözüyle bakın.
Kafanızın yazılımını “bir iş nasıl olmaz” diye uyarlamayın
On beş: Çözüm odaklı olun. Kafanızın yazılımını “bir iş nasıl olmaz” diye uyarlamayın; nasıl olabileceğini düşünecek, arayıp bulabilecek bir kafa yapınız olsun.
İşin olumsuz yanlarına takılıp kalmayın. İntikam hırsıyla yanmayın. Hep ileriye, geleceğe bakın. Küçük şeylerden de zevk alın. Acı bir kahve, demli bir çay, güzel bir pasta, bir parça çikolata, bir külah dondurma sizi mutlu etmeye yetsin.
On altı: İnsan kıymeti bilin. Büyüklerinizin bir gün yanınızda olamayacağını, sevdiklerinize uzak düşebileceğinizi, onlardan ayrılabileceğinizi düşünerek elinizdekilerin kıymetini bilin.
Fakirlere, gariplere, muhtaçlara el uzatın.
Veren el, alan elden hayırlıdır.
Ne verirsen elinle, o da gider seninle.
İyi ve kötü günde sevdiklerinizin yanında olun. Gidemeseniz bile mutlaka telefonla arayın; mesajla, maille oyalanmayın.
Allah’a şükrü, insanlara teşekkürü unutmayın
On yedi: Günlük politikalar, kısır siyasal çekişmeler sizi esir almasın.
Başkalarının yapamadıklarını konuşmak yerine kiminle ne yapabileceğinizi araştırın.
On sekiz: Eleştiri ve tenkide açık olun. En önemlisi de, bir büyüğünüz sizi yetersiz görebilir, eleştirebilir; hatta zaman zaman size sinirlenip kızabilir. Ama bu sizi sevmediği anlamına gelmez. Tam tersine o, sizi sevdiği, ilgilenmeye değer bulduğu için tepki gösteriyordur.
On dokuz: Şükrü ihmal etmeyin. Allah’a şükredin, insanlara teşekkür edin. Kalbinizi temiz tutun. Ameller niyetlere göredir. Aklınız, kalbiniz ve zevkiniz selim olsun.
Yirmi: En son olarak da öğrenmeye ve öğretmeye doymayın...
Aman ne olacaksanız olun sakın; "sıradan ve sürüden" olmayın!...
Prof. Dr. A. Haluk Dursun
11 Ağustos 2019
Kur’an ve sünnet bir bütündür.
Rahman
ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
Kıymetli okurlarım! Ayet-i kerimede
Mevla Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kim
Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet
verdiği peygamberlerle, Sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle beraberdir.
Bunlar ne güzel arkadaştır!” ( Nisâ,
Suresi 69.)
Sevgilide (sav) şöyle buyuruyor: “Sözün en güzeli Allah’ın kitabıdır. Rehberliğin en güzeli ise
Muhammed’in rehberliğidir.”(Nesâî, Îdeyn,)
İnsanoğluna karşı çok merhametli olan Rabbimiz, onu
dünya hayatında yalnız ve desteksiz bırakmamıştır. Kullarına doğru yolu
göstermek üzere peygamberler göndermiş, hidayet rehberi kitaplar indirmiştir.
İlk
insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (as) ile başlayan peygamberlik vazifesi
hâtemü’l-enbiyâ Muhammed Mustafa (sav) ile sona ermiştir.
Hz. Âdem (as) ile başlayan ilâhî mesaj, hazreti
Peygamberimiz (sav) indirilen Kur’an-ı
Kerim’le taçlanmıştır.
Kur’an-ı
Kerim, Allahu Teâlâ
tarafından bütün insanlığa gönderilen son ilâhî hitaptır. Cenabi Hakkın sözü,
kelâmıdır. Okunması ibadet olan kitap’tır. Hak ile bâtılı, doğru ile yanlışı,
helal ile haramı birbirinden ayıran Furkan’dır. Ruha ve bedene şifa, ahlâkî
hastalıkları tedavi eden devadır.
Dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını gösteren
hüdâdır. İnsana yaratılış gayesini hatırlatan zikirdir.
Sünnet,
Sevgili Peygamberimizin hayat tarzı, sözleri, fiilleri ve onaylarıdır. Kur’an’ı
Kerim, bize imanı ve yalnızca Allah’a kul olmayı emretmiş; sünnet, imanın
hakikatlerini öğretmiştir.
Kur’an’ı
Kerim, imanımızın gereği olan ibadetleri emretmiş; sünnet,
bu ibadetleri nasıl yapacağımızı göstermiştir.
Kur’an’ı
Kerim, bize güzel ahlâkı emretmiş; sünnet ise erdemli bir
hayata model olmuştur.
Güzeller
güzeli (sav), Allahu Teâlâ hazretlerinden aldığı vahyi insanlara hem tebliğ
etmiş hem de açıklamıştır. Onun güzide yaşantısı, Allah’ın rızasına uygun
yaşayan iyi
08 Ağustos 2019
MUTLU OLMAK İÇİN
1. Bol su için.
2. Kahvaltıda çok, öğle yemeğinde orta, akşam yemeğinde
az yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok,
fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. Hiç bir şeyi içinize atmayın.
5. İbadet ve dua için zaman ayırın.
6. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.Tefekkür edin.
7. Düzenli uyuyun.
8. Her gün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken
gülümseyin.
9. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların
seyahatinin nasıl olduğuna dair hiçbir fikriniz yok.
10. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi şu an için harcayın, nefes aldığınız her anın kıymetini bilin, keyfine varın.
11. Sadeliğin güzelliğini keşfedin.
12. Hayatı çok da ciddiye almayın. Fâni olduğunuzu unutmayın.
13. Kıymetli enerjinizi başkaları hakkında konuşarak boşa harcamayın.
14. Sû-i zandan kaçının.
15. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. İhtiyacınız olan her şeye zaten sahipsiniz.
16. Geçmiş meseleleri unutun. Kişilerin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
17. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
18. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
19. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
20. Daha fazla gülümseyin ve pozitif olmaya çalışın.
21. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmasanız da, anlaşın.
22. Ailenizi sık arayın.
23. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin. Gülümseme, teşekkür, iltifat, yardım, destek, moral...
24. Herkesi her şey için affedin.
25. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.
26. Her gün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız birine SELÂM verin.
27. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü ile ilgilenmeyin.
28. Doğru olanı yapın, yanlışlarınız için de pişman olmayın. Ne oluyorsa ya da olmuyorsa, hayrımıza olduğu içindir!
29. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan her şeyden uzak durmaya çalışın.
30. ALLAH her şeyi iyileştirir, şu an fark etmesek de, yaşadığımız her şey iyiliğimiz içindir.
31. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir. Durumu kabullenin.
32. Nasıl hissederseniz hissedin, kalkın, giyinin ve ortaya çıkın. Kendinizi eve kapatmayın.
33. En iyisine henüz sıra gelmedi.
34. Sabah canlı olarak uyandığınız için ALLAH' a şükredin.
35. Maneviyatınız daima mutluluğunuzdur. Hislerinizi önemseyin. İnanın, dua edin, gerekeni yapın ve gerisini ilahi akışa bırakın...
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
02 Ağustos 2019
Rabbin için kurban kes.
Rahman
ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Bizleri Müslüman olarak
yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Teâlâ’ya sonsuz hamt
olsun. Âşıkların
gözyaşları adedince, denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed (sav )‘e âline olsun..
Allahumme
salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
Kıymetli okurlarım! Ayet-i
kerimede Allahu Teâlâ hazretleri şöyle ferman eder.
“Şüphesiz biz sana bitip tükenmez nimetler verdik. Şimdi sen Rabbin için
namaz kıl ve kurban kes!” (Kevser, suress.1-2.)
Sevgililer sevgilisi (sav) şöyle buyuruyor: “Âdemoğlu, kurban bayramı günü, Allah’a
kurban kesmekten daha sevimli gelen bir amel işleyemez..( Tirmizî,)
Rabbimizin rızasına yaklaşmamıza ve müminlerle
kardeşlik bağlarımızın pekişmesine vesile olan Kurban Bayramının heyecanı
yüreklerimizi sardı. Bizleri bu mübarek günlere ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz
hamt olsun.
Kurbanlarımızla
Rabbimize olan teslimiyet ve sadakatimizi, yardım ve ikramlarımızla da
kardeşlerimize olan muhabbetimizi tazeleyeceğiz. Kurban, belirli şartları
taşıyan hayvanları usulüne uygun olarak ibadet maksadıyla kesmektir. Bütün
ibadetlerde olduğu gibi kurbanda da asıl maksat kurbiyettir. Yani, Allahu Telaya
yakınlaşma çabasıdır.
Takvaya ulaşma arzusudur. Kurban, itaatkâr
kullarından, Rahman’a yükselen bir saygı ve samimiyet beyanıdır. Cenâb-ı Hak,
bu gerçeği bizlere şöyle haber verir:
“Kurbanların
ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşacak olan yalnızca takvanızdır.”
( Hac, Suresi.37.)
Kurban, Hz. Âdem’den bu güne her topluma emredilmiş
bir ibadettir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
“Biz
her ümmete kurban kesmeyi meşrû kıldık ki kendilerine rızık olarak verdiği
kurbanlık hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar…”(
Hac, suresi.34.)
Kurban ile samimiyet sınavına tabi tutulan Hz. Âdem’in
çocukları Habil ve Kabil’i hatırlayınız. Bu sınavda Allah’ın emrine en güzel
şekilde itaat eden ve kanaatkâr davranan Habil kazanmış, samimiyetsiz ve
kıskanç tavrıyla Kabil kaybetmiştir. Çünkü bütün ibadetlerin özü ihlas ve
takvadır.
Kurban
ile teslimiyet imtihanından geçen Hz. İbrahim’i ve oğlu İsmail’i hatırlayınız.
Bu ağır imtihanda Peygamber bir baba ve oğlu, sahip olunan her şeyin Allah
yolunda tereddütsüz feda edilebileceğini insanlığa göstermiştir.
Vefat edinceye kadar her yıl kurban kesen Güzeller
güzelini hatırlayınız. Allah’ın Sevgili Elçisi (sav), kurbanlarını bizzat
boğazlamış, etinden hem kendisi ve ailesi yemiş, hem dostlarına ikram etmiş,
hem de ihtiyaç sahiplerine infak etmiştir. Kurbanda Peygamberimizin vefası ve
duası vardır. Onun infak ve paylaşma ahlakı vardır.
Kurban,
maddi ve manevi anlamda yüce bir sorumluluktur. Eşimizle, dostumuzla,
komşumuzla, akrabalarımızla, kardeşlerimizle aynı nimet etrafında buluşmaktır.
Kurban, Allah yolunda iyilik ve infakta bulunma, O’nun nimetlerini paylaşma
bilincini diri tutmaktır.
En yakınlarımızdan başlamak üzere, muhtaçların,
mağdurların, garip ve kimsesizlerin yüzünü güldürmektir.
İhtiyaç
sahiplerinin hanesine muhabbet ve sevinç taşımaktır. Kardeş olmanın, bir
olmanın, ümmet olmanın şuuruna ermektir.
Allahu Teâlâ hazretleri kurbanlarımızı ve diğer
ibadetlerimizi yüce katında makbul eylesin.
Bir
hadisi şerif!
Mümin koku satan kimse gibidir. Yanında Otursan için
açılır.
Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün.
Onun her işi faydalıdır..
Allahumme
salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed.
30 Temmuz 2019
ERZURUM DA GÜRCÜKAPI CAMİSİNİ KİM YAPTIRMIŞ
Gürcükapı camisini anlatılanlara göre bir semerci ustası yaptırmıştır.
Semercilikle uğraşan bu usta aslen Gürcüymüş.
Ustanın yanında çalışan çırak bir gün ustasının olmadığı bir zamanda dükkâna gelen yabancıya eski bir semeri yardım olsun diye verir. Usta dükkâna geldiğinde etrafı bir kolaçan eder, semeri yerinde bulamayınca çırağı yanına çağırarak semeri sorar. Çırak, semeri gelen bir yabancıya yardım amacıyla verdiğini söyler.27 Temmuz 2019
13 Temmuz 2019
Köylümüz Rahmetli Oldu
الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler (Ali imran 156)
Köylümüz Ahmet SUCU 10 Temmuz 2019 Çarşamba günü rahmetli oldu. 10 Temmuz 2019 günü TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ CAMİSİ'NDE ikindi namazı sonrasında KÖYDE defnedilecek .Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.
Köylümüz Ahmet SUCU 10 Temmuz 2019 Çarşamba günü rahmetli oldu. 10 Temmuz 2019 günü TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ CAMİSİ'NDE ikindi namazı sonrasında KÖYDE defnedilecek .Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.
04 Temmuz 2019
Ömrümün En Mutlu Günleriydi
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Bizleri
Müslüman olarak yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Teâlâ’ya
sonsuz hamt olsun. Âşıkların gözyaşları adedince, denizlerin damlaları
adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline ve ashabına olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala
ali Muhammed
Kıymetli okurlarım! Yıl 1990- İstanbul Güngören
ilçesi, Söğütlü Cami inde görev yaparken, “Beyazıt camii imam hatibi merhum
kurra hafız İsmail Biçer hocamdan öğrendiğim maharici huruf “ ilmini
sizlerle paylaşıyorum.
Kutsal kitabımız Kur’an’ı Kerim Arapça
bir kitaptır. Arap alfabesine göre yazılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in yazıldığı
Arap alfabesinde, yer alan 28-harf vardır.
Beş azadan çıkmaktadır.
1-Genizden, 2-Dudaktan, 3-Boğazdan, 4-Dilden,
5-Ağız boşluğundan çıkmaktadır.
*Genizden
iki tane harf çıkar: Mim ve nun harfleri.
*Dudaktan
üç tane harf çıkar: Be-mim-vav-harfleri.
*Dilimizin
üstünden üç tane harf çıkar: Cim-şin-ye harfleri.
*Dilimizin
sağından veya solundan “ض “ harfi,
çıkar. Bu harfi çıkarırken her zaman aynı tarafı kullanmamız lazım.
*Boğazdan,
Ha,-Hı.-Ayın,-Ğayın,-
*Küçük dilin sonundan, gaf.-kaf, harfleri çıkar.
*Göğüsten.-He.-Hemze,-
Diğer harflerin bir bölümüde ağız
boşluğundan çıkar.
Her harfin
manası farklı, yapısı farklı, olduğu gibi, ağızdan çıkış yerleri ’de farklıdır.
Rahmetli hocam kendisinden meharici huruf dersi almaya gelen her
öğrencisine Hafız mısın diye sorardı. Hafız değilse, hafız olmasını tavsiye
ederdi.
Öğrencilerin ekseriyeti hafızdı. Bu
derslere diğer illerden gelen arkadaşlarda vardı.
Öğrencilerin bir kısmı, cami görevlisi,
bir kısmı kuran kursu öğrencisi, bir kısmı orta, lise ve yüksek tahsil yapan
okul öğrencileriydi. İlk gelen öğrencisine İhlâs suresini okur musun derdi, öğrencisi
’de okurdu, Bu fakire de ihlâs suresini okutmuştu.
Bir arkadaş yine okumak için gelmişti
onada ihlâs suresini okutmuştu ve arkadaşa şöyle deşmişti, bu okuduğun ihlas
suresini muhafaza et bir gün size lazım olur. Biz bir mana verememiştik daha
sonra anladık ki öğrenci işin orijinalini hocamdan öğrenince kendi seviyesini
anlayacaktı.
Okumaya gelen her öğrencisine teyip
getirmesini söylerdi, öğrenci ikinci gelişinde tayiple beraber gelirdi, hocamda
öğrencinin tayibine harfleri “Şöyle okurdu. Bu birinci
aşama, Allahu Ekber, diyerek bütün hafileri elif harfinden
başlayarak “üsrün “esre “ötreyle, e- i- ü- diye bütün harfleri okurdu.
Bunu tekrar tekrar dinlemesini söylerdi.
( o tarihte hiçbir arkadaşta cep telefonu yoktu çünkü telefon piyasada
yoktu ) Öğrencide hocamın okuduğu dersi teypten tekrar tekrar
dinleyerek öğrenirdi.
Öğrenci derse ikinci gelişinde, tayibinde
boş bir kasetle gelirdi. Ders halkasında Sırası gelen öğrenci dersine
başlamadan önce kendi tayibini açar ona okurdu bu okumayı da hocam dinlerdi
hataları hemen uygun bir şekilde söyler.
Öğrencide hocamın ikaz ettiği harflere
ağırlıkta çalışırdı. Ders öğle ve ikindi namazından sonra başlardı, ders
Mihrabın sağ tarafında hocamın hocası “Kurra” Hafız Abdurrahman gürses” kürsüsü
var, bu kürsünün yanındaki kapıdan içeri büyük medrese var, ders namazdan sonra
burada başlardı.
Medreseye giren öğrenciler hemen büyük
bir ders hal akası yapardık, her öğrencinin teyibi yanında, kemali edeple diz
üstü otururduk,
Hocam medreseye girer tebessümle selam
verirdi, bizde selamına mukabelede yapardık. Rahmetli hocam çok mütevazı, alçak
gönüllüydü, kendisine mahsus masa ve sandalyesinde oturmaz yerde otururdu.
Arkadaşlara kısa bir hal hatır sorar,
hemen ilk sırada kim varsa, başlayın derdi her bir öğrenciyle teker teker
ilgilenirdi, yeni derse başlayan arkadaşlar çok heyecanlanırdılar. Hocam
sıkılan öğrencisine tebessüm ederek ha gayret heyecanlanmana gerek yok diyerek
heyecanını yatıştırırdı.
Ders dinlerken hiçbir öğrencinin yüzüne
bakmazdı, öğrenci tekrar derse gelişinde boş bir kasetle gelir,
27 Haziran 2019
OĞLUM TERBİYE ETTİM
Tiryaki Osman Dede, torunlarına babalarını ve amcalarını dövdüğünü ballandıra ballandıra anlatıyor. Torunu Ömer de ;
- Dede niye dövdün?
- Oğlum terbiye ettim terbiye.
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Osman Dedenin ve tüm geçmişlerimize bir fatiha okuyalım.
- Dede niye dövdün?
- Oğlum terbiye ettim terbiye.
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
Osman Dedenin ve tüm geçmişlerimize bir fatiha okuyalım.
26 Haziran 2019
KÖYLÜMÜZ RAHMETLİ OLDU
الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler (Ali imran 156)
Köylümüz Mustafa BİLMİŞ (teyzemin kocası) 26 HAZİRAN 2019 Çarşamba günü rahmetli oldu. 26 HAZİRAN 2019 günü TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ CAMİSİ'NDE ikindi namazı sonrasında KÖYDE defnedilecek .Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.
Köylümüz Mustafa BİLMİŞ (teyzemin kocası) 26 HAZİRAN 2019 Çarşamba günü rahmetli oldu. 26 HAZİRAN 2019 günü TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜ CAMİSİ'NDE ikindi namazı sonrasında KÖYDE defnedilecek .Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33
IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414
POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ