Binlerce omuz üstünde giderken, on binlerce el alkışlarken, otobüsün ilerlerken şehrin evlerinin pencerelerinden yoluna gül yaprakları saçılırken o manzarayı bir de düş de gör.
Alkış tutan ellerin ayakları altında çiğnenirken, “Yaşa, Varol, başımızdan eksik olma” diye bağıran dillerin diken gibi battığını düş de gör.
Yüzüne karşı sahte gülücüklerle el-pençe divan duranların haince arkadan hançer sapladığını düş de gör.
Aslında bizi düşüren onlar değil.
Düşkünlük düşürür Bizi.
Makam düşkünü, servet düşkünü, şehvet düşkünü olanlar gözünü hedefe kilitleyince tuzakları göremezler.
Alkışlar, kulaklarınıza gelecek doğru sözleri engelleyen tuzaklardır.
Omuzlarda gezerken sizi taşıyan o omuzlar, sizin ayağınızı yerden kesen kaydıraklardır.
Sinek bal tabağını uzaktan görürmüş.
Ne olduğunu araştırmak için tabağın kenarına konarmış.
Önce hortumunu daldırırmış. Tatlı gelince farkına varmadan ayakları, sonra kanatları bala dalarmış.
Tam karnı doyunca “Şimdi kartallar gibi yücelerden uçarım” dermiş ama kanatlarını kıpırdatamazmış ve balın içinde ölür gidermiş.
“Ben, mala, makama, kadına aldanmam” demeyelim.
Biz Yusuf Aleyhisselâmın dediğini diyelim “Rabbim, hapishane bana, onların (zinaya) çağırmasından daha sevimlidir. Eğer sen bu kadınların tuzağını benden çevirmezsen, ben onlara meyl ederim ve cahillerden olurum.” (Yusuf süresi ayet 33)
En yakınlarınız, yıllardır arkasında sakladığı küflü hançerini arkanızdan sapladığında, alkış tutanların ayakları altında debelenirken karamsar olmayın, ümitsizliğe düşmeyin.
İşte bu günlerde o sizin adını unuttuğunuz, görmezden geldiğiniz, yüz vermediğiniz kadim dostlarınız gelecek ve aranızda hiçbir şey olmamış gibi sizin gönül yaranıza, merhem, hançer yarasına panzehir olacak.
Bunlara “Kara gün dostu” denir.
Her ne kadar Şah İsmail:
“Biz de biliyoruz dostu kardaşı
Bulamadım bir kara gün yoldaşı
Dost geçinip bize gülen kallaşı
Bahasıdır satmak gerek bir pula”
Dese de “Kara gün dostu” her zaman olur.
Düşüncesiz iş ve sözleriyle kendisi millete bela iken belaya düşenler de karamsar olmasınlar.
Elden ayaktan düşmeden Hakka yönelip yanlışlarının afvını istesinler.
Hak onu severse halka sevdirir.
Siyaset girdabında boğulurken Allah ona bir “Kara gün dostu” gönderir ve boğulmaktan kurtarır
Her ne kadar Mehmet Akif merhum:
“Ya bu âlemde vefâ yok zâten,
Ya vefâsız bütün ebnâ-yı zaman; (Zamane çocukları)
Kime ok atmayı öğrettimse
Sonra bir gün beni de aldı nişan!”
dese de,
Şemsi Belli aynı anlamı:
“Taş yağmuruna tutmuşlardı dört koldan
Başı, bağrı açıktı
Bir tabanca verdim savunsun diye
İlk kurşunu
Bana sıktı”
Dese de,
“Vefasız dost, ışığı olmayan mum gibidir” demişler.
Biz kendimizi yakma pahasına da olsa ışık vermeye devam edeceğiz.
Dana, büyüyünce anasını tanımasa da anne yavrusunu emzirmeye devam eder.
Gözümüzü oyacaklarını bilsek de biz, bülbülün hatırı için karga beslemeye devam ederiz.
Civciv kendi kabuğunu beğenmese de yumurta yumurtalığını yapmaya civciv çıkarmaya devam edecek.
Dostlarımız, bizim dünyamızı karartsalar da biz “Kara gün dostu” olduğumuzdan, biz onların dünyalarını aydınlatacağız.
“Eski dost düşman olmaz” diyeceğiz ve dostlarımızın hiç birini defterden silmeyeceğiz.
Deniz sahilinde denizin içinde bir taşın üzerine bir tahtıravalli konmuş.
Tahtıravallinin iki ucuna iki kafes konulmuş.
Kafeslerden birindeki kuşun kapısı açılmış.
Öbürününki açılmamış. Kafesten çıkan kuş uçup gitmemiş, kafesin üzerine çıkmış ve orayı terk edemiyor.
Çünkü o göklerde özgürlüğün tadını çıkarırken öbür kafesteki denizin dibine batıp boğulacak.
“Altta kalanın canı çıksın” diyenler, bir daha “Kuş beyinli” deyimini kullanmasınlar.
Bizim hem sözümüz hem davranışlarımız hem özümüz güzel olsun.
Dostlarımızı söz ve davranışlarından ziyade özlerine göre değerlendirelim.
Dostumun kirli çamaşırlarını sermemiz için düşman, altından ip gerse,
Gazete ve ekranlarını açsa,
Biz, gözyaşıyla o kirleri yıkayacağız.
Yanan yüreğimizin ateşiyle kurutacağız ama teşhir etmeyeceğiz.
Rabbimize kulak vereceğiz:
“İyilikle kötülük denk değildir. Kötülüğü en güzel olanla gider. O zaman birde bakmışsın ki seninle arsında düşmanlık olan kişi sanki sıcacık bir dost oluvermiş.” (K. Kerim Fussilet 34)
Bu ayetin tefsirini “Şifa tefsiri 7/24” inden bir okuyuverin.