BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi 55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...
30 Aralık 2011
27 Aralık 2011
Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi yâd edildi
Mehmmed Zahid Kotku Hocaefendi'nin talebelerinden olan Prof. Dr. Tahir Yaren, Hocaefendi'nin ilmi ve tasavvufi hayatından kesitler anlatırken yaşadığı bazı hatıralara da dikkat çekti. Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi'nin dünyanın her köşesinde bulunan sevenleri ve müntesiplerince okunan binlerce Kur'an hatimi, on binlerce Yasin-i şerif ve yüz binlerce tesbihat da ruhu şeriflerine bağışlandı. Hatim duasını Ümraniye Adalar Vaizi Miktat Kutlu yaptı
Mehmet Akif Ersoy Yılı'nda neler yapılamadı?
MISIR APARTMANI MÜZE YAPILABİLİRDİ
Ayvazoğlu; "Mehmet Akif Ersoy, içindeki şiir seviyesini ve zenginliğini davasına feda etmiş ve şiirlerinde sosyal meseleleri ön plana çıkarmıştır" dedi. Bu yılın Mehmet Akif Ersoy için ayrılmasının önemli bir aşama olduğunu ifade eden Ayvazoğlu, yıl içinde milli şair için çok önemli etkinlikler düzenlendiğini anlattı. Ayvazoğlu; "Böyle yıl dönümlerinde Ersoy'u yeniden hatırlayarak hafızalarda canlandırmak önemli. Tabii ki yapılanlar yeterli midir derseniz, çok şey yapılabilir. Ne kadar yaparsanız eksiktir. Mesela, Ersoy'un vefat ettiği Mısır Apartmanı müze yapılabilirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca şairin Mısır'da kaldığı ev de yeniden düzenlenebilirdi" diye konuştu. Ayvazoğlu, Ersoy'un günümüzde yeterince tanınmadığını ve kıymetinin bilinmediğini söyleyerek; "Maalesef onun döneminin diliyle bugünkü dil arasında o kadar büyük fark var ki, sadece Ersoy değil, Orhan Veli Kanık ve daha birçok şairin kıymeti bilinmiyor. Gençlerimiz 300 kelime dağarcığıyla yazıyor ve konuşuyor. Bu durum ancak eğitim ve tarih şuuru kazanmakla aşılabilir" dedi.MEHMET AKİF ADINA ÖDÜL KONULABİLİRDİ
Gazeteci yazar Abdurrahman Şen de Mehmet Akif Ersoy Yılı olarak ilan edilen bu yılda milli şair adına kalıcı bir şey bulamadıklarını, sadece panellerde, sempozyumlarda konuşulduğunu belirtti. Şen; "Ersoy adına bir kültür ödülü konulabilirdi, bunu TBMM yapmalıydı. Onun hayatının anlatıldığı bir film çekilebilirdi. Ayrıca İstanbul'da bir yerde mekân tahsisi yapılarak kültür evi yapılabilirdi. Bizim istediğimiz İstiklal Marşı şairimiz için kalıcı işler yapılmasıydı" dedi. Şen, Ersoy'un gençlik tarafından yeterince tanınmadığını belirterek; "Ersoy, özellikle günümüz gençlerine, gelecek nesillere her bakımdan örnek bir insan olarak öğretilmeli, tanıtılmalı. İstiklal Marşı'nın tüm metni tahlilli ders olarak okutulmalı. Onun sözlerinin tümünün milli mutabakat metni olduğuna inanıyoruz" şeklinde konuştu.SIRAT-I MÜSTAKİM LATİN HAFLERİNE ÇEVRİLEBİLİRDİ
Eşref Edip Fergan'ın bütün eserleriyle birlikte, Mehmet Akif'le ilgili 900 sayfalık devasa Mehmet Akif Hayatı Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları isimli eserini de yayına hazırlayan yazar Fahrettin Gün, milli şaire olan ilginin bir türlü bilgiye dönüşmediğini savundu. Türk gençliğine örnek olması gereken, Milli Mücadele'ye destek veren, ayaklanmaların bastırılmasında ön ayak olan milli şair hakkında şimdiye kadar ciddi çalışmalar yapılmadığını söyleyen Gün; "Örneğin, başyazarı olduğu Sırat-ı Müstakim gazetesi halen Latin harflerine çevrilmedi. İstiklal Marşı, ders kitabı olarak okutulmalı. Halkımızın milli şair Ersoy'a karşı bir sempatisi ve sevgisi var ama bu hiçbir zaman bilgiye dönüşmüyor" şeklinde konuştu.TÜRK TARİHİNİN EN BÜYÜK ŞAİRLERİNDEN BİRİ
Açıklamalı Safahat Lugatı'nı hazırlayan Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü öğretim görevlisi Talip Mert de Mehmet Akif Ersoy'un Türk tarihinin en büyük şairlerden biri olduğunu kaydetti. Ersoy'un, milli şairin yazdığı şiirlerin insanlara mutlaka umut veren bir yönünün bulunduğunu ifade eden Mert, Ersoy'un şiirlerinin ilk okunuşta dilinin ağır olduğunu, ancak alıştıkça öyle olmadığının anlaşıldığını bildirdi.25 Aralık 2011
Güvenli İnternete Nasıl Geçilir?
Toplam 13 milyona yakın ADSL ve mobil internet abonesi bulunan Türkiye'de güvenli internet uygulamasına yapılan başvuruların az olması dikkat çekiyor. İnternet Kurulu Başkanı Serhat Özeren, "Güvenli internete geçiş yöntemlerinin kullanılan operatöre göre farklılık göstermesi bu hizmeti almak isteyen birçok aileyi engelliyor" dedi. Türkiye'de ebeveynlerin bilgisayar okuryazarlığı konusunda tecrübesiz olduğuna dikkat çeken Özeren, "Sivil toplum kuruluşlarının (STK), bir an önce güvenli internet seminerleri düzenleyerek aileleri bilinçlendirmesi gerekiyor" ifadelerini kullanıyor.
Türkiye'de 10 milyona yakın aboneye internet hizmeti sunan TTNET, abonelerine 'güvenli internet hizmeti'ni 'onlineislemmerkezi.ttnet.com.tr' adresi üzerinden veriyor. Online işlem merkezi sayfasına giren abonelerin karşısına kullanıcı adı ve şifre isteyen bir sayfa geliyor. Online işlem merkezini hiç kullanmamış abonelerin, girdikleri sayfadan 'Üye ol' linkine tıklayarak kullanıcı adı ve şifre edinmesi gerekiyor. TTNET kullanıcıları kullanıcı adı ve şifresi ile girdikleri sayfadan güvenli internet hizmeti linkine tıklayıp 'Aile Profili' veya 'Çocuk Profili' tercihinde bulunabilir.
iPhone, iPad ve Android cihazların kullanımının artması ile birlikte mobil interneti kullanan sayısı da her geçen gün artıyor. İnternetteki zararlı içeriklerden korunmak için 'güvenli internet hizmeti'ni iPhone, iPad ve Android cihazlarda da kullanmak mümkün. Mobil internet kullanıcılarının güvenli internet hizmetini nasıl alacağı ise kullandıkları GSM operatörüne göre değişiklik gösteriyor.
Turkcell kullanıcılarının güvenli internet için SIFRE' yazıp SMS ile 2222'ye göndererek bir şifre almaları gerekiyor. Sonra turkcell.com.tr'ye girerek online işlem kategorisi altındaki bireysel linkine tıklayarak telefon numarası ve şifre ile hizmet alabilir. Avea kullanıcılarının ise *952#'yi tuşlayarak anlık şifrelerini öğrenerek avea.com.tr'ye girmesi gerekiyor. Avea'nın sayfasında sağ üstte yer alan online işlemler kategorisi altındaki bireysel linkine tıklayarak telefon numarası ve şifre ile giriş yaptığı sayfada güvenli internet hizmetini alabilir. Vodafone kullanıcıları da SIFRE yazıp SMS ile 7048'e gönderererek kendilerine ulaşan şifre ile vodafone.com.tr adresindeki 'online self servis' kategorisine girerek güvenli internete ulaşabilir.
24 Aralık 2011
CENNETE SİZİ DE BEKLERİZ
Diğer fotoğraflara bakmak için TIKLAYINIZ
23 Aralık 2011
TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU
22 Aralık 2011
BİR SEVDADIR …….
21 Aralık 2011
ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM NOEL KUTLAMIYORUM
18 Aralık 2011
500 yıllık Binbir Hatim geleneği dualarla başladı
Binbir Hatimler ilk kez bu sene Erzurum merkeze 4 kilometre uzaklıktaki Tuzcu köyü yakınlarındaki bir tepede medfun bulunan Pir Ali Baba'nın kabri başında başlatıldı. Burada yapılan programa Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, İl Müftü Yardımcısı Abdurrahman Kotan ile imam hatipler katıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, ilk kez Binbir Hatim geleneğini Pir Ali Baba'nın türbesinde gerçekleştirdiklerini söyledi. Başkan Küçükler, "Pir Ali Baba Erzurum için önem arz eden şahsiyet. Osmanlı döneminde bu gelenek Erzurum ve çevresinin belalardan, afetlerden, her türlü afetten kurtuluşu için başlatılmış. Güzel bir gelenektir. Pir Ali Baba'ya minnettarız. İnşallah bu gelenek daim olur." dedi.
İl Müftü Yardımcısı Abdurrahman Kotan ise Yavuz Sultan Selim döneminden bu yana Binbir Hatimlerin Erzurum'da okunduğunu ifade etti. Kotan, Erzurum'da 100 camide Binbir Hatim geleneğinin başlatıldığını söyledi.
13 Aralık 2011
UMRE VE FAZİLETLERİ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
UMRE VE FAZİLETLERİ
Allahu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem)’ e olsun.
Umre kelimesi, ziyaret etmek anlamına gelmektedir. Belirli zamana bağlı olmayarak Kâbe’i Muazzama’yı usulüne göre ihramlandıktan sonra, tavaf say ve tıraş olmaktan ibarettir.
Hanifi ve Maliki Mezhebinde, ömründe bir defa Umre yapmak Müekked sünnet, Şafii ve Hanbelî Mezheplerinde farz sayılmıştır.Çünkü ihram, insan için bir elbise olmaktan çok niyet, tercih ve telbiyedir. Kibirden gururdan, kendini beğenmişlikten, bencillikten, gösterişten sıyrılıp, samimiyete ve takvaya ulaşmaktır.
Gönülden gelen bu istek ve kararını ”Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk. = Buyur Allah’ım, Buyur! Emrine hazırım.” diyerek, büyük bir aşk ve şevk içinde dağlara, taşlara, vadilere tepelere, karşılaştığı topluluğa ilan eder. Benliğini aşar. İradesini güçlendirir.
Umre’in Fazileti: Kendisiyle öbür umre arasında işlenmiş küçük günahlar için kefarettir. Allah katında makbul haccın karşılığı ise ancak cennet-dir.” (Buhari, Müslim ) Hac ve umre için Beytullah’a gidenler, müslümanların, Allah’a (c.c.) gönderilmiş temsilcileridir. Dua ederlerse Allah (c.c.) dualarını kabul eder. Mağfiret dilerlerse bağışlar.” (Nesai)
Kâinat’ın en güzeli (s.a.v.) buyurdular. “Ramazan’da yapılan bir Umre sevap cihetiyle, hacca muadildir.”(Hâkim-elmüstedrek)
Mescid-i Haram’ın Fazileti: “Mescid-i Haramda kılınan bir namaz da diğer mescitler de kılınan 100-bin, namazdan efdaldır. Buyrulmuştur. Mekke-i Mükerreme’de ramazan orucunu tutmak başka ülkelerde 100-bin ramazan ayı oruçlu olmaktan efdaldır. “Mekke-i Mükerreme’de cemaatle kılınan namazın 1000 rekâtı bin yüz rekât namaz dan efdaldır.
Tavafın fazileti:"Resûlullah (a.s.) buyurdular ki: Kim, Kâbe-yi 50- defa tavaf ederse, günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu gündeki gibi olur. Abdullah İbni Ömer diyorki; Rasülüllah (s.a.v). den şöyle işittim:”kim Kâbe-yi tavaf eder ve tavaftan sonra iki rekât namaz kılarsa bir köle ve cariyeyi Azad etmiş gibi sevap olur. (İbni Mac’e, 1046)
Mescid-i Nebi’nin fazileti:. Güzeller güzeli (s.a.v.) Mescid-i Nebi, de kılınan bir namaz, Mescid-i Haram Hariç, başka mescitlerde kılınan. 1000 namazdan efdaldır.
“Resulullah (s.a.s), Şöyle buyurdular. "Evimle minberimin arası Cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de Cennet bahçelerinin üzerindedir (Ahmed b. Hanbel)
”Kim benim mescidimde, ara vermeden 40 vakit namaz kılar ise, ateşten azaptan kurtulduğuna dair beraat yazılır ve nifaktan kurtulur.” (Hadisi şerif.)
“Her kim ki beni, vefatımdan sonra ziyaret ederse, hayatta iken ziyaret etmiş gibi olur. Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur.” (Hadisi şerif.)
Hacerül-esvedin fazileti: Abdullah İbni Abbas-dan gelen bir rivayet şöyledir. Allah Resulü (s.a.v.) buyurdular: And olsun-ki şu Hacer-i Esved kıyamet günü gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde mahşere gelecek ve onu hakkıyla istilam eden yani Allah-a itaat ve Resulü-ne tabi olmak üzere ziyaret eden kimseler lehine şahitlik yapacaktır
Güzeller güzeli (s.a.v.) bir defasında dudaklarını Hacerülesved’in üzerine koyarak uzun süre ağlamış, daha sonra dönüp Hz.Ömerin’de (r.a.) ağladığını görünce şöyle demiştir.”Ey Ömer gözyaşları burada dökülür.”(İbni Mace,”Menasik”,27.)
Değerli okuyucularım 27.07.2011 tarihinden itibaren www.hendekhaber.com.tr de her hafta yazı yazmaktayım aynı zamanda bu yazılar hendekfacebookta yayınlanmakta ve paylaşılmaktadır. Amacım Müslümanlara faydalı olmak. Gün geçtikçe okuyucularım sayısının arttığını görüyorum buda beni sevindiriyor benim azmimi, şevkimi artırıyor çok mutlu oluyorum. Bizim yazılarımızı okuduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca ben: Nuryol Turizm Sakarya şubesinin iki senedir Umre rehberliğini yapmaktayım. Yayınlanmış 3 tane kitabım var.1-cisi Gül kokulu Muhammed’im 2-cisi Hikmet pırıltıları 3-cüsü de Kutsal Mekânlar ve Faziletleri bu kitabım iki bölüm halinde 1-inci bölüm Mekke-i Mükerreme 2-inci bölüm Medine-i Münevvere’nin kutsallığını ve faziletlerini resmilerle beraber yazdım. Bu kutsal topraklara dört defa gitmeyi Mevla’m nasip etti.
10-Mart–2012 de Umre gurubumuz olacak bizim bilgi ve tecrübelerimizi o Kutsal topraklarda sizlerle paylaşacağız inşallah. Selam ve dua ile
Ahmet YILDIZ
Gsm: 0 539 464 49 91
Nuryol Turizm 0 264 277 90 90
09 Aralık 2011
İki kudsî varlık; anne, baba
HuzurEvi mi, Hicran Yurdu mu?
Ne acıdır ki, artık anne-babalar yalnızlığa ve kimsesizliğe mahkûm yaşıyorlar; biraz yaşlanıp elden ayaktan düşünce kendilerini düşkünler evinde buluyorlar. Önceleri "darülaceze" denilen, şimdilerde biraz kibarlaştırılarak "huzurevi" adı verilen bu hicran yurtlarıyla teselli olmaya, senede bir gün kendilerine uzatılacak çiçeklerle avunmaya çalışıyorlar.
Oysa, insan çocuklarını bağrına basamadığı, torunlarını kucağına alamadığı, ne ihtimamla büyüttüğü ciğerparelerini sevemediği ve onlara bakıp bakıp "Yavrularım!.." diyemediği bir yerde nasıl huzurlu olur ki!.. Kendisine sevgi ve hürmetle nazar eden yakınlarının bulunmadığı, onun için bir tencerenin kaynamadığı ve çoğu zaman arayıp soranının olmadığı bir yerde mutluluğu nasıl bulur ki!.. Biz kendi kafamızda mevhum bir huzur tasarlamışız; o talihsizler yuvasına "huzurevi" demekle onun sakinlerinin de gerçekten huzurlu olacaklarını sanmışız. Allah'tan ki bu müesseseler ve oralarda bazı samimi gönüller var da yaşlılarımızı bütün bütün sokağa terk etmiyoruz; kendileri gibi muhtaç kimselerin arasına atıp bıraksak bile hiç olmazsa bir rahat yatak, bir sıcak çorba imkânı sağlıyoruz. Akabinde, onların da bizim var olduğunu vehmettiğimiz huzuru duymaları için zorlayıp duruyoruz. "Daha ne olsun, ne güzel yiyip içip yatıyorlar!" der gibi bir tavır takınıyoruz.
Halbuki, insan hayvanlar gibi yiyip içen, sonra da yan gelip yatan ve bu şekilde saadete eren bir mahluk değildir. İnsan, çevresine alâka duyan, tabiata açık bir fıtratı bulunan, evlat ve torunlarıyla, hatta torunlarının torunlarıyla münasebeti olan ve ancak tabiatından kaynaklanan bu alâka ve münasebetlerin gerekleri yerine getirildiği zaman huzur bulan bir varlıktır. Bir tüketim mevsimi halini alan hususî zaman dilimlerinde "dostlar alış-verişte görsün" kabilinden sözde arayıp sormalar ve sun'î tavırlar mutlu etmez insanı. Senede bir eline tutuşturulan bir demet çiçek sadece onun gönlündeki hasret ateşini alevlendirmeye yarar, dindirmez hicranını. O, alâkaya, sevgiye ve içten bir tebessüme muhtaçtır; yalnızca yeme, içme ve sıcak döşekte uyuma karşılamaz manevî ihtiyaçlarını.
Kur'an Üslubu ve Valideyn
Ayet ve hadislerde anne-baba hukuku üzerinde ısrarla durulmuş ve onların haklarının gözetilmesi ve valideyne zulüm etmekten kaçınılması hususunda tergîb (teşvik etme, isteklendirme) ve terhîblerde (sakındırma, uzaklaştırma) bulunulmuştur. Zira, insan tabiatında başkalarıyla alâkadar olma ve onların ihtiyaçlarını görme isteği sınırlıdır; cibilli olarak onda kendisini anne-babasına adama iştiyakı yoktur. Her insan mutlaka anne-babasına karşı belli ölçüde bir alâka duyar; ama valideynin şefkati evladı için kurban olmayı dahi sıradan bir iş haline getirse bile, çocuğun anne-babayı görüp gözetmesi biraz iradesini zorlamasına bağlıdır. Oysa, çocuk kendisini onların hoşnutluğunu kazanmaya vakfetse, valideynin memnuniyetini Hakk'ın rızasına vesile bilerek hizmette hiç kusur etmese, sürekli onların gözlerinin içine baksa ve onları asla incitmese, hatta bir manolya gibi buruşup solmalarından korkarak onlara dokunurken bile dikkatli davransa... anne ve babanın bütün bu güzel muamelelere hakkı vardır. Bundan dolayı da, Kur'an ve sünnet, iradenin hakkının verilmesi icap eden böyle önemli bir mesele üzerinde ısrarla durmakta ve tergîb ü terhîbler sıralamaktadır.
Dinimizde valideynin hukuku o kadar önemlidir ki, Sâdık u Masdûk (sallallahu aleyhi ve sellem), bir soru üzerine "Cihada denk bir amel bilmiyorum" demesine rağmen, huzuruna gelerek cihada katılmak istediğini söyleyen pek çok sahabiye "Annen, baban sağ mı?" diye sormuş, "evet" cevabını alınca da, "Git, anne-babana hizmet et. Senin cihadın onların yanında; yapış annenin ayaklarına, Cennet orada." buyurmuştur.
1 - Pek çok değer ölçüsünün unutulduğu günümüzde, anne-baba da bu umumî yozlaşmadan nasibini alarak bugünün şımarık nesilleri tarafından sadece birer yük gibi kabul edilir hale geldi.
2 - İnsan, çevresine alâka duyan, evlat ve torunlarıyla, hatta torunlarının torunlarıyla münasebeti olan ve ancak bu alâka ve münasebetlerin gerekleri yerine getirildiğinde huzur bulan bir varlıktır.
3 - İnsan tabiatında cibilli olarak kendisini anne-babasına adama iştiyakı yoktur. Bu açıdan, çocuğun anne-babayı görüp gözetmesi biraz iradesini zorlamasına bağlıdır.
07 Aralık 2011
03 Aralık 2011
AŞURE
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
AŞURE
Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam Kâinat’ın en güzeli Hazreti. Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem)’ e olsun.
Aşure, Hicri ayların birincisi olan Muharrem’in onuncu günüdür. Muharrem ayı İslami yılın başlangıcı olması bakımından Müslümanlarca çok değerlidir.Aşure günü adını alan bu günde oruç tutulurdu. Aşure orucu denen bu oruç, İslâm’dan önce Araplar’ca bilinirdi. Aşure kelimesinin İbranîce aşar’dan geldiği ve o günde Arapların oruç tuttuğu dikkate alınırsa, kelimenin bütün Semavi diller arasında ortak bir kelime olduğu anlaşılır.
Bu kelime Yahudilerde büyük kefaret günü için kullanılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler:
“Bugün, iyi bir gündür. Allah (c.c.), İsrail oğulları’nı Firavun’un zulmünden bugün kurtarmıştır. Hazreti Musa (a.s) Allah’a (c.c) şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız” dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Biz Hazreti Musa’nın (a.s.) sünnetine sizden daha yakınız” dedi ve o gün oruç tuttu, ashabına da tutmalarını emir buyurdu(Buhârî, -Savm,)
Hazreti Aişe’den"(r.anha.) nakledilen şu hadiste, Allah Rasulü’nün (s.a.v.) Mekke-i Mükerreme döneminde de Aşure orucu tuttuğu anlaşılır.
“Cahiliye devrinde Kureyş Aşure gününde oruç tutardı. Hicretten önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de Aşure orucu tutardı. Medine-i Münevvere’ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl Ramazan orucu farz kılınınca aşure günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı.” (Buhari Savm)
Ayrıca Yahudilere benzememek için Muharr
em’in 10. gününü yalnız tutmamalı 9. ve 10. günü oruç tutmalı veya 10. ve 11. günlerinde oruç tutulmalıdır. Muharrem’in ilk 10 günü ve hassaten onuncu (Aşure) günü çok faziletlidir.. Çünkü birçok muazzam hadiselere sahne olmuş hatıralı bir gündür. Şöyleki:
-Hz Nuh’un (a.s.) gemisinin bugünde tufandan kurtulup selamete ermesi (Aşure adlı tatlının menşei de buna dayanır.) Gemidekiler o günü kutlamak istemişler ve geminin ambarında arta kalan erzakı karıştırıp bir aş pişirmişler. İşte aşure pişirme âdeti buradan kalmıştır.),
-Hz. Âdem’in (a.s.) tövbesinin kabul edilmesi,
-Hz.Eyyub’un (a.s.) hastalığından şifa bulması,
-Hz. İbrahim’in (a.s.) Nemrud’un ateşinden kurtulması,
-Hz. Yakup’un (a.s.) Hz.Yusuf’a (a.s.) kavuşması Aşure gününde olmuştur.
Hz Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen hadisi şerifte: “Ramazan’dan sonra en sevaplı oruç ilahi ay olan Muharrem’de tutulandır” buyrulmuştur.(Tirmizi)
Hz. Ali (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam gelip Allah Rasulü’ne (s.a.v.) sordu: “Ya Rasulallah! Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurursunuz?” Efendimiz (s.a.v.)“Eğer Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem’de tut! Zira o, Allah’a (Celle Celalühü) ait bir aydır. Onda bir gün vardır ki, bir kavmin tevbesini o gün kabul buyurdu, başka kavimlerin de tövbe ve niyazlarını o gün kabul buyurur” buyururlar. (Tac: c. 2)
Bir hadisi şerifte,”Aşure gününde evlad-ü iyalina bolluk gösterenin bütün senesinde Allah (c.c.) bolluk ihsan eder.” Buyrulmuştur. Ebu Katede (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir. Kâinat’ın efendisi (s.a.v.) “Aşure günü orucunun faziletinden soruldukta Şu cevabı verdi. Geçen senenin günahlarını örter. (Müslim)
Hicrî aylar şunlardır: 1-Muharrem, 2-Safer, 3-Rebiyülevvel, 4-Rebiülâhir, 5-
Cemâziyelevvel
6-Cemâziyelahir 7-Recep, 8-Şaban, 9-Ramazan, 10-Şevval, 11-Zilkade, 12-Zilhicce.”.
01 Aralık 2011
MUHARREM AYINDA ALLAH(cc)'IN BAHŞETTİĞİ ON İKRAM
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur
ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN
BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ
FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ