Bismillahirrahmanirrahim
Miladi yılbaşı.
Bizleri Müslüman olarak
yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Tealaya sonsuz hamd
olsun. Âşıkların gözyaşları adedince,
denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e
âline olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala
ali Muhammed
Değerli okurlarım! Yüce dinimiz İslam! Mevla Teala
tarafından, insanlığa son hayat nizami olarak gönderilmiştir.
İslam
dini, itiksadi, ameli, ahlaki, ictimai ve hukuki hükümleriyle, kıyamete kadar,
her asırda ve her cemiyette tatbik edilmesi gereken tek dindir.
İslam dini, bütün sistemlerin
üstündedir. Bu sebeple, İslam’ın, bütün insanlığa hâkim olmasını istemeyen,
O’nun bazı hükümlerini kabul edip bazı hükümlerini kabul etmeyen, O’nu yaşanan
nizam olmaktan çıkaran, O’na sırt çevirip, başka düzenlerin emir ve
prensiplerine göre hareket eden kimselerin, İslam dini içerisinde yeri olamaz.
Müslüman,
yaptığı her işin ne olduğunu bilmek zorundadır. Müslüman, inançsızların,
münafıkların, kâfirlerin, oyuncağı olamaz. Çünkü müslümanın kendine has inancı
vardır, yaşayışı vardır, şahsiyeti vardır.
Bu inanç
ve şahsiyet ve bu şeref Müslüman’a Mevla Teala tarafından verilmiştir. Önümüzde bir yılbaşı vardır. Bu yılbaşı,
Hıristiyan kültür ve hayatının izlerini taşımaktadır.
Bunun Müslümanlarla hiçbir ilgisinin
olmadığı da kesindir.
O halde önümüzdeki Miladi yılbaşının
Müslümanlıkla ve Müslümanlarla bir ilgisinin olduğunu söyleyeblilirmiyiz?
Müslüman’ım
dediği halde, bu yılbaşı gecesi için aylarca önceden hazırlanmaya çalışanlar,
içki ve kumar parası arayanlar, evlerini ve iş yerlerini çam fideleri Noel
balarla süsleyenler, radyo ve televizyonlarda sabahlara kadar eğlence
programları düzenleyenler, neyi, niçin ve nasıl kutluyorlar.
Hiçbir Yahudi ve Hıristiyan
görülmüşmüdür ki, Müslümanların bayramlarını yılbaşını adetlerini ve örflerini,
kutlamak için günlerce hazırlansın ve böyle bir işi yapsın.
Müslümanlara
ne oldu ki,
Vatikan kilisesini geride bırakan bir kutlama yarışına
girişmişlerdir. Bu inanç ve ibadetlerimizi hançerlemek değilmidir. Batının
düşüncesini, sistemlerini, örf ve adetlerini, benimsemeye başladığımız günden
beri, her şey alt üst olmuştur.
O kadar
ki, beş vakit namazını kılan Müslümanlar bile, farkında olmayarak dahi olsa,
İslam’ı bir sistem olarak kabul edemez duruma düşmüşlerdir.
Çünkü batı ve onun gizli ajanları, böyle
şartlandırmışlardır. Kendimizi İslami ölçülere vurduğumuz zaman görüyoruz ki,
evlerimiz yangın içindedir.
Evlatlarımız yangın içindedir. Oğlun
namaz kılmıyor, camiye gitmiyor, kızın başını örtmüyor, seni dinlemiyor. İctimai
ve ahlaki hayatımızda yangın içindedir. İslam hayatımızın hiçbir yerine hâkim
değil.
Hâlbuki
İslam teslim olmak anlamına gelir. Emirlere teslim yasaklara teslim olmaktır. Konumuzla
ilgili ayeti kerimede, Allahu Teala Mukaddes kitabımız Kur’an-ı kerim’de şöyle
buyuruyor.
”Ey iman edenler, Yahudileri ve
Hıristiyanları kendinize dost edinmeyin. Onlar ancak birbirinin dostudurlar.
İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Allah, o zalimler
güruhuna asla muvaffakiyet vermez.” (Maide suresi. 51.)
Bir
Müslüman, elbette herkese karşı insanlık vazifelerini yerine getirecektir.
Dostluk
insanlık, vazifelerinin ötesinde, onların düşüncelerini, yaşayışlarını, örf ve
adetlerini benimsememektir. İslam dini bunu kesinlikle reddeder.
Bir başka
ayeti kerimede ise, Mevla Teala şöyle buyurmaktadır.
”Ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar,
sen onlara tabi olmadıkça, asla senden razı ve hoşnut olmazlar, Habibim deki:
Yol, Allah’ın gösterdiği yoldur, İslam dır ” (Bakara suresi. 120.)
Şimdi
düşününüz. Yıllardan beri Müslümanlar, Yahudi ve Hıristiyanların, kültüründen,
kanunlarından, örf ve adetlerinden tutun da yaşayış şekillerine varıncaya kadar
her şeylerini şuursuzca taklit etme yarışına girmişlerdir.
Bütün
bunlara rağmen onlar Müslümanlardan hoşnut olmuşlar mıdır? Hayır. O halde
kendinize geliniz.
Allahu Teala’yı ve Rasülüllah (s.a.v.)’i
dinleyiniz, İslama dönünüz. Dostlarınızı iyi seçiniz. Sizin dostunuz, Mevla
Teala’dan Efendimiz (s.a.v.) den ve Müslümanlardan başkaları değildir.
Yahudi ve
Hıristiyanların örf ve adetlerini yaşayışınıza sokmayınız. Miladi yılbaşının
Müslümanlarla bir ilgisi olmadığının biliniz.
Efendimiz
(s.a.v.) bir Hadis-i Şeriflerinde: “Kim
bir kavme benzemeye özenirse, o da onlardandır.” buyurmuşlar ve bu suretle,
Hıristiyanlık ve kokuşmuş Yahudilik adetlerine özenti duymaya set çekmiş,
taklitçiliği adet haline getirenlerin milli ruhunu kaybedip, özendiği o
topluluğun mahiyet ve karakterini elde edeceğine işaret buyurmuşlardır.
EHL-İ KÜFRE BENZEMEKTEN SAKINMAK.
Teşebbüh; taklit
etmek, benzemek manalarına gelir. Bu benzeme, inanç ve îtikâdî esaslarda
olacağı gibi, fikir, söz ve fiilde de olabilir. Benzeme, küfre olursa, küfür;
mâsiyete olursa, mâsiyet; hayra ve güzelliğe olursa makbul ve muteberdir.
(Avnu’l-Mâbûd Şerh-i Sünen-i Ebû Dâvûd, 11/95)
Bir
müminin, yaşayışı, konuşması, gezmesi, ticaret hayatı, ziraat hayatı, giyim
kuşamı, kılık kıyafeti, saçı sakalı, bıyığı, oturup kalkması, yiyip içmesi,
gezip dolaşması, sosyal hayatının her safhası, İslam dinine göre olmalı, Mümin
her zaman model insan olmalı.
Güzeller
güzeli buyuruyor. “Mümin koku
satan kimse gibidir. Yanında Otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını
görürsün. Onun her işi faydalıdır”
Müsamahayı
esas alan İslâm dinî, başkasına benzeme ve bilhassa kâfirleri ve fâsıkları
taklit etme hususunda, çemberi iyice daraltmıştır.
Adam
öldürmek, zina etmek, içki içmek gibi fiiller çok büyük günah olmasına rağmen
küfür sayılmazken, küfür alâmeti sayılan sözler ve fiillerde ve gerekse âdet ve
yaşayışta ehl-i küfrü taklit etmek, küfür sayılmıştır.
Rabbim
Müminleri Yahudi ve Hıristiyanlara benzemekten muhafaza eylesin.
Not: Müslümanların yeni yılı, Hicri
yılbaşı 1-Muharrem–1440–11-Eylül 2018-Salı günüydü.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala
âli Muhammed
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder