Bismillahirrahmanirrahim.
Bizleri Müslüman olarak
yaratan, peygamber ve sahabe sevgisiyle donatan, Mevla Tealaya sonsuz hamd
olsun. Âşıkların gözyaşları adedince,
denizlerin damlaları adedinde, Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.) ‘e âline
olsun.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali
Muhammed.
Değerli okurlarım! Sosyal bir varlık olan
insan, toplum içinde yaşar ve ihtiyacı olan birçok şeyi başkalarıyla paylaşmak
zorundadır.
Toplu
halde yaşamanın temel amacı; insanın mutluluğu, refahı ve güvenliği olup,
birbirimize karşı ilişkilerimizde de uymamız gereken ahlakî ve kanunî kuralları
içerir.
Bu
kurallardan birisi olan Kul hakkı; insanın can, mal ve namus gibi
dokunulmazlıklarını korumaya yönelik ortaya çıkan bir haktır. Cana kıymak,
hırsızlık, gıybet, yalan, borç, iftira, küfürlü söz, kul hakkını doğurur. Bu
kuralların ihlali kul hakkına riayet etmemektir.
Dünyada ve ahirette
bunları yapmanın cezaları vardır.
Müslüman, kul haklarına son derece titizlik göstermelidir. Bilerek veya
bilmeyerek başkalarının hakkını üzerine geçiren kimse o hakkı dünyada ödemek ve
helalleşmek suretiyle kendisini kurtarmaya çalışmalıdır.
Bu fani hayatın son
bulacağını, gerçek hayat dediğimiz ahiret hayatının başlayacağını ve herkesin
dünyadaki hayatından hesaba çekileceğini hatırımızdan çıkarmamamız gerekir.
Nitekim
Kur’ân-ı Kerîm’inde“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de
zerre miktarı kötülük işlerse, onu görür” [ Zilzal suresi. 7, 8. )
Buyuran
Allah Teâla, insanların mutlaka yaptıklarının karşılıgını göreceğini bizlere
bildirmiştir.
Sevgili
Peygamberimiz (sav) de; “Bir
kimsenin diğer bir kimsenin haysiyetine yahut malına tecavüzden dolayı üzerinde
bir hak bulunursa, altın ve gümüşün geçmediği hesap günü gelmeden helalleşsin.
Aksi takdirde, yaptığı haksızlık ölçüsünde, iyi amellerinden alınıp hak
sahibine verilir, İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden
kimseye yüklenir“ [Buhari.)
şeklindeki hadîsi ile kul hakkının önemine işaret etmiştir.
Güzeller
güzeli (s.a.v.) hayatının son günlerinde
hastalığı esnasında mescitte minbere çıkarak “Ey insanlar! Belki
yakında aranızdan ayrılacağım. Allah’ın huzuruna kul hakkı ile gitmekten daha
ağır bir şey yoktur. Kimin bende bir alacağı varsa işte malım gelsin alsın.
Kime yanlışlıkla veya kasten vurmuşsam işte sırtım gelsin vursun. Bu konuda
asla çekinmeyin. Şunu bilin ki, içinizde bana en sevimli olan bende olan
hakkını alan veya bana hakkını helal eden kişidir” [ İbn Sa’d, Tabakât,)
Buyurmuş,
bu davranışıyla bizlere ayrıca toplum huzurunda kul hakkından helalleşmenin
örnekliğini göstermiştir.
Kul hakkı
konusunda dikkatli olmamız gereken konulardan biri de kamu hakkının
oluşmasıdır. Kamu hakkı kul hakkından daha kapsamlıdır. Çünkü kul hakkı ihlalinde
bir veya birkaç kişiye karşı sorumlu iken kamu hakkında o toplumda yaşayan
bütün insanlara karşı sorumluluk doğmaktadır.
Belki hakkını ihlal
ettiğimiz şahsı bulup ondan helallik alma ihtimalimiz vardır. Ancak kamu
hakkını ihlal ettiğimizde kimden nasıl helallik alabiliriz? Bu sebeple kamu
hakkını gözetmemiz, bu hususta titiz davranmamız gerekmektedir. kamu hakkını
tüyü bitmemiş yetimin hakkı olarak özetleyebiliriz.
Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu, zarar
görmediği kimsedir.“ [Müslim.)
Netice
itibariyle iyi bir Müslüman olmak istiyorsak, bütün insanların hakkına saygı
göstermeli, kimsenin hakkını yememeliyiz. Kimsenin malına el uzatmamalı,
kimseye zulmetmemeliyiz.
Haksızlığın
ağır vebalini düşünmeli, ahi retteki hesabın şiddetini ve zorluğunu aklımızdan
çıkarmamalıyız.
Sağlık ve hastalıklarında, üzüntü ve
sevinçli anlarında, düğün ve bayramlarda kendilerini ziyaret etmek, onlardan
biri vefat etmek, onlardan biri vefat ederse yakınlarına başsağlığı dilemek,
kendilerine destek olmak, cenazenin kaldırılmasında yardımcı olmak, davetlerini
kabul etmek, çocuklarını kendi çocuklarımız gibi sevmek, koruyup gözetmek de
komşuluk görevlerindendir.
Maddi
kötülük, evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz etmek; onları bozmak,
yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek, kendisini dövmek ve hırpalamaktır.
Manevî kötülük ırz ve namusuna tecavüz
etmek, âile sırlarını çevreye yaymaktır. Özellikle komşunun namusuna göz dikmek
günahın katlanmasına sebep olur.
Abdullah
b. Ömer'in anlattığına göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) bir savaşa çıkmıştı. Yolda:
"Bu gün, komşusuna eziyet eden kimse bize katılmasın," buyurdu.
Adamın
biri: "Ben komşumun duvarının dibine abdest bozmuştum" deyince, Allah
Rasülü (s.a.v.) "Bugün bize katılma" buyurdu.
Hafta
sonlarında mahallemizde müzik sesini sonuna kadar açarak, bütün mahalleye
yüksek perdeden gece yarısına kadar müzik dinletenlere ne demeli.?
Günün
Duası:
Ey
nefis! Bir
ezanla geldin bir selayla gidersin.
Ölüm
senin peşinde. Ya sen neyin peşindesin.
Ahiret
yüzünü çevirmiş bize doğru geliyor.
Dünya
ise sırtına bize dönmüş gidiyor.
Unutmayalım!
Bugün amel var hesap yok,
Yarında
hesap var amel yok.
Allahumme salli ala Muhammed’in ve ala ali Muhammed
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder