Değerli okurlarım! Doğru olma hâli, ” dürüstlük,sıdk, sadakat, istikamet, hak” bir, hidayetanlamına gelen itikadî ve ahlâkî bir kavram. Allah'ın (c.c.) emrine vekanunlarına uygun bir yol izlemek ve insanların haklarına riayet etmek demektir.İman eden ve inancını hayata geçiren doğru insan, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in engüzel ahlâkını örnek alır.
“Kur'ân-ıKerim, doğruluğa dair birçok ayet ihtiva eder”. Sıdk, istikamet; hidayetgibi çeşitli türevleri olan doğruluk, ahlâkî vasıfların tümünü kendinde toplar.Özünde Allah Teâlâ’ya meleklere, âhirete, kitaplara, peygamberlere inanan,mallarını akrabaya, yetimlere, yoksullara harcayan, namaz kılan, zekât veren,oruç tutan, sabreden, sözünde duran, cihat eden... Müminlerin bütün buvasıfları doğruluk hâlinin tezâhürleridir.
"Âlemlerin Rabb'i Allah'ahamdolsun, Rahman'dır, Rahîm'dir. Din gününün sahibidir. Ancak sana kullukeder, ancak senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğinkimselerin yoluna” ." (Fâtiha Suresi, 1-6)
Ayetleriylebaşlayan Kur'ân-ı Kerim, doğruluk yolunu ve bunun aksini sapmışların yoluolarak çeşitli âyetlerle açıklar. O'na kulluk etmek, doğruluğun ve doğru yolunta kendisidir. Allah, (c.c.) O'na inananları ve yoluna yapışanları rahmet velutfa mazhar eder, onları doğru yola iletir. Öğüt alanlar için âyetleri Allahu Teâlâgeniş açıklamıştır.
Mevla Teâlâ müminlerin kendisindenkorkmalarını ve ölçüyü doğru tutmalarını emretmektedir. Sözünde doğru olmasıiçin uyarılan müminler, doğrulukları karşılığında cennet'e gireceklerdir.Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Doğruluk, en iyi, takvahâlinde gerçekleşebilir. "Doğrularla beraber olun" (TevbeSuresi 119) Buyrulması, bu kavramın toplumsal oluşuna delâlet eder. Doğrulukbir misâktır, kulluk ahdidir: Ahde vefa ve sadakatın mükâfatı hem dünyada hemâhirette verilecektir. Sıddıkların özellikleri ana hatlarıyla açıklanmıştır.Bunlar; sabır, itaat, infâk, istiğfar, ihlâs, takva, hayâ, emanet gibi özelliklerdir.
Doğruluğunkarşısında yalancılık, bâtıl, dalâlet gibi özellikler bulunmaktadır. Muttakilerasla yalan söylemezler. Hz. Peygamber, (s.a.v.) "el-Emîn"olarak tanınmıştı. Yalancılık ise, insanın günlük hayatta söz ve davranışlarındadoğruluktan uzaklaşması anlamına gelir.
Resûl-i Zîşan efendimiz (s.a.v.)şu hadisi, Şerifinde “Münâfığın alâmeti üçtür. 1- Konuştuğu zaman yalansöyler, 2- Söz verdiğinde sözünden döner, 3- Kendisine bir emanetbırakıldığında emanete hıyanet eder
Doğruluğun,”vahyi” temellerinin anlaşılmasından sonra, düşüncenin eyleme geçirilmesindeen başta dile hâkimiyet gelmektedir. Dil, düşüncenin iletim vasıtasıdır. Müminler söz söylerken doğruyusöyler, gereksiz yere konuşmaz, kötü söz söylemezler; ya hayır konuşurlar yahutsusarlar.
Doğruluk; düşüncede, sözde, niyette,iradede, azimde, vefâ ve amelde doğruluk şeklinde tezâhür eder. Bütünbunların kaynağı, “Kur'ân ve Sünnet'tedir”. Öte yandan, düşünce ve eylembirliği doğruluğun esasıdır. Düşüncede ve inançta tam manasıyla İslâm'ayönelmedikçe ve İslâmî hükümlere teslim olunmadıkça davranışların doğru olmasımümkün değildir.
Doğru olan ahlâk Kâinat’ın engüzeli (s.a.v.) ahlâkıdır; bunun dışında doğru bir yol yoktur. Rasûlullah (s.a.s.) "dosdoğruol" mesajı ile "Hûd sûresi beni kocattı" diyebuyurarak doğruluğun önemini ve insana yüklediği sorumluluğu ifade etmiştir. ”Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! (Hud Suresi,112,)
“Sen Ey Habibim,! Sen ve seninleberaber tövbe edenler “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” diyor. Biz doğru olacağız. Eşimize, dostumuza,herkese karşı dosdoğru olacağız. Doğruluğu kendi anladığımız gibi değil,Emrolundumuz gibi, doğru olacağız. ”DoğruluğuAllah (c.c.) emri doğrultusuna yapmasak”, her şahsa göre doğrular ortayaçıkar. .
Bir sahabi Hz. Peygamber'e (s.a.v.) "YaRasûlullah bana İslâm'ı öyle tanıt ki, senden başka birine sorma ihtiyacınıduymayayım" deyince, Efendimiz(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Allah'a inandımde, sonra da dosdoğru ol." (Müslim, İman,)
“Doğruluk her ne kadar seniöldürse bile ondan ayrılma” ( Hz. Ömer (r.a.)
“Özü doğru olanın sözüdedoğrudur” (Hz Ali (r.a.)
“ Doğru söyleyip, zincirevurulmak, yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir" (Sadi Şirazi.)
Âlemlerin efendisi (s.a.v.) buyuruyor:"Doğruluk insanı iyiliğe yönelir, hayırlı işlerde cennet'e kılavuzlukeder. Bir kimse, doğruluğu prensip edinirse sıddîk olur. Yalancılık da insanıkötülüğe ve fücura sürükler. Kötülük de çehennem'e götürür. Bir kimseyalancılığı prensip edinirse Allah (c.c) ın divanında kezzab (yalancı)defterine yazılır." (Tecrid-i Sarih, Ter 9, 146). Rabbime emanetolunuz.
SORULAR CEVAPLAR: Amelde mezhepler 4 tanedir.
1-İmam Ahmed Bin Hanbel: Bu zat Hicri
2-İmam Şafii: Asıl adı Muhammed, babasının adı ise İdris’tir. Hicri 150, tarihinde Gazze’de doğmuş ve Hicri 204, tarihinde Mısır’da vefat etmiştir. İmam-ı Azam’ın mezhebinden çok faydalanan bu zatın mezhebi Arabistan’a ve Türkiye’nin güneydoğu illerinde yayılmıştır.
3-İmam Malik: Hicri 93 tarihinde Medine-i Münevvere’de doğmuş ve Hicri 179 senesinde aynı yerde vefat etmiştir. Zamanında Medine-i Münevvere’nin en büyük âlimi idi.”Muvatta”adlı hadis kitabı çok meşhur olmuştur.
4-Hanefi Mezhebi: İsmi Numan bin Sabit’tir (Sabit oğlu Numan). Hicri 80 yılında Küfe’de dünyaya geldi, hicri 150 yılında Bağdat’ta vefat etti. Kabri Bağdat’ta Azamiye Cami-i yanındadır.18 sene Hammad’dan fıkıh öğrenen bu zat önceleri ticaretle meşgul olmuştur.
Tabiinden olan İmam-ı Azam birçok hocadan tahsil ve feyiz almıştır.1000’ den fazla talebesi olmuştur. İmam Ebu Yusuf, İmam Züfer ve İmam Muhammed bunlardandır. 55 defa Hacca giden bu zat Islama uygun yaşantısıyla takvanın üstün haline gelmiştir. Yukarda sayılan dört büyük imamın tamamı dini meselelerin esaslarında birleşmişlerdir. Bu bakımdan aralarında ayrılık yoktur. Ancak ikinci derecede bulunan bir takım meselelerde ayrılık göstermişlerdir. Fakat bu ayrılıklarda görünüşte olan ayrılıklardan başka bir şey değildir.
-Seferi olduğumuz zaman: kazaya kalan namazımızı seferi olarak kaza yaparız. (Seferide 4 rekâtlı Farz namazlarını 2 rekât olarak kılarız Akşam namazının’da seferisi olmaz…
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder