Buharın bulunmasıyla, evlerde, gemilerde, trenlerde, fabrikalarda hep odun yakıldığından o zamanın mühendisleri ve siyasileri bir gün gelip ormanların biteceğini, yeni ekilenlerin bile büyümeden kesilip yakılacağını, dişlerin arasını temizleyecek kürdan bile bulunamayacağını söyleyerek halkı telaşa kaptıran konuşmalar yapıp yazılar yazılırdı.
Bugüne kadar insanların kirlettiği sular bütün okyanusları dolduracak kadar çoktu.
Şom ağızlıların küçücük akıllarının hesaplarına göre şimdi bizim bir damlacık temiz suyumuz olmayacaktı. Ama Kuddüs olan Rabbimiz, kirlenen suları buhar halinde gökyüzüne çıkarıyor, güneş ve hava imbiğinden geçirip tertemiz halde yeryüzüne indiriyor.
Fırat nehrinin kenarında abdest alırken bile su israfı yapmayacak şekilde eğitilmemizi sağlamış dinimiz.
Milattan önce Çinli bir bilginin bir gün gelecek bu dünya bu insanlara yetmeyecek demiş ve bir örnek de vermiş: bir babanın beş çocuğu olsa, baba ölünce yirmi beş dönümlük tarlayı, beş çocuk beşer dönüm bölüşse, beş çocuğun beşer çocuğu olsa onlara da bölüştürülünce birer dönüm kalır.
İşte dünya da öyle bir şeydir” demiş.
Aradan binlerce yıl geçmiş, Çinlinin hayal bile edemediği nüfusa ulaşmış ama dünyamız yedi milyara yettiği gibi artıyor bile.
Amerika’nın sömürüp semirdikten sonra çöpe attığı yiyeceklerle bütün Afrika halkları doyacak israfın içinde imiş.
Ormanların rezervlerini hesap eden şom ağızlılara aldırmadan çalışma yapan bilgin adamlar, maden kömürünü bulunca ormanlar biraz nefes almış.
Derken kömürün rezervlerini hesap eden ve ormanlara geri dönüleceğini söyleyen şom ağızlılar tekrar devreye girmişler.
Petrolü bulan bilim adamları hem ormanları kurtarmış hem şom ağızlıların ağzını kapatmışlar.
Ama onlar boş durmamış ve petrolün de biteceğini, kömür olmadığı için ormanlara geri dönüleceğini söylemişler ama gaz devreye sokulmuş.
Şimdilerde gazın da bir gün biteceğini söylemeye başlayacaklardı ki güneş enerjisi devreye sokulmaya başladı.
Dünyanın ömrü bitmeden güneşin enerjisi bitmez.
“İleride su savaşları olacak” diyen şom ağızlılar, işi, geçimi savaş yapmak olanların işini kolaylaştırırlar. Halkı su savaşlarını kaçınılmaz olarak şartlandırıyorlar.
Kurdun kuzuya suyumu bulandırma” dediğinde
Kuzu, ben derenin alt tarafındayım sen yukarıdasın, benim bulandırdığım su aşağı akar giser sana gelmez” dediğinde,
Kurt, geçen sene bulandırmıştın” der.
Kuzu, “ama ben geçen sene yoktum” dediğinde
Kurt, konuşma, seni yiyeceğim” der.
Savaşa bahane arayanlar için bahane bol.
Çocukluğumuzda bizden yaşlı olanlar bize bir soru sorarlardı “Dünyanın ağırlığı altı katrilyon, altı yüz trilyon olsa bu yıl bir milyon çocuk doğsa beşer kilodan beş milyon kilo eder. Dünyanın ağırlığı kaç oldu?” derlerdi ve düşünmeden cevap verenler altı katrilyon altı yüz trilyon beş milyar” derlerdi.
Halbuki yapılan evler, doğan çocuklar, ekilen ormanlar dünyadan alıp dünyaya yükleniyor. Yani artmıyor, eksilmiyor.
Bir ismi Rezzak olan, bir diğer ismi Mukıyt olan Rabbimiz ezeli ve ebedi olduğu için dünya her zaman üzerindeki canlılara yetecektir.
Yeter ki insanlar İslam’ın adaletinden ayrılmasınlar, ilim adamlarının ufuklarını kapatmasınlar ve Rabbimizin tabiata koyduğu hazineleri keşfe devam etsinler.
Rabbimiz buyurur, “Allah’ın nimetlerini saysanız, sayamazsınız. Şüphesiz Allah Ğafur’dur, Rahîm’dir.” (Nahl süresi ayet 18, İbrahim süresi ayet 34)