BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

28 Ağustos 2014

İman, Vatan ve Vatandaş İlişkisi

Mahmut Toptaş

28-08-2014

İbrahim aleyhisselamın dualarından bazısını Rabbimiz bize Kur’an’ında haber vermiş ve Sevgili Peygamberimiz de o duaları nerede okuyacağımızı bize öğretmiştir.

Beş vakit namazımızın son oturuşlarında en son okuduğumuz  Rabbenağfirli ve livalideyye.../Rabbimiz, beni, anne ve babamı ve bütün mü’minleri afvet” diye okuduğumuz dua da İbrahim aleyhisselamın duasıdır.

Onun dualarından birinde Rabbimiz bize şöyle dediğini haber verir:

“Hani İbrahim şöyle demişti: “Rabbim, şu beldeyi (Mekke’yi) güvenli kıl. Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut.” (İbrahim süresi ayet 35)

Önce vatan. Rabbimiz, namazın dosdoğru kılınması, zekâtın hakkıyla verilmesi ve iyiliği yaymanın, kötülüğü engellemenin ön şartının ana kucağı gibi bir anayurdun olması gerektiğine şöyle işaret eder:

 “Onlara eğer yeryüzünde (iktidar için) bir mekân verirsek namazı kılarlar, Zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İşlerin sonu Allah’a aittir.” (Hac süresi ayet 41)

Güzel ülkenin insanlarının da güzel olması için gönüllerini şekillendiren kelimenin, gönlü Yaratana ait olması gerekir. İnsanın ürettiği sözün gücü üretenin gücüyle orantılı olur.

Güzel kelime olan Kelime- i Tevhid, hem Yaratanın birliğini haber verir, hem bütün insanlığın birlik ve beraberliğini sağlar

Rabbimiz buyurur:

“Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı? Güzel bir kelime, kökü (yerde) sabit, dalları gökte bir ağaca benzer.

Rabbinin izniyle meyvesini her zaman verir. Öğüt alırlar diye Allah insanlara misaller verir.

Kötü kelimenin durumu da, topraktan koparılmış kararı olmayan kötü ağaç gibidir.

Allah, iman edenleri dünya hayatında da, ahirette de sabit bir söz üzerinde tutar. Zalimleri sapıtır ve Allah dilediğini yapar.” (İbrahim süresi ayet 24-27)

Müslüman bir insanın yüzüne karşı “Bre kâfir” deseniz, adam renkten renge girer gücü yeterse tepkisini gösterir, yetmezse orayı terk eder. Bir tek kelimenin insan üzerindeki etkisidir bu.

Onun için temiz bir ülkede, temiz kelimelerin tedavülde olması için temizliği yaratanın temiz kelimeleri olan Kur’an ayetleri en fazla okunan, anlaşılan ve yaşanan olmalıdır.

Rabbin kelamı tedavülde olmaz da ona karşı isyan eden kâfirlerin sözü geçerli olursa çocuklar, babalarının kim olduğunu bilemeden, kadınların kaldırımlarda satılmasını özgürlük kabul eden, parlamentosunun dörtte üçü uyuşturucu müptelası olan, sokakları ışıl ışıl yanan, ateşin kelebekleri kendine çektiği gibi insanları cehenneme çeken sahte güzelliklerin hâkim olduğu bir alana bizi çekmeye çalışırlar.

Ebu Said el-Hudri’nin (r.a.) rivayetine göre, Sevgili Peygamberimiz de

“Gübrelikte biten yeşillikten sakının” buyurmuş.

O nedir diye sorulduğunda (Örnek olarak) “Kötü yerde (kötü çevrede, kötü kültürle yetişen) biten güzel kadın” diye cevap vermiş. (Deylemi 1/382 hadis no 1537, Ramehürmüzi, el-emsal 1/120 rakam 84, Kenz-ül ummal hadis no 45615. Nasıruddin el Elbani bu hadisi el-silsiletüzzaıfe’sinde zikretmiş)

MİLLİ GAZETE

Eller nasıl yıkanmalı ?


Uzmanlar, el temizliğine dikkat edilmemesi durumunda birçok ciddi hastalığın ortaya çıkacağını belirtti.

Biyokimya ve Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Serkan Karaer,  "Sabunun elin her yerine temas etmesi için el yıkamaya başlarken önce suyla ellerin ıslatılması gerekir" dedi.

El temizliğinin günlük yapılması gereken en önemli kişisel temizlik olduğunu belirten Dr. Serkan Karaer, eller yoluyla her yere taşınan mikroorganizmaların basit soğuk algınlığından, ciddi hastalıklara kadar birçok istenmeyen duruma neden olabildiğini söyledi. Dr. Karaer, "Ellerin sık sık ılık su ve sabunla yıkanması, çatlak ve sıyrıkların oluşmasının engellenmesi, tırnakların kısa ve temiz olması, bulaşıcı hastalıkların artmasını ve yayılmasını önlemenin en etkili yoludur" dedi.

ELLER NASIL YIKANMALI?

Dr. Karaer, "Sabunun elin her yerine temas etmesi için el yıkamaya başlarken önce suyla ellerin ıslatılması ve sıvı sabun kullanılması, en kirli bölgeler olan tırnakların ve başparmakların unutulmaması ve en 15 saniye ovalama yapılarak yıkanması, nemli ortamlarda mikroorganizmalar daha hızlı çoğaldığı için ellerin mutlaka kurulanması gerektiği, enfeksiyonun yayılmaması için tek kullanımlık kağıt havlu kullanılması gerekmektedir.

El yıkama tekniğinde önemli üç etken, akar su, sabun ve ovuşturmadır. Akar suyun mekanik kuvveti ve elleri ovuşturma işlemi deri kıvrımlarına yerleşen mikroorganizmaları yerlerinden çıkartır. Sabun ise toz ve kiri eriterek ciltten geçici mikroorganizmalarla kayıp gitmesine yardımcı olur" şeklinde konuştu.

ELLER NE ZAMAN YIKANMALI?

"Yemeklerden önce ve sonra, tuvaletten önce ve sonra, hapşırdıktan, öksürdükten sonra her dersten sonra, saçlarınızı taradıktan veya elledikten sonra, para alışverişinden sonra, hasta insanlara dokunmadan önce ve sonra, burnunuzu temizledikten sonra, kedi, köpek ve diğer tüm hayvanları elledikten sonra kirli görüldüğü ve kirli olduğu düşünüldüğü her zaman eller mutlaka doğru teknikle yıkanmalı. Bunun dışında tırnaklar kısa, yuvarlak kesilmeli, ellerin göze, ağıza ve buruna temasından kaçınılmalı, tırnak yemek ve kalem arkasını ağza sokmak gibi davranışlardan kaçınılmalı."


27 Ağustos 2014

DAVUTOĞLU'NDAN ERDOĞAN'A ÇOK ÖZEL TABLO

AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çok özel bir tablo hediye etti.

Davutoğlu'ndan Erdoğan'a Çok Özel Tablo

27 Ağustos 2014 Çarşamba 16:53

AK Parti'de 1245 delegenin oyuyla tek Genel Başkan Adayı olan Ahmet Davutoğlu, konuşması sırasında Türkiye'nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan selefi Tayyip Erdoğan'a Osmanlıca yazılmış bir tablo hediye etti.

Davutoğlu'nun Erdoğan'a hediye ettiği tabloda Necip Fazıl Kısakürek'in 'Utansın' şiiri yazılı.

Sözlerine bakıldığında bugünkü tabloyu özetleyen şiiri Davutoğlu'nun özel olarak seçtiği öğrenildi.

UTANSIN

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

25 Ağustos 2014

2014 PYBS Yerleştirme Sonuçları açıklandı


Milli Eğitim Bakanlığı, 2014 Yılı Parasız Yatılılık Ve Bursluluk Sınavı Yerleştirme Sonuçları'nı internet sitesi üzerinden açıkladı.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2014 Yılı Parasız Yatılılık Ve Bursluluk Sınavı (PYBS) Yerleştirme Sonuçları'nı internet sitesi üzerinden açıkladı.

Sonuçlara T.C. kimlik numarası aracılığıyla ulaşılabiliyor. 

http://www.meb.gov.tr/sinavlar/sorgu/Dpy/Ss/2014_8yertllkkfkm/Dpy_Frm.asp?KeepThis=true&TB_iframe=true&height=650&width=850

ÜZÜMÜN FAYDALARI

Üzüm; A vitamini, B1 vitamini, C vitamini, E vitamini, demir, kalsiyum, potasyum, sodyum, magnezyum ve fosfor gibi vitaminler ve mineraller açısından oldukça zengin bir besin. Sağlık sorunlarında getirdiği çözümler ise en az içeriği kadar fazla. Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Çiğdem Bölük Öngüner, üzümün mucizevi etkilerini anlattı.
Üzüm kansere karşı koruyor 

Üzümün en önemli özelliği, çok güçlü bir antioksidan olmasıdır. E vitamininden 50, C vitamininden ise 30 kat daha fazla antioksidan özellik göstermektedir. Bilinen tüm meyveler içinde en güçlü antioksidandır. Bu yönüyle de kansere karşı koruyucudur. 

Kanser tedavisindeki olumsuzlukları gidermeye yardımcı olur. Özellikle siyah üzümün kabuğunda ve çekirdeğinde anti- kansorejen ve antioksidan özellik taşıyan maddeler bulunmaktadır. Araştırmalar bu maddelerin beyin hücrelerini koruduğunu göstermektedir. 

Kolesterolü dengeliyor 

Üzüm kalp damar sağlığı açısından da oldukça faydalıdır. Yüksek kolesterol problemi yaşayan kişilere kolesterol düşürücü olarak önerilmektedir. Kolesterol üzerine etkisi, iyi kolesterolü yükseltip kötü kolesterolü düşürmesi şeklinde gerçekleşir. Resveratroller, kan damarlarını ve kılcal damarları güçlendirerek damarları korumaktadır. Böylece damar sertliğini önleyerek hem kalp krizi riskini hem de yüksek tansiyon sıkıntısını azaltmaktadır. 

Kataraktın düşmanı üzüm 

Üzümün içindeki proantosiyanidinler beyin ve karaciğer hasarı üzerine beta karoten, C vitamini ve E vitaminlerinden daha güçlü bir koruyucu etki göstermektedirler. Ayrıca bu maddeler, kanın sulanması ve kan akımının hızlanmasında da görev almaktadırlar. Böylece özellikle gözdeki kılcal damarları güçlendirerek gözün saydam tabakasını korumakta, ilerleyen yaşlarda ortaya çıkan görme bozukluklarının azalmasına da yardımcı olmaktadırlar. Ayrıca katarakt oluşumunu da engellemektedir. 

Üzüm cildin yaşlanmasını geciktiriyor 

Üzümde bulunan flavanoidler ciltteki kollajen ve elastin dokularını koruyarak erken yaşlanmayı önlerler, cildin sıkı ve elastik olmasını sağlarlar. Hücre yenileyici etkisi ile cildin güzelleşmesine yardımcı olurlar. Üzüm antihistaminik özellikte taşımaktadır. Üzüm çekirdeği histamin salgısını azaltarak alerjiye karşı önleyici etki göstermektedir. 

Saçları güçlendiriyor 

Flavanoidler, saç hücreleri üzerine de etkilidirler. Saçın büyümesini uyarırken saç hücrelerinde de artışa neden olurlar. Platelet agregasyonunu engelleyerek felce karşıda koruyucu etki göstermektedirler. 

Dikkat eksikliğinin ilacı 

Üzüm çekirdeği kullanımı deri hastalıklarına iyi gelmektedir. Yapılan çalışmalar, üzüm tüketiminin çocuklarda dikkat eksikliği- hiperaktivite problemlerinede faydalı olduğunu göstermektedir. 

Üzüm anti-oksidan ve demir içeriği yüksek bir meyve olması nedeniyle yorgunluğun giderilmesinde etkilidir ve unutkanlığa karşı da koruyucudur. Aynı zamanda üzüm tüketimi C vitamininin etkisini de artırmaktadır. Kan yapıcı özelliği ile üzüm kansızlığa da iyi gelmektedir. Kansızlık için ayrıca üzümden yapılan pekmez ve üzüm suyu tüketilebilir. 

Günde 1 kase üzüm stresi azaltıyor 

Üzümün posa içeriği de oldukça yüksektir. Hazmı kolaylaştırıcı ve kabızlığı giderici etki göstermektedir. Üzümün, taze olarak günde bir orta boy kase kadar (200gr) ya da kuru olarak 1 kahve fincanı tüketilmesi, yorgunluğun giderilmesine ve stresin azalmasına yardımcı olmaktadır. 

Unutulmamalıdır ki; üzüm şeker içeriği de yüksek bir besindir. Bu yüzden şeker hastalarının üzüm tüketim miktarlarına dikkat etmeleri gerekmektedir. 

24 Ağustos 2014

LİSELERE NAKİLLER 25 TEMMUZ 2014'TE BAŞLIYOR

MEB'in lise yerleştirmeleri sonrası, başka bir okula nakil yaptırmak isteyenlerin başvuruları yarından itibaren alınmaya başlanacak.

Liselere yerleştirme sonuçlarının açıklanmasının ardından, başka bir okula nakil yaptırmak isteyenlerin başvuruları yarından itibaren alınmaya başlanacak. Başvurular, 28 Ağustos'a kadar devam edecek.

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında liselere kesin kaydı yapılan öğrenciler, açık kontenjan bulunan başka bir ortaöğretim kurumuna nakil talebinde bulunabilecek.

Resmi ya da özel bütün ortaöğretim kurumları arasındaki nakil işlemleri e-okul üzerinden yürütülecek ve nakiller puan üstünlüğü esas alınarak sistem üzerinden otomatik olarak gerçekleştirilecek.

Resmi okullar arasındaki nakil işlemleri, veli tarafından öğrencinin kesin kaydının yapıldığı okul müdürlüklerine yapılacak.

Özel bir liseye nakil yaptırmak isteyen öğrencilerin velileri ise ilgili özel ortaöğretim kurumuna şahsen başvuruda bulunmaları halinde kesin kayıt işlemleri yapılacak ve yerleştiği ortaöğretim kurumdan nakilleri e-okul üzerinden otomatik olarak gerçekleştirilecek.

Nakil kontenjanları internetten öğrenilebilecek

Nakil işlemlerine ilişkin ilk başvurular, 25-28 Ağustos'ta alınacak ve sonuçlar 29 Ağustos saat 19.00'da ilan edilecek.

Eylül sonuna kadar haftalık periyotlarla gerçekleştirilecek nakiller, okulların ilan edilen boş kontenjanları için yapılacak. Öğrenciler, her bir nakil talebinde tek okul tercihinde bulunacak.

Başka bir resmi veya özel okula nakil talebinde bulunan öğrencilerden boşalacak kontenjanlar bir sonraki haftanın boş kontenjan listesinde yer alacak. Nakil talebi gerçekleşenler ve boş kalan kontenjanlar e-okul sisteminden ilan edilecek.

26 Eylül'den sonra yapılacak nakil başvuruları, ortaöğretim kurumları arasında nakil esaslarına göre taban puanlar esas alınarak gerçekleştirilecek. Nakil kontenjanları ile işlemleri ve ilgili bütün duyurular Milli Eğitim Bakanlığının "e-okul.meb.gov.tr" adresinden ilgililerin ve kamuoyunun bilgisine sunulacak.


22 Ağustos 2014

2014 TEOG yerleştirme sonuçları açıklandı

Liseye yerleştirme sınav sonuçları bugün açıklandı. Adaylar yerleştirme işlemi sonucunda öğrenim görmeye hak kazandıkları okulları görecek. TEOG sonuçları bugün http://www.meb.gov.tr,http://oges.meb.gov.tr ve https://e-okul.meb.gov.tr adreslerinde ilan edildi. Öğrenciler T.C. kimlik numarası ve okul numarasıyla sonuç bilgilerini sorgulayabilecek. Öğrencilere ayrıca sınav sonuç belgesi gönderilmeyecek.

KAYIT OTOMATİK

Sonuç bilgilerinde, kaydının yapıldığı okul bilgileri bulunuyor. Ayrıca, SMS ile bilgilendirilmek isteyen velilere mobil bilgilendirme servisi aracılığı ile yerleştirme sonuçları bildirilecek. Yerleştirme işlemi yapıldıktan sonra resmi ve özel okulların açık kalan kontenjanlarına ortaöğretim yönetmeliğinin nakil esasları doğrultusunda, yerleştirmeye yönelik nakil yoluyla öğrenci kaydedilecek.

KESİN KAYITLI SAYILACAK  

Tercih başvuruları alındıktan sonra ortaöğretime yerleştirme işlemi, puan üstünlüğü esasına göre öğrencilerin YEP’ine ve tercih başvurularına göre Bakanlıkça belirlenmiş kontenjanlara yaptı. Tercih başvurularından sonra ortaöğretime yerleştirme işlemi, öğrencilerin okul tercih kodlarına göre oluşturdukları A grubu tercihleri öncelikli olmak üzere ve okul türlerini içeren B grubu tercihleri dikkate alındı. 

Öncelikle, öğrencilerin 15 adet okul tercih kodlarına göre oluşturdukları tercihlerini içeren A grubu tercih başvurularına göre yerleştirme işlemi puan üstünlüğü esasına dayalı olarak yerleştirmeye esas puanına (YEP), tercih başvurularına göre önceden belirlenmiş kontenjanlara yapıldı. A grubu (okul tercih kodlarına göre yapılan tercih grubu) yerleştirmelerin sonunda tercih ettiği okullardan herhangi birisine yerleşen öğrenciler, yerleştikleri okullara kesin kayıtlı sayılacak.

Çocuklarımız Nasıl Yetiştirilmeli?

EHL-İ SÜNNET ve CEMAAT Müslümanlığına (yani Kur’ana, Sünnete ve Şeriata) göre mü’min=iman etmiş anne babaların ve velilerin çocuklarına karşı ana vazifeleri şunlardır:

 

1. Üç yaşından itibaren onlara akılları ve anlayışları derecesinde din duygusunu, İslamı, Kur’anı, Peygamberi, Tevhidi, ahireti, mukaddesatı, iyiyi kötüyü, hesabı kitabı, Cenneti Cehennemi anlatmak, öğretmek.

 

2. Beş, altı, yedi yaşından itibaren şifahî ve kitabî ciddî ilmihal tahsili vermek.

 

3. Okuma yazma öğrendikten sonra ilmihal ve İslam ahlakı eğitimini derinleştirip genişletmek.

 

4. Yedi yaşından itibaren namaza başlatmak ve alıştırmak.

 

5. On yaşından itibaren namaz kıldırmak, kılmazsa te’dib etmek.

 

6. Kur’an okumasını öğretmek.

 

7. Doğru ve faydalı bilgi ve kültürün yanında ahlak ve karakter terbiyesi vermek.

 

8. Bozuk ve sapık fırkalara ve hiziplere karşı Ehl-i Sünnet şuuru aşılamak.

 

9. Yabancı dilden önce Osmanlıca okuma ve yazma öğretmek.

 

10. Kemalist eğitim sistemi bozduğu için onlara ehliyetli ve icazetli hocalar tarafından islamî paralel ve alternatif eğitim verdirmek.

 

11. Çocukları, dünya hizmet, vazife ve faaliyetlerini yapmaları şartıyla ahirete yönlendirmek.

 

12. Onlara Ümmet birliği şuuru vermek; cemaat ve fırka holiganlıklarından, militanlıklarından, fanatizminden, benim şeyhim senin şeyhini döver eşekliklerinden uzak tutmak.

 

13. İmam-ı Kebir, biat ve itaat kültürü ve şuuru aşılamak.

 

14. İffetli, namuslu yaşamaları için ne yapmak gerekiyorsa onları yapmak.

 

15. Hayatın çarklarını çevirmek için paranın gerekli, lakin onun kirli ve kirletici olduğunu anlatmak. Para için her haltı yiyen kimsenin sefil, beyinsiz, sürüngen, rezil bir kimse olduğunu öğretmek.

 

16. Meşrebleri, renkleri, kültürleri ne olursa olsun mü’minleri sevmenin, onları kardeş bilmenin, onlara acımanın, onlarla ilgilenmenin, onları desteklemenin, onların sevinçlerine ve kederlerine ortak olmanın gerekliliğini öğretmek.

 

17. Anne ve baba öldükten sonra, geride bıraktığı çocuklarının onlar için sadaka-i cariye kaynağı olmasının sağlayacak şekilde onları yetiştirmek.

 

18. Çocuklarını cahil değil alim, gafil değil uyanık, bedevî değil medenî, güçsüz değil güçlü ve vasıflı olarak yetiştirmek.

 

19. Onları, düşmanların ve karşıtların bile takdir edeceği şekilde kâmil=olgun insanlar, iyi Müslümanlar olmasını sağlamak.

 

20. Güçleri takatleri vüs’atları derecesinde onları iman, İslam, Kur’an hizmetkarları yapmak.

 

21. Onlara öyle bir ahlak ve karakter terbiyesi vermeli ki, açlıktan öleceklerini bilseler asla haram ve şüpheli gelir elde etmesinler ve yemesinler.

 

22. Onlara, en büyük ve zararlı düşmanlarının nefs-i emmareleri olduğu öğretilmelidir.

 

23. Onlara Ashab-ı Kiram, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn yani Selef-i Sâlihîn, Ehl-i Beyt-i Mustafanın (Salat ve selam olsun Ona), her asırda gelip geçmiş mücedditlerin, rabbanî ve râsih ulema ve fukahanın, kamil şeyhlerin ve mürşidlerin, İslam kahramanlarının sevgisi aşılanmalıdır.

 

24. Çocuklarımız aşırı uçlardan, gulüvve kaçmış kimselerden, terör zihniyetinden, Haricilikten, İslam aktivizminden, Necdîlikten, her tür İslamcılıktan uzak tutulmalıdır.

 

25. Onlara özel ihlas dersleri verilmelidir.

 

26. Onlar ihlaslı mücahid olarak yetiştirilmelidir.

 

27. Onlara din sömürüsünün karı veya uyuşturucu satmaktan daha kötü bir cinayet olduğu anlatılmalıdır.

 

28. Onların zayıf, aciz, zelil, mağlub Müslümanlar değil; güçlü, muktedir, aziz ve muzaffer Müslümanlar olarak yetiştirilmesi için gereken bütün eğitim verilmelidir.

 

Yukarıda 28 madde yazdım, bunlara birkaç madde daha ilave edilebilir.

 

Çocuklarını böyle yetiştirmeyen anne ve babalar hem kendilerine hem de yavrularına zulm etmiş olur.

 

İnsanlar, çocuklarından dolayı hesaba çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar?

 

Çocuklarını iyi yetiştirenlere müjdeler olsun.

 

Kötü yetiştirenlere yazıklar olsun.

 Mehmet Şevket EYGİ

MİLLİ GAZETE


21 Ağustos 2014

İnsanlığı tehdit eden hastalık: MODA

Moda, insanı ruhen süflileştiren bir illet… Bununla beraber, insan sağlığını da tehdit ediyor. Kendilerini şekilden şekle sokan modaistler takip ettikleri yolda hem kişiliklerini hem de sağlıklarını kaybediyor.

İnsanlığı Allah’a kulluktan uzaklaştıran moda illeti, belli bir zümrenin elinde bugün toplumları değneklere takılmış karagözler gibi oynatıyor. Yular vurulmuş hayvan gibi istenen istikamete çekilen yığınlar haline getirilmiş toplumlar, Allah’a kul olamamanın cezasını çekiyorlar. Başkalarının arzu ve iştahlarına göre yaşamak, işte en adi hayat tarzı budur! Böyle bir hayatın içinde olanlar kendi benliklerini yok ederler.

Modaya uymak için giyilen elbiseler, vücuda şekil vermek gayesiyle giyilen korseler, sentetik giyim eşyaları vs. gibi giyecekler vücudu tahrip ediyor.

Uzmanların uyarılarını ve söylenebilecekleri şöyle özetleyelim:

1.         Dar yakalı elbiseler kan dolaşımını etkiliyor. Bunun ortaya çıkardığı zararlar:

a.         Oksijen yetersizliği

b.         Baş ağrısı

c.         İç kanama

d.         Sinir bozuklukları (Toplumlardaki kendine hakim olamama intiharın artmasının sebeplerinden biri de budur.)

2.         Dar gömlek ve bluzlar sıhhatli solunumu engelledikleri için vücut ısısının yükselmesine neden oluyor. Kalbin rahat çalışmasını engellediği için de zaman içinde kalp rahatsızlığı ortaya çıkıyor.

3.         Dar pantolonlar insan sağlığı için son derece zararlıdır. Zira dar pantolon:

a.         Solunumu engelliyor

b.         Vücut ısısını arttırıyor

c.         Kalp hastalıklarına zemin hazırlıyor.

d.         Cinsel organlarda ciddi etki yapıyor. Bu ise büyük problemlere neden oluyor.

4.         Bele takılan kemer iyice sıkılırsa da zararlıdır

a.         İç organlar üzerinde baskı yaparak doğru çalışmasını engeller.

b.         Özellikle solunum bozuklukları ve böbrek iltihapları kendini gösterir.

c.         Yüksek ökçeli ayakkabıların zararları tartışılmaz.

d.         Ayak parmakları deforme olur.

e.         Nasır yapar.

f.         Dolaşım bozukluklarına sebep olur.

5.         Petrol ürünlerinden yapılan sentetik giyecekler ya hastalıkların başlatıcısı ya da hızlandırıcısı oluyor. Bu tür elbiselerin zararlarını şöyle sıralayabiliriz:

a.         Şayet vücutta hastalık varsa onu canlandırır.

b.         Mafsal ağrılarına neden olur.

c.         Vücutta tahrişlere sebep olur.

d.         Sivilcelerin oluştuğu görülür.

e.         Vücutta alerji yapar.

f.         Sinir sistemini olumsuz yönde etkiler. Buhranlara sebep olur.

g.         Vücutta oluşan terleri emmedikleri için kötü kokuların oluşmasına sebep olur.

h.         Daha nice zararları vardır.

Netice:

Giyim eşyasını alırken modaya uygunluk değil, yaratılışımıza ve sıhhatimize uygunluğa bakmalıyız.

 Mevlüt Özcan

Milli Gazete

İzleyen İzlediğini Geçemez

Sabahları bulgur çorbası, öğle yemeğinde bulgur pilavı, akşam yemeğinde mayalı ekmeklerden kalan dıkımlardan yapılan ekmek aşının yendiği günlerden geldik bu günlere. (Ekmek aşının adını şehire gelince “Tirit” diye değiştirmişler)

Babam, evimize nebati yağ sokmadı. Birinden zararını öğrendiğinden değil, üzerine sinek konmadığından, karıncanın bile beğenmediğinden almazdı.

Bilimsel doktorlarımız, reçete verirken tereyağını yasaklamayı, nebati yağı tavsiye etmeyi de ihmal etmezlerdi.

Bir litrelik zeytinyağı, altı nüfusa tam bir ay yeterdi.

Bu günlerde yine benim evimde ayda beş litre zeytinyağı tüketilir.

Beş lira, evimizde bir kış boyu kalamazdı.

Su, köyün çeşmesinden helkeler ve güğümlerle taşınırdı.

Lambanın camı en fazla korunması gereken malımızdı.

Hani devlet dairelerinde evrakların olduğu dolapların üzerinde “Tehlike Anında ilk Kurtarılacak” diye yazar ya lambanın camı da şehirden köye taşınırken babanın boynunda gerdanlık gibi asılı olarak taşınırdı.

Evin kızı veya gelinin ikindi üzeri en zevkli işlerinden biri, lambanın camını nefesinin buğusuyla silmek ve pırıl pırıl hale getirmekti.

Gaz yakan lambanın camının akşamları pırıl pırıl oluşu bile bize mutluluk verirdi.

O günlerden bu günlere geldik.

Asgari ücretin biraz üzerinde maaşımız var.

Yollarımız da tek taş yok, hep asfalt.

Sularımız kesilmiyor, elektriklerimiz hep yanıyor.

Sabah kahvaltımız, öğle yemeğimiz ve akşam soframız, çocukluğumuzda hayal edemeyeceğimiz kadar iyi.

Ama bu hafta yayınlanan her vilayetin depresyon hastaları sayısına baktığımızda ve bu konuda yapılan dünya istatistiklerine göre her sene depresyon hastalarının sayısı artıyormuş.

Avrupa’ya konferans için gittiğimde bir arkadaş, “Buralarda insana çok değer verilir. On bin nüfuslu şehirlerde bile deli hastalarının kaldığı hastahane var” dediğinde ben de ona “Asıl olan önce adamı delirtip sonra onu bağlayacak hapishane görevi yapan hastahane yapmak değildir.

Asıl olan insana İslam’ca muamele edip, insanca yaşamasını temin edip delirmesini engellemektir.” Dedim.

Türkiye’de son senelerde deliren insan sayısında hâlâ Avrupa’nın çok gerilerinde olmasına rağmen deliren veya delirmeye ramak kalan insan sayısının Türkiye’de de arttığını yazıp çiziyorlar.

Dünyanın nimetlerinden, dünyayı yaratanın koyduğu kurallar içinde israf etmeden yararlanacağız.

Her biri bir Makyavel olan batının her şeyi satmaya izin veren hatta kendini bile satmayı özgürlük kabul eden, müttefikini bile gizlice dinleyen, adam kanıyla ekmeğini yoğuran, ülkeleri bir damla petrolü için üzerinde yaşayanları yok eden ve bu çıkarcı kanunları da bize medeniyet ambalajıyla dayatan insanların yolundan gidersek millet olarak depresyona girdiğimizde hasta olduğumuzu söyleyenleri de ya hapse atarız, veya dokuz köyden kovarız.

Elli beş yıldır Avrupa Birliği kapısında bekletilmemizin temelinde hala akıl hastalarımızın batıya göre azlığı vardır.

Umutlar tükenmiş değildir.

Tekrar bizi yaratanın kitabına dönelim.

Örnek ve önder olarak Allah’ın seçip gönderdiği Sevgili Peygamberimizi alalım.

Her sabah uyandığımızda dünya gerçeklerinin nasıl olması gerektiğini öğrenmek için Beyaz Saray’ın demecini değil, Avrupa Birliğinin beyanını değil, batının önemsiz gazetelerinin başyazarlarını takip değil, her çağı yaratan Rabbimizin bu konuda bu güne yönelik olarak ne dediğini okumadan hayata başlamamayı hem ibadet hem adet hem hayat haline getirelim.

Birini izleyerek yol alıyorsanız, hiç bir zaman onun önüne geçemezsiniz. Dünyada zilletten ahirette azaptan kurtulamazsınız.

Önüne geçilemez olanın yalnız Allah ve Rasülü olduğunu Rabbimiz Hucurat süresinin birinci ayetinde haber verir.

Bunları izlersek dünyada adil devlete, ahirette Cennete çıkarız.

Mahmut TOPTAŞ

Milli Gazete

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ