BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

31 Ekim 2012

MUTLULUĞUN REÇETESİ


Bana sorarsanız mutluluk için bugüne kadar yazılmış en iyi reçete budur! Bu reçeteyi mutlaka bir kenara not edin. Kesip saklayın. Mümkünse eşe, dosta, sevgiliye, arkadaşa fakslayın. E-postalar, cep mesajlar ile yollayın! Daha da önemlisi mutlaka uygulayın...

İŞTE REÇETENİZ:

* Doyum sağlayacak kadar bir amaç

* Geçinebilecek kadar bir iş

* Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik

* İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl

* Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat

* Kendini sevecek kadar özsaygı

* Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu

* Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret

* Sorunları çözecek kadar yaratıcılık

* Her an gülecek kadar mizah duygusu

* İyi bir yarını bekleyecek kadar umut

29 Ekim 2012

TORTUM DEMİRCİLER KÖYÜNDE RAHMETLİ OLDU



الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler Ali imran 156
Köyümüz sakinlerinden (İBRAHİM RÜZGAR) KOPO İBRAHİM 29 Ekim 2012'de rahmetli oldu.Allah(cc) rahmet eylesin.Yakınlarına da sabır versin
Merhuma ve cümle geçmişlerimize bir fatiha okumayı unutmayalım.

ALLAH ŞİFA VERSİN

Köyümüz sakinlerinden Köse Saime ( Saime Dürlü ) Hastadır. Bölge Eğitim Hastanesi'nde yatıyor. Allah(cc) şifa versin. Âmin

28 Ekim 2012

DÜĞÜNÜMÜZ VAR DAVETLİSİNİZ

Köyümüz sakinlerinden Hatice ÖZDEMİR' in oğlu Ali Osman' ın 28 Ekim 2012 Pazar günü Sanayi' de MİM Düğün salonunda saat 16.00 dadır. Herkes davetlidir.
Çiftimize ömür boyu mutluluklar dilerim

26 Ekim 2012

SULTAN MURÂD'IN SAĞLIK TAVSİYELERİ

Perhiz her hastalığı defeder. Ben, nice ihtiyarlar görmüşümdür, çok yaşlandıkları halde pek az doktor yüzü görmüşler ve ömürlerini zinde geçirmişlerdir. Nice ihtiyarlar vardır ki bunca sefere katılmış olmalarına rağmen birçok gençten üstündürler. Bu ancak perhiz ile olur. İşte o ihtiyarlar da gençliklerinde bile perhize dikkat etmişlerdir. Sen de görüyorsun ki, sarayımda hizmet gören bunca ihtiyar vardır ve bunlar at üzerinde gençlerden daha iyi dururlar. Her işe de güç yetirirler.
Fakat perhizden uzak duran gençler kendi gemilerini çürümeye terk etmiş kimseye benzerler ki, artık gemilerini ne çivi, ne zift, ne de üstüpü ile yamamaya kudretleri yoktur. Yine, onların bazıları hayatlarını israf ile geçirdiklerinden, vaktinden önce yaşlanır ve yüzleri buruşur. Kendileri henüz otuz beş-kırk yaşında oldukları halde, sen onları yetmiş-seksen yaşında bir ihtiyar sanırsın.
Ben bu yaşta olduğum halde doktorlara çok az zahmet veririm. Çünkü hemen her şeyi ölçüyle kullanırım. Ölçülü olmak, bence her hastalığı def eder. Fazlaca yemekten ve içmekten her zaman sakınırım. Ben böyle az yemek ve içmekle çok yiyenlerden hiç de aşağı değilimdir. Bu şekilde, o çok yiyip de hayatlarını erken tüketenlerden belki daha fazla yemiş sayılırım.
Çok yiyip, çok içenler, kendi kendilerini zehirliyor gibidirler.
Ben de bazen hastalandımsa da doktorların beni iyileştirmeleri gayet kolay olmuştur. Çünkü ben midemi öyle karmakarışık şeylerle doldurmam, gerek olduğu kadar yerim. Fakat hiç perhizi olmayan gençlerin iyileşmesi güç olur. Çoğu zaman iyi doktorları bile utandırırlar.

24 Ekim 2012

AREFE GÜNÜNDE BAYRAMDA ÇOCUKLARI SEVİNDİRMEYİ UNUTMAYALIM

“Allâh’ın, kullarını Cehennem’den en çok âzâd ettiği gün arefe günüdür.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Not: Çocukları sevindirirken kalitesiz şeker ve fıstık vermeyelim. Yılda iki kez sizi hiç tanımayan sizin kapınızı çalan çocukları güleryüzle karşılayalım. İYİ BAYRAMLAR

TEŞRÎK TEKBÎRİ BAŞLADI TEKBİRLERİ UNUTMAYALIM


Hz. İbrâhim (a.s.) Hz. İsmâil’i (a.s.) kurban olarak kesmek üzere iken Cebrâil (a.s.) “Allâhü ekber Allâhü ekber” dedi. İbrâhim (a.s.) bu tekbîri işitince, “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber” buyurdu. İsmâil (a.s.) da “Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” buyurdu.
Teşrîk tekbîri, teşrik günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her müslümana vâciptir. Bakara Sûresi’nin “Sayılı günlerde Allâh’ı zikrediniz...” meâlindeki 203. âyeti teşrik tekbirine işâret etmektedir.
Zilhiccenin dokuzuncu günü arefedir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beş gün -ki, zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü- ikindi namazına kadar her farz namazın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.” diye tekbir alınır. Toplam yirmi üç vakit eder.
Sol tarafa selâm verildikten sonra ara vermeden, daha yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünyâ kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır. Teşrik tekbirini okumakta; münferid (namazını yalnız kılan), imâm, cemâat, mukîm, müsâfir, kadın-erkek herkes aynıdır. Namazın başında imâma yetişemeyen kimse de lâhık gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri okur.

23 Ekim 2012

HALK OTOBÜSLERİNDE İNSANA PATATES ÇUVALI KADAR DEĞER VERİLMİYOR

Büyük bir trafik kazası yaşanır; yolun standartları, aracın yakıtı, şoförün ruh hali konuşulur. Ne var ki bu tür olayların üstünden birkaç gün geçtikten sonra her şey unutulur, konu bir sonraki felakete kadar rafa kaldırılır. Adeta Türkiye klasiği olan bu durumu yüzlerce örnekle sıralandırmak mümkün. Biz de meselenin Erzurum ayağına değinip, felaketin habercisi halk otobüslerini irdelemek istedik. Geçen hafta Erzurum Büyükşehir Belediyesi’ne ait özel halk otobüsünden birinin freni boşaldı. İçinde birçok yolcunun bulunduğu otobüs önce önündeki başka bir otobüse, ardından da apartmanın duvarına çarptı. Kaza sonrası can pazarı yaşandı. Sadece evine gitmek için otobüse binen 38 insan ölümle burun buruna gelirken, kazada yaralanan iki kişi dün hayatını kaybetti. Bu kazadan 2 gün sonra başka bir özel halk otobüsü önüne çıkan yayadan kurtulmaya çalışınca bir lokantanın duvarına çarptı. Otobüsüne ve lokantanın içinde bulunan 8 kişi feci şekilde yaralandı. Özel halk otobüslerinin neden olduğu bu iki kaza, günde binlerce insanı taşıyan bu araçların ‘Ne kadar güvenli? sorusunu akıllara getirdi.

Erzurum Büyükşehir Belediyesi’ne ait özel halk otobüslerine binen insanlardan dinlediğimiz ve bizim edindiğimiz izlenimler yolcuların hiçbir şekilde can güvenliğinin olmadığını ve yolcuya değer verilmediğini gösteriyor. Yolcuya saygının ötesinde, seyir halindeyken hatalı sollama, art arda çalan kornalar, önündeki aracı sıkıştırmalar… Bunun sebepleri arasında; hatalı olarak belirlenen seyahat güzergâhları, hareket amirliğinin süre kısıtlaması ve kolluk denetimlerinin az olması dikkat çekiyor.

ŞOFÖRLER FORMULA 1 PİLOTU GİBİ

Bu otobüslerle seyahat eden yolculardan yüzlerce şikayet dinliyoruz. Bunlardan ilki aşırı hız. Durakta evine gitmek için bekleyen bir vatandaş elini kaldırarak özel halk otobüsünü durdurmak istediğinde; yolcuyu fark eden otobüs, durağı birkaç metre geçtikten sonra ayağını gazdan tam kesmeden durabiliyor. İşinden çıkıp evine gitmeye çalışan vatandaş, biraz koşu yaptıktan sonra otobüsü yakalıyor. Ancak daha ilk adımını kapının merdivenine atmadan, otobüs hareket etmeye başlıyor. Bunlar adrenalin dolu bir yolculuğun ilk aşamaları. Eğer yolcu, başarılı olup otobüse binerse ikinci aşamaya geçiyor. Sırada ayakta kalma mücadelesi var. Adeta bir Formula 1 pilotu edasıyla direksiyon sallayan şoför, yolcuları sağa sola savuruyor. Otobüsteki yolcu sayısının çokluğuna göre, üzerine düşülecek veya ayağına basılacak kişi sayısı da artıyor. Bu durum; hamileler, kucağında bebek olanlar için bir işkenceye dönüşüyor.

Otobüste 10’larca insan varken sigarasını yakan şoför, defalarca bağırarak anons yapıyor: “Arkadan binenler, ücretleri uzatalım. Arkadan binenler elden ele ücretleri uzatalım…” uyarısı, ücretini vererek otobüse binen vatandaşları bile zan altında bırakıyor. Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı tarafından alınan kararlara göre özel halk otobüsü ve minibüsler, toplu ulaşımdaki şehir içi hız kurallarına uyması, saatte 50 kilometre hız sınırını aşmaması gerekiyor. Ancak bu karar, çoğu zaman göz ardı ediliyor!

TEMİZLİKTEN ESER YOK

Özel halk otobüslerinde göz ardı edilen bir başka durum ise temizlik. Günde binlerce insanın kullandığı toplu taşıma araçlarında dezenfekte edilip edilmediğine dair hiçbir bilgi yok. Toplu taşıma araçlarının koltukları, iç dekorunun hali, onların ne kadar kirli olduğunu gözler önüne seriyor. Bazı koltukların yüzeylerinin param parça olduğu, içindeki süngerlerin dışarı taştığını görülebiliyor. Öbek öbek oluşan lekeler ise adeta mide bulandırıyor. Yolcuların tutunması için yapılan demir borulara dokununca, üzerindeki kirden dolayı ellerin kaydığını hissetmek çok zor olmuyor. Yaşanan bu kadar sıkıntıya rağmen yolcular, hiçbir şey demeden her gün aynı yolu bu otobüslere binip kat ediyor.

Erzurum’daki iki kazanın ardından vatandaşın kalabalık olduğu hatlara ek servis konulması, Havuzbaşı’ndaki durakta eleman görevlendirilip otobüslerin sevkiyatına hız vermesi, garip değil mi? Her üzücü hadiseden sonra göz boyamaya yönelik bu tür pansuman tedbirler ne zaman gerçeğe dönüşecek? Vatandaşın daha güvenli seyahati için şoförlere, belediyeye ve emniyete büyük görev düşmüyor mu?

BİR OTOBÜSE KAÇ KİŞİ BİNER? REKOR DENEMELERİ

25 kişilik midibüslerde ayakta taşınan yolcularla beraber 50 kişilik standart getirilmiş ancak bu standardın neye göre belirlendiği bir muamma. Üstelik bu 50 kişilik standart bazı durumlarda otobüs şoförünün “Arkada hala boş yerler var. Bakın ben buradan görüyorum, biraz daha arkaya gidelim” diye diye 70 kadar çıktığı zamanlar oluyor. Otobüsün dış kısmında tutunacak bir yer olsa, şoförlerin oraya bile yolcu alacağı akıllara geliyor. Erzurum gibi muhafazakâr bir şehrin otobüslerinde aşırı yüklemeler ahlâki açıdan da hoş karşılanmıyor. İnsanlar aileleriyle birlikte bu otobüslere binemiyor. Özellikle üniversite ve Kayakyolu hattında insanların patates çuvalı istifinde yolculuk yapması gözden kaçmıyor.
Zaman Gazetesi'nden alıntıdır

2012 Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) Ortaöğretim/Önlisans Sonuçlarının Açıklanması



SONUÇLAR İÇİN TIKLAYINIZ


22 Eylül 2012 ve 23 Eylül 2012 tarihlerinde: yapılan 2012-KPSS Ortaöğretim/Önlisans sınavlarınındeğerlendirme işlemleri tamamlanmıştır.

Sınavların sonuçları, 23 Ekim 2012 günü saat 11.30'den itibaren ÖSYM'ninhttp://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden açıklanacaktır.

Adaylar, sınav sonuçlarını belirtilen internet adresinden T.C. Kimlik Numaraları ve şifreleri ile öğrenebileceklerdir. Sonuç Belgesi basılmayacak ve adayların adreslerine gönderilmeyecektir.

Sınavların sonuçlarına ilişkin sayısal bilgiler ekte verilmiştir.

2012-KPSS Önlisans Sonuçlarına İlişkin Sayısal Bilgiler

Sınava Başvuran Aday SayısıSınava Giren Aday SayısıSınava Girmeyen Aday SayısıSınavı Geçersiz Aday Sayısı
743.571695.17548.396230
Uygulanan TestlerOrtalamaStandart SapmaSoru Sayısı
Genel Yetenek19,7748,78360
Genel Kültür14,7409,50160

2012-KPSS Ortaöğretim Sonuçlarına İlişkin Sayısal Bilgiler

Sınava Başvuran Aday SayısıSınava Giren Aday SayısıSınava Girmeyen Aday SayısıSınavı Geçersiz Aday Sayısı
2.045.9641.877.684168.280529
Uygulanan TestlerOrtalamaStandart SapmaSoru Sayısı
Genel Yetenek20,41311,10460
Genel Kültür10,4057,34160

DOĞRULUK

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah
Doğruların yardımcısıdır Hazreti Allah

21 Ekim 2012

Erzurum'da doğalgaz ve kömüre inat tezek


Kömürün tonunun 600, orta büyüklükteki bir evin aylık ısınma masrafının 500 lira olduğu göz önüne alındığında tonu 150 lira olan tezek, dar gelirli ailelerin yardımına koşuyor. 2 kilogram gelen bir tezek, sobada yaklaşık 20 dakika yandıktan sonra kül oluyor. Geven denilen yaban dikeni, çıra görevi görerek tezeği tutuşturuyor.
Erzurum'da kurumuş tezek yığınlarına 'kalag' ismi veriliyor. İlde 6 ay süren kış mevsimi boyunca 5 kişilik bir aile ortalama 3 kalag tezek kullanıyor. Bu da yaklaşık 500 lira ediyor. Erzurum'un Maksut Efendi Mahallesi'nde tezek tüketimi oldukça yaygın. Besicilik yapan ve ekonomik durumu iyi olanlar ile ihtiyaç sahibi aileler de soğuk kış günlerinde tezekle ısınıyor, yemeklerini yine tezek sobalarında pişiriyor.
Büyükbaş hayvanların dışkılarını, genelde ailelerin genç ya da yetişkin erkekleri temizliyor. Ahırdan günlük olarak toplanan hayvan dışkıları, el arabaları ile meydanlık bir alana dökülüp yaz güneşi altında kurutuluyor. Yaklaşık 3 ay güneş altında kurutulduktan sonra 'bel' adı verilen küreklerle kalıp halinde kesilen tezekler, daha sonra kalag yığınları haline getiriliyor. Yağmurdan korumak için 'kalag'ın

KURBAN BAYRAMINDA SAĞLIĞIMI NASIL KORUMALYIM


Kurban bayramında sağlığımı korumak istiyorum diyorsanız uygun besin seçimi, bayram sofrasının doğru şekilde kurulması, tatlı tüketimi, gıda güvenliği, etlerin saklanması, hazırlanması ve doğru pişirme yöntemleri hakkındaki önerilere kulak vermelisiniz.

Kurban bayramı tüketilen protein miktarının oldukça fazla olduğu bir zaman dilimidir. Fazla yağ ve tuz tüketimi sonucu kan basıncını çok artırarak hipertansif krizlere ve kalp krizi gibi sağlık problemleriyle karşılaşılabilir. Kontrol elden bırakılırsa, kilo artışı dışında hazımsızlık, mide yanması, gaz vb gibi bağırsak şikâyetleri ile karşılaşılabilir. Özellikle diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları gibi sağlık problemlerine sahip bireyler bu dönemde beslenme düzenlerine bir kat daha dikkat etmelidir.
Kurban Bayramında Nelere Dikkat Etmelisiniz?

• Günde bir öğünden fazla et tüketmemeye özen gösterin. Kavurma veya kızartma yöntemiyle pişirilen etin sindirimi zor olduğu için kızarmış, soslu et yemekleri yerine haşlanmış veya ızgara etler tercih edin. Bayram yemeğimizi özellikle kurban etinin yağsız tarafından pişirmeye dikkat edin. Tek öğün ve fazla miktarda alınan her besin kalp hastalıklarında ani şikâyetlere sebep olabilir. Az az ve sık sık beslenin.
• Kavurma yapmak istiyorsanız etin kendi suyunu kullanarak kavurma yapabilirsiniz. Bayramdan sonra kemerlerin sıkmasını istemiyorsanız pişirme sırasında lezzet vermek amacıyla iç yağı, kuyruk yağı, tereyağı gibi yağ ilavesi yapmayın. Bayramda et tüketimi fazla olduğu için masadan tuzluğu ve sucuk, salam gibi işlenmiş et ürünlerini kaldırın.
• Etin yanına hamur işi ve pilavı yerine buharda pişmiş sebzeler, çok az zeytinyağı ilave ederek hazırlanan sebze yemekleri, salatalar ile daha düşük kalorili, hafif ve sağlıklı menüler hazırlayın. Böylece C vitamini,

AREFE GÜNÜNÜN FAZİLETİ

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular:
“Allâh katında arefe gününden daha fazîletli hiçbir gün yoktur. Arefe gününde Allâhü Teâlâ rahmeti ile dünyâ semâsına tecellî eder, yer halkı ile gökteki meleklere karşı iftihar edip şöyle buyurur: 'Kullarıma bakınız. Azâbımı görmedikleri hâlde rahmetimi umarak, her dar yoldan terli olarak toz toprak içerisinde, saçları dağınık bir vaziyette bana geldiler. Kullarımın cehennem azâbından kurtulup bağışlanmaları en çok arefe gününde olur.'
“Şeytanın arefe gününden başka hiçbir günde daha zelîl, daha hakîr, daha küçük ve daha öfkeli görüldüğü olmamıştır. Bu, arefe gününde Allâh’ın rahmetinin inmesinden ve Allâh’ın günâhları bağışlamasındandır. Bir de Bedir Muhârebesi’nde böyle görülmüştür. Çünkü şeytan o zaman, Cebrâil Aleyhisselam’ı (düşmana karşı) melekleri saf yaparken görmüştü.”
“Kim ki arefe gününde Allâh’tan dünyâ ve âhirete âit bir hâcetini isterse, Hz. Allâh onu yerine getirir.”
Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) arefe günü akşamı ümmeti için duâ ettiler. Duâsına şöyle icâbet edildi: “Zulmederek başkasının hakkını alanlar hâriç bütün ümmetin affedildi. Muhakkak ben, mazlumun hakkını zâlimden alıcıyım.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Yâ Rabbi! Dilersen mazluma cennetini verir, zâlimi de mağfiret edersin” diye ilticâ ettiler. Arefe akşamı buna cevap verilmedi. Sabah olunca Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) duâsını Müzdelife’de tekrar ettiler. Orada “İstediğin verildi” buyuruldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) güldü. Onun güldüğünü gören Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer (r.anhüma) sebebini sordular.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Muhakkak Allâh'ın düşmanı İblis duâmın kabulünü ve ümmetimin mağfiret olduğunu öğrenince gâyet perişan bir vaziyette yerden toprak alıp başına saçıyordu. Onu böyle görünce güldüm.” buyurdular.

ERZURUM'DA KURBAN PAZARINDAN GÖRÜNTÜLER

Kurban bayramı hazırlıklarını sürdüren vatandaşlar mal meydanına Akın etti. Her keseye göre hayvan var. Ancak kurbanlık hayvanı iyi seçelim. Şunu unutmayalım kestiğimiz hayvan eti ve kanı Allah'a ulaşmıyor. Allah emrini yerine getiriyoruz. Günahlarımıza inşallah kaffaret olur. Affedilmiş kullalardan oluruz.

NE OLDU BİZİM İŞ TEYZE


Küçükken yanağımı sıkıp " seni kızıma alacağım " diyen teyzelere sesleniyorum: Ne oldu bizim iş?

20 Ekim 2012

NAMAZ KILMIYORSAN HANGİSİSİN


HACI ADAYIMIZ NİHAYET HABUR SINIR KAPISINDAN HAREKET ETTİ

Köyümüz sakinlerinden Enver AKPINAR 17 Ekim 2012 Salı günü Erzurum'dan hareket ederek mukaddes yolculuğa başladı. Hacı adaylarını dört gün sınırda bekleten Irak Hükümeti bugün akşam saatinde geçişe izin verdi.
Allah(cc) hayırlı yollar versin.

MİLLİ EĞİTİM CAMİASINA TAZE KAN

Köyümüz sakinlerinden Milli Eğitim camiasına katılan Matematik Öğretmeni Kadir BAĞBANCI' yı tebrik ediyor meslek hayatında başarılar diliyoruz.
Köyümüzden çıkan diğer öğretmenleri görmek için TIKLAYINIZ

17 Ekim 2012

KURBANDA TEMİZLİK VE ETİN MUHAFAZASI

Sağlık kontrolleri yapılmış, hastalıksız hayvanlar alınmalıdır.
Kesme, yüzme ve parçalama işleri serin yerlerde (14 °C altında) yapılmalı; kan, bağırsak vs. atıklar gelişi güzel etrafa atılmamalı ve akarsulara dökülmemelidir.
Hayvanların kesilmesi, yüzülmesi, parçalanması, etin nakli, muhafazası ve pişirilmesinde temizliğe son derece dikkat edilmelidir.
Sakatat ile etler aynı yerde bulundurulmamalıdır.
Etler, yeni kesildiğinde -kesim sıcaklığında- buzdolabına, poşet içine veya hava almayacak şekilde büyük parçalar halinde üst üste konulmamalı; kesim sıcaklığı düştükten sonra buzdolabına konulup 12 saat dinlendirilmelidir. Hemen yenilmeyecek etler bu dinlenmeden sonra, ihtiyaca uygun miktarlarda derin dondurucuya konulmalı veya kavurma yapılarak muhafaza edilmelidir.
Et, buzdolabında yaklaşık 2-3 gün, kıyma ise 1-2 gün dayanır. Eğer daha uzun müddet muhafaza edilecekse küçük parçalar halinde buzdolabının buzluğunda veya derin dondurucuda saklanması gerekir.
Donmuş etler, çözülmesi için buzdolabının alt raflarında bekletilmelidir. Çabuk çözülmesi için kalorifer ve soba üzerinde veya oda sıcaklığında bekletilmemelidir.
Pişmiş etler sıcak iken derin dondurucuya konulmamalı, oda sıcaklığında 2 saatten fazla da kalmamalıdır. Zehirlenme tehlikesine karşı dikkatli olunmalıdır.

Çiğ eti hazırlamadan önce ve sonra eller iyice yıkanıp kurulanmalıdır. Çiğ etler için kullanılan kesme tahtası, meyve ve sebzeler için kullanılmamalıdır.

OSMANLI’DA SADAKA TAŞLARI VARDI


بِسْمِ اللهِ الْرَّحمَنِ الْرَّحِيمِ

OSMANLI’DA SADAKA TAŞLARI VARDI:

Bizleriyoktan var eden, sayısız nimetleriyle şereflendiren Rabbimize Kâinat’ın zerresiadedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanların efendisi HazretiMuhammed Mustafa (s.a.v.) e olsun

 Değerli okurlarım! İnfâk, bir insanınsahip olduğu mal ve imkânlarını Allahu Teâlâ yolunda kullanması demektir.İyilik ve hayırda yarışmak; Allah (c.c.) yolunda harcamada bulunmak; toplumdakikimsesiz, fakir ve düşkünlere yardım elini uzatmak; Kur'ân-ı Kerim'in en çoküzerinde durup teşvik ettiği hususlardandır. Nitekim bu hususta bir âyet-ikerîmede şöyle buyrulmaktadır:

لَنْ تَنَالُوا الْبرَّ حَتّٰى تُنْفِقُواممَّا تحبوُنَ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهِ عَلِيمٌ

 “Sevdiğinizşeylerden Allah için harcamadıkça tam hayra erişemezsiniz. Bu yolda her neharcarsanız Allah onu bilir.”(Aliİmran Suresi,92.)

Birçok âyet-i kerîmede biz insanlara, "Hayırda yarışın" diyeemredilmekte; kazançlarını bu yolda harcayanların ise büyük ecirlere nailolacağı bildirilmektedir.

Konuyla ilgili birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfle birlikte Güzeller güzeli(s.a.v.) in fiilî örnekliği; Müslümanlarda devamlı hayır işleme bilincinigeliştirmiş ve bunun bir sonucu olarak vakıflar ortaya çıkmıştır.

 Hz. Peygamber  (s.a.v.), Medîne-i Münevvere'deki yedi parçamülkünü bizzat vakfetmiştir. Sahâbe-iKirâm'ın ileri gelenleri de birçok vakıf yapmışlardır. Öyle ki bu anlayış,Müslümanlar arasında  "İnsanların en hayırlısı, insanlarafaydalı olan; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanan, Allah yolundaharcananın en hayırlısı da insanların en çok ihtiyaç duydukları şeyleri karşılayandır"şeklinde bir ilkenin yerleşmesini sağlamıştır.

Dinî kavramlarımızdan biri olan “Sadaka-iCâriye”, sürekli sevap kazandıran sadaka anlamına gelir. Zira bir hadîs-işerîfte, sürekli sevap kaynağı olan ameller şöyle belirlenir:

Âdemoğlu öldüğünde, üç kişi hariç ameldefteri kapanır. 1. Kesintisiz sadaka (sadaka-icâriye) meydana getirenler, 2. topluma yararlı bir ilim (ilim ehli talebe,müslümanın yazdığı kitaplar,) bırakanlar ve 3. kendisine hayır dua edenhayırlı evlatl yetiştirenler.”(Müslim.)

Hadîste geçen "sadaka-i câriye", vakfı da kapsamaktadır. sadaka-i câriye; “yol, köprü, çeşme, mescid, Kur'ân Kursu,yoksullar için aşevi, hastane ve okul” gibi hayır kuruluşlarını da içinealmaktadır. İnsanlar bu gibi yerlerden yararlandığı sürece; bunlarıyaptıranlar; yapılmasına sebep olanlar;yol gösterenler; destek olanlar; gerek sağlıklarında gerekse vefatlarındansonra sevap kazanmaya devam edecektir.

Bu anlamda vakıf, kesintisiz hayırişleme bilincinin pratiğe yansımasıdır. İnfâkın bir şubesi olan vakıf, âhireteiman etmiş olmanın somut bir göstergesi; bencilliği yenmenin fiilî bir ispatı;paylaşmanın en güzel bir örneği ve Allahu Teâlâ ya sevgisinin en barizbelirtisidir.

Kur’ân-ı Kerîmde bir âyet-i kerimede; “Mallarını gece ve gündüz, gizlice veaçıkca infâk edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatlarıvardır. Onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zamanda üzülmeyeceklerdir.”(Bakara Suresi.274.  buyrulmaktadır.


SADAKA TAŞLARI: Osmanlı döneminde zenginler sadakalarınıyaptırdıkları bir insan boyu yüksekliğindeki taşın üzerine koyarlardı. Taşın tepesine, paralar ıslanmasın diyeörtü yaparlardı. Veya resimde görüldüğü gibi taşın ortası oyularak oraya parakonurdu. Bunlara “sadaka taşları”denirdi. Fakirlerin izzet-i nefsirencide olmasın diye sadakayı oraya koyarlar, ihtiyaç sahipleri gece gidip ihtiyaçları kadar buradan alırlardı.

 

Odönemlerde aş evi, barınak, çeşme, ilim yuvası, cami, şifahane gibi eserler hepamme (kamu)hizmeti için kurulmuştur. Dul ve yetimlerin ihtiyaçları için, evlenmelerihalinde çeyiz temin etmeleri için vakıflar kurulmuştur.

Bugünkü Koca Mustafa Paşa’da 40 tane dükkân sırf sokağa atılmış kedilerin ciğer ihtiyacınıkarşılayıp barınmaları için tahsis edilmiştir

Rabbime emanet olunuz.

16 Ekim 2012

MUSTAFA AĞIRMAN HOCANIN SALI SOHBETİNE DAVETLİSİNİZ

Erzurum Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi Solakzade Camii yanında her salı saat 19.30 da bugün başlıyor.Tüm Erzurumlular davetlisiniz.

15 Ekim 2012

ZİLHİCCENİN İLK ON GÜNÜNDE NE YAPILIR?

Zilhicce ayının birinden onuna (yâni Kurban Bayramının ilk gününe) kadar, her gün sabah namazlarından sonra:
10 salevât-ı şerîfe:
“Allahümme salli ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed.”
10 istiğfâr:
“Estağfirullâhe’l-Azîm el-Kerîm ellezî lâilâhe illâHüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyk ve nes’elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-Tevvâbü’r-Rahîm.”
10 tevhid:

“Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” okunur. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

13 Ekim 2012

EVDEN ÇIKARKEN OKUNACAK DUA

Kim evinden çıkarken ‘Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ derse ona ‘Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.’ denilir. Şeytan da o kimseden uzaklaşır.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)

ZİLHİCCENİN ON GÜNÜ VE AREFE GÜNÜ

Kendisinde ibâdet edilen günlerin Allâh’a en sevimlisi Zilhiccenin on günüdür. Hadîs-i şerîfte: “En fazîletli duâ, Arefe günü yapılandır.” buyuruldu.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) vedâ haccındaki hutbesinde şöyle buyurmuşlardı: “İyi biliniz ki mallarınız ve kanlarınız birbirinize şu belde, ay ve gününüz gibi haramdır. Dikkat edin, ben havz başına en önce gideninizim ki sizinle diğer ümmetlere çokluğunuzla öğünürüm. Sizler benim yüzümü kara çıkarmayınız...
Zilhicce’nin ilk on günü ibâdete daha gayret etmeli, Allâh’ın kıymetini yükselttiği şeylere hürmet etmelidir. Zira Zilhicce haram aydır. On günün en faziletli günü de Arefe günüdür. O günde Allâhü Teâlâ dîni ikmâl etmiştir.
Allâhü Teâlâ bu ümmete birliğine şehâdeti, resûlünü tasdîkı, hicretten on sekiz ay önce mirac gecesinde beş vakit namazı, Medîne’de zekâtı ve Ramazân orucunu farz kıldı. Sonra hicretin dokuzuncu senesinde haccı farz kıldı. Resûlullâh Efendimiz haccettirmek üzere Hz. Ebûbekr’i Müslümanlara emîr kıldı ve Medîne’den hacca gittiler. Hemen akabinde Berâe sûresinin ilk âyetleri nâzil oldu, Resûlullâh Hz. Ali'yi bu âyetleri Arafat'ta okumak üzere gönderdi ve “Bu seneden sonra hiçbir müşrik haccetmeyecek ve Beytullâh çıplak olarak tavaf edilmeyecektir.” diye nidâ ettirdi.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hicretin onuncu senesinde Vedâ haclarını yaptılar. Allâhü Teâlâ Cuma’ya rastgelmiş olan Arefe günü “Bu gün kâfirler dininizi söndürebilmekten ümidlerini kestiler; Onlardan korkmayın, yalnız benden korkun, işte bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’a râzı oldum.” meâlindeki Mâide Sûresi, 3. âyetini inzâl buyurdu. Allâhü Teâlâ, câhiliyye alâmetlerini yıkarak Müslümanları bir cemiyet halinde o mukaddes makamda lebbeyk lebbeyk diyerek ilâhî emrine koşan, alınları ak, gönülleri pak, mümtâz bir ümmet-i Muhammed kıldı.

Arefe günü, dînin kemâle erdiği ve nimetin tamam olduğu gündür.

11 Ekim 2012

KURBANIN FAZÎLETİ

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
• “Allah katında günlerin en muazzamı Kurban Bayramı günüdür.”
• “Kurban kesiniz ve ona iyi muâmele ediniz. Çünkü bir kimse kurbanını alır, onunla kıbleye dönerse, kıyâmet gününde o kurbanın kanı ve tüyü onu koruyan iki kale olur. Muhakkak sûrette kurbanın kanı Hz. Allâh'ın muhâfazasında toprağa düşer. Azıcık bir infâk (Allah rızası için harcama) sebebiyle çok mükâfâta nâil olursunuz.”
• “Kim Kurban Bayramı gününde kesmek için kurbanına yaklaşırsa Allâhü Teâlâ’nın rahmeti de cennette ona yaklaşır, kurbanını kestiği zaman kanından akan ilk damla ile birlikte onu mağfiret eder, Allâhü Teâlâ o kurbanı kıyâmet gününde mahşere kadar onun için binek kılar, derisi ve her kılı adedince ona sevap ihsân eder.”
Gücü yeten kimsenin şefâate nâil olmak niyetiyle Allah rızâsı için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri’ne bir kurban kesmesi menduptur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) büyük boynuzlu çok güzel iki koçun birisini yere yatırıp besmele çekti ve tekbir getirerek “Allâh’ım! Bu Muhammed’den ve Ehl-i Beyti’mdendir.” deyip kesti.

05 Ekim 2012

HAMDETMENİN EHEMMİYETİ


Peygamberimiz (s.a.v) buyurdular:
“Allâhü Teâlâ bir kuluna nimet verdiğinde kul ‘Elhamdülillah’ derse Allâhü Teâlâ da buna mukabil şöyle der:
“Kuluma bakın! Ben ona kıymetsiz bir şey verdim. Bunun karşılığında o bana çok kıymetli bir şey takdim etti.”
Allâhü Teâlâ Hz. İbrahim’e (a.s) şöyle vahyetmiştir: “Namaz kıldığında namaza Elhamdülillah ile başla. Çünkü ben, bana hamd edene, dört şey ikram edeceğime dair söz verdim. (Bu dört şey); zorluktan sonra kolaylık, fakirlikten sonra zenginlik, dünya ve âhirette rahatlık ve Cehenneme karşı emniyette olmaktır.”
Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmuştur: “Kul, Elhamdülillah dediğinde yer ve gök arası bununla dolar. Bu sözü ikinci kez söylediğinde yedi kat yerle yedi kat gök arasını doldurur. Üçüncü kez söylediğinde Allâhü Teâlâ ‘İste ki sana verilsin’ buyurur.”

03 Ekim 2012

ŞEYTANI ÖFKELENDİREN SÛRE


İbn-i Abbas (r.anhumâ) şöyle demiştir: “Kur’ân-ı Kerîm’de İblis’i Kâfirûn sûresinden daha çok öfkelendiren bir sûre yoktur. Çünkü bu sûre tevhid sûresidir ve şirkten arındırır.
Bu sûre kâfirlerin “Ya Muhammed! Bir yıl sen bizim ilahımıza ibadet et, bir yıl da biz senin ilahına ibadet edelim” demeleri üzerine nîzil olmuştur.

ETİ YENEN VE YENMEYEN KURBANLAR


1- Kişinin nezrettiği, adadığı kurbanını kendisi, usûlü (anası-babası, dedesi), fürû'u (;çocukları, torunları) ve akrabalarından nafakası üzerine lazım olanların yemesi câiz olmadığı gibi zimmîlere (gayr-i müslimlere) ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz.
2- Kişinin hayatta iken ettiği vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler. Ancak fakirlere verirler. Vârislerin kendiliklerinden kesiverdikleri kurban yenir ve yedirilir. Zîra bir kimse kurban kesse ve sevâbını ölüye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına yedirir.
Bir kimse üzerine vâcib olan kurbanını kesmeye niyet etse ve sevabını ölüye bağışlasa, kurban borcunu ödemiş olur, sevâbı da ölüye ulaşır.
3- Sabînin (bülûğ çağına gelmemiş çocuğun) malından kesilen kurbandan sabî yer. Kalan et, sabî için (elbise gibi) kendisiyle faydalanılan bir şey ile değiştirilebilir.
• Kurbanı kesmezden evvel sağ ve diri olduğu bilinirse -kestikten sonra kanı çıkmasa ve vücudu kımıldamasa bile- kesilmekle helâl olur.
• Kesilmeden evvel diriliği bilinmediği takdirde kan çıkar veya hareket ederse yenir. Kanı çıkmaz ve hareket de görünmez ise yenmez.
• Bâzı âlimlere göre keserken kurbanın ağzını ve gözünü yumması, tüyünü kaldırması ve bacağını çekmesi dirilik alâmetidir. Bunların aksi, yâni ağzının ve gözünün açık kalması, tüylerini kaldıramaması ve bacağını oynatamaması ölüm alâmetidir.

• Bir hayvanın, boğazını kesmek suretiyle öldüğü bilinmedikçe eti yenmez.

02 Ekim 2012

SEGİRT GARDAŞ SEGİRT

Erzurum' da yarın saat 10.00' da başlayacak 3 Ekim 2012 Dünya Sağlık Yürüyüşü için slogan tamamen Erzurum ağzı ile "SEGİRT GARDAŞ SEGİRT" olarak oluşturulmuş.
Segirt: Koş demek

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ