BİR FATİHA DA SENDEN OLSUN

KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? TIKLA DA GÖR

             Allah (cc), Kuran-ı Kerim’de Ankebut suresi   55. ayetinde:” Her canlı ölümü tadacaktır.”diyor. Bizler ve bu yazıyı siz...

29 Şubat 2012

Şubatta düşen cemreleri siz de gördünüz mü?

Çocukluk günlerimde çok şiddetli geçen kışların şubatındaki cemre arayışımı bu şubatta bir daha hatırlayışımı çok görmeyin lütfen.

Yaşlıların yeni bir çocukluğu da geçmişi tekrarlamak olurmuş, benim cemre yazılarım da öyle oluyor galiba..
Efendim, 1940-50'lerin çok soğuk geçen kış ayları boyunca Yozgat'ın çam ormanlarıyla çevrili Yahyasaray köyümüzde hasretle tekrar edilen sihirli cümle hep aynı olurdu:
- Ah bir şubat gelse de cemre düşseydi, gerisi kolaydı!.
Dondurucu kış ayları boyunca heyecanla beklenirdi cemrenin düşme günleri.
Nitekim soğukların şiddeti kırılır, yarı güneşli günler başlar, bir müjde bizim dünyamızı altüst ederdi:
- Bugün 20 Şubat!.. Yani birinci cemre'nin havaya düştüğü gün!..
Hemen güneşli duvar diplerine çıkar, havaya düştüğü söylenen sevgili cemre'yi mavi gökyüzü boşluğunda aramaya yönelirdik. Ne yazık ki bunca arzularımıza rağmen onu havada bir türlü göremezdik.. Bir haftalık bir arayıştan sonra içimize bir ümitsizliğin çöktüğü sıralarda bir müjde daha uçurulurdu:
- Bugün 27 Şubat ikinci cemre'nin suya düştüğü gün!.
Demek ki daha da yaklaştı bize sevgili cemre.. Hemen elimize sopaları alır, buzlu suların içinde sihirli cemreyi aramaya başlardık.. Ne yazık ki çok yakınımıza gelmesine rağmen cemreyi buzlu suların içinde de bulamazdık..
Ümitsiz bir bekleyiş yine başlardı. Ama bu da çok sürmez, bir hafta sonra yeni bir söylenti daha çıkarılırdı.
- Bugün 6 Mart... Artık üçüncü cemre'nin toprağa düştüğü gün!.
Tam bir fırsat diye düşünürdük. Çünkü toprağa düşen cemre'yi bulmak daha kolay olacaktı.. Hemen hazır bekleyen sopalarımızla çamurlu toprakları deşelemeye koyulur, büyük bir ümitle cemre aramaya yönelirdik..
İtiraf etmeliyim ki, çocukluğumuzun bu cemre arayışları hâlâ hayalimde olanca canlılığıyla yaşamaktadır. Her sene 20 Şubat'ta cemre arama olayını olanca tazeliğiyle bir daha hatırlar, yeniden bir cemre arayışına yönelirim sanki.
- Bulur muyum havada, suda, toprakta aradığım cemreyi?
- Hayır. Ne havada, ne suda ne de toprakta bulamadım şimdiye kadar aradığım cemre'yi.
Ama nihayet hiç beklemediğim bir yerde buldum sevgili cemreyi.
Meğer hiç de uzaklarda değilmiş.. İki elle tuttuğum kitabın sayfaları arasındaymış cemre tarifi. Bakın ne deniyor kitap sayfalarında cemre için:
- Cemre, Arapça bir kelimedir. Ateş, kor, köz manalarına gelir.. Yani 'sıcaklık' demektir.
Halkımız öteden beri şubatın yirmisinden sonra cemre havaya düştü, derler; yani baharın müjdecisi sıcaklık havada başladı demektir. Bundan bir hafta sonra da cemre suya düştü, derler. Bununla da sıcaklığın suda başladığını ifade etmiş olurlar. Bir hafta sonra martın altısında ise cemrenin toprağa düştüğünü dile getirirler. Bununla da sıcaklığın artık toprakta da başladığını, toprağa tohum atma mevsiminin geldiğini anlatmış olurlar.."
Demek ki, benim maddi bir cisim gibi havada, suda, toprakta aradığım cemre aslında itibari bir mana imiş. Sıcaklığın belli yerlerde başlama tarihleriymiş. Kışın soğukları önce havada kırılır, sonra suda, sonra da toprakta.. demeye getirilirmiş...
Bilmem, benim bu çocukluk hatıramdan sonra merak edenler cemre konusunda bir fikir sahibi olurlar mı? Yoksa onlar da halen havada, suda, toprakta benim gibi cemre mi ararlar? Eğer öyle bir arama arzusu varsa boşuna zahmet çekmesinler. Benim bulamadığımı onlar da bulamayacaklar. Ama bu tarihlerde gerçekten de soğukların kırıldığını, sıcakların önce havada, sonra suda, sonra da toprakta başladığını hissetmekte zorluk çekmeyecekler..
Bu cemre kelimesi bir de hadiste geçmekte, ateş parçası manasına kullanıldığı da anlaşılmaktadır. Bu vesile ile yazımızı, içinde cemre kelimesi geçen hadisle bağlamış olalım isterseniz. Efendimiz (sas) Hazretleri 'elinizi haramdan uzak tutun' manasında uyarılarda bulunduğu hadisinde buyuruyor ki:
- Dünyada ellerini haramdan çekmeyenler, ahirette feryat ederek diyecekler ki:
"Keşke bu ellerimle dünyada bir avuç cemre avuçlasaydım da haram tutmasaydım!"

11 MART 2012 YETERLİLİK BELGESİ SINAV SORULARI

Sınava giren tüm adaylara geçmiş olsun diyorum. Sorular biraz zormuş.Umarım sınav istediğiniz gibi geçmiştirSORULARI BURADAN BİLGİSAYARINA İNDİR




28 Şubat 2012

EFENDİMİZ (S.A.V) RÜYASI


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
EFENDİMİZ (S.A.V.) RÜYASI
Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüzbinlerce salât ve selam Âlemlerin efendisi Hazreti. Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selem)’ e olsunHazreti Semure bin Cündüb (.r.a.) şöyleanlatıyor:
NebilerNebisi’nin (s.a.v.)sabah namazını kıldıktan sonra “İçinizderüya gören var mıdır?” diye ashabına yönettiği soru pek çoktur. Ashaptan birisi rüya görmüşse Allah Rasulü (.s.a.v.) o kimsenin
rüyasını Allah’ın (c.c.) dilediğince tabir buyururdu. Rasulullah (.s.a.v.) bir sabah bize şöyle anlattı:
“Bu gece rüyamda bana her zaman gelen iki melek (Cebrail (a.s.) ve Mikail (a.s.) geldi. Bunlar bana, ‘Haydi yürü’ dediler.Ben de kendileriyle yürüdüm. Derken arka üstü yatmış bir adamın yanına geldik.Bunun başucunda, elinde bir taş parçası ile bir başkası duruyor ve elindeki taşı o yatan adamın başına atıp başını yarıyordu. Taş da şu tarafa doğru yuvarlanıyordu. O adam da taşın arkasından koşup alıyordu. O dönüp gelmeden(berikinin) başı eskisi gibi iyi oluyordu. O adam dönüp gelince birinci defada yaptığını yine yapıyordu. Ben bu meleklere “‘Sübhanallah! Bu nedir’ dedim. Onlar ‘Yürü, yürü’ dediler.İlerledik, derken ensesi üzere (sırtüstü) yatmış bir adamın yanına vardık. Yanı başında birisi elinde demirden çatal, bir kanca duruyordu. Bu kişielindeki kancayı yatan adamın yüzünün bir tarafına sokuyor, yanaklarını,burnunu ve gözünü kafasına kadar parçalıyordu. Sonra öteki tarafa geçiyor,
orasını da böylece parçalıyordu. Bu tarafın işini bitirmeden daha önce tahrip ettiği taraf eski haline gelip iyileşiyordu. Sonra buraya dönüyor birinci defada yaptığını yine yapıyordu. Ben ‘Sübhanallah!
Bunlar nedir? dedim Bana ‘Haydi yürü, yürü’ dediler.Yürüdük. Tandıra benzer bir yere uğradık (Ravi diyor ki: Zannedersem Rasulallah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:) Orada uğultu ve bir takım
sesler vardı. Tandırın içine baktık, orada çıplak erkek ve kadınların altlarından alevler yükseldikçe bağrışıyorlardı.
 Ben tekrar ‘Bunlar kimlerdir?’dedim.
 O iki melek bana ‘Yürü, yürü’dediler.
Yürüdük, derken bir nehre vardık. (Ravi diyor ki: Zannedersem Rasulallah (s.a.v.) bu nehrin
suyunun kan renginde olduğunu söylüyordu.) Nehirde bir adam yüzüyor, nehrin kıyısında da pek çok taş toplamış bulunan birisi duruyordu. Bu yüzücüyüzebildiği kadar yüzüyor, sonra yanında taşlar bulunan kıyıdaki adamın yanına gelip ağzını açıyordu. Kıyıdaki adam onun ağzının içine bir taş atıyordu. O da
yürüyüp yüzüyordu. Sonra tekrar dönüyordu. Her döndüğünde ağzını açıyor, o da ağzına bir taş atıyordu.
Ben o iki meleğe ‘Bu iki adamın hali nedir?’ dedim.
Onlar bana ‘Yürü, yürü’ dediler.
Yürüdük, çok yürüdük. Çok çirkin (yahut diğer bir rivayete nazaran senin gördüğün çirkin adamların en çirkini) bir adamın yanına gittik. Nezdinde bir ateş vardı. Onu durmadan yakıyor ve çevresinde koşuyordu.
Ben o iki meleğe ‘Bu adamın hali nedir?’ dedim.
 Onlar bana ‘Yürü, yürü’ dediler.Yürüdük. İçinde her çeşit çiçeğin bulunduğu sık ve uzun bitkilerle
kaplı bir bahçeye geldik. Bahçenin ortasında uzun bir adam vardı. Semaya doğru uzanan boyunun uzunluğundan başını göremeyecektim. Bu zatın çevresinde pek çok çocuk vardı ki, o kadar çok çocuk görmemişimdir.
 Ben ‘Bu adam ve bu çocuklar kimlerdir?’diye sordum. Onlar bana ‘Yürü,yürü’ dediler.Yürüdük. Derken büyük bir ağaca rastladık ki, ondan daha büyük ve daha güzel ağaç görmedim. Bana ‘Buraya
tırman, çık’ dediler. Birlikte o ağaçta bulunan bir şehre doğru çıktık. Şehrin binaları altın ve gümüş tuğlalardan yapılmıştı. Şehrin kapısına vardık, kapının açılmasını bekledik. Kapı (ilgililerce) açıldı. Biz de içeri girdik. Bizi bir takımadamlar karşıladılar. Onların vücutlarının yarısı senin gördüğün şeylerin en güzeli gibi idi.Vücutlarının diğer yarısı da gördüğün şeylerin en çirkinine benziyordu. (Yanımdaki o) iki melek bu kimselere
 ‘Haydi gidiniz, şu nehre giriniz’ dediler.
Baktım, enine akmakta olan bir nehir. Suyu da beyazlıktan yekta. Onlar gittiler, bu nehre girdiler. Sonra bize dönüp geldiler ki kendilerinden o çirkinlik gitmiş, en güzel bir hale gelmişler. O iki melek bana ‘Burası Adn cennetidir. Şurası da senin makamındır’ dediler. Gözlerim yukarıya doğru kalkınca bir de ne göreyim: Bir köşk, bembeyaz birer bulut gibi onlar. Bana, ‘İşte bu köşk, senin makamındır’
dediler.
Ben, ‘Allah (c.c.) sizi mübarek kılsın, beni bırakın da oraya gireyim’ dedim. O iki melek ‘Şimdi olmaz, fakat sen oraya gireceksin’dediler.
Ben o iki meleğe ‘Bu gece ilginç şeyler gördüm. Bu gördüğüm şeyler neidi?’ diye sordum. ‘Şimdi sana anlatacağız’ dediler.
‘Hani yanına ilk vardığın başı taşla yarılan adam yok mu? O, Kur’an-ı Kerim’i öğrenmişken onu terk etmiş, farz namazı kılmadan uyumuş kimsedir.
Hani şu yanağı, burnu ve gözleri kafasına kadar parçalanan adam yok mu? O, bir kimsedir ki, sabahleyin erkenden evinden çıkınca bir yalan söyler ki, o söylediği yalan bütün afakı kaplardı.
Hani o tandır gibi bina içinde gördüğün adamlar var ya, onlar zina yapanlardı.
Hani nehirde yüzüp de ağzına taş atılan adam var ya, o da faiz yiyendir.
Hani ateş yakan ve ateş çevresinde koşan o çirkin suratlı adam yok mu? O da, cehennem muhafızı Malik’tir.
Hani o bahçedeki uzun boylu zat ise Hazreti İbrahim’dir (a.s). O’nun etrafındaki çocuklarda doğup da fıtrat üzere ölen çocuklardır.
(Berkani’nin rivayeti İslam fıtratı üzere doğan şeklindedir.)
Güzeller güzeli (s.a.v.) rüyasının bu kısmını anlatırken ashab şu soruyu yöneltti:
‘Ya Rasulallah (s.a.v.)! Ya müşriklerin çocukları?’ Allah Rasulü (s.a.v.) ‘müşriklerin çocukları da (ahirette Müslümanların çocuklarına tabidirler)’ cevabını verdi.
Hani şu vücutlarının yarısı güzel, yarısı da çirkin olan kimseler yok mu? Onlar iyi bir ameli başka bir kötü amelle karıştırmış kimselerdir.” (Buhari)

23 Şubat 2012

57. EUROVİSİON ŞARKI YARIŞMASI SONUCU


Can Bonomo, Azerbaycan’da yapılacak 57. Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi, "Love me back/Sen de beni sev" adlı İngilizce parçayla temsil edecek.

Bonomo şarkısını seslendirdikten sonra kısa bir konuşma yaptı ve heyecanını "Ben düşüp bayılacağım" sözleriyle belirtti.
Bir soru üzerine şarkının son hali olduğunu, başka düzenleme olmayacak gibi gözüktüğünü belirten Bonomo, şarkının bir denizcinin hikayesini anlattığını söyledi.
 
Bonomo klip ile ilgili soruya da çekimlere gelecek hafta başlayacaklarını ve klibi Can Saban’ın çekeceğini söyledi.
Şarkının söz ve müziğinin kendisine ait, düzenlemesinin ise Can Saban’a ait olduğunu belirten Can Bonomo, "Biz çok beğendik, umarım siz de beğenirsiniz.  Çok heyecanlıyız. Çok mutluyuz, çok güzel bir şarkı yaptığımıza inanıyoruz" diye konuştu.

22 Şubat 2012

-32 DERECEDE YAŞAYAN ERZURUMLULARA HER ŞEY YARI YARIYA OLMALI

Türkiye'nin en soğuk ili eksi 32 derece ile Erzurum oldu.Sibirya soğukları Doğu Anadolu Bölgesi'nde etkisini sürdürüyor. Bölgede gece en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında 32 derece ile Erzurum'da ölçüldü.

Gece hava sıcaklıkları sıfırın altında olmak üzere Erzurum'da 32, Ağrı'da 26, Kars'ta 20, Bayburt'ta 16, Ardahan'da 12, Erzincan'da 11 ve Iğdır'da ise 3 olarak gerçekleşti. Günün en yüksek hava sıcaklıklarının ise sıfırın altında olmak üzere Erzurum'da 15, Ağrı'da 13, Kars'ta 8, Bayburt'ta 6, Ardahan'da 5, Erzincan'a 1 derece olması bekleniyor. Bölgede sıfırın üstünde sıcaklığın beklendiği tek il ise 4 derece ile Iğdır oldu.

Erzurum'da hafta sonu yapılan çalışmalarla yaklaşık 350 köyün yolu ulaşıma açıldı, 466 köy yolu ise hala kapalı bulunuyor. Özel İdare ekipleri, yer yer 3 metreyi bulan kar kalınlığı altında çalışmalarını sürdürüyor. Yetkililer, bazı yerlerde aşırı kar bulunması sebebiyle günde sadece 2 kilometre yol açabildiklerini belirtti. Bölge genelinde buzlanma ve lokal sis olduğunu vurgulan yetkililer, sürücülerin dikkatli olmasını istedi.

GIDA, YAKIT, SEBZE MEYVE AKLINIZA NE GELİRSE HER ŞEY YARI YARIYA OLMALI

(CİHAN) akpinar25

21 Şubat 2012

Baba ile oğulun hikayesi (GERÇEK DOSTA İHTİYACIMIZ VAR)

Oğul babasına "benim de senin gibi dostlarım var der. Baba itiraz eder, dostun hakikisi belki bir belki iki olabilir daha fazlasını bulamazsın der.
Aralarında bir tartışma başlar, sonra baba oğlunun gerçek dostunu anlaması için bir sınav yapar. Bir akşam bir koyun keserler sonra kesilen koyunu bir torbaya koyarlar. Baba oğluna "haydi al çuvalı ve dostuna götür" der.

Oğul çuvalı sırtına alır ve yollara düşer. Sanki birini öldürmüşler de çuvala koymuşlar gibi kanlar akar sırtından. En iyi bildiği dostunun evine varır. Kapıyı çalar. Az sonra dostu kapıda belirir, yüzüne bakar sonra sırtındaki kan damlayan çuvalı görür ve hiçbir şey sormadan kapıyı yüzüne çarpar. Bütün dostlarını tek tek dolaşır ama hepsinde sonuç aynıdır. Adam eve döner ve babasına haklıymışsın, dost yokmuş dünyada der. Adam hayır oğlum benim bir dostum var, hadi çuvalı al bir de ona git der. Genç adam çuvalı sırtlar ve alnından terler akarak yola düşer. Babasının dostuna ulaşır burada kabul görür ve sevinir. Adam oğlu içeri alır ve birlikte çuvaldaki koyunu gömerler üzerine de toprak serpiştirirler. Belli olmasın diye de üzerine sarımsak dikerler. Oğul babasına gelir ve "baba işte dost buymuş" der.
Baba hayır der, daha erken o belli olmaz daha, sen ona git ve bir kavga çıkar işte o zaman dostun hakikisi anlaşılır der. Genç adam babanın dediğini aynen yapar ve babasının dostuna istemeden tokat vurur. Tokadı yiyen dostun yüzü hemen değişir ve "git de babana söyle, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada, sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli... Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı, dayanılmaz biri olduğun zamanlarda bile sana dayanmalı dost dediğin..." der...

16 Şubat 2012

CÜPPELİ AHMET HOCADAN MEKTUP VAR

Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü Hoca, tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi'nden Milli Gazete'ye babası Yusuf Ünlü aracılığıyla mektup gönderdi.
Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü Hoca, iki aydır tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi'nde Milli Gazete okurları ve sevenleri için bir mektup kaleme aldı. Cübbeli Ahmet Hoca, yazdığı mektubu babası Yusuf Ünlü aracılığıyla
gazetemize gönderdi. Kendi el yazısıyla kaleme aldığı mektupta durumu hakkında bilgi veren Cübbeli Ahmet Hoca, aynı zamanda da sevenlerine bazı tavsiyelerde bulunuyor. "Kıymetli Milli Gazete okurları" hitabıyla mektubuna başlayan Cübbeli Ahmet Hoca, "Merhum Erbakan Hocamız tarafından kurulan bu gazete Rabbime hamd olsun, genel manada Ehl-i Sünnet çizgisinden ve Ehl-i Sünneti müdafaa edenleri müdafaadan hiçbir zaman geri durmamıştır" dedi. Mektubunda, Milli Gazete okurlarına, yöneticilerine ve Milli Görüş camiasına şükranlarını da ifade eden Cübbeli Ahmet Hoca mektubuna şöyle devam etti: "Rabbim iki cihanda maddeten ve manen bu camianın kalkınmasını ve birçok hayırlara vesile olmasını müyesser eylesin. Rabbim gücü zalimlerden alıp muzlumlara en yakın zamanda iade eylesin. Amin."
Daha önceki açıklamalarında masum olduğunu kesin ifadelerle dile getiren ve "Komplo ile karşı karşıyayım. Kesinlikle masumum" diyen Cübbeli Ahmet Hoca, mektubunda kendisinden bahsederken 'bu fakir'
ifadesini kullandı. Cübbeli Ahmet Hoca, Milli Gazete'ye yazdığı mektubunu imzasıyla bitirdi.

İşte o mektup

Kıymetli Milli Gazete okurları!
"Kıymetli Milli Gazete okurları!
Merhum Erbakan Hocamız tarafından kurulan bu gazete (Rabbime hamdolsun) genel manada ehl-i sünnet çizgisinden ve ehl-i sünneti müdafaa edenleri müdafaadan hiçbir zaman geri durmamıştır. Bugün de bu fakir hakkında bu vazifeyi ifa etmektedir. Fakir, her hafta Perşembe akşamı Ahmet Yesevi Derneği'nde okunmak üzere gönderdiğim mektuplarla halkımızı hakkımda bilgilendirmekteyim. Yatsı namazından sonra (7.30 sularında) mektuplarım 88.4 frekansındaki Lalegül FM'den de dinlenilebilmektedir. Ayrıca genel durumumu Arifan Dergisi'nin şubat sayısında yazdım.
Merak edenler bu adreslerden bilgi alabilirler. Bu vesileyle tüm Milli Gazete okurlarına, yöneticilerine ve Milli Görüş camiasına şükranlarımı arz ederim.
Rabbim iki cihanda maddeten ve manen bu camianın kalkınmasını ve birçok hayırlara vesile olmasını müyesser eylesin!
Rabbim, gücü zalimlerden alıp mazlumlara en yakın zamanda iade eylesin. Amin!  (Cübbeli)
MİLLİ GAZETEDEN ALINTIDIR.

15 Şubat 2012

NAMAZ GÖNÜLLÜLERİ GENÇLERİ NAMAZLA BULUŞTURACAK

Namaz Gönüllüleri Platformu, düzenlediği basın toplantısı ile 2012 yılını 'Gençlik ve Namaz Yılı' ilan etti.
Bu kapsamda yıl boyunca gençlerin namazla buluşmasını sağlayacak teklifler hazırladıklarını söyleyen platform sözcüsü yazar Abdullah Yıldız, sosyal hayata da namazı yaymak istediklerini belirtti.
Namaz Gönüllüleri Platformu, 'Gençlik ve Namaz Yılı' için okullara mescit açılması, mesai saatlerinin cuma namazı kılmaya müsait hale getirilmesi, AVM'ler gibi sosyal hayatın her yerinde namaz kılmaya elverişli mekânların hazırlanması, din derslerinde Peygamber Efendimiz'in hayatın ve Kur'an'ı anlamıyla öğrenmek isteyenlere uygun hale getirilmesi ve camilerin gençlerin ve kadınların rahatça ibadet edebilecekleri şekilde düzenlenmesi gibi teklifler getirdi.
Platform üyelerinden gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak, konunun gündemde tutulabilmesi için okul ve alışveriş merkezleri için mescit projesi yarışmaları düzenlenebileceğini söyledi. Gençlerin buluşma mekânı olarak camileri tercih etmelerinin namaza yönelişi artıracağını söyleyen Dilipak, ibadet mekânlarının buna uygun hale getirilmesi gerektiğini belirtti.
Toplantıya Abdullah Yıldız ve Abdurrahman Dilipak'ın yanı sıra Cemil Tokpınar, Ramazan Kayan, Ramazan Hafızoğlu ve Ali Eren gibi yazarlar da katıldı. Toplantıda gençliğin namaza nasıl yönlendirileceği konusu üzerinde duruldu. Namaz Gönüllüleri Platformu, bugüne kadar farklı vilayetlerde 250'ye yakın dernek ve vakıf ile birlikte binin üzerinde program gerçekleştirdi.

14 Şubat 2012

ACİL ŞİFALAR DİLERİZ

Köyümüz sakinlerinden Dursun KAYA Aziziye Hastanesinde anjio olmuştur.Allah şifa versin.

--
akpinar25

10 TANE YETİM VARDI

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Alla hu Teala’ya Kâinat’ın zerresi adedince hamt, yüz binlerce salât ve selam bütün insanlığın
efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) e olsun.Merhamet ve şefkatten başka bir şey
düşünmeyen Kâinatın Efendisi Hazreti Muhammed Mustafa’da (s.a.v.) de bir yetim
ve öksüzdü. Dünyaya teşrifine birkaç ay kalmıştı ki, babası Abdullah, 6, yaşında ise annesi
vefat etti.Baba sevgi ve şefkatini anne ve dedesinden gördü. Onun yetim olarak başlayan hayatı önce
annesini daha sonra da dedesini kaybetmesiyle devam etti.

Dedesinin vefat etmesi sebebiyle amcası Ebu Talib’in koruması altına girdi. Çocukluğunda
kendisine bakan birçok kadın olmuştu.Bunlara hayatı boyunca “Anneciğim” diye hitap etmiştir.
Mesela çocukluğunun bir kısmını geçirdiği Ebu Talib’in eşi Fatıma hanıma “Anneciğim” diye ilgi gösterirdi.

Dadısı Ümmü Eymen’e de “Anneciğim” diye hitap eder ve onun için “Bu benim
ailemin bir bakiyesidir” derdi.Sütannesi Hatime’ye yer gösterir, saygı hislerini belirtir, ayrıca ona maddi destek sağlardı.Kendisine süt emziren Süveybe ile de ölünceye kadar ilgilenmiş, para ve selam göndermiştir.

Habibullah’ın (s.a.v.) kendi evinde de yetim eksik olmazdı. Hazreti Hatice(r.anha.) ile evlendiğinde Hazreti Hatice validemizin (R Anha) ölen kocasından Hint isminde 1. erkek çocuğuvardı. Rasuli Ekrem (s.a.v.) o yetime kendi öz çocuğu gibi bakmış ve yetiştirmişti.

Yetim olan Rasulü Zişan (s.a.v.) Hazreti Ümmü Seleme (R. Anha.) ile evlendiğinde beraberinde 5. yetimi vardı.Efendimiz (s.a.v.) ona beraberinde yetim çocukların bulunmasının evlenmesine bir engel olmayacağını söyledi ve böylece kabul etti.Bu çocukların babası Ebu Seleme (R. a) seçkin sahabelerdendi.
Bir savaşta şehit olmuştu. Bu çocuklar Peygamberimizden (s.a.v.) öz babalarını aratmayacak, hatta daha
sıcak bir şefkat görmüşlerdi.

Yine Rasulü Ekrem (s.a.v.) Hazreti Sevde (R. Anha.) ile evlendiğinde onun da 4 yetimi vardı. Yapılan savaşlar sonunda şehit düşen sahabelerin çocukları yetim kalıyordu.

Kâinatın Sultanı (s.a.v.) bu çocuklara ayrı bir ilgi gösterir, onları yalnız bırakmaz, ihtiyaçlarını karşılardı. Bazılarını da bizzat kendi himayesine alırdı.Yetimin halini ve psikolojisini Efendimizden(s.a.v.) daha çok anlayan birisi olamazdı, çünkü O, bu hali bizzat yaşamıştır.

Bu sebeple Duha Suresinde onun da bir yetim olduğu ve Allah (c.c.) tarafından himaye edildiği vurgulanmış, yetimi üzecek davranışlardan sakınması emredilmiştir.“O, Seni yetim bulup barındırmadı mı? O, Seni dalalette bulup hidayet etmedi mi? Seni fakir bulup zengin etmedi mi? Öyle ise yetimi hor görme. Dilenciyi azarlama.
Rabbinin nimetini de anlat da anlat.” (Duha Suresi.6) Hz. Peygamber (s.a.v.) muhatap alan bu sure bize de yetimlerin Allah’ın (c.c.) emaneti olduğu mesajını vermektedir. Bu sebeple onları dertleriyle, üzüntüleriyle baş
başa bırakmayıp korumalı ve gözetmeli, kendilerine yetimliğin acısını duyurmamaya çalışmalı, toplum çarkının içinde ezilmemelerine göz yumulmamalıdır.
Yetimler İslam toplumunun himmet ve emniyetine teslim edilmişlerdir. Yüce Allah (c.c.) anne baba şefkatinden mahrum ettiği yetimleri maddi ve fiziki yönden eksik bıraktığı kimseleri dünyada yalnız bırakmayıp emirleriyle koruması altına almıştır.
Bu sebeple Kur’an-ı Kerim’deki bütün emirler güçsüz, kimsesiz, mağdur ve muhtaç insanları korumaya yöneliktir. Çevremizde bulunan yetimler kadar onlarla muhatap olanlarda en az onlar kadar sınavdadır.Yetimler, topluma Allah’ın (.c.c.) emanetleridir. Onları istikbale ve hayata hazırlamak, her
türlü ilişkilerde hassas davranmak, mallarını korumak, iyi bir izdivaç yapmaları için gayret göstermek tüm toplumun görevidir.Güzeller Güzeli’nin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şu hadisi büyük bir uyarıdır:
“Allahım! İki zayıf kimsenin; yetimle kadının hakkını yemekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.” .(Nesei, Es-Sünenül Kübra, İşaretün-Nisa: 64–363.)
Kimsesizlerin kimsesi olmak, sevgi ve şevkate muhtaç yetim ve kimsesiz çocuklara merhametle davranmak insanlık ve Müslümanlık görevimizdir. Cennette Kâinatın Efendisiyle (s.a.v.) beraber olmanın yolu da, onlara iyi muamele etmekten geçmektedir.

Allahu Teala bizi Efendiler Efendisi (s.a.v.) in şef aatına nail eylesin

11 Şubat 2012

Nasıl bir Dindar Gençlik

Elbette, bir Müslüman olarak gerçek dindar gençlik yetişmesini ve yetiştirilmesini can u gönülden arzu ederim.
Müslüman gençlik yetiştirilmesini isterim; İslamcı, radikal, aktivist, şucu bucu gençlik istemem.
Dindar bir gencin özellikleri neler olmalıdır:
1. Sahih itikada sahip olacak.
2. Beş vakit namaz kılacak.
3. İslam, Kur'an, Sünnet, Selef-i Sâlihîn ve evliya ahlakı ile ahlaklı ve faziletli olacak.
4. Çok sağlam ve derin bir dinî/millî kültüre ve genel kültüre sahip olacak.
5. Lise bitirmişleri yazılı ve edebî Türkçeyi çok iyi bilecek. Mesela Fuzulî divanını orijinal metninden yanlışsız okuyup şerh edebilecek.
6. Şehir ve medeniyet terbiyesine, görgüsüne, nezaketine sahip olacak. Başka bir deyimle bedevî Müslüman olmayacak, medenî Müslüman olacak.
7. Paraya, menfaate, lükse, konfora, aşırı tüketime, israfa yönelik olmayacak.
8. Büyüklerine saygılı, küçüklerine şefkatli olacak.
9. İtlik, serserilik, kopukluk, uğursuzluk, külhanbeyliği, tulumbacılık, şımarıklık, yılışıklık, küstahlık yapmayacak.
10. Arivist olmayacak.
11. Adaletli ve insaflı olacak.
12. Sanat ve estetik boyutu güçlü olacak.
13. Mürüvvetli ve fütüvvetli olacak.
14. Çok konuşup gevezelik ve zevzeklik yapmayacak.
15. Hizip, fırka, cemaat militanlığı, holiganlığı yapmayacak.
16. İhlaslı olacak.
17. Takvalı olacak.
18. Zerre kadar haram yemeyecek.
19. Ümmet şuuruna sahip olacak.
Bir Selanik Dönmesi, "Gençlik dindar yetişirse Türkiye'nin sonu olur" demiş.
Yanlış söylemiş. Dönmelik saltanatının sonu olur ve çok iyi olur.
YAZI MİLLİ GAZETE YAZARI MAHEMT ŞEVKİ EYGİ'YE AİTTİR

09 Şubat 2012

10 ŞUBAT 2012 CUMA GÜNÜ ERZURUM'DA OKULLAR TATİL EDİLDİ

Erzurum ve bazı ilçelerinde, yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle okullar 1 gün tatil edildi.

İl Kriz Merkezi'nden yapılan açıklamada, yoğun kar yağışı ve tipi dolayısıyla kent merkezi ile Aziziye, Yakutiye ve Palandöken ilçelerinde eğitim ve öğretime bir gün ara verildiği belirtildi.

Açıklamada, söz konusu ilçelerde 10 Şubat tarihinde ilköğretim ve liselerin tatil edildiği bildirildi.

06 Şubat 2012

Kulak temizleme çubuğu kullanmak işitme kaybına yol açabiliyor

KOCAELİ - Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak, Burun, Boğaz Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Almaç, kulağın içindeki sarı salgının kir olmadığını ve temizlenmemesi gerektiğini belirterek, kulak temizleme çubuklarının kulağa sokulması halinde işitme yoluna zarar verilebileceğini söyledi.
  • Kulak temizleme çubuğu kullanmak işitme kaybına yol açabiliyor -
Prof. Dr. Almaç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanların kulaklarını temizlemek için kulak temizleme çubuklarını kullandıklarını, bu çubukların kulakları tahriş ettiğini belirtti.
Almaç, ''İnsanlar bunu neredeyse her gün kullanarak kulaklarını temizlemeye çalışıyorlar. Kulak kepçesinin içindeki kulak yolunda kahverengi ve sarı renkli doğal bir salgı oluşuyor, kulağın içindeki sarı salgı kir değildir ve temizlenmemesi gerekir. Kulak temizleme çubuklarını kulağınıza sokmayın, aksi takdirde kulağınızdan beyninize giden işitme yoluna zarar verirsiniz'' dedi.
Kulak yolundaki salgıyı temizlemeye çalıştıkça kulağın daha fazla sıvı salgıladığını ifade eden Almaç, şöyle konuştu:
''Siz temizlediğinizi sanıyorsunuz ve oradaki yağlı tabakayı açıyorsunuz. Böylece kulakta daha fazla salgı birikintisi oluyor. Kulak yolundaki birikintiyi derine doğru itiyorsunuz. Böylece kulak yolundaki tıkanmalara kendiniz neden oluyorsunuz. Kulağınızı temizlemek isterken salgıyı bir araya toplar derine itersiniz ve işitme kaybına neden olursunuz. Bu salgıyı çubuklarla temizlemek yerine kulak kepçesine geldiğinde peçeteyle almanız doğrudur.''
Prof. Dr. Almaç, kulak yolu ve kepçesindeki kıllar temizlenirken kullanılan cımbız, ağda ve epilatörün zararlı olabileceğini de söyledi.
Almaç, ''Kanama olmaması, kesilmemesi, kızarma ve şişme olmaması lazım. Tahriş edilirse kulak kepçesinde iltihap ortaya çıkabiliyor. Bu aletlerin kullanılmadan önce kolonyayla temizlenmesi gerekiyor. Bu aletlerin birden çok kişide kullanılması hastalığa neden olabiliyor'' diye kon

Eğitimde FATİH Projesi Sayın Başbakan'ın Katılımlarıyla Başladı

06.02.2012-10:55
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün burada milli eğitim adına gerçekten tarihi bir anı yaşıyoruz. Fatih Projesi ile eğitim ve öğretimin metodunu ve çehresini köklü bir şekilde değiştiriyor, modernleştiriyor, yaşadığımız çağın gereklerini ve imkanlarını artık sınıflara taşıyoruz'' dedi.

03 Şubat 2012

11 MART 2012 PAZAR YETERLİLİK SINAVI ( SORU VE CEVAPLARI) YAPILACAK

11.03.2012 Tarihli Diyanet İşleri Başkanlığı Bünyesindeki Kuran Kursu Öğreticisi,İmam-Hatip ve Müezzin Kayyım Kadrolarında İlk Defa Görev Almak İsteyenlere Yönelik Yeterlilik Sınavı Başvurusu
Sınav Ücreti İle Alakalı Duyuru

01/02/2012-21/02/2012 tarihleri arasında 'DİYANET KURAN KUR. ÖĞRT. İMAM H. MÜEZZİN YTRL SNV.' sınav adını belirterek 50 TL. sınav ücretini Ziraat Bankası Vakıflar Bankası Halk Bankası şubelerinden
KURUMSAL TAHSİLAT (MEB ödemeleri) ile yapabilirsiniz.

Başvuru Tarihleri:
01/02/2012 08:00:00 - 21/02/2012 23:59:59



19 Mart 2011 Tarihli Diyanet İşleri Başkanlığı Yeterlik Sınavı Soru ve Cevapları bilgisayarınıza İNDİRİN
 11 MART 2012 PAZAR YETERLİLİK SINAVI ( SORU VE CEVAPLARI)  açıklanır açıklanmaz buradan bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

01 Şubat 2012

GRİPTE DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

Derken hapşırık krizleri; kimi zaman da buna eşlik eden kuru bir boğaz ağrısı...

Durumunuz biraz ağırlaşınca iştahtan kesilme, akabinde mide bulantısı ve kusma en sık rastlanan belirtileri arasında. Bildiniz, gripten bahsediyoruz. Kimi önemsemez ayakta atlatmaya çalışır, kimiyse amansız bir hastalığa tutulmuşçasına abartır da abartır durumu. Soluğu eczacıda alan da vardır yana yakıla aktar arayan da... Aslında bu kadar aşina bir hastalığa neden bu kadar yabancıyız? Grip konusunda doğru bilinen yanlışları Central Hospital Dahiliye Uzmanı Mehmet Akif Yılmaz'dan dinledik.

"Griptir geçer" demeyin

25 milyon kişinin hayatını kaybettiği İspanyol gribinde olduğu gibi gribin tarih boyunca pandemi denen salgınlarla çığ gibi büyüyerek milyonlarca insanın hayatına mal olduğu vaki. Domuz gribi, kuş gribi de yakın geçmişte tecrübe ettiğimiz hastalıklardan. Bu yıl yeni bir türünü duymadık şükür, yine de tedbiri elden bırakmamakta fayda var. Semptomlar başladığında işin ciddiyetini anlamak için doktora görünmek en doğrusu.

En riskli grup kimler?

Bağışıklık sisteminiz ne kadar güçlüyse gribi o kadar kolay atlatmak mümkün. Ancak kalp, diyabet, böbrek, yüksek tansiyon gibi kronik rahatsızlıkları olan hasta ve yaşlılar ile çocuklarda ölüme kadar götürebilecek komplikasyonlar oluşabiliyor.

Hangi hastalıklara yol açıyor?

Tedavi edilmezse zatürre, orta kulak iltihabı, beyin zarı iltihabı gibi birçok hastalıkla karşılaşmanız mümkün. Grip belirtilerinin yanı sıra solunum sıkıntıları da komplikasyon habercisi.

"Yedi günde geçer" mi?

Halk arasında 'ilaç alırsanız bir haftada, almazsanız yedi günde' geçeceğine dair rivayetler dolaşmakta. Ancak her bünye gribi farklı şekilde atlattığından herkes için doğru değil.

Memnun kaldığınız ilacı bir daha denerken...

Vücudunuz her grip olduğunda aynı güçte savaşamayabiliyor. O yüzden bir kez iyi geldi diye her grip olduğunda aynı ilacı alarak onunla adeta duygusal bir bağ kurmaktan kaçının.

"Bir doz bana, yarım doz evladıma..."

Dedik ya hastalığın seyri kişiden kişiye göre değişiyor. Şu durumda, doktor tavsiyesi olmaksızın, bir yetişkine iyi gelen ilacı dozunu azaltarak da olsa çocuğa vermek hem ağır gelebilir hem de ciddi belirtileri perdeleyerek hastalığın önem derecesini anlamanızı güçleştirir.

Grip miyim, nezle mi?

Grip ve nezle çoğu zaman karıştırılabiliyor. Nezlenin karakteristik özelliği göz ve burun akıntısıyken, gripte bunların yanı sıra yüksek ateş, mide bulantısı, kuru öksürük, ishal, halsizlik, baş ve eklem ağrıları sıklıkla görülebiliyor.

Paranoya yapmayın

Gripli birini görünce neredeyse masanın altına saklanmak, maazallah veba salgını yeniden baş göstermişçesine abartılı tedbirler almak yanlış. Mikrobun bol olduğu yerlerde sık sık el yıkamak ya da jel dezenfektanlar kullanmak yerinde olur. Ancak domuz gribi günlerinde olduğu gibi evhamlanarak işi paranoya boyutuna taşımayın.

Bana bir şey olmaz!

Sıcakkanlı bir milletiz ve bu durum gripken de değişmiyor. Kimileri gripli kişiyle el sıkışmak, sarılmak hatta öpmekten çekinmiyor. Bunun bağışıklığınızı artıracağını düşünerek yapmak, bile bile lades. Başkasının kolayca atlattığı hastalık sizde çok daha ağır seyredebilir.

"Aman aktar derdime bir çare..."

Hastalanınca aktara koşup, nane limon, ıhlamur, adaçayı bir de son yılların gözdesi ekinezyaya saldırmaya alışkınız. Ancak 'şifalı' bitkilerin nasıl hazırlanacağı, ne kadar konulacağı ve hangi miktarda içileceği önemli. Zira tıpkı ilaçlar gibi bunların da zehirli yan etkileri olabiliyor.

Çok sıcak, yemek içmek doğru mu?

Gripken dondurma yiyene rastlamazsınız. Ancak hastayken neredeyse kaynar halde bitki çayları ve çorbalara yumulanları görürüz. Aşırı soğuk gibi sıcak da boğaz mukozası ve solunum yollarınızı tahriş eder. Tercihiniz ılık yiyecek içeceklerden yana olsun.

Tek tip beslenme yanlış

Hastalıkla savaşırken kaybettiği enerjiyi vücuda geri kazandırmak gerekiyor. Bu sebeple bol sebze meyve tüketilmeli. Hazmı kolay gıdalar ve sıvı alımı da yükseltilmeli. Ancak gribe iyi geldiği bilinen örneğin portakal, mandalina vs. gibi besinlerle tek çeşit vitamine abanarak diğerlerini ihmal etmek yanlış. Vücudun gereksinimi olan tüm vitamin ve mineralleri almaya çalışın.

Her rapor alan kaytarmaz

Griple ilgili doğru bilinen yanlışlardan biri de yöneticilerin grip sebebiyle alınan raporlara yaklaşımı. Zira her rapor alan kaytarmıyor. Ağır seyreden bir gripte 2 gün evde dinlenen eleman hem hastalığı daha rahat atlatır hem de hastalığı diğerlerine bulaştırmayarak işletmeyi işgücü kaybından kurtarır.

ERZURUM'DA HALI YIKAMA SİZE BİR TELEFON KADAR YAKIN

TOMURCUK HALI YIKAMA
0442 214 19 34
0533 371 19 33

IŞILTI HALI YIKAMA
0442 242 05 97
0530 175 3414

POLAT HALI YIKAMA
0534 334 59 08
0 507 046 83 47

BURSADAKİ TORTUM DEMİRCİLER KÖYLÜLERİNİ MİLLETÇE ALKIŞLIYORUZ

Bursa'da yaşayan köylülerimiz ayda bir 27 hane reisi olarak toplanıyor. Kuranı Kerim okuyor, dua ediyor, birbirlerinden haberdar oluyor.
HABER YENİ FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ